Yeni Üyelik
28.
Bölüm

Bana Dön

@aysegulcee1

"Ne varsa harap bir kalpte var."


Şems-i Tebrizi


🌺


"Canımın içi..."


Sırtına bulaşan çamurlara yüzündeki kanlara baktıkça yüreğim sızlıyordu. Cihat abimi ilk kez böyle görüyordum. Kardeşine ilk el kaldırışıydı.


Çok kısa gözlerime değdi gözleri. Kaçırması uzun sürmedi. Yüzünü yere eğdi çaresizce. Gözlerime bakamıyordu. Ne o ne ben birbirimize bakmaya dayanamıyorduk. Öfkesinde haklıydı lakin bu yaptığı canımı çok yakmıştı. İçimdeki kırgınlığı dışıma vuramıyordum abisi yeterince canını yakmıştı bir de ben yakmak istemiyordum.


Cihat abim oturduğu yerden fırlayıp bahçeden çıktığından bu yana on dakika geçmişti. "Bana bir şeyler söyle," dedim. "Lütfen elimi kana bulamadım de Nuh."


Tek gözünü aralayıp yüzüme baktı. "Öldürmedim," dedi. "Ama ölmekten beter bir hale soktum o herifi."


Hiçbir şey söylemeden öylece baktım. Yaradan işlenen hiçbir günahı yanına bırakmazdı, ben o adamı Allah'a havale etmiştim zaten. Sevdiğime zarar gelmesin diye susup sineye çekmiştim. Şimdi bu yaptığı affedilir bir şey değildi. Nasıl öfke ile hareket ederdi? Nasıl bizi, geleceğini, okulunu düşünmezdi?


"Aferin," dedim koluna girerken. Mahcuptu. Pişmanlığını gözlerinde görebiliyordum. "Sen beni kaybetmeyi göze almışsın ne diyebilirim ki canımın içi."


"Söyleme böyle," dedi. "Ben sensiz bir dünya hayal bile edemiyorum Menekşe'm."


"Ya ölseydi? Ya hapise girseydin? O zaman sen bensiz ben sensiz olmayacak mıydık?"


Diğer koluna da Buket girmişti. Ne bana ne Buket'e bakamıyordu hala. "Özür dilerim," dedi. "Karıma saldıran bir herifi hastanelik ettiğim için."


Çenesinden tutup bana bakmasını sağladım. Amcam evden çıkıp oğluna bakmadan bahçe kapısına doğru hızlı hızlı yürüdü. "Haksızsın demiyorum ki ben."


"Ne durumda o herif Cihat?"


Üçümüz de amcamın sesine doğru döndük. Cihat abim öfkeyle bize doğru geliyordu. Telaşla Nuh'un önüne geçtim. "Ulan seni öldürürüm! Kimse alamaz seni elimden!"


"Abi lütfen!" Elimi göğsüne yaslayıp durdurmaya çalıştım. "Vurma abi ne olursun."


"Defol git gözüm görmesin seni!" Bana döndü hırsla. "Sok şunu Menekşe! Dışarı da çıkmasın. Polis mahalleye girdi. Ağzını açarsan seni öldürürüm."


"Abi sakın!" Nuh beni kenara çekip öne çıkmaya çalıştı. "Benim suçumu üstlenmeye kalkma!"


"Konuşmayacaksın diyorum eşşek herif!" Cihat abim öfkeyle atılınca amcamın sesini işittik. "Cihat yeter artık!"


"Gir lan içeri!" Cihat abim parmağıyla evi gösterince içeriye doğru çekiştirdim. "Dışarıya da çıkma sakın!"


Nuh'u güçlükle eve itekleyip odaya soktuk. Ecza dolabından pansuman malzemelerini çıkardım lakin kaşı için birkaç dikiş gerekecek gibi görünüyordu. "Otur şöyle Nuh."


Gözlerimin içine öyle bakıyordu ki sarılıp öpmemek için kendimi zor tutuyordum. Buket bizi odada bırakıp çıkmıştı. "Menekşe'm gözlerime bakmıyorsun."


"Konuşma dudağın kanıyor."


Elimi tuttu. "Kanasın önemli değil."


Derin bir nefes çektim içime. "Önemli! Şimdi sus lütfen." 


Kapının önünden gelen polis sireniyle elimdeki gazlı bezi yatağın üzerine bırakıp Nuh'a döndüm. "Sakın bu odadan dışarı çıkma!"


