@aysegulcee1
|
Küçük Menekşe❤️ 🌺 Allah zirveyi nasip edeceğine yokuş tırmandırır. Sen varken yüreğimin içinde hep bir düğün var canımın içi. Sen yokken dört yanım duvarlarına acı sinmiş bir yas evi. 🌺 Bana dikkatle bakmaya devam eden yaşlı kadına bakarken çehresini inceledim. Gözleri maviydi. Gök mavisi gibi parıldıyordu. Başında yeşil bir örtü vardı ve üzerinde rengi soluk siyah bir elbise. Kadının tanıdık siması kalbime bir kor düşürmüştü. Oysaki bu kadını tanımadığıma emindim. Bir şey vardı ki bedenimi derinden sarsmıştı. Bu yaşlı kadın bana benziyordu. İnsan insana benzerdi değil mi? Bana doğru bir adım daha atınca bu kez tepkisiz kaldım. "Korkma benden," dedi ağlamaklı. "Benden sana zarar gelmez güzel yavrum." Başımı iki yana salladım. Anlamıyordum. "Beni nereden tanıyorsunuz?" "Menekşe kızım bak ben..." "Sarı civciv!" Nazlı ve Buket'in sesini duyunca arkamı döndüm. Telaşla bana doğru geliyorlardı. Yaşlı kadın onlara bakıp yüzünün yarısını başındaki örtü ile kapatıp uzaklaştı. Arkasından bakarken kafamın içi kördüğüm olmuştu. Tanıyordu. Bana kızım demişti. Ailemden hayatta olabilecek birilerinin ihtimali hem çok canımı yakmış hem de kalbimde amansız bir heyecan bahşetmişti. Kızlar önümde nefes nefese durunca Buket kaşları çatık giden kadına bakıyordu. "Kimdi o konuştuğun Menekşe?" "Bilmiyorum. Tanımıyorum ki zaten sizi görünce gitti." "Bana emanetsin civcivim," dedi koluma girerken. "Abim giderken bana emanet etti." Gözlerimi devirerek baktım. Diğer koluma da Nazlı girmişti. "Sen de gideceksin birkaç güne. Boşuna emanet etmiş." "Gidene kadar benim himayemdesin güzelim." Yanağımdan makas alınca güldüm. Deli kız. Bugün Çiçek yengem için evde kuran okutacaktık. Sabahtan hazırlığa yardım ettikten sonra çıkmıştım evden. "Kadınlar geldi. Servisleri hallettikten sonra kaçtık. Çok kalabalık değildi zaten." Buket'e bakıp göz kırpınca kaşlarımı çattım. Yine neyin peşindeydi bu kızlar acaba? "Ne oluyor size ya? Niye yüzüme bakıp bakıp gülüyorsunuz?" Nazlı'nın yanakları al al olurken Buket bana sarılıp duruyordu. "Eczaneden test alacağız," dedi Buket. Yerinde duramıyordu. "Galiba hala oluyorum." Bir anda olduğum yerde durdum ve şaşkınlıkla Nazlı'ya baktım. Dudağını ısırınca ellerini tuttum. "Nasıl yani? Bir dakika ben..." Heyecandan konuşamıyordum. Nazlı hamile miydi? "Doğru mu anladım?" "Geciktim," dedi utana sıkıla. "Birkaç gündür de kokulara pek hassasım." "Nazlı ben..." Ne diyeceğimi bilememiş sadece boynuna sarılmıştım. "Teyze mi oluyorum ben şimdi?" Buket ikimize birden sarılınca güldü. "Yenge de oluyorsun taze gelincik." "Hadi gidip alalım," dedim heyecanla. Kendim anne olacağımı öğrensem ancak bu kadar mutlu olurdum herhalde. "Sonra Cihat abime nasıl söyleyeceğimizi düşünelim." Nazlı'nın elinden tutmuş eczaneye doğru sürüklerken bir şeyler düşünmeye çalışıyordum. Eczaneden testi aldıktan sonra vakit kaybetmeden eve geçmiştik. Beste annemin yanındaydı bu yüzden evde yalnızdık. Buket'le mutfakta Nazlı'nın lavabodan çıkmasını beklerken heyecandan yerimizde duramıyorduk. Evin içinde bebek ağlamasının ve bebek kokusunun dolaşacağı günleri düşündükçe içimiz içimize sığmıyordu. Ne kadar özlemiştik bir bebek