@aysegulcee1
|
İmtihan ya bu, balığın gönlü çöle vurulur... Şemsi Tebrizi 🌺 Sevmek eteklerin uçuşarak yürümekmiş gönül yolunda. Oysa severken sevilmenin tadı bir başkaymış... Bugün yatağımın sağ tarafında Nuh'um yerine nenem duruyordu. Balkon kapısını kilitlemiş ve yanıma kıvrılmıştı. Bir de içine sokmak istercesine sarılmıyor mu... "Nenem sıkmasan mı? Nefes alamıyorum." "Bırakayimda o got kafali girsin ha bu yatağa." Dudağımı büzdüm küçük bir kız çocuğu gibi. "Ne olmuş yani gelse? Uslu uslu uyuyoruz." Kafama vurdu bir anda. "Bilmez miyum ne kadar usli uyuduğunizu." Saçlarımı öpüp beni göğsüne bastırınca kalbim sıcacık olmuştu. O bana dua okurken benim gözlerim kapanmaya başlamıştı. 🌺 Sabah erkenden köye gitmek için yola koyulmuştuk. Allah biliyor ya ayaklarım geri geri basmıştı evden çıkarken. Simay'la karşılaşmak hatta onunla aynı evde kalmak bile istemiyordum. İçimde kötü bir his vardı uyandığımdan beri. Bunda gece gördüğüm rüyanın da etkisi vardı lakin büyük sebebi köye gidiyor oluşumuzdu. Nuh sisle kaplı bir yerde uçurumun kenarında duruyor ve ağlayarak bana bakıyordu. Öyle korkmuştum ki uyandığımda kalbimde çarpıntı vardı. Elinde yemek yaparken başıma taktığım baş örtüsü vardı. Baş örtümü olan elini yavaşça kaldırıp uçurumdan aşağıya attı. Gördüğüm bu korkunç rüyaya hiçbir mana verememiştim. İçim kasvetle dolmuşken yolculuk daha da huzursuz ediyordu. "Menekşe'm." Nuh'un sesini duyunca daldığım için irkildim. Cihat abim, Nazlı ve Buket arkada oturuyor arabayı Nuh kullanıyordu. "Efendim canımın içi." "Uykunu alamadın mı sen? Gece uyuduğunu düşünüyordum." Muzipçe gülerken göz kırptı. "Nenen mi uyutmadı bu kez de?" Anneannem sabaha kadar yanımdan ayrılmadığı için gece uyumuştum. Üzerimdeki ağırlığın sebebi uyku değildi. "Yok uyudum. Sadece yetmedi galiba. Çok erken kalktık ya." "Daha bir saatlik yolumuz var. Gidene kadar uyu sen de." Arkadakiler uyuyordu yola çıktığımızdan beri. Çenesiyle arkayı işaret etti. "Abim arabayı kullanacağım diye diretiyordu. Arabaya biner binmez uyudu." "Peki ben de biraz kestireyim o halde." Huzursuz olduğumun o da farkındaydı lakin anneannesini üzmemek için bu yolculuğa çıkmıştı. "Dikkatli sür olur mu? Hız yapma sakın." "Uyu Menekşe'm." Başımı pencereye doğru çevirdim ama uyumak için gözlerimi kapattığım anda Nuh'un uçurumun kenarındayken bana ruhsuz bakışı geliyordu gözlerimin önüne. Uyuyormuş gibi yapmaya çalıştım. Huzursuz olduğumu bilmesini istemiyordum. Birkaç dakika sonra Nuh bir şarkı açmıştı. Sözleri yüreğimde kelebekler peyda ederken şarkı sözlerini Nuh'un ağzından duyunca genişçe gülümsedim. Bizim şarkımız çalıyordu. "Ağlamışsın gözyaşın sileyim. Söyle derdin nedir ben bileyim. Eğer yanlışsan sırdaşın olayım. A yarim can yarim cananım ol." Yüzü gibi sesi de güzeldi canımın içinin. Araba dayısının kapının önünde durunca başımı yavaşça kaldırdım. Bugün bu arabadan hiç inmek istemiyordum. Diğerleri