Yeni Üyelik
5.
Bölüm

4.BÖLÜM(CEHENNEME KAVUŞ)

@ayilahiceyda

“Ne zaman uyanacak bu kadar uyuması normal mi?"endişeli bir erkek sesi .

 

"Bedenini hızlıca toplaması için kempus krallığından şifacılar getirildi yakında kalkar ." Yaşlı bir kadın sesi .

 

"Tam da gününde geldi sanki . Alastorlar ile anlaşmaya az kalmıştı. " kaba hoşnutsuz bir erkek.

 

"Bencillik yapıyorsun erkut kardeşimizin ne halde olduğuna bak . Önemli olan gerçekten iş mi?" Seslerimizin benzediği biri .

 

"Neva doğru söylüyor . Üstrlik Alastor kralı kadınlara karşı nazik biri . İşimiz bozulmadı sadece gecikti. "Ve tekrar endişeli bir ses

 

Yutkunmaya çalıştığım da kuruyan boğazımın acısıyla kaşlarım çatıldı. Dilimi kurumuş dudaklarımın üstünde gezdirdiğimde yavaşça gözlerimi açtım . Etrafa baktığımda başımda dikilen , kaşları çatık bir kız iki erkek gördüm . Bana benzeyen ikizim neva , on beş yıl önce yirmi üç yaşında olan -ama hala yirmi bir gösteren - abim tuğrul ve konuşmaları duyduğum kadarı ile en küçük abim erkut . Bizler yirmi yaşımızdan sonra görünüş olarak yaşlanmazdık , daha doğrusu üç yüz yaşımızdan sonra otuzlarımızda gösterirdik.

 

"Su." Kuruyan boğazımdan dolayı çatallaşmış , kısık sesim ile kavgaları bölünmüştü. Neva ve diğerleri sesim ile susup bana döndüler . Neva ve tuğrul gülümsedi . Yattığım yere en yakın olan erkut yanımdaki masadan sürahiyi aldı ve suyu bardağa doldurdu . Elini sırtıma koyarak kalkmama yardımcı olup suyu bana verdi . Kuruyan damağımın ıslanmasıyla ferahlarken ne kadar susuz olduğumu farkettim. Bitirdiğim bardağı uzatarak bir bardak daha istedim , bir bardak daha , bir bardak daha . Yarısı dolu olan sürahi dört bardak ile bitince erkut burada olduğunu farketmediğim bir kadına sürahiyi uzattı.

 

"Hemen doldur,"

 

"Yemekte." hizmetli daha arkasını dönmeden ve erkut lafını bitirmeden söylediğim kelime ile erkut dönüp bana baktı.Tekrar hizmetliye döndü "yemekte.".

 

Çıkan hizmetli ile bakışlar tekrar bana döndü . Tuğrul gülümseyerek yanıma geldi önüme düşen saçları sağ eli ile kulağımın arkasına sıkıştırdı , eğilip anlıma öptü. Bana özlemle bakıyordu. Gözlerimi kaçırarak bakışlarımı bedenime çevirdim. Üstemde Uzun beyaz ve tertemiz bir kıyafet vardı benden aşağısı tek kat tülle bollaştırılmıştı , göğüs kısmı kare yakaydı kollar balon. Önüme düşen uzun saçlarımdan yıkandığını , tarandığnı ve burnuma gelen koku ile bakım yapıldığını anlayabiliyordum. Elimi yarama götürdüğümde kumaş altındaki sargıyı hissettim. Burada hastayken bile bir prenses böyleydi. Evime geldiğimi üstümdeki hasta kıyafetinin abartısından bile anlayabiliyordum.

 

"Nasılsın?"Tuğrulun yumuşak sesi ile ona baktım kafamı sağ omzuma eğerek gülümsedim. Bunu bile özlemiştim birinin benle kibar konuşmasını.

 

"Bilmem , yaram acımıyor ama."

