Yeni Üyelik
12.
Bölüm

Kavuşmak

@aysegulcee1

🤤


Sende yüreğim var canım var aklım, fikrim var sen de her şeyim var.


Nazım Hikmet


🌺


Ağustos, artık Isparta'da geceleri kendini hissettirmeye başlamıştı. Hiç istemiyordum zaman geçsin. Ağustos demek Nuh'umun benden ayrılacağı vaktin biraz daha yaklaşması demekti. Kalbini çıkar avucuna al deseler daha kolaydı.


Aslı misali özlüyorum Kerem'i...


Bedenimde hissettiğim ürpertinin büyük sebebi Nuh'a yalan söylemiş olmaktan kaynaklanıyordu ve bu kalbime ağır bir yüktü. Bizim sokaktan çıktıktan sonra rahat bir nefes almıştım. Buket koluma girerek yanağımı yavaşça sıktı. "Korkma bu kadar sarı civciv. Abim sana kıyamaz ki."


Ona bakıp gözlerimi devirdim. "Kıyamaz evet ama kırılır Buket. Hem de çok kırılır. Yalan güven kırar ve ben onun güvenini kaybetmek üzereyim."


"Kötüyü çağırma," dedi Cihat abime bakarken. Dalgın yürüyordu evden çıktığımızdan beri. "Abim uyanmadan döneriz Menekşe."


"Ya uyanır da beni görmek isterse Buket?" Bunu söyler söylemez yanaklarım yanmıştı. "Yani sesimi falan duymak isterse." Konuştukça daha da utanıyordum. Cihat abim başını bana çevirince yüzüm ateş kesildi. Duymuştu söylediklerimi. Utandığımı görünce hafifçe tebessüm etti.


"Utanma Menekşe," dedi sessizce. "Sevmek sevilmek sevgine halel getirmedikçe kötü bir şey değildir. Kimin sevgisi senin ki kadar tertemiz? Eğme başını yere güzel kardeşim."


Buket başını omzuma yaslarken Cihat abime minnetle baktım. "Abim sen olmasan ne yapardık bilmiyorum ki ben." Acısına rağmen hala bizi düşünüyordu. "Hala kapalı mı Nazlı'nın telefonu?"


"Kapalı." Ellerini cebine yerleştirdi yavaşça. "Biraz daha sesini duymazsam delireceğim Menekşe."


"Dirayetini kaybetme ne olur abi." Ne söylenir nasıl teselli edilir bilmezdim ben. "Her şerde bin hayır vardır derler. İnançlı bir adamsın sen. Allah'a sığın. Nazlı'nın da bizim de sana ihtiyacımız var." Amcamdan daha fazla baba olmuştu bize. Onu böyle görmeye dayanamıyordum. "Allah gümüş kapıyı kapatırsa altın kapı açacağındandır."


"Çok sevmişim Menekşe. Nazlı'yla kurdum bütün hayallerimi. Dualarımda bir tek o vardı. Aksi ihtimali nasıl düşünülür ben bilmiyorum."


"Abi kaçırsana," dedi Buket. "Göz göre göre başka birine mi versinler sevdiğini."


"O son çarem," dedi. Cihat abim ailelerin iznini duasını almadan bir yuva kurmazdı. Keza Nazlı'da öyle. "Bana başka çare bırakmazlarsa onu kaçırmaktan başka şansım yok." Boş bir taksi görünce hemen elini kaldırdı ve aceleyle bindim. "Devlet hastanesi abi."


Arkama yaslanırken telefonum titredi. Kalbim teklerken Buket'e baktım endişeyle. "Buket Nuh uyandı sanırım."


"Ne?"


"Mesaj geldi ve eminim ondan."


Cihat abim duymasın diye fısıldıyordum. "Eee baksana o mu?"


Telefonu cebimden çıkarırken kalbim çarpmaya başlamıştı. Mesaj Nuh'dandı. Korktuğum her zaman başıma gelirdi benim.


Canımın içi🌺 


Seni özlemekten gözüme uyku girmiyor dağ çiçeğim. Pencerenin önündeyim.


Mesajı Buket'e gösterirken gözlerim dolmuştu. Onu kırmaktan delicesine korkarken nefesim kesilir gibi oluyordu. Buket titreyen ellerime bakınca telefonu elimden aldı. "Buket yazma bir şey. Uyuduğumu düşünürse gider." Bunu söylediğime inanamıyordum.