de uyanmıştı. Buket camdan eve bakıp homurdandı. Yüzünde hırkasının izi çıkmıştı. "Geldik nur yüzlü Simay hanımın konağına." "Buket sorun istemiyorum." Cihat abim Nazlı'nın elini tutup arabadan indi. "Nikah günü olanları duydum. Tekrarı olmasın." Buket'i üzerine basa basa uyardığı için derin bir nefes aldım. Buradan eve kaossuz dönmek istiyordum zira. Bagajdan çantalarımızı alıp hep birlikte eve doğru yürümeye başladık. "Üzerine atlamam abi. Uyarmana gerek yok." "Ben uyarayımda. İkinizi dizginlemekten yoruldum. Büyüyün artık." Nuh kapıyı çalmadan önce abisine dönüp sitem etti. "Taş niye bana geldi şimdi?" "Çok konuşmada zile bas zile." Kapıyı Simay açmıştı. Bizi görünce yüzü sarsıldı. Beni ve Buket'i görünce eşşekten düşmüşten beter oluyordu. "Hoş geldiniz." Daha çok niye geldiniz der gibi baksada umursamadım. Neticede buraya onun için gelmemiştim. İçeri girmemiz için kenara çekilince Nuh elimden tuttu ve benimle birlikte eve girdi. Simay'ın Nuh'a karşı bir şeyler hissettiğini düşünmeye başlamıştım ben de Buket gibi. Bu kıskanç bakışlarının başka bir sebebi olamazdı. 🌺 Öğle yemeğinden sonra kendimi arka bahçeye atmıştım. Simay ben bir işin ucundan tutmaya çalıştıkça sürekli laf sokarak engellemişti. Ben de onunla aynı havayı solumaktan huzursuz olduğum için ısrarcı olmamıştım. Saçlarımda Songül yengenin taktığı kırmızı örtü vardı. Çeyizinden bir parça olduğu için bana hediye etmişti. Bu beni çok mutlu etmişti. Kollarımı ahşap çite yaslayıp civcivleri seyretmeye başladım. Hep birlikte ötüştükleri için muazzam bir ses çıkıyordu. On tanelerdi. Başlarında anneleri yoktu. Yalnızlardı belki de ölmüştü. Eğildim ve içlerinden bir tanesi elime alıp öptüm. Korkudan yüreği pıt pıt atıyordu. "Tamam tamam bırakıyorum seni." Civcivi bırakıp doğrulacakken belime dolanan kollar yüzünden irkildim. "Nuh aklımı aldın." Bu temaslarına alışabilmiş değildim bu yüzden her defasında nefesim kesiliyordu. "Sen de benim. Nereye kayboldun habersiz?" Kolları beni sımsıkı tutmaya devam ederken şakağımdan öptü. "Canını sıkan olmadı değil mi?" "Hayır. Civcivlerin sesini duyunca sevmek istedim." Sarı sarı oradan oraya koşturup duruyorlardı. "Hımm," dedi dudaklarını boynuma bastırırken. "Ben ne zaman severim bir civciv tahmini?" Huylanarak geri çekilmeye çalıştım. "Nuh görecekler bırak beni." Kendimi kollarından kurtarıp eve doğru yürümeye başladım. "Civciv diyorum kızım! Kaçma gel buraya. Sorumun cevabını alamadım." İçeri girer girmez kendimi üst kattaki lavaboya attım. Ellerimi yıkayıp banyodan çıktım. Simay'ın odasından sesler geliyordu. Ağlıyordu. Umursamadan aşağıya inecektim fakat Simay'ın Nuh'un adını telaffuz edişi bana engel oldu. Ağlayarak, "Nuh," diyordu. "Bana bunu nasıl yapar?" Kaşlarım çatıldı. Kalbim göğsüme vurmaya başlayınca dişlerimi sıktım. Yanındaki en yakın arkadaşı Sanem'di. "Simay evlenmişler. Yapacak bir şey yok artık. Unut şu