Yeni Üyelik
29.
Bölüm

27 Fi̇nal

@azamet_29_2


B. 27 FİNAL


Selâm canlarım bir tanelerim.
Bir hikâyenin daha sonuna geldik.
Bu hikayemde de bana eşlik, oylarınız ve yorumlarınız destek olduğunuz için çok çok çok teşekkür ederim.
İyiki varsınız.❤️
Okuyan dilinize yüreğinize sağlık.
Umarım bundan sonraki hikayelerimizde de bana eşlik edersiniz. Hepinizi çok seviyorum.
Sizleride hayaletcanlarım.❤️


ALPARSLAN DAN


Duyduğumuz cümle ile odadaki herkesden bir NEEE! Koparken şok şekilde gözlerim kocaman ellerim ve dizlerimin titrediği hissettim ilk kez.


Ben girdiğim çatışmalarda bile böyle hissetmemiştim. Öylece kalakalmış, ne düşüneceğini ne söyleyeceğimi bilemez haldeydim.


Nisan hamile miydi?
Nasıl? Düşündüm. Kızla aynı evde birlikte karı koca gibi yaşarken korunmamıştık. Doğru olabilirdi. Nisan hamile olabilirdi. Andre'ye çevirdim gözlerimi. Titreyen sesimle,


" Kaç.." derken


" Kızı sekiz aylık."


Dediğinde dizlerimdeki tükenen gücümle kendimi koltuğa bıraktım. Aylar tutuyordu. Eskişehir'de hamile kalmıştı. Be-benim kızıma hamile kalmıştı.


Ellerimle yüzümü sıvazladım. Sonra saçlarıma geçirdim. Baba olacaktım! İnanamıyordum buna. Ben... Baba olacaktım! Nisan benim kızıma hamileydi ve baba olacaktım!


Allah'ım ne yaşatıyorsun bana.


Dedim içimden.


Nasıl bir şey yaşatıyorsun bana?


Daha fazla beklemeyecektim. Hızla yerimden kalktım.


" Cenk! Sezai müdüre söyle biraz daha bekleyecek beni.


Andre hemen çıkalım! Evimden pasaportumu alayım sonrada havalimanına gidelim. "


Bir anda kolumdan tuttu.


" Linda Fransa değil."


" Tamam o zaman Amerikaya gidiyoruz. Hadi! "


" Amerikada da değil. "


" Nerde lan o zaman? Neredeyse oraya gidiyoruz yürü."


" İzmir."


" Ne lan ne? "


Şaşırdı çocuk.


" Yanlış anladı sen...
Linda İzmir de. Yani burda. "


" Ne?
Ne dedin? Burada mı? "


Geri dönüp koluna yapıştım.


" Neden daha önce söylemiyorsun lan.
Yürü yürü yürü! Çabuk hemen gidiyoruz! "


Andre'yi kolundan tutup sürüklercesine asansöre götürürken arkamda bizi izleyen gözleri umursamadım bile. Şuan istediğim tek şey Nisan'ı bulmak, Nisan'ın görmek, kokusunu içime çeke çeke öpmekti. Asansöre bindik.


Ne zamandan beri burada.


" Yeni geldi.
On gün oldu. Kızını dünyaya burada istiyor. "


" Nerede?
İzmir'in neresinde. "


" Ben unuttu, yer adres...
A-ama asansör, eski var. Orada ev."


" Tarihi asansörün olduğu yerde mi ev tutmuş. "


" E-evet. Sen bul ora. Ben biliyor tam yeri."


Garaja inen sansörden koşarak çıktık.
Arabaya binip hızla hareket ettik. Evi eski tarihi asansörün olduğu bölgede demişti. Direksiyonu ana cadde kırıp gaza yüklendim. Çok sürmedi yol. Kısa süre sonra o bölgedeydim.


" Aşağı caddede mi yukarı caddede mi?"


" Aşağı.
Deniz manzara görüyor ev. "


" Sahil bulvarında mı. "


Yine başını sallayınca direksiyonu sahil tarafına kırdım.


" Sen ne zamandır yanındasın? "


Dedim bir yandan sürerken.


" Dün sabah geldi ben."


" Yani şuana kadar yalnız mıydı burada? "


" Evet istemedi.
Ben yalan söyledi geldi. "


" Aklını mı kaçırmış bu kız?
Karnı burnunda tek başına nasıl kalır burada. Ya birşey olursa!
Ya başına birşey gelirse? Peki annesi? Annesi neden gelmedi? "


Sinirim burnuma gelmişti iyice.


" Anne.. İzin vermedi.
Dedi hayır!
Gitmek yok!
Kavga çıktı. İnat. Geldi... "


Nisan'ın ne inatçı bir kız olduğunu hatırladım. Az mı tartışmıştık bu inadı yüzünden.


