

Selamün aleyküm ✨🦋
Yorum ve oy bekliyorum lütfen 🌝
...
Bölüm 18:Mağaramda mutluyum.
...
~Kuzey Erez Arsal
Siz: Ben çıkıyorum anne, akşam da gitar kursundakilerle takılacağız geç gelirim.
Annem:Ne kadar istemesem de gideceksin değil mi?
Siz:Konuştuk bunları anne,neden motor istediğimi biliyorsun,araba kullananam.
...
Altıma geniş bir kot üstüme oversize gri sweat giyip anahtarımı alarak hızla evden çıktım.

Merdivenleri inerken bir taraftan da Melih abinin mesajına cevap vermeye çalışıyordum.
Melih abi K.D: Hayırdır koçum bayadır yoksun?
Melih abi K.D: Bir sıkıntı yok dimi yoksa boksu mu bıraktın
Siz: Yok abi bende sana yazacaktım, ehliyet kursum var da benim uzun bir süre katılamayacağım gibi
Siz: Bokstan vazgeçmem ben abi,o benim herşeyim.
*Bu mesajı sildiniz*
Apartmandan çıkınca aynı hızla yürümeye başladım.Dün gece çok fazla yağmur yağdığı için yerler ıslaktı ama güneş kendini hafif hafif göstermeye başlamıştı.
Gene de yürüyerek gitmek en iyisi diye düşündüm, çoğu zaman yürümeyi seviyordum.
Kulaklığımı takıp ehliyet kursuma yürümeye başladım.Nihayet hayalini kurduğum motoruma kavuşmama çok az kalmıştı.
Okula bir yıl geç başladığım için bizimkilerden bir yaş büyüktüm, bu yıl 18 olduğum için kursa başlamıştım.Bir an önce motor ehliyetimi alıp özgürlüğüme kavuşmak istiyordum.
Annem her ne kadar istemese de kabul etmek zorunda kalmıştı,annem bir çok şeyi istemezdi ki.
O hep beni kendi küçük fanusuna kapatmak istedi,oysa ben her zaman özgür ve aykırı biri oldum.
Düşüncelerim arasındayken kursa varmıştım bile, neyseki bugün son teorik dersimizi alacaktık.Motora binmek muhtemelen benim için bir kaçış yöntemi daha olacaktı.
Kapıdan içeri girip arka sıralardan birine oturduğumda her zamanki gibi beni Aras karşıladı.
“Naber Erez?” dedi ‘çak’ sesi eşliğinde el sıkışırken.
Samimi bir el sıkışmasıydı,hatta biraz arkadaşça,en azından annemle babamın sıkıcı yemeklerinde tokalaşmak zorunda kaldığım kadar resmi değildi.
“İyidir senden?” diye sordum çantamdan deftermi çıkarırken.
“İyi ya, aynı işte devam.” Dedi umursamaz bir tavırla elindeki kalemle oynarken.
Samimiydi Aras,yanında rahat edeceğiniz türden biriydi.
Kursun ilk günü bir yanlış anlaşılma ile tanışmıştık onunla, hayatı çok takmayan biriydi,ailesiyle arası bozuktu.
“Gene not tutacaksın değil mi?” dedi gülerek.
“Evet, diğer türlü pek ezberlemeye vaktim olmuyor.” Dedim bende gülerek.
Bir anda sessizleşti ve“Okul mu yoruyor?” Diye sordu sakince.
Tahminimce 19-20 yaşlarındaydı ve liseyi açıktan okurken meslek öğrendiğini söylemişti, üniversiteye de başlamamıştı.
Acaba okul onun içinde kalan şeylerden biri miydi?
Bazen düşünmüyorduk ama bizim zaten sahip olduğumuz imkanlar başkalarının en büyük hayali oluyordu.
“Yok ya..Yani dersler falan yoğun ama, idare ediyorum.” Dedim bende sessizce.
Gözlerimi tamamen Arasın beden diline odaklamıştım,ne hissettiğini anlamaya çalışıyordum.
Ama bir anda tekrar umursamaz bir tavırla gülerek “Okulun popüler çocuğu falan mısın yoksa?” Dedi şakayla karışık.
“Yok ya,ben genelde kenarda sessizce duran oluyorum,insanlar benimle tanışmadan önce çok soğuk biri olduğumu sanıyorlar.”
“Belki birini tamamen tanımadan önce şüpheyle mesafeli yaklaşıyorsundur,birini gerçekten sevince onun gerçek seni tanımasına izin veriyorsundur.” Dedi ciddiyetle.
Sahiden gerçek beni kim tanıyordu?
Sonra bir anda tekrar gülerek konuşmaya başladı, uzun süre ciddi kalmayı sevmiyor gibiydi, alaycı bir konuşma tarzı vardı.
“Ee? Var mı hayatında biri?”
Şu klişeleşmiş soru..
Hayatımda illa biri mi olması gerekiyordu?
“Yok.” Dedim ciddiyetle.
“Hadi be?Hayatta inanmam.” Dedi alayla bana bakarak.
Sınıf yavaş yavaş dolmaya başlamıştı.
“İlla biri olması gerekmiyor.” Dedim sakince.
