Yeni Üyelik
27.
Bölüm

Bi̇r Mahsun Menekşe

@aysegulcee1

Kalp ruha der ki:


Ben severim, aşık olurum ama acısını nedense hep sen çekersin.


Ruh da cevap verir: Sen yeter ki sev.


Şems-i Tebrizi


🌺


Ey yarim, yağmur kuşum, derinlikli destanım. Yüreğimin günlüğü, bağım bahçem bostanım.


Sabah ezanı ile birlikte gözlerimi açmış Nuh'un alnından öperken ateşi olduğunu fark etmiştim. Havalar soğuktu ve kendine hiç dikkat etmiyordu koca oğlan. Hasta olmasına şaşırmıyordum.


Ateş düşürücü verdikten sonra namazımı kılmış yeniden yanına uzanmıştım. Ateş düşürücü verdiğimden bu yana yarım saat geçmişti ama hala gözlerini açamıyordu. "Canım."


"Hıı..."


Dudaklarımı alnına bastırdım. Hala biraz ateşi vardı. "Kalk bir duş al bir tanem hadi."


"Menekşe," dedi gözlerini açmadan. "Sen benden önce ölürsen ben aşık bir ozan olur deli gibi sazla dolaşırım."


Deli oğlan. Bu da nereden çıkmıştı şimdi? "Nuh," dedim bir kez daha. "Aç gözlerini canımın içi ateşin var sayıklıyorsun."


Elini yanağıma doğru uzattı. Avuç içi ateşti sanki. "Kabus gördüm Menekşe'm. Çok kötüydü."


Üzerindeki tişörtü güç bela yukarıya doğru sıyırırken kan ter içinde kalmıştım. Beton gibiydi kıpırdatamıyordum ki. Başından çıkartırken kollarını havaya kaldırdı. "Sen de çıkarsana üstünü bebeğim."


Güldüm elimde olmadan. "Duş aldıracağım sana. Ben neden soyunayım canım şimdi?"


Gözlerini nihayet açtığında beyazlarının kızardığını gördüm. Göz altının etrafı da kızarıktı. Teni çok hassastı tıpkı benim gibi. Böyle halsiz bakışına dayanamıyordum. "İyiyim ben ya," diyerek mızmızlanan kocama bakıp bileğinden çekiştirmeye çalıştım ama göğsüne düşmem uzun sürmedi.


"Nuh!"


"Şöyle kocaman öpsen ateşim falan kalmaz benim Menekşe'm ha." Elimi dudaklarına kapadım ama onu susturamadım. "Bak bir öpücük ateş düşürücü etkisi yaratıyormuş."


Kollarından sıyrılıp ondan uzaklaştığımda istemesede doğruldu. Peşimden tıpış tıpış banyoya gelince dudaklarımı birbirine bastırdım. Ben suyu hazırlarken o pantolonunu çıkarıyordu. Ayakta durmakta zorlandığı için tabureye oturttum ve üzerimdeki pijamayı çıkardım. Altımdaki şorta ve sütyenime bakarken belimden sertçe yakaladı. "Güzelim."


"Efendim canımın içi."


Elimi tutup alnına götürdü. "Ateşim kırka dayandı bil istedim."


Gülerek dudaklarımı alnına bastırdım. "Fark ettim canımın içi fark ettim." Ondan uzaklaşmama izin vermediği için ben de sırılsıklam olmuştum. Suyun etkisi ile kendine gelmeye başlayınca belimden tutup bacaklarının üzerine oturttu ve bacaklarımı belinden geçirdi. "Nuh!"


"Menekşe'm."


Alınlarımız birbirine yaslanırken su tepimizden akmaya devam ediyordu. Öptü ve geri çekildi. "Çok aşığım," dedi kollarını sırtıma sararken. "Benim mahsun mor menekşem." Ellerimi ensesinde birleştirip saçlarının arasına daldırdım. Birbirimize tutkuyla bakarken sarmaş dolaştık. "Şöyle kollarımın arasında ufacık kalıyorsun ya göğsüme sokasım geliyor seni."