"Haklısın. Ay kurban olurum seni verene Menekşe. Gözlerin doldu. Bu kadar çok mu seviyorsun abimi?"


Yalnızca dudaklarımı oynattım. "Öyle çok..." Burnumu çektim. "Ve ilk günümüze bu şekilde başlamak canımı yakıyor Buket. Arasam söylesem mi?"


Yüzünü ekşitti hemen. "Bu iyi bir fikir değil Menekşe. Geceyi nezarette geçirme ihtimalimiz yüksek. Abim sakin kalamaz."


Biliyordum. Nuh'un öfke kontrolu problemi vardı. "Keşke hiç çıkmasaydım. Bu son olsun Buket. Bir daha ondan gizli saklı bir şey yapmam. Aynısını o yapsa çok kırılırdım. Küserdim belki de."


Nuh'tan bir mesaj daha gelince telefonu elinden aldım.


Canımın içi🌺


Menekşe işi olmayan evi olmayan sana uzak olan ama çok aşık bir adamdan evlenme teklifi alsan cevabın ne olurdu?


Kalbim çıldırmış gibi göğsümü döverken ellerim terlemişti. Nuh benimle okulu bitmeden evlenmeyi mi düşünüyordu? Allah'ım sana şükürler olsun. Avaz avaz bağırmak istiyordum seni çok seviyorum diye. Buket'e döndüm. Ağzı kulaklarına varıyordu. "Buket! Okudun mu?"


"Hı hım."


Taksi hastanenin önünde dururken kolumu sıktı. "Ateş bacayı sarmış gülüm. Kurtuluşun zor gibi."


Ellerimi yanaklarıma bastırırken arabadan indim. "Buket çok zalimsin. Bayılacağım şimdi." Onun olmak dünyada istediğim en güzel şeydi ama kendimi hazır hissetmiyordum. Hem de hiç. Onu öpmek ona sarılmak ve kokusunu doya doya içime çekmek hasretiyle kavrulduğum hislerdi. Bunlar bile utançtan ölmeme yeterken onunla bir olma düşüncesi nefesimi kesiyordu.


"Allah'ım düğünümüz mü var yoksa?"


"Buket." Yavaşça Cihat abimi takip etmeye başladık. Acil kapısına doğru yürüyorduk. "Nasıl yapalım düğün falan? Mecbur bekleyecek üç yıl." Allah'ım beklemek ne zormuş. "Durumumuzu bilmiyorsun sanki."


"Düğün şart değil ki Menekşe. Beklemenize sebepte yok. Üç yıl ona hasret beklemektense aranızda engel olmadan beklemek daha kolay değil mi?"


O kadar haklıydı ki. "Bunun için evlenme teklifi almam gerekiyor Buket."


Acile giriş yapınca birbirimizden uzaklaştık. Ali'yi koltuklardan birinde otururken görünce kalbim korkuyla çarpmaya başlamıştı. Cihat abimi görünce problem çıkarmasından endişe ediyordum. "Ali," dedi Cihat abim. "Nazlı..."


Ali bizi görünce ayağa kalktı. Yüzünde mahcup bir ifade vardı. Önce bana baktı. "Menekşe hakkını helal et."


Şaşkınlıkla yüzüne bakarken, "Helal olsun," dedim. Neyse ki hatasının farkına varabilmişti. "Nazlı'yı görmeye geldik."


Başını yavaşça salladı ve Cihat abime baktı. "İçeride yalnız. Tansiyonu yükselmediği için taburcu edemediler. Şimdi daha iyi şükürler olsun. Bir saate çıkacağız."


Cihat abim yumruğunu sıkarak içeri girerken peşinden girdik. Nazlı uyuyordu. Burnunda oksijen hortumu ve kolunda serum vardı. Annesi gelmemişti bile. Cihat abim Nazlı'yı öyle görünce sendeledi. Kolundan tuttum hemen. "Abi."


"Nazlı." Yatağın önüne dizlerinin üzerine düşünce gözlerim doldu. "Ben geldim Nazlı'm." Elini yavaşça saçlarına dokundurdu. "Güzel gözlerini görmeye ihtiyacım var."


Nazlı abimin sesini duyunca gözlerini yavaşça araladı. Buket'le heyecanla yanına yaklaştık. Abimi görünce gözlerine can gelmişti. "Cihat." Hafifçe doğruldu. "Geldin mi?" Ağlamaya başlayınca Cihat abimin yüzü bembeyaz oldu. "Vazgeçtin diye ödüm koptu."


