

Bölüm 1: Geç kalma overthinki
Sabah gözümü o iğrenç alarm sesiyle açtığımda ‘Saat kaç ki?’ diye söylene söylene yatağımdan doğrulmuştum ki saati görmemle gözlerimi hızla açmam bir oldu.
Şaka mıydı bu? Ben cidden alarmı bu kadar ertelemiş miydim?
Aynı tonlarda söylene söylene banyoya gidip yarım yamalak yüzümü yıkadım,en azından insan içine çıkabilirdim artık.
Odama, daha doğrusu odamıza,ablamla ortak kullandığım odama geri dönüp okul formamı aradım.Neyseki ablam sabah erkenden gitmişti.
Ama okul formam ortalarda gözükmüyordu. Allah bilir nereye tıkmıştım,zaten geç kaldığım günler her şey sanki ekstra ters gidiyordu.
Neyseki b -12’nin bile unutturamadığı formamın yerini hatırladım ve bugün bordo sweat olan formamı giymeye karar verdim, aslına bakarsanız diğeri henüz ütülenmemişti ama bu sadece küçük bir detay.
Saçımı hızlıca topuz yaparken bir taraftan da ilk dersin kime olduğunu hatırlamaya çalışıyordum.
Çekmecemi karşıtırıp bonemi ararken dersin matematik olduğunu hatırladım, üstelik matematikçi geç kalan öğrencilere ayrı takıntısı olan bir hocaydı.
Bende tam olarak o kategoriden geç kalmak üzereydim ve karman çorman ettiğim çekmecede bonem yoktu.
Neyseki ne zaman işe yarasa kaybolan bonemi, iki adım geriye gidince ayağımın dibinde buldum.
Ne dağınıklığı canım,ben dağınık değilim ki sadece düzen anlayışımız farklı.
Herşeyinin her yerde olmasına da bir kalıp buldun ya,bravo ayakta alkışlıyorum (iç ses)
İç sesim annemmiş gibi rol keserken ona hiç cevap vermeden çantama üç beş kitap tıktım, Allah ne verdiyse artık.
Elimde tuttuğum siyah penye şalın varlığını fark eder etmez hemen aynanın karşısına geçtim,şalımı yaparken hocanın diyeceklerini kafamda hesapladım,hiç olmazsa iki üç dakika ders kaynar,o da sınıftakilere kıyağım olsun.
Hiçbir şeyi tam anlamıyla kontrol etmeden ‘amaan’ diyerek siyah sırt çantamı alıp merdivenlerden evin alt katına indim.
Bir şey unuttuğumdan emindim ama ne olduğu hakkında hiçbir fikrim yoktu.
Dış kapıya doğru giderken mutfağın yanından geçtiğim sırada kaçamak bir bakış atıp duygulandım.
Ah be Ceren.. öğle yemeğine kadar idare et artık..
Yemek yemek de hobilerim arasında olunca normal insanlara göre bir tık daha fazla aç olabilirim..
Konverstlerimi giyince okuluma doğru koşmaya başladım, bazı günler minibüse de biniyordum ama şimdi minibüs bekleyene kadar okula doğru koşmak daha mantıklıydı.Ya da benim mantığım ters çalışıyor olabilir.
Üstelik koşarken iki adımda bir açılan sevgili bağcıklarımı unutmuştum,hemen kenarda durup bağlamaya çalıştıysam da stresli zamanlarda olduğu gibi bağlayamadım.
Sallamasyon,gene bozulacağından emin bir şekilde,ipleri birbirine dolayarak ciddi anlamda hızlı bir şekilde koşmaya devam ettim.
Ne demiş atalarımız,bozuk alarmın cezasını ayaklar çekmemiş..
O söz öyle değildi sanki ama (iç ses)
Dört nala geldiğim yol nihayet bittiğinde ne halde okulun katlarını çıktım hatırlamıyorum, sınıfın kapısına geldiğimde nefesimi düzenledim ve kapıyı çalıp içeri girdim.
“Gel.”
“Geç kaldığım için ÇOK özür dilerim hocam uyyakalmışım da..” dedim mahcubiyet katmaya çalıştığım sesimle.
Tam hocanın diyeceklerine odaklanırken kafamda o mistik şarkı çalmaya başladı
Uyyakaldımm Dım Dım dım dım Uyyakaldımm Dım Dım dım... ve oynayan kediler...
Gülmemek için kendimi zor tutarken hocayı dinlemeye başladım.
“Al işte bak evladım! Sen geç kaldın, noldu? Tüm sınıfın dikkati dağıldı, odak bozuldu,şimdi ne yapıcan?Sırana geçicen,sonra nolucak?Çok ses çıkacak. Kızım bakın,hepiniz böyle yapıyorsunuz sizin yüzünüzden ders kaynıyor, aha bak işte! Al üç dakika olmuş bile çabuk geç otur ve dersi dinle!”