oğlanı." Buket haklıymış. Karın ağrısı belli olmuştu Simay hanımın. "Çocukluğumdan beri onu seviyorum ben Sanem. Ondan başka kimseyi bilmedim. Sandım ki o da beni..." Öfkeden ellerimi yumruk yaptım. Simay utanmadan benim kocam için ağlıyordu. "Bana mavi boncuk dağıtıp Menekşe'yi aldı. Utanmadan bir de el öpmeye getirmiş." Ne saçmalıyordu bu kadın? Ne mavi boncuğundan bahsediyordu? "Ne olduğu belli olmayan bir beslemeyi seçti. Bir canavarın kızını kendine eş diye seçti." Duyduğum sözler üzerime bir yıldırım gibi düşüyordu. Canavarın kızı. Bu söz yankılanıp duruyordu kulaklarımda. "Herkes biliyor ama hala ondan saklıyorlar. Niye? Menekşe hanım üzülmesin diye. Dağdan inme ne olacak." Kendimi daha fazla tutamayıp kapıyı sertçe açtım. İkisi de beni karşılarında görünce ayağa kalktı. "Sen nasıl bir insansın ya? Ağzından çıkan çirkin sözleri kulağın duyuyor mu senin? Kim dağdan inme? Kim canavarın kızı?" "Öylesin," dedi. "Mehmet enişte seni dağda buldu getirdi. Belki de baban şehit etti onu." Duyduğum sözler yüzünden elimi dudaklarıma bastırdım. "Sen neler söylüyorsun Simay?" "Menekşe'm! Ne oluyor niye ağlıyorsun sen?" Buket ve Nazlı da Nuh'un peşinden gelmişti. "Ne diyor bu kız Nuh?" "Nuh'da biliyor. Buket, Nazlı, annen herkes biliyor. Bir sen bilmiyorsun." Sevdiğim adama döndüm bir umut. Gözlerinin içine baktım. Başımı sol omzuma yatırdım. Dudaklarından dökülecek her söz beni yeniden yeşertecekti. Ya da kışa dönmüş bir yaprak gibi kurutacaktı. Yutkundu. Gözleri kızarmaya başlamıştı. "Nuh?" Simay'a öldürecek gibi baktıktan sonra bana döndü. Elimi tutmaya çalıştı ama ondan çektim. "Menekşe gidelim buradan." "Simay size bunu kim söyledi? Kimin kızıyım ben?" "Seni ben parçalarım! Duyuyor musun beni? O patavatsız çeneni kırarım senin." Buket Simay'a doğru atılacakken Nazlı kolundan yakaladı ve çekiştirerek aşağıya indirdi. Gidene kadar Simay'a küfürler edip durmuştu. "Nuh söyledi," dedi Simay. "Nereden bileceğiz yoksa? Seni ölü bir teröristin yanında bulmuşlar." "Nuh! Doğru mu söylüyor?" Sesim titriyordu. Elim, ayağım bacaklarım titriyordu. "Sen mi söyledin?" Karşımda çaresizlikten yıkılmak üzere olan adama bakarken yüreğim harla yanıyordu. "Menekşe'm yalan söylüyor. Evet seni dağda buldu amcam ama bunu onlara ben söylemedim. Sana bile söyleyememişken bir başkasına nasıl söylerim?" Dişlerini sıkarak Simay'a baktı. "Senin derdin ney Simay? Neden yaptın bunu? Ben ne zaman söyledim sana böyle bir şeyi? Ben seninle doğru düzgün sohbet bile etmiyorum kaldı ki sana böyle önemli bir şeyi anlatayım." Ellerini saçlarına daldırıp etrafında döndü ve bana yaklaştı. "Menekşe'm. Gidip sakin bir yerde konuşalım. Ne olur bana öyle bakma." Arkamı dönüp bana ulaşamadan aşağıya indim. "Menekşe dur lütfen!" Bahçede kolumdan yakaladı ve kollarını belime sardı. "Gitme bir yere! Bırakmam seni yavrum. Kır dök küs ama gitme." "Gözümün içine baka baka gerçeği sakladın