@ayyansimasi
|
Kalp ritimlerim göğüs kafesime delicesine vururken sağlam olan ayağımı sertçe yere vurdum. Bir daha ve sonra birdaha. Panikle dizimi sallarken aynı zamanda uzun ve bordo ojeli tırnağımı çekiştirdim. Babamdan adresi alır almaz maskeliyi aramıştım. Bunu neden yapmıştım? Güven veriyordu. Öyle düşünmeselerde bence buydu. Babamın tuzağı olabilirdi. Efsan'ı bahane ederek beni tuzağa düşürebilirdi. Ben gidemezdim ama o gidebilirdi. Yurt görevlilerini aradığım da hiçbir şeyden haberleri olmadıklarını söylemiş ve odasını kontrol etmişlerdi. Benim ağzımdan ise tek bir kelime çıkmıştı. Kovuldunuz. Benim üzerime olan bir yurdun görevlileri böyle olamazdı. Yarın ilk iş olarak güvenlik çemberini genişletecek ve yeni yurt görevlisini işe alacaktım. Arabadaki klimanın ayarını biraz daha açtım. Hava yağmurluydu. Maskeli, Efsan'ı buraya getirene kadar ıslanacaklardı. Beklemekten gerilmiş vücudum ile tırnaklarımı çekiştirmeye devam ettim. Birşey mi olmuştu? Efsan iyi miydi? Maskeli Efsan'ı bulamamış mıydı? Boğazımda ki yumru gittikçe artarken büyük bir gürültü ile benim oturduğum tarafın kapısı açıldı. İrkilerek o tarafa döndüğümde kocaman bir ceketin içinde küçücük kalmış Efsan'ı gördüm. Maskeli'nin ceketiydi. Efsan'ı kendi kucağından, benim kucağıma bırakıp yan tarafıma yani sürücü koltuğuna geçti. "Aşkım." Dedim yüzümü boynuna gömüp. Kokladım mis kokusunu. "Mavi." Efsan'ın ağlamaklı sesi ve alttan alttan bana bakan boncuk gözlerine dayanamayıp daha da çok sardım kollarımı ona. "Kuzum." Dedim başına minik bir öpücük bırakarak. Başını göğsüme koyup kollarını kendine çekti. "Çok korktum ben." Dedi iyice sırnaşırken güldüm kısacık çünkü 'r'lere dili dönmüyordu. Yan taraftaki montumu alıp Efsan'ın üzerine örttüm. Göğsüme yaslı olan kalbi küt küt atıyordu. Çok korkmuştu, biliyordum. O tanımadığı insanlardan korkardı zaten. Sırf bu yüzden Maskeli'yi çağırıp çağırmama konusunda kararsız kalmıştım. "Kaç yaşında?" Efsan'ın mayışmış tatlı suratına o kadar odaklanmıştım ki irkildim. Maskeli arabayı çalıştırdığında kıpırdanan Efsan'ı daha sıkı kucakladım. "5 yaşında. Sadece 5. O kadar küçük ve masum ki." Bunları derken uzun tırnaklı ellerimi, Efsan'ın saçları arasında gezdiriyor, okşuyordum. Sadece başını salladı beni onaylarcasına. Efsan'ın iyi olmasının verdiği huzur ile mayıştığımı hissettim. O kadar gerilmiş ve stres olmuştum ki. Araba hareket ederken kucağımda uyuya kalan Efsan ile yavaşça benimde bilincim kapandı. ...... Bilincim yarı açık yarı kapalıyken kucağımda ki bendende olan kollarım korumacı bir tavır ile daha da sıkılaştı. "Mavi." Gözlerimi açmak için çabaladım lakin zordu. Babamın yanında ki iki gün ızdırap gibi geçmişti. Uyuyamamıştım. Ne vardı uyusaydım? "Kalksana." Omzumu delen güçlü parmağa tahammül edemezcesine mırıltılar çıkarıp tutulmuş boynumu Efsan'ın hâla mis gibi kokan yumuşak saçlarına gömdüm ama o dalin kokusu yoktu. Huzursuzca uykulu bakışlarımı omzumu delen parmağa çevirdim. Sonra ise parmaktan yola çıkıp kaslı ve damarlı kolları takip edip beni uyandırmaya çalışan kişiyi buldum. "Hı?' dedim 'ne var?' dercesine. Birkaç saniye göz kırpıştırdım bana sabırsızca bakan Maskeli'ye. 