Yeni Üyelik
1.
Bölüm

Bölüm 1: ÇETE

@ayswy_

Sıradan bir öğle arası kafeteryada oturuyordum. Bacaklarımı masaya uzatmak istiyordum ama etraftaki insanlar yüzünden pek mümkün değildi. Dirseğimi masaya koymuş çayıma attığım şekeri karıştırıyordum. Daha çayımdaki şeker erimeden telefonum çalmıştı. Masada ters duran telefonumu elime aldım, Ege arıyordu. Öğle aralarımı mahfeden bu aramalardan keşke kurtulabilseydim. Herkes anlaşmış gibi beni hep öğle aramda arıyordu. Oysaki öğle arası işlerim dışında düşünebildiğim tek yerdi. Bıkkınca telefonu açıp kulağıma götürdüm. "Alo, yine ne var?" Beni çağırmasın diye dua ediyordum. "Gelmen lazım beş dakikaya birda ol." Sanki beni görüyormuş gibi omuzlarımı silktim. "Gelemem bir işi bensiz halledin." Ege'nin sesi bana tahamül edemiyormuş gibi çıkıyordu. "Komiserim bir bakmanız lazım. Başlatmayın sizsiz halletmeye." Sadece insan içindeyken bana komiserim derdi. Sesinden dişlerini sıkarak konuştuğu belliydi. Arkadan kalabalık sesler geliyordu. Belki de başkalarına tahammul edemiyordur. "Geliyorum Ege." Masada içilmeyi bekleyen çayıma son bir veda bakışı atıp kafeteryadan uzaklaştım. Ege'nin yanına gitmişim.
Orada gördüğüm kargaşa gözlerimi irice açıp araya girmeme neden oldu 4 kız 3 erkek vardı ve sanırım tartışıyorlardı fakat nerede bulundukları hakkında en ufak fikirleri yok gibiydi. “Derdiniz nedir gençler? söyleyin bileyim?” diyerek araya girdiğimde bana dönen ilk göz mavi saçlı, sinirden yüzünün her yanı kıpkırmızı olan genç kadınınkiler oldu. Herkes didişmeyi bırakıp bana baktığında bende ilk önce kadınlara baktım bayağı fazlalardı. Çete mübarek
Kimseden ses Seda çıkmadığında derin bir iç çektim, “Karakolda kavga çıkartmanın bedelinin nezaret olduğunu idrak edebiliyorsunuzdur umarım.” Pembe saçlı olan kız ve mavili aynı anda yanıt verdiler “Umrumuzda değil.”
Bu meydan okumaya karşılık hafifçe gülümseyip yanlarında olan diğer 3 erkeğe yandan uzun denilecek bir bakış attım iki tanesi yine sinirden deliye dönmüştü en sondakinde takılı kaldı bakışlarım, o diğerlerine nazaran gayet sakindi.
bana kısa bir bakış attıktan sonra diğer kadınlara döndü “Gidelim mi artık?” Sakinliğine rağmen sesi bir mermi gibi deliciydi. Herkes başıyla onayladığında “Hop.” diyerekten tekrar araya girdim. Herkesin bakışları tekrar bana döndüğünde o delici bakışlarda otomatik olarak bana kilitlenmişti bende ona inat gözlerinin içine bakarak konuştum.“Hayırdır? Öyle keyif için bir gelelim çete gibi karakolu sesimizle titretelim sonra da çekelim gidelim mi dediniz?” Alaydan gayet uzak olan ama sinirden patlayacağım sesimden daha fazla sakin olamayacağımı anlayan Ege omzuma dokunduğunda karşımdaki adama bakmayı bırakıp omzunun üzerinden Ege’ye baktım “ Çek o elini yoksa ben alıp müsait bir yerine sokarım.” Gayet açık bir uyarı yaptığımı düşünüyordum bana tahammül edemiyormuş gibi dişlerinin arasından konuştu. “Pardon, Komiserim.” sesinin tınısı daha sonra görüşeceğiz kızım der gibi çıkmıştı omuzumu hafifçe sıkıp geri bastı “Aferin,” dedikten sonra tekrar diğerlerine baktım “Dilinizi mi yuttunuz!” Sesimi çok fazla yükselttiğimde dolayı karşımdaki şarısın olan erkek bana doğru birkaç büyük adım attığında elimi arkamda duran şok cihazına götürdüm. O sırada kahverengi saçlı olan ise kolunu