benden. Hepiniz sakladınız." Artık hıçkırarak ağlıyordum. "Sen benim en yakın dostumdun. Sen nasıl saklarsın böyle bir gerçeği?" Kollarını daha sıkı sardığı için ondan kurtulamıyordum. Dudaklarını saçlarıma bastırdı. "Diyemezdim. Dünyanı yıkamazdım. O gülüşünü solduramazdım sevgilim." "Nuh bırak beni!" Çığlığım yüzünden herkes kapıya çıkmıştı. "Nefes alamıyorum bırak." Bağırdığım için çaresiz bırakmak zorunda kalmıştı. Koştum. Kendime gelebilmem için nefes almaya ihtiyacım vardı. Kendimi can havliyle bahçe kapısından atıp yokuş aşağıya yürüdüm. Hem ağlayıp hem yürüdüm. Canımın içi bildiğim, dostum, sırdaşım, sevdiğim dediğim adam bana gerçekleri anlatmak yerine gizlemeyi seçmişti. Hem de günün birinde öğreneceğimi bile bile. Bu gerçek olamazdı. Ben eli kan kokan bir canavarın kızı olamazdım. Arabasıyla ani bir fren yapıp önümü kesince çığlık attım. Nuh arabadan inip beni omzuna attı ve tüm çırpınışlarıma rağmen zorla arabaya bindirdi. "Ne yapıyorsun Nuh? Lütfen bırak beni. Yalnız kalmak istiyorum." Kapımı kilitleyip emniyet kemerini bağladıktan sonra arabaya bindi ve gaza basıp oradan uzaklaştı. "Kalamazsın efendim. Dağ başında bir başına kalamazsın. Benim yanımda kal yalnız. Ne yapacaksan benim yanımda yap! Kocanın..." "Kocamın? Benden gerçekleri saklayan kocamın mı?" Başımı iki yana salladım. "Böyle mi öğrenmeyi mi hak ettim ben?" "Hayır," dedi bir den sustu. "Öğrenmeyecektin. Asla öğrenmene izin vermeyecektim. Simay kimden öğrendi bilmiyorum ama senin gözünden akıttığı yaşların hesabını verecek." "Bu neyi değiştirir?" Kemerimi çıkarıp kapıyı açmaya çalıştım. "Durdur arabayı ineceğim Nuh!" "Dağın başında mı bırakayım seni?" Elini direksiyona vurunca ağlamam daha da şiddetlendi. Bana baktı. Ağlıyordu. Onu böyle görünce yüreğim param parça oldu. Önüme döndüğümde yolun ortasında uzun ve sivri çivileri olan bir zincir olduğunu gördüm. "Nuh!" Nuh yoldakini görünce direksiyonu panikle sağa kırdı. Araba ani frenle sarsılınca Nuh kontrolü kaybetmişti. "Hay sikeyim! Menekşe sıkı tutun güzelim." "Nuh ağaçlar!" Araba ağaçlara çarpa çarpa ormana girince hayatım bir film şeridi gibi önümden akmaya başladı. Allah'ım bu kazadan ya onu ya da ikimizi kurtar. Gözlerimi onsuz bir dünyaya açmak istemiyordum. Başımı sertçe öne çarpınca Nuh'un acıyla adımı feryat ettiğini işittim. Kulaklarımda bir uğultu kafamın içinde bir şimşek peyda olmuştu. Gözlerimi nereye açacağımı bilmediğim bir karanlığa yummuştum. "Menekşe! Aç gözlerini sevdiğim. Ömrüm yalvarırım bana bunu yapma..." Araba büyük gürültü ile çarpınca Nuh'un da sesi kesilmişti. 🌺 🥲bakalım yeni bölümde bizleri neler bekliyor🔥 Yıldıza basmayı unutmayın. Buraya kıymetli arkadaşım 1scintilla 'nın kaleme aldığı Gül Reçeli kadar seveceğiniz şeker tadında bir kurgu bırakıyorum. Kendisi benim çok değerlidir. Bu yüzden desteklerinizi esirgemeyin. Hikayemiz 1985 yılında geçen nahif bir aşkı anlatıyor❤️ |
0% |