sevmeyi. Beste hala bizim süt kuzumuzdu ama bebek başka bir şeydi. Biz Buket'le hayalden hayale koşarken telefonum çalmaya başladı. O sırada Nazlı elinde testle çıkarken ağlıyordu. Buket Nazlı'nın önüne koşarken ben telefonu açtım. Arayan amca adayıydı. "Güzel gözlüm." "Menekşe'm. Ne yapıyorsun güzelim? Çok özledim ben seni." Nazlı sessizce test çubuğunu kaldırıp gösterirken ağzım açık kalmıştı. "Nuh," dedim ağlamaklı. "Bebek geliyor canımın içi." Birkaç saniye sessizlik olunca telefonumun ekranına baktım. Kapanmıştı. "Niye kapattı şimdi?" Buket gülerek Nazlı'ya sarılırken telefonum yeniden çalmaya başladı. "Menekşe aklımı aldın kızım! Şok geçirince telefon düştü elimden. Bir an sandım ki..." Kahkaha atmamak için dudaklarımı birbirine bastırdım. Şaşkın ördeğim benim. "Ne sandın ki Nuh?" "Bebek geliyor deyince," dedi sessizce. "Hamilesin sandım." Üçümüz bir den kahkaha atmaya başlayınca homurdanmaya başlamıştı. "Gülmeyin ya! Ne bileyim kızım? Aklım gitti işte." Ah güzel gözlüm. Öpüşerek gebe kalınmıyor ki. Bir yandan gülüyor bir yandan kızaran yanaklarıma avucumu bastırıyordum çünkü Buket ve Nazlı imalı imalı bakıyorlardı. Yanlış anlamışlardı Nuh beni hamile sanınca. "Amca oluyorsun şaşkın," dedim. "Nazlı hamile." "Bebek mi geliyor şimdi?" Sesi titriyordu. "Amca mı oluyorum ben?" Telefonu Nazlı'ya uzattım. Telefona uzanan elleri titriyordu. "Yengem," dedi gülerek. "Nazlı hayırlı olsun. Vallahi ne diyeceğimi bilemiyorum. Aklımı aldınız sabah sabah. İlk fırsatta geleceğim. Yılbaşında birlikte oluruz diye hesaplıyorum." Bir ay sonra buradaydı güzel gözlüm. Şafak saymaya bugünden başlardım artık. "İnşallah," dedi Nazlı. "Darısı size canlarım." Nuh'la aynı anda amin deyince dudaklarımı birbirine bastırdım. Düşüncesi bile aklımı başımdan alıyordu. Nuh ve benden bir parça. İçim bir hoş oluyor kalbim mayışıyordu huzurdan. "Menekşe'm," dedi Nuh. "Akşam görüntülü arayacağım güzelim. Şimdi kapatmam gerekiyor. Dikkat edin kendinize." "Görüşürüz canımın içi. Sen de dikkat et kendine. İstediğin bir şey var mı yapıp göndereyim." "Sen," dedi. "Seni istiyorum." Sözleriyle elim ayağıma dolanınca Buket ve Nazlı muzipçe baktı. Kalbim güp güp ederken, "Nuh," dedim. "Görüşürüz." "Utangaç karım benim. Seni seviyorum ömrüm." Kızlara bakıp güçlükle cevap verdim. Devamlı güldükleri için konuşamıyordum. "Ben de," dedim. "Ben de seni seviyorum." Telefonu kapadıktan sonra kızlarla birbirimize bakıp aynı anda sevinç çığlıkları attık. Birbirimize yeniden sarılırken çocuklar gibi zıplıyorduk. Nazlı bir anda durunca onun hamile olduğu ve artık her hareketine dikkat etmesi gerektiği kafamıza dank etmişti. O an aklıma gelen fikirle gülümsedim. "Nazlı," dedim heyecanla. "Çeyizinde bir bebek tulumu vardı ya hani. Duruyor değil mi o?" "Duruyor Menekşe'm. Hayırdır? Aklına bir fikir geldi galiba." Başımı yavaşça sallarken heyecandan ellerim terliyordu. Cihat abim duştan çıktığında kendi kıyafetlerinin yanında bir bebek kıyafeti görünce deliye dönecekti. "Cihat abim işten gelince duşa girecek ve çıktığında yatağın üzerinde kıyafetlerinin yanında bir bebek kıyafeti bulacak." Buket ve Nazlı hayretle yüzüme bakarken Nazlı kocaman gülüp odaya