Bloom'un içtiği onuncu kahvesiydi bugün nöbet sırası ondaydı ve yorgunluktan ölüyordu. Derken bir anda kapı çaldı giren savcı Ayaz'dı.

-Zeliha biliyorum yorgunsun ama acil bir telefon geldi.

-Ne oldu önemli bişey mi?

-Soyaslan ailesinin malikanesinde bir cinayet olmuş. Avukatları Ahmet İnanç ölmüş silahlı saldırı. Hemen gitmemiz lazım."Bugün nöbet sırası ben ve Ayaz'daydı Ayaz da benim gibi cumhuriyet savcısıydı. Beni abim gibiydi Ayaz'la önceden de tanışıyorduk. Beni en zor günümde kurtarmıştı. Doğum günümde. "Bir insanın en zor günü doğum günü olabilir mi ya." dedim hep içimden, ama oluyormuş bunu çok iyi anladım.

Ayaz'ın arabasıyla malikaneye gelmemizi beş dakika vardı.

-Kim niye soyaslan'ların avukatını öldürmek istesin ki.

-İnan bilmiyorum bloom. Ama içimden bir ses bunun soyaslan'larla bir ilgisi var diyo.

-Avukatı tanıyorum kendisiyle daha önceden bir iki ayak üstü muhabbetim oldu adam zararsız birine benziyordu.

-Bu arada soyaslan'lar biliyorsun ki büyük bir aile bu iş için dört tane özel görev ajanı gelcek.

-Ajan ne alaka duyan da örgüt lideri öldü sanır.

-Haklısın. Bu yüzden diyorum kendine dikkat et soyaslan'lar tehlikelidirler.

-Merak etmeeee. Ben kendimi koruyabilirim. Bunu çok iyi bir şekilde senden öğrendim.

-Pekiiiii. Geldik hadi.

Malikaneden içeri girdiğimizde sanki bir ordu bahçedeydi. İçimden "acaba ben ölsem kaç kişi gelir" bu soru çok basitti sadece dört kişi onlarda Ayaz,Alaca,İlay ve Lara dört arkadaşımdan başka kimse gelmezdi."Neyse" dedim içimden şu an konumuz bir cinayet ve arabadan inmek için hazırlandım.