Yeni Üyelik
22.
Bölüm

Ay Tenli̇ Kadinim

@aysegulcee1

Evvel refik bade'l tarik.


Önce yoldaş sonra yol...


🌺


Ben kimsesiz bir kız olabilirdim. Ben bir askerin bulup şefkatle bağrına bastığı öksüz bir kız olabilirdim lakin ben hiçbir zaman başı okşanmamış bir kız olarak büyümemiştim.


Bana her doğum günümde dünyanın en özel kadını gibi hissettiren adama sımsıkı sarıldım. İşte benim geçmişim de geleceğim de kollarımın arasında duruyordu.


Şarkı bitince dudaklarını kulağıma yasladı. "Menekşe'm odamıza gidelim mi?" Farkında olmadan üzerindeki kazağı avuçlarımın arasında sıktım. Çenemden tutup yüzümü kaldırınca yanaklarım kızarmaya başlamıştı.


"Nasıl istersen canımın içi." Bu daha fazla erteleyebileceğim bir durum değildi. Yaradan böyle emretmişti. Sorun Nuh'la birbirimizi hiç böyle hayal etmemiş olmamızdı. "Nikahlımsın."


Birkaç saniye yüzümü inceledikten sonra eğildi ve nahifçe öptü. "Güzel karım." Kendimi bir anda kucağında bulunca kollarımı düşmemek için boynuna sardım. Odaya gidene kadar boynumu öpüp durmuştu. Uzayan sakallarının tenimde bıraktığı izi seviyordum. Benim başlı başına onu sevmiş olmam bu dünyada başıma gelen güzel şeydi. Benim mütemmim cüzümdü.


Beni yavaşça yatağımızın üzerine bıraktı ve çok geç olmadan abdest almak için kollarını katlamaya başladı. Heyecandan elimi ayağımı nereye koyacağımı bilemiyordum. Göğsümün sıkıştığını hissettim. Kalbim olması gerektiğinden fazla atıyordu.


Birlikte yatsı namazını kıldıktan sonra namaz kıyafetlerimi çıkarıp bir köşeye bıraktım. Nuh birkaç dakikadır onunla göz göze gelmeyişimden huzursuz olmuş gibiydi. Üzerindeki gömleği çıkarıp kenara astı ve bileğimden tutup beni kendine çekti.


Ellerim tenine dokununca kalbim yine hızlanmaya başlamıştı. Elimde olmadan teninin kokusunu içime çektiğimi fark ettim. Öyle güzel kokuyordu ki. "Göz bebeğim," dedi dudaklarını alnımdan çekmeden. "Korktuğunu biliyorum çünkü ben de çok korkuyorum."


Korktuğunu duyunca şaşkınlıkla yüzümü göğsünden kaldırdım. "Korkuyor musun?"


"Hı hım," dedi bedenimi kollarının arasında ezerken. "Seni incitmekten delicesine korkuyorum ama bu içimdeki arzu..."


Ayak parmaklarımda yükselip öpünce elleri belime tutundu. "Menekşe sana çok aşığım kızım."


"Bende."


Elbisemin omuzlarını geriye iterken bir anda durdu. Dış kapıdan gelen anahtar sesi yüzünden birbirimizden hızla ayrıldık. Nuh ağzının içinden bir şeyler geveledi fakat anlamadım. Dua etmediği aşikardı. "Herkes gitti," dedi sessizce. Aklına bir şey gelmişti ki gözleri büyüdü. "Menekşe babam!"


"Amcamın bu saatte burada ne işi var ki?"


"Sevda ablayla mı kavga ettiler yine acaba?"


Amcamı evden kovmuş olabilir miydi? Sessizce yatağa girerken amcamın kalmak için bu odayı seçmesin diye dua ediyor bir yandan da ecel terleri döküyordum. Düğünden önce böyle yakalanırsak amcamın yüzüne asla bakamazdım.


Nuh kollarını başının altına koymuş burnundan soluyarak tavanı seyrediyordu. Huysuz keçim benim. Neyse ki amcam başka bir odaya girdi ve kapısını kapattı. Benim bir an önce bu odadan çıkmam gerekiyordu. "Nuh," dedim sessizce. "Ben gidiyorum canımın içi."


Küçük bir çocuk gibi bakınca eğildim ve burnunun ucunu öptüm. "Bakma öyle maymunum." Bunu söylemek benim için çok güçtü. "Bundan böyle bütün geceler bizim öyle değil mi?" Elimi elinin üzerine koydum. "Biz artık aileyiz Bir tanem. Kocaman ailemizin içinde ufacık bir aile kurduk kendimize."