Odadan çıkarken bacaklarım titriyordu. O adama bir şey olduysa hayatımız bir karaktersiz uğruna mahvolacaktı. Kapıya çıktığımda iki polisin Cihat abimin bileğine kelepçe taktığını gördüm. Nazlı ve Buket şaşkınlıkla bana baktı. Başımdan aşağıya kaynar sular dökülmeye başlamıştı. "Abi!"


"Cihat!" diye bağırdı Nazlı. "Senin bir suç..."


Nazlı benimle göz göze gelince ellerini sıkarak ağlamaya başladı. Bizim için kendi sevdasını feda edişine yüreğim dayanmıyordu. Cihat abim susun dercesine bakınca başımı önüme eğdim. Amcam peşlerinden giderken bahçede dördümüz çaresizce kalakaldık. Sevda abla koşup Nazlı'yı tuttu. "Menekşe Cihat!"


Ne söyleyeceğimi onu nasıl teselli edeceğimi bilmiyordum. İşin en acı yanı sevdiğim adamı konuşup topun ucuna da koyamıyordum. Çocukları olacaktı bu fedakarlığı onlardan bekleyemezdim. "Nazlı merak etme Cihat abim suçsuz."


Arkamı dönüp Nuh'un kapıda bize baktığını gördüm. Gözleri dolu doluydu. "Nuh suçunu itiraf edecek."


Nazlı fenalık geçirince Sevda ablanın kucağına yığıldı. "Ah Menekşe!"


Her şeye rağmen bizi düşünmesi başımı önüme eğmeme sebep olmuştu. Ne Nuh ne de ben Nazlı'nın yüzüne bakamıyorduk. "Nazlı!"


"Abi biraz bekleyelim! Adamın durumu neymiş bir gidip bakayım ben. Belki de şikayetçi olmaz. Abim kurtulabilir ama sen şimdi gider her şeyi söylersen siciline işleyecek."


"Abimin hayatını mahvedemem," dedi Nuh Buket'e bakıp. Göz göze gelince zaman durdu sanki bir anda. Ayakta durmaya bile kuvvetim kalmamıştı. "Beni affet diyemem Menekşe'm. Affetme çünkü ben kendimi affetmeyeceğim. Nazlı hamile buna hakkım yok."


Boğazım yansada tuttum içimde sözlerimi. Haklıydı. Onu durdurmak için elimden bir şey gelmedi. Sanki birbirimize son kez bakıyormuşuz ki çekemedik gözlerimizi. "Seni seviyorum ömrüm."


Peşinden bakarken hıçkırarak ağlamaya başladım. Buket abisinin peşinden giderken ben Nazlı'nın yanına koştum.


Nazlı'nın kanaması olduğunu öğrenince hemen taksiyi arayıp eve en yakın hastaneye gelmiştik. Sevda ablayla koridorda beklerken aklım bir yandan da Nuh'taydı. Düşmemek için kendimi zor tutuyordum. Yüreğim kanarken Nazlı ve bebeği için ayakta kalmaya çalışıyordum.


Muayene odasının kapısı açılınca ayağa fırladım. Doktor, "Biraz dinlensin sonra yazdığım serumu taktıralım. Serum bitince gidebilir. Merak etmeyin kanama ciddi bir boyutta değil. Yine de yarına randevu alalım. Detaylı ultrasona sokacağım," dedi.


Doktorun sözleriyle rahat bir nefes alıp Nazlı'nın yanına girdik. Beni görünce ağlamaya başladı. Elimi karnına koyup alnından öptüm. "Bebeğimiz iyi annesi. Babamız da gelecek! Lütfen ağlama. Stres yasakmış artık ona göre."


Elini uzatıp yanağıma dokundu. "Senin yüreğin yanarken ben nasıl ağlamam Menekşe? Ah Nuh ah! Yukarı tükürsem bıyık aşağı tükürsem sakal. Allah'ım sen yardım et bize."


"Gün ola hayrola Nazlı. Elimden bir şey gelmiyor. Sen sadece bebeğini düşün lütfen. Alnımıza ayrılık yazıldıysa bunu benim silmeye gücüm yetmez."


Bunu söylerken içimin nasıl yandığını biliyordu. "Söyleme böyle Menekşe. Ayrılık falan yok!"


"Ben bir Buket'i arayıp geleyim Nazlı. Siz de doktorun yazdığı serumu taktırın." Sevda ablaya döndüm. "Abla sana emanetler."


