Yeni Üyelik
11.
Bölüm

Can Yari̇m

@aysegulcee1

Güzel olan benim bekleyişim ve senin bir gün beni sevme ihtimalindi can yarim.


🌺


"Ulan elinden tutup götüremiyorum. Neden bu kadar erken çıktın karşıma Menekşe? Can mı dayanır bu bekleyişe?"


Kalbim sözleriyle kasılmış bacaklarımın gücü kuvveti çekilmişti sanki. Gözlerime bakışı hiç bu kadar işkence vermemişti yüreğime. Gözlerimi sımsıkı kapatırken akan yaşları durduramıyordum. Ben ağladıkça o daha da öfkeleniyordu. Tıpkı benim için kavga ettiği günlerdeki gibi.


Sesindeki hüzne sarılamamak seni çok seviyorum canımın içi diyememek öyle zordu ki. Çok zor bir imtihansın sen canımın içi. Göz bebeğim. Rabbim seni bu kadar erken nasip ettiyse yüreğime bir bildiği vardır elbette güzel gözlü can yarim.


"Menekşe," dedi sessizce. Dizlerimin önünde diz çökmüş bir halde gözlerimin içine bakmaya devam ederken Buket ve Cihat abim oldukları yerde beklemeye devam ediyorlardı. Utanıyordum. Kalbim öyle hızlı atıyordu ki. Bir tarafım düğün, bayram diğer yarım cenaze, yastı. Buket tebessümle bize bakarken Cihat abimin yüzünde çektiği acının izleri duruyordu hala.


"Nuh..." Sesim kısılarak yok oldu sanki. Midem bulanıyor başım dönüyordu. Meğer ben hiç alıştırmamışım kendimi bu ihtimale. Neden şimdi Nuh? Neden bu kadar erken oldu dilinden dökülenler? Peki şimdi ne olacaktı?


"Menekşe bir şey söyle güzelim." Gözlerimi kapatınca bir damla yanağımdan yavaşça akıp gitti. "Susma böyle dayanamıyorum göz bebeğim."


Gözlerindeki korkunun sebebi benim hislerimin aynı olmama ihtimalinden kaynaklıydı şüphesiz. Ne zordu ben de seni seviyorum diyememek. Dilim tutulmuştu sanki. Konuşamıyordum. Oysa ne çok beklemiştim bunları ondan duymayı. Sessizce, sabırla, tevekkülle...


Seni seviyorum desem ne değişecekti ki? Biz hislerimize engel olamayacak ve bu üç yılı bir işkenceye çevirecektik. Sevdamı yüreğime gömmüşken zor değildi beklemek. O bana beklentiyle bakarken gözlerinin içine bakmak kolay değildi. Gözleri ıslanmış ve kızarmıştı. Bu manzaraya kalp mi dayanır canımın içi? Kısacık bir bakıştı gözlerine bahşettiğim. Kavuşmamız ne zaman can yarim?


"Nuh ne olur sus ne olur." Başını sağ omzuna yatırıp kırgın baktı gözlerime. Yüzümü ellerime eğdim. "Canım yanıyor ben de dayanamıyorum lütfen..."


"Sevdan yüreğime düştüğünden beri benim canım hep yanıyor Menekşe. Başkasına ait olma ihtimalini düşünmeye devam ettikçe de yanmaya devam edecek."


Yutkundum. Boğazım cam kırıkları ile doluydu sanki. İçine içine kanıyordum. Ne söyleyeceğimi bilmiyordum. Oysa midemdeki kelebeklerin düğün günü olması gerekmez miydi? Nuh beni öyle allak bullak etmiş öyle ters düz etmişti ki kendime gelemiyordum bir türlü. Burnunu çekerken başımı omzuma eğdim tıpkı onun gibi. "Canımın içi..."


Amcam'la annemin sesini işitince ikimiz de hızlıca ayağa kalktık. Ön tarafa geçmeden önce son kez baktı. Öyle baktı ki düşmemek için yine ona sarılmaya ihtiyaç duydum. "Menekşe Ali ile evlenmeyi aklının ucundan bile geçirme." Elleri yumruk olmuştu.


