Yeni Üyelik
9.
Bölüm

Kalp Işiltisi

@aysegulcee1

Merhabalar🙈Ne kadar yorum ve beğeni o kadar hızlı gelen yeni bölüm demek❤️


Allah sevdiği kulunun kalbini, sevdiği kulunun kalbiyle birleştirir.


Hz. Muhammed (sav)


🌺


Bu çocuk benim aklımı başımdan almaya and içmiş gibiydi. Çocukken nasılsa hala öyleydi. Haylaz, başı dertten hiç kurtulmayan ve hep yaralanan... İçim gitmişti onu öyle yerde görünce.


Kendimi, telaşla bariyerlerin ardına atarken sahadaki adamların bakışları beni bulmuştu. Cihat abim Nuh'u bırakıp hızla yanıma gelirken Nuh başını yerden kaldırdı. "Kızım ne işiniz var sahada?" Hala aklı fikri kıskançlığındaydı. Bu çocuk beni öldürecekti bir gün. "Sahaya giriyor birde. Menekşe yüreğime mi indireceksin kızım sen benim?"


Peşimden Buket ve Nazlı da gelince Cihat abim üzerimizdeki bakışları engellemek adına diğer adamlara işlerine bakmaları için işaret verdi. "Menekşe! Kızım ne işiniz var? Maçı hiç ettiniz anasını satayım."


"Nazlı!" Ali de bizi görmüştü.


"Nuh." Nuh güçlükle doğrulup otururken kırmızı bir yüzle bana bakıyordu. Gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım. "İyi misin?"


"La havle..." Başını iki yana salladı. "He Menekşe iyiyim kızım!" Hem dikkatsiz davranıp hem de öfkeleniyordu.


"Abim çık sen hadi kızları da alıp. Devam edemeyecek gibisin." Cihat abim, çenesiyle Nuh'un bacak arasını işaret edince utançtan ölmek üzere olduğumu hissettim.


Nuh, Cihat abime çatık kaşlarla bakarken kızlara doğru döndüm. Ona daha fazla bakamayacaktım. Canı çok yanıyor olmalıydı. "Yürüyebilecek misin?" diye sordu Cihat abim.


Elini abisine uzattı ve aksayarak ayağa kalktı. Diğer koluna girmek için hareketlendim. "Bana tutun."


Kolunun altında kaybolacağını düşündüğü bedenime bakıp başını yine sinirle iki yana salladı. "Yürü Menekşe yürü..." Sinir küpü ne olacak...


Buket kolunun altına girince kenara doğru yürümeye başladık. Kenardaki koltuklara oturduğumuzda yüzü hala kıpkırmızıydı. "Abi nereye daldın da yedin golü?" Bana bakıp göz kırptı. "Aklını başından alan kızı birde biz görseydik."


Boğulacak gibi olunca öksürdüm. Buket'e bakıp kaş göz işareti yapıyordum ama ona eğlence çıktığı için susmadı. Nazlı yanımda oturmuş Cihat'ı izliyordu sessizce. Nuh, Buket'in saçını çekince koluna asıldım. "Buket bütün hıncımı senden çıkartırım gülüp durma!"


"Nuh!" Bana bakmıyordu. Utanıyor olmalıydı. Gülmemek için kendimi tutarken hala canının yanıp yanmadığını merak ediyordum. "Canın acıyor mu?" Buket kahkaha atarak kaçarken peşinden kalkmaya çalışan Nuh'u kolundan yakaladım. "Nuh bir dur gözünü seveyim ya." Bana ters ters baktı hödüğüm.


"Menekşe gülme bak..."


"Gülmüyorum ki." Ayaklarımı yere vura vura kahkaha atasım vardı ama kıyamıyordum işte. "İyi misin?"