'Haa' nidası döküldü sonra dudaklarımdan. Doğruldum hâla göğsümde uyuyan Efsan'la dikkatlice. "Alabilir misin?" Başını sallayıp bana iyice yaklaştı ve Efsan'ı kucağına aldı. O geri çekilince bende arabadan indim hızlıca. Birkaç saniye dengemi koruyamadım. Gözüm kararırken sendeledim ama düşmedim. Her boka düşseydim ölmüştüm. Maskeli'ye baktım. Gözleri birkaç saniye üzerimde gezindi. Arkasını dönüp eve doğru ilerlediğinde bana verilen anahtarı cebimden çıkarıp kapıyı açtım. Efsan titreyerek uyandığında Maskeli de bende aynı anda kaşlarımızı çattık. Kalıcı hasar bırakması düşüncesi beynimin kuytu köşelerinde gezinmeye başladığında başıma bir ağrı saplandı. Hızlıca Efsan'ı sakinleştirmek için kucağıma aldım. Tanıdık birinin yanında olduğunu gören minik kızım uyku sersemliğinden ayrıldı. Saçları kirlenmişti. Götürdükleri yer pis bir yerdi. Dişlerimi sıktım lakin yine de gülümsedim kucağımda ki tatlılığa. "Bıci yapalım mı?" Yanağıma sulu bir öpücük kondurup kıkırdadı. "Bıci yapalım.' Aldığım cevap ile evin ortak banyosuna ilerledim. Ev halkı uyuyordu. Banyonun nerede olduğu zihnimi terk etmişti ama. "Banyo tam olarak nerede?" Başı ile benimle gel şeklinde bir işaret yaptığında onu takip ettim. Bir kapıyı açıp girmemi beklediğinde içeriye doğru adımladım. "Ne yer?" "Hı?" Aval aval Maskeli'ye bakarken ofladı. "Şu şey." Dedi Efsan'ı işaret ederek. Kaşlarımı çattım. "Efsan." Beni tekrarladı. "Efsan. Ne yer?" İçime oturan sıkıntı ile ofladım. "Cicibebe yer. Ama evde olduğunu sanmıyorum." Birkaç saniye sessiz kaldıktan sonra başı ile onaylayıp çıktı. Efsan'ı banyo yaptırdıktan sonra bornozuna iyice sarıp önündeki ipi bağladım. Hâla banyodayken dolapları kurcalayarak kurutma makinesini buldum. Bunu gören kızım anında kollarını bana doğru uzattı. Kıkırdayıp kurutma makinesini lavobonun kenarına koyup Efsan'ı da onun yanına oturttum. Ben bir iş yaparken yüksekte oturmayı seviyordu. Tezgah, lavobo kenarları ve masa gibi. Kurutma makinesini fişe takıp Efsan'ın saçlarını kuruttum. Dalin kokuyordu artık benim gibi. Saçlarına öpücük kondurup tekrardan kucağıma aldım. Odama geçip valizimi kurcalarken Efsan'ın kıyafetleri olan siyah şort ve siyah sweatshirtü aldım. Çift kombini yapmıştık. Aynılarını bende de vardı. Valizimde, odamda, dolabımda prensesimin eşyaları ve kıyafetleri vardı. Çünkü bir parçamdı o. Efsan'ı giydirip yatağıma oturttuktan sonra bende giyinip yatağıma yattım. Efsan'ı kendime çekip gıdıklama merasiminde sonra gözlerinin kapanmak üzere olduğunu görüp daha fazla uzatmadan göğsümde uyuttum. ....... Elimi yan tarafıma koyduğumda hissettiğim boşluk ile anında yatakta doğruldum. Gözlerimi ovuşturarak ayılmaya çalışırken gözlerim etrafı taradı. Efsan yoktu. Hızlıca ayağa kalkıp kapıyı açtım. Merdivenlerden hızlı hızlı inerken ayaklarım birbirine dolandı ama düşmedim. Çorabım ve şortum koşmamı kolaylaştırıyordu. Hızlıca salona baktım. Orada da yoktu. Kalbim göğüs kafesime aceleci