"Nazlı, Cihat abim..."


"Kimse için bizi feda etmene müsade etmeyeceğim." Hislerimin de aynı olduğuna bu kadar emin oluşu canımı daha çok yakıyordu. "Şerefsizin biri ağlatsın diye mi bekledim ulan seni bunca yıl?"


Cihat abimin tüm bunları duyuyor oluşu zaten kalbimi hızla çarptırmaya yetiyordu. Bunu söylemeyi hiç ama hiç istememiştim. Sözlerim bıçak gibi kesmişti nefesini. Pişmanlık yakıp kavurmuştu ama söz ağızdan bir kere çıkıyordu işte. "Nuh biz diye bir şey..."


"Menekşe..." Sesi hayal kırıklığı ile üzülürken gözlerindeki kırgınlık daha da ağlamama sebep olmuştu. Aynı evde yaşayıp onunla bir şeyler yaşayamazdım. Bu doğru değildi. Bir o kadar yakın olup nasıl uzak kalabilirdik?


Amcamın, "Nuh! Cihat! Menekşe!" diye esip gürleyerek bahçeden içeri girdiğini görünce birbirimizden uzaklaştık. Murat amcam, Cihat abim gidecekken onu kolundan yakaladı. Annem, amcamın peşinden bahçeye girerken yanıma koştu ve sımsıkı sarıldı. "Cihat bir yere gitmiyorsun! Unut artık Nazlı'yı da. O adamla bir akrabalığım olamaz benim."


Amcam'ın sözleri Cihat abimin yüreğine birer ok gibi saplanırken hıçkırıklara boğuluyordum. "Eğer Nazlı'yı kaybedersem sen de beni kaybedersin baba. Çeker giderim yaşadığımı bile bilemezsin."


"Abi..." Sesim aramızda eriyip gitmişti. "Amca lütfen."


"Üçünüz de eve geçin. Konuşacağız." Nuh'a döndü öfkeyle. "Seni de Menekşe'nin bir metre yakınında görmeyeceğim eşşek herif! Hala çocuk gibi dip dibesiniz. Bak neler diyor ecdadını siktiğimin pezevengi!" Öfkeli bakışları beni bulmuştu. "Sen de hal ve hareketlerine dikkat ediyorsun Menekşe! Ha varsa birbirinize gönlünüz. O zaman çıkarsınız karşıma."


Nuh'la aynı anda birbirimize baktık ve ikimizin de yüzü aynı anda yere eğilmişti. Kalbimin içinde bir kelebek can çekişiyordu sanki. "Süheyla bunlar beni öldürecek bacım. Vallahi billahi bir gün öldürecek."


Amcam hızla eve girerken peşinden Cihat abim ve Nuh girmişti. Annem bana doğru döndü. "Gecikmeden eve gel kızım. Bakma sen amcana. Size ne kadar güvenir bilirsin. Üzme güzel canını annem. Ali ile evlenme fikrini de çıkar aklından."


Başımı usulca salladım. Kalbimde o varken nasıl yapardım ki böyle bir şeyi? Eğer varsa kaderimde böyle bir çile rabbim alsın beni yanına. Bu dünyada yakma güzel Allah'ım beni. Gözlerim cayır cayır yanarken Buket koşarak yanıma geldi ve boynuma atlayıp hıçkırarak ağlamaya başladı. Onu ilk kez böyle görüyordum. "Menekşe kurban olurum gülüm size."


"Buket Nuh beni..." Sözcükler boğazımda takılı kalıyordu. "Duydun değil mi?" Etrafımda döne döne bağıra çağıra dans etmem gerekirken Nazlı'nın gözlerimin önünde yere yığılışı sevincimi kursağımda koymuştu. "Buket Nazlı'yı görmem gerek benim."


"Benimde. Hadi babam daha fazla kızmadan eve geçelim de sonra gizlice çıkarız."


"Buket Nuh..."


"Menekşe çok güzelsiniz." Kolunu belime sarıp başını omzuma yaslarken birlikte eve doğru yürümeye başladık. Amcamın sesi mutfaktan geliyordu.


