@ayilahiceyda
|
Yabancıyım senin cennetine.
Küçük , pis ve eşyasız odada gözlerimi gezdirdim. Karanlıktı. Kapının karşısında duran , duvar da bulunan pencere bile karanlığı yok edemiyordu . İçimde ki karanlığı , karamsarlığı sökmeme hiçbir şey yardım etmiyordu. Aydınlığa kavuşmama yardım edilmiyordu . Ben aydınlığı ararken , aydınlığı arayan aranmıyordu .
Gözlerimi sol duvarda ki küçük pencereye diktim. Kirliydi ve bu mavi gökyüzünü görmeme büyük engeldi . Kapalı ve kilitliydi bu yüzden temiz hava soluyamıyordum . Her yer iğrenç kokuyordu ve ben buna mahkum edilmiştim . Bildiğim birşey varsa da bir prenses olarak , ben bunları hak etmemiştim .
Hiç ışık yoktu , ışığımı çalmışlardı . Onun yüzünden.
Pencereye bakarken biraz daha odaklandım . Hissedemediğim gücün zihnime dolduğunu düşündüm ve pencerenin açıldığını hayal ettim . Pencere kolunda bir kıpırdanma oldu , kendimi zorlayarak düşünmeye devam ettim . Bir anda yüreğime giren sancı ile dikkatim dağıldı . Sağ elimi kalbime götürürken nefes nefese başımı eğdim ve çöktüğüm yerde sakinleşmeye çalıştım. Tekrar başarısız olmuştum , şaşırmamam gerekirdi aslında . Ben bunu her hafta dener ve her seferinde başarısız olurdum.
Kafamda ki toka , tekrar ruhum da ağırlık yapmaya başlamıştı . Canımı acıtıyordu . Nedeninin az önce ki güç denemem yüzünden olduğunu biliyordum . Toka da ki tılsım gücümü engelliyordu ve de çıkarmak istediğim de elimi yakıyordu.
Kalbimin sızısı hafiflese de , ruhumun acısı geçmiyordu.
Yerde çömelmiş vaziyetteyken kapı açıldı, Arel içeri girdi . Arel otuz beş yaşlarında esmer bir kadındı , geldiğimden beri buradaydı . Burada ki -nedenini bilmediğim şekilde esir tutulmuş- kişilere yemek getiriyordu .Birde sürekli birileri öldürülürdü ve bize bunu izletirlerdi.
"Prenses , hadi ." dedi . Sertti , büyük ihtimalle prenses demek bile içinden gelmiyordu . Ama o bir turnus ve bana prenses demek zorundaydı .
Ayağa kalktım , isteksiz ve halsiz adımlar ile demir kapıdan çıktım . Gözlerimi bağladı -kulenin içini görmemem için - kolumdan tuttu ve beni beraberinde sürükledi .
Gelen bir kaç konuşma sesi ile alana geldiğimi anladım . Arel de kolumu bıraktı ve gözlerimi açtı . Gözlerimi bir kaç kez kırpıştırarak , açık mavi gökyüzünün yeryüzüne düşen ışığına alıştırmaya çalıştım .
Bu sırada yanıma birinin geldiğini hissettim , gül . Korku dolu yeşillerimiz kesişti . Kumral saçları kirliydi . Yanıma geldiğinde sessizce yere çöktü . Hemen yanında yere çöktüm bende . Ona döndüm, düz bir şekilde ateşi izliyordu .
Gül on dokuz yaşındaydı , o da on beş yıldır buradaydı. Ailesi onu buraya bırakıp gitmişti.
"Durgunsun ?" Dedim soru sorar bir ses ile .
"Erva , korkuyorum." dedi . Gözlerinden yaşlar akmaya başlamıştı bile .
"Bende." dedim , kafamı yana eğerek omzuna yasladım başımı . Elimi uzatıp elini tutum ve hafifçe sıktım .
"Ağlama , gül."
"Her hafta insanlar ölüyor . Beni ve burada ki herkesi aç susuz bırakıyorlar ve o bize eziyet ediyor . Ama neden ? Ben buraya dört yaşında geldim , burası bir zindan . Söylesene dört yaşında biri ne suç işlemiş ve buraya düşmüş olabilir . Tek ben değil sen , o ve bir sürü kişi . Hepimiz bir şekilde buraya düştük ve çıkış yok . Ölüyoruz erva sesimizi duyan yok . " Sitemkardı . Haklıydı .