bir tavır ile vuruken mutfağa girdim. Derin bir nefes verip elimi kalbime koydum. Yapılacak iş miydi bu? Babam yetmedi sen mi öldüreceksin Efsan? "Sakin ol." Dedi kalın, çekici ve dip bir sesle paldır küldür mutfağa daldığım için Maskeli. Başımı salladım geçiştirircesine. "Nerdesin sen prenses?" Gülüp tezgahta oturan Efsan'ın boynuna bir öpücük kondurdum. Huylanarak geri çekildiğinde yanında ki Maskeli'ye baktım. Daha doğrusu bakamadım çünkü ağzıma bir büskivi dayandı. "Tavşan bana cicibebe almış Maviii. All." Ağzımı açıp bana uzattığı cici bebeyi kaptım. Seviyordum yemeyi. Bir onu yiyebiliyordum hatta. "Tavşan?" Dedi söylediği kelimeye çok zıt olan erkeksi sesi ile. "Biz Mavi'yle hep tavşanlı maske yapıyoruz." Dedi lakabından bahsederken. Yine 'r'leri unutmuştu. Güldüm. Maskeli'ye baktım. Onunda yarım sırıtma denilemeyecek kadar çeyrek olan gülüşü vardı dudaklarında. "Kapıyı tıklattım. Ses gelmeyince uyumuşsunuzdur diye düşündüm ama kapıyı Efsan açtı. Aç olabileceğini düşündüm." Efsan kafasını salladı tatlı tatlı. "Cicibebe var mıymış evde?" Dedim şaşkın şaşkın. "Ben aldım." Dedi sakince. Benim ise şaşkınlığım arttı. Ses vermedim. "Kahvaltı hazırlıyorduk Mavii." Dedi yine tatlı bir uzatma ile Efsan. "Senin ellerinden zehir olsa yerim ben." Dedim gülerek. "Yumurta yapıyoruz." Maskeli'nin sesi ile anında yüzüm düştü. İsteksiz bir mırıltı firar etti dudaklarımdan. "Tamam." "Mavi," dedi bilmiş bilmiş Efsan. "Sen yumurtanın kokusunu duysan kusarsın. Neye tamam dedin ki acaba?" Haklılık payı ile sustum. "Sosiste var." Dedi Maskeli. "Olmaz," dedim içli içli. "Efsan için sağlıksız ama çok seviyor." "Patates kızartması?" "Yani kalori bombası?" Dedim uyuz uyuz. 1 çatal alıp bırakacaktım zaten mide bulantısından ama sinir etmek eğlenceliydi. "50 Kilosun." Cıkladım. "47" Dedim aynı uyuzlukla. Bacak ve kollarım çubuk gibi değildi çok şükür. Kaşlarını çattı. "Benimle-" durdu. Efsan'a döndü. "Dalga mı geçiyorsun?" Daha fazla ciddi duramadan kocaman bir kahkaha patlattım. "Öf." Dedim gülmekten ağrıyan karnım ile. Efsan ise benim gülmemle gülmeye başladı. "Milföy?" Dedim gülmemi durdurarak. "Evde yok." Dedi bu sefer benim az önce ki uyuzluğum ile. "Un var mı?" Aynı uyuzlukla cevap verdi. "Yok." "Kaşar peyniri?" Dedim sabrım taşarken. "Yok." "Üç 'yok' ile uğurluyorsunuz o zaman beni!" Dedim sinirli sinirli. "Bizim tesiste var baya kaşar. Mis gibi de erirler." Ciddi ciddi bana bakmaya devam ederken ciddiyeti kısa bir an bozuldu. Gülümsemesini belli etmemek için dudağının kenarını kaşıdı. Ananı avradını, şu karizmaya bakın. Kimileri onlara şeytan dedi. Kimileri ise onların Melek olduğuna inandı. Fakat onlar birer karizma bombası. "Markete gidiyorum ben." Dedim ters ters bakarak. "Mavi ben burda kaliim mi?" Tezgahta otururken ayaklarını sarkıtmış, sallıyordu. "Bu karar çabuk mu attın papucumu dama?" Dedim bıkkın bir isyanla. "Ne?" Dedi tatlı tatlı. "Tamam." Dedim yanağını öperek. Maskeli'ye döndüm sonra. "Havuç yemesin hıçkırık tutuyor sonra." Başını salladı yine. "Mavi'de de öyle oluyol." Diye öne