Yeni Üyelik
4.
Bölüm

Acı Gerçeklerle Yüzleşme

@ayseninkitapdunyas

Hayriye'den

 

Salonda hepimiz otururken onlar yarın için plan yapmışken "Benim yarın işim var o yüzden gelemem "dediğimde Levent Bey "Ne işin varmış Hayriye? "dediğinde "Yarın kocamla konuşmaya gideceğim "dediğimde duyduğum ilk tepki "hayda "oldu.

 

Ablam "Hapishaneye? Çıktığın yere mi gideceksin? Yani bugün neler oldu Hayriye duymadın mı? Daha ne diye gideceksin o adamın yanına. Kocam diyorsun bir de hala. Ya söyledi ya kendi ağzıyla söyledi. Ben dedi kandırdım dedi itiraf etti. Daha ne olabilir yani. Sen daha ne istiyorsun anlamadım ki ben" dediğinde Medine de "Bak Hayriye ablam haklı. Yani ben seni de anlıyorum ama senin o adamı unutman lazım. Bak her şey yalanmış." dediğinde

 

Kafamı sallayarak "Yok öyle değil o.Siz anlamadınız öyle değil o.O beni korumak için yaptı. He ben biliyorum. Beni salsınlar beni kurtarmak için yaptı" dediğimde bu dediklerimden çok emindim. Ben kocamı tanıyorsam ne yaptıysa beni oradan çıkartmak için yaptı. Kendimden çok güveniyorum ona. Bakışlarında gördüm ben ne hissettiğini. Gözler yalan söylemez.

 

Ben onları duymazdan gelmeye çalışırken Levent Bey "Hayriye yapma. Kim bilir ne hesabı vardı da çıktı ortaya. Seni koruyacak insan sana bunları yaşatır mıydı? Bir düşünsene" dediğinde "Biliyorum hepiniz benim iyiliğimi istiyorsunuz Allah razı olsun ama ben gidip konuşacağım" deyip yerimden kalktığımda ablam arkamdan "Ne konuşucan Hayriye ne konuşacan?Ne duymak istiyorsun? Daha mı çok üzülmek istiyorsun neden?" dediğinde "Benim yarın konuşmam lazım kocamla çünkü" derken tam cümlemi tamamlayacakken ablam "Çünkü ne Hayriye çünkü ne? Senin o adamla daha konuşacak neyin olabilir? "dediğinde bağırarak "çünkü hamileyim "demeyi çok istemiştim ama onun yerine etrafıma bakıp "Ben yarın kocamla konuşacam.Abla o kadar.Ee kusura bakmayın biraz yorgunum şimdi dinlenmek istiyorum. Konuşuruz sonra "diyerek kaçarcasına çıktım salondan.

 

Odanın kapısını açıp içeri girdiğimde içimi bir kasvet havası sardı. Bir anda duvarlar üstüme üstüme gelmeye başladı. Yavaşça yatağın üzerine oturduğumda aklıma gelen ilk şey ona kardeşimi anlatırken elimi tutup öpmesi ve sarılmasıydı. Elim bir anda karnıma gittiğinde "Yok yok. Ben ona burada oturup kardeşimi anlattım. Gözümün içine beni anlarmış gibi bakıp sarıldı. Evlenme teklifi ettiği dün, gelinlik bakarkenki bakışları, düğündeki evet deyişi, ilk dansımız, evde geçirdiğimiz güzel vakitler, beni iyi bir insan yapıyorsun deyişi ve daha nicesi. Bu kadarı da yalan olamaz ya. Olamaz değil mi? Gözler kalbin aynasıdır derler. Gözleri bana aşkla bakıyordu. Gözler yalan söylemez. Yarın onunla kesinlikle gidip konuşacağım. Ben ona da aşkına da güveniyorum.O aksi bir şey söyleyene kadar da inanmaya devam edeceğim. Bebeğim seni de babana söyleyeceğim. Seni ikimiz güzelce büyüteceğiz. Ben babana güveniyorum.O cezaevinden çıkacak ve her şey yoluna girecek."

