6. Bölüm
Dolunay / SON İKİ / 5-Paspas cezası

5-Paspas cezası

Dolunay
aykrateri

Bölüm 5: Paspas Cezası

Sabah evden sessizce çıktım,dünkü kavgamız bana göre bir hafta,anneme göre üç saat sonra unutulacaktı.Yani hiç bir şey olmamış gibi davranmama bir hafta vardı,her ne kadar annem kalbimi paramparça edicek bir sürü söz söyledikten iki saat sonra hiç bir şey olmamış gibi davransa da..

O yüzden annemle karşılaşmamam gerekiyor.

Canım yürümek istemediği için minibüse binip okula geldiğimde tam beklediğim gibi servis gelmişti.Bugün değerler eğitimi başkanı Nisa’nın uğraşları ve ısrarlarıyla huzur evine ziyarete gidecektik.

Servise doluşup yola çıktığımızda Serkan hoca “Evet gençler bu güzel adımı atmamızda büyük emeği olan Nisaya teşekkür ederiz.”dedi basın açıklaması yapar gibi.

Bizim sınıf zaten şamata aradığı için “HELALL NİSAA BRAVOOO!” diye alkışlayıp tezahürat yaptı.

Nisa diğer şubelerden sevip saydığımız nadir kişilerdendi ve kendi şubesinin katılmak istemediği etkinlere onun başkanlığında bizim sınıf katılıyordu.

“Valla bazı öğrencileri ailesi sananlar varmış hatta biri mirasını vermiş.”

“Obaa”

“Hocam bizi torunu sanması için ne yapmalıyız?”

“Allah için Emre ya ben yaşlı olsam mirasımı sana vermezdim.”

“O değilde hocam ağlarlarsa falan napıcaz?”

“Mendil vericez ne yapıcaz.”

“Gerizekalı Gökhan sen var ya-”

“Yalansa yalan deyin kardeşim.”

“YALAN!”

“Değil.”

“Yalan.”

“DEĞİL.”

“AY bi susun yav.”

“Evet gençler geldik lütfen onlara ailesiyle ilgili sorular sormayın ailesini arayıp sormayanlar var çünkü.”

“Pekiii.”

Servisten indiğimizde bizi karşılayan görevli abi“Hoşgeldiniz gençler” diye başlayan nutuğunu “Buradakiler acımayın onlara çok iyi bakıyoruz” diye bitirdi.

Nedense hiç sevmedim görevliyi.

Bizi kocaman teraslı bir alana aldıklarında etrafıma baktım,konuşmaya müsait teyzeler ve amcalar bizi bekliyorlardı.

Bizim için ayrılan koltuğa kızlar bir tarafa erkekler bir tarafa sıkıştık ve çevremize çekingence baktık,herkes çok mutlu gözüküyordu, aslında düşününce bizim için nerdeyse hiç önem taşımayan bir şey belki de buradaki yaşlılar için çok önemli bir şeydi.

“Hoşgeldiniz çocuklar.” Diyen teyze sayesinde muhabbet başladı ve hepimiz küçük gruplar halinde teyzelerle amcaların yanına gidip sohbet etmeye başladık,hepsi çok tatlıydı,onlar için aldığımız hediyleri de verdik.

Nisa ile beraber kızıl saçlı bir teyzenin yanına gittiğimizde“Merahaba teyzecim nasılsın?” dedik ikimiza aynı anda

“Sağolun çocuklar sayenizde daha iyyim.” Dedi teyze aşırı naif bir şekilde.

Ee niye sustu ki bu teyze şimdi? Konuşup bir şeyler anlatması gerekmiyor mu yaa?

“Kaç yaşındasınız teyzecim?” diye sordu Nisa,bana kalsa sormazdım tabii,ne demişler kadının yaşı erkeğin maaşı sorulmazmış.

Soru bulamadım demiyor da (iç ses)

Ne alaka be.

“Ben 65 yaşındayım.” Dedi teyze kafasındaki beyaz dantelli şapkaya dokunarak.

“Maşallah hiç göstermiyorsunuz.” Dedim bende hemen muhabbete katılmak için.

“Nerelisiniz teyzecim mesela ben Manisalıyım Ceren de...Ee Ceren nereliydin sen?” diyen Nisa gene muhabbet açmakta benden daha iyiydi.

“Bende bilmiyorum ki ya.”

“Ben Rizeliyim çocuğum.”

“Aa Emre de Rizeli biliyor musunuz teyzecim pist Emree gelsene.” Diye heyecanla Emreye seslendim.

“Noldu Cero ?” dedi yanımıza gelen Emre.

“Bak bu teyze de Rizelymiş.”

Bu teyze?! (İç ses )

Tabii yaa teyzeye adını sormayı unutmuştuk..

“Adınızı sormayı unuttuk teyzecim kusura bakmayın neydi adınız?” dedim durumu kurtarmak için hiper süper aklımı devreye sokarak.

Hiper süper akıl dediğin şey benim yalnız (İç ses)

Öyle deyince havalı olmuyor sus çaktırma.

“Nur benim adım.” Dedi teyze kısaca,bu teyzenin yanında ben aşırı geveze falan kalıyorum galiba.

Sadece bu teyzenin yanında değil heryerde öylesin ama neyse (iç ses)

“Ya çok tatlı bir isim maşallah.”

“Nur teyze ben de Rizeliyim. Ne güzel Laz böreği yapıyorsunuzdur siz eminim.” Dedi Emre,memleketim de memleketim der gibi.

