@ayswy_
|
Karakoldan çıktığımda saat 11:30 sularındaydı. Evet bu gün biraz mesai yapmıştım, neden mi? Hani şu elektro şoku neredeyse götüne sokacağım ama sakinleşmeye çalışıp yapmadığım sarışın vardı ya işte onun yüzünden başkomiser Serdar ceza vermek istedi ve gayette işe yaramıştı. Ya hayır anlamıyorum karakola gelip ortalığı karıştırmalarına izin mi verecektim? Sabır gerçekten! Etrafıma korkuyla bakarken yoluma devam ediyordum bu gün gelen acı haber beni fazlasıyla sarsmıştı. Genç bir polis meğmuru işine yeni atanmış daha bir yılı yeni dolmuş olan Şeyda Yılmaz 19 yaşındaki bir pislik yüzünden sokakta katledilmişti. Dünya ne hale geliyordu artık deli olacaktım. İşte bu yüzden tetikteydim o ruh hastası adam silahımı almasaydı şuan daha rahat olabilirdim fakat değildim işte, yanımda sadece şok cihazı vardı. Çok işe yarar mıydı? Bilemiyordum. fakat evime 10 dakikalık yol kaldığını gayet iyi biliyordum, arkamdan gelen bir ışık sezdiğimde adımlarımı hızlandırdım burası tenha bir yer değildi. Genelde de zaten öyle yerleri tercih etmezdim omzumun üzerinden arkaya baktığımda siyah bir aracın bana yaklaştıkça yavaşladığını fark ettiğimde bu sefer koşmaya başladım. Kalbim yerinden çıkacak gibi atıyordu, az önce soğuğu iliklerime kadar hissederken şimdi korkudan terliyordum. Birine çarpıp yere yapışacak gibi olduğumda kolumdan tutuldum. İşte o an elimi şok cihazına götürüp önüme tuttum gözlerimi kapatmıştım. Önümde kim var göremiyordum “Bu sefer bu lanet cihazı götüme sokacaksın galiba.” diyen o sesi duyduğumda ilk önce kaşlarımı çattım yaşananları idrak etmeye çalıştım. Bu ses ona aitti.. karakolda şokladığım sarışın! Gözlerimi açtığım anda irileştirdiğimde onunla göz göze geldim. Gülmesini zor tutuyor gibiydi, çenesiyle arkasını işaret ettiğinde ağır çekimdeymişim gibi arkama döndüm bütün herkes oradaydı. Doğru ya Serdar komiser bunları salı bırakmıştı, bakışlarım hepsinin üzerinde teker teker gezindi fakat birine gereğinden fazlasıyla baktım.
Barış Gözdağ.
Elinde benim silahımı tutuyordu ben ona gereğinden fazla baktığımda Gülümseyerek bana doğru birkaç adım attı, sinir krizi geçirecektim. Bu insanları tekin bulmuyordum o yüzden ne olur ne olmaz diyerekten şok cihazını ona doğrulttum. Bakışları anında titreyen elimdeki şok cihazına kaydı ve elindeki silahı eğilip yere bıraktı, ardından ayağı ile ittirdiğinde silah bu sefer benim ayağımın dibindeydi ve o savunmasız kalmıştı. Savunmasız derken? 3 erkek 4 kız var şuan karşında ne savunmasızı kızım! diyen iç sesime ‘akıl mı kaldı?!’ diyerek içimden onu susturdum. Yere eğilip silahı elime aldığımda gördüğüm şey gözlerimi kısmama neden oldu, silahımın üzerinde parlak bir kırmızıyla düzgünce bir yazı yazılmıştı. ‘ÇELİK YUMRUK’ yazıyordu ne demekti bu? bakışlarımı silahtan kaldırıp Barış’a çevirdiğimde gözlerini kısmış tepkilerimi izlediğini gördüm. Ona doğru 3 adım daha attığımda aramızda sadece bir adımlık mesafe kalmıştı. “Ne bu?” diye hiddetle çıkıştığımda bile bana öylece bakmaya devam etti silahı ikimizin yüzü arasına kaldırıp salladım “sana diyorum aptal herif, ne bu?” tam ağızını açıp bir şey söyleyeceği sırada sözünü siyah aracın içinde durduğunu yeni fark ettiğim Mavi saçlı kız yani Ezgi aldı. “Çelik yumruk işte,” diyerek göz devirdiğinde ağızım hayretle açık kaldı kaşlarımı imayla kaldırdım. “Allah Allah ya,” sinirle derin bir nefes aldım “Okuma yazmam yoktu sayende yazan yazıyı anlayabildim, sağol.” Ezgi’nin sinirlendiğini kasılan yüz hatlarından anlayabiliyordum, zayıf olduğundan yüz hatları da ortaya çıkıyordu. hafifçe tebessüm edip tekrar Barış’ın gözlerinin içine baktım “Ben sana değil, Barış’a sordum yalnız.” Bunların