@ayyansimasi
|
Her yerim sızlıyordu. Aralıksız her yerim. Kamyon çarpmış olabilirdi hatta. Birkaç saniye nerede olduğumu sorguladım. Bulamadım. Tekrar zorladım hafızamı. Büyük bir gürültü ve kapanan bilincim. Büyük ihtimalle hastanedeydim. Gözümü açtım yavaşça. Her zaman ki gibi tek başıma olduğumu düşündüm. Değildim lakin. Şaşkın şaşkın göz kırpıştırdım. "Lan ne işiniz var burada?" Hepsi uykulu uykulu bana dönüp boş boş baktılar. Sonra ise aydınlanma geçirip şaşırdılar. "Ay uyandı!" Sera hızla yanıma gelince şaşkınlığım daha da arttı. Venator ekibi benim hastane odamdaydı. "Lan ne kızım?" Dedi Arda gülerek. "Duygu değişimi yaşayınca otomatik şey oluyo o şey işte." Sırıttı tatlı tatlı. Ceylan'a baktım. Cidden uykusuz duruyordu ama tebessümde ediyordu. Yan tarafıma baktım belki başka bir hastaya gelmişlerdir diye. Yoktu. Zaten bana ayrılan hastane odasıydı. "Ben hemşireyi çağırayım." Buğra tebessüm ederek odadan çıkınca mal mal göz kırpıştırdım. "Benim niye ağrım sızım yok?" İçimden Nas, Felak ne varsa okudum komadan yeni uyanmış olma ihtimalimle. "3 gündür uyuyorsun, 2 gün yoğun bakımda kaldın, 1 gündür ise doktorlar uyutuyor. Ayrıca ağrı kesicilerin etkisi gidince görürüm ben seni." Rahatlayarak bir nefes verdim. Çok uykum vardı. Buğra yanında bir hemşire ile içeri giriş yaptığında yanan gözlerimi ovuşturdum. Kadın hemen tebessüm edip baş ucumda durdu. "Omuzda ve topukta kurşun sıyrıkları var. Diz kapağı morarmış ve incinmiş. Ayrıca iç kanama geçirme oranınız çok yüksekti. Karnınıza çok sert bir darbe almışsınız. Bu sizi büyük ihtimalle birkaç gün zorlayacak." Kadın derin bir nefes alıp konuşmaya devam etti. "Beslenme şartlarında bir kısıtlanma yok. Birkaç gün yürümemeye dikkat edin. Yarın akşam taburcu işlemlerinizi yaptırabilirsiniz." Burnumdan keskin bir nefes verdim. Mutlu musun babam? "Teşekkür ederim." Tebessüm edip odadan çıktığında ağzıma bir kaşık dayandı. "Lan." Dedim mal mal. "Çorba bitecek." Arda otoriter sesi fakat gülen yüzü ile kaşığı biraz daha ağzıma dayadı. Çorbayı içtim üstüme dökülmesin diye. Bir kaşık daha verecek olduğunda durdurdum onu. Kusmamak için dudaklarımı birbirine bastırdım. "Yiyemem ben ki." Devrik cümlelerime aldırış etmeden kaşlarını çatıp bana baktı. "Neden?" Güldüm. "Yeme bozukluğum var benim." Gözleri hızla açılırken 5 kişi birden bana döndü. "Kendinize gelin uzaylı gibiymişim gibi bakıyorsunuz. 3 gündür bıci yapmıyorum diye çirkinleşmiş miyim?" Efsan'ın diliydi bu. Aklıma gelince tebessüm ettim. Çalmadan açılan kapı ile hepimizin bakışları izinsiz giren adama döndü. Kısa bir an için boğazıma yumru oturdu. "Efsan dili. Magenta'nın da diline dolanıyor." Gülerek odanın içerisine giren babam ile ortama derin bir sessizlik çöktü. "Baba?" Şaşkın sesime Ceylan'ın şaşkın sesi karıştı. "Emrah Bey?" Öfledim. Babam tanınan bir adamdı. Zengindi. Çok zengindi. Şirketi ve otel zincirleri vardı. Yutkundum boğazımda ki yumru gitsin diye. Zamanın da beni fuhuş evine satacak kadar fakirken, şimdi üssüme milyonlar vererek önüme taş koyacak kadar zengindi. "Emrah Bey senin baban