“Ahh ahh onlar gençlikte kaldı oğlum.” Dedi teyze maziye dalarcasına.

“Teyzecim bu arada beni torunu-” diyen Emreyi, cümlesini tamamlamasına izin vermeden Baranın çekip götürmesi iyi olmuştu.

Nisa başka bir teyzenin yanına giderken, bende Tuana ve Melis ile bir amcanın yanına gittim,Baran ve az önce aradan sıvışan Emre de oradaydı tabii.

“Ya işte çocuğum sonra bende epeyce düşündüm tabii.”

“E haklısın amcacım.”

“Sonra komutan geldi MİT’e çağırdılar beni,ben aslında eski istihbaratçıyım da dedim ki olmaz öyle komutanım ayıp olur, dedi yok sana ihtiyacımız var böyle olmaz gelmen lazım.Ee konu vatan olunca görev beklemeye gelmez, aldım 300 kilogramlık mermiyi koydum heybeme, taa Şam’a kadar yürüdüm.”

“Maşallah amcacım Seyit onbaşı gibisiniz.” Dedi gülmemek için kendini zor tutan Baran.

Amcanın anlattığı doğruluğu şüpheli hayat hikayesini dinlerken ne zaman biteceğini düşünüyorduk.

Adamcağız Fitnat hocanın apk sürümü gibiydi.

“Tabi o zaman şimdiki gibi uçan arabalarla gitmiyorduk biz dağları tepeleri aşıp giderdik ahh ahh genceciktim o zamanlar been.” Dedi amca kendinden geçerek.

Emre dirseğiyle koluma vurup”Kızım bu adam ne zaman susacak?”Diye fısıldadı.

“Ay ne bileyim ya bende gidecem şimdi,aradan daha bir sürü teyze var konuşmak istediğim, zaten kalabalık burası.” Dedim bende.

“Aa saçmalama Cero ayıp olur.” Dedi o da teyze modunu açarak.

“Ne fısıldaşıyorsunuz bakayım siz?” diye araya girdi hemen Baran.

“Ay baran.”

“Sus da amcayı dinle aslanım.”

Emre ile Baranı tartışmalarında bırakıp kenardan sıvıştım ve kimsenin konuşmadığı bir teyzenin yanına gittim.

“Merhaba teyzecim nasılsın ?” diye sordum gülümseyerek.

“Siz geldiniz daha iyi olduk kuzum.” Dedi teyze yüzünde güller açarken.

“Adınızı öğrenebilir miyim teyzecim?”

“Saliha benim adım eskiden ninem koymuş.”

“Ne kadar güzel bir isminiz var Saliha teyze.”

“Kızımın da ismini Rabia koymuştum.”

“Çok güzel isimler teyzecim.”

“Ah keşke arasa sorsa.. başıörtün çok yakışmış maşallah.” Dedi teyze gözleri ileri dalarken.

Ay bu en sevdiğim iltifatlardan ya.

Auram tavan yaptı şuan.

Böbürlenme padişahım senden büyük Allah var (iç ses)

Tövbe yarabbim tövbe..

“Çok teşekkür ederim teyzeciğim çok mutlu ettiniz beni.” Dedim gözlerimden resmen kalpler fışkırtarak.

“Biliyor musun torunum da sana benziyordu..” dedi bir anda sessizleşerek.

Tüh,duygusal anlar bana mı denk gelmişti şimdi?

Sustum..

“Çok istiyordum onu görmek..” diye devam etti teyze gözleri dolarken.

Gene sustum,ne diyebilirdim ki..

“En son çok küçükken gördüm.Belki şimdi senin kadar olmuştur..” dediğinde artık teyzenin yakında ağlayacağını hissetmiştim.

“Yaa.” Dedim,ne diyeceğimi bilemediğim zamanlardaki gibi.

Bilirsiniz bazen kelimeler kifayetsiz kalır.

“Onu çok özledim..”

Zaten zor zapt ettiğim duygularımı darmadağın eden o cümleyi söylediğinde gözlerim buğulanacaktı;

“Ona çok benziyorsun.. Sen o musun? Torunum sen misin ? Cemre sen büyüyüp beni ziyarete mi geldin?”

“Şey özür dilerim Saliha teyze...Torununu sana getirmeyi çok isterdim...Ben maalesef ki Cemre değilim..” dedim bastıramadığım hüzünle, teyzenin ise yanağına gözyaşları bir bir damlıyordu.

Teyzeye sarılamazdım.

Birbirimize mikrop bulaştırmamamız için yasaktı.

Ben kendimi teyzeye sarılmamak için zar zor tutarken bir görevli teyzeyi bana ters bakışlar atarak götürdü.

Sanki ben ağlattım kadını ya?

Tam gözümü siliyordum ki Kuzeyle göz göze geldik.

Off ağlamadım ama ağlamış gibi gözüktüm kesin..

Neden en olmadık yerlerde duygu damarım tutuyo abi ya?

Normalde hiç böyle değilimdir.

Tabi canım (iç ses)

EVET.

Hızlıca toparlanıp çevreme baktım ve bana en yakın amcanın yanına gittim hemen.

Kuzeyi de o amcanın yanında görünce sinirlerim bozuldu.

Duygularım darmadağınnn (iç ses)

PİSLİK.

“Merhaba amcacım nasılsınız?” dedi oldukça düzgün bir diksyonla.