"Peki ya sen ? Sen bir prensesin ne suç işlemiş olabilirsin ki . Ama emin olduğum birşey var biz buraya suç işlediğimiz için düşmedik . Kızlara saç tokası erkeklere ise bileklik takıyorlar . Güçlüyüz erva bunu engellemek istiyorlar . " dedi .
"Bilmiyorum gül . Sadece ölmek istemiyorum ve kurtulmak istiyorum." dedim , dokunsa ağlardım .
Bana cevap vermek için ağzını açacaktı ki arel'in sesi ile konuşmamızı bitirdik . Ayağa kalktık . Arel ateşin karşısına geçmişti ve yaratık da içeriye girdi . Ben dahil herkes bir adım geriye gitti . Korkuyorduk hepimiz .
Yürüdü . Ateş ve bizim tam karşımıza , arel'in yanına geçti . Gözlerini herkesin üzerinde gezdirdi . Bende durdu , kalbimin korkuyla titrediğini hissettim . Gözlerimi kaçırdım, bu onu gülümsetti . Korkunç olduğunu belli ettiğimiz hareketler onu sevindirdi.
Herkes üzerinde gözlerini gezdirdi daha sonra iğrenç sesi ile bir kahkaha attı , ağzında ki beyaz sıvı aktı . Midem bulandı , kafamı başka tarafa çevirdim. Arkamda bir erkeğin midesinin bulandığını belli eden bir ses çıkardığını duydum . Midem daha da çalkalandı .
"SAÇANLARIM ." dedi . Tekrar hiçbirimizin anlamını çözemediği bir şekilde seslendi .
"BUGÜN TAM ÜÇ TANE ŞANSLIMIZ VAR ." dedi .
Hayır .
Bugün tam üç tane ölümüz var .
"KADEM." dedi .
Ölecek -yakılacak- kişi .
Az önce kusacak erkek çocuğunun bu sefer ağladığını duydum . Kadem o olmalıydı . Kafamı çevirdiğim de en fazla on yedi yaşında sarışın biri olduğunu gördüm . Ağlayarak geriye kaçmak için adımladı , hayır geriye kaçmak için adımlar atmaya çalıştı .Yaratık ne yaptı bilmem ama dördüncü adımında sırt üstü yere çakıldı . Arel aramızdan geçerek çocuğun yanına geldi .
Zorla kaldırdı , zorla yürüttü , çocuk düştü , zorla sürükledi , zorla ateşin önüne getirdi , zorla ateşe attı .
Çocuğun çığlıkları , acı dolu haykırışları ve alevlerin arasında arada bir görünen yardım için kalkan eli içimi burktu . Gözyaşlarımın aktığını hissedebiliyordum .
Bir kaç dakika sonra çocuk sustu .
Bir kaç dakika içinde çocuk öldü .
"ADEM!" dedi .
Yanımda ki benden üç yaş büyük esmer'e döndüm . Onunda adı Ademdi ve -burada ne kadar mümkünse - arkadaşımdı o olmamasını umdum . Ama attığı bir adım ile sol gözümden bir damla yaş aktı .
"Adem." Dedim , sessiz sesim ile . Durdu bana döndü . Bir adım attım ve güçsüzce kollarımı boynuna sardım , oda kollarını bana doladı .
Bir kaç yıl önce tekrar bunun için avluya toplandığımız da , o gün üç gündür açtım çünkü bana ceza verilmişti . Yerde halsizce oturduğumu o çocuk yani adem fark etmişti ve nedenini söylediğim de gizlice cebine tıktığı ekmek parçasını bana vermişti . Bu şekilde kısa arkadaşlığımız başlamış oldu .
"BU DUYGUSAL AN BİTENE KADAR BENDE DİĞER ŞANSLIYI SÖYLEYEYİM . VAKTİMİZ KISITLI İŞİM VAR GÜCÜM VAR ÖLÜNDE GİDEYİM DEĞİL Mİ ? " dedi bu sırada yaratık . İğrenç şey dalga geçiyordu .
"Aptal ." dedi kısıkça adem , yaratığa .
"GÜL!" Dedi .
Burada tek bir gül vardı arkadaşım gül .
Gülden bir ağlama sesi geldi tek ağlayan da o değildiki . Ademden ayrıldım , güle döndüm.
