@ayseninkitapdunyas
|
Yavuzdan
Pırlantaları bulmak için çıktığım yolda Hayriye'yle karşılaşacağım aklıma gelmezdi. Onu ilk gördüğüm an yüzüne doğru silah tutuyordum. Benim halimi görünce o bir anda abi dediğinde afallamıştım. Göz göze geldiğimizde içimde tarifsiz bir şeyler oldu ve ilk defa silah tutan elim titredi.
Medine, Demir ve Hayriyeyle yemek masasında otururken Hayriye demirle nasıl düz iki gün sevgili olup dolandırıldığını anlatırken düz iki gün derken gülme isteğimi bastıramayıp gülmeye başladım.O gün ileride benim de bu yola başvurup zamanla Hayriye'ye aşık olup iki gün evli kalacağımızı bilseydim yine güler miydim acaba? Gülme komşuna gelir başına sözünün boşuna söylenmediğini başıma geldiğinde başladım. İki gündür tanıdığı adama nasıl güvenip kart şifresini verdiğini düşünürken o bir çift güzel söze kandım derken ki bakışından anladım niye bu kadar iyi niyetli ve saf olduğunu. İçindeki kız çocuğunu da kırılgan tarafını da konuşkanlığıyla gizlemeye çalışıyordu.
O anlatmayı bitirince olayı Demirden dinlerken "Hırsızlığın bile bir adabı vardır erkeklik bunun neresinde? Soysuz herif" dediğimde meğerse bunu bilmeden ilerideki kendime de söylüyormuşum. Demir "Yani başta plan tam da dediği gibiydi. Sonra tanıyınca onu plan milan kalmadı. Ben gerçekten aşık oldum Yavuz Bey." dediğinde kan beynime sıçradı.Hayriyeye bakıp yüzündeki ifadeyi görünce içimdeki Demiri dövme isteğini bastıramayıp onu tokatlamaya başladım.O an anlamadığım şekilde Hayriyeyi koruma içgüdüsüyle bunu yaptım. Çok sonradan anladım ki ben ona çoktan aşık olmuştum.
Aslında en başından beri aramızdaki çekimin farkındaydım ama buna aldırmamaya çalıştım eğer aldırırsam bu karanlık dünyaya onu da çekerdim. Onu böyle karanlık bir dünyaya çekmeye hakkım yoktu.
Hayriye beni öldü zannederken bir anda beni karşısında görünce şoktan çıkamamıştı. Polisler peşimde olduğu zaman beni saklaması için ondan yardım istedim. Kimseye güvenmeyen ben niye ondan yardım istemiştim ki? Sorunun cevabı belli değil miydi zaten? Ona çoktan güvenmiştim.
Onu mangal başında Levent denen heriften kıskanmam, bana kardeşini anlatırken onun acısını almak istermiş gibi sarılmam beni bambaşka biri haline getirmişti.
Ademle konuşurken işleri onun adına açtığım şirket üzerinden yürütmek için bana olan duygularını kullanmak gibi adice bir yola başvurdum. Demir yüzünden oradan canı yanan birini yeniden aynı yerden yakacağımı göz ardı etmeye çalıştım. Onunla şirkete gidip sözleşmeleri imzalaması için önüne koyduğumda sorgusuz sualsiz bana inandığı için imzaları atarken dört yanımı pişmanlık sardı.
Onunla vakit geçirdikçe işler iyice değişmeye başladı. Beraber gelinlik bakmaya gittiğimizde ben sıkıntıyla kahvemi içerken onu gelinlikle görünce zaman durdu sanki donup kalmıştım. Yüzüne hayran hayran bakıyordum. Onunla yaptığımız konuşmayla içim o kadar daraldı ki kendimi dışarıya attım. Ben yakamı çekiştirirken ademin yanıma gelip vicdan mı yaptın dediğinde ne vicdanı vicdan falan yapmadım derken çektiğim vicdan azabını kelimelerle tarif edemem.
Aynı günün akşamı Hayriye aramızda sır olmasını istemediği için paraların kayıp olduğunu söylemesi güzel bir şeydi ama o bana söylemek istediğin bir sırrın var mı diye sorduğunda ona yok bilmen gereken her şeyi biliyorsun dediğimde içim öyle bir acıdı ki. Keşke o an ona her şeyi anlatsaydım. Biliyordum ki Hayriye'ye anlatsaydım yanımda olurdu.
