@ayilahiceyda
|
Arka bahçe kapısının üstündeki akrep işaretine baktım . Üç kişinin rahat sığabileceği bir genişlikteydi fakat üstünde demiri paslanmış bir kilit vardı . Sanırım bunu halledebilirdim. Etrafa göz gezdirdiğimde , gördüğüm büyük taşı elime aldım. Kapının önüne geldiğimde taşla kilide vurmadan önce durdum . Belki toka sadece orada etkiliydi .
Gözlerimi kilidin diğer uçta birleştiği noktaya diktim. İçimdeki azda olsa hissedilen gücün zihnime aktığını düşündüm daha sonra bu gücü bir şekle sokup anahtara ilerlediğini düşündüm. Uçların birleştiği noktaya tüm dikkatimi vermişken hissettiğim keskin ağro ile olduğum yere çöktüm. Gözlerimi sımsıkı kapatıp , elimi kalbime götürdüm.
Olamamıştı , tekrar.
Dakikalarca o sızının geçmesini beklerken nefes alıp veriyordum . Kalbimin kan pompalayan damarların tıkandığını ve tıkanan kanın bir anda tüm vücuda acı bir şekilde aniden yayılması gibiydi hissettiğim ağrı. Ağrı hafifliyince elimi tekrardan başımdaki tokaya götürdüm , yerinden hafifçe oynatmaya çalıştığımda ağrı tekrardan şiddetlenmişti.
Kalbimdeki ağrı tamamen geçtiğinde ve nefes alışlarım düzene girdiğinde yerimden kalktım . Elindeki taşı sertçe kilide vurdum ; üç gündür aç olduğum , saatlerdir koştuğum ve at üstünde yolculuk yaptığım için vuruşlarım yeteri sertlikte değildi . Normale göre uzunda sürse sert vuruşlar ile kilit kırılmıştı . Kilidi yerinden çıkarıp yere attım , kapının üstündeki demiri tutarak kendime çektim. Açılan kapıdan içeri girdiğimde o kişinin dediği gibi uzun ve karanlık bir koridor beni karşıladı , kapının aksine dardı.
Koridor iki tarafa ayrıldığında sol tarafa ilerledim ama adamın dediği aklıma gelince arkama dönüp sağ koridora ilerledim . Bir süre önüme hiç birşey çıkmadı sol tarafta bir kapı gördüğümde önünde durum kapı kolunu hareket ettirdim . Zorlanmadan açılan kapı ile önüme altı basamaklı ve kapısı tavanda olan bir merdiven çıktı . Basamakları bitirip tavandaki kapıyı elimle birkaç kere ittirdim , açtığım kare kapıyı kaldırdım. İlk bir metre yüksekliği olan kahvremgi ahşap gördüm , odanın ısısı ve parlak ışığı anında içimi ısıtmıştı. Olduğum yerde yükseldiğimde bir masanın altında olduğumu farkettim , masanın altından eğilerek çıktım . Geldiğim kare kapıyı kapattığımda parke ile bütün olan ve çok dikkatli bakıldığında yanında küçük bir boşluk olan kapı belli olmuyordu .
Kafamı kaldırıp odada göz gezdimdiğimde deri koltuklar ve büyük bir kitaplık vardı . Masanın üstünde ise haritalar vardı duvarda ise genç bir muhafız resmi duruyordu yeni gibiydi . Daha fazla incelemeden odanın kapısına ilerledim kolu indirdiğimde şansıma burda kilitli değildi , oysa odada önemli bilgiler var gibiydi. Kapıyı arkamda kapattığımda gördüğüm ana koridor ile büyükçe gülümsedim, küçükken buralarda hizmetliler çok peşimde dolanırdım. Çok yaramaz bir çocuktum çünkü.
Yüksek müzik sesi dikkatimi çektiğinde sesin geldiği yöne baktım. Büyük ve gösterişli tören odasından geliyordu . Eskiden orada sadece resmi törenleri ve diğer ırkların krallarını ağırlardık. Oldukça masraflı olduğundan sadece bu iki neden ile oraya girerdik, diğer törenler ve kutlamalar bahçede yada ana salonda olurdu. Krallar gelmiş olmalıydı ve kesinlikle çok önem verilmişti .
Sanırım üzülmüştüm . Kaçamasaydım ben o ; küçük pis odada , tek başıma , aç bir şekilde kendime ninniler söyleyerek kutlayacaktım.
