@ayseggul
|
Merdivenlerden koşarak inmek yetmemiş korkuluklardan kayarak hızla aşağı iniyordum. Yurt beş katlıydı ve ben 2. Kata hızla gidip yatakhaneye gitmeliydim. Daha kimse uyanmamıştı ama beş on dakikaya kalmaz nöbetçi hoca herkesi uyandırmaya gelirdi. Hızla kaydığım korkuluklar son bulmuş sonunda yatakhanemin olduğu kata gelmiştim. Hızla içeriye daldım hemen Feride'nin yanına gittim. Horul horul uyuyordu. Korkutmamak için sessizce seslendim uyanmadı. Seslenmelerime cevap vermeyince en sonunda çığlığı bastım. "Ferideeeeeee! Uyan kızım acil bir durum var ya amma ağır uykun varmış arkadaş!" Feride sıçrayarak kalktı. Uykulu gözlerle ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. "Ne oluyor Ceyda sabahın köründe!" "Uzaylı buraya gelmiş kızım aşağıda yurdun arkasında." Feride bana inanmayan gözlerle baktı. Bu söylediğim bir nebze de olsa uykusunu açmıştı. "Halisünasyon görmüşsündür sen kafayı taktın o uzaylıya ondan hep! Hadi git başımdan da beş dakika daha uyuyayım." Feride tam yatağına geri yatacaktı ki kolundan tuttum. "Giy üzerini halisünasyonmu gerçekmi göstercem ben sana!" Feride onu zorla yukarı çıkaracağımı anladığı için direnmedi ama oflaya poflaya eteğini ve baş örtüsünü giyindi. Birlikte yukarıda ki etüt odasına gittik. Pencerenin önüne geldiğimizde ikimiz birden perdeyi açıp baktık. Uzaylı hala orada dolanıp duruyordu. "Bak Feride hanım inandın mı şimdi?" Feride'nin hala uykusu olduğu için durumu pek umursadığı söylenemezdi. "Amannn Ceyda belki de işi vardır. Bir arkadaşını bekliyordur." "Sen Esra'nın dediklerini unuttun heralde sevgilim olduğu ya da bir erkekle görülürsek yurttan atılıyoruz. Bu salak peşimize falan takılırsa abiler görürse boku yeriz Feride!" Feride duruma yeni aymış gözlerini açmış bana bakıyordu. "Haaa doğru kız ne yapsak ki! Kız Ceydaa abim bununla aynı yurtta kalıyor ona haber gönderelim rahatsız ediyor bizi diye valla bizimkiler ağzını burnunu kırarlar bunun..." "Hayyy aklınla bin yaşa Feride eğer bugün peşimize takılırsa uyaralım baktık anlamıyor göndeririz abine haberi..." Feride'yi işte bu yüzden çok seviyordum ne zaman telaşlansam bir yol bulamasam o bana bir yol buluyordu. Ne zaman düşsem beni kaldırıp bana destek oluyordu. Abisi de hem Feride'ye hem bana abilik yapıyordu. Ne zaman başımız sıkışsa dara düşsek Kenan abi koşuyor geliyor bizi o sıkışıklıktan çıkarıyordu. Tabi sonra da bizim ağzımıza sıçıyordu. Ama nasıl Feride'yi koruyorsa beni de hep öz kardeşi gibi koruyordu. Ferideyle çözüm yolunu bulduktan sonra aşağıya indik Esra'yı uyandırmaya çalıştık ama başarılı olamadık. Nöbetçi hocada millet uyandırıyordu. Bizde bizim gruptaki kızları uyandırdık. Bir Esra kalmıştı uyanmayan nasıl bir uykusu varsa değil top atmak yurt başımıza yıkılsa kız yine uyanmayacaktı. Su şişemi elime aldım ve Esra'nın yatağına doğru yürüdüm. Yatağın yanına gelince elime biraz su döküp Esra'nın yüzüne sürdüm. Başını bir oyana bir buyana sallıyor ama hala gözlerini