‘Ne gerek vardı ki bu kadar düzgün konuşmaya, dümdüz sorsana işte!’ demek yerine “Ya ben geldim,sen git başka bir amcaya!” dedim hemen, sinirimi ondan mı çıkarmak istiyordum ne..

“İlk ben geldim yalnız.” Dedi gayet sakin bir şekilde.

Hadi ya?

Ben bu çocuğa daha bir gün olmuşken gene mi rezil oldum?

Harika...

Utançtan ben bir şey diyemezken Kuzey zaten benden cevap beklemeden amcayla konuşmaya çalışıyordu.

“Amca bizi duymuyor sanırım.” Dedi aynı tonda bana doğru.

Gene rezil olmaktan korktuğumdan ona hiç bir şey demeden direk amcaya döndüm ve “AMCACIĞIM MERHABAA!” dedim yüksek sesle.

Eğer yüksek sesle konuşmasaydım amca ne dediğimi nerden bilecekti ki?

“Ne bağırıyosun kızım adamın kulağının dibinde?” dedi bir anda Kuzey ondan beklemediğim bir samimiyetle,genelde hep resmi konuştuğu için..

“Adam duymuyor salak duymuyor!” dedim sinirle,o an ne dediğimi umrumda bile değildi,biri bana heyecanla bir şeyler derken bağırma dendiğinde aşırı zoruma gidiyordu.

Neyseki yaşlı amcamızın kulakları zor duyuyordu da bu saçmalıktan habersizdi.

“NASILSINIZ DİYORUM AMCACIĞIM!?”dedim Kuzeye inat bağırarak.

Canıma değsin, bağırma diyen sendin dimi oh!

“Heh iyyim çocuğum sağolun iyyim.” Dedi amca kısık bir sesle.

Sonra küçük bir sessizlik olunca “Ne sormamız gerekiyor?” dedi kısık bir ses tonuyla.

“Ben ne bileyim oğlum?” dedim umursamazca,hala sinirliydim ona, bağırma demişti bana!

Papatya tarlası öneririm (iç ses)

“Sizler okuldan mı geldiniz?”

“Efendim amcacığım?”

Amca o kadar kısık sesle konuşuyordu ki anlamadık.

“Diyorum ki Okuldan mı geldiniz ?”

“Evet amca okuldan geldik.”

“ADINIZ NEDİR AMCACIM NERELİSİNİZ BİZE BİRAZ KENDİNİZDEN BAHSEDER MİSİNİZ?” dedim bu sefer sadece amca duysun diye yüksek sesle.

“Napıyorsun kızım sen?”

“Ne?”

“Bir hoparlör getirmediğin kaldı.”

Hoparlör sensin be, manyak!

“Olsaydı kullanırdım emin ol.” Dedim sinirle.

Amcanın bizi duymadığından emin olunca yandaki teyzeye geçtim,Kuzey de geldi.

“Oo çocuklar hoşgeldiniz.”

“Hoşbulduk teyzecim nasılsınız?”

“İyyim siz ?”

“Bizde çok şükür.”

“Bayağıdır gelmiyordunuz iyi oldu.”

“Hmm..”

Ne diyor bu teyze dercesine bana baktı Erez.

“Ne bileyim alzheimer herhalde kadın.”

“Ee ne var ne yok Melehat ne yapıyor ne ediyor?”

“Ee melehat iyidir teyzecim selamı var.”

Çarpılacak gerizekalı!

“Sizin..”

“Heh teyzem buyur.”

“Sizin düğün ne zamana kısmetse ?”

Ney.

Dondum kaldım sesli sesli tövbe çekip sağa sola baktım.Kuzeyde ayağıyla birşeye basıyormuş gibi yaparken birşeyler mırıldandı,belki de küfür etti.

Haklıydı da.

“Ayçalara söyleyin nişana çağırmadınız çok alındım valla.”

Ne diyon teyze ya.

Kuzey “Tamam teyzem söyleriz” diye mırıldandı.

Teyzenin bizi bırakmaya niyeti yoktu.

“Neyse teyzecim Allah’a emanet olun.” Dedim utançtan koltukları sırtlamak üzereyken.

“Ay maşallah ya çok yakışıyorsunuz Allah sizi ayırmasın.”

Tamam..sanırım artık koltuk sırtlamak falan beni kesmezdi,direk huzurevini sırtlamak lazım.

Kocaman bir sessizlik oldu,yani buna da amin diyemezdik.

Aminn (iç ses)

ÇENENİ KIRACAM İÇ SES GEBERTİRİM SENİ.

Şakaydı.. (iç ses)

Ben yerin dibine girerken Kuzey uzaklaşmıştı bile,bende hemen Tuanalara bakındım ama onları göremeyince öylece gezindim.

Serkan hocanın yanından geçerken hocaya su otamatının yerini soran Kuzeyi görünce susadığımı fark ettim.

Bu utanç ancak soğuk bir suyla giderdi.

Tabi gidebilirse (iç ses)

Hocanın tarif ettiği koridorun sonuna doğru yürümeye başladım,sola dönünce otamatı buldum.

Kimsenin olmadığı bir yerdi ve geniş alanın sağında muhtemelen ziyaretçiler için olan kız WC,solunda da erkek WC vardı.

Su otamatına Kuzey’den önce vardığıma şükrediyordum,bu utançla daha nasıl çocuğun yüzüne bakardım Allah bilir.

“Sen de mi susadın?”

Arkamdan gelen sesle o meşhur kelimeyi içimden söyleyip estağfurullah çektim.