Reis sakin (iç ses)
Hocam bir nefes mi alsanız demek yerine “Tamam hocam haklısınız bir daha olmayacak.” Deyip sırama doğru yürüdüm.
“İyi de çocuğum yapmayın böyle şeyler bende sevmiyorum ki size kızmayı ..” dedi matematik hocası ezilip büzülerek,sanki az önce konuşan o değilmiş gibi.
“Biz alıştık artık hocam şaşırmıyoruz.” Diyen Gökhan her zamanki gibi formunda bir şekilde laflara atlıyordu.
Bakışmalar eşliğinde yerime otururken bana gıcık gıcık bakan Ayline ondan daha gıcık bakışlarımı füze gibi gönderdim ve sırama yayıldım.Yanımdaki Tuanaya göre oldukça dağınık kalıyorum, kız o kadar sistematik ve düzenli ki..
“Bir gün toparlancağına inancım hala tam.” Diye fısıldayan Tuana,bir taraftan da tahtayı defterine geçiriyordu,ha evet defter tutmak konusunda oldukça fazla eksiğim olduğundan,sınav zamanı az peşinde gezmiyorum Tuananın,ama olsun ballı çöreğim bacısına iki notu çok görmüyor.
“Sayfa kaçtayız?” diye sordum sıranın altından matematik kitabımı çıkarırken.
“Yeni başladık,42. Sayfa ikinci paragrafın sonunda kaldık, sonra hoca tahtayı yazmaya başladı.Bu arada günaydın.” Diye fısıldadı Tuana da ful odak hocaya bakarken.
“Günaydın, teşekkür ederim,hemen açıyorum.” Dedim gülerek fısıltıyla.
Kitapta bahsettiği yeri açtım,hoca tam da o konuyu anlatıyordu.Bende tahtaya odaklamaya çalıştım.Ne kadar olursa tabi..
Her şeyi anladım da o x neden oraya alındı (iç ses)
“Anlaşıldı değil mi? Şimdi bunları defterinize yazın beş dakikanız var.” Dedi tahta kalemi yerine koyan matematik hocası, ben tahta ile ümitsizce bakışırken.
Tamam..Halledilebilir...
Yani umarım.
Defterimi açıp başlığı yazarken Tuana önüme yuvarlanmış bir kağıt attı.
Ben sana anlatırım merak etme çok kolay bir konu hemen anlarsın! : ) <3
Yüzüne yerleşen sırıtışa engel olamadım, ballı turtam gene ekmeğindeydi.
Hemen buruşuk kağıdın arkasına gözlerimden kalpler fışkırarak bir şeyler karaladım.
Her zamanki gibi nasıl teşekkür edeceğimi bilemiyorum,iyi ki varsın my shayla <3
Kalp çiçek kalp ✿ ♡ 𖤐
Tahtayı defterime geçirirken Tuana notumu okudu ve o güven veren gülümsemelerinden birini yaptı.
“Siliyorum gençler.” Dedi hoca tahtanın önüne geçerken,bende son cümlelerimi yazıyordum.
“Hocam,hocam nolur..İki dakika daha..” dedi Hilal çaresizce duvar kenarı arka sıralardan.
“Maalesef Hilal,yazan arkadaşlarından alırsın teneffüste,yeteri kadar geri kaldık zaten konulardan.” Dedi yalnızca iki gün okula gelemeyen matematik hocası tahtayı silerken.
“Tamam hocam.” Diye fısıltıyla karışık bir ses yükseldi Hilalin sırasından, ardından gelen oflama o notları asla almayacağının bir göstergesiydi.
“Şimdi,bu soruyu kim çözmek ister?” dedi matematik hocası hızlıca tahtaya yazdığı soruya gururla bakarak sonra da sınıfa göz gezdirdi.
Olabildiğince sıramın içinde büzüşmeye çalıştım,neyse ki her zamanki gibi Kübra el kaldırdı.
“Kübra,gel kızım.” Dedi hoca yüzünde hiçbir şaşırma emaresi göstermeden,hatta zaten bunu bekliyormuş gibi bir hali vardı.
Kübra tahtaya çıkınca hoca ona sesli çözmesini söyledi.Kübra sakince ama bize hiç bakmadan hızlıca soruyu çözüp hoca doğru der demez yerine oturdu.
Şu kız kadar olamadık.. (iç ses)
Şu kız dediğin Kübra günde en az üç saat çalışıyordur bahse girerim, üstelik her denemede birinci.
