@aysemsiw
|
Günahkar bir geceden kalan minik bir bebek vardı ortada, benim bebeğim. tüm masumluğuyla kucağımda uyukluyordu. Henüz 1 aylıktı. onu minik beşiğine bıraktım ve mis gibi kokusunu içime çekip yanağından öptüm. bebekler dünyadaki en masum varlıklardı.Hele birde insanın kendi çocuğu olunca ayrı bir seviyordu. Sevmeye kıyamıyordu insan. Bebeğimi uyuttuktan sonra benim için oldukça makul ama bir başkası için oldukça küçük evimi güzelce düzenlemeye koyuldum. Salondaki dağınıklıkları hızlıca toparlayıp yatak odasındaki kıyafetleri makineye attım.Mutfaktaki bulaşıkları hızlıca toparladım ve sonunda oturmaya vakit bulabildim. Telefonumun çalmasıyla kıpırdandım. Başkomiser Ferit Kaya arıyordu.Telefonu açtığımda sesi duyuldu. "Sayın savcım, biliyorsunuz ki siz izine ayrılmadan önce uyuşturucu baronunun baş lideri Uygar Doğanayı köşeye sıkıştırmıştık, çok az kalmıştı sizden sonra Yiğit Savcı görevlendirildi ve bir anda ulaştığımız tüm bilgiler uçtu gitti.Savcım biliyorumbebeğinizle ilgileniyorsunuz fakat size ihtiyacımız var." dediğinde Uygar Doğanay dosyasını kapatmadan doğum iznine ayrılmak benim için çok büyük biy ukteydi. Feritin anlattıkların göre ise uzaktanda olsa işi takip etmem gerekiyordu. "Bana dosyayla ilgili her ayrıntıyı gönderin komiserim uzaktanda olsa ilgileneceğim.İyi günler." "Saolun savcım iyi günler." Ben Vera Doğan. Hayatını mesleğine adamış bir savcıydım, 27 yaşındayım ve evet minik ir bebeğim var ve evli değilim. Bebeğimin babasını mı merak ediyorsunuz? Kıbrıs tatilinde şans eseri bir mekanda denk gelmiştik ve saatlerce sohbet etmiştik. Onu ilk gördüğümde allak bullak olmuştum. Tarif edemediğim bir his doldurmuştu kalbimi ve çekime kapılmıştım. Birkaç ay sonra hamile olduğumu öğrendiğimde onu araştırmıştım. ÇAĞAN ALP SAYGINER Uyagar Doğanayla çözemediğim bir bağlantısı olduğunu düşünüyordum. Tekinsiz güvenilmez biri olduğuna emindim fakat hukuken tek bir prüzü yoktu. Fakat mesleğime geri döndüğümde üzerine en çok uğraşıp içeri attıracağım kişiydi ve adam nişanlıydı. Nişanlısını benimle aldatmıştı.Ona maddi olarak ihtiyacım yoktu manevi boyut tabili fazlasıyla farklıydı ama annesi olarak elimden geleni yapacaktım. O gece bir hataydı evet ama bu bebek benim için en güzel hediyeydi. O kadar mutlu ve huzurluydum ki. Telefonda gezinirken Peri arıyor... yazısını görünce telefonu açtım. "Napıyorsun minik karan napıyor?"diye sordu. Peri benim en yakın arkadaşımdı hatta kardeşimdi. Bebeğiminde teyzesiydi. "Uyudu şimdi bende dinleniyordum aşırı yoruldum bugün ya." diye ofladım. "Yarın alışverişe çıkalım mı? Hem bebişe yeni kıyafetler alırız hemde kendimize bişeyler bakarız çok güzel olur." diye öneri sundu. Fakat bebekle dışarı çıkmak hele bu kadar küçükken çok zordu. "Alışverişe çıkmam gerekiyor ama henüz çok küçük dışarıda çıkaramam öyle, minicik şuan bir yeri incinir bişey olur havalarda sıcak zaten." dedim. Aşırı korkuyordum bebeğime birşey olmasından. "O zaman şöyle yapalım güzelim. Sen sabah sütünü falan ayarla yarın ben gelip bakayım bebişe. Sende git çık biraz kendini eve kapattın aylardır bir çık hava al alışveriş yap olmaz mı?" dediğinde gülümsedim. Bu yüzden en yakın arkadaşımdı. "Bakabilirsin demi Peri eminsin?" "Aşk olsun güzelim ya bana güvenmiyor musun?" "Tamam tamam anlaştık o zaman." dedim Periye kendimden daha çok güveniyordum. "Çikolata aldım kahveleri hazırla sana geliyorum." Dedi Peri her gün bendeydi zaten, dairelerimiz karşı karşıyaydı. "Tamam öptüm görüşürüz." dedim o da "Görüşürüz canım." dedi ve telefonu kapattık. Kahveleri hızlıca yaptım. Telefonum