“Yakışıklı karizmatik çocuksun olum,genelde böyle tiplerin en az iki kız arkadaşı olur.” Dedi Aras rahatlıkla.
En az iki mi!?
İki kız arkadaş mı?
“Öncelikle iltifatın için sağol Aras, hayatımda biri yok ama neden 2 tane kız arkadaşım olsun?Bir insanı seversen bir insanı seversin dimi?Gözün başkasını görmez hani?” dedim hafif sinirle.
2 kız arkadaş ne ya?
Hangi devirde yaşıyoruz biz?
Ben mağarama dönüyorum.
“Aşık gibi konuşuyorsun.” Dedi Aras gülerek.
Cevap vermedim ona,bu tarz konuların açılması bana hep saçma geliyordu.Konuşulacak konu mu yoktu sanki?
“Ya Erez?Yanlış anlama,o anlamda demedim, kızlar genelde yakışıklı erkekleri sever,senin de maşallahın var,ondan dedim..” diyen Aras hüzünlü gibiydi.
Sesinden yaşanmışlık akıyordu nedense.
“Eğer biri dış görünüş için sevecekse hiç sevmesin daha iyi!” Dedi yan sıralardan biri hışımla.
Bugün hoca gecikmişti sanki.
“Zaten ben odunum biraz, iltifat etmeyi falan beceremiyorum.Mağaramda mutluyum,hayatımda biri yok, mümkünse de olmasın.” Dedim kestirip atarcasına.
“Helal be adamım.” Dedi az önce yan sıradan konuşmaya katılan abi.
“Sağol abi.” Dedim sessizce.
“Bakın gençler,ben geçen ay nişan attım, bakın size abi nasihati-hani o kadar da yaşlı değilim yirmilerimdeyim ama neyse-Biri sizi paranız için yakışıklılığınız için seviyorsa ondan olmaz!” dedi gene aynı abi bolca jest kullanarak.
“İyi de neyimizi sevecekler abi,hem fakiriz hem çirkiniz, öyle iyi bir mesleğimiz de yok.” Dedi Aras gayet normal bir şekilde.
Hadi ama çirkin mi sanıyordu kendini?
Taş gibi çocuktu.
“Çirkin falan değilsin Aras.” Dedim sertçe.
Ama abi beni takmadan Arasa döndü.
“Ruhunu sevecek kardeşim ruhunu!” dedi hararetli bir şekilde masaya eliyle işaretler yaparak.
İçinde bulunduğum durumu sorguladım bir an,hoca gecikmişti bugün,konu saçma sapan bir hal alıyordu.
“Beyler benimki aldattı.” Dedi başka bir abi heyecanla konuya dahil olarak. “Hem yakışıklılığına gelen yaşlanınca napacak.”
“En iysi bekarlık abi,ne uğraşıcan.” Dedi arkadan genç bir çocuk.
Neyseki konu uzamadan hoca sınıfa girdi, kapıyı kapatıp “Tünaydın motor severler, kusura bakmayın geciktim biraz.”dedi bir yandan projeksiyonu açarken.
“Bugün son teorik dersimizi işleyeceğiz.” Derken sunumunu da açmıştı.
“Hocam hep aynı şekilde işliyoruz biraz daha farklı yapsak bu sefer.” Dedi ön sıralardan bir kız.
“Tamam,o zaman bu sefer soru cevap yapalım.”
Hoca projeksiyondaki slaytı değiştirirken arka sıradaki genç çocuk “Az muhabbet etseydik yaa.” Dedi.
Bunu duyan hoca sınıfa dönerek “Son teorik dersiniz motor severler,genel bir tekrar yapalım sonra da mini bir deneme çözelim, sınava getirilecek belgeleri geçen ders konuşmuştuk.” Dedi ve ekledi “Bu ders daha rahat geçecek merak etmeyin, sohbet havasında yapacağım.”
Defterimi açıp bir kaç pratik bilgiyi tekar etmeye başladım,bu sırada hoca da projeksiyonda ‘trafik güvenliği’ slaytını tekrar ediyordu.
“Kavşaklarda çok dikkat etmelisiniz, motor kazalarının %60’ı hız sınırına uymamaktan kaynaklanıyor.”
“Hocam izninizle buraya tam uyan bir anım var, anlatayım da arkadaşlara da tecrübe olsun.” Dedi az önce aldatıldığını söyleyen abi.
“İyi anlat bakalım.” Dedi hoca gülerek.
Üzerimizde son ders rahatlığı vardı.
“Hocam şimdi bir zamanlar bizim mahallede Fırat abi vardı,hocam adamın bir motoru vardı off efsane bir şeydi o zamanlar.Neyse iste bana da verdi bir gün o zamanlar da 15 ya varım ya yokum.Aldım motoru bir viraj vardı bizim mahallenin girişinde oralarda falan sürüyorum tabi hızlı hızlı..”
“15 yaşında kaç kiloluk motoru nasıl taşıdın?” dedi orta yaşlı abilerden biri
“Ya abi zaten motor genç işi,hem güçlü kaslı bişeydim o zamanlar.”
“15 yaşında? Güçlü kaslı bişey?” Deyip güldü ön sıralardan bir kız.