"Nasıl geçerim gülüm senden?" Dudaklarını alnına bastırdı. "Yaren olamadım yara mı olayım sana?"


"Cihat gidelim." Burnunu çekti hızlıca. "Ne olur gidelim buradan."


"Bana güven güzelim," dedi titreyen sesiyle. "Seni gelinliğinle çıkaracağım o evden."


"Cihat babam vermez beni sana. Gel desen şimdi gelirim seninle."


Cihat abim bir şey söyleyecekken kapı açıldı. Gelen Nazlı'nın babasıydı. Bizi görünce kıpkırmızı olmuştu yüzü. "Ulan eceline mi susadın sen?" Cihat abimin yakasına yapışacakken Cihat abim adamın elini tuttu ve öpüp alnına koydu. Cihat abimin bu hareketine hayretle bakan adam az da olsa yumuşamıştı. Başını sinirle iki yana salladı.


"Evladın olarak gör beni Osman amca. Babam sayar başımın üstünde taşırım seni. Kızın başımın tacı evimin en kıymetlisi olacak. Sizi üzerek evlenmek istemiyorum onunla."


Osman amca bana bakınca yüzümü yavaşça ayaklarıma eğdim. "Şartım belli Cihat. Seni severim ama kızınızı bize layık görmeyip kızıma talip olamazsın."


"Ama Osman amca evlilik zorla olur mu?"


Osman amca elini kaldırıp Cihat abimi susturdu. "Başka diyeceğin yoksa hemen çıkın dışarı."


Cihat abim önce bana sonra Nazlı'ya bakıp odadan çıktı. "Nazlı dikkat et kendine." Peşinden koşarken Buket hemen arkamdaydı. Taksi durağını geçip hızlı hızlı eve doğru yürümeye başlamıştı. "Abi!"


Durdu ve ona yetişmemiz için bekledi. Nefes nefese yanında dururken aklım bir yandan da canımın içindeydi. "Sizi taksiye bindireyim. Ben Nazlı çıkana kadar bekleyeceğim. Telefonunu da almışlar elinden. Ulaşamayacağım ona. Osman amca her an dediğini yapıp Nazlı'yı buradan gönderebilir."


"Seni yalnız bırakmam," dedim. Buket'te beni onaylamıştı. "Anca beraber kanca beraber."


"Aklın Nuh'ta Menekşe. Birde onunla uğraşmak istemiyorum."


"Gitmeyeceğiz abi."


Sesli bir nefes bıraktı. "Düşün önüme."


Yarım saat yürüdükten sonra Nazlı'ların evinin önüne varmıştık. Arka bahçeye dolanırken telefonuma baktım. Nuh'tan başka bir mesaj gelmemişti. Umarım uyumuştur. Nazlı'nın odasının ışığı açıktı. Üçümüz pencerenin önüne çökünce birbirimize bakıp gülüştük sessizce.


"Şu halime bak," dedi Cihat abim sinir bozukluğu ile gülerken. "Çocuk gibi size uydum. Kızım elalemin evine gizli girilir mi? Vururlar bizi."


Sürünmekten dizleri toprak olmuştu. Ona bakıp güldüm. "Abi istersen kapıyı vuralım. Oğlumuz kızınıza mektup yazdı izin verirseniz biraz da hasret giderecekler diyelim."


"Abiyle dalga geçilmez," derken kulağımı çekti. "Eğlenceniz mi oldum eşşek sıpaları?"


"Estağfurullah abi."


Buket başını kaldırıp odaya baktı. Pencerelerde demir parmaklık olmasaydı direkt içeri girerdim ama Malesef bu imkansızdı. Parmağıyla ikinci katın balkonunu işaret etti. "Abi siz tırmanın ben aşağıda gözcülük yapayım nasıl fikir?"


Balkon alçaktı. Fena fikir değildi. Cihat abim alnını kaşırken balkona baktı. "Kızım hırsıza yol mu gösterelim." Başını iki yana salladı. "Ben giremem elin evine."


"Abi Nazlı seni görürse daha iyi olur. Tansiyonunu yükselt şu kızın."


Cihat abim, Buket'in ağzına vurunca kıkırdadım. "Abi acıdı."


"Abiyle düzgün konuş Buket."


