@aysema24
|
Yağmurun altında hızlı hızlı yürüyordum. Aslında yağmuru severim ama altında ıslanacak kadar cesaretli değilim, şu an hastalanamam. Tabii havanın kararıyor olması acabası gökyüzündeki bulutlar da karanlığın tarafındalar. Evimin olduğu caddeye girdiğinde adımlarımı daha da hızlandırdım. Sonbaharın sonlarındayız ve yağmurlar şiddetini iyice arttırmış.
Apartmana girip daha yemin olduğu kata çıktım. Kaç yıllık olduğunu bilmediğim 5 katlı bir apartmanın 3 katında Amerikan mutfaklı 1+1'lik bir dairede kalıyordum. Yani ev olabildiğince küçüktü koş bana da yetiyordu zaten. Hızla kapıyı açıp içeri girdim. Sırılsıklam olmuş ayakkabılarımı çıkardım kaloriferin peçenin üzerine koydum ayakkabılarıma nazaran şemsiye sayesinde ıslanmamış olan kabını da kapının yanındaki askıya astım.
Uzun süredir taşındığın için bir süre sonra vardığında unuttuğum paketleri ve sırt çantamı alıp mutfaklan salonu ayıran birik adaya ilerledim. Evim eskiydi kirası da düşüktü ama evi tasarlayan mimar her şeye rağmen yenilikçi davranmış olmalı. Evimde sevdiğim şeyler arasındaydı minik ada tezgahım. Aldıklarımı dolaba yerleştirip çantamı da alıp yatak odama gittim.
Çantama moduna zar zor sığdırdın çalışma masasının üzerine bıraktım ve kıyafetlerimi çıkarttım. Bugün banyo günüydü. Su faturam fazla kabarık gelmesin diye kendime banyo günleri belirlemiştim. Haftada 3 kere -Pazar,çarşamba ve cuma günü- bugün de haftanın en yorucu ama en Ümit verici günüydü, cuma, bütün haftanın yorgunluğunu çekiyordum. Öte yandan yarın hafta sonu bu bile bugün mutlu olabilmem için bir sebep.
Kırmızı ekoseli pijama takımı ve iç çamaşırlarını alıp banyoya girdim. Olabildiğince kısa bir banyo yapıp giyindim. Öğlen yemeğimi yememiştim. Karnım gurulduyordu, saçımdan açtığım ıslak havluyu ve bornozu havlupan'a astım kuru bir havluya tekrar saçlarımı sarıp mutfağı ilerledim.
Bütün öğrencilerin dostu olan makarnayı haşlamak için ketıla su koydum. Elimden geldiğince sağlıklı beslenmeye çalışıyorum ama fakir olunca sağlıklı da olamıyorsunuz. Su kaynayınca makarnayı haşlamaya başladım üzeri için de oluşuyor. -domates ve biber biberden oluşuyor- bir sos hazırladım. Makarna hazır olunca tabağıma elimden geldiğince güzel bir sunumla atasözügahına koydum yanında da bir kase yoğurt alıp yemeye başladım.
Bulaşıkları yıkayıp evi toparladım ve masa başında oturdum tıp okumak zor diyorlardı ama insan düzenli çalışınca bir istekli olunca hiçbir şey zor değildir bence üniversite hayatımın son yıllındayım. Asla ders konusunda zor bir üniversite hayata geçirmedim bana sen yapamazsın, okuması kazanmasından zor, ömrüm biter çökersin saçların dökülür gibi söyleyenleri de dinlemedim. Her şeye rağmen o cehennemden çıkıp bu reddeye kadar geldiğim için çok mutluyum.
Saat 10 gibi ders çalışmaya bırakıp bir film açtım ve izlemeye başladım film bitince yatmadan önceki rutin işlerimi halledip yatağa girdim. Bugünü de kimse tarafından aranıp sorulmadan yalnız bir şekilde bitirdim.
Yahu ben alarm kuramadım ki başkasının alarmıdır o. Ya hayır benim değil ama ne kadar da güzel bir melodi imiş. Alarmın sahibi çok zevkli biri olmalı. Yaa kapatın artık şunu.
Uykundan sıçrayarak uyanmamla etrafıma far görmüş tavşan gibi misali bakılmaya başladım. Kominin üzerine çalan telefonumu görmemi bile az önce yaşadıklarımın rüya olduğunu ve çalının alem diye telefonum olduğunu idrak etmek bir dakikamı falan aldı 3 kere çalan telefona uzanıp arayanın kim olduğuna baktım.
Hayret değilsin de telefona baktım ve tam kapanacakken açtım. -efendim anne... -kız bu telefon neden açılmıyor kaçıncı arayışım ya sen beni delirtecek misin Allah'ın cezası. -anne neden aradın beni sabahın köründe? -Bir de sesini yükseltiyor patron derhal buraya geliyorsun biletini aldık saat 12'de otobüsün kalkacak. Ne saçmalıyordu bu kadın onlardan zar zor kurtulmuşken bir de oraya mı çağırıyorlardı ne hakla! -pardon benim bundan haberim var mı ki geleceğimi nereden çıkardınız da o değerli paranızı harcadınız hiçbir yere gelmiyorum ben. -ha sen dedin gelmiyorum biz de dedik tamam gelmiyorsun sana geleceksin diyorsam geleceksin... Annem daha cümlesini bitirmeden arkadan "ver şu telefonu bana" diye bir bağırma duydun maalesef ki sesini sahibi bir babamdı -ya buraya gelirsin ya da seni öldürürüm duydun mu beni o***pu. Küfürünü edip telefonu yüzüme kapattı. Acı olan eğer oraya gitmezsem gerçekten de gelip beni öldürebileceği gerçeğiydi.
Gözümden her ne kadar istemesem de yine ayrım yüzünden yaşlar akmaya başladı. Dolabımdan bir çanta çıkartıp içine kıyafet koymaya başladım. Gitmek zorundaydım hem en fazla ne olabilirdi ki.
Hazırlanıp evden çıktım evdeki tüm paramı yanıma aldığım için önce bir ATM'ye gidip beni idare edecek kadar nakit bırakıp gerisini kartıma yükledim.
Uzun bir aracı geçen bir otobüs yolculuğunun ardından İzmir'e geri dönmek için saniye sayacağım Urfa'ya ayak bastım.
Çok geçmeden de babamı gördüm ayaklarım geri gitmek istese de onun yanına ilerledim. "çabuk gel iki saattir seni bekliyorum zaten. Araba şurada geç çabuk arabaya hızlı yürü hızlı. "
Onun sesini daha fazla duymamak için adımlarımı hızlandırdım ve arabanın arka koltuğunun kapısını açıp bindim. Ne olur ne olmaz diye KADES uygulamasını açıp hazırda bulundurdum. Bunların bana ne yapacakları belli olmazdı.
Çantamın kenarındaki savunma anahtarlığımı da kolayca kullanabileceğim bir vaziyete getirdim bunları yaparken de içim bin kere parçalandı. Babam arabaya binince kabuslarıma giren o yeri herkesin evin benim cehennemim dediğim yere gitmek üzere -beni oraya götürüp götürmeyeceğinden bile tam emin değilim- yola koyulduk.
∞BÖLÜM SONU∞ |
0% |