hepsi manyaktı. Mühebbet hapis yeseler az kalırdı “Ee Barış Bey cevabınız nedir?” Eliyle çenesini sıvazlayarak düşünür gibi yaptı sakin kalmaya çalışarak onu izlemeye devam ettiğimde sarışın da yanıma varmıştı. Barış aptalı susmaya devam edince sabrımın taştığını hissettim. “Sikeceğim düşünmeni, Cevap versene geri zekâlı!” Sarışın kıkırdayınca Barış ona çokta hoş olmayan bir bakış attığında kendini tutmak zorunda kaldı. Bana döndüğünde o delici bakışları yine yerindeydi. “Bu bizim timimizin adı Çelik yumruk, ve senin silahına da bizi belli eden simgeyi işledim çünkü,” aramızdaki bir adımlık mesafeyi de kapattığında gerildim. “Sende artık bizden birisin. Ayrıca teşekkür edeceğine küfür ediyorsun ayıp yani o kadar ellerimle işlemişim, küfür de hiç yakışmıyor senin gibi bir hanımefendiye.” diyene bak! ayrıca bir dakika artık bizden birisin derken? Ne saçmalıyordu bu akılsız. “Bizden birisin derken?” Kaşlarım çatılabildiği son evreye gelmişti artık, şaka gibiydi şuan olanları idrak edemiyordum. Beni sadece bir kez görmüşlerdi ve şimdi karşıma geçip eşkiya gibi yolumu kesip ardından da artık bizden birisin mi diyorlardı? Kâbus olabilir mi bu kâbus? “Bu konuyu Köşk’e gidince konuşalım bence.” diyerek araya siyah saçlı kız girdiğinde ona baktım “Ne bakıyorsun binsene araca?” Bir ayağımı sertçe yere vurdum. “Sonra da organlarımı çalın. Avucunuzu yalarsınız!” geri geri gitmeye çalıştığım sırada Barış kolumdan tutarak beni kendine çekince kaskatı kesildim gözlerine bakmak yerine etrafa bakınıyordum. Ne hikmetse normalde bu sokak hiç boş olmazdı. Bu gün tek bir insan bile geçmiyordu tesadüf olamazdı. “Bana bak.” diye vurgulayarak konuşan Barış’a bakmamak için direndiğimde soğuk elini çenemde hissedince ürpermeden edemedim ona bakmamı sağladığında bile elini çenemden çekmeyince korkudan bayılacağım sandım “Gidince her şeyi detayları anlatacağım. Şimdi arabaya bin.” başımı hızlıca salladığımda elini çenemden çekti bir süre elini takip ettiğimde incelemeden edemedim bayağı damarlı bir eli vardı ayrıca parmaklarında 3 tane yüzük vardı. Evli olacağını düşünmüyordum çünkü alyans gibi durmuyordu yüzükler. Daha çok sevdiği için takmış olabilirdi ayrıca 20’li yaşlarının başında gibiydi, evlenmek yerine hayatını yaşamaya tercih edecek bir tipti bence. “Güzel,” diye mırıldanınca bana sırtını dönerek araca yürüdü fakat arkaya binmedi aracın önünden dolaşıp sürücü koltuğuna bindiğinde içimden deli gibi küfrettim. Dışa yansıtamayan yük olurmuş insana.. Sarışın da araca ilerledi fakat peşinden gelmediğim için beni uyarmadı. Boş sokağa baktım topuklasam kurtulabilir miydim? Ayrıca mermiden hızlı koşabileceğimi de sanmıyordum. Gözlerim belimdeki silaha kaydı, onların silahı varsa benimde vardı. Kısasa kısas tam arkamı dönüp ilk adımımı atacağım sırada sokakta tek bulunan aracın korna sesi sokağı inletti. İşte o an yerime çakıldım bir kez daha kornaya basıldığında bunun bir uyarı olduğunu anladım sonra tekrar oflayarak arkamı döndüm camlar siyah kaplamalı olduğu için şuan Barış’ın ne kadar sinirli olduğunu bilmiyordum. Fakat ne kadar da iyiydi, bilmem de gerekmiyordu zaten.
Yan koltuğun camı aşağı indiğinde anormal bir şekilde Barış’ın yüzünün oldukça sakin olduğunu fakat gözlerinden ateş fışkırdığını görebiliyordum. Kaçamayacağımı anladığımda dik duran omuzlarım çöktü ve yenilgiyi kabul ederek araca ilerledim. Barış ben aracın kapısını açana kadar bir saniye bile gözlerini benden almamıştı, koltuğa yerleşip kapıyı sertçe kapattım. Barış o an karmayı bana öyle bir yaşattı ki silahı alıp beynimi dağıtsa daha az canım yanardı. “O kapıyı yavaş kapat, kırmayayım ellerini.”
Devam edecek.. |
0% |