Sevda abla Nazlı'yı kolundan tutarak sedyenin üzerinden kaldırdı. "Merak etme kuzum. Güzel haberler ver bize."


Hiç sanmıyordum ama yine de içimde bir umut vardı. "İnşallah ablacım inşallah."


Hastanenin bahçesine çıkarken kalbim boğazımda atıyordu korkudan. Ne kadar iyi düşünmeye çalışsamda aksi ihtimali beynimi bir kurt gibi kemiriyordu Nuh gittiğinden beri. Buket telefonu açınca kalp atışım daha da hızlandı. "Buket!"


"Menekşem haberler iyi diyemem ama..."


"Ama ne?"


"Cumali denen herif hala kendine gelmemiş ama durumu için kritik konuşmuyorlar. Nuh abim karakola girdi ama abimin ifadesinden dolayı suçunu itiraf edemedi. Cihat abim, Cumali'nin sana ve Nuh abime saldırdığı için darp ettiğini söylemiş. Cumali uyandığında şikayetçi olmaması gerek yoksa cihat abim kasten adam yaralamadan bir yıldan üç yıla kadar hapisle yargılanacak."


Aman Allah'ım lütfen bu olmasın. "Buket peki Cihat abimin adını Cumali mi vermiş yani nasıl oldu bu?"


"Karakola şikayetçi olmak için gittiğimizde abimin Cumali'ye yumruk attığını görenler olmuş sonra bugün de marketten çıkarken görününce..."


"Nuh yanında mı peki?"


"Çıktı," dedi. "Gelmedi mi yanına?"


🌺


Buket'in telefonunu kapadığımda Nuh'u aramak istedim lakin ona olan kırgınlığım ağır basınca hastanenin bahçesindeki banka oturup kaldım.


Kötüyü düşünmemek elde değildi. Cihat abim bizim yüzümüzden Buket'in de söylediği gibi ceza alırsa Nazlı'nın yüzüne nasıl bakardım?


Düşüncesi bile korkunçtu. Önce Süreyya annemi aradım. Sesini duymak iyi gelecekti hem öyle çok özlemiştim ki onu.


"Yavrum!"


"Annem nasılsın? Ne zaman döneceksin?"


"İyiyim annem," dedi. "Birkaç hafta daha buradayım. Nenen biraz daha toparlansın hemen geleceğim." Öz annemin varlığından ona bahsetmem gerekiyordu ama bunu telefonda yapamazdım. "Bir sorun yok değil mi Menekşe'm? Sesin neden öyle geliyor?"


"İyiyiz biz bir tanem. Sen kendine ve neneme iyi bak. Sadece özledim o yüzden sordum. Aklın ben de kalmasın."


Güldü. "Kalmıyor kuzum. Kocan var artık. İçim oldukça rahat."


Gözlerimin dolmasını engelleyemediğim için telefonu kapatmak istedim. "Dikkat edin annecim. Selam söyle herkese."


"Sen de söyle yavrum. Hadi Allah'a emanet olun."


Telefonu kapadıktan sonra Mahur hanımın isminin üzerinde bekledim bir süre. Nazlı'yla Sevda ablamın bana doğru geldiklerini görünce telefonu çantama bıraktım. Nazlı  solgundu. Buket'in Cihat abim için söylediklerini ona söyleyemezdim. Bilmemesi daha iyiydi.


Birbirimize sarıldık sımsıkı. İnsan aile desteğini arkadaş sevgisini en çok bugünlerde arıyordu. Her zor anımızda olduğu gibi yine kendi yaralarımızı kendimiz sarmaya çalışıyor birbirimize kol kanat geriyorduk.


"İyi misin?" diye sorunca yüzümü omzuna bastırdım. "Bir haber var mı bizimkilerden?"


Sustum. Bir şey söylememe gerek kalmamıştı Nazlı'nın gözleri dolmuştu yüzüme bakar bakmaz. "Garibanın yüzü gülmez derlerdi Menekşe'm. Gülmüyormuş."


"Söyleme böyle," dedim. "Dertsiz kul gördün mü sen? Vardır yaradanın bir bildiği."


"O herif uyandığında Nuh'un adını verecek Menekşe." Gözlerini kapatıp açtı. "Vermemesi gerek!"


"Nazlı..."