“Evet.” Dedim kısaca, şuan hiç konuşmasak da olurdu hani.

Otamatın kenarından bardak alınca arkasından bende aldım.

“İzninle ilk ben geldim.” Dedim önüne geçmeye çalışarak.

Tamam utandık falan ama bitti yani, hakkımı kimselere yedirtmem.

Mübarek haçlı seferlerine hazırlanıyor herhalde (iç ses)

“Otomatın yerini soran da bendim.”

“İkisi aynı şey değil Kuzey,çekil ya.”

Kuzey mi?

Kimse Erezin bu ismini kullanımıyor.

Ben hariç.

Bir anlığına duraksayıp “Banane ya gevezelik edeceğine bardak alsaydın.” Dedi gayet normal bir şekilde.

GEVEZELİK EDECEĞİNE Mİ?

Bu çocuk bugün benim damarıma basıyordu resmen!

Az önce utançtan yerin dibini boylayan kimdi?Geri alıyorum,bundan sonra kara listededesin Kuzey Erez Arsal.

Gevezeyim demek ha?

Bittin oğlum sen!

‘Geveze senin nenendir’ demek yerine “Aldım zaten! çekil önümden!” dedim hızlıca.

“Hem ben senden daha büyüğüm.”

“On iki aycık.”

“Bildiğin koskoca bir yıl;artı beş ay, nerdeyse bir buçuk yıl,cık deyip küçültmeye çalışıyorsun bir de.Hem ne demişler su büyüğün söz küçüğün."

“Tam tersi olmasın o Kuzey.” Dedim sinirle, şuan ona ihtiyarlığını göstermek için abi derdim de, işte gururum el vermedi.

“Neyse ne işte.” Dedi biraz duraksayıp Kuzey ismini kullandığımda hep duraksıyordu.

Haklıydı da.

Herkes onun ikinci ismini Erezi kullanırken bir tek ben Kuzey diyordum.

Bence bu ismi daha çok yakışıyordu.

“Üzgünüm.” deyip otamata çöktü.

“Şuan inandım.”Diye mırıldanıp ağırlığımı tek bacağıma verdim.

Geveze demişti bana.

Unutmam abi ben bunu!

“Su gelmiyor.” Dedi bir anda otomattan kafasını kaldırıp şaşırmış bir şekilde.

“Nenem bile inanmazdı.” Dedim umursamazca.

“Gelmiyor lan gelmiyor.”

“Şaka yapıyorsun değil mi?”

“Hayır.”

“Tamam çekil de ben yapayım.”

“Su otomatlarının ilgi alanında olduğunu bilmiyordum.” Dedi gülerek ama ona attığım bakışı görünce sustu ve az önce beklediğim yere geçip kollarını göğsünde birleştirerek o da beklemeye başladı.

“Çok biliyorsan sen yapsaydın gerizeka..” dedim su açma kısmıyla beşinci kez oynarken ama su kısmından ciddi ciddi su gelmediğini fark edince “Oha harbiden su gelmiyor.” Diye devam ettim şaşırarak.

Sınanıyor muydum ne?

Hafiften ellerini birbirine vurup alaycı bir alkış yaptı ve “Günaydın, çok iyi bir şey keşfettin şuan bravo.” Dedi durduğu yerden otomata gelirken.

“Sana da günaydın.” Dedim sinirle,şuan zekam ona cevap yetiştirmeye değil otomattaki suya odaklanmıştı.

Otomata göz gezdirdim ama damacananın yarısından fazlası dolu olmasına rağmen su gelmemesi şaşırtıcıydı.

“E dolu bu.” Dedim aynı şaşkınlıkla Kuzeye damacanayı işaret ederek.

Kuzey derin bir nefes aldı ve “Allah aşkına çekil ya.” Dedi otomatın yanına geçerken.

Normalde ne yaparsan yap deyip yoluma gitmem lazımdı, su içmesem de olurdu ama inadım gene en olmadık yerde tuttu.

Üstelik bana geveze de demişti!

Kuzey beni küçümsedi ya,bende Ceren Korkmazsam su akana kadar şurdan şuraya gitmem.

“Dur dur beceremezsin de sen şimdi.” Diye ayağa kalktım ondan uzaklaşmak için ve damacanaya hafif hafif vurdum fakat gerçekten su akmıyordu.

Zaten burası uzun koridorun sonunda biraz tenha bir yerdi, ne bir personel vardı ne bir şey sadece ziyaretçi lavaboları.

Ondan olabildiğince uzak durmaya çalışıyorum.

Kuzeye güveniyordum elbette ama yaşadıklarından sonra kendimi korumam şarttı.

Kim olursa olsun.

“O ne abi şiddetle mi yola getiriceksin damacanayı?” dediğinde içten içe şaşırmıştım çünkü Kuzey sınıfta oldukça soğuk biriydi,demek ki yakından tanıyınca öyle değil diye düşündüm.

“Oğlum bilmiyor musun Türk halkı olarak biz bozulan eşyaları böyle çalıştırırız,ayrıca şiddet değil uyarı.” Dedim gururla ama ne kadar uğraşsam da olmadı.

Kuzey çekilmemi söyleyip kendi yöntemleriyle denemeye devam edince “Boksörsün diye damacanaya yumruk falan atma şimdi.” Dedim sessizliği bozmak için.

“Gerekmedikçe şiddete karşıyım.” Dedi ciddiyetle.

“Hmm..Benim kulağıma da geçen Kaanları köşe başında hallettiğinize dair bir şeyler gelmişti.”