mı?" Güldüm. Buğra bana merakla bakarken başımla onayladım. Babamın bir karısı vardı. Sevmiyordu, aşıkta değildi. Bekar olarak anılmak istemiyordu. İş dünyasına adım attığı ilk anda evlenmişti. Benim annem olarakta o kadını tanıtmıştı. Senelerdir evliymiş imajı veriyorlardı. Çok saçmaydı. Babam, anneme ölümüne aşıktı. Aynı evde kaldığımız zamanlarda içip içip ağladığı o günler geldi aklıma. O heybetli vücudu çöküktü o zamanlar. Şimdi ise dimdik ve genç fakat biliyorum acısını, sevgisini. Evli olduğu kadın zaten çoğunlukla yurt dışındaydı. Babam sadece kimlikte evliydi, ruhen değil. Biriyle evleniyorsan, o kişiyle ruhunu bağlarsın. Böyle saçma sebeplerle evlilik gibi güzel bir şeyi harcayamazsın. "Doktorlarla konuştum. Bugün taburcu olabilirmişsin evde istirahat etme şartı ile." Tebessüm eden yüzünün altında ki ima netti. Eve geliyorsun. "Tamam." Dedim gözlerinin içine bakarak. Ortamda duyulan sert ve erkeksi sesle gözlerimi Maskeli'ye çevirdim. "Yarın taburcu olması daha iyi değil mi?" Ayakta elleri cebinde, kendini duvara yaslayarak çatık kaşları ile babamla aramda mekik dokuyordu gözleri. Damarlı ve kaslı kolları, iri bedeni ve uzun boyu ile oldukça çekiciydi. Düşündüğüm şeylere lanetler okuduğum sırada babamın sesi yankılandı oda da. "Magenta evde daha rahat eder." Etmezdim. Babam o evin içindeyse etmezdim. Her an beni öldürmek için odama girebilirdi. Öldüremezdi lakin. Ben onca eğitimi götümle almamıştım. Başımı salladım onaylayarak. Arda taburcu işlemlerini halletmeye giderken biz Ceylan ve Sera ile konuştuk, gülüştük. Babam ise kafeteryada bekleyeceğini söyleyerek yanımızdan ayrıldı. ...... Yattığım yatakta rahatsızca kıpırdandım. Öfleyerek doğruldum sonra. Acıyan belim ile inleyip saate baktım. 2.28 erkendi daha. Burada kaldığım süre boyunca uyuyamazdım. Uykumda falan kalbime bıçak yiyebilirdim. Sinir bozukluğu ile güldüm. Ekranda beliren bildirim ile merakla üstüne tıkladım. 'Parazit avcıları✨🦠' grubuna eklendiniz' Grup adına kıkırdayıp gelen meseja baktım. Hastaneden taburcu olurken hepsinin numarasını almıştım. Venator ekibi. Latince'de venator, avcı demekti. Teröristlere ise parazit lakabı takmıştı grubu kuran kişi. Sera: Canım iskender çekiyor. Buğra: Bizene. Sera: Bok ye be. Arda: Uyuyun amk. Sera: Ceylan. Sera: Ceylaann Sera: CEYLAN BQKSANA Ceylan: Efm. Buğra: KJSQKDNWODJWİDJWİDH Buğra: Olm KAJSKWJSKQJSWKJS Buğra: Tribini yesinler. Ceylan: Kurabiyelerim çöpte şuan. Buğra: Ben yedim ki ama. Bana niye trip atıyorsun? Ceylan: Sana atmıyorum zaten. Maskeli: Buğra anırma sesin odama kadar geliyor. Eğer biraz daha susmazsan gelip susturacağım. Buğra: Gel aşkım. Buğra: Yalnız ev halkı uyumuyor bilgin olsun. Bu seferkinde sesimizi duyarlar. Utanırım ben sonra. Bakamam yüzlerine. Buğra: Odama doğru gelen adım sesleri umarım üç harflilere aittir. Buğra: Maskeli, şaka yaptım. Buğra: Gelme lan Siz: Uykunuz yok mu sizin ya? Sera: Uyuturlarsa var da uyutmuyorlar. Şanslısın en azından birkaç gün babanlardasın. Uyu rahat rahat çünkü geceleri bu evde uyku yok. Enerji sıçıyorlar. Buğra: ARDA Buğra: Kapımı kıracak