gitti. Buket'le peşinden gittiğimizde çeyiz sandığından sark renkli bir tulum çıkardığını gördük. "Allah'ım! Yerim ben bunu Nazlı." Buket Nazlı'nın elindeki tuluma bakarken gözleri dolmuştu. "Oy halası kurban olsun onu verene." Üç şaşkın Nazlı'nın elindeki tulumu seviyor sarılıyor ve kokluyorduk. Nazlı Cihat abime temiz bir kazak ve eşofman çıkarıp yatağın üzerine koydu ve elimizdeki tulumu alıp hemen yanına yerleştirdi. Cihat abim gelene kadar üçümüz de heyecandan vakit geçiremeyecektik. "Bugün erken gelse keşke," dedi Nazlı. "Nasıl geçecek şimdi zaman?" "Evdeki reçelleri Cumali abinin dükkanına götürmeme yardım ederseniz bence hemen geçer." Annemle yazın yaptıklarımızın büyük bir kısmı hala evdeydi. Buket Cumali abinin adını duyunca yüzünü ekşitti. "O adamı görünce hortlak görmüş gibi oluyorum ama seni de tek göndermem." "Tamam bak sorun istemiyorum Buket. Nazlı iki canlı artık. Stres yasak ona." Nazlı başını sağ omzuna yatırıp sevgiyle gülümserken öpücük attım. "Tamam tamam. Yeğenim için o adama katlanırım." Uzanıp yanağından makas aldım ve montumu alıp çıktım. Buket ve Nazlı evi kilitleyip peşimden çıktıklarında anneme bebek haberini vermek için adımlarımı hızlı hızlı atıyordum. 🌺 Reçel kolisini Cumali abinin dükkanına bıraktıktan sonra hemen eve dönmüştük. Akşam için romantik bir yemek organize etmek istiyordum. Baş başa bir yemek yemediklerini biliyordum henüz. Nazlı başta karşı çıksada benim inadımı kıramayacağını bildiğinden ısrarcı olmamıştı. Eve gelir gelmez Cihat abimin bir bahane ile erken gelmesi için bir şeyler düşünmeye başlamıştık. Nazlı'ya baktım çekinerek. "Nazlı. Abimi arayıp kendini iyi hissetmediğini söylesen olmaz mı?" Birkaç saniye düşündü. Aklına onu endişelendirmek yatmamıştı ama sonunda ona hayatının en mükemmel hediyesini vereceğini hatırlayınca başını hevesle salladı. "Hemen arıyorum." Buket'le ellerimizi birbirine çarpıp, "Operasyon başarılı," diye bağırdık. Annem bir bebeğimizin olacağını öğrendiğinde deliye dönmüştü. Beste ise pabucunun dama atılacağını düşündüğünden pek mutlu olmamıştı. Nazlı telefonu kapatıp elini dudaklarına bastırdı. Böyle bir heyecanı yaşamanın ne kadar muazzam bir şey olduğunu düşündüm. Bir heves düşmüştü gönlüme. Nuh'un gitmeden önce söylediği sözler aklıma geldikçe anne olma düşüncesi damarlarımda oldukça coşkulu dolaşıyordu. "Geliyor," dedi Nazlı. "Birazdan burada olur." Heyecandan yerinde duramıyordu. Ellerini tuttum ve sakin olması için durdurdum. "Canım. Derin nefes al. İstersen bunu biz yokken yapabilirsin." Başını hızlı hızlı salladı. "Hayır yanımda olun Menekşe'm. Mutluluğumuz mutluluğunuz. Sizsiz hiçbir şey hayalimde yok benim." "Tamam o halde. Sakinleş. Yoksa abim eve girer girmez bir şeyler olduğunu anlayacak." "Tamam," dedi göğsünü şişirirken. "Tamam hazırım." On dakika sonra evin kapısı açılınca Nazlı bizi mutfakta bırakıp Cihat abimi karşılamak için yanımızdan ayrıldı. Biz onları kapı aralığından izliyorduk. Cihat abim Nazlı'yı görünce eğildi ve dudaklarına kısa bir öpücük bıraktı. Buket'le gözlerimizi hemen çekmiştik. Doğruldu ve üzerindeki kazağı çıkarıp banyoya girince Nazlı tırnaklarını yiyerek bize döndü. Yanakları al al