“Çok farklı bir mevzuydu, o hakketmişti.”

Sessizleştiğimi görünce “Yanlış anlama, insanlara şiddet uygulamayı seven bir manyak değilim.” diye devam etti aynı ciddiyetle.

Biliyordum.

Şimdiye kadar öyle kimseye şiddet uyguladığına şahit olmamıştım,bu yüzden çoğu insan kuzeyin boksör olduğunu bilmezdi,kimseye zarar vermezdi çünkü.

“Yok,biliyorum,Kaan olayına sevinmiştim zaten,sapık gibiydi o çocuk.” Dedim bir anda onunla bunu konuştuğumu farkına bile varmadan.

“Ne?” diye damacandadan kafasını kaldırdı aniden, “Sana bir şey mi yaptı?” diye sordu endişeyle.

“Yok,yok..Biz aynı ortamda denk gelmedik bile,sadece şey..Bilirsin işte, kızlar bazen hisseder.” Dedim bir anlık panikle.

Kızlar bazen hisseder.

Önce biraz şüpheyle bana baktı sonra da tekrar makineye dönüp “Biz gerekeni yaptık zaten,rahat ol.” Dedi hala su açma kısmını zorlarken.

Sadece gülümsedim, keşke herkes gücünü bu yönde kullansaydı.

Kocaman bir sessizlik oldu.

“İstersen sen git,su akmıyor zaten.” Dediğini duyunca “Yoo, istersen sen git,ben kalacağım.” Dedim inatla.

“Su akana kadar bir yere gitmiyorum.” Dedi ciddiyetle.

İnat mıydı bu?

“Bende Ceren Korkmazsam,inadımın tuttuğunu duyuruyorum,su akana kadar da bir yere gitmiyorum!”

“İyi,bakalım yapabilecek misin?”

YAPABİLECEK MİSİN Mİ?!

...

İkimiz de inat edip beş dakika boyunca denememize rağmen hiçbir değişiklik olmayınca,iş birliğine yanaştık.

Sıcak su tarafını da deneyip olmadığını gören Kuzey “Olmuyor ya dönsek mi?” diye sordu.

“Yok abi inat ettim su akmadan gidemem.” dedim bende,gitsem de aklım kesinlikle otomatta kalırdı.

“Acaba fişini mi çeksek ?”

“Sonra geri takınca eski haline mi gelicek?”

“Bilmem denemeden bilemeyiz.”

“Deneyelim içimizde kalmasın.”

Kuzey otamatın fişini çektiğinde “Dikkat et de çarpılma.” Dedim hemen,su ve elektriğin aynı yerde olması çok da iyi bir şey değildi sanki.

“O değilde bu priz neden bu kadar açıkta duruyordu ki?” dedi fişi prizden çeken Kuzey şüpheyle.

“Bilmiyorum ama iyi bir fikir olduğunu sanmıyorum.”

“Takıyorum,bismillah.”

Aa besmele çekmeyi biliyormuş. (İç ses)

Abartma istersen iç ses.

Fişi tekrar taktığında otamattan garip sesler gelmeyen başladı.

“Obaa!”

“Noluyo lan.”

Kuzeyin makineye yaptığı birkaç kibar (!) hareketten sonra sesler daha da artınca “AL KIRDIN KIRDIN!” diye bağırdım ve çok geçmeden su sesi duyuldu,hemde dere gibi.

Damacana resmen yüksek sesler çıkararak koridora dökülüyorken “Allah’tan su istedik bak yüce Rabbim bize dere gönderdi.” Dedim gülerek,olayın ciddiyetini farkında değildim hâlâ.

“Gerizekalı yere bak!”

Gülerek yere bakarken ayakkabılarımın su içinde olduğunu gördüm.

“Laan bu nee ??” diyebildim hala gülüyorken.

“Kızım salak mısın iki saattir ne anlatıyorum?”

“Dökülüyor dökülüyorr.”

Kuzey gidip otamatın fişini çekince “Sayende bittik.” Dedi bana doğru.

“Ben naptım be!” dedim umursamazca,fişi çeken oydu sonuçta.

“Yerlere baksana.” Dediğini duyunca her yerin su içinde kaldığını gördüm.Kuzey iki elini beline koyarak ayağıyla sulara dokundu.

“Harika,şimdi napıcaz?”

Gülerek “Hmm bilmem, yalnız bak harbi heryer su oldu al sana bak bizim istediğimiz oldu.” Dedim, gerçekten çok komik gelmişti bir anda, kendimi durduramıyordum.

Salak bu dercesine bana baktı,şimdi personel gelirse ayvayı yerdik.

“Valla kaçıp gidelim diyeceğim de gururum el vermiyor.”

“Ama bir şey yapmazsak da gitme saati yaklaşıyor hem bizi de merak etmişlerdir.”

Elini saçına geçirip derin bir nefes alarak “Tamam.Paspaslayalım.” deyince istemsizce gülerek “Bu kadar suyu? Hem sen, paspaslamak falan?” diye sordum.

“Ben anlamam böyle işlerden sen paspaslarsın dur sana paspas alıp geleyim.”

Elimi kaldırarak “Hop hop hop yok öyle yağma sen bozdun sen paspasla !” dedim sinirle,bir de bana mı paspaslattıracaktı,klasik erkek işte!

“Tamam işte beraber bozduk, beraber paspaslarız.” Dedi çözüm odaklı ciddiyetine dönünce.