"Ben ölmek istemiyorum." dedi acizce yaratığa doğru .
Hiçbirimiz ölmek istemiyorduk . Ama burası ölüm cennetiydi burada ölümden kaçamazdın .
Ben gül için yaratığa dönecektim ki aniden bastıran yağmur herkesi susturdu.
Ateş söndü .
Yaratık kaşlarını çattı ve kapıya doğru döndü neyi hissetti bilemem ama sinirini belli eden kükremesi tüm kuleyi sarstı. Koca kapı aniden sırt üstü yere düştüğün de etraftan bir çığlık yükseldi . Kapı için uygulanan güç dalgasını bir an için vücuduma çarptığını hissettim . İçeriye birilerinin girdiğini görür gibi oldum lakin yaratığın iri cüssesi bunu engelliyordu . Adem , gül ve benim bileğimden tuttu .
"Hadi kapı açılmışken kaçalım." dedi ve bizi peşinden duvara doğru sürükledi .
"Ya dur. Nereye gidiyoruz buraları bildiğimiz mi var yakalanırız . Ya içeriye gelenler bizi öldürmek istiyorsa ." dedi gül ama Adem onu takmaı ve yürümeye devam etti.
O sırada içeriye gelen on civari siyah giyimli insanları gördüm . Aralarından biri bu tarafa baktı ve aradığı şeyi görmüş gibi bize yürüdü . Bahçeye göz attığım da fazlaca cin'in ve arel'in diğerlerini kuleye soktuğunu gördüm.
Sanırım kaçmayı düşünen tek bizdik çünkü hiç itiraz eden görünmüyordu.
"Acele edin bahçe boşalırsa yaratık bizi farkeder . Üstelik bu siyah giyimli herif bize geliyor diğer tarafa mı kaçsak?" dedi .Yanıtımızı beklemeden ters yöne doğru sürükledi bu sefer . Bahçede sesleri ve yaratığın gür sesi duyuluyordu . Saniye başı vücuduma uygulanan güçlerin dalgaları vuruyordu.
Daha önce hiç böyle birşey görmemiştim. Bunlar kimdi ?
"Adem ne yapıyoruz ? Nereye gidiyoruz . Biliyor musun?" dedim ürkekçe.
Korkuyordum. Bizim bu kadar kolay kaçmamız mümkün değildi.
Arkama tekrar döndüğüm de bahçenin boşaldığını gördüm - siyah giyimliler ve cinler hala birbirlerine kılıç tutuyordu tabi- yaratık kafasını hafiften çevirse , bizi görürdü .
"Bilmiyorum sadece içgüdülerime göre hareket ediyorum ." dedi .
"ERVA!" Yaratığın ani kükremesi ile durdum .
"Siz kaçın , benim bundan kurtuluşum yok . Geri gelirseniz öleceksiniz." dedim adem ve gül itiraz edecekken ensemden bir kavramayla çığlık attım .
Yaratık beni kule içine sürüklemeye başladı, ellerimi ensemdeki ellerine doğru uzatıp çekmeye çalıştım . Aynı zamanda çığlık atıyor ve acıdan ağlıyordum . Canımı acıtıyordu ve ensemden akan sıcak kanı hissediyordum bu beni daha da ağlatıyordu .
Yaratığın ensemdeki eline bir şey atıldığını gördüm ve bir sıvı etrafa saçıldı . Yüzüme ve gövdeme yayılan yeşil sıvının kan olduğunu tahmin ediyordum .
"BIRAK BENİ CANIM ACIYOR." Dedim ağlarken . Neden bu kadar acıyordu ki .
"PRENSESİMİ BIRAK!" dedi bir erkek , ama bu adem değildi . Kafamı ensemde ki el nedeniyle çeviremiyordum ama gözlerimle sesi takip ettiğim de o kişiyi görebildim .Esmer uzun boylu iri cüsseli benden en az beş yaş büyük biri elinde ki oku yaratığa doğru tutuyordu . Yayı gerdi ve ok kabza'dan fırladı , yaratığın neresine denk geldiğini göremiyordum ama acı dolu kükremesi canını çok acıttığını belli ediyordu .