onun önüne tutarak daha fazla yaklaşmasına izin vermedi “Dursana oğlum!” diyerek onu uyarsa da gözleri sadece bana nefret dolu bakışlar atıyordu. Bu sefer ben onlara doğru yaklaştım ve arkamdaki şok cihazını çıkartıp hızla sarışın olanın karnına bastırdım. Acı içinde iki büklüm olduğunda diğerleri -sanırım arkadaşlardı- endişeyle başına toplandı. geri çekilerek umursamadan Ege’ye baktım “Hepsini nezarete attır.” Bakışlarımı ondan çekip siyah saçlı ve bana ateş fışkıran gözleri ile bakan adamın yanına ilerleyerek kolunu yakaladım ve biraz kenara çekiştirdim bırakmam İçin direnmediğine göre ben yapmasaydım o bunu yapacaktı. Konuşmamız gerekiyordu, arkadaşları İçin elinden ne geliyorsa yapacak bir tipi vardı kolunu tutan elime indirdi bakışlarını, o an sarışını çarptığım şok cihazını karşımdaki şahıs bana çarpmış gibi elimi hemen kolundan çektim. Dik duruşumdan bir an olsun ödün vermeden gözlerinin tam da içine baktım “Sadece bir gün nezarette duracaksınız sonrasında ne yaparsanız yapın. karakola bu şekilde eşkiya gibi girip herşeyi birbirine kattıktan sonra elinizi kolunuzu sallaya sallaya buradan çıkmanıza izin vermem.” başını hafifçe yana yatırıp tebessüm etti o an yüzünün ortasına bir tane çakasım gelmedi de değil bir adım atarak bana yakınlaştığında bende bir adım geriledim yüzüme eğilince gözlerine bakmak da zorlaştı bakışlarımı kaçırmak istedim fakat ben öyle biri değildim. “Pekala, komiser Hanım.” diye kısık sesle konuştuğunda yutkundum “Bir daha böyle bir şey olmayacak, söz veriyorum.” Dudaklarımı aralayıp konuşacağım sırada Ege’nin suratımızın arasına tuttuğu dosya dikkatimi dağıttı ve bir adım geri çekilip göz devirerek dosyayı elinden kaptım “İstediğiniz dosyalar.” derken bakışları benim ve siyah saçlının arasında gezinip duruyordu onu takmadan dosya’ya yönelttim bakışlarımı içini açtığımda ilk karşıma çıkan yüz Mavi saçlı kız oldu. İsmine pek bakmadan istediğim kişinin sayfasına geldim bunlarla sonradan ilgilenebilirdim. Siyah saçlı olana geldiğimde başımı kaldırıp ona baktım sonra tekrar dosyaya, “Barış Gözdağ.” Ege’ye bakıp dosyayı yine ona uzattım “Odama bırakırsın, nezaretteler mi?” Başıyla onaylayarak elimdeki dosyayı aldı ve son kez adının Barış olduğunu öğrendiğim adama bir bakış attı ve arkasını dönerek merdivenlere ilerledi. Bu sessizliğinin neden olduğunu çok iyi biliyordum ama pek takmadım Barış’a dönerek sahte bir şekilde gülümsedim. “Arkadaşlarınızı yalnız bırakmak istemezsiniz diye düşünüyorum” ona arkamı döndüm “Pekte istemem aslında ama size eşlik etmekten şeref duyarım.”arkamdan geldiğini biliyordum bu sebeple merdivene yönelmek yerine asansöre ilerleyip düğmesine bastım nezarethane sadece bir kat aşağıda olmasına rağmen asansörde Barış’a bir güzel söylediği lafı evirip çevirerek götüne soktuktan sonra sakince geri çıkabilirdim.
Asansörün kapısı açıldığı zaman ilk önce ben ardımdanda Barış girdi -1 katın düğmesine basıp kapının kapanmasını bekledim öyle olduğu anda hemen Barış’ın yakasına yapışarak duvara çarptım o zaten bunu bekliyormuş gibi tavır sergilemiyordu. “Kısa keseceğim, bir daha bana karşı flörtöz kelimeler kullanırsan yemin ediyorum seni burada öldürür, ardından bana ait olan yere kapatırım. orada çürüyüp gidersin bir mezarın bile olmaz. Anladın mı?”