"Ben de çok aşığım canımın içi." Dudaklarımı sertçe emmeye başlayınca tırnaklarımı ensesine bastırdım farkında olmadan. Canım yansada onu durduracak bir harekette bulunmadım. "Nuh!" Yüzünü kavrayıp güçlükle kendimden uzaklaştırdım. "Hastasın..."


"Artık sevişelim!" Yeniden öpmeye başlayınca iç çamaşırım kollarımdan kayarak fayansın üzerine düşmüştü. Avuç içi göğsümün üzerine kapandı ardından. "Ölüyor muyum Menekşe'm yoksa?" Sıcak nefesi yüzüme çarptıkça içimdeki arzu da körükleniyordu.


"Allah korusun," dedim. "Deli deli konuşma."


Birbirimizi yıllardır görmüyorduk sanki. Öyle dolanmıştık birbirimize sarmaşık gibi. Dudağını göğüs oluğuma bastırıp kokumu içine çekti. Heyecandan utançtan kıpkırmızı oluyordum. Gözlerimi açamadım bir süre. Bir bebek gibi göğüs ucumu emmeye başlayınca saçlarına sertçe tutundum düşmemek için. "Nuh!"


Yüzümü ellerinin arasına alınca gözlerimi açtım. Bacaklarım titriyordu hala. "Çok güzelsin."


Öpüşmemizin çıkardığı ses banyoda yankı yaparken Nuh birden durdu ve elini dudaklarına bastırdı. İyi olup olmadığını anlamaya çalışıyordum. "Menekşe'm," dedi baygın baygın. "Sanırım kusacağım."


Panikle dizlerinden kalktım ve elime ufak bir havlu aldım. Bir anda arkasını dönüp kusmaya başlayınca alnından tuttum rahat kusabilmesi için. "Nuh!"


"İyiyim korkma!" Midesinde ne var ne yok çıkarırken içim gitmişti bu haline. Yüzünü yıkarken kapının arkasından aldığım havluyu üzerime sardım.  Koluna destek olup banyodan çıkardım ve yatağın üzerine oturttum. Gözlerimin içine bakıyordu.


"İyi misin?"


"Midem kötü Menekşe'm," dedi. "Uyursam geçer belki."


"Hastaneye gidelim mi Nuh? Böyle olmaz ki." Bulantısı için ilaç verip üzerini değiştirdim. "Serumla daha hızlı geçer."


Saçlarını kuruttuktan sonra yatağa uzandı. Kolumdan tutup kolunun altına çekti ve alnımdan öptü. "Senin sarılman bütün ilaçlara beter sevdam." Kollarının arasına girip göğsünden öpünce dudaklarını sertçe alnıma bastırdı. "Kurban olurum kız seni bana verene."


"Ya Nuh..."


"Nuh yesin seni."


Utanarak yumruğumu karnına vurdum. Az önceki hallerimizi anımsayınca içimdeki arzu yeniden canlanmıştı. "Utandırmasana beni koca oğlan."


"Az önce öyle söylemiyordun ama hatun." Dudağını ısırarak bakınca gözlerimi kaçırdım. "Dişi bir vampir gibi emdin dudaklarımı."


Elimi dudaklarına sertçe vurdum. "Çok konuşma arsız," dedim baş ucumdaki abajura uzanırken. "Düştü ateşin belli ki. Azmanlaştın yine."


"Cık," dedi kollarının arasındaki bedenimi sertçe sıkarken. "Yükseldi."


🌺


Saat sekiz gibi ateşi düşünce uykuya dalmıştı. Saat ona beş vardı bu yüzden kahvaltı hazırlamak için yataktan onu uyandırmadan kalktım.