Başını çevirip yüzüme bakarken ifadesi ciddileşmişti. Öylece dalıp giderken etrafımızdaki herkes her şey yavaş yavaş silinmişti sanki. O ve ben vardık yalnızca. "İyiyim," dedi dalgın dalgın. Dirseklerini dizine yaslayıp maçı izlemeye başladı. Ben onu o maçı izliyordu. Ne kadar sevildiğini bilse ne yapardı, ne düşünürdü ilk kez bunları merak ediyordum.


Maç berabere biterken yerlerimizden kalktık. Cihat abim, yanında Ali ile bize doğru geliyordu. Ali yanımızda olduğu için Cihat abim Nazlı'yla konuşamayacağından yüzü düşmüştü. "Merhaba Menekşe."


Çok kısa Ali'ye bakıp başımı salladım. "Merhaba Ali abi."


Abi diyince öksürdü. "Biraz konuşabilir miyiz?" Cihat abime döndü sonra. "Cihat müsaden var mı?" Gözlerimi devirdim. Ben bir cevap vermemiştim ne diye abime soruyordu ki?


"Menekşe'ye sor oğlum bana niye soruyorsun? Göz önünde konuşun. Menekşe isterse tabii."


Nuh, durduğu yerde huzursuzca kıpırdanıp duruyordu. "Eve gitmemiz gerek. Yengem aradı." Bir sorun yaşamadan bir an önce eve gitmek istiyordum.


Ali, Nuh'a bakıp kaşlarını çattı. "Uzun sürmeyecek Nuh."


Nuh kızarmaya başlayınca Ali'ye döndüm. "Çok vaktim yok Ali abi. Uzun sürmesin."


Başını sallarken onlardan uzaklaşıp bizi görebilecekleri bir yerde durduk. "Menekşe bana abi demen canımı yakıyor." Gözlerinde kırgınlık vardı fakat onu kıracak bir şey yapmadığıma emindim.


Kaşlarım elimde olmadan çatılmıştı. "Neden?"


"Nedenini bilmiyorsun sanki Menekşe. Öldüm sevdandan kızım. Küle döndüm. Bu kadar naz yetmez mi?"


Derin bir nefes çektim içime. Hislerini böyle dile getirmesi hoşuma gitmemişti. Beni utandırmaya hakkı yoktu. Ona saygısızlık yapmak istemiyordum yine de. "Sen de benim, seni bir abiden öte görmediğimi biliyorsun. Naz falan değil bu seni sevmiyorum ki ben."


Söylediğim zoruna gitmiş gibiydi. Kaşlarını çatarken eli bileğimi sertçe kavradı. "Başka biri mi var?"


"Ali abi bırak! Ne yapıyorsun?" Bileğimi hızla elinden kurtarırken Nuh'un kızgın bir boğa gibi bize doğru geldiğini gördüm. Eyvahlar olsun. Cihat abim ve Nazlı peşinden koşuyordu. Sinirle yanımızda durdu. "Nuh lütfen sakin ol!"


Sakince başını çevirip bana bakarken gülümsüyordu. Gülümsüyor mu? "Sakin olacağım dağ çiçeğim." Ben henüz ne olduğunu anlamadan alnını Ali'nin yüzüne indirince çığlık attım. Nazlı abisinin koluna asılırken Cihat abim Nuh'u arkasına çekmişti.


Nuh'da beni. Bir elim dudaklarımın üzerinde diğer elim kalbimdeydi. Nuh'la Ali'nin arası iyiydi. Şimdi benim yüzümden birbirlerine düşman olmalarını istemiyordum. Bu doğru değildi.


"Oğlum bittin lan sen."


"Abi bırak beni!"


"Nuh! Ali!" Cihat abimin gür sesi halı sahada yankılanırken birkaç kişi bize doğru gelmeye başladı. "Kendinize gelin. Ne yapıyorsunuz siz?" Ellerini havaya kaldırdı ve Nuh'a döndü. "Ulan ben sana kavga etmeyi mi öğrettim? Sen neden bundan başka bir şey bilmiyorsun?"