“Genç işi falan ayıp oluyor ama,motor sevdasının yaşı yok değil mi hocam?” Dedi 40’lı yaşlardaki bir abi.
“Tabi yok, yıllarca devam eder bu sevda.” Dedi kenara yaslanmış muhabbeti dinleyen hoca.
“İşte gerçek aşk motor hocam,bende aldatıldım bir ara da neyse..İşte o zamanlar bir hızlı gidiyorum bir hızlı gidiyorum,dan, tosladım kocaman bir ağaca.”
“Ay motora bişey olmadı dimi?”
“Kardeşim sence önemli olan o mu?!”
“E Fırat abinin emanet sonuçta.”
“Ck.ck.Neyse,kafamda bir hafta şişlikle gezdim.”
Hepimiz gülerken hoca “İşte böyle şeyler yaşamamak için hız sınırına uyun,ama siz gene de 16 yaşını doldurmadan ehliyetsiz kimseyi bindirmeyin.” Dedi tekrar anlatma pozisyonuna geçerek.
“O değilde motora noldu abi?”
“Kardeşim benden çok motoru düşündünüz ha!” deyince hepimiz gülmeye başladık.
Önümdeki deftere bakarak gülüyordum,defterin yanındaki telefonumun ekranında bir isim belirdi.
Yelda arıyor...
Neyseki telefonum sessizdeydi ben ekranı kapatıp Yeldaya mesaj atarken hoca tekrar bir şeyler anlatmaya başlamıştı,tekrardan sohbet eşliğinde ders yapılıyordu.
Siz:Yelda şuan açamam.
Siz:Müsait değilim.
Siz:Önemli bir şey değil dimi bir sorun falan yok?
Yelda çevrimiçi.
Yalda yazıyor..
Yelda:Yok sorun yok, önemli bir şey konuşmak istiyorum da senle.
Yelda: Müsait olunca geri döner misin?
Siz:Tamam en kısa zamanda.
“Önemli biri sanırım?” Dedi Aras.
“Yo..Yani yok.Önemli bir şey değil.” Dedim sessizce.
Bu sırada hoca motor bakımına geçmişti,10 dakika sonra küçük bir mola verildi.
Arasla bende çaylarımızı alıp köşemize geri döndük, molalarda genelde güzel bir sohbet ortamı oluyordu.
“Ee abi sen nasıl aldatıldın anlat bari.” Dedi kenardaki genç çocuk bizim meşhur abiye.
“Ne sen sor ne ben söyleyeyim abicim.” Dedi çayından yudum alan dertli abi.
“Gençlik güzel şey, kıymetini bilin, keşke benim de o yaşlarda motorum olsaydı.” Dedi 40’lı yaşlardaki abi.
O sırada kıvırcık turuncu saçlı bir kız bizim sıralara doğru geldi, daha çok Arasla benim tarafıma doğru.
Diğer abileri es geçerek “Selam,Gamze ben.” Diye Arasa doğru elini uzattı ve el sıkıştılar.
“Aras bende,memnun oldum.”
Umarım bana da elini uzatmaz diye geçirdim içimden.
Temastan nefret ediyorum.
“Selam?Gamze ben..”
Ve evet tahmin ettiğim gibi bana da elini uzatmıştı.
“Erez bende.” Dedim uzattığı elini es geçerek, gözlerim defterimde oyalanırken.
Eli bir süre öylece havada kaldı,sonra Arasla sohbet etmeye başladılar.Bense sessizce çayımı yudumlarken defterime bakıyordum,ama aklımda Yelda vardı, önemli ne konuşacaktı ki?
Düşüncelerimi bölen mesaj sesi ile telefonumu aldım, gitar kursundakilerdi.
2 yıl önce gitmiştim kursa,ordan beri bağımız kopmamıştı arada bir takılıyorduk.
Kafamız akustik 🎸
Yiğit: Bulusyoruz dimi bu aksam gencler
Alperen: oo beni eklemissiniz nihayet Bora bey
Bora:Her bulusmaya geliyodun napayım
Alperen: Böyle lafıma gelirsin kopeek
Bora:olm bak git zaten iki gündür guruptasın,kuzen muzen dinlemem atarım valla
Yiğit:Tamam reis sakin
Oğuz:Noluyoruz gençlik
Siz:Sahilde mi her zamanki gibi
Yiğit: evet gitarları da alın
Bora:Oo konser mi veriyoruz
Alperen:Ben gitarın teli oluyorum herhalde
Bora; Vokalist olmayacağına göre?
Siz: Alperenin gitarı yok muydu
Alperen: Benim ne zaman gitarım oldu Erez?Aranıza bile yeni girdim!
Yiğit:Sende boş boş takılırsın işte
Oğuz:Kaçta buluşuyoruz?
Yiğit: Herkes gün batımında sahilde olsun
Siz: Benim akşam halı saha var ama
Siz:Yetişmeye çalışırım
Oğuz:Tamam bekleriz hadi iyi maçlar sana
Oğuza cevap yazacağım sırada hoca tekrar geldi ve bu sefer de ilk yardım kısmını tekrar etmeye başladı.
Defterimle bakışıp durdum ve aklımı bir türlü derse veremedim.