Adımlarımı o yöne doğru çevirdiğimde sakin adımlarım birinin kolumdan tutup arkaya çekmesi ile bölünmüştü . Korkuyla arkamı döndüğümde onu gördüm ama farklıydı . Partiye gideceğini söylerken bunu beklemiyordum . Beni kaçırdığı zamanki gibi görünüyordu esmer bir erkekti , yaratık olduğu belli olmayan bir erkek. Ama gözlerindeki ışıltı bunu çokta gizlemiyordu.
"Nasıl kaçtın!" Sesi hırıltılı geliyordu . Yazık, tam bir insan olamamıştı.
"Bunu nasıl öğrend-"
"Birkaç dakika önce kullanmaya çalıştığın güç yakından geliyordu."
"Bunu hissedebiliyor musun?"
"Daha fazlasını ." dedi kibirli bir tonla .Cidden şuan onla konuşuyormuydum ? Beni tekrar yakalamadan kurtulamam gerekti . Boşluğuna gelip kolumu ondan çektiğim gibi koşmaya başladım ama bir onda boynuma sarılan kumaşla nefessizce geriye çekildim .
Uzaktaki bir kumaşı nasıl buraya getirmişti ? Hiçbir ırk eşyaları hareket ettiremezdi.Beni kendisine çevirip saçlarıma asıldı , elimi saçına götürmeden karnımda bir bıçak kesiği hissettim daha sonra yere düşen bir demir sesi . Yere ittiği bedenime arkasını dönüp yerdeki çantaya döndü . Beklemeden geriye doğru sürünerek birkaç metre ötemdeki kapıya ilerlemeye çalıştım. Yüzüm ona dönükken uzanabileceğim mesafedeki bir vazoyu elime aldım.
"Erva?"Aniden arkasını döndüğümde beni gördü , bana doğru koşup üzerime eğildiğinde elimdeki vazoyu ensesine vurdum . Kırılan vazonun cam parçaları etrafıma dağıldı , darbenin etkisiyle durdu .
Ama bu kaçmama yetmezdi.
Elime bir cam parçası alıp ensesine defalarca batırdım. Acıyla bağırdığında elini esnesine atıp geriye doğru devrildi . Bıçağın acısına rağmen zorlayarak ayağa kalktığımda bunu gördü ve ayağa kalkmaya çalıştı . Acıdan dolayı fazla direnemeyeceğimi biliyordum ve tekrar bana bir darbe vurmadan içerdekilere ulaşmam lazımdı. Burda beni görmezlerdir ama , duyarlardı .
Çığlık attım.
Gözlerimden yaş akmasına neden olacak kadar güçlü olan çığlığım , yüksek müziği susturmuştu .Başımı kaldırdığımda yaratık durmuştu bana garip bir ifade ile baktı.
"Erken erva kaçman için erken. Yanlış yapıyorsun . Bu zaman senin zamanın değildi. Yanlış zamanda yanlış kişisin erva . Onlar ateşle bütün olanları sevmezler. Beni sevmemişler seni mi isteyecekler? Kaçtığına pişman edecekler . Zamanı değildi. Zamanı geldiğinde kehanet seni bırakacaktı ama onlar bilmiyorlar. Yanlış yerdesin."
Kapıya kısa bir bakış attı .
"Kimseye güvenme ve kimseyi sevme . Ne olduğunu öğrendiklerinde seni kim olduğuna bakmadan yakacaklar. Kimseye güvenme ama iki krala hiç güvenme."
Bir anda gözden kayboldu.
Irkların hiçbirinin bir anda başka bir yere gitme gibi bir gücü olduğunu hatırlamıyordum ben .
Sözlerine hiç kulak asmadan kapıya doğru beş büyük adımda ulaştım. Büyük kapıyı açtığımda kocaman ber salon ve bir sürü soylu , süslü insan beni karşıladı. Her yer tertemiz ve ışıl ışıldı , her taraf turuncu -nevanın sevdiği renk- ile dekore edilmişti . Ve koca bir sessizlik vardı. Gözlerim gerçekten , genç bir prenses'e layık büyük pastaya gitti. Çok acıkmıştım.
Ve gözlerim pastanın yanında bana benzeyen - saçları siyah olan- tertemiz bir yüz ve saça sahip , çok güzel kabarık bir kıyafeti olan prensesin gözleriyle buluştu . Baştan aşağı onu sürdüğümde mükemmel ve temiz duruyordu . Başımı bedenime doğru eğdiğimde beyaz uzun kollu , sade , kirli ve kanlı elbiseye baktım . Saçlarım karışık kirli ve kabarıktı , yüzümde toz toprak içindeydi koktuğuma eminim. Ayağımda ayakkabı bile yoktu ve saatlerce koşmuştum , adrinalinden hissetmediğim kesik acısınıda hissetmeye başlamıştım.