" Hele bir bulmayım. Hele bir kollarımın arasına yeniden alayım. Yeniden sarayım. Gösteririm ben ona inat nasıl oluyor. "


" İşte şu siyah bina."


Duyduğum cümle ile anında yavaşlayarak gösterdiği binaya baktım. Eski binalar arasında yeni yapı olan binayı gösteriyordu.


" Emin misin? "


Başını sallayarak onaylayınca dahada yavaşlayıp yoldan çıkarak binaya ait park alanına giriş yaptım. Tam giriş kapısının önünde durup indim. Arkamdanda Andre indi.


" Kaç numara?"


" Dört. "


" Çekil görürse sen açmaz."


Haklıydı inatçı keçi açmazdı. Anında geriye çekildim.


Kapı açılınca geri gelip Andre ile içeriye girdik.


Asansöre yürürken kolundan tutup durdurdum. Döndü şaşırarak baktı.


" Andre. " Dedim.


" Teşekkür ederim.
Sana çok büyük bir borcum var artık."


Gülümsedi.


" Sen hemen ödemek ister."


Başımı salladım.


" Linda kızma.
O seni çok seviyor.
Çok ağladı. Kaç kere bayıldı. Şekeri düştü. Üzüntüden. "


" Asla kızamam.
Ona kıyamam ben. "


Gülümsedi.


" Hadi gidelim." dedim asansöre binerken.


Asansörün durmasını sabırsızlıkla beklerken ellerimi koyacak yer bulamayınca bacaklarıma bastırdım. Duran asansörden iner inmez kapıya koştum. Delikten bakarsa kapıyı açmaz diye yine kenara geçip saklandım. Zile Andre bastı. Saniyeler sonra kapı açıldı.


" Gel Andre."


Ben aylar sonra onun özleminden öldüğüm o sesini yeniden duymanın şaşkınlığını ve sevincini yaşarken Andre bana bakıp gel işareti yaptı. Önden Andre arkadan yavaş adımlar ben girdim.


Kapıyı kapattım. Andre sessizce arka odaya doğru ilerlerken mutfaktan geldi sesi.


" Nasıl?
İzmir dediğim kadar güzelmiş değil mi? Nereleri dolaştın bakalım. Resim çektin mi? Yarında birlikte gezelim. Hem biraz yürüyüş yapmış oluruz kızımla."


Beni hipnoz etmişcesine kendine çeken sese doğru yürüdüm ağır ağır. Mutfak kapısının yanına geldim durdum. Elimle duvardan destek alarak izledim onu. Mutfak tezgahının önünde durmuş meyva yakıyordu. Ne kadar da çok özlemişim.


Değişmişti. Hamilelik onu değiştirmişti. Kocaman bir göbeği vardı artık. Göğüsleri ve kalçaları büyümüş sekiz aylık hamile bir kadın nasıl görünürse öyle görünüyordu işte.


Olduğum yerde öylece kalmıştım. Ne yanına gidebildim ne geri çıkabildim. Bildiğim tek şey onu ne kadar özlediğimdi. Elindekileri bir kaseye koydu.


" Elma yer misin? "


Diyerek bana döndüğünde dondu kaldı. Saniyeler sonra elindekiler düştü, yere dağıldı.


" Nisan.."


Ellerinin titrediğini farkettiğimde,


" İ-İzmir..."


Dedi. Ardından gözlerinin kaydığını gördüm.


Hızla öne atıldım, yakaladım. Bedeni kollarımın arasına başı geriye düştü.
Korktum! Öyle korktum ki hayatımda hiç bu kadar korktuğumu hatırlamıyorum.


" Nisan!
Nisan cevap ver!
Nisan! "


Elimle yavaş şekilde yanaklarına vurdum.


"Güzelim! Uyan ne olur! "


Andre kapıda belirdi.


" Linda! "


Nisan'ı hızla kucağıma alıp bağırdım.


" Andre hemen hastaneye gidiyoruz! Çabuk! "


Andre önden ben kucağımda Nisan ile arkadan çıktık evden. Aşağı inene kadar ölüp ölüp dirildim sanki. Asansörden koşar adım inip çıkışa, oradan arabaya kadar geldim. Nisan'ı arka koltuğa Andre'nin kucağına yatırdım.


" Sıkı tut ablanı."


Diyip direksiyona geçip motoru çalıştırıp gaza bastım.

&


En hızlı şekilde geldim hastaneye. Acil girişinde sedye ile aldılar Nisan'ı arabadan. Hâlâ kendinde değildi. Hemen kadın doğum katına çıkardılar. Biz de peşlerinden çıktık. Nisan muayene odasında ben dışarda delirecek gibi hissediyordum.


