@ayisigi__
|
Değişim nedir diye sorsalardı, örnek olarak kozalağından çıkan bir kelebek derdim. Küçük yerde sürünen bir sürüngen ama aylar sonlar göze hitap eden kanatlı bir sanat eseri. Benim de değişimim tam olarak bir kelebek gibi olmuştum. Aylardır süre gelen bir farkındalık. Kulağa hoş ve cazip geliyordu. Aylar önce çıktığım bu yolculukla ben kendim mücalele ediyordum. Tektim ve özgürdüm. Şimdilik kimseye hesap vermiyor her şeyi kendi içimde yaşıyordum. Günler önce yabancı olan kendimi yeni tanımaya başlıyordum. İstediğim görüntüye kavuşmuş, yeni bir ben yaratmıştım. Tamam mıydım? Tamamdım. Her şeyiyle yeni sayfalar açmış bir kadındım. Sahte gülücükler, yersiz bakışmalar ve görmek istedikleri kişi. Yağmur damalaları her bir yanımı ıslatırken kafamı gökyüzüne çevirdim. Çiseleyen yağmur bahçemde özgürlüğüne uçan güvercinlerimi durdurmamıştı. İstedikleri alana doğru kanat çırpıyor, istedikleri yere konuyorlardı. Omuzuma alışan kırmızı benekli inatçı güvercinim yine aynı noktaya konmuştu. İnatçı olduğu için onu böyle ayırt edebiliyordum. Fazlasıyla hırçın ve inattı. Genzinden çıkardığı seslere gülümsemiş, çizdiğim resme geri dönmüştüm. Koca resim sayfasında güvercinin potresi vardı. Kanadında kırmızı bir benek, gözlerinde özgürlüğün simgesi vardı. Simgenin içinde kurtulmaya çalışan bir kadın,saçaları gideceği yerlere yol olarak uzanmıştı. Üstünde ise kanat çırpan küçük beyaz güvercinler...Sonsuzluğa akıyorlardı. Öyle bir dalmıştım ki, birden şiddetle yağan yağmurla irkilip kendime gelmiştim. El çabukluğuyla güvercinlerimi yuvasına tıkmış bende ıslak üstümle evime girmiştim. Bana aylar öncesinden teklif getiren bir adamın evine...
İlk işim üstümü değiştirmek ve kendime sıcak bir kahve hazırlamaktı. Salonda tekli koltukların üstünde oturup,keyifle kahvemi içerken aklımdan neler yapabileceğimi hesaplıyordum. Orta da dolandırıcı bir kadın vardı ve bu kadın benim kardeşimdi. İkiz ama ölü olarak bilinen bir ikiz. Ailem bana inanmıyor ve herkes beni suçluyordu. Peşime takılmayan adam kalmamıştı. Benim suçumu kabul etmeyişim ve direnmem bir şeyi ifade etmemişti. İnanılmayan sözler, kanıtlanamayan deliller hepsi beni gösteriyordu. Sonum ise deliler tımarhanesiydi. Altı ayımı yurt dışında özel bir klinikte geçirmiş sağlam olan psikolojimi de ilaçlarla orda yitirmiştim. Herkes bana deli gözüyle bakıyordu. İstediğim tek şey masum olmamın ispatlanmasıydı ve hayatıma özgürce devam edebilmemdi.
Mart'ın son haftalarını geri de bırakmıştık. İlk bahara girmek üzereydik ama bizde tık yoktu. Derin dehlizlerde boğulmadan önce kafamı iki yana salladım. Çalan zil sesi keyfimi bozarken yerimden kalktım. Somurtuyordum. Çünkü son bir haftadır kapımı çalan kimse yoktu bir kişi hariç. Caner! Elinde tuttuğu yemek poşetiyle somurtan yüzüme bakarak kaşlarını çattı. Kenara çekildiğimde elinde yeni fark ettiğim ıslak şemsiyesini sanki normal bir şey yapar gibi kenara fırlattı. Soğuk hava içeri Caner'le birlikte içeri dolarken titredim. Çat diye kapıyı hızla kapatınca Caner sinirle bana döndü.