Ali, burnunu tutarak Nazlı'yı bileğinden yakalayıp peşinden sürüklerken Nazlı dönüp Cihat abime baktı ve dudaklarını oynattı. "Seni seviyorum."


Cihat abimin, Nazlı'ya bakarken içi titremişti sanki. Nuh'a dönerken çok kırgın görünüyordu. O, bize de Nuh'a da bildiği kadarıyla değerlerimizi inançlarımızı aşılamaya çalışmıştı elinden geldiğince. Şimdi bu yaşadığı hayal kırıklığını anlayabiliyordum. Kardeş kardeşi incitmezdi. Nuh böyleydi. Bazı şeyleri değiştiremiyordun. Fazla korumacıydı işte.


"Abi bırak beni Allah aşkına! Bana kızıyorsun da onun yaptığı doğru mu?" Dişlerini sıktı. "Hem zorla bir şeyleri kabul ettirmeye çalışıp bir de zorbalık yaparak dokunuyor. Ali benim için bitmiştir."


"Nuh!" Bunu istemiyordum.


Cihat abim Nuh'un karşısına dikilirken Buket koşarak yanımıza gelmişti. "Koskoca adama kafa atmak ne lan? Eşkiya mısın sen? Yeter artık çocukluğundan beri senin bu kavgalarınla uğraşıyorum." Cihat abimi ilk kez böyle öfkeli görüyordum. Öfkesinin büyük bir sebebi de ortada Nazlı'nın kalmasıydı. "Hiç mi güzel olan bir şey öğretmedim ben sana?"


"Kayınbiraderin olacak diye boşuna bana savunma o karaktersiz herifi."


"Nuh!" Cihat abimin eli havaya kalkınca koluna sarıldım.


"Abi yapma!"


"Bir daha dokunsun bir daha atarım. Menekşe'ye dokunan elini kesmediğime şükretsin." Nuh'a yalvarır gibi baktım. Bana baktı ve mahcup bir halde başını yere eğdi.


Cihat abim sabır çekerken bana döndü. "Hala konuşuyor. Al şunu başımdan Menekşe."


Sinirle yanımızdan ayrılırken Buket bizimle kalmıştı. "Nuh..." Dudağımı ısırdım. "Özür dilerim benim yüzümden..."


"Dileme Menekşe. Kimse duygularına karşılık vermiyor diye bir kadına zorbalık yapamaz. Dokunamazda... Yaparsa sonu böyle olur."


Gülecek gibi oldum. "Pişman değilsin yani?"


"Değilim," dedi alnını kaşırken. "Aklım hala yapamadıklarımda." Bu çocuk ne zaman büyüyecekti?


Üçümüz halı sahadan ayrıldıktan sonra yavaş yavaş eve doğru yürümeye başlamıştık. Buket devamlı kolumdan dürtüp imalı imalı güldükçe renkten renge giriyordum. "Menekşe çocuğu olur mu acaba?"


Sorusuna gözlerimi büyüterek baktım. "Buket ne diyorsun Allah aşkına? Sus lütfen..."


"Düzgün yürüyün kızım." Biri hala sinirliydi. "Gülüşüp durmayın. Her geçen bakıyor geliyorlar bana yine."


"Tamam dellenme koca ağlan." İkimiz koluna girerken yavaşça gülümsedi.


"Şirinlik yapma Menekşe. Yemin ederim kopartırım o fındık burnunu."


"Nasıl koparacakmışsın bakalım?" Buket bize bakıp öyle eğleniyordu ki böyle olunca Nuh'a daha çok sataşasım geliyordu.


Nuh dişlerini gösterince kolundan çıktım ve eve doğru koşmaya başladım. Omuzlarımın üzerinden ona dönerken tebessümle beni izlediğini gördüm. "Ne zaman büyüyeceksiniz kızım siz?"


Buket'le birbirimize bakarken ağzımız bir karış açık kalmıştı. "Bize diyene bak!"