“Tamam ama paspas nerde?”

“Bilmem,lavabolara bakalım orda genelde olur.”

Lavabolara bakıp umutsuzca çıktık ikimizde,tam o sırada koridorun başından ayak sesleri geldi.

“Personel de geliyor ne diyeceğiz?” dedi ifadesiz bir şekilde.

“Ee burayı ziyarete gelen 11/C sınıfının 74 numaralı öğrencisi Kuzey Erez Arsal yanlışlıkla bozmak isterken gerçekten bozmuş ve aynı okulda öğrenim gören 62 numaralı Ceren Korkmazın su içmesini bu strateji ile engellemiştir.” cümlemi bitirmemle ikimizde rahatladık çünkü gelen Barandı.

“Oo gençler bi su içmeye gittiniz muhabbet sarmış maşallah bende bi bakayım de- aaa bu su ne la? Naptınız oğlum? Ay ay yerler su dolu.” Dedi suları daha yeni fark edip aydınlanan Baran.

“Suya gelmedin mi Baran al sana şu işte!”

"Ayakkabım battı Allah belanızı vermesin yaa.”

“Aman bir şey olmaz yenisini alırsın olm zenginsin sen zaten.”

Baranla muhabbetimizi “YA TEK SORUN BU MU ŞUAN?” diyen Kuzey bozdu.

Haklıydı sanki,yerde dere varken biz ayakkabı konuşuyorduk.

“Tamam haklısın,bak ne güzel Baranla siz paspas almaya gidin ben beklerim.” Dememle Kuzeyin bana füze gibi bakışlarını göndermesi bir oldu.

“Tamam tamam şaka yaptım,bende paspaslarım mecbur.”

Suç ortağı yaptığımız Baran suyun başında beklerken biz de alt kata gitmek için merdivenleri iniyorduk.

“Sessiz olalım biri görürse yapacak bir açıklamamız yok.” Dedi kısık sesle bana doğru.

“Yasal bir şey mi acaba?”

“Ne diyosun kızım ya?”

“Doğru birşey olmadığı çok belli de yaptığımız şey yasaldır herhalde.”

“Abartma istersen sanki adam öldürdük.”

Uflayarak peşinden indim,izinsiz Huzurevinin alt katına iniyorduk şaka gibi.

Spordan dönen bir amca“A aa çocuklar sizin burda ne işiniz var?” deyince ben daha ağzımı açmaya fırsat bulamazken Kuzey araya girdi.

“Seni ziyarete geldik amcacım, nasılsın? Hatırlamadın mı bizi ?”

Biz kim oluyoruz? Amcanın nesiyiz? Noluyor?

“Yok evladım çıkaramadım ama neyse madem beni ziyarete geldiniz gelin bakalım.”

Harika.Aferim Kuzey,ayvayı direk çiğnemeden yedik yuttuk.

Amcanın peşinden giderken fısıldadım “Günde kaç tane yalan söylüyorsun?”

“Aklıma başka bir şey gelmedi.” Dedi o da kısık sesle tuhaf bir mahcubiyetle.

Paspas ararken nereye düştük ya,Baran da bekliyordur şimdi, hayır bir de yalan söyleyip duruyor çarpılacak bir gün,oysa belki dürüst olsak amca bize paspas bulabilirdi!Off Kuzey of iyi halt ettin.

Amca ile üst kata çıktığımızda Baranın bizi beklediği katı da geçtik galiba, kafam çok karıştı burası büyük olduğu için tam olarak nerdeyiz kestiremedim.

“Gelin gelin çekinmeyin.” Dedi amca bizi durumu iyi olan yaşlıların rahat girip çıktığı bir mutfağa sokarken,bir personelden meyve suyu ve kurabiye isteyip bir koltuğa oturdu,bize birşeyler anlatmaya başladı.

Şaka gibi biz ne yapıyoruz şuan?

Neyse yemek her şartta yemektir.

Kuzeyin bana tuhaf tuhaf baktığını görünce "Yesene kurabiyeler güzelmiş” dedim kısık sesle.

"Şuan mı?" diye sordu alay eder gibi.

"Bilmiyor musun,atalarımız ne demiş; yemek bulursan her şartta ye.” Dedim uydurmanın verdiği gururla,o ata ben oluyordum sonuçta.

“Allah’ım yarabbim..” diye söylendiğini duydum

Allah dedi Bismillahirrahmanirrahim (iç ses)

Çocuğu iyice kafir yaptın sende ya.

"Ya işte çocuğum bende sonra öyle dedim ama haksız mıyım ya?” diyen amcaya kurabiyemi yerken “Valla amcacım çok haklısın” falan dedim.

Sahi amca neyde haklıydı ki ?

Tabi ya adamı dinlemeyi unutmuştum !

Kuzey nerelere düşürdün bizi ya.

Muhtemelen yemeğe de yetişemeyiz zaten diye keyifle limonatamı içerken Kuzey bir anda lafa dalıp “Ay ay nasıl unuttum amcacım ya.” Dedi hızlıca.

“Neyi yavrum?”

Hakkaten neyi?

“Paspas isteyecektik biz.”

“Paspası ne yapacaksınız oğlum ?”

“Yeri paspaslıyacağız işte amca.” Diye atladım hemen,muhabbet fazla uzanmıştı napayım.

“Ya Ceren bi girme araya.”

Ceren.

İsmimi ondan duymak tuhaf olmuştu.