atıldı Efsan. "Oyy Mavi'n kurban olsun sana." Diyerek sevgi patlaması eşliğinde ısırdım yanağını hafifçe. Acımadığı için yaygarayıda koparmamıştı. "Neyse çıkıyorum ben." Dedim Efsan'a aşık, Maskeli'ye ters bakışlar atarken. ....... "Gebertirim seni!" Duyduğum ses ile kaşlarımı çattım. Kulaklığımdan bile duyulan bir sesti bu kadın sesi. Karşı taraftan alaylı bir gülme sesi geldi. Kaşlarımı daha da çatıldı. "Yürü eve asabımı bozma benim!" Cadde de düz yürürken aniden sesin geldiği ara sokağa daldım. Önümde benim yaşlarımda bir kadın ve onun kolunu sıkıca tutan bir gevşek vardı. Müdahale etmedim. Her boka burnunu sokmak yerine olayı anlamaya çalıştım. Beni fark etmeyecek kadar hararetli tartışıyorlardı. Arkamda ki duvara yaslanıp kollarımı birbirine bağladım. "Kumarda kaybettiğin paralardan dolayı evimize haciz geldi hatırlatırım!" "Yürü be kadın! Yürü!" Tek kaşım havalandı rahatça. "Senin ağzını kırarım!" Dedi sinirle ama korktuğu sesinden belliydi. Öne doğru savurduğu parmağı ve dizleri titriyordu. "Yanlış." Dedim sakince. İkisininde bakışları bana döndü. "Ağzını kırarım da, kafanı yararım da." Cıkladım. "Boş laflar be güzellik." Dedim kadına göz kırparak. Aval aval bakmaya devam etti. Ben ise yumruğumu adamın ağzının ortasına geçirdim. Dudağı patlarken haykıramadı bile canının acısından. Ağzında ki kanı tükürürken ön dişinide onunla beraber tükürdü. Tiksinti ile yüzümü buruşturdum sanki bunu ben yapmamışım gibi. Sertte vurmamıştım. Bence o diş zaten sallanıyordu. O eğildiği yerden büyük bir sinir ile üstüme atılmaya çalışırken ofladım. "Oruspu çocuğu!" Elleri boğazımı kavramaya yeltendi. Aynı sakinlik ile elleri daha boğazıma ulaşamadan işim çabuk bitsin diye kasıklarına dizimi geçirdim. O yerde iki büklüm olurken dehşetle bize bakan kadına döndüm. "Sen git istersen." Dedim tebessüm ederek. "Hallederim ben." Titrek bir nefes verdi. Teşekkür etmeden arkasını dönüp koşar adım uzaklaştığında tebessümüm silinmedi. Minnettar bakışlar bana yetti. Ayağıma uzanan bir el hissettiğimde o tarafa bakmadan eline bastım adamın. O büyük ihtimalle çıkan çenesi yüzünden bağıramadı ama inledi boğuk boğuk. Ben ise telefonumu çıkarıp Faysal abiyi aradım. "Kimin leşini toplayayım? Kimi yaraladın? Nolur çöpe atmamış ol, onları oradan çıkarırken betim benzim atıyor." Diyerek telefonu açan Faysal abiye o görmesede göz devirdim. "Aşk olsun abi." "Adres ver." "Akşer Mahallesi'nde merkezden biraz ilerledikten sonra marketin hemen bitişiminde bir ara sokak var." "Tamam abim." Dedi sakince. "Çöpten alırsın." Sakinliği uçtu bir anda. "MAVİ SENİN BEN ANANİ-" telefonu yüzüne kapatıp yerde ki adama döndüm. "Giricen mi çöpe?" Hızlı hızlı soluklar alırken bana baktı. "Ne?" Burnumdan bir nefes verdim. "Çöp diyorum. Atlayacak mısın?" Aval aval bakmaya devam etti. Uğraşamayacak kadar üşeniyordum. "Sadece kumar mı oynadın?" Başını salladı hızlıca. Saçlarına baktım. Özenle taranmıştı. Bakımlıydı da. "Kalk ayağa." Dediğimi yapıp ayağa kalktı. Ben ise parmak ucuma kalkıp saçlarını tuttum. Çekiştirerek çöpe yaklaştırdım. O