Dolapta hiçbir şey kalmamıştı neredeyse. Yazdan kalma tarhanaları tencereye koyup hızlıca sevdiği çorbadan pişirdim. Ben dönene kadar çorba soğurdu en azından. Üzerimi değiştirip evden çıktım. Hem kahvaltılık bir şeyler hem de öğle yemeği için kemikli et alacaktım. Cumali abi en son verdiğim reçellerimin parasını yine her zaman olduğu gibi geciktirmişti becerebilirsem onu da alacaktım.


Amcamların evinin önünden geçerken Buket'i uyandırmanın doğru bir fikir olmadığını düşündüm. Olaysız gidip gelmek istiyordum ve Buket gelirse bu pek mümkün olmazdı.


Markete girip ihtiyacım olan şeyleri aldıktan sonra kasaya gittim. Önümde iki müşteri vardı. Cumali abi bana bakıp göz kırpınca gözlerimi devirdim. Bu adama bir daha reçel vermemeyi aklımın bir köşesine not ettim. Bakışları ve konuşmaları hiç hoşuma gitmiyordu artık. Son yaşadığımız olayı da düşününce onda kalan paralarımı kurtardıktan sonra buraya uğramamak en iyisiydi.


Markette benden başka kimse kalmayınca huzursuz olmuştum. Aldığım ürünleri kasadan geçirirken göz ucuyla bana bakmayı ihmal etmiyordu. "Nasılsın Menekşe?"


"İyiyim," dedim ona bakmadan. "Kalan paralarımı almaya geldim Cumali abi."


"Kolay canım," dedi. Geçtiği ürünleri poşete koyarken elini birden elimin üzerine koydu. "İstersen daha fazlasını da veririm."


Diğer elimdeki anahtarı elinin üzerine sertçe batırınca çığlık attı. "Ulan seni varya!"


"Ağır ol," dedim poşetimi almaya çalışırken. "Sen kimsin be!"


Bir anda öfkeyle arkama geçip kapıyı kapatınca neye uğradığımı şaşırdım. Elini ağzıma kapatıp boynumdan öpmeye çalıştı ama izin vermedim. "Bırak lan beni hayvan herif!"


"Ulan çok güzelsin dua et yanıyorum senin için. Yoksa o küçük elini keserim senin."


"Allah belanı versin senin!" Bacağının arasına tekme atıp elini ısırınca can havliyle omzumun boynuma yakın yerini ısırdı ve beni itti. Kasasında silah olduğumu görmüştüm geçenlerde. Elime alınca titremeye başladı. "Aç şu kapıyı!" Elimi kanayan omzuma bastırıyordum bir yandan da. "Yemin ediyorum gözümü kırpmam vururum seni!"


İki elini kaldırıp kapıya doğru yaklaştı. "Ta-tamam Menekşe sakin ol."


"Alma adımı ağzına hayvan herif!" Silahı yüzüne doğru yaklaştırdım. "Dua et Nuh'un başı yanmasın diye susacağım ama helal uyku yok sana bundan sonra Cumali! Bir bakmışsın yarım bıraktığım işi tamamlamışım." Kasadan paramı alıp silahla birlikte marketten çıktım. Elimdeki silahı çantama koydum hemen. Bir şekilde bunu imha etmem gerekti.


Kendime geldiğimde eczaneye uğrayıp omzum için bandaj aldım ve eve doğru yürümeye başladım. Kalbim hala ağzımda atıyordu. Nuh bu izi görürse ne diyecektim bilmiyorum. Bir delilik yapıp başını belaya sokardı. Allah'ım sen bana yardım et.


Bütün bedenim korkudan ve öfkeden titremeye devam ediyordu. Bu yara iyileşene kadar ondan gizlemekten başka çarem yoktu. Kariyerine zarar verecek bir şey yapmasına izin veremezdim. Bizim sokağa girdiğimde telefonum titremeye başlamıştı. Arayan Nuh'tu.


"Geldim canımın içi? Yeni mi uyandın?"


"Uyandım. Seni göremeyince korktum yavrum. Haber vermeden nereye kayboldun?"