açmıyordu. Bende baktım olmuyor şişedeki suyu öylece döktüm başından aşağıya Esra çırpınarak kalkarken ben gülümseyerek ona bakıyordum. O ise bana beni öldürecekmiş gibi bakıyordu. Ellerimi iki yana açarak ve boynumu bükerek Esra'ya baktım. "Bana başka çare bırakmadın Esra geç kalıyoruz ama napimm yaniii..." Esra hiç bir şey demeden yataktan indi o an beni öldürebeleceğini düşündüm ama o kadar da yapmazdı canım. Öldürmedi ama eline aldığı su şişesini aniden üzerime boca etti. Ben şaşkın şaşkın Esra'ya bakarken kızlar bize kahkalarla gülüyordu. "Nasıl oluyormuş Ceyda sende pek uyanmış gibi gözükmüyordun bende seni uyandırayım dedim..." "Esra bacım valla seninle uğraşılmaz yaa her yerimi ıslattın ben en azından sadece başına dökmüştüm. Vicdansızsın sen!" Biz Esra ile tatlı tatlı atışırken hoca gelmiş bir an önce aşağı inmemizi söylemişti. Bizde okul formalarımızı giyip çantalarımızı alıp yemekhaneye indik. Kahvaltı yaparkende gruptaki kızlarla birlikte aynı masada oturuyorduk. Kısaca Esra'ya Osman'ın yurdun arkasında olduğunu ondan kurtulmak için Kenan abiye başvuracağımızı anlattık. Diğer kızlardan da bir şey saklamıyorduk. Onlarla da çok iyi anlaşmıştık. Onlarda kararımızı desteklediler. Kahvaltımız bittikten sonra masamızı toplayıp çantalarımızı alıp yurdun çıkışına doğru ilerledik. Diğer kızlar okulları uzak olduğu için servis ile okula gidiyordu. Bizim okul yakın olduğu için biz yürüyerek gidiyorduk. Tam ayakkabılarımızı alıp giyecekken Merve Hoca zebani gibi yine tepemize dikilmişti. Ben umursamadan ayakkabılarımı giymeye devam ettim. "Üzerinizi ve çantanızı arıycam geçin sıraya!" Bu kadının tek amacı bizi huzursuz etmekti. Yine sırayla hepimizi aramış yine hiç bir şey bulamamıştı. Bu kez sessizliğimi koruyup hiç bir şey demeden kendimi dışarı atabilmiştim. Kızlarda gelince okulun yolunu tutmuştuk. Yurttan çıktıktan sonra sürekli arkama, sağıma soluma bakıyordum. Uzaylı sanki bir yerlerden fırlayıp çıkıp yanımıza gelecekmiş gibi hissediyordum. Hislerimde yine yanılmamıştım. Osman birden yanımızda bitmiş nereden geldiğini bile anlayamamıştık. Esra küçük bir çığlık attıktan sonra Osman'a çemkirmeye başladı. "Ne işin var lan senin burada amacın bizi yurttan attırmakmı gerizekalı!" Osman Esra'yı hiç umursamadan benim yanıma geçti. Gevşek gevşek gülerek bana baktı. "Eee Ceyda sen nasılsın görüşmeyeli." Esra yine çemkirmeye devam edecekti ama ondan önce söze girdim. "İyiyim Osman ne olsun bir aptal dadandı da başıma ondan nasıl kurtulsam diye düşünüyordum. Ama galiba buldum." Karşımda bize doğru gelen Kenan abiyi görünce kurtuluşumun bana adım adım gelişini izledim. Sabah sabah burada ne işi vardı bilmiyorum ama çok iyi denk gelmişti. Allahtan başka bir şey istesem olacaktı demekki. Osman'ı yanımızda görünce kaşlarını çatmış ve daha da hızlanmıştı. Feride'ye ne oluyor lan bakışı attım. O da valla benim haberim yok bakışı attı. Biz telapati yoluyla Feride ile konuşurken Kenan abi çoktan yanımıza