Yeni Üyelik
2.
Bölüm

2 bölüm nikah

@ayisigi2

Arkadaşlar lütfen yorum yapıp beğenin üçüncü bölümü isteğiniz zaman atacam❤️ iyi okumalar

 

 

 

 

 

Yanımıza bir kadın geldi. Gözlerimi ondan çektim. "Gel kızım içeri geçelim." Dedi sevecen yüz hali bugün yaşadıklarım arasında iyi gelen tek şeydi.

 

"Teşekkür ederim ben gitmek istiyorum." Kafamı iki yana sallayarak bulunduğum bu saçma tablodan çıkmak istiyordum. Kapıya doğru yürürken bileğimden tutmasıyla bir adım bile atamadım.

 

Kız çocukların kaderi annelerine çekermiş önce bileğimdeki ellere sonrada bakışlarımı onun boş bakan gözlerine çevirdim. Sanki gizli bakıyordu gözleri. Ne doğruymuş. Ben babama benzeyen bir adamla evlenmiştim. Kara Yıldırım. Kolumdaki elin sahibine sinirle tısladım! Bu neydi be, gelen giden koluma yapışıyor!

 

"Bırakın kolumu !"

 

Bana cevap bile verme gereği hissetmemişti. Kara hazretleri peşinden beni konağa doğru sürükledi. Şaşkın bakışlar içinde ayaklarım istemediği yollara sürüklendi.

 

"Bırak kolumu Ağa!" Sesim yüksek çıkmıştı.

 

Durup bana baktı yutkunarak etrafıma bakmak istedim

 

"Adınneydi senin?" Dedi sert sesiyle.

 

 

Benim ses tonumun da onunkinden farkı yok denecek şekilde çıkmıştı.

 

 

"Sana ne neyse ne, bırak kolumu, gitmek istiyorum. Bir şeyi, bir kez denince anlamıyor musun sen? " Erkekler aptaldır diye boşa dememişti diyen.

 

 

Benim sözlerime karşılık tek kaşını kaldırdı, bileğimin üstünde duran eli gerildi. Babam kadar sert değildi ama gevşekte değildi. Sözlerime şaşırdı mı kızdı mı anlayamadım. Beni küçümseyen hareleri ile baştan ayağa inceledi. Bakışları kendimi kötü hissetmeme sebep oldu. Bir an bileğimden çekmesiyle yüzüm çenesine değdi. Beklemediğim bu tepki karşısında irice açılan gözlerim ile nefes almayı bıraktım. Kulağıma yaklaşarak tane tane konuştu. Burnuma gelen hoş koku ile gevşemek istedim.

 

"Bakalım Beyaz hanım beni ve hayatımdaki karanlıkları ismin gibi beyaz yapacak mısın?" Sözleri titremem sebep oldu. Ben ona öyle bir vaatte mi bulunmuştum?

 

Hayır!

 

"Siz galiba yaşınızdan dolayı duyma yetinizi kaybediyorsunuz. Üzülmeyin bu yaşta normal şeyler bunlar. Bence siz gidin hayatınızı beyaza çevirecek başka birini bulun. Hatta direk şöyle yapın size böyle vaat veren biriyle birlikte olun. Vaat vermeyen birini kendinize tutsak edemezsiniz."

 

Ondan uzaklaştım. Kendimden emin bir halde fısıldadım sadece.

 

"Ben...Ben evime gitmek istiyorum.." Donuk bakışları yüzümde dolandı.

 

Bakışlarındaki düşüncelere yetişemedim, sanki uçurumdan düşerken ilk gelen yardım eli gibi bakışları varken duruşu asla öyle değildi. Beni o uçurumdan iten şüpheli gibiydi. Neden bana garip bakıyordu. Titrek bir nefes çektim içime. Duygu geçişlerim belki onu şaşırtmıştı. Derin bir çekerek nefes aldı omuzları yükseldi ve öyle kaldı.

 

Deliye bağlamış bu halime ben kendimde anlam veremiyordum. Gözlerimi kırpıştırarak aramızdaki sessiz bakışmayı ilk o böldü.