"Markete gittim Nuh. Geldim kapıdayım." Saçımdaki tokayı çıkarıp saçlarımın omuzlarıma örtülmesine sebep oldum. Nuh kapıyı açınca ellerimdeki poşetleri aldı. "Nasıl oldun bir tanem?"


"İyiyim," dedi sol boynumu öpmeye çalışırken. Diğer tarafımı dönünce bu tarafımı öpmüştü. Kalbim görecek diye öyle hızlı atıyordu ki. Kan ter içinde kalmıştım saniyeler içinde. "Midem iyi, ateşim de yok."


Parmak uçlarımda yükseldim ve göğsünden öptüm. "Oh! Çok şükür canımın içi. Dikkat et kendine artık. Öyle cıbıl dolaşma."


Tezgahın üzerine koyduğu poşetlerdekileri çıkarırken güldü. "Olur cıbıl dolaşmam."


"Dalga geçme," dedim. "Çantamı bırakıp geliyorum hemen."


"Tamam iki gözümün bebeği. Çabuk gel."


Hemen nenemin kaldığı odaya girip kıyafet dolabını çekip silahı arkasına sakladım. Nuh'un girmeyeceği tek oda burasıydı. Daha sonra ona daha güvenli bir yer bulurdum. Odadan çıktığımda banyoya girdim ve elimi yüzümü yıkadım. Üzerime yakası kapalı gömlek giyip mutfağa döndüğümde Nuh televizyonu açmış dünkü izleyemediği futbol maçının özetini izliyordu.


Çayı demlerken bir anda "Gol!" diye kükreyerek ayağa fırlayınca elimdeki çay danlığın kapağını lavabonun içine düşürdüm. Sonucunu bildiği maça niye bu kadar heyecanlandığına bir anlam veremiyordum. "Adamsın!"


Nuh fanatik Beşiktaş taraftarıydı ve yıllardır beni de Beşiktaşlı sanıyordu oysaki bir bilse Fenerbahçeli olduğumu. Tabii bunu öğrenmesine gerek yoktu. Ona yalan söylediğimi öğrenirse çocuk gibi küserdi çünkü. Bütün ev Beşiktaşlı'yken ben Fenerbahçe'ye inanılmaz bir sempati duymuştum.


İkinci golü Fenerbahçe atınca söylenerek ayağa kalktı. Kendi kendime gülerken ona yakalanmıştım. "Ne gülüyorsun kız sen?"


"Hiç," dedim önüme dönerek. "Aklıma bir şey geldi de."


Televizyonu kapatıp sofrayı kurmama yardım etti. Kahvaltıdan sonra önce Süreyya annemle sonra Mahur Hanımla konuşmuştuk. Rabbime şükürler olsun ki ikisi de taburcu olmuştu hastaneden.


Bulaşıkları makinaya yerleştirirken Nuh bir anda belimden yakalayıp kucağına aldı ve odaya girip ayağıyla kapıyı kapattı. "Dün," dedi dudaklarıma kapanmadan önce. "Yarım kaldık."


Ben bir şey diyemeden üzerindeki tişörtü çıkarıp yere attı. "Nuh bekle!"


Elleri gömleğimin yakasına gitti ve düğmeleri açmaya çalıştı. Bir yandan da altımdaki eteği belime kadar sıyırmıştı. "İstemiyor musun Menekşe'm?"


Gözlerimi kapatıp açtım panikle. "Yok öyle değil canımın içi. Şey ben müsait değilim de."


Anlamadığı için kaşlarını çatarak baktı yüzüme. "O ne demek şimdi?"


"Ya anla işte! Şey oldum yani özel günümdeyim."


Kendini sırt üstü yatağa atınca dudaklarımı birbirine bastırdım. Ona yalan söylemek hiç istemiyordum ama buna mecburdum. Onun iyiliği içindi bu. Nuh o herifi hastanelik etmeden bırakmazdı. Onca yıl emek verdiği mesleğine kavuşmaya iki yıldan az bir vakti kalmışken buna izin veremezdim. "Sınavsın kızım bana sen. Vallahi de billahi de sınavsın."