 

Aynı Gün Yavuzdan

 

Cezaevi arabasında camdan dışarıyı seyrederken düşüncelerim beni dört taraftan sardı. Mahkemeden çıkarken Hayriyeyle son bakışmamız aklımdan çıkmıyor.O an ona sarılıp hiç bırakmamayı isterdim. Sözlü dile getirmesem de o beni anladı her zamanki gibi. Onu nasıl kendimden uzak tutabilirim diye düşünürken aklıma gelen tek şey boşanmak oldu. "Boşanırsak hem onu Seyfi ve diğer düşmanlarımdan kurtarırım hem de benden uzakta huzurlu mutlu olur. Nasıl evlenmeyi en başında ben kendi çıkarım için düşünmüş olsam da boşanmayı da onun iyiliği için düşünüyorum. Evli kalmaya devam edersek sürekli olarak tehlikede olacak. Cezaevinden doğru korumaya çalışsam bile yetersiz olacak. Dışarıda olup korumaya benzemez ki bu durum. En azından boşanırsak tehlikeden uzak olur. Bensiz olmaya da bir süre sonra alışır. Bunu en başında da düşündüğüm için anlaşmalı boşanma protokolü de hazırlatmıştım. Avukat cezaevine geldiğinde protokole imza atarım. "diye düşünerek cezaevine geldik.

 

Gardiyanın "Avukatın geldi "demesiyle görüşme odasına girdim. Avukatla tokalaşıp yerime oturduğumda "Yavuz bey istediğiniz gibi anlaşmalı boşanma protokolünü hazırladım. Her şey dediğiniz gibi yapıldı "dediğinde ben protokolü inceliyordum. "Yani bunu imzaladığımda boşanmış olacağız öyle mi? Tamam imzalayalım. "diyerek avukatın uzattığı kalemi aldım. Protokolün altındaki yazan adım ve soyadımın altındaki boşluğa bir süre kalemi götüremedim. Elimdeki kalem bir makas da kağıt ipmiş gibi hissettim. Sanki o imzayı atarsam aradaki ip te kopacak diye düşünürken dayanamayıp imzayı attım. Daha fazla düşünseydim hayatta o imzayı atamazdım. "Her şey bir imza uğruna başladı. İmza için evlendik yine bu imza daha fazla başımıza dert olmasın diye boşanıyoruz. "diye düşünerek protokolü avukata uzattım. "Bunu Hayriye'ye ulaştırın o da imzalayınca işleme koyarsın "dediğimde avukat "Tamamdır Yavuz bey. Siz merak etmeyin halledeceğim. Görüşmek üzere "diyerek odadan çıktı. Her şey senin için Hayriye dedim kendi kendime her şey senin iyiliğin için.

 

Hayriye'den

 

Görüşme odasında bir elim karnımda volta atarak Yavuzun gelmesini bekliyorum. Nerede kaldı diye düşünürken anahtarla kapının açıldığını duydum. Arkama dönüp baktığımda Yavuzu gördüm. Mahkemede yüzünü tam inceleyemedim ama sanki 1 ayda biraz çökmüş gibiydi.O derin bir nefes alıp içeri girdiğinde "Yavuz "diye seslendiğimde göz göze geldik.

 

Yüzünü incelerken gözüme ilk çarpan şey kaşının üzerindeki çizik oldu. Burana ne oldu diyerek tam elimi kaşının üzerine koyacaktım ki dokunmama müsaade etmeden geriye çekilip "Önemli bir şey değil "dediğinde "Nasıl önemli bir şey değil? Nasıl ya? "diyerek karşısındaki sandalyeye oturdum.

 

Oturduktan sonra "Ben o kadar haber bekledim senden. Ararsın falan diye sen demek bunlarla uğraşıyordun ha. Kıyamam sana.Noldu sana? "dediğimde yüzüme bakmaktan kaçarcasına sağa sola bakmaya başlayınca devam ettim konuşmama.

 

"O gece de sen biliyordun dimi? Ben tutuklanmadan önce tatsızdın zaten.O yüzden dedin apar topar balayına gidelim diye. Ben o sırada düşünemedim tabi. Bir şey yapamadım yani. Sonradan anladım sen biliyordun tabi. Yoksa gelirdin eve dimi. Gelirdin? dediğimde dediği ilk şey "Neden geldin buraya Hayriye? "Dümdüz Hayriye dedi.Karım,sultanım,hayatım diye hitap eden adam Hayriye dedi. Bu anda ilk defa adımı söylemesinden nefret ettim.