tamam sakinim.

Boğazından değilde sadece yakasından tuttuğum için rahatça konuşabiliyordu. Bir elimi yakasından çekip belimdeki silaha götüreceğim sırada Barış ben daha ne olduğunu anlayamadan yerlerimizi değiştirdi ve ben asansörün soğuk, metal duvarı ve onun arasında sıkışmıştım. Bir elini omzumun üzerinden duvara yaslamış diğer elini ise alt kısma yani demek istediğim sanırsınız ben bir fareydim ve o beni tuzağına düşürüp kıstırmıştı. Aşağıda duran eli belime doğru kayınca elimde olmadan nefesimi dışarı bıraktım bana kimse bu kadar yakın olamazdı arkadaş! Fakat şuan ne olduysa ellerimi kaldırıp onu itemiyordum beynim yapmak istediklerimi
uygulamıyordu.
Bir anda silahımın soğuk namlusunu boynumda hissedince öyle kalakaldım. Bu adamı çok fazla hafife almıştım, fakat o da beni benden çok hafife almıştı.
Silahı boynuma sürtünce titrek bir nefes koyuverdim. Deli miydi neydi bu herif?
“Özür dilerim Komiser Hanım tekrarı olacak.” diye fısıldadıktan tam bir saniye sonra asansörün kapısı açıldı. 3.kattan 1-‘e ne ara gelmiştik gerginlikten onun bile farkına varamamıştım Barış silahı bana uzatmak yerine bir çırpıda beline yerleştirince tam Ağızımı açarken beynimi okumuş gibi konuştu. “Ödünç alıyorum Komiser Hanım, umarım bir sakıncası yoktur.” Dedi ve ben ona küfredemeden ayağıyla kapanmasını engellediği asansörden benden önce çıktı, ilk olarak arkasından şaşkınlıkla baktım sonra duymayacağını bilsem de arkasından bağırdım. “Bir sakincası var efendim, var!” Asansörün kapısı ben çıkamadan kapandığında daha da fazla küfür savurdum “Yok amına koyayım ya! bir kez de düzgün insanlar çıksın karşıma.” Asansörü kim çağırdıysa ona da küfretmeye hazırlandım asansörün kapısı açıldı ve içeriye Alican girdi. “Komiserim,”diyerek ilk önce gideceği katı tuşladı sonra bana doğru gelip “Başkomiser Serdar sizi odanızda çağırıyor.” Başımla cansızca onayladım ve akımla başka bir soru geldiğinde tebessüm ederken Alican’a baktım “Sevda abla ve Sevgi iyi mi abi?” Alican benim abim sayılırdı ve evliydi, hatta bir tane kız çocuğu vardı. fakat engelliydi bu beni o kadar çok üzüyordu ki tedavi için Alican abiye para teklifi etsem bile kabul etmiyordu. “Çok şükür iyiler sen nasılsın?” Bazı zamanlarda gerçekten bana karşı babacan tavırları vardı, bir baba gibi hissettiriyordu. Kızı böyle bir babası olduğu için çok şanslıydı. “İyiyim abi. birde şey, Serdar Komuatana bir saat içinde odasında olacağımı iletirsen çok sevirim halletmem gereken ufak bir işim var da” gülümseyerek başını salladığında bende ona tebessüm ettim “Kendine iyi bak.”
“Sende abim.” dedim ve sonunda lanet asansörden inebildim tam o sırada birinin göğüsüne çarpınca kendime lanetler savurdum. Başımı kaldırdığımda Barış’ı gördüm gözlerimi devirerek yanından geçmek istedim fakat kolumu yakaladı ve bu eylemime engel oldu. “Bende tam size bakmaya gelecektim iyi misiniz diye Komiser Hanım, öldünüz mü kaldınız mı sözlerimden sonra merak ettim açıkçası.” Merakına da sana da..
demek istesemde çenemi tuttum. “Yok canım, karakolu bir turlayayım dedim,” kolumu tutan eline baktım “Çek o elini.” diye ekledim, çekti. Bende hemen yanından sıyrılıp geçerek nezarete ilerledim.
Oradakilerin girdiğim anda ilk odağı olduğum için masum masum gülümsedim, “selam gençler! Çay kahve hangisini tercih edersiniz?” Bir sandalye çekip ters çevirdim ve oturdum. Onlara dik dik bakarken Barış’ta yanıma dikilip arkadaşlarına baktı Mavili kız “Barış,” dedi yalvarır gibi ve bakışları kısa bir anlığına bana kaydı, yutkunup tekrardan Barış’a baktı “Kurtaracaksın bizi, değil mi?” ben sadece yerde çökmüş olan Sarışın yavşağa bakıyordum o da aynı şekilde sinirle bana bakıyordu. “Sizin çıkıp çıkmayacağınıza ben değil, Komiser Hanım karar verecek.”
Mavi saçlı kız deli olmuş gibi demir parmaklıklara birkaç kez yumruk attığında gözlerim ona kaydı “Kırmayayım o ellerini.” demekle yetindim sadece o ise tabii geri kalmadı “Gel de kır ulan gel!” Kısasa kısas demişler.
Ben sandalyeden kalkıp ona doğru ilerleyecekken Barış kolumdan tuttu ve beni kendine çevirdi sonra Mavili kıza tekrar baktı “Yeter Ezgi.” ses tonu çok sertti. Demek Kadın’ın adı Ezgi’ydi, iki kişinin adını öğrendim diğerleri ne olacaktı? Dosyadan bakacaktın ya salak diyen içsesime sövdüm. “Yetmez!” diye karşılık verdiğinde bu sefer içerideki kahverengi saçlı adam konuştu. “Siz takmayın onu.” O kadar rahattı ki kaşlarımı merakla çattım bu kız Akıl hastanesinden kaçmış olabilir miydi? Yüzde kaç ihtimaldi? Barış’a sorgularcasına baktığımda “Öyle bakmayın, Akıl hastası değil.” dediğinde minik bir kahkaha attı “Ne kadar rahatladım ya sağol gerçekten,” somurtup kolumu ondan kurtardığımda sabır dilercesine bir şeyler mırıldandı fakat kulak asmadım.
Sarışının bütün nezarethaneyi inletecek sesini duyduğumda cesaretli olmama rağmen buz kestiğimi, tüylerimin diken diken olduğunu hissettim.
“Ölümün benim elimden olacak Komiser!”

Devam edecek…

 

 

Loading...
0%