Yeni Üyelik
10.
Bölüm

9. BÖLÜM

@aygulmudurlu

Heretis Flütü ile Obka Özü Sentezi

Sıkışıp kaldığım çekmecede ruhum çok daralmıştı. İçeride kalan havanın azlığı ciğerlerimi kirleten büyük bir boğulma krizine dönüşerek az önceki sevincimi bitirip, kendimi çığlık atar halde bulmama neden olmuştu. İçinden çıkmak istediğim bu kahrolası ölüm çekmecesinde ileri geri yumruk ve tekmeler atıyor, bir çıkış yolu arıyordum. Her hareketimle bulunduğum ortam çekmeceden kopan kumların etkisiyle tamamen toza dönüyordu. Bir süre daha devam eden bu mücadelenin ardından amacıma ulaşamamış ve tamamen nefessiz kalmıştım. Son çare olarak da Savaşçı Elza aklıma gelmişti. Kollarımda kalan az güçle göğsümün ortasına dokunmuş ve başlayan sürecin etkisiyle saniyeler içerisinde geri plana itilmiştim.

Savaşçı Elza ön plana geçtiğinde karşılaştığı manzaranın etkisiyle biraz afallamış olsa da ilk hamlesi elindeki flütü derin bir soluk eşliğinde üflemek olmuştu. Flütten yayılan ses daha önce benzerini hiç duymadığım musikiden küçük bir kesitmiş gibi kulaklarımda tatlı bir ahenk bırakıyordu.

Ben müzikten büyülenmiş bir halde kendimden geçmişken ancak çok sonra çevremde olanları fark edebildim. Flütün sesiyle içinde bulunduğumuz çekmece büyük bir sarsıntıyla çökmeye başlamıştı. Çöküşün etkisiyle savrulan tozlar yüzünden göz gözü görmüyordu. Dar alan stresiyle varlığını bile unuttuğum Edgar ve Wlaykras'ı da ancak çığlıklarını duyduğumda hatırlamış ve yaşananların etkisiyle büyük bir korkuya kapılmıştım. Savaşçı Elza ise elimde duran yaprak ve flütü sanki toz olup gideceklermiş gibi tişörtünün altına sokmuş, büyük bir korkuyla onlara sımsıkı sarılmıştı. Başka hiçbir şey yapmıyor sanki az sonra başına gelecekleri bekliyordu.

Sarsıntılar ve çöküş uçuşan kumlarla birlikte büyük bir hızla devam ederken, bedenlerimizin altındaki zemin hızla kayıyor, gerçeklik zemin algımız birbirine karışıyordu. Oluşan bu deprem sanki birkaç katlı kumdan bir binayı değil de yüzlerce belki de binlerce katlı bir şehri yok ediyormuş gibi uzun bir süre daha devam etti. Kafam karışmış bir şekilde yığın haline gelen kumun içinde gömüldükçe istemsizce ölüm korkusuna kapılıyordum. Geri planda olduğum için cenin pozisyonundaki çaresiz bedenim için hiçbir şey yapamıyordum. Bir süre daha devam eden bu korkulu süreç sonunda tamamlanmış, toz yığınına gömülmüş bir şekilde uyanmayı beklerken gözümü ışıl ışıl bir gerçekliğe açmıştım. Savaşçı Elza ise tahminimin aksine kendini çoktan geri plana almıştı.

Bulunduğum zemin küçük parıltılı yakutlarla döşenmiş, birbirinden farklı şekillerin kombini ile sanki göremediğim bir şeyi resmediyordu. Yakutların çevreye yaydığı ışıklar ardın sıra kırılıyor, dans eder gibi faklı yönlere büyük bir ahenkle dağılıyordu. Işıklardan gözlerimi ayırabildiğimde içinde bulunduğum devasa yükseklikte tavanı olan sarayı fark edebildim. Kırılan bütün ışıklar tavana kadar yükseliyor ve orada kusursuz güzellikte bir ormanı resmediyordu. Sarayın duvarları daha önce benzerini görmediğim değişik kesim ve boyutlarda kıymetli taşlarla döşenmişti. Bu nedenle ışıksal gösteri görsel bir şölen haline geliyordu. Anlam veremediğim bu görsel şöleni büyük bir hayranlıkla izlerken birden arkadaşlarım aklıma gelmiş, irkilmenin eşliğinde onları aramaya başlamıştım.

Gözlerimi saraydan ayırıp onları aramaya odaklandığım bir anda ürkütücü bir hareketlilik olmaya başladı. Sarayın her köşesinden süzülerek havada akan ışık huzmeleri bir noktada birleşmeye ve sanki canlı bir bedeni oluşturmaya başlamıştı. Karşımda ışık darbeleriyle resmedilen bu canlı az sonra tanıdık bir surete bürünmüş payıma düşen soruyu soracak Gargalyal bilgelerinden Elza suretli olanı kanlı canlı bir şekilde gözlerimin önüme sunmuştu. Kısa süreli bakışmanın ardından bilge,

" Evet son kadim hazırsan sorunu soracağım?" diyerek cevabımı görmek için bakışlarını yüzümde gezdirdi. Benim bakışlarımda gördüğü onayın ardından,

" Heretis ağacı ile gerçeklik kırıldığında, Yugnera'ya can veren yaprak konar avuçlarına. Peki obka özü nasıl zuhur eder kadim yolculuğunda?"

