Yeni Üyelik
16.
Bölüm
@ayfresia

Selamlar bölüm geç geldi ama telafi olarak uzun bir bölüm attıyorum.

***************

 

Çiçek, duyduğu gerçeğin şokuyla bir an için nefes alamayacakmış gibi hissetti. Masada oturmak ona ağır gelmeye başladı. İçindeki karmaşayı, zihnindeki bin bir soruyu susturmak için bahçeye çıkmaya karar verdi. Ağır adımlarla, düşüncelerinin arasında kaybolmuş bir halde bahçeye doğru yöneldi.

Bahçeye çıktığında, serin hava yüzüne vurdu. Derin bir nefes aldı ve gözyaşlarını tutmaya çalıştı. Gözlerini kapatıp, bu yeni gerçeği kabul etmeye çalışıyordu. Bir an için geçmişini, ailesini, çocukluğunu düşündü. Her şeyin bu kadar değişmiş olması, ona tanıdık olan dünyanın bir anda altüst olması onu derinden sarsmıştı.

Ekin, Çiçek'in masadan kalktığını fark etti ve gözleriyle onu takip etti. Onun bu durumu yalnız başına atlatamayacağını hissediyordu. Sessizce masadan kalktı, içeriden bir şal aldı ve bahçeye doğru yöneldi.

Çiçek'in yanına vardığında, onun omzunun titrediğini fark etti. Usulca şalı açtı ve Çiçek'in omuzlarına yerleştirdi. Çiçek, başını kaldırarak Ekin'e baktı. Ekin’in gözlerinde anlayış ve destek vardı.

"Ekin, bu kadar karmaşık ve zor bir durumu nasıl kabul edeceğim bilmiyorum," dedi Çiçek, gözyaşlarını tutamayarak.

Ekin, yumuşak bir ses tonuyla, "Biliyorum, Çiçek. Bu çok zor bir şey. Ama yalnız değilsin. Hepimiz yanındayız ve seni destekleyeceğiz," dedi.

Çiçek, derin bir nefes alarak, "Bunca zamandır aradığım ailemi bulmuşum ama bu kadar yakın olduğumdan habersizmişim. Hem seviniyorum hem de bu kadar geç fark ettiğimiz için üzülüyorum," dedi.

Ekin, Çiçek'in elini tutarak, "Duygularının karmaşık olması çok normal. Zamanla her şey daha da netleşecek. Cihangir ve ailene alışmak, yeni bir denge kurmak biraz zaman alacak ama biz buradayız," dedi.

Çiçek, Ekin'in desteğiyle biraz daha rahatladığını hissetti. "Teşekkür ederim Ekin. Gerçekten, burada olduğun için minnettarım," dedi gülümseyerek.

Ekin de gülümseyerek, "Her zaman Çiçek. Her zaman burada olacağım," dedi.

Çiçek, yeni gerçekliğini kabul etmeye çalışırken, etrafında onu destekleyen insanların varlığıyla güç buldu. Her şeyin zamanla daha iyi olacağını bilerek, bu yeni yolculuğa adım atmaya hazırdı.

Çiçek, bahçede soğuk hava ve içsel çatışmalarıyla baş başa kalırken, Ekin onun yanında yer aldı. Çiçek’in omzuna koyduğu şalı sıkıca sarmış, onun huzur bulmasına yardımcı olmaya çalışıyordu.

Ekin, Çiçek'in ağlamasını ve derin duygusal bozukluğunu gördü. Yavaşça yanına oturdu, onu kucakladı ve nazikçe sırtını sıvazladı. Ardından, dikkatlice Çiçek’in yüzünü okşayarak, "Her şeyin yoluna girmesi zaman alacak. Ama seni anlıyorum ve buradayım," dedi.

Çiçek, Ekin'in nazik dokunuşlarıyla biraz daha rahatladı, gözyaşları yavaş yavaş azaldı. Ekin’in sıcaklığı ve desteği, içindeki boşluğu biraz da olsa doldurmuştu.

