Yeni Üyelik
1.
Bölüm

1. Bölüm

@ayisigi2

Yanağımdan akan taşı sildim elimin tersiyle. Ne çok alışmıştı göz yaşı yüzüme. Yuvası bellemişti göz pınarlarımı. Derin bir iç çekerek tekrar dizlerime sarıldım kafamı dizlerimin üstüne koyarak konağın kapalı kapısına bakmaya devam ettim.

 

Baktım

Gözümü kirptim. Sesler tekrar geldi kulağıma.

Gözlerimi açtım

Yutkundum derince bileğimi tutum hala oradaydı elli

Bu konak mıydı beni üzen, bir çiçek gibi yavaş yavaş solmama neden olan, yoksa babam mıydı? Babam değil miydi zaten beni gaddar, sevgisiz , sert ve soğuk bir yüreğe sahip olan adam ile evlendiren. Koskoca bir sene yaprağını döken çiçek gibi, günlerde aynı öyle yaprağından koparak düşmüştü, öyle öyle bitmişti bir sene. Kara Ağa ile bir seneyi devirmiştim. Kaç mevsim , kaç güz geçti bazen hesaplayamadım çünkü ben mevsim yazken kışın ayazında hapsolup kalmıştım bu taştan duvarlar arasında. Gelen baharların bana gelmediğini biliyordum bu yüzde beklemiyordum duvarlar arasında tomurcukların açmasını. Açsa da ne olabilirdi ki şu yaşadığım dünyada bu konakta bu duvarlar arasında beni sevmeyen bir kocayla.. O tomurcuklara çok bel bağlamak benim için faydasızdı. Hayat'ın benim önüme kırmızı halı sereceği falan yoktu. Kefenim beni beklerken.. Daha dün gibi babamın getirip beni zalimin önüne atışı. Oğlu için beni gözden çıkarmıştı! Hani nerde hangi mısralarda yazıyordu şair, kız çocuğun bir nimet olduğuna dair şiirler. Babam da anlamıştı bir gün benim bir nimet olduğumu. Anlamıştı da ondan kolumdan durup beni Mardin'in tozlu yollarında sürükleyerek getirmişti aşiretin önüne.. Şu günlerde tek düşündüğüm güneşin ufuktan erken doğup erken batması. Hayata karşı keyifsizdim. Hayallerimi kaybetmiştim ben; hayallerini kaybeden bir insanın elinde değerli hiç bir şeyi yokmuş meğerse. Hele birde kız çocuğunun elini tutması gereken babası bileğini sıkı sıkı tutuyorsa işte o zaman hepten elinde değerli bir şey yoktur

 

 

Flash bocak ...Kolumdaki ellerden kurtulmak isterken mücadele veriyor bir yandan da dil döküyordum.

 

"Baba bırak, Allah için bırak beni. " Bende isterdim korkunca babama sığınmak. En azından

 

arkamda olduğunu bilmekte yeterdi bana. Çok şey istemezdim ki. Mesela kızlar annelerinden çok şey isterler ama Babaları için öyle midir?"

 

Hayır

 

Liste yapalım mesela önümüze aldığımız defterin sayfasını ikiye bölsek, isteklerimizi yazsak annelerimizden istediğimiz isteklerimiz için eminim sayfanın arkasına geçeriz ama babalarımız için çoğunlukla iki tane istek olurdu. Yeni bir sayfaya ihtiyacımız olmazdı.

 

Bir babam beni koşulsuz sevsin. İki sevmezse de arkamda dursun. Boynumu bükük koymasın.. Korkmayın koca dünya karşısında.

 

Dursun ki korkmayım ben, korkutmasın kimse beni, tehlikeler karşısında göğsümü gere gere küçük bir aslan gibi dikileyim karşılarına çünkü bileyim arkamda aslan gibi babam var! Yere düşsem üzülmeyim arkamda babam var diyebileyim yüreğime, gelir beni omzumdan tutup o kaldırır, annemde yarama bakar sarıp sarmalar iyileştirir beni...

