Başlama tarihlerinizi rica etsen şuraya yazar mısınız😇😇
🔸🔹🔸🔹🔸🔹🔸🔹🔸🔹
Genç kadın başı dik bir şekilde şirketin kapısından geçti. Görevlilere ufak bir baş selamı verip asansöre ilerledi. Yüzüne kondurduğu tebessümle insanları büyülüyordu. Herkesi kendine hayran bırakırdı. Asansörü beklerken kardeşini düşündü. Tebessümü dahada büyüdü çünkü çapkın kardeşinin Mardin'e tayini çıkmıştı. Dört aydır çalışan kardeşini ne kadar gidip gelsede özlüyordu.
Asansör kapısı açılınca karşısında sekreterinin yüzüyle karşılaştı. Ne kadar şaşırsada,
"Günaydın Ece" dedi. Sekreterinin sıkıntılı yüzü hala aynıyken kaşları çatıldı. Derin bir nefes aldı. Bir şey olduğu kesin diye geçirdi içinden.
"Günaydın Ezel hanım, ilk öncelikle Hakan bey acilen sizi çağırıyormuş. Günlük programınızıda iptal etti."
Genç kadın şaşırsada bişey demeden asansörün on yedinci katına çıkmasını bekledi. Sonunda asansör durduğunda,
" Odamdaki çiçekleri sula belliki yine bir yere gidiyorum sende işlerini halledip çıkabilirsin Ece." dedi ve babasının odasına yürümeye başladı. Arkasından teşekkür eden sekreterine eliyle güle güle yaptı ve babasının odasına geldi.
Sekreterin yerinde olmadığını görünce kapıyı tıklattı. İçeriden babasının sesini duyunca içeriye girdi.
" Günaydın Hakan bey" güler yüzüyle babasına bakarken babasınında yüzü güldü.
"Günaydın kahve istermisin yoksa uçakta mı alırsın?" Yüzü düşerken derin bir nefes verip koltuğa oturdu.
"Nereye gidiyorum ki hem ne olmuş daha geçen pazartesi geldim Dubai'den. Şimdi yolculuk nereye?"
Babasının yüzü iş ciddiyetine bürünürken oturduğu yerden dikleşti demekki önemli bir meseleydi.
"Mardin. Hem Kara Şirket yazılımının veri tabanına birisi veya birileri girmeye çalışmış ona bakmalısın birde birkaç evrak işleri. Gitmişken bizimkisinide kontrol et bakalım neler yapıyor. Kemal amcanda seni bekliyor." Dedi ve ardından güldü.
"Tamam baba giderim ama oğlun şimdi belki ameliyattadır. Müsaitse bakarım. Zaten görünüşe göre benimde işim uzun sürecek." Ayağa kalktı ve babasına döndü,
"Ben gideyim en iyisi akşama kalmam, ilaçlarını unutma." deyip göz kırptı. Ufak bir kahkaha atan adam,
"Kızım sende büyütüyorsunuz. Doktor şekerin var demedi, sınırda dedi."
"Tamam işte baba sende içki sınırdan uzaklaşsın." yavaşça babasının yanına gidip yanağını öptü,
"Hadi görüşürüz." kapıya doğru yürümeye başladı. Babası ise arkasından,
"Görüşürüz kızım."
Şirketten çıkarken babasının şoförü Mustafa'ya Mardin'e araba ayarlanmasını söyleyip hava alanına gitmek için arabasına bindi. Kardeşi Eren'e müsait olunca kendisini aramasını mesaj atıp yola çıktı. Uzun bir yolculuk olucaktı nede olsa.
...
Uçaktan inip hemen çıkışa yöneldim. Otoparka girdiğim zaman ileride başında orta yaşlı yöresel giyimli bir adamla, kiralanan jeepi gördüm. Topuklarımın sesiyle bana dönen adam ellerini önünde birleştirip beni beklemeye başladı. Yanına yaklaştığımda kafasını hafifçe eğip,
"Hoşgelmişsiniz hanımım" genç kadın şaşkınlıkla gülerken,
"Hoşbuldum ama adım Ezel"
Adam kafasını sallarken,
"Tamam Ezel hanımım, arabayı sizmi kullanacaksınız?"