bu aq. Buğra: Kapıyı kilitledim ama tek yumruğa bakar kırması. Buğra: ARDA YARDM ETSNE KAOYO KRCAK Birkaç dakika kimse mesaj atmayınca kaşlarımı çattım. Siz: Herşey yolunda mı? Arda: Kırık bir kapı ve mor bir göz dışında evet. Arda: Adam icon, tek hamleyle kırdı kapıyı çaktı bir tane sallana sallana geçti odasına. Siz: Şaka yapıyorsun? Arda: *fotoğraf* Fotoğrafta koltukta oturan Buğra, gözüne buz tutan Ceylan ve katıla katıla gülen Sera vardı. "Hödük." Dedim kaşlarım daha da çatılırken. Ama gülmeden de edemedim. Siz: Sinirim bozuldu wksjhdowd Telefonu kapatıp esnedim. Yataktan çıkıp çantama ilerledim. Birkaç büskivi paketi ve su vardı içinde. Ben almıştım. Burada yemek yiyip su içecek halim yoktu. İçinde ki diş fırçamı ve macunu mu alıp banyoya girdim. Geldiğim de duşumu alıp öyle yatmıştım. Elimi yüzümü yıkayıp, dişimi fırçaladım. Saçlarıma saç bakım kremi sürdüm. Şekillendirmeme gerek yoktu. Kabarık değildi. Su dalgalarım ve perçemlerim vardı. Sarışındım ama yer yer kumrallarım da vardı. Karışıktı renkleri ama canlı ve güzeldi. Çok seviyordum saçlarımı. Beyaz tenliydim. Gözlerim keskindi. Sıradan kahverengi gözlerimi süsleyen uzun kirpiklerim vardı. Dolgun, kırmızı dudaklar ve düzgün beyaz dişler. Banyodan çıkıp aldığım eşyaları geri yerine koydum. Yürümek zordu. Sendeliyordum ama neyseki bir sıyrıktı. Kurşun içeri girmemişti. Kaldığım oda zemin kattaydı. Kapıyı açtım bahçeye çıkmak için. Sıkılmıştım. Odamın kapısını açar açmaz salonda oturan babamı beklemiyordum. Hızlıca odama girmek için hamle yaptığımda beni durdurdu. "Otur." Arkamı dönecekken bağırdı. "Magenta otur!" Etrafta kırıklar yoktu belki lakin camlar kapalıydı. Sigara içmişti sabaha kadar yine. Dumanlar etrafa yayılmıştı. Sisli ve kasvetliydi salon. O gün ki gibi. Sendeleyerek yavaş adımlarla içeri girip salona oturdum. O zamanın aksine korkmuyordum. Eskiden beni öldürebilme ihtimali vardı lakin şimdi yoktu. "Ölmemişsin..." Dedi soğukça. Baktım sadece babama. "Evet." Dedim sessizce. "Üzülme sen halledersin bir şekilde. Hileler yaparsınz rüşvetler verirsin, katil tutarsın beni öldürmesi için. Ya da ruhsal olarak en değer verdiklerimi alırsın benden? Şiddet? 14 yaşında yaptığın gibi beni fuhuş evine de satabilirsin." Ağzını açıp kalbimi kırmaya yeltendiğinde konuşmasına izin vermedim. "Dur artık orada. Ne yapacaksın? Sevmediğini mi haykıracaksın? İğrenç biri olduğumu mu söyleyeksin? Ölmem için mi yalvaracaksın?" Kesik bir soluk bıraktım. Tebessüm ettim sonra. "Biliyorum zaten." "Umrumda mı? SİKTİR GİT ODANA!" Bağırmasıyla kalp ritimlerim hızlandı. Gerek yoktu ki. Bağırmasındı. Hem o çağırmıştı. Neden bağırıyordu? Kırgınlığımın yanında sinir ve öfke belirdi. "Benim umrumda baba! Benim çok ta umrumda! İnsanların abisi, ablası, eşi, dostu, ailesi var! Ben. O kadar yanlızım ki!"Boğazım yırtılırcasına bağırmam onda bir etki bırakmadı aksine daha da sinirlendi. "Kapa o çeneni-" Öfke ile o kadar çok dolup taşmıştım ki sinirden gözlerim dolmuştu. Sözünü kestim. "Bu sefer susacak olan sensin! Beni neden sevmedin! Niye bu kadar umrunda değilim ben? SENİN