 

Diye bilsem keşke

 

Olmaz mıydı?

 

Göz yaşlarımla babama yalvarıyordum. Ama vicdanı bile sızlamıyordu. Abimin yaptığı hata yüzünden beni cezalandırıyordu.

İkiside olmadı

 

Bari biri olsaydı? Olmadı. Dudaklarımı büzdüm dizlerim yara içinde değildi yüreğim kanıyordu benim.."Sus yürü!" dedi bileğimi tekrar aynı gücüyle çekiştirerek.

Babam beni yere düşmem için itti, annemde arkasını dönüp gitti. Onlar birlikte düşmemesi için oğullarının elini tuttu.

 

 

‌Napiyosun sen bey?

 

Dedi babamla aramıza girdi

"Kızı sürükleyerek nereye götürüyorsun ?! Bırak kızın kolunu Hüseyin Bey! "Çaresizce Annemin yüreğine fısıldadım."

 

Anne yardım et !"

 

Babam bir hışımla annemi geriye doğru itti.

"Çekil lan karşımdan ! Yıldırımlar haber salmış akşama kadar Ahmet saklandığı delikten çıkmazsa ben biliyorum diye, benim oğlum her şeyden önemli. Ben biliyorum oğlumun canını nasıl kurtaracağımı. Hesabı kapatacağım !Onlara verecek param yok ama kızım var." Yüreğim sökülüp anıldı sanki.

 

Annem göz yaşları ile bana baktı. Sonrada şaşırmaman gereken bir şekilde geri geri gitti... Olmadı işte olmadı .Benim korkunca gideceğim yaralarımı iyileştirecek bir ailem yoktu. Tersine babamın ellerinden kurtulmak ,annemin açtığı yaradan kaçmak için mücadele veriyordum.

 

"Anne yardım et.. Abimin yaptığı hatayı ben

ödeyemem.." Son bir umut yardım istedim.

 

Arkasını dönerek yavaşça yürüdü sonra durup omzunun üstünden bana baktı, bakışlarında ki acı hüzünle karıştı sonra gözlerini kaçırdı. Pes etmiş bir halde konuştu. Oysa benim için mücadele bile etmemişti ki!

  

Mucale etmeden nasıl pes ederdi!

 

Afet kızım afet

 

Benim geleceğim için bu sözler cehennemim için biletti aslında."

 

Anne yapma !! Benden böyle kolay vazgeçemezsin yapma.."

 

Boynum bükük yanaklarımdan akan yaşlar görüşümü puslandırsa da yüreğim onlar gibi puslanmamıştı en azından.Göz yaşlarını silerek konuştu.

 

"Baban ne derse, ne yaparsa doğrudur." Aynı cümle! Normal bir anımda dese bende ona "Niye babam Allah mı?" diyerek gülerek annemle dalga geçerdim.

 

Şimdi

 

"Hayır değil" Dedim babamın elleri arasında sürüklenirken. Annem sırtını bize dönüp eve girdi.

 

"Evlatları arasında bir tercih yapmış, arkasında onun için önemsiz bir beden bırakıp gitmişti. Benim yalvarışlarım onun için önemli değildi. O da oğlunu seçmişti.. Beni seçse şaşırırdım

."Hadi yürü !!

"Kolumdaki acıyla hislerimi kaybettiğim girdabımdan kendimi çekip çıkardım. Babam beni kolumdan tutarak evin avlusundan dışarı çekiştirdi. Ben daha yeni annem tarafından da yardım çığlıklarım reddedilmişti değil mi ?

 

Babama dönüp baktım. Sol kolumu öyle tutmuş ki sanki aman kaçmasın diye parmaklarını koluma geçirmişti. Sokakta bedenim istem dışı babamın ellerinde savrulurken göz yaşları içinde babama baktım.