 

 

Bir evim, bir ailem yoktu benim sadece dilimde alışkanlıklarımdan dönen bir kelime vardı.

 

Evime gitmek istiyordum. Evim mi kalmıştı benim bugünkü olanlardan sonra."Evine gitmek istiyorsun öyle mi ?" Sözlerinin altında farklı bir ilgi vardı."Evet." Dedim aslında hayırdı, benim arkamda bir ailem, evim diyeceğim yuvam yoktu ki.. Peki ben şimdi ne yapacaktım?

 

Daha demin o evin kapısı bana kapanmıştı. Bunu oda tahmin ettiği için bana garip bir bakış daha attı. Bana üzülmüş gibi bir mimik belirdi sanki suratında. Farklıydı bu adam! Bakışları, konuşması, şimdi tüm Mardin'in öyle anlattıkları cani adam bu muydu?

Gözlerimi kırparak dudaklarımı ısladım yutkunarak gözlerimi ondan kaçırdım.

 

"Evet." Dedim aslında hayırdı, benim arkamda bir ailem, evim diyeceğim yuvam yoktu ki.. Peki ben şimdi ne yapacaktım?

 

"Peki abin ne olacak?" Sorusu ile çatılan gözleri ona çevirdim.

 

"Bana ne soruyorsun, gidin ona sorun!" O bokları yerken bana mı güvendi!

 

Dudakları kıvrılır gibi olsa hemen düzelterek beni dinlemeye devam etti.

 

Kimse beni saçma sapan bir evliliğe sürükleyemezdi! Birileri için kendi benliğimden vazgeçemezdim."Seninle asla evlenmem, o saçma sapan aşiret, töre bana istemediğim hiçbir şeyi yaptıramaz.

İstemediğim şeyler için diz çöktüremez. Yapmam ben Ağa, yapmam! On sekiz yaşında reşit bir kadınım ben."

 

Boynun eğme Beyaz Afferim

 

Yutkundum

 

 

Gözlerim tekrar konağın katolik taslarına kaydı. Kesinlikle memleketimin en sevdiğim olayı bu katolik taşları olabilirdi. Kışın sıcak yazın serin tutan bu taşlar ile tek bir mimari hakimdi buda göz estetiği sağlıyordu.

 

Cevap vermemişti hala sözlerime.

 

"Peki." Dedi gözlerimi katolik taşlardan hızlıca çekerek ona baktım. Bu kadar kolay kabul edeceğini asla düşünmemiştim Bende kolay pes edecek değildim ama o kolay kabullenmişti. Mutluluktan dudaklarım kıvrıldı gözlerim doldu.

 

"Ne yapabilirsin bu saçma sapan evlilikten kurtulmak için?" Dedi ellerini cebine koyarak benden bir cevap bekledi.

 

Afalladım sorusu karşısında.

"Giderim, bu konaktan çıkar polise gider olanları anlatırım, şikayette bulunurum devlet korur beni. Bu topraklarda adaleti sağlayan insanlar var, benim uğradığım bu saçmalığa göz yummayacak devlet erkanları var." Dedim başımı dik tutarak.

 

Diyememiştim babam var ailem var onlar korur beni diye.. Acı tat ile yüzümü buruşturdum.

 

 

Kafasını salladı. Alt dudağını ısırıp tek kaşını havaya kaldırdı. Düşündü gözlerimin içine bakarak sordu.

 

"Sonra peşine takılan aşiretin adamlarından koruya bilecekler mi seni o devlet erkanları çünkü aşirete karşı geleceksin arkanın sağlam olması şart. Ağa olsan bile."

 

Aşiret büyükleri de göz yummazdı çıkan karara uymayanların başına neler gelmişti şahit olmuştum. İstemeye istemeye öğretmişlerdi Allah hepsinin belalarını versin! Kaç kızın ölüm haberleri yayılmıştı Midyat sokaklarına..

 

Bu topraklarda çok kız ölmüştü..

 

Suçları hiç yoktu onların..

 

Sorusunu tekrarladı.

 

"Eee ?ölmeden kurtulabildin mi?"

