Yeni Üyelik
1.
Bölüm

Giriş

@aysenurkilic75

Deren Yılmaz, 25 yaşında, kendi kendini büyüten ve ailesi tarafından görülmeyen bir çocukluk geçirmiş, kendi ayakları üzerinde duran güçlü bir kadın ve bugün mesleği için elinden geleni yapmaya niyetliydi. Deren doktordu ve ölmek üzere olan bir insanın hayatını daha kurtaracaktı bugün, belki de her ne kadar bu kelimeyi düşünmek istemese bile kurtaramaya da bilirdi ama Deren kendine ve meslektaşlarına çok güveniyordu ve bugün bir insanın daha hayatı kurtulacaktı.

 

Deren'in Anlatımıyla

 

Hastayı sedyeyle getirmişlerdi ve çok yarası vardı. Adamcağız kan gölü gibi birden karşıma belirince adamın sedyesinden tutup hemen ameliyathaneye götürdüm.

 

"Arakadaşlar hastamız geldi!"

 

Tüm doktorlar bir an dikkatini bana verdi ve hastayı sedyeden kaldırıp ameliyat yatağına yatırdı.

 

Ameliyat sonrası...

 

Ameliyat bitmişti ve hastayı hasta odasına alacaklardı. Ameliyathaneden çıkınca birkaç kişi bana doğru koştu.

 

Küçük kız hemen lafa atladı.

 

"Doktoy abya abim iyleşçek mi?"

 

Ağlıyordu... Küçük çocukların ağlaması içimi çok yakardı. Küçük kızı nazikçe kucağıma alıp lafıma başladım.

 

"Abin çok iyi ufaklık merak etme"

 

Küçük kıza yaptığım bu ufak konuşmadan sonra diğerlerine döndüm hepsi 'acaba doğruyu mu söyledi yoksa çocuk küçük de üzülmesin diye mi öyle dedi?' der gibi bakıyordu.

 

"Hastamız Gökhan Çelik gayet iyi bir durumda yaklaşık 1-2 saat sonra görebilirsiniz"

 

"Teşekkürler Doktor Hanım" Dedi gözleri dolu bir kadın 20'li yaşlardaydı ve büyük ihtimalle hastanın kardeşiydi.

 

"Rica ederim bu bizim işimiz" Diyerek yanlarından ayrıldım.

 

Saatler sonra...

 

Eve çoktan gelmiştim. Belki de biraz dışarıya çıkmam lazımdı saat daha 8'di biraz kafa dağıtmak fena olmazdı. Gözüm hemen odamdaki makyaj masasına ilişti telefonum oradaydı. Acaba Sude'yi çağırsam gelir miydi. Sude benim küçüklük arkadaşımdı ve hala sıkı bir dostluğumuz vardı. Aslında Sude bana göre dosttan ötedeydi, yani kardeşimdi Sude benim. Elimdeki kitabın kaldığım yerine ayracını yerleştirip ayağa kalktım ve ayaklarımın ilk hedefi kitaplığım oldu. Kitaplığıma vardığımda kitabımı güzelce eski yerine yerleştirdim sonrasında makyaj masasına doğru ilerledim ve elime telefonumu alıp yatağıma geri döndüm.

 

Sude Balımm Aranıyor...

 

"Efendim birtanem?"

 

"Ya balım benimle dışarıya gelir misin? Hem konuşuruz hemde marketten bir şeyler alır, parkta oturur yeriz"

 

"Olur ben hazırlanayım o zaman. Görüşürüzzz"

 

"Görüşürüüzz"

 

Telefonu bırakıp hazırlanmaya koyuldum. Şimdi dolabımın önüne geçip uzun süre düşünecektim ve sonrasında en basit şeyleri giyinecektim.

 

Evet gerçekten bir süre dolabın önünde düşündükten sonra en basitinden üstüme beyaz uzun kollu bir crop altıma ise siyah bir şort etek giyindim. Her şey tamamdı artık hazırdım. Telefonumu bıraktığım yerden alıp Sudeyi aradım.

 

"Efendim birtanem"

 

"Ben hazırım seni almaya geliyorum"

 

"Tamam görüşürüz"

 

"Görüşürüüzz"

 

Siyah deri ceketimi üstüme geçirdim, siyah bir çanta aldım ve son olarak telefonumu cebime atıp evden çıktım. Çantam'ın içinden arabamın anahtarını çıkarıp arabayı açtım ve arabaya binip yola koyuldum.

 

Bir saat sonra...

 

Artık Sude'nin evinin önüne varınca Sude'yi arama zamanı gelmişti.

 

"Geldin mi?"

 

"Geldim hazırsan in"

 

"Tamam iniyorum"

 

Bu sefer ikimizde görüşürüz deme gereksimini bulmamıştık çünkü görüşmemiz 2 dakikamızı bile almayacaktı.

 

"Selaamm"

 

"Selaammm. Hadi bakalım bin arabaya gidelim"

 

Sude arabaya binince yola başlamıştık.

 

"Ee nasıl gidiyor işler"

 

"Güzel. Bugün yeni bir can daha kurtardık böyle olunca mesleki gururum yükseliyor. Senin işler nasıl gidiyor?"

 

Sude kıkırdadı. "Benim işlerde güzel gidiyor. Ana sınıfı öğretmeni olmak biraz zor ama yine de seviyorum işimi"

 

"İyi iyi. İşini seveceksin ki güzel sonuçlar elde edeceksin"

 

"Konuştu edebiyatçı"

 

"Söylemesi iyi güzel ama ben edebiyatçı değilim. İşim sayısal üzerine"

 

İkimizde kahkahalara boğulurken markete ulaştığımızı belirtme gereği duyan Sude'den bir çığlık belirdi.