"Delirdin mi kızım!" Gözlerimi devirdim. "Ben deliyim zaten unuttun mu?" İçeri yavaş adımlarla girerken bir yandan bana laf söyleniyordu. "Kabul ediyorsun yani deli olduğunu?" "Aksini söyleyen mi vardı?" Yüz ifadesini görmesem bile düz tuttuğunu biliyordum. Çünkü son zamanlar sadece onu görüyordum. Hastaneye gelen ve benimle konuşan adamın yerinde bulutlar uçuyordu. Bende ardından hızla içeri girip koltuğa kuruldum. Acıkmıştım. Heyecanla açacağı paketi bekledim. Önüme koyduğu pideleri sarıp ısırdım. Acıktığımı fark etmemiştim bile. Caner sanki beni ilk defa görüyormuş gibi bakarken umursamadım. O da pide yemek için elini uzattığında elinin üstüne vurdum. Elini hızla çekerken kaşlarını çatarak bana baktı. "Vejeteryan değil miydin sen." "Ben değil kardeşimdi o!" "Eminim öyledir." Ağzının içinde geveledikleri duyduğumda yuttuğum lokma boğazımdan geçmez oldu. Yorgunca bir nefes alıp yemeğimi yavaşça bıraktım. Yemeğin yanında gönderilen paketli ıslak mendili açtım. Yağlı elimi ağır ağır silirken o bakışlarını kaçırmıştı.Bana inanmıyorlardı ama yanlarında görmek istiyorlardı beni. Bunun içinde bir tahminim vardı ama kabulleniyordum. Beni kullanacaklardı. Kendi ağızlarıyla söylemeseler bile fark ettiriyorlardı. Ben aptal bir kadın değildim. Sadece öyle görünmek istiyordum. Başarıyordum da. Aramıza giren sessizliğe biraz önce yağan yağmur eşlik ediyordu... sessizliği yine o bozdu. "Akşam başlıyoruz." Günün belirli saatlerinde Caner yanıma uğrayarak aldığım kiloları vermek için uğraşmış ve kardeşimin anlaşma yaptığı adamları yakından tanımak için benimle çok uğraşmıştı. Geceleri kendim bir şeyler yapıyor gündüzleri ise onlarla iş birliği yapıyordum. Kardeşim son iki senedir ortalıklar da yoktu. Birden bire izini kaybettirip yok olmuştu. Kendi ortağı bile nerde olduğunu bilmiyormuş vasaire vasaire... ve onlar da benden kardeşimin yerine geçmemi istiyorlar. Aslında aynı kişinin ben olduğunu düşünüyorlar, onlara hak veriyordum. Çünkü kardeşim ve annem yıllar önce trafik kazasında hayatını kaybetmişti. Ben de öyle sanıyordum ta ki yıllar öncesi ikizim beni bulana kadar. Babam, yengem ve amcama söylediklerimde ise bana inanmamışlardı. Yıllarca da ailemi ikna etmek için uğraşmıştım. Babam artık şikayet üzerine gelen mağdurlara daha fazla dayanamamış ve beni tımarhaneye kapatmıştı. Şizofreni teşhisi koymuşlardı bana ama ben emindim ki sağlıklı bir bünyem vardı. Onların sadece inanmamak gibi hastalığı vardı. Bu beni çok yoruyordu. Caner'in patronunun benden istediği şey neydi bilmiyordum onun da çıkarı olduğu belliydi. "Her şey konuşulduğu gibi Alev. Kardeşinin ortağı Metin bu gece bir davet düzenliyor ve senin de artık görünmen lazım. İstediğimiz bilgilere sahipsin artık. Ortağını ve çevresini tanıyorsun. Tek yapman gereken ortağının dikkati çekmen gerisi kolay. Metin sana ulaşmaya çalışacaktır." Caner son bilgileri de verip ayaklandı. Sadece bir kaç dakika yüzüme bakmış ve ardından bir şey demeden evden ayrılmıştı. Üstelik şemsiyesini almadan ıslanarak arabasına bindi. ....................