Kasıla kasıla içeri girerken kafamıza vurarak saçlarımızı birbirine katmıştı. "Büyüyün biraz." Arkasından hayretle bakarken birbirimize dönüp kahkaha attık.


"Menekşe çok tatlısınız ya. Hemen evlenin de çoğalın. Sizden daha çok lazım."


Ellerimi yanaklarıma bastırırken sağıma soluma bakındım. Kolunu sıkınca çığlık attı. "Edepsizleşme! Daha iki yılı var Nuh'un mesleğini almasına." Tek sorun buydu sanki.


"Ay okulu bitince evleneceksin yani abimle?"


"Hı hı. Aklımda öyle romantik evlenme teklifleri var ki görsen şaşarsın."


Kolunu omzuma atıp kendine çekti. "Kızım gör bak. Abim pilot olur olmaz sana evlenme teklifi etmezse ben de Buket değilim."


Allah'ım yardım et. Nasip ettiğin sevda yüreğime çok ağır. Taşıyamıyorum...


Kalbim teklerken Buket'e sarıldım. "Amin Buket. Çok amin..."


🌺


Buket eve girerken ben de anneme ve reçellerime bakmak için bizim eve geçmiştim. Çilekleri akşamdan şekere yatırmıştım. Güzelce sularını bıraktıklarını görünce gülümsedim. Nuh gidene kadar her meyveden yapmak istiyordum.


Annem ikindi namazını kılıyordu. O bitirene kadar reçeli ocağa koydum. Çiçek yengemin seneyi devriyesi yaklaşıyordu. Annem onun için Mevlüt okutmak istiyordu. Bunu bildiğimden kenarda para biriktirmiştim. Alışveriş için Cihat abime verecektim. Reçellerimin parasını da hala alamamıştım. Nuh'a fark ettirmeden onları gidip alsam iyi olacaktı.


Annem, namazını bitirince bana baktı. "Hoş geldin anneciğim."


"Hoş buldum anne. Allah kabul etsin."


Yanıma oturup saçlarımı okşadı. "Amin yavrum. Bugün için de özür dilerim Menekşe'm. Sabah kırgın gidince çok üzüldüm."


Gül kolan ellerini öptüm. "Ben sana nasıl kırılabilirim? Annemsin sen. Canımsın."


Saçlarımdan öpünce yüzüne baktım. "Anne Gülseren teyzeler gelene kadar ben markete gidip geleyim. Reçellerimin parasını alamadım. Neredeyse on bin tl alacağım var. Bu Cihat abimi epey hafifletir. En azından Nuh'a  giderken daha çok para verir."


"Ah kuzum. Senin ihtiyacın yok mu? Kendini hiç düşünmeyecek misin? Çeyizin bile yok hiç."


"Anne çeyiz dediğin nedir? Bir kızın çeyizi olmak zorunda mı? Beni de böyle kabul etsin eden. Okul için harcamak varken şimdiden ihtiyacımız olan parayı kaba kaçağa beze çaputa veremem."


"Peki Menekşe. Tek gitme bari. Nuh'a söyleyeyim seni götürsün."


Ayağa fırladım hemen. "Ay anne hayır! Yorgun o uyumuştur. Hem bilmiyor musun kesin kavga eder şimdi o adamla. Biliyorsun Cumali abi ne kadar gıcık bir adam. Buket'le gider geliriz."


Güldü. "Haklısın. Bizim barut adam yakmasın şimdi durduk yere marketi. Hemen gidin gelin anneciğim hadi."


"Tamam güzelim."


Evden çıkarken tedirgindim. Nuh'a yakalanmak istemediğim için evin önüne gelince eğildim. Onun odası ön bahçeye bakıyordu çünkü. Yavaşça kapıya vurduğumda kapıyı neyse ki Buket açmıştı. "Buket Markete gidip gelelim seninle. Nuh evde mi? Beste yalnız mı?"