Genellikle ismimle hitap etmiyordu bana hatta etmemek için uğraşıyordu.

Benim ona Kuzey demem gibi.

Çok güzel söyledi la (iç ses)

“Amca yerde leke gördük de arkadaşım bana nasıl yapıldığını öğretecek o her gün yapıyor bende öğrenip anneme yardım ederim diye...”

“ÖHÖ ÖHÖ!”kurabiye buğazıma kaçarken öksürdüm.

Allah aşkına ben her gün paspas mı yapıyorum?Ne lekesi ne öğretmesi ya. Kafası gitti bu çocuğun yeminle..

O değilde hayırlı evlat he (iç ses )

Bi dur boğuluyorum şurda.

“İyi misin?” diye sordu Kuzey bir taraftan amcadan cevap beklerken.

Ben ona kafa sallarken amca “Valla ben bilmiyorum ki paspas nerde?Dur dur Kızım bir bakar mısın?”Dedi Personel ablaya

Personel.

Ablaya.

Bittik biz harika.

Piyanist bana bırak.

Hay hayy (iç ses)

“Buyur Mehmet amca?” dedi yanımıza gelen bir personel abla bize ters ters bakarak.

“Kızım bi paspas versenize.”

“Mehmet amcacım paspası ne yapacaksın?”

“Bu gençler istiyormuş.” Diyip eliyle bizi gösteri amca

Harika.

İYİ HALT ETTİN KUZEY.

“Sizin ne işiniz var burada?” diye sordu personel abla tek kaşını kaldırılarak, amcanın torunu olup olmadığımızı hesaplamaya çalışıyor gibiydi.

“Biz sınıfça geldik.”

“Sizin katınız aşağıda, bu kata çıkmak yasak,izniniz olmayan yerlere girmemeniz gerektiğini bilmiyor musunuz?” dedi personel abla azarlayıcı bir şekilde.

Belki de haklıydı,ben niye gidip bu gerizekalı Kuzeyin aklına uyduysam!

“Kızım paspas ver paspas” diyen dedenin aklı hala paspastaydı.

Dede (opsiyonel)

Ya aklım karıştı işte, iç ses dur.

Karışan tek şey aklın değil gibi ama (iç ses)

Evet ortalık kesin karışacak.

“Neyse Mehmet amcacım sen spordan geldin yorgunsundur, gel ben sana odana kadar eşlik edeyim sonra paspas vereceğim BU ARKADAŞLARA.”Dedi ve bakışıyla bizi yere çivileyip gitti.

Kaçmamız mı lazımdı?

Personel geri dönene kadar Kuzeyle hiç konuşmadık ikimiz de yere bakmaya devam ettik.

Edep sen ne güzel şeysin (iç ses)

Personel abla döner dönmez hışımla bize “Ne paspası ne saçmalıyorsunuz ?” dedi oldukça yüksek bir sesle.

“Şimdi şöyle...” diye başlayan Kuzeyin lafını ağzına tıkıp “Ya abla biz sohbet ediyorduk, sonra susadık otamata gittik baktık su gelmiyo, bozuk!Tamir edelim derken daha çok bozduk, fişi çıkarıp taktık sonra her yere bir damacana su döküldü bizde temizleyelim diye paspas aramaya geldik ama bu amca ile karışılaştık ve nasıl olduysa olaylar buraya geldi.”

Kuzey şaşkınlıkla bana bakarken abla anlamaya çalışıyordu.

Ne yapsaydım gene yalan uyduracaktı belki.

Birini günahtan kurtardın aslanım be +37483 aura (iç ses)

Eheheh sağ ol canım.

Derin bir nefes alan abla sadece “Tamam” dedi ve peşinden gelmemizi isteyerek bodrum kata indi, depo benzeri bir yere geldiğimizde elimize paspas tutuşturup “Alın size paspas nereyi döktüyseniz temizleyin.” Deyip gitti.

Şaka mı bu ?

Affallamış bir şekilde hızlıca Baranın yanına geldik.

“Sonunda teşrif ettiniz paşam ağaç oldum burda.”

“Neler çektik bilsen böyle demezsin.”Dedim nefes nefese

“Ne oldu ya?Bende Erezi almaya gelmiştim zaten,hadi koçum gidelim anlatırsın yolda.” Dedi Baran Kuzeye,ona attığım öldürücü bakışları görmeden.

“Yok oğlum sen git ben paspas yapıp gelicem sonra anlatırım.” Dedi Kuzey hemen.

Baran gülerek bütün feministleri çıldırtabilecek o cümlesini söyledi:

“Ne?Karı mısın oğlum sen,ne paspası?”

Gözlerimden ateş püskürte püskürte Barana bakıyordum ki Tuana geldi.

“Heeh ekip tamamlandı” diye mırıldandı Kuzey sinirle.

“Kızım ne oluyor? Neredesin kaç saattir?A aa nolmuş buraya böyle?” diyen Tuanaya duyuldu atıp Barana “Bir dakika bir dakika Ne dedin sen Baran ?!” dedim sinirle.

“Ceren noluyor?” diyen Tuana hâlâ olayları anlamaya çalışıyordu garibim.

“Tuana Allah aşkına dur iki dakika.” Dedim dikkatimin dağılmaması için.

“Bir dilini tutamadın be oğlum!” diye elinde paspas dert yanan Kuzeyin yanından geçip “BARAN SEN AZ ÖNCE NE DEDİN?!” dedim gözlerim kocaman kocaman açılırken.

“Ee hiç bir şey abisi...”