“Pekala,istediğiniz kadar saklanın,eninde sonunda bu sorularla yüzleşmek zorundasınız.” Dedi soru yazmaya başlayan matematik hocası.
Yazdıktan sonra da “Evet şimdi kim çözmek ister,bu seferki sorumuz daha zor.” Dedi gözünü sınıfta gezdirirken.
Ama kimseden çıt çıkmıyordu,Tuananın bile kafasından çözmeye çalıştığına emindim.
Hoca tam ağzını açacaktı ki Kuzey el kaldırdı.
“Gel oğlum.” Dedi hoca Kübradan başka birinin çıkmasına sevinerek ve Kuzey tahtaya kalktı.
Soruyu bırakın konuyu bile gram anlamamıştım o yüzden hoca beni seçmediği için mutluluktan halay bile çekebilirdim şuan.
Hoca merakla Kuzeyi izlerken Kuzey sessizce soruyu çözmüştü bile.
Ne ara çözdü! (İç ses)
Hoca şaşırmış olacak ki “Erez arkadaşınızı tebrik ederim,zor bir soruydu, oldukça hızlı çözdü.Erezcim arkadaşlarına anlatırmısın nasıl yaptığını?” dedi zorlayıcı bir ses tonuyla.
Erezse aynı umursamazlıkla olabildiğince sade bir şekilde soruyu anlatıp sırasına oturdu.
Ya o kötü bir anlatıcıydı,ya da ben gerizekalıydım.
Muhtemelen ikinci olabilir (iç ses)
Ne münasebet, anlatmayı becermiyorsa benim suçum ne?
“Üçüncü soruyu hemen yazacağım,zil çalmadan önce kim çözmek ister hemen tahtaya gelsin.” Dedi hoca tahtayı silip aceleyle soru yazmaya çalışırken.
İki sorudan sonra konuyu pekiştirmiş olan Tuana el kaldırdı.
“Tuana, çabuk gel kızım.” Dedi rahatlayan hoca, soruyu bitirip masasının yanına geçti.
Tuana tahtaya kalktı ve yedi saniye soruya baktıktan sonra hızlıca çözmeye başladı.
“Bize nasıl çözdüğünü anlatır mısın?” diyen hocanın sesi zile karıştı,herkes bir anda toparlanmaya başladı.
“Durun!Soru bitsin, öyle çıkacaksınız!” dedi hoca yüksek bir sesle,sonra da Tuanaya dönüp anlatması için işaret verdi.
Tuana oldukça kısa ve mantıksal bir şekilde soruyu açıklarken kimsenin aslında onu dinlemediğini de farkındaydı.
“Şimdi çıkabilirsiniz.” Dedi hoca burnundan soluyarak çantasını toplarken, böylece herkes ayaklandı.
Ben ayağa kalktığım sırada, sırasına dönen Tuanayla kendimize özgü selamlaşmamızı yaptık.
“Bir gün de geç kalma be abisi.” Dedi sırasından kalkmış bizim yanımızdan geçen Baran.
“O biraz zor işte.” Dedim gülerek,bilerek geç kalmıyorum gerçekten,illa bir şey çıkıyor.
“Cerenn, topla şurayı.”dedi Tuana kitaplarımı bana doğru ittirerek, arkasından da o sihirli sözcüğü söyledi.
“Lütfen.”
“Off,evde ablam,burda sen,benim de dağınık olmaya hakkım yok mu ya?”dedim gülerek kitaplarımı toparlarken.
“Bu dağınık olmayan halinse ne bileyim.”diye atlayan Ayline cevap yetiştirmek yerine sıramı topladım.Ben o dağınıklığı onun kafasında uygulamalı olarak gösterirdim de,neyse.
Sıranın toplayınca Tuanaya dönüp “Çok acıktım ya,kantine gidelim mi?” diye sordum.
Neticede kahvaltı yapmamıştım,daha da önemlisi kakaolu sütümü içmemiştim!
Devlet meselesi tabi (iç ses)
Kol saatine bakıp “İstiyorsan gidelim ama tekrar zilin çalmasına 2 dakika 30 saniye var.” Diyen Tuana bütün hayallerimi yıkmıştı.
Dakik arkadaş sorunsalı (iç ses)
Sorun değil o avantaj bi kere!
“Tamam,o zaman diğer teneffüste gideriz,bi ders daha dayanırım artık.” Dedim tekrar sırama otururken dramatik bir eda ile.
Ama bacım bile nazımı çekmezse kim çeker..
“Şimdiki ders ne gençlik ?” diye sordu bahçeden sınıfa yeni giren Emre, sırasına doğru giderken.
“Edebiyat,ödev vardı.” Dedi Kübra başını çözdüğü testten kaldırmadan.
Ödev mi vardı?