Arabanın içinde oturan kişiler sessizliğin içinde dışarıyı izliyordu. Biraz önce başlayan davette hemen hemen herkes gelmişti. Davet listesinde onların isimleri yoktu ama sahte adlarıyla kendilerini araya sıkıştırmışlardı. Gelmesini bekledikleri bir kadın vardı. Ne zaman geleceklerini bilmedikleri şöförünü aradı. Yarım saate burda olacaklarına dair bilgi alınca geriye doğru yaslandı. "Ben bu kadına hiç güvenmiyorum. Bizi de dolandırmasın Çınar." Karşısında oturan arkadaşına bakışlarını çevirip tek kaşını yukarı kaldırdı. Sergen her zaman ki gibi bu kadına güvevenemeyeceklerini tekrar tekrar dile getiriyordu. Çınar da o kadına hiç güvenmiyordu ama elinde ki malzeme buydu. Sergen de biliyordu ki bu kadın zamanın da kendilerini dolandırmıştı. Fakat Çınar şunu çok iyi biliyordu ki aynı kadının ipiyle kuyuya inilmezdi. Bütün önlemleri almıştı. Attığı her adımı takip ettiriyordu. Üstünde her daim dinleyebilecekleri bir dinleme cihazı vardı. İçi rahat kafası kıyaktı. Sergen'e aldırmadan ceketinin cebinden çıkardığı paket sigarasını avucunda evirip çevirip içinden bir tanesini çıkardı. Çakmak yerine kibrit kullanıp ucunu tutuşturdu. Pencereyi indirip dumanını dışarı doğru bıraktı. Daha bu oyuna başlamadan bitirmek istiyordu. İçi sıkıldı. Bakışları dışarı da çiseleyen yağmur tanelerini izledi bir süre. Karşı kaldırıma yanaşan siyah aracı gördüğünde tepki dahi vermemiş içinden çıkacak olanları sessizlik için de beklemişti. Kimse çıkmamıştı şimdilik. "Telefon sinyal verdi." Sergen yan tarafında oturan karısının sesini duyduğunda yüzünü buruşturdu. O kadınla evliydi ama kendisini sevdiğini söyleyemezdi. Oldu olası karasından hep nefret etmiş, yüzüne bile bakmamıştı. Ama mecburdu onu her defasında yanında götürmeye. Sıkıntıyla nefesini verdiğinde, elinde bilgisayarla oturan bir diğer kadın gözlüklerinin ardından ekrana bakıyor sinyalin aktif olmasını bekliyordu. Kırmızı bir benek yanıp söndüğünde kaşlarını çattı. Çınar onun değişen yüzünü gördüğünde ensesini kaşıdı. "Bir sorun mu var Bayan Bİ?" Bayan Bi gözlüklerini düzeltip patronuna döndü. "Hayır efendim! Sadece konuşma balonu aktif oldu ama ses yok." Sıkıntı olduğunu düşündükleri için herkes gerilmişti. Bayan Bi parmaklarını hızla klavye de gezdirip sorunun nerde olduğunu bulmak için inceleme yaptı ama birden duyulan sesle herkes rahatlıkla nefesini verdi. "Ankadın beni değil mi Alev. Metin Bey'e görünüp çıkacaksın. Senin işin bu kadar kısa." "Anladık Caner. Evden çıktığımızdan beri yüz kere aynı lafı ettin. Ya elime yüzüme bulaştırırsam ve benim ortağı olmadığımı anlarsa." Arabanın içinde ki herkes onları dinliyorlardı. Çınar o kadına bir telefon vermiş ve dinleyici, takip cihazı yerleştirmişti. Her adımı