***
Kurstan çıkınca ilk işim Yeldayı aramak oldu,iki kez çaldıktan sonra aramayı açtı.
“Alo?Yelda?”
“Erez, bugün müsait misin, kısa da olsa görüşebilir miyiz?”
Sıkıntılı bir nefes vererek kol saatime baktım.Burdan hemen halı sahaya geçecektim ordan da eve gidip duş aldıktan sonra gitarımla beraber sahile, bizimkilerin yanına, inmeyi planlıyordum.
“Yani şey, bugün biraz yoğunum ama çok acilse antrenmandan sonra görüşebiliriz.”
“Tamam,tamam harika.Yok acil bir şey değil ama hazır seni bulmuşken halledelim,sen sahanın konumunu at biz geliriz.”
“Siz mi?Siz kimsiniz Yelda?”
“Ya Selma işte, geçen tanıştırdım ya sizi zaten o yüzden bugün görüşmemiz lazım.”
“Yelda ben ist-”
“Orda görüşürüz, sana iyi antrenmanlar.”
Yelda beni dinlemeden yüzüme kapatmıştı, artık buna bir dur demem gerekiyordu.
Yelda kırılmasın diye uğraşırken her seferinde kendimi saçma sapan şeylerin içinde buluyordum.
En yakın zamanda Yeldaya bunları söylemeye karar verdim,sırf o kırılmasın diye arkadaşlarıyla da konuşmak zorunda değildim.
Neyseki her zaman kullandığım halı saha değildi bugünkü, böylece kimse yerimi bilemeyecekti.
İçimdeki öfkeyi boşaltabilmek adına futbol antrenmanımın olduğu halı sahaya giden bir minibüse bindim.
Motorum olunca bütün bu minibüs sefaletinden kurtulacaktım.
***
Antrenman bitince kenara geçip,soluklandım.Mataramdan su içerken telefonum çaldı.
Arayan tahmin ettiğim gibi Yeldaydı.
“Alo?Erez?”
“Efendim Yelda?”
“Sesi çok iyi lan-Sussana Selma!-Erez biz geldik, içeri gelelim mi?”
Arkadan gelen sesi yanlış duyduğumu umarak cevapladım;
“Yok,gerek yok, çıkıyorum ben şimdi.”
Konuşmayı sonlandırıp eşyalarımı topladım ve sahadan çıktım.
Yelda yanında bir kızla kenarda bekliyordu.Sanırım geçen sefer beni tanıştırdığı kızdı, hatırlayamadım çok dikkat etmemiştim.
“Erez?” dedi uzaktan ben miyim diye seçmeye çalışırken.
“Efendim?”dedim yanlarına gelince.
“He evet,hoşgeldin Erez,bak bu Selma,tanışmıştınız zaten.” Diyen Yelda eliyle yanındaki kızı işaret etti.
Kısacık bir an kıza baktım,ilk izlenimlere inanırım ve bu kızda bir şeyler olduğuna emindim.
Gözleri bile tuhaf bakıyordu, yüzünde sinsi bir ifade vardı.Oysa gayet normal bir şekilde gülümsüyordu,uzun kahverengi saçları vardı,kendinden emin gözüküyordu.
Sezgilerime her zaman güvenirdim.
Kafede bu kıza o kadar dikkat etmemiştim,o yüzden hiçbir şey hatırlamıyordum.
“Hatırlayamadım.” Dedim gözlerim yerde oyalanırken.
Yelda şaşkınca bana bakarken, yanındaki kız sinir bozucu bir kahkaha atarak “Hafızan pek güçlü değil sanırım.” Dedi.
Hayır hafızam oldukça güçlü,sadece sen ilgimi çekmedin.
Gereksiz detayları aklımda tutmuyorum.
“Kafede tanışmıştınız ama...” Diyen Yeldayı duymazdan geldi kız ve bana elini uzattı.
“Tekrar tanışalım o zaman,Selma ben.”
O eli asla tutmam.
“Erez bende.” Dedim gözlerim hala yerde dolanırken,ellerim anternamdan sonra formamın üzerine geçirdiğim kapşonumun cebindeyken.
Eli hala havada kalırken Yelda gerginliği hissediyor gibiydi.
“Erez temastan hoşlanmaz.” Dedi kısaca.
Selma gülerek “Yobaz mısın sende?” Dedi.
“Ne?!” dedim bir anda gözlerimi yerden çekerek sertçe. “Ne yobazı?!”
Demek ki Ceren gerçekten haklıydı.
Dini hassasiyetimden dolayı değildi bu hareketim,ama ona bile yobaz etiketi yapıştırmışlardı.
Kendi sınırlarını çizen birine yobaz diyorlardı.
Delirecektim.
Yelda iyice gerilirken,Selma gülerek “Yanlış anlama hemen şaka yaptım,bir arkadaşım vardı çok eskiden,yakın arkadaşımdı o da böyle yobaz bişeydi asla dokunmazdı kimseye.”
“Benim işlerim var Yelda,gitmem gerek.” Dedim Selmayı es geçerek sesime yansıyan sinirle.