Nuh, ben ve ileride olacak çocuklarımız. Nuh benim kendimi bildim bile ailemdi. Ailenin ne demek olduğunu iliklerime kadar hissettiğim yegane şeydi.


Elimi dudaklarına götürüp öptü. "Bunun için kaç kez şükrettim haberin var mı? Aynı evin içinde üç kişi olacağımız günleri düşündükçe kaç kez açtım ellerimi Mevlaya biliyor musun?" Gözleriyle yorganın altını işaret edince elimi utanarak dudaklarıma bastırdım. "Şafak saymaya devam ederiz ne yapalım. Gülü seven dikenine katlanır." Yanağından öpüp ayağa kalktığımda beni durdurdu. "Menekşe'm yarın akşam dönüyorum ben."


Gideceği aklımdan tamamen çıkmıştı. Bir an için hep yanımda olacağını düşlemiştim. "Yıl başına kadar gelmem zor ama belli olmaz benim işime. Kaçmaya çalışacağım. Hele ki teninden alacaklıyken." Yanaklarım hemen ısınırken gözlerimi kaçırdım. "Hala yakalanmadılar Menekşe'm. Yalnız başına bir yere gitmeni istemiyorum. Aklım burada kalacak."


Yanıma geldi ve birbirimize sımsıkı sarıldık. Kopmak öyle zordu ki. "Merak etme sevdiğim," dedim kokusunu bir kez daha solurken. "Dikkatli olurum."


Güçte olsa ondan ayrılıp odadan çıktığımda amcama yakalanmadan evden kaçmayı başarmıştım. Sessizce eve girdim ve kendimi odama attım. Balkonun kilidini açıp Nuh'uma mesaj yazdım. Sabaha kadar balkon açık bir halde uyuyamazdım. Kendimi ilk kez evimizde güvende hissetmiyordum.


Balkon kilitli değil bir tanem❤️


Güldüm. Cevabı anında düşmüştü ekranıma.


Canımın içi🌺


Kaldığımız yerden devam?


***Annemler evdeyken mi? Hiç sanmıyorum🤭


Canımın içi🌺


Doğru 7.5 şiddetindeki depreme dayanmaz Karadeniz cadısının yüreği.


Gülerek elimi dudaklarıma bastırdım. Nenem ona cadı dediğini bir duysa evin önüne bile yaklaştırmazdı.


***Çok ayıp güzel gözlüm. Gel hadi!


Canımın içi🌺


Geldim bile yavrum!


Balkonun kapısı açılınca gülerek ayağa kalktım ve üzerimdeki elbisenin fermuarını indirdim. Dolaptan aldığım polar kırmızı pijamalarımı yatağın üzerine bırakınca Nuh üzerindeki kazağı çıkardı. Deli akıyordu kanı. Tıpkı kendi gibi kanı da deliydi. Yakışıklı delikanlım benim. Üzerimi giyene kadar bir an olsun gözlerini tenimden çekmedi.


Birlikte yatağımıza girince açtığı kollarının arasına sokuldum. Sıcacıktı. "Ohh," dedi saçlarımın üzerini koklarken. "Bebek kokulu hatunum benim."


Göğsünün üzerine bir öpücük bıraktım. "Delikanlım," dedim sessizce. "Delikanlı sevdiceğim." Kocaman kollarında kayboluyordum ya hayatımda böyle güzel kayboluş daha bilmemiştim. "En büyük iyi kilerimde hep sen varsın güzel gözlüm."


"Ay tenlim," dedi saçlarımı öperken. "Benim ay tenli kadınım."


Kocaman gülümserken başucumdaki komodine koyduğum minik patiklere dokundurdum parmaklarımı. "Nuh."


"Söyle ömrüm."


"Mezun olmadan bir bebeğimiz olmaz değil mi?"


Göğsünü sırtıma yaslayıp şakağımdan öptü. "Öyle bir şey yok," dedi. "Ben o patiklerin içinde minik tombul ayaklar görmek istiyorum. Böyle paytak paytak etrafımızda koşuşturan."


Böyle söyleyince gözlerimin önüne sarı sarı bebeler düşmüştü. Göz göze gelince dudağını ısırdı çapkınca. "Menekşe'm," dedi yorganı omuzlarıma kadar örterken. "Seni karnı burnunda hayal ettim de..."