çenesinin ağrısından konuşamazken kafasını çöp kutusuna yapıştırdım. "Yalvarırım." Dedi enseninden sıkı sıkı tuttuğum adam. "Bırak." "Aynen, kekele birde." Kafasını konteynerinin içine soktum. Zaten uzun olan boyu sayesinde karnına kadar içine girdi çöpün. Debelenirken karnıma yumruğunu da geçirdi. Gram sarsılmadan tek ayağını kaldırdım. O çöpün içine düşerken sarsılmanın etkisi ile ağır olan kapakta üzerine kapandı. Ellerimi çırpıp markete doğru giden yoluma devam ettim. Birazdan Faysal Abi gelir alırdı zaten. Eğer adam boğulmazsa. Boynumda ki kulaklığımı kulağıma geçirdim. Dalgın dalgın yürürken bir anda karşıma çıkan iki adam ile irkildim. "Ayy!' dedim elim kalbime giderken. "Bir anda çıkılır mı? Napıyorsunuz?" Yetmemiş miydi ekşın? "Korkma kız. Benim, Halil abin." Rahatlamış bir şekilde elimi indirdim. "Halil abi?" Dedim sırıtarak. "Öldürmeye mi geldin abi?" "Evet." Dedi gevşek gevşek. "Babam mı yine abi?" Başını salladı. Babamın haftalık olarak beni öldürmesi için gönderdiği adamlardandı Halil abi. Öldürmeye çalışırdı da. Aramızda ki bağ biraz farklıydı. Gözlerim yanında ki Hikmet'e takıldı. "Naber lan?" Dedim omzuna vururken. "İyi abla. İş güç. Sen napıyorsun?" 'İyi, iyi' dercesine başımı salladım. "He abi iş güç demişken," dedim Halil abiye dönerken. "Dedikodu gibi olmasın ama beni öldürmeye gelen diğer adamların birine maaşını sordum. Babam onlara daha fazla veriyormuş. Haberin olsun yani. Zam iste." "Diyosun." Dedi hayretle. "E adam haklı kızım. Kaç senedir her hafta öldürmeye geliyorum, olmuyor. Ölmüyorsun yani." "Ben bilmem valla. Onlarda öldüremiyor. İste yinede sen. Sizde doymuyorsunuz dayak yemeye. Kusura bakmıyorsun dimi?" "Yok." Dedi eli belindeki silahı kavrarken. "Bakmıyorum." Bana doğrultuğu silahı çapraz bir şekilde hızlı bir hamle ile büküp alırken masum masum duran Hikmet'in kafasına geçirdim. Bilinci kapanırken yere çakıldı. Vicdan azabı had safhadaydı. "Abi valla kusuru bakma." Diyerek tekmemi bacak arasına attım. O inleyip iki büklüm olurken yumruk attım yüzüne. Yere kapaklanırken hızla ona doğru eğildim. "Acıdı mı çok?" Başını iki yana sallayıp saçlarımı kavradı. "Abi saçlarım olmaz! Hain yaratık!" Yüzüne indirdiğim tokat ile saçlarımı bıraktı. "Gidiyorum ben ya." Dedim tripli tripli. "Allah'a emanet." Dedi sakince. "Aklın Hikmet'te kalmasın. Sert vurmadın zaten. Ayılır birkaç dakikaya." "Uyanınca helallik iste." Dedim doğrulup arkamı dönerken. Onlardan uzaklaştığımda başımı iki yana salladım. Yüzüm dehşet bir ifadeye büründü. "Psikoloğa gitmem lazım." Saate baktım. 1 saattir 15 dakikalık mesafeyi gidememiştim. Maskeli ve Efsan beni bekliyordu. Muhtemelen sabahın 7si olduğu için ekip uyanmamıştı. "Niye geç kaldın Mavi?" Diye sorarlarsa ne diyecektim? "Ay kusura bakma. Adamın birini çöpe attım. Halil abi beni öldürmeye geldi onunla ayak üstü sohbet ettik. Birde araya dövüş girince geç kalıverdim." Mi? Öfleyip marketin önüne geldiğimde tebessüm ettim. İlk hedefim Efsan için abur cubur rafıydı. İki tane çikolata ve milföyü kapıp yola koyuldum. ...... |
0% |