"Uyuyor gazi." Gülünce parmağımı dudağıma bastırdım. "Ağzı açık hem de. Beste'yi de alıp geleyim bekle."


"Acele et ocakta reçeller var."


"Tamam..."


Beste içeriden koşarak çıkınca kollarımı açtım. Nasıl özlüyordum biraz görmesem. "Aşkım..."


"Abaaa." Yüzüme baktı küskünce. "Yee diddin?"


"Evdeydim bebeğim. Neden yanıma gelmedin?"


Omzunu oynatıp bir şeyler söylemişti ama ben anlamamıştım. Yanaklarını ısırınca çığlık attı. "Şşttt! Sessiz ol Beste. Abi uyanmasın."


"Pis yuh!"


"Hayır abi güzel. Güzel Nuh." Saçlarından öptüm. "Abiye öyle söylenmez tamam mı? Menekşe Nuh'u seviyor." Söylediğim şeyi fark edince gözlerim büyümüştü. Öksürerek toparlandım. Anlamamıştır diye umuyordum. "Tut bakalım elimden. Ne alalım marketten?"


"Çekey..." diye bağırınca gözlerimi devirdim.


"Şeker yok. Süt alalım mı?"


"Hayıı. Çekey."


Buket, evden çıkarken kapıyı kapattı ve bize doğru koştu. Birlikte markete doğru yürürken yolda Nazlı'yla karşılaşmıştık. Onunla maçtan sonra konuşmayı unutmuştum. Elinde bir poşet vardı. "Nazlı!"


Bizi görünce yanımıza geldi. "Nereye böyle kızlar?"


"Reçellerimin parasını alamadım epeydir. Şansımı deneyeceğim. Sen nereye? Abime mi?"


Yanakları kızarırken elindeki poşeti kaldırdı. "Annem sarma yapmış. Börek filan da var."


"Ooo abimin işi iş," dedi Buket. "Yalnız sanayiye girmeyi düşünmüyorsun değil mi Nazlı?"


"Saçmalama Buket. Bizim Yusuf'a vereceğim. Markette beni bekliyor."


Birlikte sohbet ederek markete girince Nazlı Yusuf'a poşeti vermek için yanımızdan ayrıldı. Kasaya giderken tedirgindim. Umarım bu kez de beni geçiştirmezdi. Beni görünce muzipçe güldü. Beni her gördüğünde ciddiyetsizleşmesinden hazzetmiyordum. "Merhaba Cumali Abi. Reçellerimin parasını alabilir miyim artık?"


"Hal hatır sormadan hemen para istiyorsun güzellik."


Yüzümü kırıştırdım. "Benimle bu şekilde konuşamazsın. Lütfen parayı ver. Bir daha reçel getirmeyeceğim sana."


"Dur canım kızma hemen. Zam yaptım reçellerine. Daha fazla getir kapış kapış gidiyor vallahi. Al şimdilik şu altı bini. Devamını son getireceklerinle vereyim olur mu?"


Burnumdan soludum. Geçen yazdan beri beklettiği yetmiyormuş gibi birde eksik veriyordu. "Abi on bin tl mi ver lütfen!"


Buket elini masaya vurunca sıçramıştım. "Bana bak Cumali misin Cumartesi misin nesin! Sökül paraları."


Cumali abi Buket'e bakarken yüzünü ekşitti. "Tipe bak! Menekşe bunun kız olduğuna emin misiniz?"


"Hala konuşuyor!"


Kolundan tutup geriye çektim. Bu da Nuh'un kız versiyonu. "Buket Beste korkuyor."


Cumali abi elleri titreyerek parayı bana uzatınca hemen aldım. Alırken elimi tutmaya çalışmıştı. Hızla çektim ve ters ters baktım. Buradan çıksak iyi olacaktı. Marketten çıkarken Buket parmağını Cumali abiye doğru uzattı. "Akıllı ol akıllı. Aklını alırım."