 

Baba ben senin evladın değil miyim

 

Cevap vermedi

 

Baba alah korkusu da mı yok sende

 

Dağlardan taşlardan ses geldi babandan gelmedi

 

Baba bırak beni

 

Cevap yok

 

Ben abimin yaptığı hatayı ödemem

 

K

Ellerim ağzımdan çıkması ve yanağımda ki acı peş peşe olmuştu yere düştüğüm an yerdeki taşlara baktım mahalede ki kalabalık yavaş yavaş toparlanarak bizi izlemeye başladı

 

Eğmeyecektim başımı dik tutacaktım!

 

Bu topraklar bizim başımızı eğmemizi öğretmişti bir değerimiz yoktu ama bende o değerin yerden çıkıp bana gelmesi bekleyecek değildim. Susmayacak onun kendi ellerimle alacaktım!

 

Yerden sinirle kalkıp babama baktım."

 

Vur, döv ,söv. Korkmuyorum bana kimse istemediğim bir şeyi yaptıramaz bu sen bile olsan izin vermem. Baba.!""

 

Babam yüzündeki terler ile derin bir nefes aldı birden sinirle elinin tersiyle yüzüme ikinci tokadı attı. Kendimi tokadın hızıyla yerde buldum. Ağzıma gelen alışık olduğum metalik demir tadıyla kafamı yerden kaldırıp babama baktım.

Elimle ağzımdaki kanı silip konuştum

 

"Seni öldürürüm, yemin olsun ki öldürürüm! Kalk yerden!" Kükreyişine tiksinerek baktım.

"Böyle yapınca öldürmüyor musun?" Gözlerini kaçırdı etrafta ki kalabalığa kızgın bakışları ile baktı.

 

."Eğer ben erkek olsaydım bunları yaşamazdım değil mi baba? Ben istemedim ki kız olmak.."

 

elimle ağzımdaki kanı silip konuştum

 

"Eğer ben erkek olsaydım bunları yaşamazdım değil mi baba? Ben istemedim ki kız olmak.."Gözyaşlarım bir yandan akarken ona baktım. Belki vicdana gelirdi bunlar kanadı kırık kuşun son çırpınışlarıydı ama babamdan aldığım tek karşılık kolumu koparırcasına halsiz bir hitap düşmüş bedenimi yerden kaldırmak oldu.

Eliyle kafama ve omuzlarıma vurmaya başladı.

"Aptalsın sen aptal ! Abinin hayatını kurtaracaksın. Geçmişsin karşıma boş boş edebiyat yapıyorsun, kadın aklınla aklının yetmediği işlere kalkışıyor bilip bilmeden konuşuyorsun. Sende annen gibi ol sorgulama benim fikirlerimi, baba sen bilirsin de, sorgulama beni Beyaz. Sorgulama."

 

Babam hüzünle bakışlarını benden kaçırdı, ne vardı ya onu sorgulamadan tamam baba desem. Bakmasaydım ona sevgi dilenir bakışlarımla, her ne kadar vicdanı körelse de biliyordu babam ben haklıydım. Bu kalan ömrü boyunca kızına yaptığı en büyük haksızlık olarak kalacaktı. Biliyordu beni, ben farklıydım, bu toprakların çocukları gibi değildim işte istediğim bir şey olmazsa elinden geleni yapar istediğim şey için mücadele verirdim, yoluma öyle devam ederdim. Hayata karşı ısrarcı yada kinci değildim. Babam bazen kendi gözleriyle şahit olmuştu o akılsız abime akıl verişimi, bilmiş bilmiş konuşmamı duyduğu an çatardı hemen o pala kaşlarını. Biliyordum kadın erkeğe akıl veremez öğütlerini. Yüzüme her bakışında bu topraklar için yaratılmamıştım anlıyordum bakışlarından. O zamanlarda bana asla karşı gelmezdi bazen onun aslında öyle bir adam olmadığını anlamaya çalışırdım hayran bakışlarımı yakalasa da görmezden gelirdi.Bu topraklarda tabi nerde görülmüştü kız çocuğunu sevmek?

