@ayswy_
|
Keskin bir ağrı hissederek gözlerimi aralamaya çalıştım fakat olmuyordu. Kendimde miydim? Konuşmak istedim olmadı. Kıpırdamak istedim, bu da aynı şekilde oldu! Ölmüş müydüm? Neredeydim? O sırada bir kapı açılma sesi geldi dikkat kesildim. Adım seslerinin yanıma kadar geldiğini hissettim sonra kısa bir sessizliğin ardından kalın sesli bir erkek sesi kapladı odanın içerisini “Ölme ihtimali çok yüksek, %85 ölüm %10 yaşama şansı var maalesef.” Sağ tarafımdan ise sesli bir nefes döküldü. Oda da iki kişi mi vardı? Konuşan kişi sanırım doktor’du. Ölme ihtimalimden bahsediyordu.. NELER OLUYORDU? “Kızımı..” diyen bir ses duydum tam o anda sesler kesinleşmeye beynim uyuşuklaşmaya başladı. Kendimi bir girdapta gibi hissettim sesler sustu bilincimi kaybettim.. * Sahilde bacaklarını denize doğru uzatmış oturuyordu Melisa Sözer. Gelmiş geçmiş en güzel manzara olan İstanbul boğazını izliyordu. Gülümsedi neden mi? Artık özgürdü, fakat aynı zamanda da bir yetim. Abisi ona sahip olduğu gibi elindeki bıçağı kapıp dikkati dağıldığı için ona saplayarak öldürmüştü ve ardından yanına hiçbir şey dahi almadan evden çıkmıştı. Bıçak bile abisine saplı kalmıştı Aklı hala almıyordu abisinden böyle bir hareket beklemiyordu. Şimdi ne olacak? diye düşündü bu şekilde yaşayamazdı. her zaman tek olmaktan korkmuştu. Koktuğu başına gelmişti. soğuk rüzgar anında estiğinde tüyleri diken diken oldu titreyen ellerini bedenine sarmaya çalıştı. onu da beceremedi kolları zaten yeterince soğumuştu bedeni hassastı bu tür şeylere karşı, her kış yağmurlu günlerde dışarı çıktığında üşütür eve gelip abisine sığınırdı. Abisi, “Ben sana demedim mi kızım kalın giyin diye’ “derdi. o ise hemen kendini savunurdu “Ya abi! ben ne bileyin yağacağını, hava durumu güneşli gösteriyordu.” derdi hapşırıklarının arasından abisi ona dayanamazdı “Hava durumu ne bilecek amına koyayım! Allah bilir Allah. Neyse gel sana benim özel iksirimden hazırlayayım bak gör iki güne turp gibi olursun.” der ve kardeşini kolları arasına alıp mutfağa geçerlerdi.. bu anı onu her şeye rağmen gülümsetti fakat bu kısa sürdü. Yanına bir cüsse oturduğunda kaşlarını çatarak hızla yana kaydı ve yanına oturan kişiye bakmak istedi başını sağa çevirdi birisi vardı fakat ışıktan dolayı yüzünü göremiyordu kalıplı bir vücudu vardı. “Burada ne işin var Olivia?” diye fısıldadı sesin sahibi, konuşma tonuna bakılırsa erkekti. fakat Olivia kimdi? O kimdi? Nerede olması gerekiyordu? Soğukkanlı olmaya çalışarak omuzlarını dikleştirdi ve ona döndü görmeye çalıştı yüzünü fakat olmadı. ışık bir türlü yüzünden ayrılmıyordu, “Anlamadım?” dedi Melisa titreyen sesiyle adamın kıkırtısını duydu fakat aldırış etmedi. Delinin teki yine buldu beni diye düşündü Adam, “Ezto laymi!” dediğinde Melisa korkmaya başladı. “Bana ihtiyacın olduğunda bu sözü kullanmanı istiyorum Olivia, yanında olacağım.” dedi ve bir anda ortadan kayboldu... * Gözlerim ani bir hızla açıldığında açıldığı gibi tekrar kapatmak zorunda kaldım çünkü kar taneleri gözüme nüksetmiş durumdaydı. Bir