Yeni Üyelik
16.
Bölüm

16.BÖLÜM-İFADE

@ayshe.myfirst

Ateşten

Metehanı evine bırakmış ve kendi evime gelip soğuk bir duş alıp bakımlarımı yapmıştım üzerime uzun kollu siyah bir triko kazak altıma ise yine siyah bir kumaş pantolon giymiştim. Takı olarak altın renginde çiçekli küpemi ve onunla aynı renk düz bir kolye takmıştım,çantamı içine dosya sığabilsin diye büyük tercih etmiş ve ayakkabılarımı ise düz stiletto tercih etmiştim. Şimdi ise evden çıkmış askeriyeye gidiyordum,baş savcıyla Metehan eve bıraktıktan sonra eve dönerken telefonla konuşmuştum, bana bu görevle ilgili biraz bilgi sahibi olduğunu görev bitene kadar da önemli davalar haricinde rahatsız edilmeyeceğimi söylemişti.

Başsavcımız iyi adamdı tanışalı bir kaç gün olmuştu ama burada şimdiden bir sürü amca edinmiştim. Hoş burda babamın yaşadığını da öğrenmiş bir anne ve bir kardeş daha edinmiştim ama onları amcalarım kadar kabul ettiğim söylenemezdi. Hiç bir zaman kolumdan çıkarmadığım annemin bana doğum günü hediyesi olan kauçuk ince kordonlu kahverengi küçük bir saatim vardı, bana uğur getirdiğine inanıyordum. Onu incelerken aynı zamanda geç kaldığımı da gördüm ve koşar adım evden çıkıp arabama bindim.

Arabayı icat eden adamdan Allah razı olsundu umarım cennette bir köşktedir, amin.
Hızlı bir şekilde askeriyeye doğru sürmeye başladım, yüzbaşının arabası vardı herhalde ona şöförlük yapacak değildim dimi canım. Küçük bir yer olduğundan ve tabiri caizse daha karganın dışkısına özel bir tarife uygulamadığı o saatlerdeydik yani süzüle süzüle askeriyeye varmıştım. Tam aynı şekilde süzülerek içeri gireceğimi sanarken kapıda duran teğmen beni durdurup sanki buraya hiç Gelmemişim gibi kimlik sordu.
İyi bir sabaha başladığım söylenemezdi ama umarım ki öğlen saatleri iyi geçerdi.

Dilerim kiiii! Ay aman şey diyecektim ateşim ateşim bizim bu ateşin barutu nerde? Gelmemiş mi daha? Bir sorsan ya şuna.

Neden? Hayır yani niye onun gelip gelmediğini sorayım ki alla alla geldiyse kendine gelmediyse yine kendine banane canım sen de merak edip durma şunu bir gün ağzımdan kaçırma ihtimalim yüksek, adam benim devreleri yakıyor zaten bir de bununla saha fazla rezil olamam.
-Buyrun savcım, kimliğiniz.
-Sağol.
Tam yürümeye başlayacakken arkamda bıraktığım teğmenden gelen ses iç sesimin merakına bir cevap oldu.
-Metehan komutanım! Buyrun komutanım.
Neyseleyerek yürümeye devam edecektim ama konu dikkatimi çekmişti.
-Barış, bir daha savcımın kimliğini kontrol etmene gerek yok. Bizim görevle ilgileniyor, ayrıca istediği zaman buraya girebilir benim özel misafirim.

bas nikahı bas bas bas! Bu adam benim kocaaaaam!

Biz bu iç sesleri aldıramıyormuyuz ya? Bana ağırlık yapıyor tartılınca kilolu çıkıyorum sonra.
A-aaaa geleceğimle oynanıyor şuan ne münasebet ayol ben senin bir parçanım, hem beni aldırırsan hayatına kim renk katıcak he! Kim? Aldatıyormusun beni yoksa?!

Hee iç sesimi aldatıyorum tövbe Estağfirullah ya!

