@aysegulcee1
|
❤️ Sevgiliye verilen en güzel hediye Sadakattir. Hz. Ali 🌺 Kalpler Allah'ın elindeydi şüphesiz. Rabbim nasip etmediğini gönlüne düşürmüyordu işte. Yeter ki edeple, sabırla istemeyi, beklemeyi bilmeli insan. Şüphesiz Nazlı'yı bu yanlışa düşüren sevdasına yenik düşmüş olmasıydı. Ne olursa olsun sevdiği adamdan vazgeçmemişti. Onlar birbirine sevgiyle bakarken dua ettim. Ailesinin gönlünü ederek evden çıkması için içten dua ettim. "Nazlı'm," dedi Cihat abim elindeki valizi alırken. "Hoş geldin gülüm." Gülse mi ağlasa mı bilemiyor gibiydi sevdiği kadına bakarken. Sesi bile titremişti. Kapıda hala şaşkınca birbirimize bakarken amcamın öksürük sesiyle kendimize geldik. Nazlı utanarak kenara çekilirken amcam yavaşça içeri girdi ve Nazlı'nın önünde durdu. "Nazlı?" Yorgun ve şaşkın görünüyordu. "Hayırdır evladım?" Nazlı utanarak sevdiği adama baktı kurtar der gibi. Cihat abim babasının koluna dokundu çekinerek. "Baba Nazlı'yı Isparta'dan göndermişler. O da otobüsten inip gelmiş." "Olmaz öyle şey," dedi amcam. Kaşları çatılmıştı. "Ne olursa olsun ailen onlar senin kızım. Rızaları olmadan yapılan evlilik seni hep buruk bırakacak." Hakkı vardı amcamın. Nazlı hep bir yanını eksik hissedecekti. "Baba." "Tut sen Nazlı'nın elinden. Osman'a gidiyoruz. Bugün bu evliliğe razı gelecek. Hadi gelin benimle." Nazlı ürkek bakarken Cihat abim elini tuttu. "Korkma Nazlı'm. Gelinliğinle çıkaracağım seni o evden." Benim de kalbimde bir umut kırpıntısı oluşmuştu Cihat abimin sözleriyle birlikte. Korkuyordu Nazlı. Nasıl korkmasındı ki? Koluna dokundum yavaşça. "Benim de gelmemi ister misin?" Nazlı cevap veremeden Nuh yükseldi. "Sen hiçbir yere gidemezsin Menekşe'm." Amcam Nuh'a bakıp öksürünce Nuh başını yere eğdi ve dudağını dişledi utançla. Bana döndü sonra Murat amcam. "Kimse gelmiyor. Menekşe sen Süheyla Bacıma haber ver de gelsin bizimle. Dayın geldi az önce. O da gelsin." Mustafa dayım, Süheyla annemin tek kardeşiydi. İyi bir adamdı. Geleceğinden haberim yoktu. Neden gelmişti ki acaba? Başımı sallayıp evden çıkarken Nuh'a baktım gizlice. Başını kaldırıp bana baktı ve güldü. Amcam görmeden evden çıkarken genişçe gülümsedim. Deli oğlan. Bülbül kesilmişti. Nasıl susturacaktım ben bu çocuğu? Evlenerek dedim kendi kendime. Evlilik deyince kalbim kuş gibi cıvıldıyordu. Eve girdiğimde annem Mustafa dayıma çay koyuyordu. Yaşlı olduğu için elini öptüm. Bana baktı şefkatle. "Hoş geldin dayı. Nasılsın?" "Hoş buldum kızım," dedi elime bir miktar para tutuştururken. "Sen nasılsın?" "Elhamdülillah," dedim elimdeki paraya bakarken. "Dayı burada çok para var." "Çok değil," dedi tebessümle. Üzerindeki siyah ceketin yakasını düzeltti. "On beş bin epi topu. Elimde olsaydı da daha çok verseydim kızım. Genç kızsın gülerek harca." Anneme baktım. Başını olumlu anlamda sallayınca dayıma döndüm. "Allah razı olsun dayı. Bereketini görürsün inşallah. Esma'yı da getirseydin keşke." Esma dayımın tek kızıydı ve yaşadığı talihsiz evlilik yüzünden bir bebeğiyle baba evine dönmüştü. "Çocuğu çok huzursuz güzel kızım. Nereye gitse