Cihat abimin dirsekleri dizlerine yaslıydı. Başını ellerinin arasına almış kıpırtısızca duruyordu. Nuh yanında oturmuş ona çaresizce üzülmekten başka bir şey yapamıyor olmanın kıvranışı içindeydi. "Cihat bir delilik yaparsan sana hakkımı helal etmem."


Oğlunun dizinin dibine çökerken Nuh'un bakışları beni buldu. Hala kırgın bakıyordu ve ben buna dayanamıyordum. Buket'le karşı koltuğa oturduk. "Nasibinde varsa kim ayırabilir sizi oğlum? Önce sakin olacaksın." Amcam az önceki tavrına göre biraz daha sakindi. "Çiçeğimi kaybettikten sonra hiç zevk almadım hayattan. Tek gayem para kazanmak ve ibadetlerimi yapmaktı. Hiç güldüğümü gördün mü? Aşk nasıl bir şeydir bilirim ben. Ama can almakta can vermekte yaradana mahsustur."


Amcamın bakışları hızla Nuh'a döndü. "Sana gelecek olursak Nuh beyefendi. Bir daha ne biri ile kavga ettiğini ne de ağzından tek bir küfür çıktığını duymayacağım. Ben size bunları öğretmedim. Ne olursa olsun kavga ettiğini görürsem bir daha bu evin yoluna düşme. Hele ki bir insanın yüzüne yumruk atmak..."


Oğullarına acıyla bakan amcama karşı kalbimden bir şeyler kopup akmıştı. "Hakkımı helal etmem size." Ayağa kalktı ve yavaşça bana döndü. "Menekşe sen de kafandan at o herifle evlenme fikirlerini. El birliğiyle beni de mezara sokunda rahatlayın." Öyle söyleyince yeniden ağlamaya başlamıştım. Nuh'un oturduğu yerde kıpırdandığını görüyordum. Amcam burada olmasa ağlıyorum diye esip gürlerdi.


Amcam mutfaktan hızla çıkarken üçümüz sessizce birbirimize bakmaya devam ediyorduk. Cihat abim ruh gibi ayağa kalkarken ıslak gözlerimle baktım ona. Odasına girdi ve kapısını kapattığını işitince derin bir nefes aldım. Buket ayağa kalkarken Nuh'la mutfakta yalnız kalmıştık.


Ellerim titriyordu heyecandan. Kalbim dört nala koşuyor başım dönüyordu. "Menekşe," dedi sessizce. "Ben..."


Nefes alışverişlerim gayriihtiyari hızlanırken bayılacak gibi hissediyordum. "Nuh..."


"Bir şey söylemeyecek misin?"


Yüzümü yerden kaldıramıyordum. Kıpkırmızı olduğuma emindim. Cihat abim bu haldeyken kendi aşkım için mutlu olamıyordum. "Biz diye bir şey yok mu gerçekten?"


Başımı kaldırıp yüzüne bakınca içim titremişti. Bu nasıl bir sevdaydı ben anlamıyordum. Kavuşamadıkça eriyip tükeniyordum sanki. "Güzel olan benim bekleyişim ve senin bir gün beni sevme ihtimalindi canımın içi." Ayağa kalkıp koşarak evden çıkarken bu kez mutluluktan ağlıyordum.


Annem kapıyı açınca yüzümdeki gülümsemeyi telaşla sildim. Beste annemin bacaklarına sarılıyordu. Ona doğru eğildim. "Sen hala uyumadın mı bebeğim?"


"Aba uf oduu..." Ağladığım için dudağını büzmüştü. Elimin tersi ile yanağımı kuruladım. Kucağıma aldım ve birlikte odama doğru yürürken omuzlarımın üzerinden anneme baktım. Cihat abime üzülüyordu o da. Ağlamış gibiydi gözleri.


"Annem." Elim kapının kulpundaydı. "Birazdan Nazlı'yı görmeye gideceğiz. Telefonu kapalı. Onu görmeden uyuyamam. Haberin olsun olur mu?"