bilmek istiyor ve kimlerle anlaşma yaptığını çözmek istiyordu. "Ne de güzel rol yapıyor! Sanki aynı kişi kendisi değilmiş gibi." Sergen yine ağzının içinde homurdadığın da karısı gözlerini devirmişti. Onunla hiç bir şekilde iletişim kuramıyordu. Kocası bir yüzüne baksa onu görecekti ama kendisine karşı kör olmuş gibiydi, hatta daha fazlası. Yerinde huzursuzca kıpırdanıp dışarıya çevirdi bakışlarını. "Sergen çıkalım hadi!" Çınar sonunda oturduğu yerden kalkıp kendisini dışarı attı. Hava daha da soğumuş eski tipi günlerine yeniden dönmüştü. Çınar önde arka da ise memnuniyetsiz şekilde onu takip eden karı koca vardı. Kol kola girmişler birbirlerine bakmadan ileri adım atıyorlardı. İkisinin düşüncesi aynıydı. Bitse de gitsek modundalardı. Kapıdan tam çıkacakaları vakit onlara seslenen kadının sesini işittiklerinde beklenmedik süpriz karşında aksiyon tadında bir gerilim sergilenmişti. Hepsinin bünyesinde aynı tutarsızlık vardı. Çınar kendisine seslenen kadına ağır şekilde dönüp onun kendisine doğru gelmesini bekledi. Yüzünde hiç eksiltmediği samimi bir gülücükle onlara doğru ilerledi ve tam karşında duran açık kahverengi gözlü adamın dibinde durdu. Fazla yakınlık adamı rahatsız ederken bir adım geriye doğru gitti. "Büşra?" Derken ses tonu onu beklemediğine dair bir söylem içindeydi. Büşra kendini beğenmişlikle saçını savurup Çınar'a baktı. "Sizin de davetli olduğunuzu bilmiyordum. Bir kız arkadaşımın daveti üzerine buraya geldim. Hiç söylemedin Sena aşk olsun." Karşında kendisine tahammülsüzlükle bakan kadını gördüğünde zoraki bir şekilde gülümsedi. Bir zamanlar eski yakın arkadaş olan genç kızı süzdü. Onunla arkadaş olmayı hiç özlemediğini fark etti. Bir kaç yıl önce Alev yüzünden araları açılmış ve bir daha eskisi gibi olamamışlardı. Hoş Alev'i de sevdikleri söylemezdi. Büşra küçük şeytansa, Alev büyük şeytandı onlar için. Sena farkında olmadan kocasının kolunu sıktı. Sergen elini karısının elinin üstüne koyup kolundan ayırdı. Ona soğuk bakışlar atıp uzaklaştı. Büşra beklenmedik kişiydi. Burda olması hiç hoş karşılanmamıştı. Ellerinden geldikçe ondan uzak durmaya karar verip içeri girdiler. Her biri başka köşeye çekilirken, Büşra Çınar'ın arkasından ilerlemişti. Çınar köşe de olan ayaklı bir masanın yanına gelip durdu. Ardında olan kadında yanına ilişip etrafa bakınmaya başladı. Davet bayağı kalabalık görünüyordu.
Çınar bakışlarını sadece bir adama dikmiş öylece onun hareketlerini izliyordu. Metin yanıda olan iki adam ve üç kadınla sohbet ediyor, bir yandan da gülüp, eğleniyordu. Keyfine diyecek yoktu. Çünkü biraz önce bu davet sayesinde cebine milyon dolarlar girmişti. Davettekiler bunu evsiz insanlar için olduğunu düşünüyordu ama işin aslı öyle değildi.