"Nuh!"


"Söyle ömrüm, söyle sevdam söyle çiçeğim!" Dişlerini sıkarak söylediği için gülmüştüm. Yüzünü yerden kaldırıp kaşlarını çattı. "Ha bir de gül halime!"


"Çok şirinsin ne yapayım?"


"Sen bir de kendi şirineliğine bak."


Nasıl seviyordum onu. Rabbimin bana verdiği dünya nimetlerinden en güzeliydi Nuh. Bana böylesine bir aşk nasip eden Rabbime nasıl şükretmezdim?


Hep birlikte annem ve Mahur Hanım için hazırlanan eve çıkmıştık temizlik yapmak için. Bizimle gelmesini istersem gelir miydi bilmiyorum ama ben onu bir kez daha bırakmak istemiyordum. Üstelik doktor son tedavilerine olumlu yanıt verdiğini söylemiş Mahur Hanım'a. Kim bilir belki de yanımda bu hastalıkla yaşamayı öğrenecekti.


Allah'tan ümit kesilmezdi. Doktorların sayılı günleri dediği halde az da olsa yanıt varsa bu hayata tutunmak için yeterdi. Şimdi daha çok gitmek istiyordum ona. Vakit geçmek bilmiyordu sanki.


Buket, Nuh, Sevda abla ve ben el birliği ile inşaat pisliğini temizlemiştik. Camlardaki plastikleri söken Nuh'u izlerken gözlerim dolmuştu. Ona diyecek bir söz bulamıyordum. Nasıl teşekkür edeceğimi bilemiyordum. Ne yapsam az kalacaktı bu ince düşüncesine karşılık. 


Beni böyle her şeyimle kabul edişlerine ne yapsam yetmezdi. Mutluluğuma da kederime de dört elle sarılıyorlardı. Amcam hiçbir zaman dünya malına tamah etmiş bir adam değildi. Bizim gülüşümüz paradan puldan önde gelmişti hep onun için. Yine büyüklüğünü göstermiş yapacağını yapmıştı.


🌺


Dünün yorgunluğundan sonra neredeyse öğleye kadar uyumuştuk. Gözlerimi açtığımda Nuh'u yanımda bulamamıştım.


Banyodan gelen su seslerini işitince üzerimdeki boğazlı kazağı çıkardım. Nuh özel günümde olduğum için üşüdüğümü düşündüğünden kazakla uyumamı yadırgamamıştı. Bense bunu daha ne kadar gizleyebilirdim bilmiyordum. Yaranın öyle kısa bir sürede iyileşmeye niyeti yok gibiydi.


Elime aldığım gömleğimi giyecekken kapıda durmuş çatık kaşlarıyla beni izleyen Nuh'u gördüm. Bana doğru bir adım atarken parmağıyla boynumu işaret etti. "Ne bu lan?"


"Nuh!" Ne diyecektim ki? Diş izleri ortadaydı. Ne denebilirdi buna?


"Ne bu Menekşe?" Sesi oldukça yüksek çıkınca irkildim. Öfkeden deliye dönmüştü şimdiden. "Kızım konuşsana kim yaptı bunu? Isırık ulan bu? Kafayı yiyeceğim şimdi bu ne?"


"Nuh ne olur sakin ol!"


Yaraya dokununca yüzümü buruşturdum. "Kurban olurum Menekşe kim yaptı bunu? Sakin ol diyor bir de!"


Ağlıyordum artık. Tepkisinden çok korkuyordum. "Söz ver," dedim güçlükle. Sesim titriyordu. "Başını belaya sokmayacağına dair bana söz ver canımın içi."


"La havle vela kuvvete! Güzelim söyle yoksa ben kendim bulurum."


"Nuh yalvarırım. Sana zarar verecek bir harekette bulunma! Ben verdim dersini!"