 

"Hedef görüldüü!!!"

 

"Ne bağırıyorsun kızım. Biliyorum arabayı süren benim ya hani"

 

"Olsun. Birden böyle çığlık atmazsam içimde kalırdı"

 

Bu kız gerçekten deliydi. Arabayı park ettikten sonra cüzdanımızı ve telefonumuzu alıp arabadan indik.

 

"Ne alsak"

 

"Deren tabikide çiğköfte, çekirdek ve kola bu da soru mu?"

 

"Tamam tamam tabikide vazgeçilmezimiz olan şeyleri alacağız"

 

Sude ile biraz daha gülüştükten sonra kasaya doğru ilerledik.

 

Kasiyer kadın "300 tl. Kart mı nakit mi?" Diyerek konuşmamızı bölmüştü.

 

"Kart olucak"

 

"Deren saçmalama ben öderim"

 

"Sude paranın lafımı var aramızda ben öderim"

 

"Sen sonra ödersin" Dedi Sude ve kasiyere dönüp "burdan alabilirsiniz" dedi.

 

Bir Sude'ye bir de kasiyere baktım kasiyer aynı 'yeter artık ödeyin de gidin' der gibi bakıyordu ve gerçekten bende 'ben öderim' muhabbetinden sıkılmıştım.

 

Sude'ye "Sude tersimdesin birtanem" Diyip kartımı kasiyere uzattım ve "Buyurun. Temassız var" Diyerek kendimi açıkladım. Kasiyer artık ne kadar bunaldıysa hızla kartı elimden çekip temassızını okuttu ve ödeme işlemi tamamlandı. Sudeye döndüğümde ise bana sanki istediği oyun oynanmamış küçük bir çocuk gibi bakıyordu. Marketten çıktık ve hemen arabaya bindik.

 

"Sude bana böyle bakmaya devam edersen birazdan gülmekten yerimden kalkamayacağım"

 

Sude nasıl baktığını yeni fark etti ve hemen eski haline döndü. "Ay pardon trip modundan çıkmayı unutmuşum. Dalmıştım"

 

"Ne oldu yine neye daldın?"

 

"Hiç öylesine daldım sadece. Hiç birşey düşünmedim yani"

 

"Hee. Durgunluk diyelim ona"

 

"Aynen öyle"

 

Parka ulaşmıştık ve ilk gördüğüm yere arabayı park etmiştim.

 

"Umarım banklar dolu değildir" Diye homurdandı Sude.

 

"Umarım" Diyerek Sude'ye katıldığımı belli ettim.

 

Tam parka girdik ki bir bank yeni boşalıyordu.

 

"Çok şanslıyız ama keşke başka bir şey dileseydik" Dedi Sude.

 

Sude ile kısa bir kahkaha attıktan sonra bankın boşalmasını bekledik ve bank boşalır boşalmaz banka yerleştik.

 

Herşeyi yerleştirdikten sonra başladık sohbete.

 

Üç saat sonra...

 

Saat 12:00 olmuştu sanırım artık gitme vakti gelmişti.

 

"Gidelim mi artık saat 12:00 oldu"

 

"Oldu mu o kadar ya. Tamam peki o zaman gidelim" Dedi Sude.

 

Toparlanıp yola çıktık. "Bana gelsene bugün" Dedim arabayı sürmeye devam ederken.

 

"Eşyalarım yokki yanımda ama söz bir gün gelirim sende kalmaya"

 

"Peki zorlamayacağım çünkü yarın iş var ve gerçekten eşyaların yanında değil. Sadece kıyafet falan gerekli olsa ben zaten kendimden verirdim de Laptop'un falan gerekliydi dimi?"

 

"Evet"

 

"Ama başka zaman zorlarım haa"

 

Sude güldü. "Tamam zorlarsın"

 

Sude'yi evine bırakıp bende eve doğru yol aldım.

 

Eve geldikten sonra...

 

Üstümü başımı değiştirip Laptop'umun başına geçtim.

 

"Of ya Gökhan Çelik'in dosyasında ki bilgiler bana neden bu kadar tanıdık geliyor" Diye bir soru sordum kendi kendime sanki yanımda birisi varmış gibi.

 

Biraz daha dikkatli baktım adamın dosyadaki fotoğrafına ama yok çıkaramıyordum. Neyse kafamı şuan bununla yoramazdım zaten sadece Laptop'daki bilgiler ile dosyadaki bilgiler aynı mı diye bakacaktım bu kadar. Bilgilere göz geçirdiğimde aynı olduklarından emin olduktan sonra Laptop'u kapatıp yatağıma doğru ilerledim ve elimde kalan Laptop'u yatağımın yanındaki çekmecenin içine koydum.

 

Yatmadan önce biraz telefona bakmak en sevdiğim şeylerdendi ve tabikide ben bu rutinimi gerçekleştirecektim.

 

Biraz telefona baktıktan sonra gözlerimin kapanmaya başladığını fark edince uyuyacağımı anladım ve telefonumu kapatıp kendimi uykuya teslim ettim.

 

... 

 

Evet giriş bölümümüz böyle, biraz kısa oldu idare edelim.

 

Sizce bu hikaye nasıl ilerler?

 

Başka bölümlerde görüşmek üzere :)

 

 

Loading...
0%