Sözünü tamamlayan bilge gülümser bir ifadeyle tüm dikkatini bakışlarıma odaklamış benden gelecek cevabı bekliyordu. Bense soruyu aklımda defalarca çevirmeye başlamıştım. Çünkü vereceğim cevabın doğru olması bu kader yolculuğu ve Edna çok için önemliydi. Tam sorunun doğru cevabını bulduğumu düşünüp konuşmak için hamle yapmışken büyük bir enerji akımı tüm vücudumu sarmaya başladı. Ne kadar mücadele etsem de konuşamıyor, hareket dahi edemiyordum. Akım bir anda vücudumu kalkan gibi çevrelemiş ve beni olduğum yerden sarayın tavanına doğru yükseltmeye başlamıştı. Tişörtümün altında olan yaprak ve flüt kendiliğinden sıyrılmış, tam gözlerimin önünde süzülmeye başlamıştı. Bedenimi saran akım vücudumdan yavaşça sıyrılarak beynime doğru yol almaya başlayınca istemsizce büyük bir korkuya kapıldım. Bedenim neden bana bunu yapıyordu? Varis benken neden olanlara karşı çıkamıyordum? Yavaşça süzülen bedenimi oynatmaya başladığımı fark edince beni çevreleyen kalkana büyük bir öfkeyle saldırdım. Bu hareketimle birlikte büyük bir şey bilincimi teslim almaya başladı.

Zihnim beni teslim alan büyük güçle kısa bir süre mücadele etmiş ve sonra kendini ona bırakmıştı. Tam o anda kesitlerden oluşan bir yığın anı beynime hücum etmeye başladı. Bu anılar bana ait değildi ama sanki kimliğimi tamamlıyordu. Her anı kırıntısı bana dahil oldukça zihnimde tarif edilemez bir haz tetiklenmeye başladı. O kadar çok anı ve anıyla birlikte bilgi benliğime dahil olmuştu ki eski benliğim kaybolacak diye korkmaya başladım. Bir süre daha devam eden bu garip haz yolculuğu sonunda kendini tamamlamış ve soruya vereceğim cevabın yanlış olduğunu bana göstermişti. Gördüğüm o son anıda obka özünün nasıl ortaya çıktığı çok açık bir şekilde zihnime eklenmişti. Anıda gördüğüm şeylerin gerçekleşmesi umarım izlediğim kesitteki kadar kolay olurdu. Zihnim algılarımın tamamlamasıyla birlikte kendiliğinden çözülmeye ve üzerimdeki akımı kabuk gibi soymaya başladı. Çok geçmeden beni esir alan akım emrime teslim olmuş, beni olmak istediğim yere -zemine- indirmişti. Zeminde dikkatimi çeken ilk şey ise olanları korku içinde izleyen Edgar ve Wlaykras oldu. Şükür ki az önceki yıkımdan kurtulmuşlardı. Ortama anlam veremediğim bir tedirginlik hakimken ben kendinden emin bakışlarımı bilgenin gözlerine kenetleyip beklenen cevabı vermeye başladım.

" Heretis ağacı ile gerçeklik kırıldığında, Yugnera'ya can veren yaprak konar avuçlarıma. Avuçlarımda can bulan hayat damlalar olup akarken saçlarımdan, obka özü zuhur eder mucizeler yolculuğunda "

Cümlemi bitirip gözlerimi bilgeye odakladığımda bakışlarındaki karmaşayı algılamam çok sürmedi. İşkenceyi daha fazla uzatmadan cebimden çıkardığım küçük bir çakıyı açarak saçlarımın ucundan bir tutam keserek bilgeye uzattım ve

" İstediğiniz cevap SAÇLARIM " dedim.

Elimdeki bir tutam saçı anlamsız bakışlarla alan bilge,

" Kadim yol göstericiliğinizi bizden esirgemezsiniz umarım. " diyerek amacıma bir adım daha yaklaştıran hamlesini yapıyordu. Bense yardımsever bir gülümsemeyle,

" Tabi ki" diyerek bilgeye kolundaki bilekliği işaret etmiş ve 4 Gargalyal bilgesinin tılsımlarının da gerektiğini söylemiştim.

Duyduklarından fazlasıyla tedirgin olan bilge " tılsımları nereden biliyorsun! " der gibi bana bakmış olsa da çok geçmeden büyük bir beklentiyle ritüelini hemen başlatmıştı.