Saat ilerledikçe huzursuzluğumda giderek artıyordu. "Abi herkes uyudu bence. Işıklar söndü. Gireyim artık."


Ayağa kalktı ve sağına soluna bakındı. "Yavrum hiç içime sinmiyor ama. Ya düşüp bir yerini kırarsan. Vallahi deli oğlan vurur beni."


Cihat abime alık alık bakarken o elleri belinde muzipçe gülüyordu. Artık dillerinden kurtuluşumuz yoktu. "Abi sen de mi?" Utançtan iki tek bir çifttim zaten. Kimse bana neden yardımcı olmuyor?


"Hadi hadi. Bas şu demire. Allah'tan fazla yüksek değil. Balkon kapısı kilitli değildir inşallah. Bana bak Ali filan çıkarsa karşına hemen bağır bana."


"Tamam," dedim ve yavaşça tırmanmaya başladım. Buket popomdan itip destek olmuştu. Saniyeler içinde kendimi balkonda bulunca aşağıya doğru eğildim. "Abi her şey yolunda."


"Tamam güzelim. Telefonu ve mektubu verip hemen geri dön."


"Tamam." Balkon kapısı kilitli değildi. Yavaşça içeri girerken mavi bir ışık odanın içini aydınlatıp geri sönmüştü. Telefonum aynı da titremeye başlayınca gerilmiştim. Buket arıyordu. "Niye arıyor şimdi bu kız?"


Arkamı dönüp balkona çıkacakken birinin kulağımı yakalaması ile olduğum yerde kalakaldım. Yavaşça yutkunurken Osman amcanın öfkeli bakışlarıyla karşılaştım. "O-Osman amca hayırlı geceler."


Kulağımdan çekiştirerek odadan çıkartırken burnundan soluyordu. "Sizden başka türlü kurtuluş yok anlaşılan."


"Osman amca dur ne olur. Bak açıklamama izin ver."


"Bizim evimizde çalınacak bir şey yok evladım. Utanmıyor musun genceciksin."


"Ne?" diye bağırırken kendimi bir anda kapıda buldum. Bahçede iki tane polis vardı. "Osman amca ne hırsızı?"


Buket ve Cihat abim bir polisle yanımıza gelirken kalbim çarpmaya başladı. "Abi neler oluyor?"


"Suç ortaklarıda geldi memur bey. Daha önce de girmeye çalıştılar ama gençler bir hata etmişler diye affettim. Bu kez şikayetçiyim?"


"Osman amca," diye bağırdı Cihat abim. "Ayıp bu yaptığın? Nasıl yakıştırırsın bize bu sıfatı?"


"Bu adam kızıma takıntılı. Uzaklaştırma kararı istiyorum."


"Osman amca." Polislerden biri elini havaya kaldırınca Cihat abimin sözü ağzında kalmıştı.


"Ulan seni var ya?" Buket sinirle Osman amcaya atılınca Cihat abim belinden yakaladı.


"Kes sesini terbiyesiz!" Buket ona bağıran polise bakarken yüzü kıpkırmızı olmuştu.


Elimi ağzıma kapatıp ağlarken Cihat abim polislerle birlikte arabaya bindiriliyordu. Buket'le beni de peşinden bindirirlerken bacaklarım korkudan titriyordu. Amcam bizi öldürecek...


Karakolda ifademizi verdikten sonra Osman amca şikayetinde ısrar ettiği için nezarete atılmıştık. Bu bir kabus olmalıydı. Birazdan amcam ve Nuh burada olurdu. Nasıl bakacaktık yüzlerine? "Buket," diye fısıldadım çatallı bir sesle. "Bayılacağım şimdi."


"Sabaha serbest kalırız Menekşe ağlama kızım."


"Abi sicilimize işlerse bu damga? Alacağı olsun Osman amcamında. Nasıl koydu kaşla göz arasında o bilekliği cebime? Aman Allah'ım adım hırsıza çıkacak?"


"Saçmalama Menekşe," dedi Buket. "Bizi tanır herkes. Abimle Nazlı'yı da biliyorlar. Tek umudum Ali abinin ve Nazlı'nın öğrenip bize şahitlik etmek için gelmesi."


Söz konusu Ali olunca ben pek olumlu düşünemiyordum ne yazık ki. Düşündükçe ağlamam daha da artıyordu. Ben ağladıkça Cihat abim bir oraya bir buraya gidip geliyordu. "Amcama ne diyeceğiz? Nuh..."