Kafasını iki yana sallayan genç kadın adamın hanımım demesini takmamaya çalışıp elini uzattı.
"Ben kullanabilirim yolu da biliyorum. Bu arada teşekkür ederim. İyi işler."
Anahtarı alıp arabaya bindi. Adamın gittiğini görünce aynadan kendini inceledi. Dalgalı sarı saçlarını yana atıp yüzündeki hafif makyaja baktı. Siyah dizlerinin üzerinde, omuzları açık uzun kollu elbisesi gayet iyiydi. Çantasından gözlüğünü çıkarıp taktı. Şimdi gidebilirdi.
Artık kendisi alışmıştı böyle hayata babasının yaşı ilerlediği için birçok şeyle kendisi ilgileniyordu. Erkek kardeşi Eren annesi gibi doktorluğu seçerken kendisi yazılımcı olmayı tercih etmişti. Anneleri öldükten sonra babaları Hakan ikisinin üstüne düşmüş ve onlar neyi isterlerse yapmıştı. Eren henüz altı yaşındayken annesi ölmüştü. Eksik yanını ne kadar Ezelle kapatmak istesede kardeşinin özleminin çok büyük olduğunun farkındaydı. Ama elinden birşey gelmiyordu.
Üniversitede yazılım mühendisliği okuyup direkt şirkette işe başlamış ve kendi dalında babasınında bilgi yardımı sayesinde ülkenin en iyi yazılımcıları arasına adını yazdırmıştı. Ne kadar kendi ülkesinde iş yapmayı çok sevsede gelişmek için işlerinin çoğuda yurt dışındaydı. Ve sürekli ülkeler ve şehirler arası geziyordu. Çalışmayı ne kadar sevsede yoruluyordu. Ama pes etmek yoktu.
Şirkete geldiğinde anahtarı güvenliğe verip hemen içeriye girdi. En son yaklaşık iki ay önce geldiği şirketi ve Kemal amcası yani babasının en yakın dostunu ne kadar özlediğini farketti. Kendisini tanıyan çalışanlar güler yüzle selam verirken kendisi tebessümle cevap veriyordu.
Hızla yönetim katına çıktığında kendisine doğru gelen Kemal amcasının sekreterini gördü.
"Hoşgeldiniz Ezel hanım, Kemal bey gelir gelmez yanına gitmenizi söyledi. Birde ben kahve götürecektim sizde bişeyler istermisiniz?"
Gözlüğünü eline alıp,
"Hoşbuldum, bende sade kahve alırım canım." deyip yürümeye başladı. Önüne gelen saçlarını yana atıp iki tarafındanda kendisine selam veren çalışanlara cevap veriyordu. Odaya vardığında içeriden kahkaha sesleri geliyordu. Kaşları çatılsada kapıyı çalıp ses gelir gelmez de kapıyı açıp içeriye doğru süzüldü.
Masanın önünde oturan iki genç ve bir babası yaşındaki adamlar oturuyordu ve Kemal amcasıda olmak üzere hepsi kendisine bakıyordu. Omuzlarını dikleştirip, iş ciddiyetini koruyan bir sesle,
"Müsait misiniz Kemal bey?" dedi. Ona gülerek bakan amcası sandalyesinden kalkarak kendisine doğru yürümeye başladı.
"Gel kızım gel yabancı yok bende seni bekliyorum. Hoşgeldin." der demez babacan bir tavırla sarıldı. Ayrıldığında amcasından ayağa kalkan yaşlı adam kendisine doğru gelmiş ve elini uzatmıştı. Onu inceleyerek bakan yaşlı adama hemen karşılık verdi.
"Merhaba kızım ben Ali Arslanlı babanla arkadaşlığımız biraz eskiye dayanır yabancıymışım gibi bakma." dediğinde elinde olmadan kıkırdadı.
"Merhaba bende Ezel Mertoğlu ki zaten tanıyormuşsunuz." diyerek cevap verdi.
Ali bey arkasını dönerek,
"Bunlarda benim oğullarım biraz Kemal'in başını şişirmeye geldik. Bilirsin yaşlılık işte canı sıkılıyormuş artık." diyerek bıyık altından gülen adam eski yerine oturmuştu.