 

Karnıma kısa bir bakış atıp kafasını salladı . Kafamı kaldırarak odayı incelemeye naşladım . Çapraz köşeli bir odaydı kapının sağ tarafı kocaman ahşap ve bakımlı bir dolap ve içinde şuruplar ile doluydu , kapının sol tarafında açık ahşap raflarda daha tıbbi malzemeler vardı . Kapının tam karşısında tek kişilik üç siyah yatak vardı aralarda tahtadan tek çekmeceli komidin ve komidin üstünde ilaçlar vardı . Benim yatağımın yanındaysa büyük bir masa vardı ve yattığım yatağın minderi diğer yataklara göre daha kalındı. Elimi yattığım yere bastırdığımda yumuşacık dolu ile gülümsedim.

 

"Daha sabah sert bir zeminde yatıyordum. " diye kendi kendime mırıldandım. Sahi sadece birkaç saat mi uyumuştum. Neyse bu önemli değildi . Kendimi hiç olmadığım kadar temiz ve rahat hissediyordum. Kafamı kaldırıp kocaman gülümsedim . Kardeşlerim bana dikkatle bakıyordu . Açılan kapı ile dördümüz o tarafa döndüğünde az önce çıkan hizmetli elinde bir tepsi ile gelmişti. Tepsiyi önüme getirdiğinde erkut elinden alarak çıkmasını söyledi . Tuğrul kalkarak yanımdaki masayı bana doğru çevirip yaklaşıtırdığında erkut tepsiyi önüme koydu.

 

Tepside son on beş yılda gördüğüm en güzel ve fazla yemek vardı . Kocaman nar gibi kızartılmış butlar , bir kase baharatlı yoğurt sosu , patates topları , salata ve pirinç. Aklıma gelen şeyler ile yüzüm düştü , eğer kaçırılmasaydım her gün bunlardan çok daha fazlasını yiyecektim. Ama orada bir kase yoğurt ve ekmek bile bazen ceza diye esirgenirdi. Gözlerim dolmaya başladığında kaşığı aldığım elimin de titrediğini farkettim. Kaşığı ilk olarak pirinç pilavına batırdığımda titreyen elimle tuttuğum kaşığı bile yamuk tutuğumun farkındaydım , kaşığı ağzıma götürdüğümde tutuşumdan dolayı üstüme döküldü .

 

Dolan gözlerimden bir yaş aktığında pirinç dökülmüş kucağıma baktım. Unutmuştum ; krallıkta nasıl yaşanır , saygı nasıl gösterilir , prenses nasıl oturur kalkar , krala nasıl davranılır, dik nasıl durulur . Unutturmuştu on beş yılda küçük bir hücrede kalmak ve baskı yüzünden önümü bile görememek utandırıyordu beni . Üçünün üç yaşındaki bebekten beter yemek yemeyi geçtim kaşığı tutamadığımı görmesi utandırmıştı .

 

Kafamı kaldırıp tekrar denemek istedim kaşığı pilava daldırdım kaldırdım , döküldü. Kaldırdım , döküldü. Kaldırdım, salata döküldü . Kaldırdım patates masaya bulaştı. Beceriksizliğim ile pislenmiş masaya bakarken kaşığı masaya bıraktım.

 

Oradan kurtulmuştum ama hissettirdiklerinden kurtulamamıştım.İki elim ile saçımı tutarak , masaya bakarken görüşüm bulanıklaştı . Omuzlarım sarsılmaya başladığında odaya hıçkırık seslerim yayıldı.

 

"Unuttum! Unuttum herşeyi unuttum . Şu hale bak kaşık bile tutamadım. Bu ne biçim kurtulma hala mı yemek yiyemicem . Off beceriksizim ne biçim insanım ben . Bebek miyim de masa böyle?"

