Yeni Üyelik
4.
Bölüm

Bölüm 4: Olaylar karışıyor

@ayswy_

Serdar Komiser hala bana bir açıklama yapmamıştı. Sanırım yapmayacak gibi görünüyordu. Pek taktığım söylenemezdi açıkçası sadece bir operasyon olacaktı ve bitecekti ama işte benim sevgilimin Barış olması da.. yani işte olmazz! Okuduğum kitaplardaki klişeyi yaşayacaktım yarın akşam inanamıyorum gerçekten. Herkes birden toplanmış yemek masasında otururken bir telefon melodisi sardı etrafı daldığım için bu ses beni kendime getirdi ve çalan telefonun bana ait olduğunu anladım masada yüz üstü olan telefonumu alarak ayağa kalktım ve sırayla herkese teker teker baktım “Müsadenizle,” diyerek mutfaktan ortak salona geçtim. Telefonda arayan kişi Annem’di.

Kahretsin!

O işi ne yapacaktım? Derin bir nefes alıp telefonu açarak kulağıma yasladım. “Anne?” dedim sorar gibi karşı taraftan bir gülme sesi geldiğinde kaşlarımı çattım “Anne niye aradın bir şey mi oldu?” derken telefon titredi hemen kulağımdan çekerek gelen bildirime baktım. Ekrana baktığımda başımdan aşağı kaynar sular döküldü. Annem duvara bağlı yüzü gözü kan içerisinde duruyordu. Mesajı aşağı kaydırdığımda da yazılan bir cümle gördüm: Tik tak, zaman daralıyor.

Bu da neyin nesiydi şimdi? “Alo! Anne? kimsin ulan konuşsana!” telefona karşı bağırsam bile boşunaydı, kapanmıştı. sakin kalmam gerekiyordu soğuk kanlı olmam lazımdı hemen Ege’nin numarasını tuşladım ve kulağıma yerleştirdim bir kaç çalışta açtığında “Sana bir numara göndereceğim acilen konumunu öğrenmeni istiyorum.” dedim ve konuşmasına izin vermeden kapattım.

Arkamda hissettiğim ayak sesleriyle o tarafa döndüm Barış ve Kaan gözlerini kısmış öylece bana bakıyorlardı. sabır diler gibi gözlerimi devirdim ve hemen köşkün büyük kapısına ilerledim, ayakkabılarımı alıp hızlıca giyerken Barış konuştu. “Neler olduğunu bize de söyleyecek misin?” Sesi endişeli gibiydi. Ayakkabılarımı giyip doğrulduğumda askılıkta olan siyah paltomu da üzerime geçirdim “Annem, canı tehlikede.” telefonumu onlara attığımda Kaan refleksle havada tuttu ve hiçbir zaman şifre koymadığım telefonumu açarak mesaj kısmına girdi. gördükleri şey onları da germişti sanırım, yüzleri anında kasılırken Barış başını fotoğraftan çekip bana döndürdü. “Nereye gideceksin?” diye sorduğunda Kaan bana telefonumu uzatmıştı hemen cebime attıktan sonra Barış’ın sadece gözlerine baktım ardından yutkunarak “Karakola.” diye yanıtladım ve arkamı dönüp kapıyı açtım. Barış, “Beni bekle.” Görmeyeceğini bilsem bile başımla onaylayarak köşkün büyük bahçesine çıktım soğuk hava içime işlerken yanağımdan kayan bir sıcaklık ile ağladığımı anlayabildim. Nasıl olabilirdi böyle bir şey? Kim kaçılabilirdi annemi?

köşkün kapısı kapandığında Barış yanıma geldi elindeki anahtara basarak karşımızda duran kocaman siyah BMW’nin kapılarını açtı. Hemen araca ilerledim ve koltuğa yerleştiğimde hızlıca kemerimi taktım, Barışta yanıma yerleşip arabayı çalıştırdı ve yola koyulduk.

Kısa süren sessizliğin ardından Barış “Annenin bir düşmanı falan var mıydı?” diye sorunca burnumu çekerek ona dolu gözlerle baktım o da gözlerini yoldan çekip bana bakınca “Ağlama,” dedi ve tek eliyle direksiyonu kontrol ederken öbür eliyle torpidoyu açarak oradan bir mendil çıkardı ve bana uzattı. “Teşekkürler.” diyerek aldım ve gözümün altlarını temizledim tekrar burnumu çektikten sonra sorduğu soruyu yanıtladım “Düşmanı yoktu. Ya da ben öyle düşünüyorum bilmiyorum, onu bu aralar çok ihmal ettim Keşke çevresinden ayrılmasaydım.” İç çekerek bakışlarımı tekrar yola çevirdim o an ikimizi de tekrardan bir sessizlik kapladı

Araç karakolun açık park alanında durduğunda hemen kemeri çıkartıp kendimi dışarı attım bu kısa yolculukta Barış’ın aynı zamanda benimde ağızımı bıçak açmamıştı. Karakola girer girmez Ege yanımda bitti “ne yaptın hallettin mi?” diye sordum alelacele “Evet, konum maslak taraflarındaki bir malikaneyi gösteriyor ormanın içerisinde.” Ofisime girip koltuğa yerleştiğim an Ege ile Barış’ta kapıyı kapattıktan sonra karşımdaki deri koltuğa yan yana oturdular. Barış etrafı incelemeden kendini alıkoyamıyordu ona neden bu kadar fazla incelendin Kıskandın mı yoksa? Çalış seninde olsun. diyerek çıkışabilirdim fakat şuan tek derdim annem’di. “O konuma gideceğim.” derken oldukça kararlıydım sonra ekledim “Tek başıma,” Ege’nin gözleri fal taşı gibi açılırken Barış “Seninle geleceğimi biliyorsun o yüzden hiç tavır yapmaya gerek yok.”