BİR AİLEN VARDI AMA BENİM YOK! Ben mi susayım sence? BU KADAR ACI ÇEKMİŞKEN BEN Mİ SUSMALIYIM? Bu mu?" Dudaklarım titriyordu. O da benim gibi sinirden dolan gözleri ile ayağa kalkıp arkasını döndü, masayı devirip sinirle haykırdı. "Sevmiyorsun. Tamam, kabullendim. Neden öldürmeye çalışıyorsun baba? Her görevimde bana zorluk çıkartıyorsun. Değer verdiklerimi ortadan kaldırıyorsun? Neye fazla ilgi göstersem yok ediyorsun. Yapma. Bırak yaşayayım. Onca şeye rağmen başarayım bunu." Hiddetle bana döndü. "Çünkü sende benim en değerlim olan anneni yok ettin." Bir cümle en fazla bu kadar kırabilirdi insanı. "Senden nefret ediyorum!" Diyerek haykırdığında sessizliğe gömüldüm. "Annen beni, senin yüzünden terk etti. Senin doğduğun gün benim ölüm günüm! Öl artık. Huzura erişeyim. Geber be. Nolur öl yalvarıyorum." Gözlerim doldu. "Benide terk etti," Kesik bir nefes aldım. "2 günlük bir bebeğin ensesinde sigara söndürüp. Baba," Fazla zorlanıyordum artık. "Bana hiçbir zaman destek olmadın. Tecavüzü uğradım, saçlarımı yaktın. Konuşmak istedim döverek bayılttın susayım diye. Sevmedin beni." "Kapa çeneni. Sus!" Sinirden bedeni titriyordu. Beni görmek onu sinirlendiriyordu. Ona göre doğmamalıydım. Ama ben seviyordum yaşamayı. "Kiraz reçeli en sevdiğim reçel. Gece mavisine bayılıyorum. Pırasadan nefret ederim. Saçlarım benim için çok değerli. Sağlıksız şeyleri seviyordum. Artık yiyemiyorum." Canım yandı. Babama kendimi tanıttım. Öz babama en sevdiğim rengi söyledim. 23 yaşında. "Zerre umrumda değil. O sikik çeneni kapat." 14 yaşındayken beni parasızlıktan fuhuş evine götürdüğün gün yeme bozukluğum başladı. Yemek yiyemiyorum. Uyku uyuyamıyorum. 4 yıl aynı evde kaldık ama fark etmedin bunu çünkü aynı masada hiçbir zaman yemek yemedik. Bana da yemek getirmedin zaten. 132 saat uykusuz, 4 gün aç kaldığım günleri de bilmiyorsun. 3 Mayıs'ta doğdum. Hiçbir zaman doğum günüm kutlanmadı. Sevmem ben zaten öyle şeyleri." Duraksadım. "Bilmiyorum o günlerde napıldığını, o yüzden sevmiyorum" Sinirle komidinde ki vazoyu yan tarafımdaki duvara fırlattı. Gözlerinin içine baktım usulca. Oturduğum yerden kalkmadım. Başımı yana eğdim çocuk gibi. "Baba benim canım acıyor artık. Göreve gidiyoruz, ekiptekiler aileleri ile vedalaşıyor ben çocuk esirgeme yurdunda ki çocuklara gidiyorum. Görev bitişi aileleri karşılıyor, ben boğazımda ki yumru ile başımı öne eğiyorum. 24 tane ödül aldım. Hepsinde tören verildi, hiçbirinde yanımda olmadın. Düştüm, kaldırmadın. Yardım istedim, elimi tutmadın. Babam," Dedim dolu dolu ama aynı zamanda titreyen ve tükenmiş bir sesle. "Yoruldum." "Canın mı acıyor?" Güldü delirmiş gibi. "Acısın." Saçlarını çekiştirdi sinirle. "En çok senin canın acısın!" Derin bir soluk aldı. "Efsan'ın şuan nerede olduğunu biliyor musun?" Anında elim, ayağım boşaldı. Algımı kaybettim. Bedenim buz kesti. "Etrafında bir sürü adamım var. Korkudan titriyor. Elleri kolları bağlı. Küçücük bedenini örten tek şey ince kıyafetleri." Acıdı, en çok benim canım acıdı. "Zarar vermeyeceğim, korkma. Fakat bunun bir karşılığı da olacak." ....... |
0% |