Az önce onlara kulak misafiri olmak için yavaşlattığım adımlarımı hızlandırmış ve askeriyenin içinde topuklu ayakkabılarımın yankı yapmasına izin vermiştim. Arkamdan gelen postal sesini duyuyordum bu yüzden acilen timin yanına ulaşmam gerektiğinin farkındaydım, timin yanına ulaşamazsam ve yanıma gelirse utançtan bırak sorguyu onunla aynı yere bile giremezdim.
Ne! Şimdi de beni kocamdan uzak tutmayı mı düşünüyorsun?!

Ne ara kocan oldu bu adam senin?! Daha tanışalı birkaç gün oldu da! Nasıl bir yokluktasın kızım sen?!

A-aaaa terbiyesiz!

iç sesime gözlerimi devirdim ve karşıda sorgu odasının önünde duran tim ve albayı gördüm. Ayakkabımın yaptığı yankıdan dolayı bu tarafa baktılar, ne yalan söyleyim seviyordum dikkat çekmeyi.

Kimin insanı ;)

İnsanı??

Evet insanı! Ne olmuş yani! Hep ben mi senin iç sesin olucam?! Biraz da sen benim insanım ol!

İç sesime göz devirip onunla daha fazla tartışmak isterdim fakat olmazdı. Karşımda albay ve tim vardı, karizmayı çizemezdik. Onlar bana bakarken ben onlara hafif bir gülümseme gönderdim ve adımlarımı daha da hızlandırıp onların yanına vardım.

-Ateş, sorguya hazır mısın?

-Her zaman albayım.

Ona amca demem için ısrar ediyordu kullanıyordum da ama bunu toplum içinde yapmak bana sanki her an birinin çıkıp torpilli damgası yapıştıracağını düşünmeme sebep oluyordu.

Yok devenin nalı! Kızım ne abarttın yaa! Çok işimiz var seninle

Bak bak laflara bak sanki benim küçüklüğümden beri benimle değil.

Oraları karıştırma, bu bir sır.

-Bu ayakkabılarla nasıl ayakta bu kadar saat kalkabiliyorsun yaa aklıma almıyor.

Eslemin küçük isyanıyla kıkırdayarak ona döndüm.
-Bir süre sonra alışıyorsun eslem, ben de sizin gibi postal giymeye alışık değilim mesela rahatsız ediyor.
-Nasıl yani savcım? Cidden postal kadar rahat ayakkabıyı giyince rahatsız mı oluyorsun?
-Evet Ahmet, ilginç değil mi? Sizin de beni ayakkabılarımla garipsemeniz bana ilginç geliyor.
-Vay be!

Metehana döndüm.
-Sanırım ömerin yanında Alparslan ve Zeynep var.
-Evet savcım. Her hangi bir kan durumunda Alparslan kan vericek Zeynep de ona yardımcı olucak işte.
-Anladım. O zaman hadi bakalım asıl görev şimdi başlıyor.
-Ateş sen ayazın sorgusuna gir, eğer yapamazsan tek bir işaret yeter hemen yer değiştiririz. Ha bu arada Metehan İdil konusu çözüldü oğlum konuşmaktan susmadığı için başımız şişti biz de attık aşağıya bir gün tutar salarız. Gözü korkar onun orada.

-Tamamdır albayım.

-İyi yapmışsınız albayım.

Metehan bugün gerçekten çok rahattı ve ben bunun sebebini çözemiyordum, adamın hayat umrunda değildi bugün. Gerçi ne zaman umarındaydı ki?

Albay ile İkimiz birbirimize kafamızla onay verdik, tim sorguyu izlemek için ikiye bölündü ilk önce biz tek kişi girecektik eğer sıkıntı çıkarsa yanımıza timden veya başka biri girip bize biraz kaba kuvvet konusunda yardımcı olacaklardı. Birazcık, ufak.