"Tamam," dedi sessizce. "Dikkatli olun yavrum. Gece gece aklım sizde kalmasın ne olur. Zaten canımız sıkkın."


"Hemen gider geliriz anne. Nuh'a söylesem izin vermez. Cihat abiminde içi rahat eder hem. Görmeye de gidemiyor."


Başını usulca salladı ve raftan Kuran-ı Kerim alıp mutfağa girdi. Nasıl gelecektik üstesinden tüm bunların bilmiyordum. Kalbimin orta yerinde öyle bir ağırlık vardı ki altında eziliyordum sanki. Beste ile birlikte odama girdiğimde Beste'nin gözlerinin kapanmaya başladığını gördüm.


Üzerini değiştirirken telefonuma mesaj gelmişti. Sanki kimden geldiğini söylercesine çalmıştı içli içli. Bir yandan Beste'yi giydirirken bir yandan da titreyen ellerimle mesajı açıyordum. Kalbim ağzımda atıyordu sanki. Sanki ilk kez gördüğüm bir adamdan geliyordu mesaj. Öyle saf bir heyecan içindeydim.


NUH (22.00)


Gülüşüne ömrümü serdiğimin dağ çiçeği. Menekşe eve sığamıyorum kızım. Ulan severken seni aklımı kaybedebilirim.


Beni seviyor...


Attığı mesajı okurken ağzım bir karış açık oturdum yatağın üzerine. Kaç kez okuduğumu bilmiyordum. Yanaklarım alev gibi yanarken kalbim delirmiş gibi göğsümü dövüyordu. Ağlayarak güldüm. Beste yatağıma kıvrılmıştı. Rüya olup olmadığını anlamak için kirpiklerimi birkaç kez kırpıştırdım. Nuh bunları bana gerçekten yazmıştı değil mi? Güzel bir rüya görmüyordum.


Yıllarca hayalini bile kurmaktan çekindiğim şeyi yaşıyor olmak ayaklarımı düşündüğüm gibi yerden kesmiyordu. Alışık olmadığım bu durumu bedenim kaldıramıyordu. Parmaklarım titriyordu.


NUH (22.10)


Utandın mı göz bebeğim?


Allah'ım yardım et. Nuh seni öldüreceğim. Neler söylüyordu böyle? Hayır ben bu çocuğun odun hallerine razıyım hem de en kalasından.


(22.10)


Utanmamak mümkün mü Nuh?


Cevabı anında düşmüştü ekrana. Yüzüme yayılan gülümsemeye ne kadar hasret olduğumu hissediyordum.


NUH (22.11)


Menekşe bir rüyadaysam hiç uyanmamayı yeğlerim kızım.


Pembe yanaklarımla cevap yazarken sıcacık olmuştum.


(22.15)


Bende...


NUH (22.23)


Beste uyudu mu?


(22.17)


Uyudu


Başımı yastığa bırakırken hala gülümsüyordum. O gittiğinde hiçbir yere sığamayacağımı bile bile kaptırıyordum kendimi.


NUH (22.20)


Perdeyi aç güzelim


Heyecanla yerimden kalkarken adımlarım sarsaktı. Saçlarımı düzelttim. Sanki ilk kez görecekti beni. Bu nasıl bir histi? Karşımda hep canımın içi olan Nuh değil de bir başkası varmış gibiydi. Öyle utanıyordum yüzüne bakarken. Üzerinde pijamaları vardı. Beni görünce bakışları derinleşti ve başını sağ omzuna yatırdı.


Pencereyi hafifçe araladım. Sesini duymaya ihtiyacım vardı. "Nuh..." Yine dilim tutuluyor kalbim bedenimle savaş veriyordu.


Pencerenin önüne doğru birkaç adım attı. "Seni göresim geldi."


Yüzümü utanarak ellerime eğdim. Bu hep böyle olacaksa ben erken ölürdüm. Derin bir nefes çektim içime. "Nuh söyleme böyle."


"Utangaç yarim benim."