Elini göbeğime dokundurunca ayak parmaklarımı içe doğru büktüm. Beni renkten renge sokuyordu sözleri. Parmakları göbeğimin etrafında daire çizdi ve çamaşırımın kenarından içeri girdi. "Nuh!" Kolunu sertçe sıktım.


"Adımı şiir gibi söylüyorsun ya." Parmağını hareket ettirdikçe ona daha çok tutundum. "Adımı zikretmeyi herkese yasaklamak istiyorum ay tenli hatunum."


"Nuh..."


"O benim alın yazım o benim başımın tacı. Ay tenli kadın.


Adının yanında var benim soyadım. Her sabah onu öperek uyandırdım. Dünyayı gözlerinin rengine boyadım, seni çok aradım."


Ondan duyduğum bu Azerbaycan şarkısı yüreğimin derinlerine kadar işlemişti. O kadar anlamlıydı ki sözleri. Hepsi bizi anlatıyordu. Beni ve canımın ta içini...


🌺


Bana huzurun tarifini yap deseler sevdiğin adamla birlikte sabah namazına uyanmak derdim.


Öpücüklerle gözlerimi araladığımda üzerimde bir Nuh bulmayı beklemiyordum. Gözlerim uyku mahmuruyken kıkırdadım. "Nuh kalk üzerimden!"


Parmakları karnımı gıdıklayınca kahkaha atmamak için elini dudaklarıma bastırdı. "Ezan okundu gönlümün neşesi."


Kendimi bir anda kucağında bulunca neye uğradığımı şaşırdım. Odadan çıkıp banyoya girdi. Yere bıraktığında musluğu açtı ve yüzüme ılıklaştırdığı suyu çarptı. Yüzüme soğuk suyu bile sürmeye kıyamayan bu adamın hakkını nasıl ödeyecektim?


Birlikte abdest alıp odaya döndüğümüzde seccadelerimizi yan yana serdi. Namazı kılıp dua ederken omzunu omzuma çarptı. Gülerek dua etmeye devam ettim. Onun yaptığı gibi omzumu omzuna çarpınca geriye eğildi hafifçe. O bana vurdu ben ona vurdum. Güçlükle duamı bitirip ayağa kalktım ve o kalkmadan sırtına zıpladım. "İşin gücün munzurluk!"


Beni sırtından indirmeden ayağa kalkınca boynuna tutundum. "Ayy!"


Yavaşça yatağa bırakıp üzerini giymeye başlayınca kaşlarım çatılmıştı elimde olmadan. Gidiyor muydu? "Bakma öyle yavrum. Abim sabah altıda gel dedi. Dükkanda yardıma ihtiyacı varmış."


Başımı usulca sallarken dudaklarım elimde olmadan sarktı. Eğildi ve hafifçe öpüp geri çekildi. "Bu gidiş gelişler aklımı alıyor Menekşe'm. Böyle mahsun bakma sen de."


"Akşam için pişirmemi istediğin bir şey var mı?"


Kot ceketini giydi ve balkon kapısını açtı. "Patatesli gözleme, deyince güldüm. "Ama sac üzerinde pişirin."


"Çardağa kurarım öğlen. Siz gelene kadar da hazır olur. Sobayı çıkartır orada yeriz."


"Şu çardağın," dedi dudağını yalarken. "Dili olsa da konuşsa."


Kapıyı kilitlememi tembih ettikten sonra gitmişti. Yanımdaki boşluğa bakarken dün geceyi hatırladım. Dokunuşlarını hala tenimde hissederken yanaklarım yine al al olmuştu.


🌺


Öğleye kadar kızların arsız bakışları eşliğinde ortalığı silip süpürdüm. Bir yandan nenem bir yandan kızlar göz hapsine almışlardı beni.


Fırsatını bulsalar köşeye sıkıştıracaklardı. Elimdeki hamur leğenini çardağa koydum. Nazlı ve Buket ateşin üzerine sacı yerleştiriyorlardı. Bir yandan da sofrayı kuruyorduk geldiklerinde doğrudan oturabilelim diye.


Nenem çardağın başına oturmuş elindeki bastonla nasıl yapacağımızı tarif edip duruyordu. Sevda abla ve annem mutfakta sohbet ediyorlardı. Sabah konuşma fırsatımız olmuştu. Amcam ayrı odada yatmak isteyince Sevda abla kızıp evden kovmuş. Ona üzülüyordum. Bir kadın sevgisiz bir yuvayı hak etmiyordu. Ne diyeceğimi bilemeden öylece dinlemiştim.