Bu sırada, Cihangir, bahçeye doğru yöneldi. Ekin ve Çiçek'in neden dışarıda olduğunu ve durumlarını merak ediyordu. Kapının hafifçe aralandığını ve bahçedeki sessizliği fark etti. İçerideki huzursuzluğu gidermek için dışarı çıkmaya karar verdi.

Bahçeye adım attığında, Ekin’in Çiçek’e sarıldığını ve yüzünü okşadığını gördü. Cihangir, Ekin'in bu yakın ve destekleyici tavrını görünce biraz geride kaldı, ama ne yapacağını bilemedi. İçinde bir gariplik hissetti. Çiçek’in duygusal hali ve Ekin’in desteği arasında bir şeyler olduğunu fark etti.

Bunu gizlemek için öksürdü, sesinin duyulmasını sağlamak istedi. "Öhöm," dedi, bahçeye adım atarak.

Çiçek ve Ekin, sesin geldiği yöne döndüler. Çiçek, gözlerini silerek, "Cihangir, burada ne yapıyorsun?" diye sordu.

Cihangir, biraz mahcup bir şekilde, "Sizi merak ettim. Her şey yolunda mı?" diye sordu.

Ekin, Çiçek’i bırakıp hafifçe Cihangir’e bakarak, "Çiçek biraz zor bir dönemden geçiyor. Onu desteklemeye çalışıyordum," dedi.

Cihangir, Çiçek’e doğru yürüyerek, "Çiçek, üzülme. Her şeyin zamanla düzeleceğini biliyorum. Yanında olmak istiyorum," dedi.

Çiçek, Cihangir’in desteğini gördüğünde, biraz daha huzur buldu. Cihangir’in bu yaklaşımı, Ekin’in desteğiyle birleştiğinde, Çiçek’in içindeki karmaşayı biraz daha hafifletti.

Cihangir, Çiçek’in yanına oturdu ve, "Seninle konuşmak istiyorum. İstersen biraz daha dışarıda kalabiliriz," dedi.

Çiçek, başını sallayarak, "Teşekkür ederim, Cihangir. Dışarıda kalmak iyi olabilir," dedi.

Ekin, Çiçek’i bırakıp, Cihangir’in yanında durarak, "İsterseniz size biraz zaman bırakayım," dedi ve hafifçe başını eğerek içeriye döndü.

Çiçek ve Cihangir bahçede kalırken, geçmişin yaralarını ve geleceğin belirsizliklerini birlikte konuşarak, aralarındaki bağı güçlendirdiler. Ekin’in ve diğer tim üyelerinin desteği, bu sürecin daha kolay atlatılmasına yardımcı oldu.

Gece boyunca, Çiçek kafası karışık bir şekilde yatağında dönüp durdu. Dün gece yaşadığı yoğun duygular, ailesinin gerçekleri ve yeni öğrendiği bilgilerle uykuya dalamadı. Sabahın erken saatlerinde, yorgun bir şekilde uyanarak, gözlerini ovuşturdu. Derin bir nefes alarak, yeni bir güne başlamaya karar verdi. Kendini toparlamak için bir an bile olsa uyuyamadığı geceyi geride bırakmak istiyordu.

Evden çıkarken, gece yaşadıklarının etkisi altında olmasına rağmen, okula gitmek zorundaydı. Güne hazırlanmaya çalışırken, zihninde sürekli olarak Cihangir ve Ekin’in söyledikleri yankılanıyordu. Çiçek, evin kapısını kapatıp yola koyuldu.

Can, sabahın erken saatlerinde yatağından heyecanla fırladı. Bugün, öğretmenini sandığı ablasını görecek olması onu oldukça mutlu etmişti. Yüzünde büyük bir gülümseme vardı ve sabahın erken saatlerinde bile enerjik görünüyordu. Abisi Cihangir’in yanına koşarak, "Abii, ablamı okulda göreceğiz, değil mi?" diye sordu.