 

Kurtulamadım..

Haklıydı. Maalesef ki. Bu haklılığı canımı babamın yaptığından daha çok yakmıştı!

Bu ülkede her gün bültenlerde kadın cinayetleri dönerken devletimizin kadını koruma sisteminin çok zayıf bir boşluk olduğu konusunda haklıydı..

 

 

Düşündüm.

 

"Evet." Dedim kendimden emin bir edayla.

 

Bu cevabımı beklememiş olacak ki kaşları havalandı. Yüzünde garip ama gurur duymuş bir mimik oluştu. Yada bana öyle geldi.

 

"Nasıl peki?" Diye sordu merakla. Yüz ifadesini silerek.

 

"Eğer beni bırakmazsan Ağa, alacağın nefes sayısı diyorum bir gece ansızın kesilir." dedim eğer ben ölüyorsam beni ölüme terk eden herkeste ölebilirdi.

 

Onu da öldürebilirdim benimle evlenme konusunda ısrar ederse bunu canıyla ödeyeceği netti.

 

Sende o göt yok yapma çakma mafya! Hem adamın günahını alma seninle evlenmek için ısrar etmedi. Babanın yakasına yapışan bu yakışıklı ağa olmuştu.

 

"Allah cezanı versin." Dedim iç sesime. İç sesim bile bana düşmandı.

 

Yüzünde alaylı gülümseme yer edindi. Dudakları kinayeli bir şekilde kıvrıldı. Ne gülüyordu bu adam!

 

"Aferin! " Dedi beklemediğim yüksek bir ses tonuyla korkarak sıçradım.

 

Kesinlikle bu adamın kulalarında sorun vardı. Malum ihtiyar adam

 

Hadi len oradan adam dipçik gibi. Şu boya şu posa bak. Sen Mardin'de böyle kaslı bir erkek gördün mü? Baksana pazularına gömleği yırtıp çıkmak ister gibi.

 

Kafamı iki yana sallayarak arsız iç sesime ağızım açık baktım. Buna ne olmuştu böyle!

 

"Peki beni öldürünce senin sonun ne olacak, onu düşündün mü?" Tek kaşı havada yüzüme baktı."Beni öldüreceğin şekle göre değişir kaderin." Durdu bana bakıp kelimelerine devam etti.

 

Sözlerini hızla kestim.

 

"Bilmem düşünmedim ruhumu öldürdükten sonra" Baştan aşağı elimle vücudumu gösterdim. "Cansız bedenimin çokta değeri yok aslında."

 

Kaşlarını çattı bakışlarını benden çekerek iç çekti. " Eğer ölümümde senin parmağın olduğunu anlarlarsa arkamdan cehenneme gelmen çok sürmez." Dedi ne yapıyordu bu adam bana onu nasıl öldürmem gereken yolumu söylüyordu? Zehirleyerek öldürürsem kurtulur muydum? Bak bu açıdan hiç bakmamıştım.

 

 

 

Sözlerini hızla kestim

 

"Ne yapmaya çalışıyorsun anlamıyorum. Kedinin fareyle oynadığı gibi sakın benimle oynama zira en fare değilim." Dedim.

 

Aklıma gelen şeyle düşündüm. Fare zehri? Olabilirdi.

 

"Evet bende kedi değilim küçük ceylan." O bana ceylan diyerek kendini aslan mı yapmıştı dudaklarımdan küçük bir Hıh!

Kaçtı."

 

Konuyu toparlamaya çalıştım.

 

Sizinle cehennemin aynı katında olacağımı düşünmem. Zira ben cehennemin o kadar katı varken sizinle aynı katta olacağımı sanmıyorum. O kadar günahım yokta ." On gönderme yapmak isterken beni sorusuyla çok güzel mort etmişti.

 

"Beni öldürdüğünü unuttun galiba?" Durdum gözlerimi kırptım. Bu adama kim aptal demişti!

 

Sen tabi ki!

 

İç sesime gözlerimi devirdim. Cevap veremeyeceğimi anlayarak kelimesine devam

etti.