Kızların yanına gidince Nazlı elimden tutup ateşin başına çekti. "Menekşe ya! Tamam açık açık soramıyorum ama insan biraz çaktırır. Nasıldı dün gece?"


Böyle mahrem konuları konuşmayı sevmediğimi biliyorlardı. Lakin ipucu vermeden de kurtulamayacağımı biliyordum. "Sevda abla ile amcam kavga etmiş."


Buket gözlerini devirdi. "Eee?"


"Eeesi amcam dün size geldi. Bizi görmedi neyse ki. Sonra eve geçmek zorunda kaldım."


İkisi de yüzüme kurbanlık koyunmuşum gibi bakınca yanaklarımı şişirdim. "Ne var canım? Allah'ın günü bir değil ya."


"Abimin sabah sabah niye burnundan soluduğu belli oldu," dedi Buket muzipçe gülerken. "Yazık ya benim abişime."


Güldüm istemeden. "Akşam yola çıkacak ondandır."


İkisi de yüzlerini ekşittiler. "Akşam için yolluk yaparsın artık," dedi Buket. Ben gözlerimi büyütürken gülerek ayağa kalktı. "Gözleme canım. Yolda yemesi için ayırırısın."


Gözlerimi kısarak bakınca gülerek arkasını döndü ve eve girdi. Hain domdom. Neyi ima ettiğini bilmiyordum ben sanki. Bunlar mı kavuşmayı bekliyordu biz mi belli değil.


Nazlı gülerek sacın üzerini silerken ayağa kalktım ve hamurları ufak bezelere ayırmak için çardağa geçtim. Beste elindeki küçük hamurdan minik börekler yapmıştı.


"Benimkiyelide pişi aba."


Eğildim ve mis kokan yanağından öptüm. Parmaklarını tek tek öperken kahkaha attı. Benim güzel meleğim. Annesiz kelebeğim. "O bal parmaklardan bal bulaşmıştır onlara."


"Güsel oldu. Abişe vemicem."


"Paylaşmak güzeldir ama Beste'm."


"Ama menim," dedi ellerini hamurların üzerine kapatırken. "Hepişini men yiçem."


"Sevdiğimiz şeyleri paylaşmak önemli," dedim. "Sen abiyi sevmiyor musun?"


Önce duraksadı ve sonra kocaman güldü. "Seviyoyum."


"Tamam o zaman bir tanesini abin için pişirirsen onu sevdiğini görmüş olacak." Belki beni anlamıyordu ama o boş hafızasına kaydettiğini biliyordum. Gözlerinin üzerinden öptüm ve hamurları bölmeye başladım.


Oturduğu yerde uyuyakalan nenemi görünce elimdeki hamuru bırakıp yanındaki mindere başını yaslayıp üzerini battaniye ile örttüm. Hemen yanında küçük soba yanıyordu. Kışın çardağın üç yanını kilimlerle kapatırdık. Bu yüzden üşümeyeceğine emindim.


Akşamüstü olmak üzereydi. Kızlarla birlikte bütün hazırlıkları yaptıktan sonra annemle Sevda abla dışarı çıktı. Sevda ablanın morali bir hayli bozuktu. Annemle, amcamla yaşadıkları problemlerle ilgili dertleşmiş olmalıydı. Buket açtığımız gözlemeleri pişirmek için sacın başına geçince Nazlı ve Sevda abla açmak için ahşap yer sofralarının başına oturdular.


Annemin kolunun ağrıdığını bildiğimden bir şey yapmadan kenara geçip oturmasını istedim. Ben de onların açtığı hamurlara tereyağı ve patates koymaya başladım.


Mis gibi gözlemenin kokusu tüm sokağa yayılmaya başlarken Sevda abla köyüne ait hikayeler anlatmaya başlamıştı. Öyle güzel aşk hikayeleri anlatmıştı ki. Bazıları kalbimizi sıcacık ederken bazıları gözlerimizi doldurmuştu.


Annem, Mehmet'imle kendi tanışma hikayesini anlatırken nenem eskiden yaşadıkları korkunç hikayelerden anlatmıştı. Bu hikayelerden beni en çok etkileyen elbetteki Süheyla annemin gönlünü bir askere nasıl kaptırdığı olmuştu.


Son gözlemeleri ateşe koyarken Sevda abla bir türkü söylemeye başladı.


"Dağlara çen düşende. Galbime gam düşende. Ruhum bedenden oynar. Yadıma sen düşende."