saniye, İsmarya da iki yıldır kar yağdığı görülmemişti ve şu an.. Gözlerimi gergince açıp yattığım yerde doğruldum ve hızla etrafı bir Şahin gibi taradım. Bir ormandaydım, kar yağıyordu fakat hava güneşliydi ayağa kalkıp üzerimi silkeledim. Ellerime tekrardan onun Abimin- kurumuş kanı geldi iğrenerek yüzümü buruşturdum ve ellerimi üzerimden çektim neredeydim? İsmarya da olmadığım kesindi. Çünkü orada iki yıldır kar yağmıyordu ve hava durumunda yağmayacağı belirtilmişti yağmur yağardı, dolu yağardı fakat kar yağmaya bir türlü tenezzül etmezdi. Arkamdan gelen çatırtı sesiyle refleks olarak oraya döndüm ve döndüğüm gibi karnımın üzerine bir şey saplandı. Nefesim kesildi, dizlerimin üzerine düştüm ölecek gibi hissettim. Yerde kıvrandım beyaz kar, benim kanım ile kirlendi. fark ettiğim şey ile kaşlarımı çattım benim kanımın rengi ne zamandan beri siyaha yakındı? Buna kafa yoramayacak kadar canım yanıyordu. kafam yana doğru düşerken bana doğru gelen siyah postalları gördüm inleyerek doğrulmaya çalıştıkça daha da derine batıyordu. iyi hissetmiyordum. “Rahat dur,” diyen ses ile kaskatı kesildim tanıdığım bir ses değildi fakat yabancı bir erkek sesiydi. Erkekler... abim...güven... O sesin sahibinin elini karnıma götürdüğünü gördüm buğulu gözlerimin arasından, sertçe çekilen cisim ile bütün ormanda yankılanacak bir çığlık attım. Sonrasında yavaştan rahatlamaya başlayınca derin nefesler alıp verdim. Kendime gelmeye başladığımda üzerime eğilmiş yüzümü ciddiyetle inceleyen yabancıya çevirdim bakışlarımı O kadar yakındı ki.. Yüzü nefesine çarpıyor o derece Mell! Yalnız iyi çocukmuş alalım biz bunu ha? Ne dersin? Gözlerimi kırpıştırıp dakikalardır tuttuğumu yeni fark ettiğim nefesimi titrek bir şekilde serbest bıraktım. ondan uzaklaşmadım uzaklaşamadım sanki bir kolu belime sıkıca tutunuyordu da kaçmamı engelliyordu. Tam gözlerinin içine baktım o ise yüzümü karış karış inceliyordu. “Kimsin?” diyerek sessizliği bozan ben oldum onun ise yüzümde gezinen bakışları hızlıca gözlerime tırmandı birkaç saniye öyle bakıştılar sonra o daha ağırını aralayıp söze giremeden, “Uzaklaş.” dedim o da üzerime eğildiğini yeni fark etmiş olacak ki kendini sorgular gibi kaşlarını çattı ardından hızlıca üzerimden çekilip derin bir nefes aldı bende doğrulmasından fırsat bilip ayaklandım. “Tekrar soruyorum bit daha da sormayacağım şahsen, kimsin?” O da ağaya kalktı ve tam karşıma dikildi gözlerine bakmak için başımı bayağı kaldırmam gerekti 2 merte boyu var gibiydi. “Dalga mı geçiyorsun Olivia?” soruma soruyla karşılık vermesine ayrı sinir, bana Olivia demesine daha da sinir olmuştum! Omuzlarımı dikleştirerek dudaklarımı aralamıştım ki başka birinden gelen “Olivia.” sesi ile durdum fakat bu ses bana çok tanıdık geliyordu karşımda ki dağ öküzüne son kez bir bakış atıp yavaşça arkamı döndüm. Sesin sahibini görünce bayılacak gibi hissettim ve dengemi kaybettim yere düşeceğim sanarken onun ellerini belimde hissettim “Yakaladım,” diye fısıldadı kulağıma ürperdim. Sırtım onun göğüsüne yaslıyken karşımdaki