Cumali abi şoka girmiş bir halde bakarken dışarı çıktığımızda kahkaha attık. Nazlı da çıkmıştı. Bize bakıp güldü. "Ne oluyor ya? Ne bu haliniz?"


Buket koluna girdi. "Sorma yengecim. Ufak bir pürüz çıktı ama canım abimden aldığım genlerimle hallettim."


Bir de marifet gibi anlatmıyorlar mı? Arkadan kafasına vurdum hafifçe. "Sevsinler sizin geninizi." 


Bana bakıp göz kırptı. "Seviyorsun zaten." Nasıl da eğleniyordu benimle.


"Buket!" Beste'ye baktım. "Sen bu ablanı örnek alma tamam mı kuzum."


Başını sallayınca eğildim ve öptüm. Biraz yürüyüş yapmış ve eve dönüyorduk. Balıkçının önünden geçerken Beste eliyle balıkları işaret etti. "Aba balık..."


"Balık mı istiyorsun?"


Başını sallayınca kızlara döndüm. "Balık alalım mı?"


Buket etiketlere bakınca yüzünü ekşitti. "Bir balık yüz lira olabilir mi?" Bana döndü kararsızlıkla. "Menekşe harcama paranı. Kaç kişiyiz kim bilir ne kadar tutacak?"


"Bir şey olmaz. Beste'nin canı çekti belli ki. Hazır yemek istemişken alıyorum ben."


Yedi tane levrekle eve dönerken Buket'e gülüyordum. Bana bakıp poşete sahip çık kapkaç falan yapmasınlar demişti. Deli kız. Hakkı da vardı tabii. Bir poşet balık bu kadar tutmamalıydı. Bahçeden içeriye girerken Nazlı'yı durdurdum. "Nazlı gitme. Beraber yiyelim. Akşama daha çok var acıkırız." Onun için de almıştım zaten. "Gülseren teyzeyi arar izin alırım ben."


Güldü. Dünden razıydı zaten. Abimi arayıp erken gelmesini söylemiştim içeri girerken. Bahçedeki mangalı yakıp amcamın balığını dolaba koydum. Şu sıralar pek yemeklerde denk gelemiyorduk. Cihat abim bahçeye girerken Nazlı'yı görünce güldü ve sedire kurduğumuz sofraya baktı. "Ne yapıyorsunuz siz böyle?" Gözleri sevdiğini buldu bir kez daha. "Nazlı'm. Hoş geldin. Ne güzel sürpriz yaptın bana hatun."


Nazlı utana sıkıla Cihat abime gülümsedi. "Sen de hoş geldin Cihat."


"Nuh evde yok mu?"


"Uyuyor hala," dedim. Uyansaydı da görseydim. Yakınımdayken bile özlüyordum. Gidince ne yapacaktım ben? "Uyandıracağım şimdi abi. Sen duş al. O sırada da biz pişirmiş oluruz."


Cihat abim ikimize bakıp içeri girerken peşinden koştum. Nazlı'nın yanında para veremezdim. "Abi."


Banyonun kapısında durdurdum onu. Cebimden çıkardığım paraya bakarken kaşlarını çattı. "Ne bu Menekşe?"


"Reçellerimin parasını aldım. Al bunu."


"Menekşe ne kadar var burada güzelim? Hepsini neden bana veriyorsun?"


Parayı avucuna tutuşturdum. "Ayrımız gayrımız mı var abi? Okullar açılacak. Bir kısmını Nuh'a verirsin. Ben versem asla almaz biliyorsun."


"Senin de ihtiyacın var. Kendine hiçbir şey almadığımı fark etmiyorum sanma. Genç kızsın. Hepsini alamam."


İçinden bin lira alıp sekiz bini eline tutuşturdum ve Nuh'un odasının kapısına döndüm. Banyonun kapısında bana bakıyordu hala. "Kurban olurum seni yaradana Menekşe."