"Ulan kime!" diye bağırınca hıçkırıklarım arttı. "Kime verdin dersini! Ali mi Menekşe?" Göz bebekleri büyürken o herifin adı döküldü dudaklarından. "Cumali!"


"Nuh!"


Bir hışımla evden çıkarken peşinden koştum. Eve girdi ve doğrudan kendi odasına girip kasadaki silahı aldı. Koluna tutundum can havliyle. Nazlı ve Buket kapıda durmuş korkuyla Nuh'un elindeki silaha bakıyorlardı.


"Nuh," dedim ağlayarak. "Çok korkuyorum ne olur bir delilik yapma! Koy o silahı yerine."


"Menekşe'm o herif sana nasıl dokunur?" Boynumdaki yaraya dokundu. "Yok ben kafayı yerim! Şuna bak ya!"


"Beni sensiz mi bırakacaksın?"


Sorduğum sorudan sonra öfkeden gözlerinden yaş aktı. "Menekşe'm!"


"Şikayetçi oluruz. Şiddet bir şeye çözüm değil. Sadece seni benden alır başka hiçbir işe yaramaz canımın içi. Ben sensiz ne yaparım?"


"Menekşe," dedi Nazlı.


"Abi," dedi Buket. İkisi de boynumdaki yaraya bakıp yüzlerini ekşittiler.


Nuh elindeki silahı kasaya bırakıp kilitledi. "Nuh!"


"Başkasının namusuna göz koymanın hesabını adalet sormaz ondan Menekşe! Kimse peşimden gelmesin."


Bir hışımla evden çıkarken Nazlı'ya döndüm. "Nazlı abimi ara hemen!"


Nuh Buket'le üzerimize kapıyı kilitleyince kalakaldık. Elimi sertçe kapıya vurdum. "Nuh!"


"Menekşe silahsız gitti sakin ol. Abim seni kaybedecek bir şey yapmaz. Şimdi seni görünce daha çok öfkelenecek."


Ağlayarak başımı iki yana salladım. "Buket Nuh kendini kaybedecek! Haklıyken haksız duruma düşeceğiz. Nazlı aradın mı abimi?"


"Aradım da ne oldu anlatsana şu olayı?"


Her şeyi anlattıktan sonra balkondan çıkıp Nuh'un peşinden gitmiştik. Yolda, Ali'yi ve Nuh'u görünce derin bir nefes aldım. Koştum ve tam önünde durdum. "Yapmadım bir şey de bana sevgilim!"


Öfkesi az da olsa yatışmışa benziyordu. "Yapamadım Menekşe."


Kollarımı beline sarıp sımsıkı sarıldım. "Şükürler olsun."


"Abim nerede?" diye sordu Buket. "Gelmedi mi yanınıza?"


"Cumali itinin yanına gitti. Karakola gideceksiniz şikayetçi olmak için." Kaşları çatıktı. "O herifi görünce öldüreceğimi bildiği için beni eve postaladı abim. Karıma saldıran itin ağzını burnunu kırmaya ben gelemiyorum."


Bir şey söyleyemedim. Sakinleşmesi için ona zaman tanımak en doğrusuydu. Ali ve Nuh eve giderken Buket'le Cihat abimin yanına gittik. Karakola yaklaştığımızda o herif önümüzü kesti.


"Şikayetçi olacaksın benden öyle mi Menekşe? Paranı haftaya vereyim dedim diye elime anahtar sapladın bir de benden şikayetçi olacaksın öyle mi?"


"Bana bak senin o dilini keserim!" Cihat abim Cumali'nin yakasına yapışınca Buket'le ikimiz zor tuttuk. "Kamera görüntülerini sildin değil mi? Bu yüzden böyle havlıyorsun?" Yumruğunu Cumali'nin burnuna  ardı ardına indirdi ve bacak arasına tekme atınca elinden kurtuldu ve bağırarak kaçtı.


"Kim kimi şikayet eder bakalım! Ödeştik Cihat efendi." Parmağını sallayarak kaçarken Cihat abim kolumuzdan tutup arabaya doğru götürdü.