"Menekşe kapatma düğmen nerede bacım?" Buket bacaklarını karnına çekip sırtını duvara yaslamıştı.


Başımı dizlerine yaslayıp uzandım. "Buket Nuh'un sesini duyuyor musun?"


Allah'ım sen yardım et. "Duyuyorum Menekşe."


"Menekşe!" diye bağırıyordu. "Böyle ölmem kızım. Füze at tepeme anasını satayım!"


"Buket bittim ben. Asla affetmez beni."


Kapı açılınca Buket ayağa kalktı. Buket'in arkasına saklanınca Cihat abim gülmeye başladı. "Cihat!" dedi amcam dişlerinin arasından. "Hadi seni anlıyorumda. Bu iki kızın burada ne işi var?"


"Ha benden hırsızlığı bekliyorsun yani baba?"


"İyi saklan Menekşe. Hakikatten hiç görünmüyorsun!" Nuh'un sesini duyunca dudağımı ısırdım. 


"Sen bir karışma Nuh," diye yükseldi amcam. "Gözüm görmesin seni Cihat." Bize doğru yaklaştığını hissettim. "Sen gel şöyle Menekşe hanım."


"Gelmesem."


"Menekşe!" Amcam gürleyince sıçradım. Buket önümden çekilince Nuh'la göz göze geldik. Tekleyen kalbimi durdurmaya yetmişti görüntüsü. Üzerinde siyah pijamaları vardı. Gözlerinde uyku mahmurluğunun güzelliği güzelliğine güzellik katmıştı. Saçları dağılmış, kaşları çatılmıştı.


"Amca ben..."


"Kızım Osman şikayetini çekmezse ne olacak? Çocuk musunuz siz?"


"Amca..." Yeniden ağlamaya başlayınca amcam arkasını dönüp gözlerini sile sile dışarı çıkmıştı. Başımı kaldırıp Nuh'a baktım. "Canımın iç..."


"Hiç başlama Menekşe'm," dedi sinirli bir sesle. "Ulan yüreğime inecek bir de ağlama karşımda."


"Özür dilerim."


Demir parmaklıklardan elini içeri uzattı. "Yaklaş!"


Cihat abim öksürünce tereddüt ettim. Nuh bir kez daha, "Yaklaş Menekşe," deyince bir adım attım. Parmaklarını saçlarıma sürdü. "Kıpkırmızı olmuş gözlerin göz bebeğim." Abisine baktı. "Abi böyle mi sahip çıkıyorsun emanetime?"


Ben durduğum yerde kızarırken Cihat abim başını eğip yere oturdu. "Ne biliyim oğlum ben. Mantığımı kaybettirdi bana bu sevda." 


Nuh, parmaklarını stresle saçlarına daldırınca dudağımı büzdüm. "Uyuyacağım dedin bana Menekşe. Kaç saat bekledim o pencerenin önünde biliyor musun?"


"Nuh özür dilerim ne olur affet beni. Nazlı'yı görmem gerekiyordu."


"Tamam ağlama," dedi kısık bir sesle. "Osman denen o herif şikayetini geri çekecek."


"Bir delilik etme canımın içi ne olur."


"Ulan," dedi ellerini sıkıp. Demir parmaklıklar olmasa bana sarılacak gibiydi. "Bir de canımın içi demiyor musun?" Öfkeyle gözlerini kapatıp derin bir nefes aldı. "Abi sana diyecek hiçbir şeyim yok. Nasıl izin verirsin Menekşe'nin gizlice elin evine girmesine?"


"Nuh bir de sen sokma başını derde abicim." Başında yeterince dert yokmuş gibi bir de bu çıkmıştı. "Oldu bir kere! Zamanı geri alamam. Bir de sen yakma kalbimi."


"Cebine bileklik koymak ne demekmiş göstereceğim o herife!"


"Nuh!"


"He Menekşe! Ne Nuh ne? Öldü Nuh! Geberdi!" Elleri saçlarında etrafında fır döndü. "Ben gidiyorum yoksa kalbinizi kıracağım."


"Nuh gitme!"


Arkasını dönüp babana baktı. Gözleri kızarmıştı anında. "Ağlama sakın! Çıkaracağım seni oradan. Çıkaramazsam ben gireceğim."


"Deli deli konuşma."


"Bana senden uzakta bir hayat yok Menekşe. Sensiz yakar ciğerlerimi oksijeni bu dünyanın."