Sözleriyle beni kıpkırmızı eden adama gözlerimi büyüterek bakarken telaşla perdeyi çekip pencereyi kapadım. Aman Allah'ım. Elimi dudaklarıma bastırıp kahkaha atmaya başladım. "Şaşkın Menekşe." Hayır ben kesinlikle buna alışamayacağım.


Perdenin kenarından yavaşça bakınca olduğu yerde beklediğini ve bana güldüğünü gördüm. Kendimi tutamayıp gülerken ellerini saçlarından geçirdi. Kalpsiz koca oğlan ne olacak! Öyle dan diye yarim denir mi? Yüreğime iniyordu.


Arkasını dönüp giderken eve girene kadar arkasından bakmıştım. Eve girer girmez mesaj yazmıştı.


NUH (22.40)


Seni verene kurban olurum Menekşe'm.


Mesajıyla sıcacık olan kalbim dahası mümkünmüş gibi hızını artırmıştı. Güzel konuşuyordu. Çok güzel konuşuyordu. Severken sevilmek tarifi mümkün olmayan bir hismiş meğerse. Bana nasip ettiğin için sana binlerce kez şükürler olsun Allah'ım. Sevdamı sana layık yaşamamı nasip et...


Sormak istediğim bir şey vardı ve bunu nasıl soracağımı bilmiyordum. O da benim gibi çok uzun zamandır taşıyor muydu sevdasını yüreğinde? Sanki yıllardır benim gibi bu anı bekliyorcasına taşmıştı yüreği. Mesajını kalbime bastırıp tekrar tekrar şükrettim.


"Seni çok seviyorum Nuh."


Mesajı yazarken parmaklarım titremekten ne zaman vazgeçecekti bilmiyordum. İçimde hiç sakinleşmeyecek bir kuş vardı.


(23.00)


Ne zamandır yüreğindeyim Nuh?


Mesajı gönderirken yanaklarım anında ısınmıştı. Kalbimin gümbürtüsünü işitirken Beste'ye baktım. Beste Nuh'a çok benziyordu. Ona bakınca sevdiğim adamı görür gibi olurdum. Yokluğunda sığınağım Beste olacaktı şüphesiz.


NUH (23.01)


Önce sen söyle bakalım :)


Güldüm. Uyuzluk yapmasa olmazdı. Başımı gülerek iki yana sallarken midemde kelebekler vadi kurmuştu.


(23.03)


Nuh!


NUH (23.03)


Söyle göz bebeğim🖤


Bir mesaj daha gelince aklım başımdan gitmişti. Çünkü mesajda öyle bir şey yazıyordu ki oturduğum yerden ağlayarak ayağa fırlamıştım. Elimi dudaklarıma bastırdım. Bu nasıl mümkün olabilirdi? Hayretle mesaja bakıyordum.


NUH (23.05)


On yedi yaşımdan beri taşıyorum seni kalbimde dağ çiçeğim


Ben cevap vermedikçe Nuh'dan ardı ardına mesajlar gelip duruyordu. Ağlamaktan ekrana bakamıyordum bile. Nuh'un bana bu denli hassas oluşunu şimdi daha iyi anlıyordum. Ah Nuh... Aynı kaderi paylaşmak.


Telefonum uzunca titreyince Nuh'un aradığını anladım. Nasıl açacaktım şimdi ben? Israrla arayınca açmak zorunda kalmıştım. İnadını bilirdim çünkü.


"Menekşe..." Sesindeki endişeye sarılmak istedim. Canımın içi nasıl da korkmuştu. "Sesine ne oldu senin?"


Burnumu çektim. Boğazımdaki yumru izin verirse konuşacaktım. "Nuh sen..."


"Menekşe'm," dedi sessizce. "Ağlama kurban olurum."


"Seni seviyorum Nuh. Seni çok seviyorum. On yedi yaşımdan beri..."


Aramızda uzun bir sessizlik oluşurken göz yaşlarım usulca akmaya başladı. Sabaha kıpkırmızı bir gözle uyanacağıma emindim. "Menekşe ne desem az kalacak sana kızım. Ne söylersem basit kalacak. Söyle bana ben nasıl baş edeyim özleminle?"