Egoist köpek!

“Gelemeyeceksin.” kaşlarını kaldırdı “Geliyorum kapat çeneni.” Bu sefer Ege ona kaşlarını çatarak bakınca sinir oldum.

Neden ikide bir kaşlarını çatıyor bunlar? “Orada dur reis,” diye parladı Ege onunla Lise son sınıftan beri tanışıyorduk yani arkadaştık. Gerek sırdaş, gerek can dostu..

Şuan Barış bana böyle dedi diye sinirlenmiş olmalıydı ki, evet. Sinirlenmişti.

Bir şeye bozulduğunda ya da sinirlendiğinde boynundaki damar belirginleşir, yüzü kızarırdı. Hala öyleydi değişen hiçbir şey yoktu fakat onu uzun zaman sonra böyle gördüğümü açıkça belirtebilirim. “Karşında bir Başkomiser var düzgün konuş.” dedi ve odanın içinde fırtınalar kopmaya başladı “Sevgilim ile nasıl konuşup konuşmayacağım hakkında sana sormam gerektiğini hatırlamıyorum.” diyen Barış elindeki hayali bir çakmakla odayı ateşe verdi kendimi yanıyormuş gibi hissediyordum. Ege’nin dişlerini sıktığı kastığı çenesinden belli oluyordu bakışları beni bulduğunda onu rahatlatmak ister gibi bir bakış attım ama aynı zamanda bunun hesabını soracağım koçum. Bakışı da denebilirdi, Barış “Ne duruyoruz böyle sik gibi? Gidelim.” ayağa kalktığında Ege de ayaklandı fakat benim hala oturduğum yerde olduğumu gördüklerinde öylece kalakalıp şaşı gözlerle bana baktılar. Kaşlarımı kaldırıp, “Ne o?” derken elime bir kalem alıp çevirmeye başlamıştım. Barış’ın bakışları ben ve kalem arasında gidip geliyordu. “Benden izinsiz böyle hadsizce bu odadan çıkabileceğinizi mi sandınız?” diye sorarken önümde duran küçük altın rengindeki üzerinde “Başkomiser Çiğdem Aslı” yazan rütbemi sağ elimle işaret ettim Barış olduğu yerde kendini kasıyordu. Ege yeniden kendisinden ödün vermeyerek, “İzninizle çıkabilir miyiz Başkomiserim?” diye sorunca çenemi sıvazlayarak düşünür gibi yaptım sonra inat olsun diye sert ve keskin bakışlarımı Barış’a çevirdim “Hayır.” derken oldukça ciddiydim.

Dalga denizde olur diye boşuna

dememişler hayatımda hiç kimseyle dalga geçtiğim olmamıştı. Ergenlik zamanlarımı saymazsak tabii..

Özellikle lise zamanlarım güzel geçmişti fakat dedikodu çoktu. 5 vakit namazımı her gün düzenli kılsam hatta camiye gidip Cuma namazını kılıp, ardından da bir çok dua etsem yine silinmezdi benim lanet günahlarım! Neyse ki son Ünüversite sınavında her şeyi ve herkesi ciddiye almayı başlamıştım. Ne yapmış ne etmiş kendime çeki düzen vermeyi başarmıştım.

Barış, “Şansını daha fazla zorlama istersen, annenin ölmesini istemeyiz. Değil mi?” dediğinde onu bozguna uğratmak adına hiç düşünmeden cevap verdim. “Ya istersem?” dedim. istediğim gibi de bir ifade almıştı yüzü, Bu haline normalde gülebilirdim ama şuan gayet ciddi olduğumdan hiçbir güç beni güldüremezdi. Annem ile dışa yansıttığımız hayat başka, kendi aramızdaki hayat başkaydı. Barış öylece dururken hafifçe tebessüm ederek koltuğuma daha fazla sindim. “Aşağı kattaki hedef tahtalarını hazır et.” diyerek emir verdim. Bunu Barış’a bakarak söylemiştim fakat emrim Ege için’di selam vererek odadan çıktığında Barışla başbaşa kalmıştık. “Patla bakalım bomba.” dedim simsiyah gözlerinin derinlerine bakarken şuan öylece duruyordu sözüm onun dünyasını sarsmış gibiydi, ne tepki veriyor ne elini kolunu hareket ettiriyordu. Göz bile kırpmıyordu. Gözlerinin içi kızarmaya, hatta dolmaya başlamıştı.

 

Kalbimin atışları hızlanırken ayağa kalkıp Barış’ın yanına ilerledim “Barış, ironi yapmıştım.” derken bende endişelenmeye başlamıştım onun gibi bir adamdan böyle bir tepki beklemiyordum. Barış’ın bakışları yumuşar gibi oldu fakat hayır, bir eliyle belimi sarıp beni kendine çekince bunu beklemediğim için ağızımdan ufak bir inleme kaçtı. Başımı biraz kaldırıp ona bakmak zorunda kaldım boyu gayet uzundu, dudaklarını başımın üzerinde hissedince gözlerim istemsizce kapandı. “Barış ne yapıyorsun?” diye sormadan edemedim. Eli belimi daha çok sarınca öylece kalmak zorunda kaldım “Sadece böyle dur, lütfen.” deyince karşı gelmedim

Onun neyi vardı böyle?

 

Devam edecek..

 

 

Loading...
0%