 

 

"Eğer ki anlamazlarsa ama bu imkansız neyse, ölmezsen kırkımın çıkmasıyla tekrar yeni bir evlilik yaparsın." Yutkundum bu topraklarda yaşadığım sürece kurtuluş yoktu değil mi?.. Boğazıma oturan yumru ile gözlerimi kırpıştırdım onun karşısında ağlamayacaktım! Durdum

 

"Öldürürüm." dedim tek nefeste.

 

Kimi? diye sordu dolan gözlerimle ona baktım

 

"Kendimi ."dedim fısıltıyla. Omuzları düştü hüsrana uğramış gibi bir hali vardı. Gözleri ile başka yere baktı

 

Sanki benim kaybetmemi değil de kazanmamı istiyordu.

 

"Şimdi daha iyi anladım dışardan konuşmak kolay ama kimse sınanmadığı günahın masumu değilmiş." Çaresizce son kez fısıldadım. Gözleri bana döndü ne yapacağını bilemez bakışları yüzümde dolandı.

 

Neden bu yabancıya güvenmek istiyorudum

 

Çünkü çok yakışıklı

 

 

"Evime gitmek istiyorum." Dedim kafamı bükerek çünkü benim burada olamam gerekiyordu. Yarın vermem gereken bir sınavım vardı. Bileğimden tuttu acıtmadan ben arkasında o önde bu sefer konağın kapısına doğru yürümeye başladık. Nereye gidiyorduk? Arkamızdan gelen ailesinin sorularına açıklama bile yapmadı.

 

Bu adam açıklama yapmaktan hoşlanmıyordu.

 

Ve arkadan da çok yakışıklı..

 

Bakışlarımı omuzlarına çevirdim ilerde o omuzlara en çok yükü kendi ellerimle koyacağımı bilmeden. İşte bizim evliliğimiz şu bulunduğumuz halin fotoğrafı ile net anlatılabilirdi ama biz bocaladık. Ya da ben..

 

Konaktan çıkınca yüzüme çarpan rüzgar ile derin bir nefes aldım o eşikten çıkmak beni kuş gibi hissettirmişti. Omuzuma konulan yükler anında gitmişti. Kara Ağa karşısına çıkan takım elbiseli adama sert bir şekilde bakara konuştu.

 

"Cenk arabayı hazırlayın hemen!" Adının Cenk olduğunu öğrendiğim adam koşarak Midyat'ın taş sokaklarında koşarak gözden kayboldu. Diğer adamlar hemen başlarını yere eğerek bekledi. Fazla durmadan hemen araba geldi. Bileğimi ne zaman bıraktığının bile farkında değildim. Sürücü tarafına doğru yürüdü. Kendi kapısını açtı bende bir hareketlilik göremeyince başını çevirip bana baktı.

 

"Ne bekliyorsun ailene gitmek istemiyor musun ?!" Dediklerini idrak etmeye çalıştım. Kaşlarım havaya kalktı ona inanmayarak baktım. Göz kırpıp arabayı gösterdi 'Hadi 'der gibiydi.

 

 

 

Doğrum mu söylüyordu gerçekten şimdi beni aylememi götürecekti

 

Ben hareketsizce durmuş kafamdaki yaşanan son durumları analiz ettim. Arabanın içinden inen koruma adı neydi? Hah Cenk muavin tarafının kapısını açtı.

 

İlk açık kapıya sonra Kara Ağa'ya baktım. Yaşadığım şoktan bir tepki veremiyordum. Bana ters ve sinirli bir şekilde bakış attı kafasını iki yana sallayarak sürücü koltuğuna geçti.

 

 

Ben şaşkınca onun tarafına baktım, doğru söylüyordu gerçekten!

 

Benden taraftaki açılan muavin koltuğuna doğru eğilerek konuştu.

 

"Ne bekliyorsun binsene arabaya."

 

Ben hareketsizce durmuş kafamdaki yaşanan son durumları analiz ettim. Arabanın içinden inen koruma adı neydi? Hah Cenk muavin tarafının kapısını açtı.

 

Araba durdu.

