
Eve hemen hemen yerleşmiş, sadece bir kaç fotoğraf çerçevesi kalmıştı. Onları da biraz dinlendikten sonra toz alır yerleştiririm diyerek kolisiyle birlikte cam kapalı vitrinin önüne yerleştirmiştim. Küçüklüğümden beri fotoğraf çekmeyi severdim, annemler de bana her zaman fotoğraf makinem için kart alırlardı. Flaşa aktardığımız bir bu kadar daha fotoğraf vardı, koliyi vitrinin önüne koyarken en üstteki fotoğraf dikkatimi çekti. Tam alıp bakacakken kapının çalmasıyla elimi geri çektim ve kapıya bakmaya gittim.
"Kim o?"
"Yemek siparişi!"
Diyen kurye ile aydınlanma yaşadım. Çiğ köfte sipariş etmiştim, ama bunca işin arasında daha Maabat yeni yer bulmuşken yemeği unutmuştum.
"Bir dakika lütfen."
Koşarak mutfağa gidip ada tezgahın üzerinden cüzdanımı aldım. Geri dönüp kapıyı açtığımda görmeyi beklediğim kurye yerine Metehan yüzbaşı olunca kısa çaplı bir şok geçirerek yaysız bir çeneye sahip olduğumu ona tekrar kanıtlamış oldum.
"Askerliğin maaşı mı yetmedi de kuryeliye başladın?"
Kaşlarını çattı kaşları da saçları gibi kahverengiydi çatılınca iki kaşının ortasında iki küçük çizgi beliriyordu, ki bu çizgiyi günlük hayatta da kaşlarını çatmadığı zamanlarda bile fark edebilirdik bence. O kadar çok kaşlarını çatıyordu ki o iki çizgi orada yer edinmişti. Gözlerini kısmaktan kaz ayakları da çıkacaktı, buna daha fazla izin veremezdim.
"Biraz daha gözlerini kısmaya ve kaşlarını çatmaya devam edersen yandık. Evde kalırsın sen."
"Birincisi askerliği maaşı için değil vatan sevdası için yapıyorum, ikincisi yüzümde niye o kazlı şeyden çıksın ki? Üçüncü olarak benim evde kalmam niye seni yakıyor savcım? Ne o evde kalırsam üzülür müsün?"
"Çooook! Neyse gir içeri gireceksen hadi işim gücüm var seninle uğraşamam."
"Allah Allah! Ben seninle uğraşıyorum ama!"
Derken bir yandan da ben onun elindeki çiğ köfte poşetini almış içeri geçmiştim. O ise ayakkabısını çıkarıp kapıyı kapatarak arkamdan ilerlemişti. Bir orta sehpam vardı ama, üstünde ciddi anlamda görülen toz tanecikleri vardı. Hani ev sahibim bu evi temizletmişti Allah aşkına! Bu nasıl temizlikti?! Kadir ezildi gelse cinnet geçirir üstüne bir de çöp ev diye yakardı evi. Öyle bir toz, ve öyle bir kirdi.
"Yemek için sağol ısmarlamış oldun."
"Ne demek savcım. Bir gün de sen bana ısmarlarsın, ödeşiriz."
Kafamı onaylar biçimde salladım.
"Bakarız."
Gözüme kestirdiğim fotoğraf kolisiyle çiğ köfteyi yayılarak oturduğu koltukta onun yanına bıraktım ve koliyi salonun ortasına sehpanın yanına çektim. Ama gözüme yine o fotoğraf takıldı. Uzun zamandır görmemiştim bu fotoğrafı, aile fotoğrafımızdı babamın gidişinden üç gün önce çektirmiştik. Hayal meyal de olsa hatırlıyordum o fotoğrafı. Onun burada olmasına aldırış etmeden çerçeveyi elime aldım. O ve yemek bekleyebilirdi, ama merak bekleyemezdi. Elimde çerçeveyle birlikte dikleştim, babam, ben, annem ve yiğit. Mutluyuz, babam yanımızda, daha buraya gelmemiş. Mutlu bir yaz akşamı lunaparka gittik, pamuk şeker yedik, o zamanlar yanımdan hiç ayırmadığım fotoğraf makinem ile çekmiştik bu fotoğrafı, önümüzden geçen genç bir çiftin eline tutuşturdu babam kamerayı bu bizim tam bir çekirdek aile olarak anımız kalsın diye çektirdi fotoğrafı çifte, kadın ne kadar bu ana memnun olsa bile adam bir o kadar memnuniyetsizdi bu durumdan. Sonra annemin ısrarları üzerine babam dayanamadı ve gidip adamdan özür dileyerek kendini adama sevdirmişti. Tabii adam ne kadar sevdi bilemeyiz, arada ona kimliğini gösterdiğini görmüştüm.
"Savcım, o ne?"
Eskilere dalıp metehanın burada olduğunu unutmuştum. Ani sıçramamla elimdeki fotoğraf çerçevesi yere düştü ve camı çatladı.
"Hay ben senin yaa, off"
Ayaklanıp hızlıca yanıma geldi.
"Savcım, iyi misin? Niye bu kadar korktun ki?"
"Burada olduğunu unutmuşum çünkü! Off gitti güzelim çerçeve yaa."
"Tamam savcım, giden çerçeve olsun. Senden değerli değil ya toparlarız."
Eğilip çerçeveyi tekrar elime aldım ama artık bir çerçeveden farklı her şeye benziyordu. Çerçevenin yanındaki dört çıta ayrılmış ve camı da boydan boya çatlamıştı.