Cebinden telefonunu çıkartıp kulağına götürürken Sevda abla omuzlarımdan tutup kendine çekti. Ayakta durmakta zorlandığımı o da biliyordu. "Sevda abla!" Hıçkırıklarım sözcüklerime karışırken yüzümü göğsüne yasladı. "Anneme gidecektim ben ama şu yaşadığımız..."


"Şşşt kuzum ağlama. Dertte dermanda Mevlada. Dur bakalım hemen bağlamayın karaları. İnsafa gelir de şikayetçi olmaz belki o herif. Cihat'ta kardeşini koruyor yavrum işte ne yapsın? Vardır bir bildiği."


"Abi," dedi Nazlı bizden birkaç adım uzaklaşırken. "Abi Cumali uyandığında şikayetçi olmasın ne olur."


Cumali Ali'den deli gibi korkardı. Sebebini bilmiyordum ama saygı duyardı ona. Nazlı abisini arayana kadar Ali benim aklıma gelmemişti. Bir umut doğdu içime. Sevda abla saçlarımı okşarken elini tuttum. "Hallederse Ali halleder abla."


Nazlı yanımıza döndüğünde biraz daha iyi görünüyordu. Telefonunu çantasına bırakıp bana baktı umutla. "Abim hastanede bekliyormuş Menekşe. Her şeyden haberi varmış."


"Çok şükür," dedim. "Nasıl dövdüyse adam hala uyanmadı."


"Sahi Nuh nerede?"


"Bilmiyorum," dedim sesimdeki çaresizliği gizleyemezken. "Aramadım o da aramadı." Hayatımda hiçbir cümle bu kadar canımı yakmamıştı. Aramadı, aramadım...


Bazen yaralamaktansa susmak en doğru olanıydı. Ateş harlıyken etrafında ne var ne yoksa yakar söndüğündeyse koca bir kül yığını kalırdı. O kül ise elini siyaha boyamaktan başka bir işe yaramazdı.


Nuh benim en kıymetlim, ömrümün en değerli arkadaşı ve ahiretimin tek yoldaşıydı. Kırmak incitmek istemiyordum. Ben Nuh'u üzemeyecek kadar çok seviyordum. 


🌺


Nazlı ve Sevda abla eve geçerken ben kendimi bizim salıncağımızda bulmuştum yine.


Telefonu kapalıydı ve benim ondan başka gidecek bir kapım yoktu. Yavaş yavaş sallanırken telefonumu elime aldım. Mahur hanımın numarasında durunca kalbim hızla çarpmaya başlamıştı. Onunla konuşacaktım. Annemin sesini duyacaktım.


Bir insanla telefonda konuşmak bu kadar zor olmamalıydı. Derin bir nefes alıp aradım. İlk çalışında açınca afalladım önce. Çünkü telefondan kulaklarıma dolan ses Mahur hanıma ait değildi. Ses ağlamaklı ve kadifemsiydi. Öyle nahif öyle acı dolu.


"Menekşe'm!"


Sesini işittikçe boğuluyordum. Panik yapmamaya çalıştıkça ağlamamaya çalıştıkça tıkanıyordum. "Benim küçük bal böceğim sen misin gerçekten?"


Ah Nilüfer...


"Ben..."


"Bir şeyleri değiştirmez ama özür dilerim bebeğim. Biliyorum bu çok geç kalınmış bir özür..."


O geç kalışın benim hayatımı bozmamak için olduğunu bildiğimden ona karşı kızgın değildim.


"Ha-hayır hayır özür dileme lütfen." Sessizce ağladığını iç çektiğini duydukça kahroluyordum. "Ben, ben aslında oraya gelecektim."


"Günlerdir uyuyamıyorum," dedi. "Heyecandan uyuyamıyorum bal böceğim." Annem bana babamın ona seslendiği gibi sesleniyordu. "Ne zaman göreceğim seni, ne zaman sönecek bu yüreğimdeki hasret ateşi?"


"Geleceğim," dedim. Gün veremedim. Nuh elimi kolumu bağlamıştı. "Söz veriyorum geleceğim anne."


Sustu bir anda. Ona kızgın olduğumu ona anne demeyeceğimi bekliyor olmalıydı. Geç kalınmış bir anne sözünü beni doğuran kadından esirgeyemezdim. "Annem!"


"Yorma kendini."


"İyiyim ben," dedi. "Hasretin öldürmediyse beni kanser öldürmez güzel meleğim."