Metehan,Asya ve Ahmet benim sorgumu, Azra,Kerem,Eslem ve Kuzey ise albayın sorgusunu izleyecekti. İzleyici tayfa için heyecan doruktaydı burdan bile hissedebiliyordum. Hepsi biliyordu ki ayaz benim babamdı ve Sevil ile albayın arasında bir bağlantı vardı, şahsen ben de izlemek isterdim ama maalesef olayın ana karakteri olacaktım.

son kez metehana baktım sanırım gözlerimdeki o küçük de olsa ayazla yüzleşme korkusunu yakaladı ve sıkıntı yok anlamında göz kırptı, ben de onaylamak adına gözlerimi yumdum ve derin bir nefes aldım.

Albay sorgu için çoktan sevilin tutulduğu odaya ilerlemeye başlamıştı ben de çok beklemeden ayazın odasına girdim.

Ya Allah bismillah.
Haklısın iç ses, çok haklısın.
-Heh Oğuz oğlum kurban olayım çıkar beni buradan sen benim deli kızın lafına mı kandın niye durup dururken ülkemi satayım lan ben? Niye askerimi satayım? Tamam oğlum anladık eskiden aramızda bir şey yaşandı ama şimdi bu şekilde bir iftirayla intikam mı aldığını sanıyorsun sen?

-Senin deli kız derken? Bu şikayeti İdil yapmadı ayaz, ben yaptım. Albay izletti bana görüntüleri o şüphelendi senden. Ben sadece yasaya döktüm. Ayrıca ne intikamı?

Sorgu odasındaki cama baktım. Kamera ışığını kontrol etmek için, yanıyordu, kayıttaydı.
-Ateş, kızım. Bak yemin ederim ben bir şey yapmadım uydurma bunların hepsi, shop yapmışlar gerçek değil o vid-

-Kes! Burada ben sorucam sen cevap vereceksin ayaz! Duydun mu beni?! Ayrıca ben senin kızın falan da değilim! Babam onbir yıl önce öldü benim!

Masaya yaklaşarak önüne eğildim.
-Ha hatta ilk o patlamanın olduğu ve babamın öldürüldüğü günden başlayalım mı? Ne dersin?

-Ateş, kızım.
-Ben senin kızın falan değilim ayaz! Ben bir vatan hainin kızı olamam anladın mı beni?! Eğer böyle bir şey olsaydı intihar etmiştim çoktan! Babam öleli onbir yıl oldu, patlamada şehit oldu benim babam! Kendi ellerimle dokundum toprağına buraya kalkan uçağa binmeden, havalimanına gitmeden önce uğradım mezarına! Vedalaştım helallik istedim! Sen kimsin de çıkmış bana kızım diyorsun! Sen kimsin ayaz! Sen kimsin! Niye ülkene ihanet ettin? Niye karına eşine dostuna yaptın bunu ayaz niye? Niye? Niye?
Artık kendimi durduramıyordum yakasına yapıştım ve onu ayağa kaldırdım tam o sırada da kameranın ışığı kapandı video kaydını durdular. Bunca yıllık askerdi her ne kadar ihanet de etmiş olsa beni iki dakikada elleri kelepçeliyken bile yere serebilir ve benim ona verdiğim veya vereceğim zararın iki hatta üç katını bana verebilirdi. Ama yapmadı sessizce yanaklarından süzülen yaşla öylece benim sinirimin geçmesini bekledi. Onu yakalarından tutup salladım. En sonunda bu sessizliğine dayanamadım ve düşününce pişman olacağım bir hareket yaparak ona okkalı bir tokat attım. Aynı zamanda da yakasını bırakmıştım. Sarsıldı, benden bunu beklemiyordu hiç beklemiyordu hemde ama yapmıştım. Başka hamlede bulunmadım, ellerimi saçlarıma geçirerek sinirime son vermeye çalıştım bu sırada da onu camdan izliyordum. Yaslandığı duvardan kalktı ve devrilen sandalyesini düzeltip geri oturdu. Çıldırmak üzereydim!

-Konuş artık orospu çoçuğu konuş! Ne yaptı o kadın sana? He ne yaptı? ya da dur anlatma, anlatma ki midem daha fazla ağzıma gelmesin. Ne yaptı o kadar çoçuk sana da patlattınız oraları, he! Söylesene! Ne yaptılar sana? Öldü hepsi hiç mi vicdanın sızlamadı bu patlamalara göz yumarken? Hiç mi acımadın arkanda bıraktığın yıkılmış evlere ailelere çoçuklara annelere, hiç mi?