burnundan geliyor. Köye gidersiniz bir ara. O da seni soruyordu." "İnşallah," dedim. "Murat amcam sizi bekliyor. Nazlı bize geldi anne." Annem elini dudaklarına bastırdı. "Eyvahlar olsun." Dayım ayağa kalktı. "Hadi bacım gidelim o zaman. Osman beni sever. Gidip alalım kızı da rızalarınıda." Dayım böyle söyleyince az da olsa yüreğime su serpilmişti. Onlar evden çıkarken peşlerinden kapının önüne çıktım. Amcamlar da kapının önündeydi. Arkalarından bakarken Nuh evin önüne çıktı ve beni gördü. Birkaç saniye uzaktan birbirimize sarılırken bana doğru gelmeye başladı. Ben de ona doğru yürüdüm. Ortada buluşunca ikimiz de aynı anda durduk. "Niye öyle bakıyorsun Nuh?" diye sordum kısık bir sesle. Ellerini cebine yerleştirdi. "Maşallah," dedi gülerek. "Rabbim özene bezene yaratmış hatun." Yanaklarım pembeleşirken bakışlarımı ayaklarıma eğdim. Onca zaman tanırdım onu. En yakın dostum sırdaşımda ama hala çok utanıyordum. Özellikle benimle aynı hisleri taşıdığını öğrendiğimden beri. Aramıza gayriihtiyari mesafe girmişti. Dikkat etmek zorundaydık. Bizi yanlışa götürecek hislerden uzak durmak için birbirimize helal olana kadar dikkat etmek zorundaydık. Nuh'un gözlerine bakınca artık bu sınırları yıkmak istediğini görebiliyordum. Doğruyu söylemek gerekirse onu durdurmak için gücüm yoktu. İçimdeki hasretin dinmesi gerekiyordu artık. "Nuh sen böyle güzel konuşuyorsun ya. Ben pamuk gibi oluyorum." "Abim evlensin de babam kendini toparlar toparlamaz onunla konuşacağım." O konuştukça kalbim güçlü vurmaya devam ediyordu. Kıpkırmızı oluyordum. "Üç yıl bekle derse ne yaparım hiç bilmiyorum göz bebeğim." "Nuh," dedim saçımı kulağımın arkasına sıkıştırırken. "Böyle konuşma." Dilinden dökülenler kalbimi oradan oraya sürüklüyordu. Bülbül gibi şakıyordu beni her gördüğünde. Nuh bıyık altından gülerken ecel terleri dökmeye başlamıştım. "Konuşmazsam seni nasıl kandıracağım güzelim." Güldüm. "Ben sana kanalı çok oldu camımın içi." Söylediklerimi fark edince elimi dudaklarıma bastırdım. "Ağzından bal damlıyor hatun," dedi keyifli bir sesle. "Bu bana altı ay yeter." "Sen git artık," dedim gözlerimi kaçırarak. Deli oğlan kalbime garezi vardı sanki. "Vakit geçiyor." Cumayı kaçırmazdı Nuh. Bu huyunu seviyordum. "Abimlere dua etmeyi unutma." "Unutmam," dedi arkasını dönüp kapıya doğru yürürken. "Menekşe!" Bana seslenince omuzlarımın üzerinden ona baktım. "Efendim canımın içi?" Güldü. "Ulan..." Başını iki yana salladı. "Sevgide ölçüsüz ol göz bebeğim. Sevgide faiz caizdir." Sessizce güldüm. Aklına da geliyordu. Nuh'un sevdası beni her daim güzelliğe itiyordu. Sizi iyiye götüren eli tutun. Sizi yanlışa sürükleyen kalbe tutunmayın. Annemin sıklıkla yaptığı öğütüydü bu. Severken ölçülü olma derdi. İnsan sevdikçe sevildikçe güzelleşir derdi. "Birbirini seven insanların çocukları çok güzel olurmuş Nuh." Dudağımı ısırdım. "Amcamla Çiçek yengem birbirini çok sevmiş besbelli." Gözlerini kıstı. "Bizimkileri düşünemiyorum ben o zaman Menekşe'm." Elimi dudaklarıma bastırdım. "Hiğğğ." Hızla arkamı dönünce güldüğünü işittim. Ah Nuh