Kalbimi sersem bir halde ardında bırakıp çıkarken dizlerimin üzerine düştüm. Buket eğildi ve sımsıkı sarıldı. "Ne kadar şanslı bir kız olduğunun farkında mısın Menekşe? Kızım herkese nasip olmaz böyle sevilme. Allah'ım nasip et yarabbim amin."


"Buket," dedi Cihat abim. "Menekşe bir sakin ol abim. Ali Osman amcayı ikna eder. Çıkacağız buradan ağlama kurban olurum."


"Tamam," dedim burnumu çekerken. Buket başımı dizlerine çekti ve saçlarımı okşamaya başladı. "Annem duyunca çok üzülecek. O duymadan çıksak buradan."


"Sabah ola hayrola Menekşe." Buket'in elini sıkıp gözlerimi kapadım. Bana hayal kırıklığı ile bakışı gözlerimin önünden gitmiyordu bir türlü.


"İnşallah," dedim tüm kalbimle. Nuh'tan ayrı bir hayat düşünmek bile istemiyordum. Gözlerini gözlerimin önüne getirmeye çalışarak sakinleşmeye başladım.


🌺


Sabaha kadar gözüme uyku girmemişti. Saat kaçtı bilmiyorum ama ışıklar hala kapalıydı. Buket ve Cihat abim yeni uyumuştu.


Sessizce doğruldum ve Buket'ten uzaklaştım. Kapı yavaşça açılırken heyecanla dizlerimin üzerinde demir parmaklıklara doğru süründüm. "Menekşe'm."


Nuh'un sesini duyunca dünyalar benim olmuştu. "Nuh."


Yere oturup boyumuzu eşitlemişti. Alnını demir parmaklıklara yaslayınca aynısını yaptım. "İyi ki geldin."


"Sen bu haldeyken eve sığabilir miyim kızım ben?"


"Çok utanıyorum Nuh. Sana yalan söylediğim için çok utanıyorum."


"Canımı yakan bana yalan söylemen evet ama ondan daha beteri öfkeli bir adam olduğum için beni bir şeylerin dışında tutman. Bu hep böyle mi olacak Menekşe'm?"


"Olur mu öyle şey canımın içi? Söyleme böyle ne olursun."


"Karnın aç mı?"


Başımı iki yana salladım. "Değil. Sen yanımdasın ya. Hiçbir şey istemiyorum." Alnımı uzaklaştırdım. Güzel gözlerini daha net görüyordum. "Sen nasıl geldin? Nasıl aldılar içeri?"


"Adnan nöbetçi ya. Gizli aldı." Adnan Nuh'un ilk okuldan arkadaşıydı. Yeni polis olmuştu. "Çok kalamam güzelim. Sabah geleceğim korkma olur mu?"


"Nuh gitme."


"Deme böyle Menekşe. Sen böyle söyleyince canımdan can gidiyor sanki." Ayağa kalkınca onunla beraber kalktım. Yüzünü demir parmaklıklara doğru yaklaştırınca yutkundum. "Hadi söyle de öyle gideyim."


Kirpiklerimi şaşkınlıkla kırpıştırdım. Kalbim deli atıyordu. "Ne söyleyim?"


Kısık gözleriyle bakarken avuç içlerim terliyordu. "Dinliyorum Menekşe'm."


"Nuh..."


"Nuh değil canımın içi..."


Bir adım atıp onlar duymasın diye kulağına yaklaştım. "Çok acımasızsın zalim," dedim fısıltıyla. "Ama bu seni çok sevmeme engel değil canımın içi."


"Kimliğin yanında mı Menekşe?"


"Kimliğimi ne yapacaksın Nuh?"


Güldü arsız. "Seni nüfusuma alacağım güzelim."


"Hiğğğğ!" Omzuna vurdum elimi dudaklarıma kapatıp. "Baba mı diyeceğim sana?"


Kahkaha atınca Buket başını kaldırdı. "He yavrum he baba diyeceksin."


"Ya Nuh eğlenme benimle. Zaten canım sıkkın."


"Belli gülüm. Frekanslar karışmış sende. Gidiyorum ben. Sabah görüşürüz."


Arkasından bakarken kurbanlık koyunlardan farksızdım. O gidince yarım kalıyordum. Nuh benim diğer yanımdı. Ruh eşim, canımın en içiydi. Çıkmadan omuzlarının üzerinden dönüp baktı. "Nüfusuma alma konusunda ciddiyim Menekşe'm."


