Yeni Üyelik
5.
Bölüm

5.BÖLÜM-BABAM

@ayshe.myfirst

Dediğini yaptım.Odama gidip üzerime siyah bir gömlek altıma ise siyah bir kumaş pantolon giydim ayakkabı olarak da topuklu ayakkabılarımı giyicektim. Albaylarının ismine sanki bir yerden kulak aşinalığım vardı,ama yine de adaş olabilirler diye çok takmıyordum açıkçası.

-Ben hazırım.Çıkalım bir an önce.

-Tamam siz nasıl isterseniz savcım.

-Benimle sizli bizli konuşmana gerek yok o evreyi geçtik bence,sonuçta burda çalışıyorum öyle değil mi?

-Öyle olsun bakalım savcım.

Derin bir soluk çektim ve kapıdan ilk ben çıktım ayakkabılarımı giydim ve o da çıkınca kapıyı kilitledim.Kapıyı kilitledikten sonra açılıyor mu diye bakmak için zorladığımda; bana ne yapıyor bu manyak? Der gibi baktı. Ama neyseydi.Hırsızlar onun değil benim evimi soyacaktı nasıl olsa.Kendimi ve ayakkabı çantalarımı korumalıydım.

Arabada bunaltıcı ve sessiz bir yolculuktan sonra sanırım ilk defa askeriyeye vardığım için bu kadar mutluydum.Güvenlikten geçerken o sadece başını salladı,ama bende öyle olmadı.Beni bırakıp bir on dakika arkasını dönmediği için! İlk önce kimlik sonra üst araması ve en son detaylı bir çanta aramasından geçmiştim.Tam arkasını döndüğü an yanından yolu bile bilmeden öyle bir hışımla geçtim ki:tarif edilemezdi.Aman yolu bilmesem de olurdu,soru sormak diye bir şey vardı sonuçta,sorar sorar bulurdum.Hızlı bir şekilde yürümeye ve önüme gelen her askere önce savcı olduğumu söyledikten sonra albayın odasını sorarak gayet güzel bir şekilde ilerliyordum.Taa ki askerleri o albayın misafiri azarlamasını bitirip yanıma gelene kadar...

Ters bir bakış atıp son bir asker daha çevirecektim ki,beni kolumdan tuttu ve sağa döndürdü daha ne olduğunu anlayamadan bir kapının önünde durduk ve sonunda kolumu kerpeten gibi olan ellerinden kurtarabildim,kerpeten gibi diyorum çünkü elleri kafam kadar!,

10 DAKİKA SONRA ALBAYIN ODASI

Önümde bir ice americano karşımda metehan yüzbaşı,adam yüzbaşıymış...Ben bunu yeni öğrendim bileydim daha saygılı davranırdım ey aney içimden ana bacı sövdüm adama ama Allah'tan içimden sövüp bakışlarımla belli etmeyi tecih etmiştim,ve timi vardı.Karma bir timi vardı kız erkek olarak ilerliyordu,sadece o ve yanında üsteğmen olduğunu düşündüğüm bir adam vardı,onların hemen yanına bir kadın asker vardı,kolu sargılıydı herhalde beni almaya gelicek olan asker bu kadındı.Omzundan vurulmuş olmalıydı,neydi ismii heh zeynep,zeynep ağırbaş.onun yanında bir erkek vardı onun yanında kadın o şekilde düzenli bir biçimde gidiyorlardı.

Kadın askerleri görünce bir gurur duymadım değil,yalan yok hatta şuan hepsine Dünya'nın en değerli varlıklarıymış gibi bakıyordum.Ki öyleler.Gözlerimin içi parlıyordu resmen!

Tam incelemeye devam edecekken albay içeri girdi,toplantı odasındaki herkes ayağa kalkınca ben de e oturmaya mı geldik diyerekten ayağa kalktım.

-Oturun gençler,Ateş savcım merhaba,ben oğuz kandemir çoçuklar söylemiştir.

-Evet bahsettiler.

Dedim ve sıcak bir gülümseme sundum,el ele sıkıştık ve yerlerimize,yani o masanın başına metehanın yanına ben de metehanın karışısına onun yanına oturmuş bulunuyordum.

-Ben aslında yarın iş başı yapacaktım albayım bu şekilde apar topar çağırmanızda ve tanışmak istemenizde önemli bir şey olsa gerek.

-Aslında ateş savcım-

-Ateş diyebilirsiniz sadece sıkıntı yok.

Diyerek lafını kestim.

-Tamam ateş,önemli bir şey var,yok diyemem ama detayları yani seni ilgilendiren kısmı bugün burda bu davaya bakan timle birlikte konuşucaz.

Benimle ilgili oluğunu söyleyince nedensizce içime bir kurt düştü ve yerimde dikleşip ellerimi masaya koydum.

-Nasıl bir alaka bu albayım.

-Sen de bana oğuz de lütfen,bu alaka seni çok yakından ilgilendiriyor kızım,bu dava Ayaz caymaz'la ilgili,yani babanla.

Hani derler ya başımdan aşşağı kaynar sular döküldü,diye.Ben şuan onu çok net bir şekilde deneyimledim ve söylemeliyim ki bu çok kötü bir duygu.