Kız çocuğu kadar başınıza taşlar yağsın inşallah! Her ağlattınız kız çocuklarının göz yaşlarında boğulsun bu topraklarda gülmekten çok bize ağlamayı reva görenler.Babamın eli durdu. Haklı olduğum zaman aynı sessizliğe bürünürdü işte!

"Ama benim hayatım olmayacak.."

"Bir elin balda, bir elin yağda olacak Ağa gelini olacaksın, Ağa karısı olacaksın aptal. Bu topraklarda senin yerinde olmak isteyen kaç kişi var biliyor musun, aptalsın sen kızım!"

Babam her aptal dediğinde asıl aptalın kendi olduğunu hissediyordu bence.

"Gelecek hayallerimi çalıyorsunuz benden. Ben çok başaralı bir ressam olacaktım, sen şimdi bunları alıyorsun bundan sonra ölü biri olacağım hayatım olmayacak, mutlu olmayacağım eğer para mutluluk getirmiş olsaydı zenginler niye mutlu değiller baba? Senin söylediklerinin hiç bir önemi yok baba.." Onu hala ikna etmekle uğraşıyordum.

 

"Yürü Beyaz.!""Yürü Beyaz.!"

 

Bedeni göz yaşlarını içinde babamın beni sürek görülmesine izin vermişti ama dilim hiç susmadı

 

Baba yapma

 

Baba bırakma beni baba bende senin evladinim

 

"Baba sen değil miydin kızlarını mal gibi satan babalara kızan.. Ne oldu o adama, ben o adamı istiyorum..""Sus Beyaz Allah aşkına sus." Babamın sesi taraklı çıkmıştı. Belki sonunda duymuştu kızının feryadını.

 

Baba ve

İçerde lermi

Babamın sorusuyala çoktan kontağa geldiğimiz fark ettim kapındaki adam bı bana bı babama sen baktı "Ooo paşamız hoş geldin de oğlun nerde?"

 

Kara Ağanın sözlerine karşılık babam beni öne doğru attı. Her zaman uzaktan gördüğüm adamın şimdi karşısındaydım ,Mardin'de küçük çocukların bile onu görünce korkup annelerinin eteklerine saklanırlardı. Ben şimdi böyle zalim bir adamın karşısında kimsesizdim ne eteğine saklanacak annem nede beni koruyacak babam vardı.

Kimsesizdim ben. Kızarmış gözler ile korkmadan gözerine baktım. Boyun eğmeyecektim!

 

Gözümde bir gram değeri olmayan ne bu töreye nede çıkacak karara boyun eğmeyecektim! Gözlerimin içine baktı ,burada neden olduğu mu anlamak ister gibiydi. Gözlerini ilk kaçıran o oldu. Babamın sözleri bu eylemden etki olmuştu

"Ağalar oğlumun hesabına karşılık verecek malım mülküm yoktur ama kızım vardır. Kızımı veriyorum Yıldırım Ağalara." Babamın yakasından tutarak belinden çıkardığı sarı silahı babamın kafasına dayadı. "Oğlum Dur." Hayır, hayır durmasın. Çok mantıklı konuşuyordu. Burada benim değil abimin olması gerektiğini gayette babamın anladığı dilden anlatıyordu!

 

"Lan ben seni öldürürüm Hüseyin! Bana Ahmet'in kafası lazım!" Ne kadar mantıklı konuşuyordu bu adam. Mesele ben değildim ve bu konuda benimle kapanamazdı.

Konuş yiğidim konuş! Bunlar beni dinlemez ama seni dinlerler.

"Oğlum Dur." Hayır, hayır durmasın. Çok mantıklı konuşuyordu. Burada benim değil abimin olması gerektiğini gayette babamın anladığı dilden anlatıyordu!Arkadan gelen Hizo Ağa'nın sesi ile bakışlarımı ondan çektim. Kara Ağa tüm gücüyle babamı geriye doğru itti silahını elinde tutarak bana baktı. Gözlerimi kırparak yutkundum. Acaba anlıyor muydu beni?