 

Gözleri sanki bir şeyleri saklamak ya da inkar etmek istercesine bakıyordu ama ne olduğunu anlamıyordum. Kafasını sallayarak "Mahkemede duydukların yetmedi mi? Ne dememi istiyorsun şuan? Ne anlatayım daha sana? "dediğinde afallamış halimle "Gerçeği "dedim.

 

O ifadesizce bakmaya devam ederken ben "Yani mahkemeye geldin. İtiraf ettin. Beni kurtarmak için yani biliyorum "dediğimde sanki hissettiğim şeylerin doğru olduğunu inkar edercesine acımadan "Bir şey bildiğin yok işte. Polisler itiraf edersem anlaşabileceğimizi söyledi. Ben de köşeye sıkışmıştım.O yüzden geldim mahkemeye. Senin için değil yani. Kendimi kurtarmak için anladın" dediğinde ona inanmadığımı belli edercesine kafamı sağa sola salladığımda "Niye böyle yapıyorsun ya? Öyle olsa niye mahkemeye gelesin ki? Biliyorum ben beni kurtarmak için yaptın. "dediğimde o benim ona inanmamı ister gibi "Hayriye mahkemede söylediklerim gerçekti. Ben sana imza attırmak için yanaştım. İşim bittikten sonra da çekip gidecektim sadece polis biraz erken davrandı. Ben ben seni en başından beri kandırmaya çalışıyordum anladın mı?" dediğinde ben onun dediklerine inanmadığımı belli eden yüz ifademle kafamı sağa sola doğru salladığımı gördüğünde "Ne? Ne yok ne hayır ne? "derken bile yalan söylediği o kadar belliydi ki.

 

Ben "Niye böyle yapıyorsun? "dediğimde o masaya vurup sesi titreyerek "Yalandı. Hepsi yalandı. Tamam" dediğinde bile yalan söylediği o kadar belliydi ki. Bir insanın yalan söylerken sesi titrer mi ya? Gözleri bunlar yalan inanma der gibi bakar mıydı? Yavuz beni neye inandırmaya çalışıyorsun aklından neler geçiyor bir bilsem diye düşünürken o beni daha ne kadar üzebilir derken "Bak sen ne yap biliyor musun? Unut beni. Unut hayatına devam et. Anlaşmalı boşanma kağıtlarını avukata hazırlattım. Ben imzaladım sende imzala. Bitsin bu evlilik meselesi. "dediğinde bile inanmamakta ısrar ediyordum. Bunun altında bir iş olduğu kesindi.

 

Yavuz "Özgürsün Hayriye" dediğinde yüzümde acıdan belli olan bir gülüş peyda oldu. "Kıymetini bil "diyerek kalktı sandalyeden. Ben onun dediklerini umursamadan "Dur dur yavuz yavuz dur" diyerek geçtim karşısına.

 

"Niye böyle yapıyorsun bilmiyorum ama inanmıyorum sana "dediğimde dediği şeylere inanmamı ister gibi "İnan Hayriye inan. Gerçek olan bu. Anlıyor musun? Yavuz bu "dediğinde bağırarak "Yani belki başta öyleydi. Tamam ama sonra duyguların değişti hislerin değişti "dediğimde o "Başta da öyleydi. Sonra da öyleydi. Hepsi yalandı hepsi. Daha fazla uzatma Hayriye "derken ki sesi seni daha fazla kırmak istemiyorum anla kabul et der gibiydi.

 

Ben inkar edercesine "Hayır değildi hayır değildi. Ben hayal mi gördüm ya? Yani tamam belki başta öyleydi ama sonra ben sana kardeşimi anlattım içimi açtım. Başka sarılıyordun bana başka bakıyordun. Başka dinliyordun beni. Bana dedin ki Hayriye dedin beni daha iyi bir insan yapıyorsun dedin gözüme baka baka.O da mı yalandı? "dediğimde kollarımı tutup "Yalandı.Yalandı.Anlıyor musun?Hepsi.Hepsi yalandı. Değil sevmek ben acımadım bile sana. Sana bir şey söyleyeyim mi? Çıkarım söz konusu olduğunda ben kimseyi tanımam. Hiç kimseyi. Ben kendimden başkasına güvenmem.Bitti"diyerek kollarımı serbest bıraktı.