Kısa süren bu ritüelin tamamlanmasıyla birlikte zeminden yükselen platformun üzerinde 3 farklı renk ve şekilde tılsımlı bileklikler gözlerimizi kamaştırmaya başladı. Üç bileklik üç ayrı oyuk içinde çevresine ışıklar saçarken dördüncü bilekliği bileğinden çıkaran bilge onu da olması gereken oyuğa yerleştirip bakışlarını bana çevirip,

"Artık sıra sizde " dedi. Bense bu kadar kolay olmasına şaşırmış olsam da bunu belli etmeden yapacaklarıma odaklanıyordum. Her şey çok basitti. Bileklikleri saçlarımla birbirine bağlayacak, gerisini Edna'nın zihnine bırakacaktım.

Büyük bir dikkatle bileklikleri saçlarımı kullanarak birbirine bağladım ve gözlerimi kapadım. Rituelin bu aşamasında Edna'nın zihnini ve kristalize olmuş bilgeliği düşündüm. Her şey bu kadardı ve beklenen başlamıştı. Çevremden gelen fısıltılar çığlığa dönüştüğünde gözlerimi açtım ve işte oluyordu. Karşımda duran gerçeklik ödümü koparsa da sessizce izlemeye başladım.

Saçlarım metrelerce uzuyor, büyük bukleler halinde tüm zemini, duvarları ve bilgeleri sarıyordu. Bukleler her saniye daha da büyüyor Gargalyal bilgeleri mabedini kendi içine doğru büküyordu. Zemin, duvarlar, eşyalar ve bilgeler hepsi bu kusursuz tuzakta gömülerek gözden kayboluyordu. Gerçeklik bükme simyası olan Heretis Flütü simyası saçlarımla başlıyordu. Bu flüt eşsiz bir bükücü ve obka özü sentezleyicisiydi. Her yer saçlarımla bükülürken duvarların çekmeceler halinde döküldüğü dikkatimi çekti. Dört adet sandığım bilgeler tamamen bir yanılsamaydı Duvardan dökülen her çekmece yeni bir bölgeyi resmediyordu. Tamamlanan her bilgeyse gerçekliğine doğru bükülüyordu. Bilgelerin çığlıkları o denli ürkütücüydü ki Edgar ve
Wlaykras korkudan titremeye başlamıştı. Bense küçük bir gülümsemenin eşliğinde,

" Korkmanıza gerek yok. Her şey Edna'nın kontrolü altında merak etmeyin. " diyerek yeniden simyaya odaklandım.

Simyanın gücüyle bükülen gerçeklik kristalize şekle bürünmeye ardından da kırılıp katlanmaya başlamıştı. Dakikalarca devam eden bu izdiham gerçekleşen son katlanmayla ve küçük bir ışık patlamasıyla tamamlandı. Az önce olan simya ile tüm gerçeklik bükülmüş ve bir tutam saçıma hapsolmuştu. Şimdi o tutam saçım da zeminde tüm masumluğuyla duruyordu.

Büyük bir heyecanla yerdeki saçımı alarak cebimden çıkardığım şişenin içine yerleştirdim ve Heretis flütünün tılsımlı tanısını çalabilmek için gözlerimi kapayıp işi Edna'nın zihnine -yani kendime- bıraktım. Büyük bir nefes eşliğinde Flütü üfledim. Ruhu titreten üç saniyelik bir tınıyla simyayı saçlarımla özümledim. Birkaç saniye süren beklemenin ardından gözlerimi açtığımda sihirli ışıklar saçan obka özünün saçlarımdan damıtılmış bir halde şişenin içinde olduğunu görünce derin bir oh çektim.

Her şey bitmiş, öz tamamen hazır olmuştu. Bu sihirli sentezle beraber Gargalyal halkı özgür kalacaktı. Hayat özleriyle beslenen kahrolası bilgeler gitmiş Gargalyal halkı besin olmaktan kurtulmuştu. Asırlardır lanetli olan bu halk büyük bir sihrin etkisiyle hapis altında tutulmuştu. Bu sihir öylesine iyi gizlenmişti ki kimse olanları fark edememişti. Ta ki Edna ile zihinsel bütünleşmem tamamlanıncaya dek.

Heyecan ve mutluluğa o kadar çok kapılmıştım bir halde olduğum için korku içinde olan iki adamın benden cevap bekler bir halde olduklarını çok sonra fark edebilmiştim. Elimdeki şişeyi onlara göstererek gülümsedim,

"Sanırım cevaplara ihtiyacınız var." diyerek çekmecedeyken gördüklerimi, çıktıktan sonra olanları her şeyi en ince ayrıntısına kadar anlattım.

 

☆ Ardından saçlarından bir tutam daha kesip Edgar ve Wlaykras gülümsedim ve

" Bu maceranın kalanını tamamlamaya ne dersiniz? " diyerek saçlarımı bu defa da Heretis flütünün her kıvrımına düğümleye başladım. ☆

 

Loading...
0%