olmuştu. Biz giderek sabırsızlanırken Cihat abim duştan bir türlü çıkmak bilmemişti. Banyonun kapısı açılınca havlu ile çıktı. Biz hemen içeri girdik ve odalarına girmelerini bekledik. Nazlı kocasının peşinden odaya girerken kapıyı bilerek aralıklı bırakmıştı. Eliyle gelin işareti yapınca Cihat abimin üzerini giydiğini anladık. Kapıdan gizlice bakarken Cihat abimin yatağın üzerindeki tulumu yeni fark ettiğini gördük. Önce birkaç saniye baktı. Anlamamış gibiydi. Bir tuluma bir karısına bakarken kaşları çatıldı. Yavaş yavaş çatılan kaşları gevşerken dudağı kıvrılacak gibi oldu. Nazlı ağlayarak gülmeye başlayınca eğildi ve tulumu eline aldı. "Nazlı'm?" "Bebeğim." "Ne bu?" Nazlı gülmesine engel olamıyordu. "Bebek tulumu Cihat." "Hangi bebeğin?" Gözleri bir anda parıldayınca kocaman güldü. Biz bu anları saniye saniye kaydediyorduk. Nazlı, Cihat abimin eline uzandı ve karnına doğru götürdü. "Bizim bebeğimizin." "Nazlı'm. Ben..." "Baba oluyorsun isli kaplan." Cihat abim önce Nazlı'yı öptü ve sonra kollarını beline dolayıp kucağına alarak etrafında döndürdü. "Allah be!" Alnını defalarca öperken eli titriyordu. "Şükürler olsun." Bizi fark edince kahkaha attı. "Gelin kız buraya." Yanlarına gidince kocaman kollarıyla üçümüze birden sarıldı. Onu Çiçek yengemin cenazesinde bile ağlarken görmemiştim. Şimdi gözleri nemliydi. "Canım abim," dedim. "Ne kadar şanslı bir bebek. Senin gibi bir babası Nazlı gibi bir annesi olacağı için." Saçlarımı şefkatle okşarken gözünden bir damla aktı. İçim titremişti ağlayışına. Buket abisinin göğsüne sokulurken ağlamaya başlamıştı. Böyle bir organizasyon yaparken bol gözyaşlı olmasını beklememiştim. Mutluluktan aksın gözyaşlarımız diye dua ettim. Hüzün keder bize uğramasın diye dua ettim. 🌺 Bir ay sonra... Akşam yeni bir yıla gireceğimiz için telaş vardı içimde. Nazlı'yla birlikte bir sürü yemek yapmıştık. Yoğun mide bulantısı çektiği için o daha çok beni izlemişti. Öyle ki bazı anlarda yüzüne maske takıyordu. Yeni bir yıl yeni anılar yeni yaşamlar yeni umutlar demekti. Bol dualı bol sohbetli ve bol kahkahalı bir akşam olmasını diliyordum. Nuh'la en son bir hafta önce konuşmuştuk. Yıl başı için gelemeyeceğini söylemiş ve bir daha telefonunu açmamıştı. Geleceğini biliyordum. İçimde bastıramadığım bir neşe vardı. Sevdiğimi görecek olmanın neşesiydi biliyordum. Bu yüzden onun sevdiği ne varsa yapmıştım. "Nuh aradı mı?" diye sordu. Nazlı. Bir ay da doğru düzgün beslenemediği için zayıflamıştı. "Konuştunuz mu?" "Hayır," dedim keki fırına atarken. "Eğitime girdiğinde bir ay haber alamıyorum. Sanırım yine öyle bir şey." "İçimden bir ses sürpriz yapacak diyor." "Bilmiyorum. Ben de öyle hissediyorum ama gelmezse çok üzülürüm, umutlandırmakta istemiyorum kalbimi. O yüzden gelmeyecek diye düşünmeye çalışıyorum." "Belli," dedi Nazlı yemekleri işaret ederken. "Hepsini bizim için yaptın sarı civcivimiz." Birbirimize bakıp gülüşmeye başlayınca Sevda abla mutfağa girdi. Akşam yemeğini hep birlikte bizde yiyecektik. "Murat'la Cihat geldi kızlar. Sofrayı kuralım mı?" "Kuralım yenge her şey hazır." Nazlı'nın koluna dokundum. "Sen otur kuzum. Biz kuralım." Sevda abla da beni onaylayınca Nazlı içeri annemlerin