gelmişti. Kenan abi biraz maço biriydi o yüzden direk Osman'a döndü. "Ne işin var lan senin kızların yanında!" Osman Kenan abinin Feride'nin abisi olduğunu bilmiyordu. Ama o an akrabamız ya da birimizin sevgilisi olduğunu düşünmüş olmali ki hemen cevabı yapıştırdı. "Abi Esra kuzenim benim ona para vermeye gelmiştim. Zaten kızlarla aynı sınıftayız benden zarar gelmez abi.." Ben gözlerimi kocaman açmış Osmana bakarken önce Esra'ya döndüm. "Kusura kalma kuzenini biraz harcıycam kuzum." Sonra Kenan abiye döndüm. "Abi yalan söylüyor bu yavşak peşimizden ayrılmıyor. Yurttan abiler falan görse yandık valla sende biliyorsun yurdun kurallarını..." Çomağı sokmuştum artık gerisi Kenan abideydi. Kenan abi epey sinirlenmiş olmalı ki Osman'ı yakasından tuttuğu gibi kaldırdı. Kenan abi Osman'dan fazlasıyla iriydi ve uzundu. Osman ikinci kez benim yüzümden yaka paça hale getirilmişti. "Osman bak ben yurdun kurallarını falan bilmem ama benim bazı kurallarım var ve sen onlara seve seve değilse sike sike uyacaksın aslanım! Birincisi kız kardeşlerimden uzak duracaksın. İkincisi seni bir daha kızların etrafında görmiycem. Aaa bir şey fark ettim de benim bütün kuralllarım aynı lan! Umarım anlamışsındır!" Osman baya korkmuşa benziyordu. Kenan abi ise Osman ile dalga geçiyordu. Tek yumrukla onu bayıltacağını çok iyi biliyordu. Osman hala Kenan abinin ellerinde süzülürken korkudan konuşamıyordu. Kenan abi tekrar Osman'ı silkeleyerek. "Alooo duydun mu lannn cevap ver!" Osman Kenan abinin ikazını sonunda anlamış olmalı ki cevap verebilmişti. "Tamam abi sen ne dersen o" Kenan abi Osman'ın yakasını bıraktı ve "Kaybol" diye bağırınca Osman koşar adımlarla uzaklaştı. Osman hızla topuklarken Kenan abi kaşlarını çatarak bize döndü. "Kızlar siz başınıza bela açmadan duramıyor musunuz? Ben denk gelmesem ne olacaktı niye bana haber etmiyorsunuz siz bakim." Feride abisine boynunu bükerek baktı ve hemen söze girdi. "Abi valla sana bugün haber verecektik dün okulda sataştı bu mal bize baktık sabah yurdun oralarda dolanıyor. Bizde bugün sana haber yollıycaktık ama sen erken davranıp biz haberi yollamadan aldın valla..." Kenan abi bize hiç inanmıyormuş gibi bakıyordu. Ama inanmış gibi yaptı. "İyi tamam bir daha rahatsız ederse haber verin. Haa ayrıca ondan uzak durun sağlam ayak değil." Bunu söylerken Esra'ya baktı. "Kuzenin falan ama öyle kardeşim darılmıyorsun demi..." Esra darılmak bir kenera dursun Osman'ı kendisi bir kaşık suda boğacaktı. "Yok abi ne darılması az bile yaptın sen ona..." "Neyse hadi okula geç kalacaksınız siz doğru okula benim işim var." Feride sorgulayan gözlerle abisine baktı. "Ne işiymiş abi bu okul saatinde!" Kenan abi Feride'nin sorusu karşısında kaşlarını çattı. "Hesap mı soruyorsun Feride sen abine size ben doğru okula dedim hadiii uzatmayın!" Feride söylene söylene yürüdü bizde hemen onunla birlikte yürüdük. "Kendisi bize hesap sormaya geldimi soruyor ona bir soru sorduk mu ağzımıza sıçıyor ne güzel valla..." "Aman Feride klasik maço abi modeli işte boş ver sen onu şimdi biz kurtulduk galiba uzaylıdan..." Esra lafa girdi hemen. "Osman ödlektir bir daha bulaşmaz sana Ceyda onun amacı seni tavlamaktı. Buldu tabi senin gibi güzel kızı aklı sıra kaçırmayacaktı." Çok güzel bir kızmıydım evet güzeldim. 