Düğünden bir gün önce Songül'ün bana Hayriye'yi üzeceksen bu evlilikten vazgeç demesi beni çıkmaza soktu. Düğün günü damatlığıma bakıp içerken Ademin "Patron bu işten vazgeçmek için hala geç değil biliyorsun değil mi?" beni kapana sıkıştırmıştı.
Düğüne saatler kala gidip gitmeme arasında kalakaldım. Duygularımla savaşırken kendimi gelin odasının kapısının önünde buldum. Hayriye benden umudu kesmiş olacak ki gelinlikle kapıyı açtığında o an doğru kararı verdiğime emin oldum. Sonrasında nikah masasına gidip imzaları atmamız bir oldu. İlk dansımızı ederken ona bakınca içimde bir tamamlanmışlık duygusu oluştu.
Danstan sonra Ademin yanıma gelip Songül'ün şirkete gidip baktığını söyleyince gerçeklere dönüş yaptım. Onunla evlenirken olan amacım belliydi sonuçta. Ademe yarın sabah ilk işinin şirketi eski haline döndürmesini söyledim. Hayriye'yle Songül şirkete giderse her şey mahvolurdu. Tam da tahmin ettiğim gibi muhteşem üçlü sabah şirkete gelip her şeyin normal olduğunu görünce Songül'ün şok oluşu ve Hayriye'nin beni savunmasıyla şirketten çıktılar.
Adem yeniden imza isteyince daha fazla bunu sürdürmek istemedim. Daha fazla imza olmayacak dediğimde ademin şok oluşunu unutamam. Adem "Patron sen aşık mı oldun?" diye sorunca ona "Bu hissettiğim ne bilmiyorum ama Hayriye'nin bir damla gözyaşına dünyayı yakarım" dediğimde Hayriye'ye aşık bir Yavuz Bayraktar olduğumu biliyordum.
Hayriyeyle evde baş başa yemek yiyip konuşurken bir an bile olsa onu kandırdığımı düşündüğünü söylediğinde en başında bu yola giren aklıma tüküreyim diye kendime saydırmaya başladım.Hayriyeye sen beni iyi bir insan yapıyorsun derken yalan söylemiyordum.
Hayriye bir anda "Benim bu gecede işim var ha.Ayy. Senin kadar illegal olmasa da benim de katakullili işim var bu akşam. İnşallah İsmail anahtarları bulursa" derken hiçbir şey anlamadığımı söylediğimde çok ta takmamaya çalıştım. Sonuçta hayriyeydi bu illaki ne olduğunu anlatırdı.
Hayriye çalan kapıyı açmaya gidip kimmiş gelen dediğimde arkadaşınmış cevabını aldığımda ayağa kalkıp kapıya giderken bir anda Seyfi'yi görünce kan beynime sıçradı. Bir hoşgeldin yok mu yavuz dediğinde tehdit etmek için eve geldiğini anladım. Seyfi "Hayriye hanım benim söyleyeceklerimi duymak ister ne dersin yavuz" dediğinde iyice gerildim.
Seyfi kahvesini içtikten sonra ben onu evden göndermeye çalışırken bir anda Hayriye'ye bu işlere nasıl başladığımı anlatmaya başlayınca bir an karımın tepkisinden korktum. Ona bu karanlık konular hakkında bir şeyler söylememiş olmam tedirgin edebilirdi. Seyfi tam anlatmaya devam edecekti ki songülün mesaj atması bir oldu. İçimden Songüle teşekkür ettim Hayriye'yi bu ortamdan kurtardığı için. Hayriye evden çıkınca Seyfi'nin beni alttan alttan tehdit etmesi bardağı taşıran son damlaydı. Bu işlerden çekilmenin vakti gelmişti.
Ben bu dünyaya 13 yaşında babamı gözümün önünde vurdukları zaman girmiştim. "Bu düzeni ben kurdum yıkmasını da ben bilirim yokum çekiliyorum bu işlerden" dediğimde Seyfi "Bu işlerin girişi vardır çıkışı yoktur "demesi bile beni yolumdan çeviremezdi. İşlerden çekilerek ilki ben gerçekleştirirdim.Seyfi"Seni sevdiklerinle sınamak zorunda kalmayayım anladın sen" dediğinde sinirle peşinden gidecekken çerçevedeki düğün resmimizi görünce adımlarım kesildi.Hayriyeye zarar vermesine müsaade etmem. Edeni de mahvederim.