yanına geçti. Buket ve Sevda ablayla sofrayı kurduktan sonra hep birlikte akşam yemeği yemiştik. Yemek boyunca sessizce karnımı doyurmuştum. Eksiktik. O kadar alışmıştım ki hep bir arada olmaya. Bir kişi bile eksik olsak hiç kimsenin tadı tuzu olmazdı. Ben keyif almayınca kimsenin bu geceye özel bir şey yapmaya istediği yoktu. Sofrayı toparladıktan sonra Nazlı ve Cihat abim Gülseren teyzelere geçmişlerdi. Beste mız mız olduğu için Buket benim yanımda kalmıştı. Sevda abla, amcam, annem ve nenem de onlara gitmek için evden çıktılar. Mutfaktan çıkıp odama geçtim. Buket ve Beste salonda çizgi film izliyorlardı. Telefonu kontrol edince yüzüm düştü elimde olmadan. Nuh'tan bir arama ya da mesaj gelmemişti. Bir kere daha şansımı denediğimde telefonunun çalmaya başlaması bacaklarımın titremesine sebep olmuştu. Yeni mi açmıştı telefonunu, neden aramamıştı beni acaba? Belki de fırsatı olmadı. Aramam cevapsız kalınca telefonu elimden bırakamadan yatağın üzerine oturdum. Birkaç saniye sonra ondan bir mesaj düştü ekranıma. Canımın içi🌺 Onun yastığını kollarımın arasına alıp aramasını beklerken gözlerimi kapadım. Bu saatte ne işi vardı ki? Saat on bire beş vardı üstelik. Sıçrayarak uyandığımda telaşla telefonumun ekranına baktım. Nuh'tan herhangi bir şey göremediğim için kalbimin ezildiğini hissettim. Biraz nefes almaya ihtiyacım vardı. Saat on bir buçuk olmuştu. Henüz 2022'ye girmemiştik. Odadan çıktım ve Buket'le Beste'nin üzerini örttüm. Annemler hala gelmemişti. Üzerime örme şalımı alıp bahçeye çıktım. Hava epey serindi. Yerlerde birikmeye başlayan karları görünce yüzüme kocaman bir gülümseme yerleşti. Hafiften atıştırmaya başlayan karları ellerimi açıp tutumaya çalıştım. Yeni yıla bahçede girmek istiyordum. Dut ağacımızın altına minder koydum. Bizim ağacımızın altında girecektim yeni yıla. Kendi kendime etrafımda dönerken ön bahçe kapısından bana bakan birini gördüm. Bir anda dönmeyi bırakıp dikkatle bakarken bir ay önce mezarlıkta gördüğüm o yaşlı kadın olduğunu anladım. Benden ne istiyordu? Oraya doğru yaklaştım ve bahçe kapısını açmadan önünde durdum. O adamlarla bir bağlantısı olabilirdi dikkatsiz davranamazdım. Kapının kilidini kaldırdım ve bir adım geri çekildim. "Kimsiniz siz? Neden beni izliyorsunuz? Bakın bir kez daha evimin etrafında görürsem sizi polisi çağıracağım." "Menekşe," dedi sessizce. "Biliyorum bana inanmayacaksın." Boğazıma bir şey düğümlendi bir anda. Pür dikkat yaşlı kadının ağzından çıkacak sözlere odaklanmıştım. "Ben Mahur. Mahur İbrahimova Buraya Azerbaycan'dan geldim kızım. Üç yıl önce senin için Türkiye'ye geldim." Soyadını ve Azerbaycan dediğini duyunca Süheyla annemin bana küçük bir kızken anlattıkları gelmişti. Karabağ! Mehmet'imin beni bir teröristin elinden kurtardığı yer. Ailemden kalan birileri var mıydı yani? Ne diyeceğimi bilemiyordum. Göğüs kafesimin daraldığını hissederken güçlükle araladım dudaklarımı. "Pe-peki siz kimsiniz?" Hem ağlıyor hem konuşmaya çalışıyordu. "Ben senin babaannenim Menekşe. Biliyorum bir yabancının sözlerine inanmazsın ama gerçek bu." "Benim tek bir ailem var sizi de tanımıyorum. Lütfen beni izlemeyi bırakın. Yaşlı bir kadınsınız. Sizi şikayet