Aradan geçen on dakikanın sonunda Alev içeriye girmişti. Bu sıra da evli karı koca Çınar'ın yanında yerini almış sıkıldıklarını belli ederek oflayıp pufluyorlardı. Büşra rahatlığından ödün vermeden yanında ki adama asılıyor yüz bulmayınca somurtup önüne dönüyordu. Bu bir kaç kere daha böyle tekar edince artık sıkılıp gitmek için hareket ettiğinde karşıdan gelen kadına gözlerini dikmişti Büşra. Kadının kalçasına kadar gelen simsiyah saçları dalga dalga sallanıyordu. Bakışlarını kalabalığa dikmiş birini arar gibi gözlerini gezdirdiğinde kendisiyle göz göze gelince yutkundu genç kadın. Simsiyah zeytin gibi gözleri, gamzeli çenesi ve orta derece olan kalın dudaklarıyla gözler alıcı bir güzelliğe sahipti. Bu kadının kim olduğunu merak etti. Kendisiyle bütünleşmiş olan simsiyah bir elbise giymişti. Mükemmel fiziği ortaya çıkmış bakanın tekrar bakacağı bir aurası vardı. Yüzün de hafif bir makyajla beyaz teni ışıldıyordu. Büşra farkında olmadan ilk defa kendisinden güzel olan bir kadın için dudaklarını aralamıştı. "Vay canına ne kadar güzel bir kadın!" Sena duyduğu iltifatla şaşkınlıkla eski arkadaşına baktı. O kendisinden başka kimseyi beğenmeyen kadın mı söylemişti. Masa da olan herkes bakışlarını yan tarafına döndürdüğünde genç kadına hak vermişlerdi. Çınar aylar öncesin de gördüğü kadını şimdi bambaşka bir halde görünce istemeden de olsa onu süzdü. Vücudunda ki bütün kiloları vermiş, eski haline geri dönmüştü. Eskiye göre daha az makyaj yapmış, hergün farklı taktığı lensler yok olmuş, boyalı saçaları doğallığına dönmüştü. Sadece onların değil, davette ki bir çok kişinin dikkatini de çekmişti. Büşra daha fazla kadına bakamayarak orayı terk etmişti. Metin araksı dönük olduğu için genç kadını görmemiş ama karşısında olan kadınların nereye baktığını merak ederek omuzunun üstünden geriye doğru bakmıştı. Tekrar umursamazca önüne döndüğünde gördüğü surete bir daha bakmış ve dudakları aralanmıştı. Şakınlık yılan gibi vücudunu sardığında donmuş şekilde Alev'i izliyordu. Bu nasıl mümkün olabilirdi? Ortadan kaybolan bir kadını aylar sonra karşında görmek bünyesini sarsmıştı. Çok farklı görünüyordu hem de çok farklı, eski Alev'den eser yokyu. Alev ise kendisinde olan bakışlardan haberdar olarak bir köşeye çekilerek salonu izledi. İlk göz göze geldiği kişi Çınar'dı. Açık kahve gözlerini kendisine dikmiş pür dikkat onu izliyordu. "Bu tanıdığımız Alev mi?" Sena şaşkınca genç kadına baktığında bir hayli gerilmişti. "Evet o Sena." dedi Sergen ilk defa karısına katılarak. Sena bu sefer şaşkın bakışlarını kocasına çevirdi. İçten içe sevinçten yerinde duramıyordu! Çünkü kocası ona hak vermişti! hem de ilk defa. Anın şaşkınlığı içinde olan kocasının eline sarıldı. İtmemişti. Gülerek tekrar Alve'e döndü.