ah... Çok güzelsin adam çok. Allah'ım şükürler olsun. Güzel bir yuva kurmayı nasip et bize. Eve girecekken vazgeçtim ve Buket'le Beste'nin yanına gitmek için geri döndüm. Aklım Nazlı'dayken evde bekleyemezdim. İçeri girdiğimde Buket evi süpürüyordu. Nuh'un odasına girdim ve yatağı düzeltip yerdeki çoraplarını kirliye attım. Beste beşiğinde uyuyordu. Saçlarını sevdikten sonra mutfağa döndüm. "Sence ne olacak Buket?" Yanıma otururken üzgündü. "Bilmiyorum ki Menekşe'm. Dua ediyorum. Bu mübarek günde haklarında güzel hayırlı bir haber almayı nasip etsin Allah'ım. Babam üst katı yaptırmaya başlamış Menekşe biliyor musun? Dayımlar evlenmesini istiyorlarmış. Bizimle konuştu rızanız var mı diye biz de sen bilirsin dedik ama bu evde annemden başka bir kadını görmeye dayanamam. O da üst katı düzeltiyor kendince. Burası daha güzel. Abimle Nazlı burada oturur." "Hakkında hayırlısı neyse o olsun Buket. Zor ama siz gidince amcamda bakımsız kalıyor. Ben elimden geldiğince yemek getiriyorum ama bir insanın eşinin olması başka bir şey. Umarım iyi birini bulmuşlardır." "Siz ne olacaksınız Menekşe? Abim üç yıl beklemeyecek gibi. Beklemesinde çünkü doğru olan evlenmeniz. Evlenince Eskişehir'e mi gidersin?" "Gitsem nasıl geçineceğiz Buket? Atanana kadar mecbur burada bekleyeceğim onu. Evli ya da bekar." "Allah'ım çok şükür." Boynuma sarılınca nefessiz kaldım. "Menekşe dualarım kabul oldu." Kahkaha attım. "Ne diye dua ettin?" "Abimle evlenin diye şaşkın ne için olacak?" Öz kardeşim olsaydı ancak bu kadar içim ısınırdı bu kıza. Canımdan candı. "Buket ben çok mutluyum. Hem mutlu hem heyecanlı. Karma karışığım anlayacağın." Ayağa kalktı ve çayın altını açtı. "Eee normaldir. Dile kolay altı yıl beklediğin adamla kavuşacaksın." Kendi kendine kıkırdadı. "Evlendiğiniz gün evi terk etmek lazım. Sarsıntıdan bütün sokak etkilenecektir." Ayağımdaki terliği kafasına fırlattım. "Böyle edepsiz edepsiz konuşuyorsun sonra benimle bir şey paylaşmıyorsun diye sitem ediyorsun." Ellerimi yanaklarıma bastırdım. Deli kız domates gibi kızartmıştı beni. "Gözümün önüne gelen şeyler senin boynuna Buket." La havle... "Adettendir gülüm. Evlenecek kızla bu muhabbet yapılmazsa olmaz." Uyuz nasıl da eğleniyordu. "Evlenince kardeş kardeş uyuyacağınızı düşünmüyorsun herhalde?" Kalbim delirmiş gibi çarparken elimi dudaklarıma bastırdım. Düşünmeyeye çalışıyordum. Bu kız kalbime indirecekti. "Buket sus lütfen. Aklım fikrim şeyde değil herhalde! Zaten gerginim. Niye hatırlatıp duruyorsun." Terleyince ayağa kalkıp balkona çıktım. Hafif bir esinti vardı. Elinde çekirdekle yanıma gelince birbirimize bakıp gülüştük. "Evlensinler evlensinler," dedi gülerek. "Sıra bana gelsin." Gören de evde kalmış zannederdi. "Buket bazen ağzına bir tane vurasım gelmiyor değil tabii. Sonra görümcem olacağını hatırlıyorum ve bu isteğim daha da artıyor." Şaşkınlıkla bakarken başını iki yana salladı. "Vay be! Yenge dedik bağrımıza bastık. Daha görümce olmadan kara listeye girmişim." Başımı omzuna yasladım. Deli kız. Çok seviyordum çok... "Buket ben çok aşığım abine." "O