"Mısır`ı istiyorum köle!" dedi mumya. Benim dilimi konuşmuştu!
Şokla ona bakarken yine ve yine dilimi tutamadım.
"Patlamış mısırı mı, haşlanmış mısırı mı? Ha bir de közde mısır seçeneğimiz var... Senin tercihin hangisi?"
~
Hüma genç bir arkeologtur. Tarihe aşık bir anne babanın çocuğu olmanın bütün getirilerine sahiptir. Antik Mısır`a ise takıntılı derece hayrandır. Bir gün Keops Piramidi`nde gizli bir oda keşfeder. Sonrasında hayatı tepetaklak olur. Antik Mısır Tanrıları ve canavarları ile dolu yepyeni bir dünyanın kapıları onun için açılır. Yoldaşıysa bin yıllardır bir lahidde uyuyan bir Mısır Tanrısından başkası değildir.
~
Küfür ve argo kelimeler barındırmaktadır.
"Sakın kaçma tanrı bozuntusu! Canını acıtmayacağım, sadece senden şiş kebap yapacağım."
*
Hüma`nın kaderi açtığı bir kapıyla tamamen değişmişti. Bulduğu mezarla birlikte çöllerde sürüklenmiş, Araf Ormanı`nda yaşam mücadelesi vermişti. En nihayetinde yok oluşun eşiğinden dönen genç kızın bu kez daha büyük bir belayla yüzleşmesi gerekiyordu. Üstelik bu kez en kilit noktadaydı ve en çok yanan da yine o olacaktı. Çünkü bu kez Apep`in insafına kalmıştı ve Apep insaflı bir canlı değildi.
Merhametin tanrıçası bir şeytanı dize getirebilir miydi?