“KARI MISIN YA NE PASPASI?”

Paspasımı resmen eline tutuşturup “E PASPASLAA!” dedim sinirle.

Şuan bütün feminist bacılarım beni ayakta alkışlardı eminim...Birileri bu aterakil topluma dur demeliydi.

“Heh hoşgeldin kuzum noldu?” dedim Tuananın yanına gidip.

“Ceren noluyor? Kızım ne bunlar?”

“Aman boşver bi ara anlatırım sana ya.”

Kuzey elinde paspas ile yanımıza gelip“Bu adaletsizlik oluyor Cerencim, o yüzden üzgünüm Tuana” diye paspası Tunaya kitledi.

Elimi omzuna koyup “Kolay gelsin kardeşim.” dedim refleksle paspası alan Tuanaya.

Gülen Baranın yanına geçerken “Ceren Allah hayrını versin ya,senin yüzünden paspas yapıyoruz şurda!” dedi yapmacık bir sinirle Tuana.

Garibim olaydan bihaber Baranla paspas yapmaya başladılar. Biliyordum, ikiside beni sevdiğini için bunu yapıyorlardı,isterlerse itiraz edip gidebilirlerdi.

Bekleme sandalyelerinden Tuananın bizim için getirdiği iki şişe sudan birini alıp Kuzeye uzattım ve “Al al çekinme.” Dedim paspas işini kitlemenin verdiği mutlulukla.

“Sağol.” Deyip arada bir sürü mesafe bırakarak oturdu ve suyunu içip “Oğlum ovala ovala güzelce.” Dedi gülerek.

“Dimi ya karı mısın ki sen yer paspaslayacaksın?” dedim bende Baranı zorbalamak için.

Baranın mistik bakışları eşliğinde iki dakika sonra Tuana paspası yere atıp “Eh yeter be, benden bu kadar ne yaparsanız yapın!” dedi bıkkınlıkla.

“Ayıp ama neden paspası yere atıyorsun!”

“Ee bende gideyim artıkk..”diye köşeden kaçan Baran’ın arkasından seslendim;

“Karı mısın oğlum sen yer paspaslayacaksın!!”

Kuzey güldü.

...

Paspasları aldıktan üç dakika sonra,yanında; personel abla,Emre,Gökhan,Ege ve Melisle Serkan hocanın gelmesi bir oldu.

“Ah benim hayırlı öğrencilerim nasıl da yer paspaslıyorlar.” Diyen Serkan hocaya güldü Personel abla.

Bir dakika..

Bu bize paspas veren ablaydı.

Gidip hocaya mı söylemiş !?

Armut mu toplayacaktı kanka (iç ses)

“Ceren hadi mola ver, sen yemeksiz yapamazsın biz yemeğe gideceğiz şimdi.” Dedi Melis heyecanla yanıma gelip kolumdan tutarken.

Kuzeye kaçamak bir bakış atıp “El mahkûm Melisciğim bana da ayırın olur mu?” Dedim sahte bir hüzünle.

“Evet gençler,biz şimdi yemeğe geçiyoruz,siz de maalesef paspas cezanıza devam ediyorsunuz.” Dedi Serkan hoca gülme isteğini bastırarak.

Cezamız yemeğe gidememek miydi yani?

Bu Kuzey için bir ceza değil di ki!

Resmen benim için planlanmış bir cezaydı.

“AMA HOCAM YA! EŞİTLİK NERDE HOCAM? ADALET NERDE HOCAM?BENİM ZAAFIMDAN VURUYORSUNUZ, KUZEYİN HİÇ BİR CEZASI YOK ŞUAN!” Dedim çaresizce.

“SANKİ BEN ZEVK ALIYORUM YER PASPASLAMAKTAN!” dedi Kuzey cezasını belli edercesine.

BU DURUMDA BEN ÇİFT CEZA ALMIŞ OLUYORDUM!

Serkan hoca bize duyuldu atıp giderken aç aç garibanca paspas yapmaya devam ettim.

***

Çok uzun sürmedi,Serkan hoca ve personel abla; kalanını onların halledeceğini,makinede de bir sorun olduğunu söyleyerek,cezamızı da çektiğimizi ekleyip gitmemize izin verdiler.

Özgürlük Rabbim şükürler olsun.

Servise binerken Serkan hoca ön camdan “Kalkıyorr kalkıyorr” diye bağırınca tüm sınıf koşmaya başladı.

Kuzey ve ben hariç.

Paspas yapmaktan kollarımız ağrıdığı için biz geride kalmıştık.

“Yemekler senden he.” Dedim servise doğru yürürken.

“Ne?”

“Yemekler diyorum, senden, bugün senin yüzünden yemeği kaçırdık..”

...

Selamünaleyküm <3

Bu bölümdeki Nur teyze gerçek arkadaşlar, buradan ziyaret ettiğim huzur evindeki kızıl saçlı,Rizeli Nur teyzeye selam olsun, gerçekten başıörtüme iltifat etmişti, iki yıl geçmesine rağmen unutmadım.

Yani bölümlerimin çoğu gerçek hayattan esinlenerek yazıyorum,bende sınıfımla beraber gitmiştim,eski mitçi olduğunu iddia eden bir teyze vardı.

Diyeceğim o ki dostlar, yaşlıları her zaman sevip koruyun ve su otomatlarıyla da aranızı iyi tutun ♡

En güzele emanetsiniz..

Bölüm : 07.12.2024 20:47 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...