 

Evimin kapısının önünde

 

"İ...İnebilir miyim ?" Dedim bu yaptığı davranışı ile ona karşı mahcup hissetmiştim.

 

"İn ve babana selamı söyle yarın abin yanıma gelsin. Söz bir şey yapmayacağım öldürmeyeceğim yani. Bu konuda tekrar karar verilecek." Dedi aşiret büyüklerinin verdiği kararı kabul etmiyordu! Gözlerim parladı,

 

"Nasıl yani?" Dedim gözlerimden bu sefer yaşlar mutluluktan akıyordu."Bu kadarını bil, ne beni yak ne kendini, git şimdi."

 

 

 

Söylediklerinden anladığım kadarıyla o da bu evliliği istemiyordu. Canıma minnetti! Hemen kapıyı açarak arabadan indim arabasını çalıştırdı bakışlarımı ondan çekerek evimizin tahta kapısına dayandım ve yumruk yaptığım ellerimle kapıya vurmaya başladım.

.

 

Vurdum.

 

Gelen olmadı

 

Tekrar vurdum.

 

Ama kapıyı açan olmadı. Vazgeçmedim tekrar

tekrar vurdum, en son bağırarak konuştum.

 

"Anneee!, Babaaa! Ben geldim, açın şu kapıyı!" Galiba korkudan açamıyorlardı. Kara Ağa sanmış olabilirlerdi beni. Belki arabayı görüp içeri saklanmışlardı. Yok ne kadar vurursam vurayım ne ses vardı, ne de kendileri. Kara ağa da bu evliliği istemiyordu! Arabada son dedikleri o anlama çıkıyordu değil mi? Yüzümde oluşan tebessümle daha çok vurdum kapıya.

 

 

.Vuruşlarım sertleşirken peş peşe vurmaya devam ettim. Ne kadar süre kapıya alacaklı gibi vurdum bilmiyorum, sadece ellerimin üstü kıpkırmızı olmuş ve tahta kapının dışarı çıkmış çıtaları yüzünden birazda çizikler oluşmuştu.

 

Kurtulmuştum

 

Abimde kurtulmuştu

 

Öldürmeyeceğini söylemişti nedenini bilmiyorum ama o bakışlarda yalan yoktu.

 

Kapı açılma sesi geldi. Ama bizim evimizin kapısı değil yan tarafta ki ev sahibimizin kapısı açıldı."

 

Beyaz gız sen ne yapıyon burada ?" Meraklı melahat gelmişti.

 

Ne yapıyor gibi duruyorum Pivroz ana, evimin kapısını çalıyorum. " Dedim mutuydum kimsenin mutluluğumu bozmasına izin vermeyecektim.

 

"Gızım sizinkiler gitti ellam." Yüzümde ki gülüş öyle kaldı. Gözlerimi kırptım yutkunarak sordum.

 

"Gittiler mi, Nereye?""Valla senin baban olacak dürzü kiramın yarısını verdi, elime anahtarı verip abinle ananın ellerindeki bavulla bir taksiye binip alelacele gittiler. Nereye gidiyorsunuz diye sordum ama bana cevap vermediler. Annen sadece sen gelirsen elime bir kağıt verdi bunu Beyaza ver Pivroz ana dedi, dur içerde getireyim.

 

 

Rüzgar eserken tenimi okşadı bilmediğim bir şekilde sanki beni ayakta tutmak ister gibi bir mücadeleye girmişti. Yanağımdan süzülen yaşı serte esen rüzgar alıp götürdü.

 

"Ben Pivroz ananın dediklerine idrak etmek istemezken, Pivroz ana elimdeki kağıtla tekrar geldi, kağıdı bana doğru uzattı.

 

Kağıdı alıp okumaya cesaret edemedim.

 

Sen güçlü kızsın al şu lanet kağıdı ve oku

 

!Elimi havaya kaldırarak beyaz kağıdı aldım.

  

Ben yanımdayım korkma, oku hadi. .

 

Kağıdı açarak tek nefeste okudum

 

 

Okuduklarım ..