"Ben mi yaşlıyım." söylenen amcasına güldü. Henüz tanımadığı ve ayakta olan adamlara yönelmişti. İlk olarak kumral uzun boylu adamla el sıkışmış ve adam,
"Ben Baran en büyüğüyüm," sanırım başka kardeşleri de vardı. Kafasını sallayarak yanındaki adama döndü. Baran'a göre daha uzun olan adam dikkatlice yüzüne bakması değişik hissettirsede kendisini bozmayıp elini uzattı.
"Berzan Arslanlı" diyerek kalın sesiyle kendini tanıtan adamla derin bir nefes alma ihtiyacı duydu.
Baran ve Berzan ikili koltuğa tekrar otururken kendisi Ali beyin yanındaki diğer tekli koltuğa geçti.
"Ne kadar kalıcaksın kızım." diye soran amcasına dönüp,
"Kalmıcam amca yeni geldim zaten. Çok işlerim var akşama kalmadan dönerim. Aslında hemen işe başlasak iyi olur."
Amcasının yüzü asılırken kendisinin yoğun olduğunu bildiğinden,
"Peki ama bir kahvede içeriz." Kafasını sallayarak onayladı ne kadar bakışların üstünde olduğunu hissetsede kendisini bozmadı. Kalbindeki çarpıntıya anlam vermezken Ali beyin sesiyle irkilerek ona döndü.
"Sen demi Kemal gibi inşaatla ilgileniyorsun Ezel" sanki kırk yıldır tanıyor gibi yakın gelen Ali beye sevecenlikle,
"Aslında ben yazılım mühendisiyim. O yüzden geldim."
"Güzel ee o zaman bizim şirketede el atarsın artık." ayak ayak üstüne atıp rahat bir oturma pozisyonuna girerken,
"Tabiki neden olmasın." derken kapı tıkandı. Sekreter gelip kahveleri dağıtıp gitti.
Baran ve Berzan'ın da sohbete katılıp işle ilgili biraz konuşmuşlardı. Onlar hala konuşmaya devam ederken Ezel telefonuna gelen mesaj sesiyle çantasından telefonunu çıkarıp bakmıştı. Kardeşinden geldiğini görünce gülümsedi ve müsait olduğunu yazdığından aramak için ayaklandı.
"Benim telefonla görüşme yapmam gerekiyor. Kusura bakmayın sonrada bilgisayar odasına giderim tekrardan tanıştığım için memnun oldum." diyerek hepsiyle el sıkıştı. En son Berzan'a döndüğünde çenesinin kasıldığını görsede baş selamı verip hemen odadan çıkmak için çantasına yöneldi.
Çantasını alırken kardeşi sabredememiş gibi aramaya başladı. Oda kapıyı yönelirken cevapladı.
" Canım nasılsın?" kapıdan çıktı ve arkasından kapattı.
"İyi abla sen nasılsın?" durgun sesi kendisini kötü hissettirdi. Ama birşey varsa söyler kafasıyla,
"İşin var mı bugün buluşabilir miyiz? Ben yarına kalmayacağım Eren çok işim var ablacım."
Bir yandan bilgisayar odasına giderken bir yandan kardeşiyle konuşuyordu genç kadın ama içindeki anlam veremediği sıkıntıyı göz ardı etmeye çalıştı.
"Ooolmaz abla" telaşlı sesi kadının durmasını sağlarken kardeşinin birşeyler karışturdığını düşünmeye başladı.
"Noldu Eren bir sorun varsa söyle." derin bir nefes alıp kardeşinin cevabını beklerken bir yandanda yürümeye devam etti genç kadın.
"Yok abla zaten benim işim var kapatmam lazım sana iyi yolculuklar. Görüşürüz."
Yüzüne kapanan telefonla şaşıran genç kadın,
"Hadi hayırlısı zaten şu son zamanlarda sende bir hal var Eren bey."
...
"Evet baba evin önündeyim."