 

Ben duygularımla cebelleşirken "Bilmediğin şeyler var "dediğimde o daha fazla canımı acıtmak ister gibi "Bilmek de istemiyorum. Senle ilgili hiçbir şeyi bilmek istemiyorum. Gelme buraya Hayriye. Bir daha gelme çık git.Gelme"dediğinde bendeki ipler koptu.

 

Önce şöyle bir yüzüne baktım. Sözleri başka şeyler anlatıyor. Bakışları sanki bu dediklerim yalan inanma der gibi bakıyor. Artık neyin doğru neyin yanlış olduğunu sorgulamak istemezcesine delicesine bir kahkaha attım. Kahkahamda üzüntü, hayal kırıklığı ne ararsan vardı.

 

Yavuz bana delirmişim gibi bakarken kahkahamı durduramıyordum. Yavaş yavaş kendime gelmeye başladığımda duyduklarımın hıncını ondan çıkartmak istercesine bir tokat attım. Tokatın şiddetinden olsa gerek kafası sola düştü. Başını kaldırıp bana baktığında gözlerimde hangi duyguları gördüyse öylece yüzüme bakarken göğsüne yumruk atarak hırsla konuşmaya başladım.

 

"Her şey yalandı öyle mi? Hakkını yememek lazım baya iyi oynadın bu oyunu. Evlenme teklifi edişin yalan. Bakışların yalan. Sözlerin yalan. Vay be ne plan ama.Sevmedin yani öyle mi? Sevmedin? Değil sevmek acımadın bile? Gerçi ben neye şaşırıyorsam. Bizim tanışmamız bile olaylıydı. Bana silah doğrultan,zehirleyen,kaçıran adamdan ne bekliyorsam? Onlar bile kendi çıkarın içindi. Beni de çıkarın için kullanmaktan çekinmedin. Hani acımamışsın ya bana yalan söylerken eğlendin mi bari? Benim saflığıma güldün mü? Ne kadar çabuk kandı ya bu kadar mı sevgiye açtı dedin mi? Ha söylesene? Ya mal mal suratıma bakma bir cevap ver bana?"

 

O benim böyle bir çıkış yapacağımı beklemediğinden olsa gerek şoka girmiş bir şekilde yüzüme aval aval bakarken ben ondan bir adım uzaklaşıp ileri geri giderek konuşmaya devam ettim.

 

"Ben hiç kimse hakkında kötü düşünmem. Biraz fazla konuşurum. Niye sevgiye bu kadar açım ya da bir çift güzel bir söze kanıyorum hiç düşündün mü? Düşünmezsin niye düşünesin değil mi? Küçük yaşta anne babasını kardeşini kaybeden birinin böyle olması normal değil mi sence de? Ben kendi kendimi büyüttüm Yavuz. Bu yaşa kadar kendim ayaklarımın üzerinde durarak geldim. Belki de bu yüzdendir ufak bir ilgiye kanışım."

 

"Beni nasıl aynı yerden vurabildin? Senin şu yaptığınla Demirden ne farkın kaldı söylesene? Ona ahlak dersi vermeye çalışan senken ondan ne farkın kaldı?O da sen de beni aynı yerden vurdun. İkinci defa aynı yerden yara aldım ben. Sorgusuz sualsiz sevgimi ve güvenimi kazanıp ikinizde arkamdan iş çevirdiniz. En azından Demir hatasını anladı telafi etti. Telafi ettiğinden kastım benden aldığı paraları geri verdi. Sen nasıl telafi edeceksin yaptıklarını söylesene bana? Sana olan güvenimi ve sevgimi sömürerek yaptığın şeyleri nasıl telafi edeceksin? Ha söylesene bana? Niye öylece yüzüme bakıyorsun. Daha demin bağıra bağıra konuşan sözlerinle kalbimi kıran sen değil miydin? Dilini mi yuttun? "dediğimde bile hala susuyordu. Sanırım konuşarak içimi boşaltmamı bekliyordu.