"Ya gerçekten sikicem artık! Hayatımın en boktan günü ya!"
yere eğilip parçalanmış çerçeveyi ayırarak fotoğrafı elime aldım.
"İyi tarafından bak, fotoğrafa bir şey olmamış."
Yere eğilmiş çerçeveyi topluyordu. Kafamı olumlu anlamda sallayıp fotoğrafı daha yakından incelemeye başladım.
"Çerçeveye sığmadığı için mi katladınız fotoğrafı? Ha mutfaktaki çöpe atıyorum bu arada."
"Katlamak? Atabilirsin tabii. Peçete gibi bir kumaşa sar ama."
Ayaklanıp salondan çıkıp mutfağa gitti. Bir yandan da konuluyordu.
"Bildiğin katlamak, fotoğrafın arkasında katlanmış bir yer var. Hiç fark etmedin mi?"
"Hayır tabii ki."
Fotoğrafın arkasını çevirdim ve fotoğrafın arkasındaki katlanmış bölümü gördüm. Kaşlarımı hafif çatarak katlanmış fotoğrafı açtığımda ise, kaşlarımı daha fazla çatmıştım. Babamın omzuna sarılmış bir adam vardı, herkes kameraya gülümseyerek bakıyordu, adamın sol eli kadının beline dolanmış bir şekilde karnındaydı. Babam gibi yapılıydı, eşi olduğunu tahmin ettiğim kadının karnındaki elinde bir fotoğraf tutuyordu. Fotoğrafı yüzüme yaklaştırarak daha yakından baktım. Fotoğraf eski olduğundan biraz saramış ve silinmeye başlamıştı, ama yakından bakınca emin olmuştum. Bu bir ultrason fotoğrafıydı!
"Metehan! Adamın elinde ultrason fotoğrafı var! Ve ben bu adamı tanımıyorum! Sen bulabilir misin?"
Yanıma geldi.
"Savcım, çok afedersin ama, sen benimle taşak falan geçiyorsun herhalde şuan. Bu fotoğraf ta senin benim küçüklüğümden kalma, kaç yıl olmuş nereden bulayım? Hem başka fotoğrafı da yok adamın."
Gözlerimi devirdim. Teknoloji cahili herif!
"Aman! İyi be! Senden yardım isteyeceğime gider kendim hallederim! Kalleş herif! Neyse, şuan açım yemek yiyeceğim. Sen iyi topladın dimi buraları? Cam kırığı kalırsa yandık. Tamam eve yerleşmiş olabilirim ama yine de henüz bir elektrikli süpürgem yok."
Kafasını olumlu anlamda salladı.
"Merak etme savcım. Gayet güzel temizledim. İstersen camın kırıldığı yere çıplak ayakla basabilirsin."
"Temizlemeseydin bir de! Aferin! Senin yüzünden kırıldı sen temizledin, bir puan."
Tek kaşını havaya kaldırdı.
"Puan? Hayırdır savcım, şimdi de puan toplayıp bölüm mü geçmeye çalışıyoruz?"
Sırıtarak çiğ köfte poşetime yöneldim. Kafamı onay anlamında sallayarak.
"Evet metehancığım, puan kazanıyorsun ve bu davranışın sana hem bir puan kazandırdı hem de bir puan düşürdü. Yani eşitsin."
Çiğ köfte poşetini açmış ve yarısını koparmıştım. Tam konuşmak için ağzını açtığında ise ayağa kalkıp çiğ köfteyi ağzına soktum.
"Hiç konuşma metehan çekemem yemek yiyeceğim."
Adamın 'la havle' bakışı vardı. Ve bana o bakışın en okkalısını atmıştı. Gözlerimi devirip kendimi yere bıraktım ve çiğ köftemden sonunda bir ısırık aldım. Bu sırada o da yanıma oturmuştu.
"Eee sormadım hiç, niye geldin sen?"
"Geçen gün bahsettim ya savcım, sizi almaya gelip albayın yanına getireceğimden."
"Haa o iş, unutmuşum ben onu yaa, kombin yapmadım ki ama ne giyicem? Yarın gel sen, yarın gideriz."
"Oldu savcım, 25kr farkla özel araba ister misin?"
"Ay harika olur ya! Bana da lazımdı bir tane araba, şöförüyle almış olurum."
Gözlerini devirmeye çalıştı fakat pek başarılı olduğu söylenemezdi. Kıkırdadım ve sonuna geldiğim çiğ köftemi ağzıma atıp konuşmaya başladım.
"Seni bir yarım saat kadar bekleticem metehancığım, çünkü kombin yapmam giyinmem falan lazım, sana iyi beklemeler."
Bana son anda uzattığı ıslak mendili alarak odama doğru yol aldım.
Nağğberrrrrrr bir sonraki bölüme hazır mısınızzz gençlikkkkkkkkk oy ve yorum sayısı çok az ama onu baştan söylemeliyim biraz daha bu aktif yazara destek olursak sevinirimmm.Eeeeee sizin hayat nasılll gidiyorr benimki biraz yoğun malum okul falan filan sizden ne haberrrrr bu bölüm biraz gizemli oldu ama diğer bölümlerde anlıyacaksınızz no merak yes okumaaak.:)(;)(:)(;Şimdi klasik uyarımızı yapalım.Bu hikaye tamamen kurgudur,ilk hikayemdir amatörce yazılmıştır ve lütfen bunları bilerek okuyalım.Sizleri seviyorummm...
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 1.21k Okunma |
76 Oy |
0 Takip |
17 Bölümlü Kitap |