etmek istemem." "Biliyorum," dedi. "Sana aileni bırak diyemem kızım ama beni dinlemeni çok isterim." Ben bir teröristin kızıysam onun annesi ile de konuşacak bir şeyim olamazdı. "Sizinle konuşacak bir şeyim yok benim. Lütfen gidin buradan!" "Annen yaşıyor Menekşe ve seni ölmeden önce görmek istiyor kızım." Tek bir sözünün bile doğru olabileceği ihtimali yüreğime kızgın bir şiş batırmıştı. Ölmeden seni görmek istiyor. Yalan söylüyordu. Beni o adamlara götürmekti belki de amacı. "Beni doğuran kadın öldü. Eğer siz babaannemseniz oğlunuz da Türk askerleri tarafından öldürüldü. Ne ben öyle bir adamın kızı ne de sizin torununuzum." Kadın sözlerim karşısında elini ağzına bastırdı. "Neler söylüyorsun sen Menekşe? Baban öldü evet ama kahramanca savaşarak şehit düştü. Sen ne biliyorsun bilmiyorum ama yanlış biliyorsun. Senin baban Şerefli bir as..." "Menekşe'm!" Kadının sözleri ve Nuh'un sesi aklımı başımdan almaya yetmişti. Arkamı döndüğümde sevdiğim adamın kollarını açmış bana doğru koştuğunu gördüm. "Canımın içi!" Birbirimize doğru koşup sarıldığımızda içimdeki bütün sızı geçmişti. Onun beni iyileştirmesi için sarılması yetiyordu. "Geldin," dedim ağlayarak. Yüzünü boynuma sakladı. "Geldin güzel gözlüm." "Geldim," dedi. "Bensiz bir yıla girebileceğini mi sandın göz bebeğim." Ayaklarımı yere bastırırken arkama baktı. "Kiminle konuşuyordun sen? O kadının söyledikleri..." Kadın çoktan kaybolmuştu. Parmaklarımı dudaklarına bastırdım. "Sonra," dedim sessizce. "Bu gece yalnızca seni düşünmek istiyorum Nuh." Nuh bahçeden çıkıp sokağın başına kadar kontrol etmişti ama kadın yaşına rağmen oldukça hızlı bir şekilde kayboluyordu. Sormak istediği bir sürü şey vardı fakat ben sonra dediğim için soramıyordu. Yeniden belime dolanan kolları bedenimi bedenine yasladı. "Çok özledim," dedi. "Bir ay bir yıl gibi geldi ömrüm." Yüzümü ellerine sığdırınca ıslak gözlerimi gözlerinde dolaştırdım. Yüzünün her bir noktasına baktım doya doya. Kalçamdan kavrayıp kucağına aldı ve dut ağacının altına oturdu. Sırtı ağacın gövdesine yaslanırken elini enseme bastırdı ve aklımı başımdan alacak bir sertlikle öpmeye başladı. Sırtımı hazırladığım minderlerin üzerine bırakırken yanağımı okşuyordu bir yandan da. "Şimdi," dedi. "Şimdi burada benim olsan." "Deli deli konuşma," dedim gözlerimi kaçırarak. Ben utandıkça kendini daha da bastırıyordu. "Olur mu öyle şey Nuh?" Eğildi ve birkaç saniye öptükten sonra geri çekildi. "Saat on iki Menekşe'm. Seninle buruş buruş olana kadar her yıl başlangıcını böyle yaşayalım." "Amin canımın içi. Binlerce onbinlerce kez amin." Yüzümü kaldırıp burnundan öptüm. "Sensiz yalnızca sokaklar ıssız değil sevdiğim. Sensiz dört bir yanım ıssız. Ben sensiz çok ıssızım." Eli eteğime dokunca genişçe güldü. "Yanımda her zaman etek giyebilirsin ama bir başka yerde giyme güzelim. Seni etekle görmeye dayanamıyorum." Güldüm. Ne söyleyeceğimi bilemiyordum bu anlarda. Dudaklarından dökülen şarkının sözleriyle gözleri nemlenmişti. "Gızıl gül olmayaydı sararıp solmayaydı. Bir ayrılık bir ölüm heç biri olmayaydı." Gözünden süzülen damlaya parmağımı bastırdım. Kadının söylediklerinin korkusu gözlerine yerleşmişti. 🌺 Sürprizzzz... |
0% |