 

Hala geçmeyen sinirimle tişörtünün yakalarını tutarak "Ya ben sana bilmediğin şeyler var dedim niye bilmek istemiyorsun açıklasana bir bana? Ha açıklamamı dinlemekten niye bu kadar korkuyorsun? Neyden çekiniyorsun? Ya sadece benimle ilgili değil de bizimle ilgiliyse? Niye bu ihtimali göz ardı ediyorsun? Aa doğru ama kandırarak evlendiğin karının ne anlatacağını bilmek istemezsin değil mi? Senin yerinde olsam bende dinlemezdim. Ne me lazım duygularını umursamadan çıkarın için kullandığın karının dediklerini duyduktan sonra vicdan yaparsın? Sonra da iyi koca rolleri kesersin falan değil mi? Aslında buraya gelirken ki amacım sana bu bilmek istemediğin şeyle alakalı konuşmak içindi. Madem sen hiç dinlemeden bunu kestirip atıyorsun o zaman şu saatten sonra bunu öğrenmeye hakkın yok duydun mu beni?"

 

Yakalarını bırakıp kapıya doğru ilerlerken ona fark ettirmeden yavaşça sancı giren karnıma götürdüğümde elimi oradan çekip arkama dönüp yüzüne bakarak "Bugün beni dinlemediğin bu anı unutma olur mu? Ben bu bizimle alakalı bilmediğin durumdan vazgeçmeyeceğimi şimdiden söyleyeyim. Bunun ne olduğuyla alakalı aklına zerre bir şey gelmeyeceğini biliyorum. Hayat bu ya bir şeyler olur yıllar sonra bir yerlerde yeniden karşılaşırız bizimle ilgili öğrenmek istemediğin şeyle alakalı bir şeye denk gelirsen pişman olmayı aklından geçirme tamam mı? Sen bununla ilgili hakkını konuşmama izin vermeyip kestirip atmakla kaybettin. Ben buraya ne hevesle geldim biliyor musun? Bilmezsin sen tabi duygusuzsun nereden bileceksin. Bunu anlatınca mutlu olursun diye düşündüm ama yanılmışım. Ne acı değil mı? Sana bir konuda teşekkür borçluyum. Bana bir daha kimseye gözüm kapalı güvenmemeyi sevmemeyi öğrettin. Keşke hayatıma hayatımıza hiç girmeseydin. Keşke seni tanımasaydım. Keşke o pırlantaları hiç bulmasaydık ta başımıza bela olmasaydın. Seni sevdiğim güne de sana güvendiğim güne de lanet olsun. Keşke o imzaları hiç atmasaydım da kendimi yalandan bir evliliğin içinde bulmasaydım. Sen madem boşanma protokolünü imzaladın bende imzalayacağım merak etme. Bu duyduklarımdan sonra seninle evli kalmayı ne midem kaldırır ne de gururum izin verir. Hani sana demiştim ya dil yalan söylese bile gözler yalan söylemez diye. Gözler de yalan söylüyormuş onu anladım."

 

Önüme dönüp kapıya vurduğumda gardiyanın kapıyı açmasını bekledim. Gardiyan kapıyı açınca Yavuza son kez bakıp "Ablam gitme dedi. İyi ki onu dinlememişim çünkü insan gözüyle görmeden inanamaz böyle bir kötülüğe. Hadi ama yavuz bana öyle ağlayacakmışsın gibi bakma. Sen bana o sözleri söylerken nasıl acımadıysan bende sana acımıyorum. Bende bugün bu evlilik defterini kapattım. Artık Hayriye Bayraktar diye biri olmayacak. Bende imzayı atınca bitecek bu yalan evlilik saçmalığı. Ben bugün hayallerden sıyrılıp gerçekliğe sert bir düşüş yaşadım. Yavuz bu saatten sonra ne ölün ölüme ne dirin dirime duydun mu beni? Bundan sonra asla karşıma çıkma. "diyerek kapıdan çıktım.

 

Bu kapıdan çıkarken ben geride tüm güzel duygularımı, Hayriye Bayraktarı geride bıraktım. Bundan sonraki hayatımı bebeğimin annesi olarak devam ettireceğim.Hoşçakal Yavuz.