Hayriyeyle temiz bir hayat kurmak için karanlık dünyadan çıkmam şarttı. Hayriye beni iyi bir insan yapıyordu. Babam öldükten sonra silah tutmaya başlayan elimden tutarak beni o dünyadan çekip alacak tek kişi oydu. Bu dünyadan çıkmayı kafama koymuştum gelecekte yaşayacaklarımızı bilmeden.
Hayriye'nin tüm siteyi toplayarak yemek vermesinin asıl nedenin katakullili işi sayesinde şer ittifakını patlatmak olduğunu kim bilebilirdi kim. Ben gülerek "O kadar çete çökerttim böyle operasyon görmedim sen psikopatsın karıcım" derken ona yine hayran kaldım. Hayriye Bayraktar hayran olunacak biriydi. Böyle bir plan benim bile aklıma gelmezdi.
Ademin aradığını görüp bahçeye çıkıp konuşana kadar keyfim yerindeydi. Adem birinin Hayriye'yi şikayet ettiğini söyleyince içimde bir öfke patlaması oldu.O anda ne yapacağımı düşünürken şu anlık en mantıklı seçenek Kıbrıs'a gidip sonrasında ne yapacağımıza karar verecek olmaktı. Ben Hayriye'yi ihbar etti diye kafayı yerken o heyecanla gece neler yaşandığı hakkında kritik yapıyordu. Bana soru sorduğunda da bir anda Hayriye'ye bağırmış bulundum. Anında pişman oldum. Öfkemi ona bağırarak çıkaramazdım. Benim içim içimi yerken Hayriye sorun yok olur böyle şeyler dediğinde kendimi iyice suçlu hissettim. Yarın balayına Kıbrıs'a gidiyoruz dediğimde o kadar çok sevindi ki Hayriyeyi mutlu etmek çok kolaydı.
Kafamı toplamak için tüm gece uyuyamadım.Aşk,vicdan,suçluluk,mahcubiyet tüm duygular birbirine girip beni uykusuz bıraktı. Tüm bu olan biten gerçeği Hayriye öğrenince onun yüzüne nasıl bakacaktım hiç bilmiyorum. Yatak odasına girip onu uyurken izlediğimde kendime çok kızdım. En başından böyle bir yola başvurmamam gerekiyordu ama iş işten geçmişti. Bu durumun içinden nasıl çıkacağımızı düşünürken uyandığı fark etmemişim. Yanıma gelip ne olduğunu sorunca bir şeyler sezmişti ama ne olduğunu anlamamıştı. Ona "Bana güveniyor musun?" diye sorduğumda güveniyorum dediğinde onu son kez öptüğümü nerden bilecektim
Şirketteki paraları alıp Ademle konuşurken bir gariplik sezdim ama ne olduğunu anlamadım. Tam kapıdan çıkarken Ademin telefonu çaldığı an anladım bir şeyler oluyordu. Adem bana bakıp polislerin eve gelip Hayriye'yi aldıklarını söylediğinde geç kaldığımı anladım. Ademe avukat Ayşe hanımı alıp hemen karakola gitmesi gerektiğini söyleyip şirketten çıktım. Hızlı olursam Hayriye'yi kurtarabilirim derken karşımda Seyfi ve adamlarını görünce işlerin zora gireceğini anladım. Bir şeyler yolunda gitse şaşardım zaten.
Seyfi'yle bakışırken arkamı dönüp Ademe baktığımda onun haber verdiğini anladım. Onun ihanetine rağmen "Hemen avukatı alıp karakola git hemen "dediğimde hızla arabaya binip gözden kayboldu.
Seyfi "Sana bu işlerin girişi vardır çıkışı yoktur demiştim Yavuz "dediğinde bir anda ona "Bende sana bu işlerden çekiliyorum demiştim ama sen de anlamamışsın be Seyfi "dediğimde adamlarına beni almaları için işaret verdi ama onlar beni yakalayamadan silahımı çıkarıp ateş etmeye başladım. Hepsini teker teker indirerek etkisiz hale getirmeyi başardım.Seyfiyi de omzundan vurarak hızla arabaya koştum. Bir an önce karakola gidip Hayriye'yi oradan çıkartmam lazım.