Yarım saat su gibi akarken, Alev sıkılmış şekilde yerinden ayrılmaya karar verdi. Geçen her dakika da yanına yaklaşıp onunla konuşmaya çalışan insanları geçiştirmişti. Onunla konuşmak isteyen ve yanına gelmek için adım atıp sonunda onu durduran konuklar yüzünden gidemeyen Metin de vardı. Bakışlarını ondan kaçırmayıp sürekli onu izlediğinde genç kadın rahatsız olmuş ve terasa çıkma yetkisini kendisine vermişti. Caner'in verdiği telefonda kendisinin ve patronunun cep numarası vardı. Telefonunu şık çantasından çıkardığında saat on'a geliyordu. Davetliler arasına karışıp kendisini izlemekte olan adama doğru yürüdü. Yanından geçip giderken kendisine çatık kaşlarla bakan kahve gözleri es geçti. Şanslıydı ki Metin onları göremeyeceği köşeye geçmişlerdi. Geldiğinden beri mavi gözlerin üzerinde olduğu adamın yanına ilerdi. Metin kendisine yaklaşmakta olan kadına hayretler içinde bakmıştı. Soğukluğunu koruyarak yüzünü sabit tuttu. Yaklaşan her adım da onu daha yakından görüyor ve etkileniyordu. Dudakları yana kıvrıldı. Çünkü oyuncağı geri ona dönmüştü. Eski görüntüsünden farklı olan bir kadın olsa da duygular hep aynıydı. Gözlerinde korkusuz bir kadın görse de hala kendisinden korkan bir insandı Alev. Metin öyle düşünüyordu ama bilmediği bir şey vardı ki Alev eski kadın değildi. Onun gözlerinde korkusuz bir yön vardı. Çünkü delinin bir sınırı olmazdı. Tıpkı Alev'in de olduğu gibi. Bu oyuna girerken kendi canı pahasına girmişti. Kaybedecek sadece canı kalmıştı. Onlar bilmeseler de olurdu.
Çınar yanından geçip giden kadının varlığıyla sinirle gözlerini yumdu. Planın dışına çıkıyordu bu kadın! Ortağıyla konuşmak yoktu. Sadece görünüp çıkacaktı hepsi buydu. Bu deli kadın ne yapıyordu yahu! Metin yanına gelen kadını alaycı gülüşüyle izledi. Sonunda karşısına geçen kadın kendinden emin dik duruşuyla dudaklarını araladı. "Sigaranız var mı?" diye sorduğunda genç adam şaşırmıştı. Sigaraya mı başlamıştı? "Kullanmıyorum!" dedi beton gibi bir sesle. Yanında ki adam cebinden çıkardığı paketi ona uzattı. "Çakmak içinde hanımefendi!" Alev onlara teşekkür ederek yanlarından ayrıldı. Çınar da hareketlenerek Alev'in peşine düştüğünde onu takip eden adamı da görmüştü. Hızlı adımları yavaşlamış sakin adımlarla ikilinin peşine düşmüştü. Alev teras kata çıktığında Metin koşar adımlarla yanına varmıştı bile. Genç kadın sigaranın ucunu ateşlediğinde yanından gelen sesle yandan bakış atmıştı. Gözlerini devirdi. "Sigara kullanıyorsun? Sen hiç kullanmazdın bu illeti." Alev sakince dumanı geri bıraktığında karşında merakla onu inceleyen adamı görmüştü. Canı sıkkındı. İçinde ki huzursuzluk onu yiyip bitiriyordu. Hiç başlamasa mıydı bu oyuna? "Keyif sigarası diyelim." Bıkkınlıkla söylenip ona doğru döndü. "Çok değişmişsin. Hergün farklı renk peruk takan kadın, farklı lens ve abartılı makyaj yapan kadın yok karşımda. Bu kadın başka bir kadın." Gözlerimin içine bakarak sarfettiği sözlere diyecek lafım yoktu. Kaşlarını çattı ve önüne döndü. Metin ise öğrenmek istediği bir şey vardı ve onu konuşmadan gitmek istemiyordu. Hoş bundan sonra onu bırakacağını da sanmıyordu. Alev'in konuşmaya niyeti yok gibiydi. "Bir duyum aldım seninle ilgili." Ciddi