Burda daha fazla kalırsam Selmaya dalmam an meselesiydi.Bunu düşünmem bile hiç doğru değildi,sporun ilk kuralı ‘asla kadına el kaldırmaycaksındı’ aksine kadına kalkan elleri indirmek için kullanacaktık bu sporu.
Selma onu duymamazlıktan gelmeme bozulmuş gibiydi, göklerde yaşıyormuş gibi bir havası vardı.
Egolu insanlarsan her zaman nefret etmişimdir.
“Şey..Neyse tanıştınız sayılır zaten.Devamını sonda konuşuruz.Biz seni tutmayalım hoşçakal Erez.”
“Sende Yelda.” Diyip içimde büyüyen öfke ile yürümeye başladım.
En yakın zamanda Yelda ile arama bir sınır koymalıydım, bu böyle gitmezdi, kırılmasın diye uğraşırken kendi kurallarımı ihlal ediyordum.
Yürürken arkamdan duyduğum ses ile durakladım;
“Heey! Dur.. Başka bir adın da var mı?Yoksa sadece Erez mi?”
Bu arkamdan bağıran Selmanın sesiydi.
Sertçe nefesimi verip arkama dönmeden ve cevap vermeden yürümeye devam ettim.
Kendini ilgilendirmeyen detayları kurcalıyordu Selma.
Ve bu kesinlikle iyiye işaret değildi.
***
Kafamız akustik 🎸
Bora: Erezi beklerken nasıl ağaç oluyoruz oynat bakalım
Alpreren: lan Zehrayla kavga bile ettik Erez hala gelmedi.
Oğuz:Abi sakin ya, çocuk dedi ya antrenman var diye
Yiğit:Zaten yan yanayız niye yazışıyoruz
Bora:Erez görsün de gelsin diye.
Alperen:Konser vercez onu BEKLİYOZ
Oğuz:Sen bu konserin tam olarak neresindesin Alperen?
Alperen:Eee
Bora: Gitarın teli işte sallaa
Siz:Gençler yoldayım geliyorum.
Siz: Antrenmandan sonra eve geçip duş aldım şimdi gitarımla geliyorum
Yiğit:Tamam koçum bekliyoz
Oğuz:Çekirdek kola ekip hazır.
Siz:1 dakikaya ordayım.
Telefonumu cebime koydum, akşam sahil soğuk olur diye oversize siyah deri ceketimi giymiştim.
Yazdığım gibi bir dakika sonra bizimkilerin yanına varmıştım,deniz kenarında kumların üzerinde oturuyorlardı, gitarları hazır beni bekliyorlardı.
Rüzgar esiyordu ve deniz hafif dalgalıydı.
“Selam millet.”
“Ooo Erez bey hoşgeldiniz nihayet.”
“Hoşbuldum,dilim damağım kurudu bi su falan verin.” Dedim Borayla Oğuzun arasına otururken.
Alperen kolayı bardağa dökerken markasını fark ettim ve bir anda bizimkilere döndüm.
“Olum ben size demedim mi bu markadan almak yok diye?!”
“Doğru, demiştin,kendiniz ne yaparsanız yapın ama buluşmaya bu markadan getirmeyin demiştin.”
“Ben almadım valla Erez.”
“Bende.”
“Kolayı Alperen aldı.”
Şaşırmamıştım,Alperen ve sorumsuzlukları..
Alperen Boranın kuzeniydi ve sık sık bizimle takılmaya gelirdi, çok hoşlanmasamda bana bir zararı yoktu.Artık her buluşmaya gelince de guruba eklenmişti.
“Abi valla ben bilmiyordum öyle dediğini,ben yeni yeni geliyorum sizinle zaten.” Dedi Alperen suçluluk katmaya çalıştığı sesiyle.
“Tamam,tamam.Doldurma artık,istemiyorum.” dedim Kolayı boşaltıran Alperene.
“Ne Erez ya, alınmış zaten al iç işte.”
“İçim rahat etmiyor Alperen, istemiyorum.Bora çekirdek ver bari.”
Alperen şaşkınlıkla kafasını salladı,ve benim için doldurduğu kolayı bir dikişte içti.
BUĞAZINDA KALmasın.
Boranın uzattığı çekirdekten bir avuç alıp “Ee,ne zaman konser veriyoruz.” Dedim gülerek.
“Hazırla gitarını hemen başlayalım.” Dedi Yiğit.
Ayarlamalarımı yaptıktan sonra “Ben hazırım,hangi şarkıdan başlıyoruz?” dedim.
“Pinhâniden gidicez gene,ilk parça 'sakinleştim' diyen Oğuza kafa salladık hepimiz.
“Vokal Yiğitte,müzik sizde.” Dedi Bora.
Kafa sallayıp hazırlandım ve işareti alınca başladım çalmaya.
Gitar sesini çok seviyordum,parmaklarım gitarın üzerinde dans ederken çıkan melodiler muhteşemdi.
Yiğit harika sesiyle şarkıya giriş yaparken Oğuzla ben çalmaya devam ediyorduk.
Sakinleştim, tuz bastım yarama
Belki sonsuza kadar sustu yüreğim
Sakinleştim, yok, olmaz bi daha
Böyle resmine bakıp ordan severim...
