Yeni Üyelik
24.
Bölüm
@ayfresia

Selamlar, okunma,beğeni sayısı düştü zaten yorum hiç yok sayılır.

Bu bölümde aynısı olursa artık sınır koyucam ve sınır dolduğu zaman atıcam bölümü.

Keyifli Okumalar....

Lütfen beğenmeyi,yorum yapmayı ve takip etmeyi unutmayın.🤍🤍🤍

 

*************************

Çiçek, hastanede taburcu olduktan sonra kendini bir süre daha toparlamaya çalıştı. Yaşadığı olayların zihninde dönüp duruyor, her şeyin gerçek olup olmadığı sorgulanıyordu. Cihangir, Ekin ve diğerleri onu yalnız bırakmamış, destek olmak için ellerinden gelenleri yapmışlardı. Şimdi ise eve dönmenin zamanı gelmişti. Cihangir ve Ekin, onu kapıya kadar getirmiş, ailesiyle birlikte ona veda etmişlerdi.

Akşam yemeğinde Çiçek, aileyle ilgili yerlerde, çevresindekileri dinlemeye çalışıyor. Ama zihni doluydu. Yaşadıkları tehlikeler, öğrenilenler gerçeklerdi... Her şey üst üste gelmişti. Düşünceler arasında kaybolmuşken, orada oturan Cihangir'in ona baktığını fark etti. Gözleri sanki onu çözüyor. Cihangir, her zamanki gibi sessiz ama koruyucu bakışlarıyla Çiçek'in nasıl olduğunu anlıyordu.

Biran, Cihangir şöyle konuştu: “İyi misin Çiçek?”

Bu basit soru bile Çiçek'in içindeki bir şeyleri tetikledi. Uzun süre saklandığı duygular içinde, bir anda bölünmeye başladı. Kendini tutmak istiyordu ama yapamayacaktı. Cihangir'in sesiyle, içinde sakladığı kelime hızla diline dolandı. Bir soru sorsa de, durduramadan şunları söyledi:

“Abi…”

Masada bir an için herkes durdu. Zaman durmuş gibidir. Çiçek bile bulaştığı dudaklarından nasıl döküldüğüne şaşırdı. Ama doğru hissetmişti. Evet, Cihangir onun abisiydi. Kan bağıyla ve ruhen, kalben bir bağı artık vardı. Çiçek, bunun ağırlığını anında hissediyor. Cihangir ise onların kişilerinin derin bir nefesini aldı. Gözlerinde bir şaşkınlık vardı, ama aynı zamanda bir sevinç de saklıydı.

“Abi…” dedi Çiçek, bu sefer daha net ve kararlı bir şekilde.

Cihangir'in gözlerindeki şaşkınlıklar, sıcak bir gülümsemeye bıraktı. Bir anlık sessizlik, odadaki bütünlükler derin bir duygu yoğunluğuna çekilmişti. Narin Hanım, oğluna ve Çiçek'e bakarken gözleri doldu. O da bu şeyin anlamının anlamıydı. Çiçek, hayatı boyunca kayıp olan abisini sonunda bulmuştu.

Cihangir, başını sallayarak, “Kardeşim,” dedi. Bu kelimeyle birlikte aralarındaki bağ daha da güçlenmişti. Yıllardır aradıkları, gösterileri o an gerçekleşmişti.

Çiçek'in içinde bir huzur görülüyor. Ne kadar zaman alırsa alsın, sonunda Cihangir'i abisi olarak kabul etmişti. Onun için artık sadece bir asker, bir komutan değildi. Gerçek anlamda bir abiydi. Kardeşi biliniyordu, ona tarifesiz bir güven ve sevgisi verdi.

Masadaki diğerlerinde de bu duygusal ana tanıklık sırasında kimse bir şey söylemedi. Sözlere gerek yoktu. Çiçek ve Cihangir, artık sadece gözleriyle bile anlaşabiliyordu.

Yemekten sonra herkes dağılırken, Çiçek değişiminden vazgeçildi. Odaya adım atar atmaz, tüm karmaşıklığı bir kenara bıraktı ve büyümeye uzandı. Gözlerini tavana dikti. O an, "abi" demenin ne kadar büyük bir adım olduğunu fark etti. Zihni bu kelimeyle dolmuştu. Cihangir'de artık değişiklik eksik olan parçalardan korundu. Ve onunla daha güçlü bir bağ kurmanın mutluluğu içini ısıttı.

Cihangir ise o gece büyüdüğünde, kardeşinin "abi" demesiyle gururu ve mutluluklarını hissediyor. Ne kadar tehlikeli zamanlar harcamışlardı, ama sonunda bu anıları paylaşabilmişlerdi. O an, onun her şeyin daha da iyiye gittiğini hissediyor.

Artık Çiçek için, Cihangir için de yeni bir dönem başlıyor. Kardeşlik bağlarını birbirine daha da yaklaştırmıştı.

Çiçek, Cihangir'e “abi” dedikten sonra yeni bir evresine girdiğini fark etti. Bu tek kelimeyle geçmişin tüm biçimleri dolmuş, bilgilerin eksik olduğu yerde büyük bir adaylığa bırakılmıştı. O gecelerde uzun süre uyuyamadı. Zihni sürekli dönen düşüncelerle zaman aşımına uğradı. Cihangir'in abisi olduğunu, ona hem bir güven belgesi hem de depolama kontrolünün yeniden kazanıldığı gibi hissetmişti.