adama yani-ABİME-döndüm. Tam görüşüne bıçak sağladığım abim, şimdi saçma sapan bir kıyafetle ve elinde bir hançerle duruyordu. Hançer? Kaç yılından kalmaydı bunlar? Göğüsüm hızla yükselip alçalırken bile sadece bakıştık. Sonra cesaretlendim ve dudaklarımdan o kelime döküldü “Abi..” arkamdaki adamın belime olan baskısı sıkılaştığında omzumun üzerinden ona baktım yüzü yüzüme çok yakındı. Burnu burnuma sürtecek gibiydi “Bıraksana.” dedim kollarının arasından kurtulmaya çalıştım fakat mübarek adamda güç fazlaydı abim şokunu hala atlatamamışken birde tanımadığım bir adamla burun buruna olmam.. ironik. Beni tam olarak kendine döndürdü ve elleri yine belime sarıldı bu sefer bedenlerimizi birbirine yapıştırdı titrek nefeslerimden birini bıraktım yüzüne doğru gözleri, yeşilin en açık tonlarındaydı. Orman gibi..doğa gibi başımı hayali olarak iki yana salladım ve kendime geldim “Olivia sen iyi misin?” Bu iki siktiğim bana neden Olivia deyip duruyorlardı? “Olivia kim?” diye sorarken görüş açımıza abim girdi bu sefer fakat bizim bu yakınlığımıza en ufak bir tepki vermiyordu. İyi miydi bu herif? nasıl iyi olsun ki öldürmüştün onu! Kendine gel! “Yok sen gerçekten dalga geçiyorsun.” dedi alayla ve beni kollarının arasından bıraktı. o an bir boşluk ve soğukluk hissettim fakat bananeydi ki zaten bırakmasını istememiş miydim? Ona daha fazla bakmadım ama onun keskin ve sorgulayıcı bakışlarını hala üzerimde hissediyordum “Ben Olivia değilim. Adım Melisa Sözer, Hatta size yaşadığım şehrin adını vereyim belki yardım edersiniz.” dediğim gibi iki adamda gözlerini irileştirerek birbirlerine baktılar dikkati geri toparlamak için genzimi temizledim ikisi de bana dönünce konuşmaya devam ettim “İsmarya’dan geliyorum. Hatta sen,” dedim ve abimi işaret ettim diğer adamdan birkaç santim kısa olmalıydı fakat yine de uzundu işte. “Benim abimsin.” diyerek bombayı saldım gözleri irişelebildiği kadar irileşti sonra tek kaşı Öyle mi? der gibi havaya kalkınca bende iki kaşımı kaldırarak öyle. Mesajı verdim sonra diğerine döndüm “Ama seni tanımıyorum.” çatık kaşları düzelmişti fakat bana çok boş bakıyordu. Bakışları altında eziliyor gibi hissediyordum “Ben senin abinim demek, o zaman şöyle bakalım adım ne sence benim?” Bunu ciddi bir şekilde sormuştu gözlerimi ona çevirdim ama amacını pek anlayamadım. Saf gibi cevap verme kararı aldım almaz olsaydım! “Hasan Sözer.” İsmi ağızımdan çıkar çıkmaz ikisi de kahkahalarla gülmeye başladılar. Sağ elimi yumruk yaparak tırnaklarımı avucuma geçirdim “Durun!” diye bağırsam da ikisi de durmadılar aksine gülmeleri daha çok arttı. O sırada abim değilde diğeri yavaşça gülmeyi bırakıp ciddileşti. “Sen bir vampirsin Oliva ve bende bir vampir avcısı, şahsen seni bu ormana avlamak için çıkmıştım şansa bak ki hemen önümde bittin.” bu sefer kahkaha atan taraf ben olunca onun da sinirlerini oynattığını hissettim “Çok ironiksin Avcı.” Alayla söylediğim söze karşılık “Seni öldüreceğim.” dedi, buz kestim kaskatı oldum. Nefes alamadım.
Birinci bölüm sonu... (Devam edecek)
|
0% |