 

Yavuzdan

 

Hayriye'nin geldiğini haber verdiklerinde ayaklarım geriye doğru giderek ilerledim koridorda. Onu odada volta atarken gördüğümde derin bir nefes alıp girdim içeri. Kaşımdaki çiziğe bile içi giderek bakan bu kadını nasıl uzaklaştıracaktım ki kendimden diye düşünürken o haklı olduğunu bildiğim düşüncelerini sıralamaya başladı. Sözünü kesmek istercesine dümdüz Hayriye demek o kadar zor geldi ki. Ona ifadesizce bakmaya çalışıp "Mahkemede duydukların yetmedi mi? Ne dememi istiyorsun şuan? Ne anlatayım daha sana? "demek o kadar zordu ki yüzündeki afallama ifadesi canımı yaktı.

 

O onu kurtarmak için geldiğimi bildiğini söylerken içim yana yana "Hayriye mahkemede söylediklerim gerçekti. Ben sana imza attırmak için yanaştım. İşim bittikten sonra da çekip gidecektim sadece polis biraz erken davrandı. Ben ben seni en başından beri kandırmaya çalışıyordum anladın mı? "demek zorunda kaldım.O böyle inanmamak için direnirken ona yalan söylemek o kadar zordu ki.

 

Yalandı derken bile sesim titredi be Hayriye. Ben bile kendi dediklerime inanmazken sen nasıl inanacaksın ki?Boşanma kağıtlarını hazırlattığımı söylediğimde bile inanmak istemezcesine kafasına sağa sola sallayıp inkar etti.

 

Hayriye'nin sezgileri o kadar iyiydi ki onu aksine inandırmak çok zordu. Ben onu inandırmaya çalışırken daha fazla kırılmasın isterken o daha da üstüme gelirken sert konuşmak zorunda kalıyordum. "Değil sevmek ben acımadım bile sana. Sana bir şey söyleyeyim mi? Çıkarım söz konusu olduğunda ben kimseyi tanımam. Hiç kimseyi. Ben kendimden başkasına güvenmem. Bitti "derken canımdan can gitti. Daha fazla diretme Hayriye. Daha fazla seni kırmama müsaade etme nolursun.

 

"Bilmediğin şeyler var "dediğinde dinlemek istemedim. İçimdeki ses eğer onu dinlersen bırakamazsın dinleme ve buraya daha fazla gelmesine izin verme diyerek dinleme isteğimi bastırdı.

 

O sonunda dediklerime inanmış olacak ki yüzüme bakarken bir anda kahkaha atmaya başladı. Bir anda delirmiş gibi kahkaha atmaya başlayınca dediklerim ona kafayı yedirtti herhalde diye düşündüm. Kahkaha atmayı kesip bir anda tokadı basınca kafam sola düştü. Böyle bir tepkiyi bekliyordum zaten. Bunu yapmakta haklı geç bile kaldı diye düşünürken göğsüme yumruk atıp hırsla konuşmaya başlayınca onun içini boşaltmasını isteyerek ifadesizce dinlemeye başladım.

 

O yalan oyun diye cümleler kurarken onu hayır hepsi gerçekti ama seni kendimden uzaklaştırmak için mecburum diye avaz avaz bağırmak istedim ama yapamadım.

 

Beni demirle aynı kefeye koymasına şaşırmadım. Bende onun duygularıyla oynadım. Onun arkasından iş çevirdim. Bu yaptığı karşılaştırmada ona kızmaya hakkım yoktu. Haksız olan kişi bendim sonuçta.

 

Tişörtümün yakalarını tutup bilmek istemediğim şeyin bizimle alakalı olduğunu söylediğinde afalladım. Bizimle ilgili ne olabilirdi de dinlemediğim için gözlerimin içine kızgınlık ve hayal kırıklığıyla bakıyor olabilirdi? Aklıma hiçbir ihtimal gelmedi.O bana bu umutsuz vaka niye yüzüme aval aval bakıyor ki diye düşündüğünü biliyorum.

 

Yakalarımı bırakıp kapıya ilerlediğinde niye bu anı unutmamam gerektiğiyle ilgili bir şeyler söylemeye başladı. İleride dinlemediğim için neyden pişman olmamam gerektiğini, onun hangi konuda neyden vazgeçmeyeceğini ve neyin üzerinde hakkım olmadığını düşünürken kafam karışmış vaziyette yüzüne bakarken ne düşündüğümden haberi varmış gibi "Bunun ne olduğuyla alakalı aklına zerre bir şey gelmeyeceğini biliyorum "dedi.

