Yeni Üyelik
1.
Bölüm

Giriş

@ayisigi__

 

 

~GİRİŞ~

 

 

Zihnim boşalmış gibi hissediyordum. Her şeyden bağımsız ve uzakta gibiydim. Odama birilerinin girip çıktığını hissediyor ama tepki veremiyordum. Boş beyaz tavanı izlemek saatlerdir yaptığım şeydi. Canım yanıyor ama konuşamıyordum. Hayatımın hepsi üst üstte gelmiş gibi çıkarı ve gideri yoktu. Bana seslenen kadına boş gözlerle bakıp ne dediğini anlamaya çalışmaya çalışıyordum. Uğultudan farklı bir ses algılayamıyordum. Siyahi kadını anlamayacağımı fark ettiğimde gözlerim yine tavanı bulmuştu. Bedenim birden bire irkildiğinde kendime gelmiş gibiydim. Uyuşan uzuvlarım kaç saattir bu şekildeydi bilmiyordum. Yorgun argın doğrulttuğum vücudumu yattığım yatağımdan kaldırıp ufak adımlarla lavaboya girmiştim. Her ilacın ardından uyuşan bedenimi bir kez daha yataktan kaldırmayı başarmıştım. Lavabo da fanyansa yansıyan görüntümü izledim bir müddet. Ayna gibi olarak kullandığım bu duvarlar şekilsiz görüntümü gözler önüne seriyordu. Kalınlaşan belim ve bacağım her kilo artışının ardından üzerimde ki hastane kıyafetinin değişimine uğruyordu. Küçük bedenlerle başlayan sayı gittikçe yukarı doğru tırmanıyor ve beni şişmanlatıyordu. Eski halimden eser kalmayan yeni bene bakarken yüzümde olan tombulluk beni mutlu etmiyordu. Tam aksine hüzünle boğulmama neden oluyordu. İlaçlar yüzünden ödemler oluşmuş her tarafım şiş içindeydi. Her gün bıkmadan halim kalmasa bile bu aynalı fayanstan kendimi izliyor ve ağlıyordum. Bugün ağlayasım yoktu.

 

 

 

Bir zamanlar bakımlı ve güzel bir fiziğe sahiptim, şimdi ise kalınlaşmış vücudum orantısız olmuştu. Bu duvarlı fayanslar olmasa bile ağırlaştığımı hissediyordum. Tıklatılan kapının ardından seslenen hasta bakıcının sözünü dinleyerek çıktım odadan. Aynı yavaş adımlarla yatağıma geçip oturdum.

 

 

 

Sonbaharın ilk gününde ya da ortalarındaydık. Pek emin değildim. Dışarda baktığımda gördüğüm yağmur taneleri bunu gösteriyordu. İlk yağan yağmurdu. Cama vuran her damla minik minik sesler çıkartırken, gri ve puslu gökyüzünü izlemeye başladım hep olduğu gibi.

 

 

 

"Alev Hanım eğer iyiyseniz sizinle görüşmek isteyen bir beyefendi var. İçeri almamı ister misiniz?" Diyen hasta bakıcıma boş gözlerle baktım. Gelmesin desem sanki gelmeyeceklerdi. Tam da tahmin ettiğim gibi daha benim onayımı beklemeyen yabancı misafir kapıyı gıcırdatarak içeri girdi. Derin bir nefes alıp kafamı öne eğdim. Yaklaşan adım sesleri eşitsizdi. İki kişi olmaları muhtemeldi. Adımlar yanıma yaklaşır yaklaşmaz duraksadı. Yabancı adamın konuşmasını bekliyordum. Kendini tanıtmasını... Ona kafa yoramayacak kadar düşüncelerimi toparlayamıyordum.

 

 

 

"Alev." İsmim dudaklarından döküldüğünde eğdiğim kafamı yukarı kaldırdım ve açık kahve gözleriyle buluştum. Gözlerimde ne gördü bilmiyorum ama kaşlarını çatmıştı. Arkamda olan kadına gözlerini diktiğinde, cevap bekler gibiydi.

 

 

"Biraz önce sinir krizi geçirdi de ondan böyle sakin ve uysal." Mahcup sesinde elinden gelen bir şey olmadığını söyleyen bir tını vardı.

 

 

"Kriz geçirse bile iğne vurulmamasını söylemiştim!" Gür sesi sessizliğin içinde yankı yaptığında, çekmediğim bakışlarımı yüzünde sabitledim. Kirli sakallı esmer bir adamdı. Kuruyan boğazım konuşurken acısa bile bir kaç cümle kurdum. Çünkü burada neden olduğunu biliyordum. O da herkes gibi benim peşimdeydi.

 

 

 

"Neden burada olduğunu tahmin edebiliyorum. Yeter ki beni burdan kurtar, her şeyi kabul ediyorum." Mırıltılı sesimi duyduğunda bana döndü. Daha fazlasına lüzum görmediğim için yatağıma uzandım ve yüzümü onlardan çevirdim. Yeter ki bu tımarhaneden beni kurtarsınlardı, canımı vermeye de razıydım ben. Farklı bir yola girdiğimi hissediyor ama kabulleniyordum da. Uyuşan göz kapaklarım uykuya yenik düştü.

 

 

 

Loading...
0%