da sana," dedi elindeki çekirdeği çitlerken. "Rabbim kem gözlerden korusun." "Amin," dedim. "Çok amin." "Lan!" Elindeki çekirdeği kenara bıraktı. "Menekşe maşallah dediğin iki gün yaşamıyor çiçeğim." Başımı hızlıca kaldırdım. "Ne oldu?" Yüreğime indirecekti bu çakma Nuh benim bir gün. "Şu abimin yanındaki Özlem değil mi?" Özlem adını duyunca kaşlarım çatıldı ve yüzüme bir ateş yayıldı. Özlem lise sondan beri Nuh'a aşıktı. "Bak bak hareketlere bak." Nuh, başı önünde eve doğru yürüyordu. Özlem gülerek bir şeyler anlatıyordu. "Buket beni tutma!" "Tutmuyorum gülüm." Güldü. "Yürü koçum kim tutar seni!" "Ya Buket Nuh'uma gülüyor. Benim Nuh'uma. Benim canımın içine." "Abim de ona gülüyor Menekşe!" Gerçekten gülüyordu ağzını burnunu kırdığımın evladı. Başı önüne eğikti ama gülümsüyordu. "Nuh!" Sesimi iki sokak ötedekiler bile duymuş olabilirdi. Nuh sesimi duyunca çarpılmış gibi bana döndü. Balkondan atladığımı ellerini havaya kaldırdı. "Kızım ne yapıyorsun ya? Çekirge gibi ne zıplıyorsun?" Elimi belime yerleştirip bahçeden çıktım. Kim çekirge gibi sekecekti göreceğiz. Mahalle kavgasına hazırlanır gibi ona yaklaştığımı görünce kahkaha attı. "Menekşe," dedi gülerek. Özlem arkasına baka baka uzaklaşırken Nuh'un önünde durdum. Burnunu kırıştırdı. "Şirinem." "Yemezler." Gözlerimi kıstım. Kıskançlık tüm kötülüklerin anası! Engelleyemiyordum. "Ne anlatıyordu da ağzın kulaklarına değiyordu Nuh?" "Canımın içine ne oldu?" "Öldü. Birazdan gömeceğim." "Uuuu," dedi dudaklarını uzata uzata. "Heyt be kimin hatunu?" Hala benimle dalga geçiyordu. Ayağımdaki terliği çıkarıp kafasına attım. Gözleri hayranlıkla bakarken, "Menekşe," diye mırıldandı. "Hı," dedim sinirli sinirli. "Evlensene benimle?" Başımı iki yana sallarken sinir bozukluğu ile güldüm. Nuh uslanmaz bir afacandı. Terliğimi giydim ve arkamı dönüp eve doğru yürüdüm. "Taze bitti," dedim sinirle. "Elimizdeki Menekşe'ler tükendi." "Bana seni gerek seni," derken gözlerimi devirdim. "Menekşe'm yapma ya! Vallahi bakmadım bile yüzüne bir kez olsun." Omuzlarımı kaldırdım. "Banane! Ne demeye yanında yürüyordu?" "Yahu ne bileyim kızım? Sokağın başında karşılaştık. Öyle geldi bir şeyler anlatıp durdu dinlemedim bile." Bana yetişince yüzümü ona doğru döndürdüm. "Kıskanmana öldüm bittim göz bebeğim. Hep böyle ol! Sahip çık kızım erine. Ortalık kötü vallahi." Yüzümü havaya kaldırıp sesli bir nefes bıraktım. Diyecek bir şey bulamıyordum. "Nuh!" "Söyle Lübbetülaynım." "Gülme bir daha kimseye." "Gülmem," dedi. "Her zerremin seninle dolu olduğunu bil. Başka bir kadını görmesi mümkün değil Menekşe'm." Sözleriyle bütün öfkemi kıskançlığımı götürürken pamuk gibi olmuştum. Bir de göz bebeğim demiyor muydu orada bütün yelkenlerim suya iniyordu. "Barıştık mı?" Kaşlarını kaldırıp genişçe güldü. İçimden biraz naz yapmak geçsede ona kıyamadım. Nuh benim hassasiyetimdi. Kırılma noktamdı. Nuh benim her secdede mevlamdan istediğim ilk ve tek adamdı. Şimdi ise son olması için dua ediyordum. "Küsmedim ki maymunum," dedim. "Küsersem şimdi şekilden şekile girip türlü maymunluklarla