 

Hıçkırıklar arasında söylediklerim daha da ağlamamı sağlamıştı. Yemek yiyemiyorum daha nasıl iyileşecektim ben . Önümde durup bana sarılan biri ile artık gözyaşlarım gömleğini ıslatıyordu. Saçımı okşayan bir el hissetmem ile durulmaya başladım. Bunu da özlemiştim , birinin elinin saçıma çekmemek için dokunmasını özlemiştim. Yavaş yavaş sakinleştiğimde bana sarılan kişi geriye çekildi ve tuğrulun yüzü ile karşılaştım. Yüzüme yapışan saçları tekrar geriye çektiğinde iki elini yanağıma koydu. Yüzüme eğilip iki yanağımı içli içli öptü .

 

"Erva'm abim ," yüzümün her yerine dikkatle baktı. Çirkin miydim neden bu bakışlar ? Tekrar eğilip yanağım öptü . "Seni çok özledim . " dedi mavilerimin en derinine bakarken . Hissetiklerimi görebiliyor muydu ?

 

"Neyimi özledin ki ? Şu hale bak yemek bile yiyemiyorum. "

 

"Olsun ben sana ikinci kez öğretirim."

 

"Öğretir misin? "

 

"Öğretirim , utanmada benden . Hem onca hizmetliye rağmen küçükken ben temizlerdim seni .Yemek öğretmek mi ayıp olacak. " kafasını eğip masaya baktı.

 

"Gel bu sefer yemeğini ben yedireyim. " yanıma oturup kaşığı eline aldığında dudağımı büzdüm. O canavar yalan söylemişti ışte , benim ailem beni hala seviyordu. Tuğrul küçük bir çocukmuşum gibi bana tek tek yemek yedirmişti. Yemek bitince odaya gelen hizmetliler masayı toplayıp erkuta generalin onu çağırdığını söylemişlerdi. Erkut odadan çıkarken Tuğrul tekrar yatmama yatmama yardım etmişti.

Tuğrul , başka bir hizmetliye durdurup "Krala prensesin uyandığını söyle." demişti. Hizmetli kızda garip bakışlar ve etkileyici bir gülümseme ile kafasını sallayıp sürahiyi gereğinden fazla eğilerek kaldırmıştı , Tuğrul ona göz kırptığında gülümsemesi genişlemişti. Çıkmadan önce eğilerek selam vermişti .

 

"Ne oldu az önce? "

 

"Tuğrul ve genç kızlar birbirlerini çok severler . Saraydaki tüm hizmetliler ile beraber olmuştur. "

 

"Çok ayıp , annem sana kızmıyor mu ? "

 

"İlk olarak hizmetlileri zorlamıyorum , kendileride istediği için onların gönlünü hoş tutuyorum çünkü ben iyi bir prensim. Aldığım takılar hoşlarını gidiyor ve annemin haberi yok olsaydı tüm genç kız hizmetlileri değiştirirdi ."

 

"Çapkınlık mı yapıyorsun yani? "

 

"Hemde fazlasıyla. " diyerek Neva Tuğruldan önce cevap verdi .

 

Neva yanıma oturup elini saçlarımda gezdirirken bana gülümseyerek bakıyordu. Kapının açılmasıyla birçok kişi içeri girdiğinde bir çoğunu tanıyordum.

 

Kral Kıraç turnus , babam . Ben her konuda babam benzerdim dış görünüş yada huy olarak . Mesela benim babam salça soslu yemek sevmezdi , bende sevmezdim . Ailede ki herkes annem gibi siyah saçlı ve kumraldı , ben ve babam tek kızıldık . Küçükken de böyleydi bu , ben babama çok düşkündüm babam da hep üstüme titrerdi . Küçükken babamdan ayrı kaldım diye yer zaman farketmeden yere çöküp babamı istiyorum diye ağlardım. Annem ben bebekken babamın ben ile ilgilenmekten , krallıkla ilgilenemediğini söylerdi .