tuttuğu yüzüyle normal bir şey soruyormuş gibi bir tavır takındı. "Kaza geçirmişsin." Alev duyduğu sözlerle Metin'e döndü. Elinde sigarasıyla böyle kalınca, göz bebekleri büyüdü. Kardeşi gerçekten de kaza sebebiyle ortalıklar da olmayabilir miydi? Madem kardeşi aylarca kimseyle görüşmemiş ve konuşmamışsa Metin bunu nerden biliyordu. Tek kaşı yukarı doğru kalkıp sorgular nitelikte ona baktı. Metin bakışlarını kaçırıp manzarayı izledi. Alev ise bu soruyu evet olarak cevapladı. Çünkü söylenen bu laf doğru olabilirdi. Hisleri ona yalan söylemek için baskı uygulayıp bunu kabullendi. Eğer kendisiyle ilgili yalan söylerse Metin ona şüpheli yaklaşmayacaktı. "Doğru! Kazadan bir gün öncesini hatırlamıyorum. Kısa bir süreliğine hafıza kaybı yaşadım ve her şeyi hatırlayınca da biraz geri durmak istedim. Her şeyi hatırladığımı var sayıyorum. Unuttum kısımlarda olabilir. Bilmiyorum." Son nefesini de dışarı üfleyip sigarasını söndürüp aşağı attı. Metin duyduklarıyla rahat bir nefes verip sırıttı. Elini genç kadının saçlarına uzattı. Rüzgardan dalgalanan saçlarına dokunacağı vakit, Alev bileğini tuttu. Hava da kalan eline ters ters bakıp itti. Metin buna şaşırsa da sırıtmasını bozmadı. "Eski günleri özledim ben. Sana her zaman ki gibi hükmedeceğim. Bana boyun eğmen hep hoşuma gitmişti zaten." Pişkince söyledikleriyle kaşlarını çatan genç kadın, aklına gelenlerle hırsla ona döndü. Demek kardeşi bu adama boyun eğiyordu. Artık kendisi olduğu için bu pek mümkün olmayacaktı. "Değiştiğimi söyleyen sensin ve eskisi gibi bana hükmedeceğini sanıyorsan yanılıyorsun." Metin bundan hiç hoşlanmamıştı ama takmadı. Gitmeden önce ona bakıp ukalaca süzdü. "Göreceğiz. Şimdi gitmem gerek ama yakın da seninle iletişime geçerim." Metin yanından ayrılır ayrılmaz onları dinleyen Çınar saklandığı yerden çıkıp karşında durdu. Dinledikleriyle daha da sinirlenmişti. Ne yapmaya çalışıyordu bu kız? Alev bu defa karşısında ki adamı gördüğün de bezgince ofladı. "Ne yaptığını sanıyorsun sen?!" Şiddetli sekilde bağıran adam Alev'i korkutmamıştı. Sadece ona bakmış ve geriye trabzanlara yaslanmıştı. Caner'den duyduğu adamın ismini bıkkınla söyledi. "Çınar! Ben senin kölen değilim! Kafama estiğini yaparım ve sen karışamazsın. Seninle bir plan yaptığımız doğru ama bu bana ne yapacağımı söyleyeceğin anlamına gelmez. Planı sakatlayacak bir şey yapmadım. Günün sonunda ikimiz de istediğimizi alacağız. Rica ediyorum plan dışına çıkmadan eğlenmeme izin ver. Madem bir yola çıktık deliliğimi kullanmaya izin ver. " Çınar sinirle gözlerini kapattı ve ona hak verdi. Planı bozacak bir şey yapmamıştı. Sözünü dinlemediği için kalbini kırmaktan çekinmedi. "Sen zaten gerçektende delisin Alev. Çift karakterli bir şizofrensin. İçinde iki kişi tutuyorsun ama hangisi gerçek sensin bilmiyorum. Sakın benimle oyun oynamaya kalkma zararlı çıkan sen olursun." Cebinden çıkardığı sigarasının ucunu tutuşturup derince iç çekti. Ağır konuştuğunu biliyordu ama biliyordu ki karşısında ki kadının vicdanı duvardandı ona etki etmezdi. Çınar farkında değildi ama başta ona inandığını savunmuş ama şimdi gerçekten inanmadığını belli etmişti. Boynu bükük Alev ona bakmış dili lal