Yiğitin yumuşak sesi sahildekilerin de ilgisini çekmişti,bir kaç kişi uzaktan bizi dinliyordu.
Elindeki çekirdeği bitiren Bora da vokalde Yiğite katıldı,Alperense kafasıyla ritim tutuyordu.
Bütün şarkı tamamlanınca kendimizi alkışladık.
“Erez bey sizin vokal olduğunuzu da pek görmedik hani?” Dedi Bora bana doğru.
“Evde kendi kendime güzel konserler veriyorum merak etme.” Dedim gülerek.
“Hadi yaa,burda da ver!” Dedi Alperen ısrarla.
“Sıradaki şarkımız 'Ne güzel güldün-Pinhani' dedi Yiğit.
“Beraber çalıp beraber söyleyelim,nakaratta sen girersin.” Dedi Oğuz.
“Ee Erez kime armağan ediyorsun bu şarkıyı?Oğuz biricik sevgilisine armağan edecek kesin,üç yıldır aynı kızla nasıl sıkılmadı anlamıyorum.” Dedi Alperen.
“Sanane lan!Ben senin gibi çorap değiştirir gibi sevgili değiştiremiyorum,en azından,sadığım ben!” Dedi Oğuz sinirle.
“Tamam abi sakin olun yaa, hadi Oğuz sevgilisine armağan ediyor,sen kime Erez?” diye sordu Yiğit.
Ne güzel güldün.
Kime armağan edebilirim ki bu şarkıyı.
“Harbiden haa,senin hiç öyle sevgilin felan da olmadı Erez,sahi yok mu hiç sevdiğin biri?” dedi bu sefer de Bora merakla.
“Yok.” Dedim sessizce.
“Hadi be?Bu şarkıyı armağan edeceğin kimse yok mu?Sevdiğin kimse yok mu lan?”
“Yok,bu şarkıyı kimseye armağan etmeme de gerek yok.” Dedim aynı ses tonuyla.
“Neyse hadi başlayın ya.” Dedi elinde telefonu ile bekleyen Alperen.
İşaret veren Borayı görünce çalmaya başladık ve Oğuz şarkıya girdi.
Belki durup dururken,yanına gelince
Söylediklerimi anlamsız buldun..
Sesi çok duyguluydu Oğuzun, sanki şarkıyı yaşıyordu.Belki de hayalinde sevgilisine söylüyordu.
Oysa vakit yoktu, ama sen haklıydın
Çünkü böyle şeyler aceleye gelmezdi..
Herkesin gözü bana döndü,nakarat geliyordu.Ritmi çalmaya devam ettim, sıra bendeydi, sesimi ayarladım.
Yalandan da olsa,
Ne güzel güldün o akşam bana..
Ritmi kaçırmamak için çalmaya devam ederken Yiğitin gururlu bakışlarıyla karşılaştım.Oğuz da söylemeye devam etti.
Belki tanışmak zor, iyi anlaşmak zor..
Peki görüşmek çok mu kolaydı?
Çok kısa bir zamanda, belki biraz da zorla
Bence gayet iyi de anlaştık..
Tekrar aynı ritmi çaldığımda kendimi şarkıya kaptırmıştım ve nakarata girdim.
Yalandan da olsa
Ne güzel güldün o akşam bana..
Artık sahildeki çoğu kişinin bakışları bizim üzerimizdeydi,kimi hayranlık duyarak kimi yargılayarak..
Çalarken kararmakta olan gökyüzü ile harika bir bütünlük oluşturan denizi izlerken ikinci nakaratı hep beraber söyledik.
Yalandan da olsa
Ne güzel güldün o akşam bana..
Sanırım Alperen de söylemişti, gülümseyerek gitarıma odaklandım.
Bana bir söz verdin, “Yine gelirim” diye
Sen gelmesen bile ben gelirdim
Sana bi’ şarkı yazdım söylersin diye
Beni hiç unutmamanı istedim..
Oğuz sözlerini tamamladığında son kez nakaratımı söyledim bende.
Yalandan da olsa
Ne güzel güldün o akşam bana..
Şarkı bitince çevremizden alkışlayan bir kaç kişiye teşekkür ettik.
“Seviyorum ya, şunu çok seviyorum.” Dedi Oğuz mutlulukla.
Alperenin attığı bir şişe suyu alırken “Gerçekten güzeldi..” dedim.
“Ya var ya onda on şarkılar seçmişsiniz,tam göndermeli.” Dedi Alperen heyecanla.
O an denizi izleyen herkes Alpereni umursamadı.
“Pardon?”
Duyduğumuz sesle aynı anda kafamızı çevirdik.
Sarışın bir kız,Oğuzla bana bakıyordu.
“Sesiniz çok güzelmiş de, Instagramınızı alabilir miyim?”
Hiç üstüme alınmadan sahil kumlarınla bulduğum çubukla bir şeyler çizmeye devam ettim.Burda sesi güzel biri varsa o da Oğuzdu.
“Teşekkürler, kız arkadaşım var.” Dedi Oğuz kısa ve net.
“A, çok üzgünüm, kusura bakmayın.” Dedi kız mahcubiyetle ve maalesef ki bana döndü.