Sonlara doğru sesim kısılmıştı. Bir kaç kelime daha edecekken kapı açıldı,içeri Metehan girdi.
-Savcım yeter bu kadar albay benim devam etmemi istedi.
-Niye? Gayet güzel gidiyorduk.
-Gitmiyordunuz savcım sen gidiyordun ama o bekliyordu. Ayaz yüzbaşıyla yeterince yüzleştiysen çıkabilirsin.

Yüzleşmek? Ne diyordu bu? Gerçekten iki yüzlü bir adamdı. Neredeydi bu adama aşık olan iç sesim? O bile anlamıştı artık. Pislik herif bir iyi bir kötü davranarak devrelerimi yakıyordu!

hızla omuzuna çarparak ayazın yüzüne bile bakmadan çıktım sorgu odasından. Yaşarın olduğu odaya gitmem gerekiyordu. Albay kapının önündeydi.

-Albayım, yaşarın tutulduğu sorgu odası hangisi?
-Üçüncü oda, buradan düz ilerle gördüğün üçüncü kapı.
-Tamadır sağolun.
Albaya da sinirliydim. Nasıl böyle bir şey yapabilirdi! Hani onunla yer değiştirecektim! Neden adı batasıca bir ayıyla yer değiştirmiştim ki! Derin bir soluk verdim ve onlara yapamadığım bütün çirkefliği yapmak üzere yaşarın sorgu odasına tabiri caizse daldım.

BİR SAAT SONRA,

Ateşten,

İçim daralmıştı yaşar bir saattir aynı şeyler bir papağan gibi tekrar tekrar söylüyordu.

-Aaaa! Yeter canım seninle mi uğraşıcam ben ya! Yeter be! Ben yapmadım ben bilmiyorum bildiklerim bu kadardı! Yakalanmaktan kaçabileceğini mi sandın sen?! Ay kıyamam sana seni o dava salonunda öyle bir yerim ki kemiklerini bile bulamazlar! Duydun mu beni?!

Cama doğru baktım. Yeterdi, şu lanet raporu verip buradan bir an önce ayrılmak istiyordum, çok mu zordu yani?

-Siz de kapatın şu kamerayı! Sorguyu bitiriyorum davada görüşücem ben kendisiyle!

Son kez boynumu geriye yatırıp esnettikten sonra ayağa kalktım ve yaşarın üzerine eğiliyormuş gibi yapıp odadan çıktım. Arkamdan bir sandalye sesi sonra ise yaşarın acı dolu çığlığı duyuldu.

-Kafam!

-Sıçarlar umarım bir gün senin o kel kafana!

Ay sinirden gebericem resmen, yaşar da tat vermedi. Saate baktım 12:34'tü öğle arasına çıksam ve buraya gelince albaya vereceğim raporu hazırlasam sonra da bu dar yerden çıkıp gitsem güzel olurdu. Yaşar tat vermese bile yemek kesinlikle tat verirdi. Yani umarım.

 

Nağbersiniz aşıkolllarrrrr yallah bismillah diyerek yazdığım bir bölümde ve insta takipçimiz hala çokkk az kitabın bir değişiğini wattpade yazmayı düşünüyorum ( her ne kadar kapalı olsa da ) bir değişiği dediğim ilk bölümlerde yaşanan abzürtlükleri ve bölümlerin kısalığını halledip orada daha iyi bir sonuç çıkarmayı düşünüyorum çünkü okunmalarda ve yorumlarda orada da burada ki gibi hatta biraz fazla bir rehavet görürsem bu yoldan yürüyüp kitabımı bastırabilirim bence siz ne düşünüyorsunuz? Yorumlar az çoğaltalım lütfen sevgilerimleeee. Bu kitap tamamen amatörce yazılmıştır.

 

Loading...
0%