Bir elinde telefonla babasıyla konuşurken diğer eliyle evinin kapısını açıyordu genç kadın. Yaklaşık üç saat süren işleri ve uçak yolculuğu derken saat yedide anca varmıştı İzmirdeki evine. Babasıyla iki yıldır ayrı kalıyordu ve kendisi artık yalnız yaşamaya alışmıştı.
Bu kararı alalı iki yıl olmuştu. Babası ilk başta istemesede çok uzak olmaması şartıyla kabul etmişti. Babasının evine on beş dakika uzaklıkta olan iki katlı ve bahçeli bir ev bulmuş ve orada yaşamaya başlamıştı.
"Peki kızım sen dinlen yarın yine yorucu bir gün olacak." kapıyı açıp içeriye girdikten sonra oflayarak odasına çıkmaya başladı.
"Evet baba farkındayım. Ha birde ne diyeceğim sana amcamın yanında Ali bey diye biri vardı seni tanıyordu. Ben niye bilmiyorum, eskiden arkadaşımdı baban falan dedi ama."
Derin bir nefes alan babası,
"Ali Arslanlı mı?"diye sormasıyla onayladı ve yatağa oturup ayakkabılarını çıkardı.
" Eşi Rojin hanım annenle arkadaştı. Antepte aynı mahallede oturuyorlarmış sanırım. Ben en son gördüğümde seni annen hamileydi ve onların iki oğulları vardı. Sonra görüşemedik. Annenin haberini aldıklarında beni birkaç sefer aradılar ama yurt dışında olduğumuz için gelememişlerdi. Öyle. "
Annemin arkadaşı olması beni heyecanlandırsada özlemle yatağımın yanında ki fotoğrafa baktım. Çok özledik seni annem.
" Tamam baba sen ilaçlarını içtin değilmi? "
" Evet kızım evet Ayşe'yi de kendine benzemişsin saati geldiğinde alarm gibi başımda bitiyor." neşeli bir şekilde kıkırdayıp,
"Tamam baba yarın görüşürüz."
"Görüşürüz kızım."
Fotoğrafı elime alıp annemin yüzünü öptüm. Gerçekten uzun zaman olmuştu. Kanser yüzünden ölen annem hiçbir zaman bizim bu halimizi görmemiş olması zoruma gidiyordu. Çocuklarının büyüyüpte güzel yerlere geldiklerini görmek hakkıydı ama yapacak bir şey yoktu. Ne zaman akıp gittiğini bilmediğim gözyaşımı silip ayağa kalktım ve kendimi banyoya attım.
Yeşil eşofman ve beyaz tişört giyip altına terliklerimi geçirdim. Yatağımın üstündeki telefonu alıp saate baktım. Sekizdi ve ben hiç açlık hissetmiyordum. En iyisi film izlemek diye düşünürken zilin sesiyle aşağıya inmeye başladım. Ard ardına çalan zil beni korkuturken kameraya baktım. Eren ve bir kız görünce direkt kapıyı açtım. Ne olduğunu anlamadan Eren kızı içeriye sokup arkasından kapıyı kapattı.
Ben şok olmuş bir şekilde dururken kızın ağlama sesiyle arkamı döndüm. Uzun çiçekli elbise giymiş elleriyle yüzünü kapatmış ağlıyordu. Eren ise yüzü sapsarı bir şekilde bana bakıyordu. En sonunda ağzım açılırken,
"Noluyor Eren, bu kız kim, neden ağlıyor, senin yüzün neden böyle, Eren?"
Gözlerimin içine bakan kardeşim kızaran gözleriyle,
"Özür dilerim Ablam ama mecburum." diyerek kızın yanına gitti ve içli içli ağlayan kıza sarıldı. Kız hemen kafasını göğsüne gömerken ağlamaya devam ediyordu.
" Neye mecbursun, söylesene "
Dayanamayıp sesimi yükselttiğimde hala kıza sarılı olan kardeşim bana döndü ve
" Abla biz Berfinle kaçtık."
🌼🌼🌼
Evet ilk bölümde sizlerle ama arkadaşlar tekrardan söylüyorum bu bir intikam hikayesi aslında unutmayın.
Yorum ve Vote bekliyorum.
🌼Sevgilerle🌼