çalınca hızla kapıyı açtım. Kapıyı çalmak yerine beni arıyordu bu kadarda ince düşünceli bir insandı. Kapıyı açtığımda "Hoşgeldin" dedim ve kısaca sarıldık. İçeri geçti çikolatayı masaya koyduğunda kahveleri masaya getirdim. Sandalyelere oturduğumuzda çikolatanın birini alıp bir ısırık aldım. Bayılırdım çikolataya. "Uyuyo mu benim yakışıklı prensim? " diye sordu? Kafamı evet anlamında salladım. "Vera bişey sorucam bu çocuk babasını merak ettiğinde tam olarak ne diyeceksin? " dediğinde benimde kafamı kurcalayan soru karşısında düşündüm. "Öldü derim, uzakta derim,bişey derim." diye konuştum. "Bence bebeğinede babasınada haksızlık ediyorsun. Her çocuk babası tarafından sevilmek ister ama Karan Ege'yi bundan mahrum bırakacaksın ve bile isteye yapacaksın bunu biliyorum zor ama babasına söylemelisin bu gerçeği ikiniz içinde en doğrusu bu balım." diye konuştu. Haklı olduğu yerler vardı tabiki ama benimde düşündüğüm tarttığım konularda önemliydi. "Babasının kim olduğunu biliyorsun adamın Uygar Doğanayla bağlantısı var. Tamam hukuken bir pürüzü yok ama adamın mafya olduğundan şüphe ediyoruz hatta eminiz. Şirketlerinin önünde binlerce koruma var. Hatta Uygar Doğanayın bile önünde diz çöktüğü bir adam var Gölge. Gölgenin sadece lakabını duyduk ismini bilmiyoruz bile çok gizli biri ve Uygar Doğanayın çevresindeki herkes olabilir. Hadi bunları geçtim ve adamın nişanlısı var Peri. Bugün nişanlısını aldatan yarın benide aldatır. Herşeyi geçtim ben devletin savcısıyım o ise illegal işler yaptığından neredeyse emin olduğumuz bir adam. Sence onunla arkadaş bile olabilmemiz mümkün mü? Belki bir kaç ay sonra içeri tıktıracağım adamı." Dünya üzerinde imkansız neyse biz oyduk. "Tamam haklısın ama çok yargısız infaz yapıyorsun. Uygar Doğanayla düşman olabilirler bizim bilmediğimiz sebeplerden ötürür. Hukuken adamın böyle işlere bulaştığına dair tek bir kanıtım yok ki öyle bir durum olsa seni tanıyorum ne yapar eder bulurdun. Korumaları olmasınıda şu şekilde düşünüyorum, adam ülkenin en zengin iş adamı. Tabiki düşmanları olacak. Nişanlısı olayına gelecek olursak ben size evlenin demiyorum fakat kadının azıcık kadınlık gururu varsa bebeği öğrendiği an siktir olur gider zaten. Sadece diyorum ki onun bir baba olarak bu bebeği öğrenmeye hakkı var." "İyice düşün Vera bu önemli bir konu." diye söylediğinde ikimizde sessiz kaldık. Bildiğim tek şey ölecek olsam bile o adama gitmeyecektim. Peri kendi evine geçince mutfağı toplayıp odama geçtim ve kendimi yatağa attığım gibi uykuya daldım. Sabah olduğunda uyanıp bebeğimi kontrol ettim. Uyanmıştı ama ağlamamıştı böylede uslu sakin bir bebeğim vardı onu kucağıma alıp öptüm ve kokuyu duymamla güldüm. "Kokutmuşuz, şen kaka mı yaptın benim güzel oğlum." diyip yanağından yine öptüm. Anne olmak sevgiden çıldırmak demekti. Bebek görünce normaldede ruh halim değişiyordu ama şuan bambaşka bir sevgi bombardımanı yaşıyordum. Eve gelince bebeğimi emzirdim ve hızlıca emzirdikten sonra hemen uyudu çok uykucuydu bu. Uyuduktan sonra yavaşça beşiğine yatırdım ve hızlıca mutfağa ilerledim. Çok acıkmıştım. Kendime omlet ve meyve suyu sıktım. Ekmek alsam aşırı iyi olurdu fakat bebek evdeyken çıkmak aşırı zordu. Kapı çaldığında üstümü düzelttim ve karşımda Ateşi gördüm. Elindeki poşetleri kaldırıp "Bir kahvaltı yaparız artık." dedi. Ateş benim savcı arkadaşımdı. Aşırı yakındık yediğimiz içtiğimiz ayrı gitmiyordu ve Karan Ege konusunda aşırı yardımcı oluyordu bana. "Tam vaktinde geldiniz savcı bey." diyip içeri davet ettim. İçeri rahat rahat yürüyüp mutfağa girdi. Poşette getirdiği