aklımı çelersin." Buket bizi keyifle balkondan izlerken yanaklarım pembeleşmişti yine. "Maşallah," dedi kollarını kenarlarına yaslarken. "Abi çok güzelsiniz." Kardeşine tebessüm edip bana baktı. "Güzel olan Menekşe'm," dedi. Başımı sağ omzuma yatırdım. Işıl ışıldı gözlerime bakan gözleri. "Ama sadece yüzü güzel değil Buket." Buket'le konuşuyordu ama gözleri bana kilitlenmişti. Sanki ben onları duymuyormuşum gibi dalmıştı. "Güzel olan kalbimdeki varlığı." Gözlerim dolarken Buket'e baktım. "Menekşe abime ne yaptın?" Utanarak Nuh'a döndüğümde hala tebessümle bana baktığını görünce kalbimdeki kelebekler yeniden ortaya çıkmıştı. Elimi yüzüne doğru salladım. Gözlerini kırparken şaşkınlıkla kardeşine baktı. "Nuh Nazlı'lara gidip bakalım mı? Çok merak ediyorum." "Olur gidelim Menekşe'm." Kapının önünde ayakkabılarımı giyerken bahçe kapısından annemlerin girdiğini gördüm. En arkada Cihat abim vardı ama yanlarında Nazlı yoktu. "Nuh!" Nuh'la üzülerek birbirimize bakarken Buket'in sesini işittim. "Abi Nazlı?" "Müjdemizi isteriz," dedi Mustafa dayım gülerek. Cihat abimin başı yerdeydi ama dudakları usulca kıvrılınca omuzlarım gevşedi. Şükürler olsun... "Hazırlık yapın," dedi annem eve doğru yürürken. Omuzlarının üzerinden bana baktı. "Düğünümüz var." Buket'le mutluluktan birbirimize sarılırken Nuh Cihat abime sarıldı. "Nasıl oldu abi? Nasıl verdiler Nazlı'yı?" "Osman amca Menekşe'nin dayısını görünce zaten yumuşadı. Birbirimizi gerçekten istediğimizi anlayınca kabul etti işte. Ben de şaşkınım ne yapacağız şimdi? Yarın nikah için gün alacağım." Nuh bana imayla bakınca başımı yere eğdim. "Gözün aydın abi. Allah hayırlı uğurlu etsin. Darısı Menekşe'mle bana." Buket ve Cihat abim gülerken kıpkırmızı olmuştum. "Ben eve gideyim. Buket yarın iki evi de temizleriz. Erken yatalım." Yanlarından koşarak kaçarken ellerimi yanaklarıma bastırdım. Ah Nuh ah. Vallahi uslanmayacak bu oğlan. Ya pat diye beni istemeye gelirse? Bu düşünceyle kalbim teklerken kocaman gülümsedim. Ben her zerremle onunla evlenmeye hazırdım. Beklemenin manası yoktu. Ya erken derlerse? Eve girer girmez annem kolumdan yakaladı. Yüzünde keyifli bir ifade vardı. "Menekşe biraz konuşalım mı annem?" Başımı olumlu anlamda sallayınca elindeki seccadeyi katladı ve başını açtı. "Ne konuşacağız annem?" Koltuğa oturdu ve elimden tutup beni de yanına oturttu. "Nuh az önce ne söyledi öyle yavrum?" Yanaklarım kızarırken kalbim titremeye başlamıştı. Annem Nuh'un söylediklerini duymuş muydu? Ah Nuh! Çok utanıyordum. "Sevdalandınız mı annem siz birbirinize?" Bunu sorarken yüzünde çok hoş bir ifade belirdi. Bu az da olsa sakinleşmeme yetmişti. Derin bir nefes aldım. Ellerim terliyordu. "Annem." Elini elime alıp öptüm ve alnıma koydum. "Ben Nuh'u on yedi yaşımdan beri yüreğimde taşıyorum gizlice. Meğer o da beni on yedi yaşından beri yüreğinde taşıyormuş." Yüzüm alev alev yanarken başımı ellerime eğdim. Sımsıkı sarıldı. "Kurban olurum annem sizi verene. Ne büyüksün mevlam. Ne güzel bir kader anneciğim bu böyle?" İkimiz de ağlaşırken annemin en çok Mehmetçiğine