olmuştu. Kafasını yere eğdiğinde yüzüne bakamamıştı. Kardeşi ondan kimliğini çalıp herkese kendisiymiş gibi görüşüp onların hayatlarıyla oynamasaydı şimdi mükemmel bir hayatı olabilirdi. Gözleri doldu ama ağlamadı. Kendisi de bir sigara yakarken en az yanında ki adam gibi dalgındı. "Neden ona kaza yaptığını söyledin. Böyle bir durumun olduğunu düşünmüyorum." "Aylarca onların hayatına girmek için çabalıyorum ama ya şüphe ederlerse diye yalanını doğruladım. Kardeşim bilmediğim bir şeyler yapmış olabilir ya da sizin tanımadığınız bir adamla tanışmış olabilir daha da kötüsü bu durumu bilen Metin olabilir. Kardeşim kaza olayından dolayı ortadan kaybolmuş olabilir mi?" Ne kadar da olabilir olasılığını dile getirdiğini düşündü Alev. Her şey olabilirdi. Çınar ona yandan umursamaz bir bakış attı. Kadının kendisini kabullenmesine niyeti yoktu. Kabullenmeyeceğini bildiği için sessiz kaldı. "Ooo Alev Hanımımız da buradaymış!" Arkadan gelen alaycı sesle her iki bedende arkaya baktı. Önde sarışın bir adam onun arkasın da ise kumral bir kadın onlara doğru yürüyordu. Sena ve Sergen de tiksintiyle kendisine bakıyordu. Alev anladı ki ipin ucu onlara da dokunmuştu. Ağzını açıp da kendini savunamıyordu. Ama duruşu dikti. "Yine hangi yalanlarını söylüyorsun ha?" Sergen zehirli dilini ona uzattı. Karısı yetmiyormuş gibi bir de karşında ki kadınla münakaşaya girecekti. Yüzünü buruşturdu. "Onlar sana inanabilir ama ben sana inanmıyorum Alev. Hayatımızı bir kere yıktın ve bunun ikincisi olmayacak bunu da böyle bil." O da Alev'e son sözünü söylediğinde Çınar'a döndü. Alev hep olduğu gibi bu hakaretlere de sessiz kaldı. Çınar ise elleri ceplerinde yumruk olmuştu. Böyle olması zoruna gidiyordu. Bir zamanlar anlaşma yaptığı kadının kendi karşısında olması sinirine dokunuyordu. Alev onlara ihanet etmişti. Üstelik hiç bir şey olmamış gibi davranması çılgına çeviriyordu adamı. "Sergen ben gelmesem olur mu? Sen beni eve bıraksan olmaz mı?" Sena yine her zaman ki gibi sinirlerine dokunduğunda yüzünü buruşturdu. Çatık kaşlarla omuzunun üstünden karısına baktı. Sena mahcup bakışlarını ondan kaçırdı. "İşim var benim sen eve taksiyle git. Gece eve gelmem bekleme beni." Kocasının ilgisiz sesini duyunca kırgınla baktı ona. Her zaman böyle yapıyordu. Kocası onu sevmiyordu biliyordu ama kendisine söz geçiremiyordu. Yine yapıyordu onu görmezden geliyor ve itiyordu. Yorgunca soluk alıp verdi. Dolu gözlerini gökyüzüne çevirip bekledi bir süre. Bir kez daha anlamıştı ki kocası onu hayatı boyunca sevmeyecekti. Omuzların da olan yükleriyle arkasını döndü. Kırık kalbini de yanına alarak terastan ayrıldı. Alev gördüğü tablo karşısında şaşırıp kalmıştı. Neler olduğunu bilmiyordu ama Sena'nın kırık kalbini gözlerinde görmüştü. "Sevgilin falan mı?" Alev Sergen'e hitaben konuştuğunda cevap alamamıştı. "Çınar, Ekrem bizi bekliyor. Alev'i de getirmeni istedi." Onlardan önce ilerledi ve dışarı çıktı. Karşı kaldırım da gözüne ağlayan kadın çarptığında gidip gitmemek arasında geliyordu. Adımları kendisinden bağımsız ona giderken daha yetişemeden gelen taksiyle ayağa kalkıp gitmişti. ............. Lütfen oylarınızı ve yorumlarınızı eksik etmeyin. |
0% |