Son sürat hızla arabayı kullanırken dikiz aynasından arkama bakarken bir arabanın beni takip ettiğini fark ettim. Anlaşılan o ki Seyfi akıllanmayıp peşime adamlarını takmış. Acaba avukat gitmiş midir diye düşünerek Ademi aradım. Telefon açıldığında Adem "Merak etme patron. Avukat Hayriye Hanımla birlikte içeride. Büyük ihtimal ifadesi alındıktan sonra savcılığa gidecek. "dedi. Ben de "Tamam Adem bir şey olursa haber ver. Senin ihanetinin ifadesini de sonra alacağım.Şuanlık önceliğim Hayriyeyi oradan çıkartmak. Bu arada peşimde Seyfi'nin adamları var. Bizimkilere haber ver yola çıksınlar. Konum atacağım beni takip etsinler. "deyip telefonu kapattım. Adem her ne kadar ihanet etse de şuanlık ona güvenmekten başka şansım yoktu.
Arabadan kurtulmak için ara sokaklara sapmaya başladım. Bir kovalamaca oynamadığımız eksikti o da oldu.Ulan Seyfi ulan Seyfi seni elime geçirdiğimde kimse kurtaramayacak. Adamlar da benim onları atlatmaya çalıştığımı fark etmiş olacaklar ki camlardan çıkıp ateş etmeye başladılar.
İyice hızlanmışken önüme çıkan arabayı fark etmemişim tam frene bastım ki arabadan adamların çıkması bir oldu. Kapana kısıldığımı anlayınca arabadan indim. Arkamdan bana yaklaşmaya çalışan adamı fark etmediğim için kafama aldığım darbeyle bilincim kapandı.
Gözümü açtığımda sandalyede ellerim ve ayaklarım bağlı vaziyette oturduğumu fark ettim. Beni getirdikleri yer depoydu. Yavaş yavaş kendime geldikçe başımdaki ağrı artmaya başladı. Adam artık kafama nasıl vurduysa acıyor. Ben kendi kendime konuşurken karşıdan Seyfi'nin geldiğini fark edince yerimde dikleştim.
Seyfi"Ee hani bu işlerden çekiliyordun Yavuz ne oldu? Sana o gün de söylemiştim. Bu işlerin girişi var çıkışı yok. Sen benim uyarımı dikkate almayınca beni bu yola mecbur bıraktın. Madem kafanın dikine gidiyorsun seni bir silkeleyelim aklın başına gelsin."
Bu cümleleri iyice sinirimi bozarken "Ya sen bana ne yapabilirsin? Ben senin tehtidine boyun eğecek insan mıyım? Sen beni bunca yıldır hiç tanıyamamışsın. İşlerden çekiliyorum diyorsam çekiliyorumdur. Şimdi çöz beni gideceğim "dedim
Seyfi "Duydum ki Hayriye hanımı polisler evden alıp karakola götürmüş. İmza işi onun başını yakmış. Senin yüzünden karının başı belada. Acaba onu ihbar eden kişi kim biliyor musun?" dediğinde "Bu iş senin başının altından çıktı değil mi? Hayriyeyi sen ihbar ettin? Cevap versene lan?" dediğimde bir anda kahkahayı bastı.
Seyfi "Yok be bunu ben yapmadım ama kim yaptıysa iyi yapmış. "dediğinde iplerden kurtulmak için uğraşmaya başladım.
Sinirden iyice ipleri çekiştirirken "Şu iplerden bir kurtulayım var ya Hayriyeyi ihbar edeni de seni de mahvedeceğim duydun mu beni. Çöz beni çöz. "dediğimde Seyfi "Hemen öyle gitmek yok. Seni bir süre aklın başına gelene kadar misafir edeceğiz. Bilirsin ki biz çok misafirperver insanlarız. Hem misafire de hizmet etmek lazım değil mi?" deyip adamlarına işaret vererek "Oğlum getirin malzemeleri Yavuz beye yapacağımız bir şeyler var. Yavuzun üstündeki ceket ve gömleği de çıkarın ona hediye bırakalım "deyip adamlar üzerimdeki ceket ve gömleği çıkarttı.