ağladığını biliyordum. Özlem. Özlem ne büyük yüktü insana. "Menekşe," dedi saçımı okşarken. "Mehmet'im göreve gitmeden önce bana gördüğü bir rüyasını anlatmıştı. Karabağ'a gitmeden hemen önceydi. Sen yoktun o zaman hayatımızda. Hatırladıkça hala tüylerim ürperir." Gözleri dolunca başımı omzuma yasladım. "Bana bir gün şehit olacağını gördüğünü söylemişti. Kahroldum. Dua ettim. Yalnızca gördüğü bir rüya ile bir insan öleceğini düşünmemeliydi. Anlatamadım ona. Bana altın sarısı bir tahtta oturduğunu söyledi. Hemen önümde iki kişi vardı biri kız diğeri erkek. Yeğenimi gördüm Süheyla'm dedi. Yanında sarı saçlı ve mavi gözlü bir kız vardı. Oğlanın nikah şahidiydim ve bir tahtın üzerinde oturuyordum..." Annem sözlerini tamamlayamadan kalınca boynuna sarıldım. Kalbim öyle atıyordu ki duracağını zannetmiştim. Bu ne güzel bir yazgıydı böyle? Ne büyüksün Allah'ım! Artık daha çok inanıyordum. Nuh'la aramızda görünmez bir bağ vardı. Mütemmim cüz. Nuh benim mütemmim cüzümdü. Kördüğümümdü... "Menekşe," dedi annem elini kalbinin üzerine koyarken. "Mütemmim cüz. Kuran-ı Kerim'in son cüzüdür. Tamamlayıcı ve eksiksiz demek. Sen Nuh'un Mütemmim cüzüsün Menekşe'm." Alnımdan öptü. "Bir ömür birbirinizi tamamlayın. Eksiklerinizi görmezden gelip birbirinize tutunun. Benim sana öğrettiğim gibi inançlarımıza yaraşır bir yuva olun birbirinize yavrum." Annem çoktan bizim yuvamızı kurmuştu kalbinde. Olur muydu? Nuh'la bir aile olur muyduk? Gerçekten kaderimdeki kişi o muydu? Allah'ım sen kalbimdekini hakkımda hayırlı eyle. "Çok sevindim yavrum. Öyle çok sevindim ki. Nuh elime doğdu elimde büyüdü. Delidir doludur ama sana ondan başkasını layık göremem anneciğim. Rabbim gönlüme göre verdi Elhamdülillah." Annem böyle konuştukça al al moru mor olmaya devam ediyordum. "Annem..." "Madem sevdiniz birbirinizi beklemeye lüzum yok. Amcan ne der bilmiyorum netice itibariyle Nuh'un üç yılı var. Gel gör ki gönülleriniz düşmüşken bunu uzatmanın inançlarımızda yeri yok. Nuh sana evlilikle ilgili bir imada bulundu mu anneciğim?" Güldü. "Gelin kızımı isteyin diyemem canım o kadar da değil." İkimiz de gülüştük sessizce. "Ona kalsa hemen yarın evlenmek istiyor anne." Annemin imalı bakışlarıyla terliyordum buram buram. "Anne bakma şöyle çok utanıyorum." "Gençsiniz. Kanınız deli akıyor şimdi. Bir an önce yuvanızı kuralım da aşıklar kavuşsun," deyince bayılacak gibi olmuştum. Annemle ilk kez böyle bir konuşma yapıyordum ve gerçekten çok zordu. "Söz keseriz sonra nikahınızı kıyarız anneciğim. Hele bir Cihat'ı baş göz edelimde." Annemin söylediklerini deli oğlana söylersem asla rahat durmazdı. Ne yapar ne eder beni utançtan öldürürdü. Gelin görün ki kalbimi dört nala koşturan bu hisleri onunla da paylaşmak istiyordum. Annem içime su serpmişti. Açıkçası ben Nuh'un okulunun bitmemiş olmasını sorun edeceklerini düşünüyordum. Annemle yatsı namazına kadar konuşmuştuk. Saatin ne zaman geçtiğini bile anlamamıştım. Öyle güzel öyle huzur dolmuştum ki. Aklıma telefonumu odada bıraktığım düşünce ayağa kalktım. Nuh bana ulaşamayınca ortalığı