Cihat abime gülümseyip kapıyı vurdum. Ses gelmeyince daha sert vurdum. İçeriden homurtular geliyordu. "Nuh benim. Geleyim mi müsait misin?"


"Hıııı."


"Geliyorum bak."


"Gel başımın belası." Gözlerimi devirdim. Kim kime belaydı tartışılırdı.


Kapıyı açıp başımı yavaşça içeri uzatınca Nuh'u yatağın ortasında donla bulmayı beklemiyordum. Eee bu şaşkın hala uyuyordu. Çığlık atınca gözlerini açtı ve bana baktı. "Yuh!" Üzerine yorganı çekerken hızla arkamı dönmüştüm. "Menekşe ne yapıyorsun kızım odamda?"


Bence de yuh hani!


"Allah seni kahretmesin emi! Vurdum ya kapıya. Sordum ya geleyim mi diye? Sen de gel dedin ya!"


"Gerçek miydi o ya? Kızım rüya sandım. Rüyamda seni görüyordum."


Kalbim çarpmaya başlarken genişçe güldüm. "Rüyanda neden beni görüyordun Nuh?"


Homurdanarak ayağa kalktığını işittim. Pantolonunu giyiyordu. "Kimi görecektik başka? Rüyamda da gerçekte de yabancı bir kadına yer yok Menekşe."


Yavaşça yutkundum. Neler söylüyordu öyle? "Ne demek o?"


"Diyorum ki Buket ve senden başka aklımda yabancı birine yer yok. Gönlüme düşmeden önce rüyalarımı süsleyemez kimse." Güldü. "Önce kalbime girecek sonra rüyama."


Sözüyle çarpmaya başlayan kalbim son söyledikleriyle kırılmıştı. Hakkım varmış gibi. Beni kardeşi gibi mi görüyordu yani? Peki bahçede söyledikleri neydi öyle? Ya da ben aşkımdan her söylediğine mana yüklüyordum. Ah Buket...


Kalbim kırık baktım gözlerine. Lütfen şimdi dolma lütfen... "Balık aldık. Mangalı yakmıştım. Pişirmek için uyandırdım seni."


Odadan çıkacakken bileğimden yakaladı. "Sesin üzüldü senin. Ne dedim şimdi Menekşe?"


Üzülen kalbimdi. "Üzülmedim Nuh. Niçin üzüleyim?"


"Sesinin her tınısını ezbere bilirim ben Menekşe. Gözlerinin her bakışının manasını bilirim. Yanlış bir şey mi söyledim?"


"Hayır Nuh. Yanlış bir şey söylemedin. Hadi ateş köz olmuştur."


Kapıdan çıkarken olduğu yerde beklediğini biliyordum. Cihat abim, Buket ve Nazlı balıkları pişirmeye başlamışlardı. Cihat abim çıkarken bizi duymuş muydu acaba? "Başlamışsınız."


Bana bakıp göz kırptı. "Otur sen ben hallediyorum." Buket'le Nazlı salata yapıyordu.


Annem sedirdeydi. Beni görünce güldü. Yanına otururken Beste'yi elinden tuttum. Nuh dışarı çıkarken bana baktı ama ben gözlerimi kaçırdım. Elimde değildi kalbimin küsmesi. Engel olamıyordum. Kalbimi allak bullak etmesine izin vermemeliydim. Belki de annem haklıydı. Biz eskisi gibi olamazdık.


Nuh, mangalın başına geçince Cihat abim içeri girdi. Ona bakınca onun da bana baktığını gördüm. Dudağından hafif bir inleme çıkınca endişeyle kalktım yerimden. Parmağını dudağına götürmüştü. Sakar ne olacak... Derin bir nefes alıp kamelyadan çıktım. Yanına gidince tek kaşı yukarıda baktı. "Elini mi yaktın?"


"Hı hım. Yandım."


"Çok mu yandı bakayım."


"Çok yandı."