Ne diyeceğimi onunla ne konuşacağımı bilmiyordum. Yıllarca evlat hasreti ile yanmış bir anne nasıl teselli edilir bilmiyordum. "Geleceğim," diyebildim yalnızca. "Bekle beni olur mu anne."


Telefon yüzüme kapanınca ağlamaya başladım. Ağzına kadar dolu bir bardaktan farksızdım. Bir damlada taşıyordum. Onun da benimle birlikte ağladığını bildiğimden bir de bunun için ağlıyordum.


"Canımın içi," dedim kendi kendime. "Sana ihtiyacım var can yarim neredesin?"


Hemen ardımda işittiğim ayak sesleri kalbime can olmuştu. Ellerim halatı sımsıkı tutarken gözlerimi kapadım. Kokusu çoktan burnuna dolmuştu bana doğru yaklaşanın o olduğunu biliyordum.


Çenesi saçlarıma dokunurken kollarını belime doladı ve uzunca içine çekti kokumu. "Buradayım can yarim," dedi sessizce. "Yüzüne bakamasamda senden uzağa gidemiyorum." Dudaklarını boynumda hissedince yanaklarıma bir damla düştü. "Kız, kır, parçalama ama beni dizlerinde uyut Menekşe'm."


"Çok korkuyorum," dedim. "Nuh seni kaybetmekten çok korkuyorum."


"Özür dilerim," dedi belimden kavrayıp salıncaktan kaldırırken. "Özür dilerim Menekşe'm."


Yüzümü boynuna bastırıp sessizce ağlarken dudakları yüzümün her bir noktasını defalarca öptü. "Sevdan, zirvesini duman sarmış karlı dağ gibi başımda kavak yelleri estirir ömrüm. Sorgulama deliliğimi sevdan ben de dermansız bir dert gibi."


"Beni böyle sevme," dedim. "Önce cenneti yaşatıp sonra ateşe atma canımın içi."


🌺


İki gündür hiçbirimizi uyku tutmazken Murat amcamın çalan telefonu hepimizi düştüğümüz kuyudan çıkarmıştı.


Amcamın konuşurken asılan yüzü ve titreyen sesinden gelen haberin pekte hayırlı olmadığını anlamıştık. Hepimize tek tek bakarken Nazlı'nın elini tuttum. "Baba!" Amcam Nuh'a sert baktı ve ona doğru yaklaştı. "Bir şey söyle."


"Abini," dedi. "Cumali'nin şikayetinden dolayı mahkemeye sevk etmişler."


Evde öldürücü bir sessizlik peyda olurken Nazlı elimi sertçe sıktı. Düşmemek için benden destek aldığını biliyordum. Amcamın tokadı Nuh'un yüzünde sertçe yankılanırken başı sağ omzuna düştü ve biz göz göze geldik. Eteğimi avuçlarımın arasında sıkarken amcam kapıyı işaret etti. "Defol git seni gözüm görmesin!"


Kapıya doğru bir adım atarken bana döndü ve elini uzattı. Elimi uzatacakken amcam eline vurdu. "Menekşe burada benimle kalacak! Önce işi al abini kurtar sonra gel karını al!"


"Baba!" dedi dişlerinin arasından. "Karım o benim!"


"Yurtta mı bakacaksın karına? Menekşe bana abimin emaneti!" Kolumdan tutup beni arkasına çekince çaresizce Nuh'a baktım. "Peşinde sürünsün diye büyütmedim ben onu. Sersefil olsun diye büyütmedim. Hadi şimdi gözüme gözükme."


"Amca!"


"Baba ben karıma göz koymuş bir adamı öldürmediysem bu Allah'tan korktuğumdandı."


Amcam oğlunu duymamışçasına bana baktı. "Hadi yukarı Menekşe!" Buket ve Nazlı'ya döndü. "Siz de! Cihat dönene kadar kimse evden adımını atmıyor." Burnundan soluyarak üst kata çıkınca Nuh'un peşinden koştum. Bahçe kapısından çıkarken kolundan yakaladım.


"Nuh!" Bana bakmadı. Gözlerini gözlerime dokundurmadı. "Gitme canımın içi."


🌺


Biz geldik🥲


Can sıkıcı günler yaşarken sizi mutlu edecek bir bölümle gelemediğim için üzgünüm ama her fırtınadan sonra mutlaka güneş doğar🌺🌺


Yıldıza basmayı unutmayın


Loading...
0%