Lily' nin kayboluşundan tam dört gün geçti. Bugün tekrardan Lily' nin evine gideceğiz. Bizimle beraber başka şövalyelerde vardı. Şövalyeler Lily'i arıyorlardı. Ya da Lily'nin cesetini...
Lily'lerin evine vardığımızda yan komşuları bize birşeyler anlatmak istediğini söyledi. Ben ve Asel komşularının evine doğru yürümeye başladık. Diğerleri ise Lily' nin annesi ve babasını sorgulamaya devam ediyorlardı. Komşularının evine vardığımızda kadın bizi içeri davet etti. İçeri geçtik ve boş bulduğumuz bir yere oturduk. Kadının ismi Rose'muş. Siyah, kısa ve düz saçlıydı. Evleri eskiydi galiba çünkü duvarlarda bazı çatlaklar vardı. "Bize söylemek istediğiniz şey nedir?" dedim. Rose "Nasıl söze başlasam bilmiyorum." İç geçirdikten sonra konuşmaya başladı "Lily kaybolmadan bir gün önce evlerinden bir kız çocuğuna ait bağırma ve ağlama sesleri duydum. Sonra sesler birden kesildi. Ben ilk önce umursamadım ama ertesi gün Lily'nin kaybolduğu haberi gelince bu bilgiyi sizinle paylaşmak istedim. Geç kaldığımı biliyorum bunun için beni bağışlayın prensesim." dedi. Duyduklarım karşısında şaşırmıştım. Tam söze başlayacakken dışardan "Lily bulunmuş!" diye bir ses geldiğini duydum Asel' de duymuştu. Asel "Bu bilgiyi bizimle paylaştığınız için teşekkür ederiz ama şimdi gitmemiz lazım " dediğinde kapıya doğru ilerledik. Rose " Rica ederim, size yardımım dokunduysa ne mutlu bana" dediğinde evden çıktık. "Lily bulunmuş" diye bağıran Jasper'dı. Herkes bir çuvalın başında toplanmış şaşkınlıkla çuvala bakıyorlardı. Asel ile yanlarına gittiğimizde ağzım açık kaldı. Lily'nin cansız bedeni vardı çuvalın içinde. Midem bulanmaya başlamıştı. Çok kötü hissediyordum. Annesi, Lily' nin cansız bedenin yanına oturmuş timsah göz yaşları döküyordu. Yalandan ağlıyordu. Onların yaptığını biliyordum, kesin bir bilgi olmasa bile biliyordum işte.
Lily'nin ölümünden bir gün geçmişti. Saraydaki doktorlarımız Lily' nin cansız bedenini inceliyorlardı. Kimin öldürdüğüne dair bir kanıt bulabilmek için yoğun bir araştırma yapıyorlardı. Bizse Lilyler'in evindeydik. Anne ve babayı soruşturuyorduk ama anne ve baba her sorduğumuz soruya "Hatırlamıyorum" diyorlardı. Böyle giderse Lily'e kimin kıydığını asla bulamayacaktık. Tam bir soru daha soracakken dışardan Luna seslendi. "Arkadaşlar bir gelebilir misiniz?" Beraber dışarı çıktık. Luna "Doktorlarımız Lily'i kimin öldürdüğüne dair kanıtlar bulmuşlar." Luna iç çekti.
"Lily' i babası öldürmüş büyük ihtimalle annesi de biliyordu." Herkes şok olmuştu. Anne ve baba bunu saklıyorlardı. Artık anne ve babanın savunacak birşeyi kalmamışlardı. Yumruklarımı sıktım. Daha fazla dayanamayıp eve girdim. Alex "Perla dur!" diye bağırdıysa da dinlemedim. Alex beni kolumdan tuttuğunda " Tamam sakince konuşacağım bırak beni" dedim. Alex beni kuşkulu gözlerle süzdükten sonra bırakmak zorunda kaldı. Eve girdim. O sırada saraydan muhafızlar gelip babayı götürdüler. Annenin kızını öldürdüğüne dair bir kanıt bulunamamıştı ama anneninde bu işte bir parmağı olduğunu biliyordum. Hepimiz biliyorduk.
Annenin karşısına dikilip konuşmaya başladım "Haberin var mıydı?" Diye sordum. Anne anlamamış gözlerle "Neyden bahsettiğini anlamıyorum" dedi titrek sesle. "Masum rolü yapma haberin vardı saklıyordun!" Diye bağırdım. "Nasıl oldu? Nasıl öldürdünüz çocuğu?!"