-A-ama-

-Biliyorum o adam senin baban,ve sana bu davayı veremezler,ama o adam aynı zamanda ölü ateş ve o bir şehit üstüne üstlük onu neredeyse en iyi tanyan hukuk bireyi sensin.Bu yüzden araya bir kaç kaynak sokarak seni babanın davasının savcısı yaptım.

-Şimdi kızım,şu kahveyi iç ve şokunu atlat sonra da baban hakkında bildiğin her şeyi bizlere söyle.

Derin ve şaşkınlıkla dolu bir nefes aldım ve karşımadaki time baktım onlar da neredeyse benimle yarışır bir şaşkınlıkla bir bana bir de albaya bakıyorlardı.Soğuk kahveden bir yudum aldım,her ne kadar soğuk olsa bile acımı söndürmeye yetmemişti ama bastırmıştı en azından.Kafama diktim kahveyi,masaya boş bardağını bıraktım ve ağzımı sildim.Yine alabildiğim kadar derin bir nefes aldım ve anlatmaya başladım:

-Babam 18 ağustos 1983 doğumlu bir dokrordu.Gönüllü olarak sınırdaki köylere gider,oradaki insanlara yardım ederdi.Bir pazar günü babam eve gelmedi,geç geliceğeni düşündük ve yemeğimizi yedik.Bizi,yani kardeşimle beni babam yatırırdı,bekledik ama gelmedi o gelmeyince işler uzadı herhalde deyip annem bizi yataklarımıza götürdü.Evimiz dubleks'ti,tam merdivenleri bitirdiğimiz anda kapı çaldı.Koşarak kardeşim ve ben kapıyı açmaya gittik.Bu heyecanımızın sebebi babamızı üç ay görmemiş olmamız ve onun bize bu köyden neler getirdiği idi,ama farklı bir şey ile karşılaştık.

Kafamı metehanın yanında oturan adama çevirdim.

-Aynı size benzeyen bir adam vardı kapıda.Ne olduğunu biz daha kavrayamadan o adamı gören annem merdivenlere çöktü ve isyan etmeye kendine vurmaya başladı,komşular akrabalarımız teyzemler,babaannem hepsi bir anda eve doluştu,ben o sırada yiğiti odaya çıkardım ve

burnumdan kısgın ve alaylı bir soluk alarak devam ettim.

-Ergenlik aklı işte,aklımca onu sesler uzak tutmak için kulaklığımı ona verdim ve video izlemesine izin verdim.Sonradan öğrendik biz,babamın çalıştığı köyde bir patlama olmuş,hain saldırıda da babamı rehin almışlarmışmış,sonra bir askerimiz bak sen şu işe ki o it yerine,çok özür dilerim,benim babamı vurmuş.

Albay burnundan güldü.

-İnanmadın değil mi?

-Hayır tabii! İnanmadım.Araştırdım o yaşta az kaynak buldum tabii,ama mesleiğimi elime alınca ilk işim babamı araştırmak oldu.

-Buldun mu bari?

-Buldum.Babam MIT ajanıymış benim,doktorluk falan palavra köyler,görev yerleri,yardım ettiği insanlar,rehinler,ve en acıtanı da babamın evet gerçekten esir alınması ve doğum günü yani 18 ağustos'a kadar işkencelere dayanması.Doğum gününde ise babamın konuşmayacağını anlayan pisliklerin babamı tam 45 yerinden vurması oldu.Ki ilk kurşunda yıkılmış zaten.

Derin bir nefes aldım,ve dolan gözlerimi gizlemek adına kafamı geriye doğru attım. Burada daha yeni tanıştığım insanların karşısında ağlayıp küçük düşemezdim.Her ne kadar acıtsa bile.

-Bir yere kadar anlattıklarının hepsi doğru ama babanın öldüğü yalanı yanlış kızım.

-Ne?

Anlamaz gözler ile albaya baktım.Sonra belki bir şey biliyorlardır umuduyla karşımdaki time,onlar da aynı şekilde albaya bakıyorlardı.Bir anda kapı çaldı herkes dikkatini kapıya verdi.

-Gir!.

Kapı açıldı ve kapıdan uzun yapılı gözleri kehribar saçları dalgalı deri ceketli sivil bir adam girdi.İlk başta adamın yüzünde maske olduğu için tanımadım,ama maskeyi çıkartınca gördüğüm yüz beni dehşete uğrattı.

-Baba!

 

Evvvveeett gençlikkk burada bıraktığım için bana sövmeyin olur mu? bu bölüm diğerlerinden daha uzun oldu ama en hoşuma giden bölüm de buyduuuu.fikirleriniz nelerrrr bana yorumlarda söyleyin babanın geri dönmesiyle ilgili hikayeyle ilgili yorum sayımız ve oy sayımız çok azzz.bu durumdan biraz şikayetçiyim lütfen arkadaşlar yorum yapalım ve okuduğumuz bölümleri ise oylayalımmm.şimdi ise klasik olan uyarıyı yapıp kapama vaktiiii.Bu hikaye tamamen amatörce ve keyfi yazılmıştır yazma konusunda prof. değilimdir bu yüzden bu uyarıyı fikkate alarak okursak sevinirimm. Fark etiniz mi bu uyarı her bölüm değişiyor jdfdjıffrkofr.Neyse haydin bir dahaki bölümde görüşükkkk:)(:)(;)(;

                                                                                     

Loading...
0%