Öyle duru bir sesi vardı ki bir an için hepimizi büyülemişti. İlk kez içimden bir türkü söylemek geçince dilimi tutamamış ve Sevda ablanın söylediği türkünün sözlerini tekrar etmeye başlamıştım.


"Bu gala daşlı gala. Cıngıllı daşlı gala. Korkaram yar gelmeye. Gözlerim yaşlı gala."


Nazlı ve Buket bana bakıp öpücük yollarken onun kokusu doldu ciğerlerime. Saçlarımın üzerine konan bir öpücük ve kulağıma dolan sesi kalbimi yine şımartmaya başlamıştı. Söylediğimiz türkünün devamın Nuh getirince başımda kavak yelleri esmeye başladı.


"Kızıl gül olmayaydı. Sararıp solmayaydı. Bir ayrılık bir de ölüm. Heç biri olmayaydı." Hemen yanıma oturdu ve annemin yanağından makas aldı. "Kolay gelsin hanımlar."


"Hoş geldin oğlum."


"Abin nerede Nuh?" Nazlı elindeki oklavanın üzerine koyduğu yufkayı Buket'e uzattı. "Geç mi gelecek yoksa?"


"Yok geldi," dedi saçımla oynarken. "Duş alıp gelecekmiş."


Hep birlikte ortalığı toparladıktan sonra sofrayı kurduk. Nuh güzel bir çoban salata yaparken ben de bol köpüklü ayran yapmıştım. Uzun zamandır bu çardağın altında geçirdiğim en güzel akşamlardan bir tanesi olmuştu. Bol dualı ve bol kahkahalı yemekten sonra Nuh otobüs saatine bir saat kala beni evden kaçırdı.


Nereye gittiğimizi bilmiyordum fakat sormaya da korkuyordum. Uzun zamandır odunlukta duran bisikletini alıp birlikte binmiştik. "Nuh gözünü seveyim yavaş sür."


Bir kolu karnımın üzerindeydi. Ayak bileğim hala bandajdaydı ve tam anlamıyla basamıyordum. Bir de bisiklet kazası istediğim son şey bile değildi. "O dikkatsizliği bir daha yapmam Menekşe'm."


Boynumu öpünce huylanarak göğsüne yaslandım. "Nereye gidiyoruz ki bu saatte? Evde otursaydık. Hem belki bir şeyler daha yapardım."


"Daha ne yapacaksın? Hem evde nenen rahat mı veriyor? Sabret az kaldı."


Sıkı tutunarak gözlerimi kapadığımda durana kadar açmamaya kararlıydım. Gözlerimi araladığımda sinemanın önünde olduğumuzu gördüm. Başımı çevirip yüzüne baktım. Göz kırpıp muzipçe güldü. "Gerçekten mi Nuh?"


Omzunu kaldırıp indirdi. "Birlikte film izlemeyeli çok oldu." Bisikletten inince elimden tuttu. "Seninle sinemada yapmak isteyipte yapamadığım ne varsa acısını çıkartacağım Menekşe'm."


Sessizce gülerek koluna girdim. "Fantezilerinden korkuyorum koca oğlan."


🌺


Dün gece sinemada geçirdiğimiz anları düşününce kalbim kanat takıp uçuyordu. Sonra gidişi ve eve onsuz dönüşümüz...


Sabah annemle neneme kahvaltı hazırladıktan sonra yanıma Kuran alıp evden çıktım. O günden sonra Mehmet'ime gitmek için fırsat kolluyordum. Mezarlığa girdiğimde doğrudan aile kabristanımıza gittim. Mezar taşına oturup ellerimi üzerinde dolaştırırken ellerim titremeye başlamıştı.


"Demek beni bir savaşın ortasından koparıp aldın Mehmet'im." Nuh ağladığımı görüp üzülmesin diye günlerdir içime akıtıyordum gözyaşlarımı. "Beni nasıl bir cehennemin içinden aldın kim bilir beni?"


"Kızım!"


Arkamdan gelen sese döndüğümde nenem yaşlarında bir teyzenin nemli gözlerle bana baktığını gördüm. "Bana mı seslendin teyze?"


"Sana seslendim Menekşe," dedi. Bana doğru bir adım atınca elimi uzatıp durdurdum.


"Yaklaşmayın," dedim. "Siz kimsiniz?"


🌺


Herkese hayırlı akşamlar canımın içleri❤️ Aramıza yeni katılanlar var hoş geldiniz😍


Yıldıza basmayı unutmayın🐣


Loading...
0%