"Ben pişereyim ver." Elindeki maşayı alırken ona bakmadım. Izgaranın üzerindeki balıklarla ilgilenirken bana baktığını hissediyordum. Çiçek yengemin eski radyosu çalıyordu yanımızda. Şarkı sözleri ne kadar da bizi anlatıyordu.


Her adım atışta yüreğim sızlar.


Sensiz mahsun kaldı bizim sokaklar. Artık ne sen varsın ne de hatıralar. Sensiz bomboş kaldı bizim sokaklar.


Seninle el ele gezdiğim yerler


Seninle göz göze olduğum yerler


Nerede sevgilim nerede derler


Sensiz virane gibi bizim sokaklar...


Ben balıkları çevirirken bir şeyler anlatıp beni güldürmeye çalışıyordu. Ona neden kırıldığımı anlamaya çalışıyordu. Bilmiyordu ki ben kalbime kırılıyordum. Gülmeyince yüzüme doğru eğildi ve yüzünü şekilden şekile sokarak güldürmeye çalıştı. Küçükken de ben ağlarken yüzüme eğilip böyle şebeklikler yapardı. Maymunum benim...


Ben ona bakarken yaklaştığını görmediğim bir kedi tabaktan bir balık çalıp kaçarken arkasından bakakaldım. Kimse kimsenin nasibini yiyemiyordu. Birbirimize bakıp kahkaha atarken hala şaşkındım.


Ona güldüğümü fark edince öksürdüm ve yeniden yüzüm düştü. Balıkları tabağa koydum ve eline sertçe tutuşturdum. O hala bana gülüyordu. Birlikte kamelyaya giderken Cihat abim de evden çıkmıştı. Masaya oturduğumuzda tabaklara salata ve biraz patates kızartması koyduktan sonra balık koyup sırayla herkese dağıttım.


Bana balık kalmamıştı. Pekte sevmezdim zaten. Tabağıma salata ve patates alıp otururken Nuh başını bana çevirdi. Yanımda oturuyordu. Gülerek başını sallarken tabağını tabağımla değiştirdi. "Sen ye ben pek balık sevmiyorum zaten."


"Seviyorsun," dedi ve tabağı önüme iteledi. Herkes nasıl acıkmışsa bizi görmüyordu bile. Buket Beste'ye yediriyordu bir yandan. Nazlı'yla Cihat abim baş başa yiyorlardı sanki. Onlara bakıp tebessüm ettim.


Cihat abim Nuh'un tabağına bakınca güldü ve kendi balığını kardeşinin tabağına koydu. İki kardeş birbirine bakarken Nazlı balığını ikiye bölmüştü. Onları izlerken bir kez daha ne kadar şanslı olduğumu anladım.


Yemek boyunca benimle konuşmaya çalışan Nuh'a kısa kısa cevaplar veriyordum. Bu hoşuna gitmiyordu. Dizimin üzerine koyduğum elimin parmaklarına hafifçe parmaklarını sürtünce kendime gelmiştim. Kulağıma doğru eğildi ve "Ah Menekşe," diye fısıldadı.


Beste bana bakıp güldü. "Aba abii sevoo." Ellerini birbirine çarparken göz bebeklerim büyümüştü. "Yuh güsel.."


Herkes büyük bir şaşkınlıkla Beste'ye bakarken ben renkten renge giriyordum. "Kim öğretti sana bunu Beste?"


Buket anlamıştı ve bilerek soruyordu. Beste Nuh'a asla güzel demezdi ki. Minik parmağıyla beni gösterince bayılacak gibi olmuştum. "Aba güsel didi."


🌺


Menekşe'm saf kekim benim🙈❤️😂 Beste aferin kızım🫣😂


Benim kızım iki yaşındayken her konuştuğumu babasına yetiştirirdi. İki yaşında nasıl akıl ediyor demeyin tecrübe ile sabit😂


Yıldıza basmayı unutmayın. Bölümlerde hiç yorum yok. Kurgu güzel gitmiyor mu yoksa?


Loading...
0%