 

Kraliçe Umay Turnus. Ben ve annem daha doğrusu annem ve çocukları arasında hep keskin bir çizgi olurdu . Annem bizle ilgilenirken küçük bir çocuk ile ilgilenmiyordu , bir varis yetiştiriyordu. Sürekli bana bir prenses böyle oturmalı , bunları bilmeli . Nazik, kibar olmalı , asil durmalı . En önemlisi yaşımıza bakmadan bizim en soylu insan ile evlenmemiz gerektiğini anlatırdı . Bizler için o yaştan beri aday arardı çünkü bir prenses tahta çıkmazdı , iyi bir aday bulamasa saygısını da kaybeder unutulurdu.

 

Kral ve kraliçenin arkasında Abim Evran Turnus . Kucağında sekiz yaşlarında bir erkek çocuk vardı ve yanında sarışın bir kadın duruyordu . Evlenmiş miydi ?

Abim Evran yüz üç yaşındaydı ve tabiki sadece yirmi dört yaşlarında gözüküyordu. Kendisi bizim için mükemmel bir abi , halk ve babam için harika bir veliahtı.

 

Biz beş kardeştik; Abim Evran , Erkut , Tuğrul ve ikiz olan neva ile ben . Ben ve en büyük abim arasında seksen bir yaş vardı .Babam gülümseyerek yatağıma doğru yürüdü.

 

Babamı ne çok severdim.

 

"Prensesim."

 

"Baba"

 

Eğilip beni kolları arasına aldığında beklemeden sarıldım ona . Çok özlemiştim birinden sevgi görmeyi , babamın şefkatini hissetmeyi çok özlemiştim. Başımın üstünde babamın dudaklarını hissettiğimde gözlerim doldu. Yıllardır çekilmek için temas ettikleri saçıma birileri sevmek için dokunuyordu.

 

Bir süre boyunca öylece durduk geri çekildiğinde yüzümü elleri arasına aldı .

 

"Benim güzel kızım yıllardır seni her yerde aradık , nerelerdeydin ervam?"

 

Canım mutluluktan yerinden çıkacaktı . Birinin beni merak ettiğini , canavarın sözleri aksine beni yıllarca aradıklarını unutmadıklarını görmek , bana değer verdiklerini bilmek , mükemmeldi . Bana kendimi değerli hissettiriyordu . Küçücük odada yıllardır değersiz bir parçaymış gibi hissettirmiyordu ya da 15 yıldır bir delikte tıkılı kaldığımı da hissettirmiyordu.

 

O pis canavar sözleriyle o kadar öz güvenimi , gurur mu , kendime karşı olan ince düşüncelerimi yok etmişti ki bu sözler ile tekrar bir şeyler yapabileceğimi canavarı haksız çıkaracağımı inanıyordum.

 

Yıllardır gördüğüm muamele yüzünden şu an yedi yaşımdan daha korkağım

“Ben bilmiyorum. Beni kimin kaçırdığını niye kaçırdığını hiç , hiç birini bilmiyorum. Sadece yıllardır çok büyük bir eziyet ve cehennem içindeydim bunu biliyorum.” Dedim kafam önüme eğik ellerim ile tırnaklarımı çekiştirirken.

Babamm bana anlayışla gülümsedi peki der gibi kafasını hafif eğip ağaya kalktı. Yerine geçen annemle konuşmmadık bir süre beni inceleyip uzun bir süre sarıldı ve geri çekildi .

“Abim!” Evran abimin çoşkulu sesi ile döndüğümde kuccağındaki oğlan çocuğu ile gülerek bana doğru geldi. Yatağın yanına geldiklerinde oğlan çocuğu elini uzatıp kocaman gülümsemesiyle yanağımı sevdi. “ Prensesim ben Prens Barlas.” Dedi. Gülümseyerek .. Bende küçükj prens'e gülümmsedimm elimi turarken onunla güçlü bir bağım olaccağını hissediyordum.

 

BİR BÖLÜM DAHA BİTTİ.

KONU VE AKIŞ NASIL

Loading...
0%