Buna rağmen beni bırakmadı ama aynı anda gelen iki ok ile ensemde ki eli düştü ve bende serbest kaldım . Yada öyle sandım
Elim acıyan enseme gitti. Bu sırada önümde bir el belirdi, kafamı kaldırdığım da az önce bağıran erkek olduğunu gördüm . Ensemde ki elimi çekerken uzattığı eli tutmak için sağ elimi uzattım . Elim sol avucunda buluşunca ayağa kalkmaya çalışacaktım ki büyük bir kol karnıma sarıldı ve ben geri çekildim .
"BIRAK , BIRAK BENİ !" dedim .
Ayaklarım boşlukta sallanıyordu . Siyah giyinimli kişiler bana yardım etmek için gelmeye çalışıyorlardı ama yaratık onlara doğru bir görünmez bir kalkan örmüştü , bana ulaşamıyorlardı . Aynı zaman da gül ve adem de başka iki kişi tarafından dışarıya çıkarılıyordu .
Yaratık beni kulenin içine soktu ve kapıyı kapattı , birkaç şey fısıldadığında kilit kırmızıya boyandı . Karanlık tekrar beni içine çekti . Omuzlarım yenilgiyle düştü . Artık yardım için bağırmıyordum da.
Az kalmıştı ama olmamıştı işte .
•••••••
Küçük odanın ortasında yere çökmüş , dizlerimi kendine çekmiş, kollarımı bacaklarıma dolamış bir haldeydim . Ağlıyordum neden ağladığımı da bilmiyordum ki . Gül ve Adem'in kaçması ve benim kaçmayı beceremediğme mi yoksa yaratığın saatler önce yaptıklarına mı bilmiyordum.
Sadece ağlamak istiyordum.
Sabah ki olay üzerinden gökyüzünü takip ederek iki gün geçtiğini anlayabiliyordum . Yaratık iki gündür saat başı yanıma geliyordu dört saat önce - ki bu da sondan dördüncü gelişi- beni hırpalamıştı , karnım da iki pençe izi ve kanlı beyaz uzun elbise ile duruyordum .
Canım da acıyordu.
Kapı açıldığında korkuyla başımı kaldırdım . Neyse ki gelen areldi elinde de bir tepsi vardı. Acıktığım için -yaramın izin verdiği kadar- hızla kalktım. Tam tepsiyi alacaktım ki bir ses engelledi bunu.
"Erva'ya yemek yok ." diyen yaratığın boğuk sesini duydum.
"İki gündür birşey yemiyor." dedi Arel .
"Kaçmaya çalışan birine yemek yok . Çık odadan." dediğin de Arel geldiği gibi çıktı . O , odaya girdi . Bana doğru yürüdüğün de geriye doğru adımladım , en son kolumu tuttuğun da durmak zorunda kaldım .
"Erva." dedi sessizce. Gözlerimin içine bakıyordu.
"Ne?" dedim fısıldayarak. Korkuyorum.
"Senin doğum günün ne zaman." bunu düz bir şekilde söylemişti sormuyordu . O zaten sormazdı çünkü bizim hakkımız da herşeyi bir şekilde bilirdi .
" 43 Murya ."
"Bugün 43 murya . Yazık sen bu yılda mı tek başına pis kokular içinde yeni yaş gününe gireceksin . " dedi sahte üzüntüsüyle .
Sustum.
"Biliyor musun erva ? Neva için her yıl öyle güzel partiler düzenliyorlar ki sana üzülüyorum. Benim yüzümden o güzel doğum günü dileklerinden uzak kalıyorsun . Ama olduğun şeyi hatırlayınca daha fazlasını hakettiğini düşünüyorum."dedi kinle.
"Bizler neyiz ?" Sesim titriyordu.
"Sizler benim aciz saçanlarımsınız."dedi . Gülümseyerek dediğini düşünüyordum ama tam anlayamıyorum , sesi öyle geliyordu . Bir canavarın yüz ifadesini seçemem zaten .
"O ne demek ?"
"Kan'a bulanmışlarsınız , benim tutsaklarımsınız . Ama ne demek olduğunu kimse çözemez , sadece sizler çözersiniz. Ama buna izin vermiyorum."
"Neyse yarın güzel bir parti var bende katılacağım . Senin anılmadığın , unutulduğun , köşeye atıldığın doğum günü partisi ." dedi ve dışarı çıktı .
Yalancı.
Unutulmadım.
Birinci bölüm sonu. |
0% |