Adamlar içeri işkence malzemelerini getirerek önüme bıraktığında Seyfi de kollarını geriye doğru kıvırmaya başladı. "Yavuz yavuz yavuz bu şekilde sana muamele yapmak istemezdim ama beni buna mecbur bıraktın. "deyip eline bıçağı alıp etrafımda tur atmaya başladı. Bir anda sırtıma çizik atınca bağırmaya başladım. Sonra ateşte ısıtılmış demiri de sırtıma dokundurmaya başlayınca acı dayanılmaz bir hal almaya başladı.
Ben bu acıya dayanmaya çalışırken "Şu iplerden bir kurtulayım var ya seni elimden kimse alamayacak ölümlerden ölüm beğen Seyfi. "dediğimi duymazdan gelip işkence etmeye devam etti. Ben acıdan bayılmak üzereyken durup "Şuanlık bu kadar yeter. İlerleyen zamanlarda devam ederiz. Bir süre daha burada misafirsin "diyerek kapıdan çıktı.
Etrafıma bakarken her yere adamlarını diktiğini fark ettim. "Buradan bir çıkış yolu olmalı ama ne? "derken aklıma telefonumdaki konumun aktif olduğunu hatırladım. Eğer telefon hala sinyal veriyorsa adamların beni bulması kolay olur. Umarım hala çalışıyordur da adamlar beni bulabilir. Buradan çıkamazsam Hayriyeyi oradan kurtaramam.
Aradan kaç gün ya da zaman geçti bilmiyorum. Bir ara adamlar gelip işkence ediyor sonra geri gidiyorlar. İşkence ederken bir ara kaşımı da çizdi salaklar.Artık o kadar da canım acımamaya başladı. Hala adamlarım beni bulamadı. Tek umudum Sinan. Bulsa bulsa beni o bulur. Ademden sonra en güvendiğim adamım o.
Ben öylece düşünürken dışarıdan gelen çatışma seslerinin arasında Seyfi'nin adamlarından beri "Abi Yavuz Beyin adamları mekanı buldu ateş ediyorlar ne yapacağız? "dediğini duydum. Şükür ki artık adamlarım beni buldu. Yeteri kadar geciktim daha da gecikmek istemiyorum.
Sinan dışarıdan patron diye seslenince buradayım diye bağırdım. Sinan beni görünce "Çok korktuk be patron. Seni bulmak için bakmadığımız yer kalmadı. "dediğinde "Sen beni boşver de Hayriye ne durumda onu söyle. Aradan kaç gün geçti bilmiyorum. Neler oluyor Sinan?" dediğimde o da bana "Patron 1 aya yakındır tutuluyorsun burada. Senin kaçırıldığın gün Hayriye hanımın ifadesini alıp savcılığa götürdüler. Suç onun üzerine kaldığı için tutuklayıp cezaevine götürmüşler. Yarın da mahkemesi var. Ne yapmayı düşünüyorsun?"
"Önce şuradan bir çıkalım ne yapacağıma karar vereceğim. Sen beni çöz de çıkalım başardım. Seyfi de hangi delikte saklandıysa bulun alın gelin Onun da hesabını ayrıca göreceğim "deyip depodan çıktım.
Sinana dönüp "Önce beni bir eve bırakın üstümü başımı değiştirip kendime geleyim sonrasında beni savcılığa götürün Hayriyeyi oradan çıkartayım "diyerek arabaya bindim.
Hayriye'nin bir damla gözyaşına dünyayı yakarım derken ciddiydim. Hayriyeyi oradan kurtarmanın tek yolu suçu kabul etmem. Yeter ki Hayriye oradan çıksın.O orada olmayı hak etmiyor.
Duymayan kalmasın Yavuz Bayraktar 1 ay sonra geri dönüyor.
Herkese merhaba.2119 kelimelik bir bölümle karşınızdayım. Sezon finalinde Yavuzun 1 aylık sürede neler yaşadığını bilmediğimiz için tam olarak ne yazacağımı bilemedim. Yavuz duygularını içinde yaşayıp biraz kapalı bir karakter olduğu için en başından başlayarak iç dünyasına değindim. Yavuzun işkence çekmesini kısaca değindim ama yazarken ondan çok benim canım yandı. Yavuzun 1 ayda yaşadıkları benim zihnimde bu şekildeydi. Gelecek bölümde mahkemede olacağız.Yorumlarınızı eksik etmeyin.Okuyan,oy veren, yorum yapan herkese teşekkürler. Bir sonraki bölüme kadar kendinize iyi bakın
|
0% |