Başımı utanarak eğdim. Dudaklarımı gülmemek için birbirine bastırdım. Ah ne güzel söylüyordu. "Erken değil mi Nuh?"


"Haydeee! Menekşe birbirimizi biraz daha yakından tanıyalım dersen DNA sarmalına kadar biliyorum kızım."


Güldüm elimde olmadan. Deli oğlan. "Yani fena olmaz. Daha hiç görüşmedik bile. Yani nasıl birisin tanımam gerek."


Nuh'tan romantik bir şeyler beklemek deveye hendek atlatmaktan farksızdı. Dalga geçtiğimi anlayınca burnundan soludu. "Gülüşüne sevdalandığım."


Yüzümü demir parmaklıklara yasladım. Biraz daha gitmezse kalbim durabilirdi. Çıkıp gittiğinde yere çöktüm.


🌺


"Ne oldu şimdi? Gece güzel güzel konuşuyordun?"


Dakikalardır bana trip atan adama bakıp sinir krizi geçiriyordum. Sabah serbest bırakmışlardı bizi. Ali ile Nazlı her şeyi anlatınca Osman amca da güç bela ikna olup şikayetini geri çekmişti. Bilekliği bana ödünç verdiğini söylemişti Nazlı. Neyse ki sicilimize geçmeyecekti hiçbir şey.


Ama Nuh ani bir ruh hali değişikliği ile beni üzüyordu. Buket ve Cihat abimi geride bırakıp peşinden koştum. "Nuh kime diyorum?"


Bilirdim. Keçi inadı tutarsa Nuh der peygamber demezdi. Omuzlarını kaldırıp indirdi. "Hani küsmemiştin?"


"Küstüm deseydim de sabaha kadar ağlasamıydın Menekşe! Yalan söyledin kızım bana. İlk defa yalan söyledin." Derin bir nefes çekti içine sabır dilenircesine. "Kızmadığımı düşünmedin herhalde?"


"Hayır ama..."


Bir adımı on adımıma bedeldi. Yetişemiyordum. "Aması yok Menekşe. Ben her an Menekşe bana yalan söylüyor mu diye düşüneceğim."


Bu söylediği kalbimi kırmıştı. "Son sözün bu mu Nuh?"


"Menekşe sakinleşmeme müsade et."


"Peki."


Yönümü başka bir tarafa çevirince durdu ve peşimden gelmeye başladı. "Ulan trip atan bendim ya!"


Güldüm. Benden uzak kalamayacağını bile bile havalara girmesi taktire şayandı. Koca öküzüm benim. "Gelme sen yalnız kal."


"Dursana kızım. Şuna bak ceylan gibi sekiyor." Ben hızlanınca o da koşmaya başladı. Korkudan  elimi dudaklarıma bastırdım. "Beklesene Menekşe." Duramam. "Yalnız yakalarsam Menekşe fena olacak ha."


"Ne olurmuş?"


"Nüfusuma alırım."


Ciddiydi bu oğlan. Nefes nefese durdum. Bana yetişince güldü. "Nuh okulun..."


"Menekşe sana hiçbir şey vadedemem. Ama başka türlü olmuyor kızım. Artık olmaz.  Hemen evlenelim."


Yavaşça yutkundum. Yanaklarım al al olmuştu. Çarpıntım yeniden başlamıştı. "Be-ben hazır değilim Nuh."


"Menekşe seni istemediğin hiçbir şeye zorlamam," deyince nefessiz kaldım. "Sen istemediğin sürece..."


"Nuh..." Biraz daha konuşursa bayılmam kaçınılmazdı.


"Ben Eskişehir'e döndüğümde Menekşe'ye talip var mı diye düşünerek yapamam kızım. Acaba biri yaklaşıyor mu sevdiğim kadına diye düşünemem. Geçmez o üç yıl Menekşe. Bitmez..."


"Bana biraz zaman ver olur mu?" Başını usulca salladı. "Eve gidelim mi?"


Önümüzden geçen taksiyi durdurunca arkaya geçtim ve başımı pencereye yasladım. Öne oturdu ve şoföre adresi tarif etti. Kalbim hala söylediklerinin etkisiyle çırpınırken gözlerimi kapadım.