“Sizin, kız arkadaşınız yoksa, Instagramınızı alabilir miyim?”
Biri Instagram isteyince ne oluyordu?Uzun süredir kimse Instagram hesabımı istememişti.
İyi düşün Kuzey hadi.
Instagramını istemek = Tanışmak, yakın olmak istemek.
Umarım doğru hatırladım.
“Teşekkür ederim ama ilgilenmiyorum.” Dedim elimden geldiğince kibar olarak.
Ama kızın kırıldığını hissettim,kimsenin yıllarca özgüvensiz gezmesine sebep olmak istemezdim.
“Sizinle alakalı değil,bu tarz şeylerle ilgilenmiyorum.” Dedim tekrar kıza.
Bu sırada bizimkilerin şaşkınlıkla beni izlediklerine emindim.
“Sağolun,tekraradan kusura bakmayın,iyi akşamlar.” Diyerek gitti kız.
Kız gider gitmez Bora atıldı “ULAN VAR YA,ŞU KIZ BENİM İNSTAMI İSTEYECEK VERMEYECEĞİM?”
“Fenaydı yalnız kız,kaçırdın bence şansını.”
“Harbi ama,senin ilişkin de yok,neden kabul etmedin?”
“Yoksa hoşlandığın biri mi var lan?”
“Bizim niye haberimiz yok?”
“Gül gibi kız gitti, daha ne olsun.Umarım hoşlandığın kız bunun iki katı güzeldir,yoksa yazık oldu.”
“Önce bir sakin olun ya.” Dedim dayanamayarak.
“Nasıl sakin olalım, önüne gelen fırsatı teptin,hadi şu çocuk mağarasında yaşıyor,ama sana noluyor be Erez?” dedi Oğuz Yiğiti işaret ederek.
“Öncelikle kimseyi sevmiyorum hoşlandığım kimse yok şunu bi anlayın.Ayrıca Alperen,olsa bile neden ‘bu kızın iki katı güzel olsun yoksa yazık olur’ gibi saçma bir cümle kurdun?Hem Yiğit mağaradaysa ben de onun yan komşusuyum.” Dedim basın açıklaması yapar gibi.
“Şimdi anlaşıldı.” Dedi bu sefer Bora.
“Görmedin mi Erez, kız nasıl güzeldi,o yüzden dedim hani bu kızı sevdiğin kız için reddettiysen felan yazık oldu diye,napsam ben mi istesem Instagramını?” Dedi Alpren gayet rahat.
“Her şey güzellik mi sana göre?” Dedim Alperene doğru, ardından da Boraya döndüm “Ne anlaşıldı?”
“Niye böyle ilgilenmiyorum felan demelerini anladım.”
“Neden?”
“Kibrinden.”
“NE?”
“Aklıma başka bir şey gelmiyor, hiçbir kızı yanına yakıştırmıyorsun.” Dedi Bora gayet rahat.
“Saçmalama Bora, sırf bir kıza Instagram hesabımı vermedim diye çıkardığın sonuca bak.”
“Ne abi ya,yalan mı, kaç yıldır hiç kız arkadaşın neden olmadı o zaman?”
“OLMAK ZORUNDA DEĞİL.Anlayın şunu artık, benim normal bulduğum bir şey size neden anormal geliyor?” dedim dayanamayarak.
“Bu devirde ilişkin olmaması garip.” Dedi Oğuz da Boraya katılarak.
“Bence normal.” Dedi Yiğit bana katılarak.
“Bencee..” diyen Alperen üçümüzün de bakışıyla susmak zorunda kaldı.
Kimseyi yargılamak istemiyorum ama bu Alperen yargılanmayı kesinlikle hak ediyor.
“Sen hiç konuşma,kuzen felan dinlemem bak,aldatıp duruyorsun kızları.”
“Ne alaka abi ya,aldatmam ben onlar gidince başkasına geçiyorum.”
“İyi halt ediyorsun Alperen.” Dedim,ağzımı bozmadan verebileceğim en iyi cevap buydu.
“Neyse çekirdek verin bari, konser vermek beni acıktırdı.” Dedi Yiğit poşete uzanırken.
Hava neredeyse karardı sayılırdı,bu akşam Yeldayı arayıp durum uzamadan söylemeliydim.
“Bende acıktım.” Dedi Oğuz.
“Çiğköfte söyleyelim.” Dedim ve fikrim saniyeler içerisinde onaylandı.
Bora sipariş verirken bende Barandan gelen mesaja bakıyordum.
Can Polat: İyi gidiyo koçum pek yazamadım.
Can Polat: annem hasta bir kaç gündür tansiyon falan dengesini şaşırmış
Can Polat: Senden ne haber
Siz: Geçmis olsun kanka
Siz: Yapabileceğim bir şey var mı?
Siz: Ben de gitar kursundakilerle sahildeyim
“Şu fotoğrafı daha güzel bence.”
“Edite bak laan.”
Telefondan kafamı kaldırıp bizimkilere baktım, Bora ile Alperen aynı telefona kafalarını gömmüş dikkatle bir şeye yorum yapıyorlardı.
Oğuz da göz ucuyla onları izlerken Yiğit kenarda oturuyordu.