1.70 boy 55 kiloydum. Belime kadar gelen uzun hafif dalgalı açık kahve saçlarım vardı. Gözlerim oldukça iriydi. Burnum hafif kemerliydi ama yüzüme yakışıyordu. Dudaklarım ne çok ince ne çok kalındı. En çok dikkat çeken ve en çok sevilen yerim gözlerimdi. Kirpiklerim fazlasıyla uzun ve kıvrıktı gözlerim iriydi ve büyüktü göz rengim ise kehribara yakın bir renkti. Ben güzel olduğumu biliyordum ama bununla hiç övünmüyordum. "Aman Esra güzel olupta işte normal bir insanım kızım bende. Neyse onu bunu boş verinde okula geç kalıyoruz." Hızla okula giitik. Sabah sırasından sonra sınıflara geçtik. Uzaylı ortalıklarda görünmüyordu. O gün Osman okula hiç gelmedi. Teneffüslerde ise Gökberk denen ikinci uzaylı sürekli etrafımızda dolaştı. Ona da uzaylı diyorum çünkü Osman'dan bile yakışıklı vicdansız. Uzun iri sarışın masmavi gözleri olan bir dehşetül vahşet. Okulun ikinci günü olaysız ve sorunsuz bitmişti. Ama Osman okula hiç gelmemişti. Okuldan sonra yurda gittik. Din dersi yemek ders çalışma temizlik derken bir günü daha bitirmiştik. Yatakhaneye geçtiğimizde daha kimse yoktu. O yüzden kızlarla rahat rahat sohbet etme fırsatı yakalamıştık. Diğer gruptaki kızlara o gün olanları anlattık. Kübra bizi dinledikten sonra söze girdi. "Canalıcı yiyesice pislik hadi servis geçseydi sabah ordan valla gözünün yaşına bakmaz atarlardı seni yurttan..." Kübra ufak tefek minyon tipli beyaz tenli çilli aşırı tatlı bir kızdı. Birde bizim buraların şivesini çok tatlı konuşuyordu. Gülçin Kübra'ya kahkaha atarak baktı ve söze girdi. "Bir şey sorcam "canalıcı yiyesice" ne demek allah aşkına o nasıl söz?" Gülçin şehir dışından gelmişti buraya o yüzden bizim konuşma tarzı ve bazı kelimeler ona garip geliyordu. Dudu hemen açıkladı. "Bok yiyesice demek gibi bir şey yani iyi bir şey değil." Kızlarla sohbetimiz bittikten sonra yataklarımıza geçtik. Hepimiz kısa sürede uykuya daldık. Ertesi günde okula gittiğimizde Osman ortalıkta yoktu. Tam bir hafta böyle geçmişti. Bir hafta boyunca Osman okulun önünden bile geçmemişti. Esra'ya sorduğumuzda oda bilmediğini söyledi. Cuma günüydü son ders zili çalmış bizde çantamızı toplayıp hemen okuldan çıkıp yurdun yolunu tutmuştuk. Kızlarla sohbet ede ede yürürken Esra kolumu dürttü. "Kızlar ben yanlış mı görüyorum. Bize doğru gelen benim yavşak kuzenim ve Kenan abimi?" Kafamı kaldırıp baktığım da Kenan abi ve Osman bize doğru geliyordu. "Merhaba sevgili okurlar nasılsınız iyimisiniz umarım iyisinizdir. Beni soracak olursanız iyiyim ama çokta iyi değilim. Hiç görüşlerinizi yazmıyorsunuz. Yorum yapmıyorsunuz. Buda beni üzüyor. Lütfen kitap hakkındaki düşüncelerinizi yazarsanız çok sevinirim." |
0% |