patateslileri soydu ve tek tek doğradı bende ona yardım amaçlı yağı ısıttım. Sonra yorulup sandalyeye oturdum. Patatesleri tuzlayıp kızgın yağa bırakırken onu izledim. Kumral saçları ela gözleri hafif sakalları vardı. Neredeyse iki metre boyu vardı. Spor yapmasından mütevellit kasları gözle görülmeyecek gibi değildi. " Ne oturuyorsun kalk yardım et utanmasan beni hizmetli alacaksın eve?" diyip güldü. "Biraz pahalıya patlarım,hem yakışıklıyım hem becerikliyim hem çok iyi bir savcıyım falan filan" diyip egolu şekilde güldü. " Bu arada mayonez bitmiş, ketçap azalmış. Ve bence bebeğe süt olması açısından protein odaklı beslensen şöyle bir mangala gidelim hep beraber piknik yapalım aşırı iyi fikir. Yeşil elmada alayım sana ekşi ekşi yersin." dediğinde yok der gibi kafamı salladım. " Ben alırım Ateş. Sen kendi evine al bu malzemeleri aaaaaa! Sürekli bir iyilik yapıp beni mahcup ediyorsun." dedim. Ne kadar yakın arkadaşımda olsa bir yere kadardı bazı şeyler. Hamileliğim boyunca canım ne isterse koşarak gidip almıştı zaten o yüzden yeterince minnettardım ona. Ve her gelişinde bir sürü poşetle geliyordu. " Senin yediğin herşey benim aslanıma süt oluyor. Ben onu seviyorum." diyip benim saçlarımı karıştırdı. Kolunu cimcikleyince haykırarak güldü. Tabi bende güldüm. "Kocaman kadının kendini savunma şekline öldüm." diyip güldü. " Daha 27 yaşındayım." diye söylendim "Hem sen 30 oldun daha evlenemedin." diyip güldüm ve ekledim "Evde kaldın." " Ya şöyle evlensen bir kızın olsa senin kızı benim bebeye alsak ne güzel olur." diye söylendim ve güldüm. "Kızımı evlendirmem ben kimseyle ya!" diye söylendi doğmamış kızını kıskanıyordu salak şey. "Of Vera bide evlenmeye vakit mi var? Biliyorsun iş hayatı aşırı yoğun." "Ben sütünü ayarlardım, bezi ve emziğinin yerini biliyorsun pericim, sana güveniyorum ben kaçtım." dedim ve aylar sonra dışarı çıkmak için hazırlandım. Araba kullanmayı aşırı özlediğimi fark ederken nolur nolmaz diye evime yakın olan avmye gittim. Avm ortamını pek sevmezdim ama şuan en kolayı buydu. Önce marketten temel mutfak malzemelerini bebek bezini falan aldım. Sonra ebebebkten oğluma bir sürü kıyafet aldım. Çağan Alp Saygıner ve Sedef Doğanay el ele mağazadan çıktı. Peşlerinde iki adam poşetleri taşıyordu. Sedef gülerek bişeyler anlatıyor Çağan ise kaşlarını çatmış dinliyordu. Yüz hatları, çenesi, burnu hafif kırmızımsı dudakları herşeyiyle mükemmel bir detaydı. Elim ayağım karışmıştı bir anda. Tesadüfen attığı bir bakış nasıl böyle bir etki yaratabilirdi ki? Sinirle derin bir nefes alıp sadece bir hataydı diye mırıldandım. O beni hatırlamıyordu bile, o karşına çıkan her kadınla yatan nişanlısını aldatan zamparanın tekiydi. Hatırlayamazdı beni. Hızlıca tuvalete yöneldim ve kendime gelmek için yüzüme su serptim. Evet korkuyordum beni hatırlayıp araştırmasından korkuyordum bu yüzden bu kadar panik yapmıştım duygusal bir durum yoktu değil mi? Tuvalatten çıkmadan önce çantamdan rujumu çıkarıp güzelce dudaklarıma uyguladım ve kendimi hazır hissedince poşetleri elime alıp dışarı çıktım. Kafamı yerden kaldırdığım anda görmeyi en istemediğim kişiyi karşımda gördüm. Gözlerine bakmak için kafamı kaldırmam gerekiyordu. Çok uzun boylu ve cüsseliydi. Ve onu bir anda görünce poşetleri yere düşürmüş olmanın verdiği rezil olma hissini anlatmak istesem kelimelere sığmazdı. Yüzündeki ifade oldukça sert ve soğuk görünüyordu.Dudakladırını araladığında konuşacağını anladım fakat ben onun lanet sesini duymak istemiyordum. "Seninle tanışıyor olabilir miyiz?" ❄️ Bölüm sonu bol bol yorum yapmayı unutmayın🫶🏻
|
0% |