@ayyansimasi
|
Sakin ol. Nefes al. Yapamıyorum! Şuan heyecandan sokak ortasında amcanın birinin donunu indirip halay mendili yapabilir, halay çekmeye başlayabilirdim. Hatta amcanın birine namusuna göz dikmiş gibi bakıyordum. Başımı iki yana sallayıp bu aksiyon dolu fikirden vazgeçtim. Karizmayı çizdirmeye gerek yoktu. Ajan Magenta Mavi Mibalva. Evet, ailem gökkuşağı soyundan geliyordu, hatta ben rengarenk kusuyor, sıçıyordum. Dün tesis yöneticisinin çağırması ile odasına girmiştim. Kendimi bir oyunda level atlamış gibi hissediyordum çünkü Barut'lardan, Venator'lere transfer olmuştum. Tesis'e pek sık uğramayacaktım artık. Venator'ler pek sık göreve gitmezlerdi ama görevleri çok ağır olurdu. Fazla ağır. Bu ekip için tesis yerine bir villa tercih edilmişti. Tek Göz denilen düşman bozuntularının dikkatini üstümüze çekmememiz lazımdı. Ben nereye mi gidiyordum? Evet, o villaya. Görev arkadaşlarımın, Venator ekibinin yanına. Beni seveceklerini pek sanmıyordum. Enerjim çoğu kişi için katlanılamaz derecedeydi. Fazla mutluydum. Gülmediğim tek an uyku anımdı fakat güzel bir rüya görürsem rüyamda bile gülebilirdim. Venator ekibinin kaldığı yere geldiğim de derin bir nefes verdim. Şu kapı çalma işi şuan zordu. Çal kaç yapasım vardı. Küçük çocuklar insanlara böyle yapıp eğleniyordu. Bütün dünya tarafından aranan ajan ekibinin zilini çalıp kaçtıklarını pekte düşünmüyorum. Bütün heyecanımı arkamda bırakarak zili büyük bir özgüven ile çaldım. Birkaç saniye sonra evde bağırış sesleri duyuldu. "Mal pezevenk!" Üst kattan buraya kadar duyulmuştu bu ses. "Ulan açsanıza kapıyı adam bekliyor anasını satayım!" Ben kadındım. "Aptallar." Bu ses bir kadın sesiydi. Fazlası ile bıkmış çıkmıştı. "Adam tesis başkanına kafa tutmuş, yüzlerce görev tamamlamış, başarısından dolayı bizim ekibe yollanmış, birçok yenilmez adamı yenmiş fakat kapıda sizi bekliyor! Mal mısınız siz? Ölünüz mü çıksın istiyorsunuz? Açsanıza amına koduklarımın amip beyinlileri şu kapıyı!" Tamam, bunların hepsini ben yapmıştım ama ben bir kadındım. Ayrıca konuştukları herşeyi duyuyordum. "Sen aç o zaman kolaysa Sera!" Hiddetli ses kulaklarıma ulaştığında yüzümü buruşturdum. Daha ne kadar bekleyecektin?" Korkuyorum ben." Sera olan kızın sesi duyulduğunda göz devirdim. Ben korkulacak bir kadın değildim. Ne vardı sanki yüzlerce adam öldürüp, kimsenin karşı çıkamadığı tesis başkanına kafa tutup, hiç başarısız görev sonuçlandırmadıysam? Ben sanırım cidden korkutucuydum. Kendi kendime düşünürken kapı açıldı. Zeus olabileceğine yemin edebileceğim yakışıklılık ve kas bu adamdaydı. Bütün ülkenin kaslarını kendisine saklamıştı. Gözlerine bakarken boyun fıtığı olmaktan tırstım. Koyu mavi gözleri, siyah saçları, beyaz teni resmen gel bana tokat at diye bağırıyordu. Canımın kaynadığı insanları döverek sevmek benim suçum değildi. Adamı incelemeye devam ederken içime bir ağırlık çöktü. Onun yüz ifadesine baktığımdaysa sanki nefes alamıyormuş gibi duruyordu. Birkaç saniye veya dakika, bilemiyordum, birbirimize baktık. Bu Zeus'ta birşeyler vardı. "Ben dedim ama kadın da olabilir diye." Bu ses az önce kavga edenlerin arasında yoktu. İçimden geçenlere tezat konuştum. "Çekilsene be moruk suratlı trex." |
0% |