 

Yıllar sonra yeniden karşılaşmadan bahsedince böyle bir şeyin ihtimali bile canımı yakıyordu. Zaten amacımda onun benden uzakta olup huzurlu bir hayat sürmesiydi. Amacıma ulaşmıştım. Ya neydi beni mutlu edecek haber bir türlü anlamıyorum ki.

 

Bana teşekkür borçlu olduğu konuda öyle davranmak zorundaydım. Her şey onun iyiliği içindi.

 

Bana "Keşke hayatıma hayatımıza hiç girmeseydin. Keşke seni tanımasaydım. Keşke o pırlantaları hiç bulmasaydık ta başımıza bela olmasaydın. Seni sevdiğim güne de sana güvendiğim güne de lanet olsun. Keşke o imzaları hiç atmasaydım da kendimi yalandan bir evliliğin içinde bulmasaydım." Keşke be Hayriye keşke seni böyle bir dünyanın içine çekmeseydim.

 

Boşanmayı onun iyiliği için istedim ve bunu kabul etti canı yana yana.

 

Dilim yalan söylüyor ama gözlerim yalan söylemiyor. Sen dediğinde haksız değilsin ama böyle yapmaya mecburdum.

 

Gardiyan kapıyı açtıktan sonra onun gideceğini zannederken bana son kez bakıp benim ona acımadan konuşmamın intikamını almak istercesine "Ablam gitme dedi. İyi ki onu dinlememişim çünkü insan gözüyle görmeden inanamaz böyle bir kötülüğe. Hadi ama yavuz bana öyle ağlayacakmışsın gibi bakma. Sen bana o sözleri söylerken nasıl acımadıysan bende sana acımıyorum. Bende bugün bu evlilik defterini kapattım. Artık Hayriye Bayraktar diye biri olmayacak. Bende imzayı atınca bitecek bu yalan evlilik saçmalığı. Ben bugün hayallerden sıyrılıp gerçekliğe sert bir düşüş yaşadım. Yavuz bu saatten sonra ne ölün ölüme ne dirin dirime duydun mu beni? Bundan sonra asla karşıma çıkma. "diyerek kapıdan çıktı.

 

Ne ölün ölüme ne dirin dirime lafı kalbime bıçak sapladı sanki. Amacım kendimden uzaklaştırmaktı ve bunu başardım ama niye benim canım bu kadar acıyor ki. Gözümden yaşlar akmak için hazırda bekliyor. Ağlamamak için zor tutuyorum. Elimi yumruk yapıp kalbime götürdüğümde kendime sakin ol kendine gel diye telkinler vermeye başladım. Şimdi yıkılamazsın Yavuz. Hayriyeyi bu durumdan kurtarmanın tek yolu buydu dedim.

 

O gün Hayriye cezaevinden çıktıktan sonra yaptığı ilk iş yüzüğü denize atıp saçlarını boyatmak oldu. Boşanma protokolünü imzalayıp evliliği bitirdi. Yavuz hapishane odasında düşüncelere daldı.

 

Onlar hayatın onlara neler getireceğini bilmeden düşüncelere dalmışken kader ağlarını yeniden örecekti. Bundan sonra ne olacak bilinmez ama sonları mutlu mu yoksa mutsuz mu olacak buna onlar karar verecekti. Asıl hikaye bundan sonra başlayacak.

 

Herkese merhaba.

 

Nasılsınız iyi misiniz? Uzunca bir bölüm oldu. Hayriyeyle Yavuzun yüzleşmesi hakkında ne düşünüyorsunuz? Hayriye duygularını içine attığı için böyle bir şey yazdım. Böylesi kırıcı cümleler duyduktan sonra hesap sorması en doğal hakkıydı. Umarım beğenmişsinizdir.

 

Asıl hikayemiz bundan sonra başlıyor. Sizce onları ileride neler bekliyordur?

 

Bölümü okuyan, oy veren, yorum yapan herkese teşekkürler.

 

Bir sonraki bölümde görüşmek üzere. Seviliyorsunuz.

 

 

 

 

 

Loading...
0%