 

Gözleri hala üstümdeydi daha doğrusu gözlerimde. Acımış mıydı bana. Bakışları soğuk ve öfkeliydi umarım o öfke bana değildir.

Babam konuştu. Gözlerini çekti benden.

"Ağalar sizden ne karar çıkarsa kabulümdür." Değildir yeminle değildir kabulüm falan değildir! Abimi isteyeceklerse ona tamamım sonuçta koskoca Mardin ağasının deposundan eroinleri ben çalmamıştım demi?

Göz yaşlarımın aktığının bile farkında değildim babama dönüp son kez baktım. Buraya gelirken babam aslında oğlu için benimle beraber kendini de gözden çıkarmıştı. Aynı benim gibi buz betonun üstünde Kara Ağadan aman dileniyordu. Onun bu haline üzülmüştüm, kendime üzülürken ona da üzüldüm çünkü salaktım.

 

Annemle babam kararını vermişlerdi. Oğullarını kurtarmak için babam benimle beraber kendini de ateşe atmıştı. Oğlu için yapmıştı bunu, çok mu seviyordu abimi, onun için ölecek kadar çok. Benim için yapmazdı bunu. Benim için kimse ölmezdi ki. Dilan'da yapmazdı tamam okulda benim yerime dayak yemişliği çoktu ama gene de benim için. Ah Beyaz kızım ölmezdi tabi senin için annen baban bile ölmezken başkaları niye ölsün? Bu hayatta onlar bana değer vermedikten sonra beni dünya sevmiş önemi olmaz. Yaşlı biri ortamı sakinleştirmek için ayağa kalkıp Kara Ağanın yanına varıp elindeki silahı aldı konuştu. Gözlerim bana bakan, kara harelere takıldı, ben uçurumun kenarında aklımdaki fikirlerimle baş başayken benimi görmüştü, sesli mi düşünmüştüm acaba? Bakışları garipti anlayamadım ama garipti işte avluda ki diğer insanlar gibi boş gözlerle bakmıyordu bana.

 

Kimsenin derdi ben değildim sonuçta. Konağın geniş avlusu soğuk olduğu gibi ürkünçtü de

"Hele gelin Hizo Ağa, Kara Ağa bir konuşalım."

Gözlerini benden çekip kalabalığın olduğu yere yürüdü. Fısıltı şeklinde konuşmalar başladı. Ağır adımlarla babamın yanına gittim, kolundan tutup onu kaldırmak istedim ama babam kolunu çekti ayağa kendi kalktı. Kafamı yerden kaldırıp bakınca karşımda Ağaların derin bir tartışma içinde toplantı yaptıklarını gördüm, benim hayatıma karar verecekleri bir toplantıydı. Bu toplantıda en önemli olması gereken bir üye yoktu.

Ben!"

Baba gidelim?"

 

Fısıltı şeklinde yalvarışlarım devam etti ama babam beni çoktan kendiyle beraber ateşe atmıştı. Yaşlı adamın sözleriyle nefes almakta zorlandım. Yaşlı adamın sözleriyle nefes almakta zorlandım

 

"Tamam karar belli." Avluda duyulan tok ses ile bütün sesler birden sessizliğe büründü. Derinden yükselen ölüm davulları kulaklarımı tırmalamaya başladı, nefes almayı unuttum sanki.

"Kızın Kara Ağa'nın karısı olacak." Yer yerinden oynadı yarılıp kıyameti başlatacak gibi sallandı. Kalbim görevini bırakmak ister gibiydi.

Ben gözyaşlarıyla babama baktım, mutlu olmuştur diye ama oda duyduklarına şaşırmıştı, bakışlarında ki şaşkınlık bunu beklemediğini gösteriyordu."Tamam karar belli." Avluda duyulan tok ses ile bütün sesler birden sessizliğe büründü. Derinden yükselen ölüm davulları kulaklarımı tırmalamaya başladı, nefes almayı unuttum sanki.