 

Doğru değildi

 

Bir anne evladın bunları nasıl der?

 

"Beyaz biz çok uzaklara gidiyoruz, sakın peşimize düşüp gelme, biz seni öldü bildik bu saatten sonra sende emeklerimizin karşılığı olarak abini kurtardın. Sende bizi öldü bil

kocanla, kocanın ailesiyle mutlu mesut ,bir elin yağda, bir elin balda yaşa.

 

 

Bunlar nasıl sözlerdi.. Bir anne , baba evladına nasıl derdi bunları nasıl! Bir günde bir insanın hayatı alt-üst olur muydu ?..Benim ki olmuştu daha başıma ne gelebilirdi?..

 

Ben şimdi ne yapacaktım, cebimde beş kuruşsuz? Elimde ailemden kalan son mektup kağıdını avucumun içinde sıkarak derin bir nefes aldım. Dik duracağım egilmeyeceğim! Pes etmeyeceğim. Ben bugüne bugün töre kararından kurtulmuş nadir insanlar arasındaydım. Bu şans öyle herkese nasip olmazdı.

 

Pivroz anaya bir şey demeden yanından uzaklaştım bir zamanlar yuvam olan çatıyı arkamda bırakarak. Mardin'in çıkmaz sokaklarında bir çıkış yolu aramaya başladım.

 

Nereye gidecektim ben şimdi? Kimsesiz bir başıma

 

Ben varım yanında

 

İç sesime gülerek gözlerimi kapattım

 

"Ne güzel. Ama ne güzel bir ben bir de iç sesim.." İç çektim söylenerek yürümeye deva ettim. Hava kararırdı bir saate. Akşam olmada kafamı bir bir yere sokmam lazımdı be hayatım boyunca hiç sokakta kalmamıştım ki.

 

İstersen şu kaslı ağaya gidelim, anlatalım durumu bence iyi bir insan bize yardım edebilir.

 

"Sus sana fikrini soran oldu mu?"

 

Bana küsen iç sesimle yoluma devam ettim. Lise dostumun Dicle'nin yanına gidebilirdim o belki beni bir gece misafir ederdi. Zaten bir gece misafir etse yarın başımın çaresine bakardım.

 

Onun sapık abisi var! Olmaaz!"

 

İç sesime kulak vermeden hızlı adımlarla. Dostumun evine doğru yürüdüm

 

 

Yok öyle bişey Hazar abi öyle biri değil sen kedi kendine kuruntu yapıyorsun aptal .kısık sesimle söylenerek yürüdüm..

 

 

****

 

"Nasıl yani Beyaz? Ne anlattıklarından bir şey anladım ne de son dediklerinden."

 

Dicle yüzüme baktı yüzüne yerleşen gülümseme ile küçük bir kahkaha saldı ince dudaklarının arasından.Onunla dalga geçtiğimi düşünüyordu

 

.Derin bir iç çekip bıraktım

 

 

Haklıydı kız.

 

Haklı

 

Bir gün içinde hayatım resmen allak pullak olmuştu. Önce babamın abim için beni aşirete sunması sonra Kara ağa ile çıkan evlilik kararı ve daha sonrada zalim biri olan Kara ağanın bana yardım etmesi ve küçük birde ayrıntıda ailemin beni terk etmesi vardı.

 

Harbi be bunları bir günde yaşamıştım değil mi?

 

Kafamı iki yana sallayarak Dicle'ye baktım.

 

 

"Dicle bugün sizde kalabilir miyim?" Çekinerek kurdum cümlemi çünkü babası bira değişik adamdı. Evinde misafir sevmeyen cinstendi bu yüzende asla ne eşini ne kızı Dicle'yi asla yatılı bir yere salmazdı."Sen.. söylediklerinde ciddisin.." Dicle irice açtığı gözler ile bana baktı. Yüzündeki gülümseme çoktan silinmişti.

 

 

 

Carinan ez dixwazim biqîrim û dîsa dibînim ku dengê min gemar e.

 

Bazen feryat etmek istiyorum yine görüyorum ki sesim kısılmış.

Loading...
0%