ayağa kaldırmış olabilirdi. "Annem ben yatayım artık." "Tamam annem. Epey yorulacağız. Dayın bahçede sade bir tören yapalım diyor. Cihat'a kalsa yalnızca nikah diyorda bilmiyorum. Bakalım sabah netleşir." "Allah rahatlık versin anne." Odaya geçtiğimde hemen telefonumu açtım. Açar açmaz bir sürü mesaj ve arama düşmüştü ekranıma. Çoğu canımın içindendi. Bir kısmı da Nazlı'dan. Kim bilir nasıl mutlu ve heyecanlıydı? Canımın içi🌺 Güldüm. Deli oğlan. Canımın içi🌺 Canımın içi🌺 Canımın içi🌺 Canımın içi🌺 Canımın içi🌺 Bir saat önce atmıştı mesajı. Hala orada olmadığını biliyordum lakin gayriihtiyari gitmişti elim perdeye. Gördüğüm manzarayla göz bebeklerim büyürken sesli bir kahkaha attım. Bu oğlan gerçekten normal değil. "Kıyamam ki ben sana canımın içi. Kurban olurum seni verene." Bahçedeki kilimin üzerinde uyuyakalmıştı. Bunca zaman orada beni mi beklemişti? Niye zile basmadın ki sanki güzel gözlüm. Balkona çıktım ve bahçeye atladım. Ben atlayınca sıçramıştı. "Menekşe!" Gözleri beni yerde görünce büyüdü. "Aklımı aldın kızım başımdan. Düştün sandım." Ayağa kalktım ve önünde durdum. "Kim kimin aklını aldı acaba? Burada uyumak ne demek? Ağrımadı mı her yerin?" "Ağrımadı," dedi içli içli. "Seni beklemek çok güzel be kızım. Öyle ki huzurdan içim geçmiş." Benimde içim gitti onu ne yapacağız koca oğlan? "Nuh," dedim dudağımı ısırırken. Kalbim sesli sesli atıyordu. Bana böyle beklentiyle bakarken bunu söylemek hiçte kolay değildi. "Söyle göz bebeğim." "Evet," dedim ve ardından ellerimi yüzüme kapadım. Çok utanıyordum. Bir süre sessizce bekledi. Muhtemelen ne için evet dediğimi çözmeye çalışıyordu. "Menekşe..." Sesi eriyip gidince anladığını anladım. "Ne için evet hatun?" Ellerimi yüzümden çekince gözlerinin irileştiğini gördüm. Nuh'da şebeke biraz yavaştı. Söylediğim frekansına yenine düşüyordu sanırım. "Bir dakika evet dedin." "Hı hım." Dudaklarımı birbirine bastırdım. "Evet dedim deli oğlan." "Evet diyorsun." Plak başa sarıyordu imdat. "Evet!" "Nuh! Evet diyorum evlenelim." Birkaç saniye yüzüme manasız manasız baktıktan sonra, "Allah be!" diye bağırmaya başladı. Parmak uçlarımda yükselip elimi ağzına bastırmaya çalıştım ama o fır döndüğü için başaramıyordum. Bütün sokağı kapıya dökecekti deli. "İşte bu be!" "Nuh sus yalvarırım amcam duyacak." Nefes nefese yüzüme bakınca, "Menekşe içeri gir güzelim!" dedi. İlk önce anlamadım. "Ne?" "İçeri gir hadi!" "Bağırma bak tamam mı? Git uslu uslu uyu." Başını gülerek iki yana salladı. "Uyu diyorsun sanki uyumak kolay şimdi." "Nuh bir şey daha var," dedim arkamı dönmeden hemen önce. "Dur be kızım," dedi içli içli. "Sırayla gel kalbim kaldırmaz." "Annem Cihat abimlerin telaşı bitince seni istemeye gelsinler beklemeye gerek yok dedi. Amcamla konuşmalısın." Gözleri titrerken olduğu yerde kıpırtısızca bakmaya devam etti. Güldüm ve onu orada bırakıp hiç istemesemde içeri girdim. Odama girer girmez telefonumu elime aldım ve bir mesaj yazdım. İyi geceler ilk kalp ağrım. Seni çok seviyorum❤️🌹 Canımın içi🌺 *** Nuh çok aşk annecim🤭🥹🌺❤️😍 Yıldıza basmayı unutmayın❤️🙈 |
0% |