“Neye bakıyorsunuz öyle?” Dedim yanlarına doğru kayarak.
Kaydığım gibi de pişman oldum,bir kıza yapılan editleri pür dikkat izliyorlardı.
Keşke normal bir edit olsaydı.
“Sapık mısınız oğlum siz?Saçma sapan şeyler izliyorsunuz?”
“Ne aa Erez?”
“Paylaşmış kız, istemese paylaşmazdı.”
“Alperen senin sevgilin yok muydu?”
“1 saat önce ayrıldık, kesin geri döner ama şuanlık bekarım.” Deyip güldü.
Burda biraz daha kalırsam akıl sağlığımdan şüphe edeceğimden “Çiğköfteler gelene kadar biraz yürüyeceğim ben.” Dedim.
Ayağa kalkıp kararmak üzere olan bu muhteşem koyu mavi akşamda,deniz kenarında ellerim ceketimin cebinde, gözlerim denizde bir şekilde yürüyordum.
Birden aklıma Yeldayı aramam gerektiği geldi,hemen telefonumu çıkarıp Yeldayı aradım.
Beklediğimin aksine hemen açtı.
“Alo?Erez?”
“İyi akşamlar Yelda, müsait misin?”
“Tabi sorun yok,bende tam seni arayacaktım Erez, bugün olanlar için çok üzgünüm.”
“Bende onunla alakalı konuşmak için aradım Yelda-”
“Erez gerçekten çok üzgünüm,ona temas sevmediğini söyledim ama-”
“Yelda?Benim konuşmak istediğim o değil, sorun yok zaten seninle alakalı bir şey değil üzülme.”
“Ne konuşmak istiyordun?”
“Bende aynı soruyu soracaktım, bugün neden o kızla geldin?Yani tamam tanıştık evet ama..”
“Evet, eğer erken ayrılmasaydık bende ondan söz edecektim, ya aslında kafede tanışmıştınz ama ısrar etti illa tekrar hatırlatmak için, sonuç bu işte.”
“Tamam ama neden? Neden beni onunla tanıştırdın?”
“ÇÜNKÜ SİZİN OKULA GELECEK.Senden ona sahip çıkmanı isteyecektim..”
“Ne!?”
“...”
“Yelda...” sıkıntılı bir nefes verip denize baktım.
Harika.
“Kusura bakma ama kimseye sahip çıkamam Yelda.Hem sence o kızın buna ihtiyacı var gibi mi duruyor?”
“Ama Erez..”
“Lütfen beni bir daha onunla muhattap etmek zorunda bırakma, bugün cevap vermedim çünkü ağzımı açarsam hoş şeyler çıkmayacaktı,kimseyi kırmak istemiyorum.”
“Haklısın üzgünüm...Bir daha karşılaşmamanız için elimden geleni yapacağım.. Sadece.. Biliyorsun işte,o benim tek ve en iyi arkadaşımdı.”
Yelda..
Benim saf kardeşim.
“Teşekkür ederim Yelda...Ama sana bir şey daha söylemem gerek.”
“Ne?”
“Bak biliyorsun,seni iki yıldır kardeşim gibi seviyorum,abin gibi koruyup kolluyorum.Hani şimdi diyeceğimi de lütfen abi nasihati gibi düşün,bence o kızdan uzak durmalısın Yelda, onda hiç hoş olmayan şeyler sezdim.”
Telefonun başında uzun bir sessizlik oldu,Yelda şaşırmış ve donmuş gibiydi.
Demek Selmayı bu kadar çok seviyordu ve çabuk bağlanmıştı.
“Yelda? Orda mısın?”
“... Erez ben..Şuan pek müsait değilim sonra konuşalım olur mu?İyi akşamlar..”
“Tamam dikkat et kendine,bir şey olursa ara tamam mı?”
“Tamam..”
Yelda kapatınca iyiden iyiye şüphelenmeye başladım, ne olmuştu bir anda?
Cümlelerimin sonuna ‘abicim’ getirmemek için zor tutmuştum kendimi,Yeldayla aramızda yaklaşık 2,5 yaş vardı ve ben onu hep kız kardeşim gibi görmüştüm.
Ona bir şey olsun istemezdim ama Selmaya bu kadar bağlandığını bilseydim böyle laps diye de söylemezdim.
Düşüncelerimden sıyrılıp denizde olan gözlerimi kumlara doğru çevirdim.
Tam o sırada gözüme bir şey çarptı.
Bir deniz yıldızı.
Ölmek üzere gibiydi yaşayamayacağını hissetsem bile kendime engel olamadım.
Kumların üzerinden alıp onu denize doğru fırlattım.
Bunu hep yapıyordum,her sahile geldiğimde ölmek üzere olan deniz yıldızlarının hayata dönmesini sağlıyordum.
Bu,azda olsa iyi hissettiriyordu.
İşte bu yüzden, eğer bir gün birinin hayatına dokunabilirsem o benim için deniz yıldızı olurdu.
Deniz yıldızı’m..
...
Lütfen yorumlarınızı esirgemeyin 👀
Allah'a emanetsinizz 💙
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 2.74k Okunma |
465 Oy |
0 Takip |
24 Bölümlü Kitap |