Tamam... Lütfen ödevini yapmış ol.. (iç ses)
Hatırladım! Dün akşam deftere yazdığımız ödev!
“Hani şu deftere yazacağımızdı değil mi?” diye sordum korkuyla Kübraya.
“Evet.” Diyen sesi zile karışırken içim ferahlamıştı.
Dün özene bezene yapmıştım ödevimi,tarihte bir ilk!
Edebiyat hocası da sözlüye takıntılı kadın,ödev yapmadığımız için aldığımız bir eksiden on puan kırıyor.Neyse,ben yaptığım için rahatım, sözlüme yüksek girer artık.
Ben edebiyat kitabımı ararken hoca geldi,her zaman öğretmenler zilini beklemeye zahmet etmeden zil çalar çalmaz derse girerdi.
“Günaydın gençler.” Dedi hoca bize başıyla selam vererek, öğretmenler masasına otururken.
Dosyasından o malum kağıtları çıkarırken “Ödevler hazır mı bakalım?Bugün kime eksi vereyim?” diye eklemeyi de ihmal etmedi.
“Bence bugün kimse almaz.” Diyen Kübraya kimse şaşırmadı, hayatımda bir kere olsun şu kızın ödevini yapmadığını görmedim.
Hoca cam kenarından başlayarak ödevleri kontrol etmeye başladı.
“Aferim Ege,bir artı atıyorum..Bravo Erez ve Baran,size de bir artı.Bunlar sözlüye işleyecek biliyorsunuz.”
“Bende bir artı bekliyorum hocam.” Dedi sırası gelen Gökhan sırıtarak,iki saniye önce ödevi zar zor yetiştiren kendisi değilmişçesine.
“Aferim Gökhan, şaşırtıyorsun beni,sana da bir artı.”
Hoca herkesin sırasına gelip ödevini kontrol ederken ben de defterimi arıyordum.
Ama neredeydi?
Sıramın altında mıydı ya da çantamın hangi köşesindeydi?
Yoksa...yapmamış mıydım..
Yok ya yapmıştın ( iç ses)
“Evett Cerencim aç bakalım ödevini.” Diyen hocanın dibimde cellatım gibi dikilmesi beklediğim bir şey değildi.
“Tabi hocam,hemen açayım.” Derken gerginliği bütün hücrelerimde hissediyordum.
Çantamı açıp edebiyat defterimi bulmaya çalıştım, matematik kitabımın arkasında baktım,yoktu.Dosyalarımın arkasına baktım, orda da yoktu.
Oysa yaptığımdan çok emindim,bunadım mı ne?Nereye koydum ben bu ödevi?
“Cerencim!?” diyen edebiyat hocası iki saniye sonra bana dalıcakmış gibi bakıyordu.
Gelme üstüme katil! (İç ses)
Şuanda popüler sesleri araya sıkıştırmanın hiç sırası değil iç ses..
Arkadaşlar şuan şakanın sırası değil!Şuan şakanın sırası değil, hiç değil! (İç ses)
İç sesimi yok sayarak yutkundum ve hocaya döndüm.
“Hocam şey...”
AGHH...
Akşam yaptıktan sonra,sabah alması kolay olur diye masamın üstüne koymuştum.
Geç kalmam ihtimaller dahilinde değildi tabi..
“Yapmadın değil mi?”
“Hocam..aslında yapmıştım ama..sabah alırım diye masamın üstüne koymuştum, çantama koymayı unuttum..”
“Kaç yıllık öğretmenim, böyle bahaneleri yiyeceğimi düşünmüyorsun herhalde.”
“Ama hocam gerçekten-"
“Tuana,sıra sende,aç ödevini,ben de Cerene bir EKSİ vereyim.”
“Ah be pıtırcık ödevi unutmanın günü müydü?” Diye bir fısıltı yükseldi Gökhan’ın sırasından.
Ümitsiz bakışlarımla ‘maalesef’ dedim ona doğru.
Hani ödevimi yapmamış olsam bu kadar canım acımazdı,gitti emeklerim çöpe..Normalde kafama pek takmam ama edebiyat hocası her eksiden on puan kırdığı için ister istemez sinirim bozuldu.
Tabii canım konunun başarısızlığınla hiç alakası yok tabii (iç ses )
Yok tabi sen bi sus ayrıca.
Hoca herkesin ödevini kontrol ettikten sonra tahtaya geçip konuyu anlatmaya başladı.
Oysa ben çoktan hayal kurmaya başlamıştım.
Ya da overthink yapmaya, artık herneyse..
...
Selamünaleyküm <3
Düzenlenmiş bölümü nasıl buldunuz?
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 2.74k Okunma |
465 Oy |
0 Takip |
24 Bölümlü Kitap |