"Rabbimi daha çok seviyorum seninle bir kıldığı için yolumu."


"Menekşe ben her an seni görmek istiyorum. Ne yapacağız biz?"


"Bilmiyorum," dedim çatallaşan sesimle. Derde dermanım olsa yara ben de olur muydu? "Bildiğim tek şey varsa o da canımın içi olduğun."


"Canına yandığımın güzel kalpli çiçeği." Derin bir iç çekiş. "Yanmışız kor bir ateşte. Küllerimizi savuruyorlar."


Telefona Buket'in mesajı düşünce keyfim kaçmıştı. Nasıl çıkacaktık evden bilmiyordum. Ona yalan söylemek çok gücüme gidiyordu. "Nuh uyuyalım mı?"


"Bir kez daha söyle kapatayım," deyince dudağımı ısırdım.


"Neyi?" Yanaklarım pembeleşmeye başlamıştı.


"Beni sevdiğini. Beni sevdiğini duymaya ihtiyacım var zalim."


"Nuh" dedim sessizce. Beste uyanmasın diye ekstra çaba harcıyordum. "Çok utanıyorum."


Kahkaha attı. Ben burada ecel terleri dökerken o kahkaha atıyordu. "Menekşe'm."


Göğsümü bolca oksijenle doldururken gözlerimi kapadım. "Seni seviyorum canımın içi."


Bir süre sessizce bekledi. Nefes alışının sesini dinlerken Buket aramaya başlamıştı. Bir an önce kapatıp uyumasını umut etmek istiyordum. "Hayırlı geceler Menekşe'm," dedi sessizce. "Uyuyalım ki hemen sabah olsun. Olsun da yarimin yüzünü görebileyim."


Kalbim dayanmıyordu bu sözlerine. Hiç mi hiç kolay değildi ondan bunları duymak. Sabahı düşündüm. Eskisi gibi olmayacaktı hiçbir şey bunu da biliyordum. "Hayırlı geceler canımın içi."


Telefonu kapatır kapatmaz Buket'i aradım. Sesi sitem doluydu. "Ay Menekşe ya! Dakika bir gol bir yani. Kızım kaç saat konuştunuz öyle?" Kahkaha attı ardından. "Allah'ım yarabbim imdat! Hadi kızım çık. Cihat abimde geliyor bizimle. Nazlı hala hastanedeymiş. Tansiyonu düzelmiyormuş."


"Ne!"


"Hadi abim iyi değil. Rengi bembeyaz oldu. Onları görüştürmemiz lazım."


"Buket Nuh'da gelsin. Öğrenirse çok kızar biliyorsun değil mi? Arkasından iş çevirmek istemiyorum."


"Delirdin herhalde Menekşe? Onunla gizli bir şey yapabileceğimize inanıyorsun yani! Hadi bekliyorum."


Hiç içime sinmesede evden çıktım. Nazlı'yı görmeden hiçbirimiz bu gece uyuyamayacaktık. Trençkotumu giyince kapıyı yavaşça açtım. Bahçe kapısında iki gölge bekliyordu. Onlara doğru yürürken arkamdaki ağaçların arasından bir ses duydum. Panikle ardıma baktım ama kimseyi göremedim. Az ilerideki gül çalılarım sallanıyordu. Köpekti belki de. Üzerinde durmadan onlara doğru hızlı hızlı yürüdüm.


Cihat abim kötü görünüyordu. "Abi," dedim sessizce. "İyi misin?"


Sadece başını salladı. Onu annesinin ölümünden beri ilk kez böyle görüyordum. "Nasıl iyi olayım Menekşe? Canımın canı yanmış ben nasıl iyi olabilirim?"


Buket koluma girince taksi durağına doğru yürümeye başladık. Çıkarken neyse ki Nuh görmemişti bizi. Huzursuzdum. Omuzlarımın üzerinden eve bakarken odasının ışığının yandığını gördüm.


🌺


Yıldıza basmayı unutmayın❤️🙈yeni bölümde görüşmek üzere...


Loading...
0%