"Ağalar benim kızım Beyaz on sekizine daha girmedi.. Kara Ağa olmaz, yaş farkı fazla."

Babamın cümlesi ile gözlerimi sıkı sıkı kapattım ne duymayı beklemiştim ki..

 

Babamın dediği gibi aptalım ben aptal.. Hala benim için mücadele eder sanmıştım.

"Oğlunun hatası da kapanmıştır.

"Duyduğum sözler ile gözlerimi açtım, bu sözler benim gözlerimi açarken, babamı da susturan bu sözler oldu.

"Kızına düğün falan yapılmayacak, şimdi git bir daha da karşıma çıkmayın, konağın kapısının önünden dahi geçtiğinizi görmeyeyim."Hizo Ağanın sözlerine karşılık babam başı yerde kafasını sallayarak geri geri gitti..

Peşinden koşarken ayağımın burkulmasıyla kendimi yerde buldum. Babamın beni bırakıp gidişini yerden göz yaşları içinde izledim. Konağın kapısının kapanışı benim yeni hayatımın kapısının açılmasıydı, cehennem gibi bir hayat yaşamamın en büyük suçlusu babamdı."

 

Gitmişti

 

Beni bırakıp gitmişti

 

Evladını

 

 

Göz yaşlarım akarken konağın kapısına baktım, geri gelirdi belki anlardı yanlış yaptığını... Çok geç değildi bu hatasından dönebilirdi. Acıyan bileğimle ayağa kalkıp bekledim gelir diye. Ne babam geldi nede o kapı geri açıldı.

 

Yanımdan Ağalar tek tek gitti bazı aşiret büyükleri bana acıyan gözler ile bakarken bazı Aşiret büyüklerinin bakışlarında körlük vardı. Aşiret büyükleri tek tek gitti ama babam gelmedi.. Avluda benim için zaman durmuştu sanki. Karşıma biri geçip dikildi, sadece beyaz gömleğini görebiliyordum. Gömleğin kollarını yarıya kadar katlanmıştı. Ellerini sıkıyordu. Bana sinirliydi. Bense kaderime iki sinirli yürek ne kadar öyle kaldık bilmiyorum ama bir süre sonra kendime geldim etrafa baktım.

 

"Kahya !" Sert ve sinirli bağırmasıyla geri geri gittim. Konağın kapısı açıldı, içeriye biri koşarak geldi. Önünü ilikleyerek saygılıca konuştu.

 

"Buyur Ağam. "

 

"Hocayı al gel !"

 

Kahyayla beraber anlamsız bakışlar içinde ona baktık.

 

"Ta...tamam Ağam."

 

 

Gözlerimi kırpıştırarak ona bakmayı ilk kez ben bıraktım. Bir taraftan burnumu çekiyor bir taraftan da gözümden akan göz yaşları sildim. Her ne kadar yenileri göz pınarlarımdan taşsa da, Son kez karşımdaki adamın harelerine baktım. Bakışlarından belliydi iyi olmadığı, ismi gibi hayatımı karartacağı da.. Yanımıza bir kadın geldi.

"Gel kızım içeri geçelim." Dedi sevecen yüz hali bugün yaşattıklarım arasında iyi gelen tek şeydi.

 

"Teşekkür ederim ben gitmek istiyorum."

 

Kapıya doğru yürürken bileğimden tutmasıyla bir adım bile atamadım. Evlilik ama içi boş bir evlilik bizim ki.. Evliliğimizde her şey vardı ama sevgi, şefkat, aşk yoktu.. Kız çocukların kaderi annelerine çekermiş önce bileğimde ki ellere sonrad

a bakışlarımı onun boş bakan gözlerine çevirdim. Ne doğruymuş. Ben babama benzeyen bir adamla evlenmiştim.

 

 

 

Çavê li derîya, xwelî li seriya. - Dıșarıdan yardım umanın vay haline.

Loading...
0%