Kimseye bakmadan büyük salonda nevaya doğru yürüdüğümde ayağımdaki kesikler yüzünden topallıyordum , sağ elimi de karnıma sarmıştım. İlerlerken sol elim ilede yanaklarımda ki yaşları silmiştim. Prensesten çok aciz bir köle gibi durduğuma emindim . Annem de burda olmalıydı . Nevanın önüne geldiğimde ikimizde birşey diyemeden nevanın sağındaki bir erkek konuşmaya başladı.
"Erva?"
Yüzümü ona çevirdiğimde uzun ve yapılı bir vücutu vardı muhafız olabilirdi fakat kıyafetine baktığımda babamın kıyafetlerine benziyordu . Kral mıydı ?Keskin bir çene hattı , dolgun dudakları , kemerli bir burnu ve hafif çekik gözleri vardı . Kaşlarıda çatıktı.
"Benim" sesim neden bu kadar güçsüzdü? Nasıl bir prensestim ben ?
"Yaran var."
Kaşlarım çatıldı ölmediğimi sormamıştı , çok şaşkında değildi. Daha çok beni burda gördüğüne şaşırmış gibiydi bir ölü gördüğüne değil.
"Evet , bıçak yarası."
"İyi değilsin şifahaneye gidelim."
"Çok mu kötü duruyor ?"
"Hayır güzelsin. Hadi seni götürelim"
"İnsanlar hakkımda ne düşünüyordur. "
"Kayıp prenses olduğunu. Hadi gidelim."
"İlk önce saçımdaki tokayı çıkarır mısın?" Belkide dokunamayan tek kişi bendim. Nasıl bu kadar sakin konuştuğumu da anlayamıyordum , sanırım uyuşuyordum.
"Neden."
"Canımı yakıyor."
Sözlerimle yüz ifadesi değişti , belkide acıdı bana , başını sallayarak elini kirli saçlarıma uzattı . Tokaya dokunup çıtçıtını açtığında şuana kadar hissettiğim , en yüksek ağrıyla büyük bir çığlık attım . İrkilsede tokayı yavaşça saçlarımdan çıkardı. Tokadan kurtulduğu an hissettiğim serinlik ile ağrı çekmediğim zamanda bile üstüme çöken bir rahatsızlık olduğunu fark etmiştim .
Tokadan , canavradan , kuleden ve pis ağırdan kurtulmuştum. Yutkunarak başımı kaldırdım , kan olmuş sol elimi ona doğru uzattım. "Tokayı versene ." Sorgulamadan elindeki tokatı kanlı avucuma bıraktı. Tokatı yere attım sonra hiç düşünmeden daha az ağrıyan ayağım ile sertçe tokaya bastım , tokadan gelen kırılma sesiyle beraber herkesi şaşırtan birşey olmuştu .
Salondaki tüm camlar ve bardak süs gibi kırılgan eşyalar aynı anda yüksek ses ile patlamıştı . Kadınların çığlığı ve cam parçaların yere saçılma sesini meşalelerden yükselen ateşler eşlik etmişti .
Herkes etrafa bakarken, karşımdaki genç adam bana bakıyordu gözleri tüm yüz hatlarımda dolanırken , neden ikizimin temiz yüzüne değildi ; benim pis yüzüme baktığını düşünüyordum. İçi acır gibi bakıyordu bana , daha fazla dayanamıyormuş gibi gözlerini kaçırdı.
Karşımdaki adam yirmi yedi yaşlarında duruyordu ki bu onun yaklaşık iki yüz elli yaşından büyük olduğunu gösteriyordu . Onu küçükkende görmemiştim.
Arkamdan birinin dirseğimi tuttuğunu hissedince kafamı arkaya çevirdim , girdiğim odada resmini gördüğüm muhafızdı bu . Uzun , sarışın biriydi .
"Hanımefendi ben General Araz . Size eşlik edeyim ."
Diğer kolu ile bana yol verdi . Gösterdiği yöne doğru ilk adımımı attığımda karnımın ağrısıyla iki büküm olup acıyla inledim. Kolumu tutan general tekrar doğrulmamı beklemeden kolunu dizlerimin altına geçirip beni kucağına aldı.
"Canım çok acıyor."diye mırıldandım.
"Merak etmeyin iyleşeceksiniz." Kafamı adamın omzuna yasladım.
"Ruhum da iyileşir mi general?"
"İyileşemez efendim." |
0% |