Cihangir, sabahın bu saatinde enerjik bir şekilde uyanan Can’ın heyecanını görünce, "Evet, Can. Bugün Çiçek’i okulda göreceğiz. Öğretmenine uzun bir aradan sonra kavuşacak olman seni oldukça mutlu etmiş görünüyor," dedi gülümseyerek.

Can, gözlerini kocaman açarak, "Abii, lütfen beni okula götür. Çok heyecanlıyım. Hem Çiçek öğretmenimi göreceğim hem de ona destek olabileceğim," dedi.

Cihangir, Can’ın heyecanını görünce gülümsedi ve "Tabii ki, Can. Seninle birlikte okula gidebiliriz. Hadi hazırlan ve çıkalım," dedi.

Çiçek, okula vardığında, yüzünde hala yorgun bir ifade vardı ama işinin başında olmak zorundaydı. Derse girdiğinde, öğrencileriyle sohbet etmeye başladı ve onları rahatlatmaya çalıştı. Fakat, kafası hala karışık, düşünceleri dağınıktı.

Bir süre sonra, Cihangir ve Can okula geldiler. Can, abisinin elinden tutarak, okul kapısından içeri girdi ve hemen Çiçek’i aramaya başladı. Çiçek’in sınıfına yöneldiğinde, gözleri ışıldıyordu.

"Merhaba öğretmenim!" dedi Can, neşeyle.

Çiçek, başını kaldırarak, "Merhaba Can. Nasılsın?" diye sordu.

Can, heyecanla, "Harika! Abimle geldim. Birlikte buradayız," dedi.

Çiçek, Cihangir’in de içeri girdiğini gördü ve yüzünde bir gülümseme belirdi. Cihangir, Çiçek’in yanına yaklaşıp, "Günaydın Çiçek. Bugün seni görmek için sabırsızlandık. Can’ın okulun ilk gününden beri seni görmek istediğini biliyorsun," dedi.

Çiçek, yorgun ama sıcak bir gülümseme ile, "Günaydın Cihangir, Can. Burada olduğunuz için çok mutluyum," dedi.

Dersler başladı ve Çiçek, Can’ın ve diğer öğrencilerin arasında olmaktan dolayı içten bir memnuniyet hissetti. O gün, Çiçek için yeni bir başlangıçtı. Her şeyin yavaş yavaş düzeleceğine dair umut ve destekle dolu bir günü geride bıraktı. Cihangir ve Can’ın desteği, ona bu yeni sürecin daha kolay atlatılacağına dair güven verdi.

 

******************

Öğle teneffüsü geldiğinde, öğrenciler bahçeye çıkmış, oyun oynuyor ve sohbet ediyorlardı. Çiçek, dersten sonra biraz dinlenmek için okulun bahçesine çıkmıştı. Yorgun gözleriyle çevresini izlerken, Can’ın neşeli bir şekilde koşturarak yanına geldiğini fark etti.

Can, Çiçek’in önüne geçtiğinde gözleri ışıl ışıl parlıyordu. Heyecanlı bir şekilde, "Ablacığım!" diye bağırdı ve hızla Çiçek’e sarıldı. Çiçek, Can’ın bu içten sarılmasını görünce duygulandı.

"Can, merhaba," dedi Çiçek, Can’ın sarılışını karşılık vererek. "Nasılsın, küçük adam?"

Can, gözleri parlayarak, "İyiyim, abla! Sana bir şey söylemek istiyorum," dedi. Ardından başını Çiçek’in omzuna yaslayarak, "Hep ablam olduğunu biliyordum, ama sen olduğunu bilmiyordum. Çok şaşırdım ama çok mutluyum. Abla!" dedi, sevgiyle.