Arabaya binerken sinirimden ağlıyordum. Ne kadar kolaydı öyle çamur atmak. Üstelik evli bir kadına göz koymasına rağmen iftira atmaktan çekinmiyordu.


🌺


Kahvaltı hazırlamak için uyandığımda Nuh yanımda yoktu. Gece kabuslar görerek uyandığım için sabaha karşı ancak uyuyabilmiştim.


Saat ondu. Üzerimdeki örtüyü açıp panikle yataktan kalktım. "Nuh!"


Evde olmadığını görünce içime bir korku düştü. Aklıma gelenin başıma gelmiş olmasından deli gibi korkuyordum üstelik bugün annemi görmeye Azerbaycan'a gidecektik. Neredeydi bu çocuk? Kendimi bahçeye attığımda nefes nefeseydim.


Çardağın yanındaki hamakta oturmuş sigara içerken bulduğumda dünyalar benim olmuştu. Cumali'nin yaptıklarını anlattığımızda deliye dönmüştü ve sakinleştirmemiz hiç kolay olmamıştı. Gidip başını derde sokacak diye ödüm kopuyordu dünden beri.


"Nuh!"


Elindeki sigarayı söndürüp ayağa kalkınca bakışlarındaki o ifade olduğum yerde kalmama sebep olmuştu. "Menekşe'm."


Üzerindeki beyaz tişörtte kanlar vardı. "Nuh ne yaptın sen?"


"Menekşe üzgünüm!"


"Ne yaptın sen?" Bağırdığım için Cihat abim ve amcam dışarı çıkmıştı. "Konuşsana ne yaptın?"


Cumali'yi öldürdüğünü düşününce kalbime bir hançer saplanmıştı. "Menekşe!"


Bakışlarındaki o korkuyu görünce gözlerim dolmaya başladı. Ne konuşabiliyor ne de bağırabiliyordum. "Katil mi oldun?" Sesim titriyordu. "Elini kana mı buladın?"


"Menekşe'm..."


"Sus," diye bağırdım. "Bana söz verdin sen! Sensiz yapamam dedim sen bana bensiz bırakmam seni dedin!"


Cihat abim koşarak yanımıza geldi ve Nuh'un yakasına sarılıp yumruğunu yüzüne geçirdi. "Lan sen benim başıma bela mısın? Sana başını derde sokma, okulunu mesleğini heba edecek bir şey yapma, bana bırak demedim mi?"


"Abi!" Cihat abim konuşmasına izin vermedi. Defalarca vurunca ağlayarak durdurmaya çalıştım ama gücüm yetmedi. Ne amcam ne Nazlı Nuh'u abisinin elinden alamadı.


Kan içinde kalan yüzüne baktıkça ruhum bedenimden çekiliyordu peyder pey. "Abi ne olur dur!"


"Cihat bırak!" Amcamı bile duymadı.


"Abi ne olur dur!"


Yorulup kardeşini yere atınca basamağa oturdu ve başını ellerinin arasına aldı. "Baba götür şunu! Ben bakayım bir şu herife!"


Cihat abim hışımla çıkınca Nuh'un yanına düştüm dizlerimin üzerine. Buket çaresizce yanıma çökerken Nazlı ağlıyordu. "Menekşe," dedi güçlükle. Kaşı ve dudağı patlamış burnundan oluk oluk kan akıyordu. "Sözümü tutamadım."


Elimi yüzündeki kanlara bastırıp ağladım. "Ah Nuh!" Nefes aldıkça göğsüme bir hançer saplanıyordu. "Ah canımın içi..."


🌺


Biz geldik canımın içleri🥹


Hem şehir dışında olmam hem de wattpadin devamlı hata vermesi yüzünden bölümler gecikti


Yıldıza basmayı ve bizi takip etmeyi unutmayın❤️


Arkadaşlarınıza tavsiye eder ve sosyal medyada paylaşırsanız çok mutlu olurum


Loading...
0%