"Ben, ben yapmadım, ben öldüremedim. Eşim çiftlikte boğarak öldürdü. Ben yapmadım"
Bu sefer gerçekten ağlıyordu, çocuğunun ölümüne değil, kendisine birşey olacak diye ağlıyordu. Yumruklarımı daha da sıkı sıktım.
"Eşin çocuğunu gözünün önünde öldürürken sen birşey yapmadın mı?"
"B-benim elim ayağım bağlandı şoklandım birşey yapamadım"
Artık dayanamıyordum, ağlayacaktım. Bir anne çocuğunun ölümüne nasıl göz yumabilirdi?
"Ne şoklanması lan? Ne şoklanmasından bahsediyorsun sen! Lan sen annesin!"
Sinirden ağlayacak duruma gelmiştim.
"EVLADIN GÖZÜNÜN ÖNÜNDE BOĞULURKEN DURDURMADIN MI SEN?!"
Anne hâlâ kendini savunuyordu çıldırtacaktım.
"Senin başına böyle birşey gelse sen ne yapardın?"
"Ben gider o adamı kendi ellerimle boğardım!"
"Taş kesildim, engel olamadım!"
Alex arkamda duruyordu. Arada bir "Perla sakin ol" diyordu fakat onu duymuyordum bile.
"Lan ben senin acına inandım! Biz size inandık! Siz kızımız kayıp diye ortalığı velveleye verdiniz! Biz sana kızının ölüm haberini verdik, siz feryat figan hepimizi kandırmışsınız!"
"Ben diyorum ben öldüremedim sen neden bana kızıyorsun?"
Hâlâ kendini savunuyordu artık çıldırtmıştım.
"Ya ne demek öldürmedim? Gözünün önünde adam öldürmüş hiç birşey yapmamışsın!"
Sinirden ağlamaya başladım. Alex beni sakinleştirmeye çalışıyordu.
"Senin kızın derede 5 gün çuvalın içinde ölü yatmış ve sen, sen bizim onun cansız bedenine ulaşmamızı mı bekledin?!"
"Ben korktum! Beni de öldürür diye korktum!"
Kadın hâlâ kendini savunuyordu çıldıracaktım. Alex bir yandan beni tutuyordu.
"Senin korkunu-" cümlenin devamını getiremeden Luna "Perla sakin ol" dedi. "Herkes anne olmamalı" dedim titrek bir sesle. Alex'in beni tutan kollarında kurtulup dışarı çıktım. Tüm sokak dışarı fırlamış olanları izliyordu. Kolumla yanağımdan akan yaşları silip o evden uzaklaştım. Bir daha asla o eve adımımı atmazdım.
Ertesi gün babam beni odasına çağırdı. Odasına gittiğimde babamı endişeli bir yüzle gördüm. Her ne kadar endişesini saklamaya çalışsada beceremiyordu.
"Baba ne oldu?"
Babam söze derin bir iç çekerek başladı. "Lily'e olanlar için üzgünüm. Bir anne nasıl böyle birşeyi saklar anlamıyorum."
"Baba beni bunun için çağırmadığını biliyorum. Ne oldu anlatır mısın?" Babam endişeli gözlerle bana baktı.
"Kızım bildiğin gibi anneni yıllar önce kaybettik"
Annem aklıma gelince hafif gözlerim sulandı.
"Bende her geçen gün ölüme daha da yaklaşıyorum." dedi babam. "Baba böyle deme, sende gidersen benim kimsen kalmaz." Sulu göz değildim ama aile söz konusu olunca hüngür hüngür ağlayabilirdim. Babam "Kızım, Elia ülkesinin kraliçesi Elia benimle evlenmek istiyor." Dediğinde tek kaşımı havaya kaldırdım. "İyide baba aranızda yaş farkı var neden böyle birşey istiyor ki?"
"Elia benim yaşlı olduğumu biliyor ve benimle evlendikten sonra kısa bir süre sonra beni bir şekilde öldürecek ve ülkeyi ele geçirecek"
Gözlerim korkuyla açıldı.
"Baba kabul etmedin değil mi onunla evlenmeyeceksin?"
"Evlenmeyeceğim fakat bu işin sonu iyi bitmeyecek. Kraliçe Elia beni değil seni istiyor."
Babamın bu dediği çok saçmaydı. Neden beni istesin ki?
"İyide baba beni niye istesin? Çok saçma" dedim gülünç bir sesle.
Babam düşünceli bir şekilde "Kızım, senin ateş gücünün yanında su gücünde var."