Çiçek, Can’ın bu sözleri karşısında duygulandı. Onun bu içten ve samimi sözleri, içinde biriken tüm duyguları ortaya çıkardı. "Can, bu kadar güzel ve içten konuşman beni gerçekten çok mutlu etti," dedi gözleri dolu bir şekilde.

Can, heyecanla başını kaldırarak, "Sana hep ablam dedim, ama seni tanıyamadığım için üzülüyordum. Şimdi seni bulduğuma göre, her şeyin daha iyi olacağını düşünüyorum. Seninle olmak çok güzel," dedi.

Çiçek, Can’ın başını nazikçe okşayarak, "Ben de seni bulduğuma çok sevindim. Hep yanında olacağım ve sana her konuda yardımcı olacağım," dedi.

Bu an, Çiçek için bir dönüm noktasıydı. Can’ın içtenliği ve samimiyeti, tüm kaygılarını biraz olsun hafifletti. Çiçek ve Can arasındaki bu özel bağ, onları daha da yakınlaştırdı ve bu yeni dönemde desteklerinin ne kadar önemli olduğunu hissettirdi.

Teneffüs sona erdiğinde, Çiçek ve Can, birlikte sınıfa döndüler. Çiçek, Can’a olan sevgisini ve desteğini göstermeye devam ederek, sınıfın geri kalan kısmında da mutlu ve huzurlu bir şekilde devam ettiler. Bu özel an, Çiçek’in içsel dengesini bulmasına ve yeni başlangıçlara umutla yaklaşmasına yardımcı oldu.

Ekin, bir süredir kafasından geçenleri anlamlandırmaya çalışıyordu. Cihangir’in çocukluk arkadaşı olan Çiçek’in bu kadar derin bir şekilde hayatlarına girmesi, onu hem şaşırtmış hem de heyecanlandırmıştı. Cihangir’e olan sadakati ve saygısı, aralarındaki dostluğu güçlü tutuyordu ama Çiçek’i düşündüğünde, içini farklı bir sıcaklık kaplıyordu. Bunu bir türlü kabullenemese de hissettiği şeyler yadsınamazdı. Ekin’in, özellikle Çiçek’in aile gerçeğini öğrendikten sonra, hislerini bir düzene sokması gerektiğini biliyordu.

O sabah Ekin, kahvaltısını yaparken telefonunu eline aldı. Çiçek’in numarasını bulup bulmadığını tekrar kontrol etti. Daha önce Can’dan dolaylı olarak edindiği numarayı elinde tutarken bir an durakladı. Cihangir’in haberi var mıydı bundan? Ya da Çiçek bu durumu nasıl karşılayacaktı? Ekin’in, işleri karmaşıklaştıracak en ufak bir şeye dahi tahammülü yoktu. Ama bir yandan da Çiçek ile konuşmak, onu daha yakından tanımak ve belki de hayatında daha farklı bir yere taşımak istiyordu.

Nefesini tuttu, gözlerini kısa bir an kapatıp açtı ve ekranında duran numarayı çevirdi. Telefon çalarken kalp atışlarının hızlandığını fark etti. Çiçek’in sesi kulağına geldiğinde ise istemsizce gülümsedi.

“Alo?”

“Çiçek, ben Ekin,” dedi. Sesi her zamanki gibi sakindi ama içinde kopan fırtınaları bastırmaya çalışıyordu.

“Ekin? Merhaba, nasılsın?” Çiçek’in sesi neşeliydi, o tanıdık sıcaklık yine telefondan bile hissediliyordu.

“İyiyim, teşekkür ederim. Sen nasılsın? Yoğun musun bugün okulda?”

Bir anlık duraksamanın ardından Çiçek, “Eh, pek sayılmaz. Sınıfta işler yolunda, şu an teneffüsteyim,” dedi.

Ekin, bu cevabı duyar duymaz telefonun diğer ucundaki rahatlamayı hissetti. “Aslında seni rahatsız etmek istemedim ama bugün bir ara buluşmak ister misin diye sormak istedim. Bir kahve içip biraz sohbet edebiliriz diye düşündüm.”