Eve geldiğimde annemin bir saat verdiği nutuktan sonra ders çalışmak için odama kapatmıştım kendimi. Bir saat zorla çalıştıktan sonra masadan kalktım. Uykusuzluktan kafama hiçbir şey girmiyordu. Telefonuma baktım. Nuh'tan sesli bir mesaj vardı.


Canımın içi🌺


Al beni beni al yarim canlansın anılar. Sar beni beni sar yarim kopsun fırtınalar. Gül beni beni gül yarim dinsin gözdeki yaş. A yarim can yarim cananım ol


Yaa Nuh...


Üzerimi değiştirdikten sonra odadan çıktım. Annem evde yoktu. Amcamlara gitmek istiyordum ama heyecanım, Nuh'un bana onların yanında çekinmeden ettiği laflar oraya gitmeme engel oluyordu.


Güç bela kendimi dışarı attım. Nuh bahçede odun kırıyordu. Bir süre sessizce izledim. Heybeti askerlik için biçilmiş bir kaftan gibiydi. Bordo bereli olmak ona çok yakışırdı. Onu öyle hayal edince kocaman gülümsedim. Ama o pilot olmak istiyordu.


Kırdığı odun parçası ayaklarımın dibine düşünce beni gördü. Baltayı yavaşça bıraktı ve yanıma geldi. "Odun bir yerine geldi mi?"


"Hayır. Kış için mi kırıyorsun?"


"Aynen," dedi alnındaki teri silerken. "Gitmeden biraz kırayım dedim. Sen çalışabildin mi?"


"Eh işte." Birlikte eve doğru yürümeye başladık. "Nazlı'dan bir haber var mı Nuh? Isparta'da değil mi hala?"


"Ali'yi aramak zorunda kaldım." Bu onun için çok zor bir şeydi. Kalbim sıcacık olmuştu. "Buradaymış."


"Bana kırgın mısın hala?"


Ayakkabısını çıkartırken bana baktı. "Ne çıkar ki Menekşe'm? Kalp kırılsada sever." Eriyip giderken ayakkabılarımı güçlükle çıkardım. "Biz seninle Ay'la Güneş gibiyiz. Ay güneşe küstü diye gökyüzünden vazgeçer mi?"


Öylece baktım. Lal olmuştu sanki dilim. Öyle güzel konuşuyordu ki ben nefes alamıyordum. Ne söylesem yetmeyecek gibi geliyordu. "Küs, kız, kırıl ama benden gitme."


Dudağı hafifçe kıvrıldı. "Gitmem," dedi. "Gidemem."


Buket öksürünce ona doğru baktık aynı anda. "Yemek yiyoruz çifte kumrular. Hadi sofraya. Yengemde burada. Merak etmeyin babam işte."


Birlikte içeri girerken yanaklarımın al al olmasına engel olamamıştım. Sofraya oturduk. Yemek boyunca herkes sessizdi. Cihat abim sofrada yoktu. Aç aç kendini kapaması çok üzüyordu lakin elimizden de bir şey gelmiyordu.


Sofrayı toplamak bulaşıkları yıkamak epey uzun sürmüştü. Saat 22.00'yi gösterirken koltuğa oturdum. Nuh odasında ders çalışıyordu. Beste kucağıma yatınca saçlarını okşamaya başladım. Uykusu gelmişti.


Buket film ararken zil çalmıştı. İkimiz de bu saatte kim geldi diye birbirimize bakarken yavaşça kalktım. Kapının deliğinden bakınca heyecanla kapıyı açtım. "Nazlı!" Elinde valiz vardı. "Sen..."


"Menekşe ben geldim."


Buket'le birbirimize bakarken arkamızdan Cihat abimin sesini işittik. "Nazlı'm."


"Cihat."


Valiziyle içeri girerken Cihat abim de dahil hepimiz şaşkınlık içinde Nazlı'ya bakıyorduk. Evden mi kaçmıştı?


"Otobüse bindik annemle. Kaçtım. Gidiyordum Cihat ve sen bir şey yapmadın."


"Nazlı ben..."


İkisi birbirine sarılırken bizde Buket'le birbirimize sarıldık. Üçümüz ağlaşırken Nuh odasından çıktı. Nazlı'nın valizini görünce, "Hass..." diyecekken sustu.


"Nuh!"


"Nazlı!"


🌺


Şükür kavuşturana aşaşaşaşaç


Yıldıza basmayanı gıdıklarım🙈


Yeni bölümde görüşmek üzere❤️🫣


Loading...
0%