Sabahın ilk ışıklarını dolarken Çiçek uyanmış, dışarı bakıyordu. Zihninde hala yaşadığı onca tehlike, öğrenilen gerçekler dolaşan olaylar. Ama artık yalnız olmadığını biliyordu. Cihangir, onun yanında olacak, onu her durumda bir abi olarak hep oradaydı. Bu düşünce ona büyük bir huzur verdi.

O sırada telefonun mesaj sesiyle irkildi. Ekin'den bir mesaj attı: "İyi misin? Seninle görüşmek istiyorum, biraz zamanın var mı?" Mesajı okuyunca bir an sordu. Ekin'le ama dün yaşadığı her şeyin ağırlığı hala omuzlarındaydı. Cihangir'in abisi olduğunu öğrenmesi yetersizliğimiş gibi, Ekin'in ona olan ilgisi de fark etmemişti. Ekin, Çiçek'e karşı her zaman nazikti, onun yanında olduğunu hissettirmişti ama bu yakınlığın altında başka bir şeyler doğrultusunda tasarlanmış, Çiçek'in kafaları karışıyordu.

Cihangir, sabah kahvaltısı sırasında Çiçek'e göz ucuyla bakıyor, onun ne yaptığını anlayamıyor. Dünkü konuşmalar, ortaya çıkan gerçekler de hayatlarını derinden etkilemişti. Çiçek'in yüzeyinde hala bir dalgınlık vardı. Zihninde dolaşan karmaşıklığı fark etmişti. Ona zaman verilip verilmediğini biliyordu ama olarak şimdi ne yapması durumunda çözülüyor. Çiçek'in kendine gelmesi ve onun zamanının yanında olduğunu hissetmesi için doğru anılıyor.

Kahvaltıdan sonra Cihangir, Çiçek'in karşısında kaldı ve onunla konuşmaya başladı. “Çiçek, dün gece söylediğin şey... Senin için ne kadar zor olduğunu biliyorum. Ama seni anladığımı da bilmeni isterim” dedi.

Çiçek derin bir nefes aldı. "Beni mi? Abi, sen beni bulmadan ne kadar yalnız olduğumu ve neler yaşadığımı bilmiyorsun" diye itiraf etti. “Ailemin kim olduğunu bilmeden büyümek, hep bir arada yaşadığını hissetmek… Ve şimdi sen, bir abi olarak karşımdasın. Bu, herhangi bir zamanda bir hayatı nasıl değiştireceğinizi bilemezsiniz.”

Cihangir'in gözleri Çiçek'teydi. "Belki tam anlamıyla bilemem, ama bundan sonra yalnız olmadığını bilmeyi istiyorum. Artık her şeyin değişebileceği birlikte geleceğiz, kardeşim," dedi.

Bu cümleler, Çiçek'in içinde bir şeyleri yerinden oynattı. Yavaşça başını salladı. Cihangir'in dediği gibi, artık yalnız değildi. Artık bir ailesi vardı. Tam bu anda telefonu yine çekiyor. Ekin arıyordu. Çiçek derin bir nefes alıp telefonu açtı.

“Merhaba Çiçek,” dedi Ekin'in tanıdık sesi. “Seni görmek istiyorum, konuşmamız gereken şeyleri var. Zamanın var mı?”

Çiçek bir an duraksadı. Ekin'e karşı karmaşık duyguların aklında değişmesi. Ama sonra başını salladı, sanki Ekin onu görebilecekmiş gibi: “Olur, buluşalım.”

Ekin, yerin kısa bir süre sonra Çiçek'in hazırlanıp evden çıktığını söyledi. Cihangir, kardeşinin bu buluşmaya biraz gergin göründüğünde farklıydı ama bir şey demedi. Her şeyin bir zamanının olduğunu biliyordu ve Çiçek'in yeni bir düzen kurmaya başlamasına göre değiştiği düşünülüyordu.

Çiçek, Ekin'le buluştuklarında ikisi de sessizdi. Bunlardan ikisinin olup olmadığını bittiğini anlayamıyor. Ekin, Çiçek'in karşısına oturduğunda gözlerine baktı ve derin bir nefes aldı.

"Çiçek, seninle uzun süredir konuşmak istiyodum" diye başladı. "Biliyorum, çok şey yaşadın. Cihangir'in kardeşi olduğunu öğrenmen büyük bir şey... Ama benim için de önemli olan bir şey var ve seninle bu konuda konuşmam gerek."

Çiçek başını kaldırdı. “Ne hakkında konuşacağız, Ekin?” dedi, sesinde hafif bir merak ve tedirginlik vardı.

Ekin, bir an duraksadı. Gözleri Çiçek'in gözlerine kilitlendi. "Seni önemsiyorum, Çiçek" dedi. “Ve hislerimi daha fazla saklayamayacağımı fark ettim.”

Tam o sırada telefonları yine çekiyor. Görev emri gelmişti. Ekin ve Çiçek birbirlerine bakıp sessiz kaldılar. Birkaç saniye boyunca ne yapacaklarını bilemediler. Ama sonra Çiçek, Ekin'in koluna dokunarak, “Sonra konuşuruz, şimdi görevinize gidin” dedi. Ekin başını salladı, ama içindeki karmaşıklık durmuyordu.

Bu buluşma, aralarındaki ilişkilerde yeni bir sayfa açılacaktı. Ama önce bir görev daha vardı. Çiçek, Ekin'i uğurlarken Cihangir'in abi koruyuculuğunu belirtirken, Ekin'in farklı bir yakınlığını da fark etmemişti.

İlerleyen günlerde her şeyin daha karmaşık olduğunu biliyordu, ama aynı zamanda aynı zamanda yeni kapıların açıldığını da fark etmişti.

Loading...
0%