Çiçek’in sesi telefonda bir an suskun kaldı, sonra hafif bir kahkaha duyuldu. “Neden olmasın? Güzel olurdu. Teneffüsten sonra bir saat boşluğum var. O sırada buluşabiliriz.”

Ekin tam bu anı bekliyordu, her şey yolunda gidiyordu. Ancak tam o anda, ceketinin cebindeki telsizden gelen sesle içi ürperdi. Aniden gelen bir görev emriyle dünya bir anda tersine dönmüştü. Telsizden gelen ses, acil bir operasyon olduğunu bildiriyordu ve timin derhal toplanması gerektiği talimatını veriyordu.

Ekin içten içe hayal kırıklığı yaşadı, ama askerlikte görev her şeyden önce geliyordu. İstemsizce derin bir nefes aldı ve Çiçek’e döndü.

“Sanırım kahve işi ertelenecek,” dedi, sesinde bir özür ifadesi vardı. “Görev çıktı. Operasyona gitmem gerekiyor.”

Çiçek’in sesi, Ekin’in beklediğinden çok daha anlayışlıydı. “Biliyorum, Ekin. Mesleğinizin zorlukları var. Görev her şeyden önce gelir, değil mi? O halde, görev dönüşünde buluşuruz. Zaten kaçmıyorum,” diye hafifçe gülümsediğini hissettirdi. Ardından ekledi: “Görev bittiğinde haber ver, gelince yaparız.”

Ekin derin bir nefes aldı, Çiçek’in anlayışı ve rahatlığı ona moral vermişti. “Teşekkür ederim, Çiçek. Söz, döner dönmez haber vereceğim,” dedi ve hızlıca telefonu kapatarak hazırlandı. İçinde bir burukluk vardı ama görev her şeyin önündeydi. Operasyon başlamadan önce Cihangir’in yanına gitmeli ve durumu hızlıca özetlemeliydi.

Cihangir, operasyon için ekibini toplarken, Ekin hızla yanına geldi. Yüzünde hala biraz önceki telefon konuşmasının izleri vardı. Cihangir, onun bu halini fark etti ve kaşlarını hafifçe kaldırdı.

“Neyin var? Bir şey mi oldu?” diye sordu.

Ekin, Cihangir’in sorgulayan bakışları altında hafifçe omuz silkti. “Yok, bir şey yok. Sadece Çiçek ile buluşacaktık, ama görev çıktı,” dedi. Gözleriyle Cihangir’e baktı. Aslında bu basit bir ipucu değildi, Ekin’in kafasının karışıklığını da işaret eden bir durumdu. Cihangir bunu fark etmişti.

“Görev her zaman önce gelir, biliyorsun. Dönünce telafi edersin,” dedi Cihangir, Ekin’in üzerinde düşünmeye zaman bulmasını istemezcesine.

Ekin de iç çekerek başını salladı. “Evet, öyle. Ama ne bileyim, insan bazen hayatın nereye gittiğini merak ediyor.”

Cihangir, Ekin’e kısa bir süre baktı ve sonra omzuna hafifçe vurarak, “İşimize odaklanalım. Zamanı geldiğinde her şey yoluna girer,” dedi. Bu sözler, hem teselli hem de gerçeği ifade ediyordu. Görev bitene kadar, her şey beklemek zorundaydı.

 

******************

 

Eveett Çiçek gerçek ailesini öğrendi

Cihangir kardeşini buldu fakat çocukluk arkadaşı çıktı

Can ablası olduğu için mutlu

gelecek bölümlerde neler olacak bakalımm....

Oy vermeyi , yorum yapmayı ve kitabı takip etmeyi unutmayın.

İnstagramdan istediğiniz modelleri yazabilirsiniz 🤍

Loading...
0%