Benim yüzümden olmuştu. Beni görünce ya şekeri ya da tansiyonu düşmüştü muhtemelen. Bir yandan deli gibi ileri geri yürüyor bir yandan,


" Allah'ım ona ve bebeğimize birşey olmasın. Ne olur bir şey olmasın! "


Diye dua ediyordum.
Herşeyi yapardım. Onlara bir şey olmasın diye canımı bile verirdim şuan.


O anda aklıma Nisan'ın ne hissettiği geldi. Ben yoğun bakımda yatarken o da benim gibi hissetmiş olmalıydı. Yaşarsam hayatımdan çıkacağını bu yüzden söylemişti.


Andre koltukta ben ayakta saniyeler saat olmuş geçmesini beklerken kadın doktorun odadan çıktığını görünce yanına koştum. Kolundan yakaladım.


" İyi mi?
Karım iyi mi doktor?"


" Merak etmeyin. Eşinizde bebeğinizde gayet iyiler.. "


Üzerimden koca bir dünya kalkmıştı sanki.


" Şekeri ve tansiyonu dengesizdi.
İlaç verdik.."


" Görebilir miyim? "


" Tabi ki.
Sonrada özel odaya alalım dinlensin. Yarına kadar gözetim altında kalması gerekiyor. Malûm son aylarında."


Doktorun yanından ayrılıp kapıya geldim. Yavaşça açıp içeriye girdim.
Yatakta yatan Nisan ile göz göze geldik. O bana bakıyordu ben ona. İkimizde sessizdik. Aniden dolan gözleriyle bir anda ellerini yüzüne kapatıp ağlamaya başlayınca hızla yanına geldim.


" Nisan, güzelim! "


Ellerini yüzünden çekip avuçlarımın arasına aldım yüzünü. Bileklerime doladı ellerini. Yağmur gibi akan gözyaşlarıyla gözlerime bakarken,


" İzmir..."


" Şiişşştt. Ağlama güzelim.
Bir tanem ağlama. Tamam geçti.
Üzülme artık. "


" İzmir ben..."


" Şşiişşt...
Biliyorum, herşeyi biliyorum!
Yorma kendini.
Konuşacağız...
Her şeyi konuşacağız.
Ama önce dinlenmelisin."


Yavaş yavaş kapanan gözlerini ve uykuya dalışını izledim. Sonra Cenk'i aradım. Olanları ve nerede olduğumuzu haber verdim. Biliyordum onlarda meraktaydı.

*****


Özel odaya çıkarıldı Nisan. Ara ara yaşlar akıyordu hâlâ kapalı gözlerinin kirpikleri arasından.
Yanına geldim. Yüzünü gözlerini kirpiklerini izledim. Ardından büyük karnına kaydı gözlerim. Hâlâ inanamıyordum. Benim çocuğumu taşıyordu. Uzandım dokunmak istedim, ama korktum. Geri çektim elimi. Ardından yanındaki boşluğa uzanıp kolumu başının altından geçirerek saçlarına gömdüm burnumu. Derin bir nefes çektim özlediğim kokusundan.


Düşündüm, düşündüm. Her şeyi düşündüm. Kendime hak verdim. Kızgınlığıma, öfkeme hak verdim. Ama ona da hak verdim. Benim için nasıl korktuğunu bu korkuyla nasıl dua ettiğini. Az önce aşağıda onun ve bebeğimiz için korkarken bizzat tecrübe etmiştim çünkü. Yinede beni arayıp baba olacaksın dememesinin haklı tarafını bulamadım. Ama bunada kızamıyordum. Kendince bir sebep vardı demekki.


Derin bir nefes daha alıp verdim. Şu saatten sonra hiç bir şey umurumda değildi. Onu bulmuştum. Sevdiğim, aşık olduğum kadınımı bulmuştum. Bir bebeğimizin olacağını öğrenmiştim. Gerisi umurumda bile değildi. Yaşadığım herşeyi unutmam için yeterde artardı bu.


Dahası sebep ne olursa olsun bundan öncesinde yanında olamamıştım ama bundan sonra yanından bir saniye bile ayrı kalmayacaktım.


Başımı döndüren kokusu ile ağırlaşan gözlerimi kapatıp onun gibi uykuya bıraktım kendimi.

&


Ne kadar uyudum bilmiyorum ama gözlerimi açtığımda bir çift mavi bana bakıyordu. O baktı. Ben baktım. Sessizce ve sadece bakıştık.


" Bir şey söylemeyecek misin? " dedim sonunda dolu gözlerine bakmaya devam ederek.


" Yüzüm yok."


Dedi. Bu kez akmaya başladı gözleri.
Elinin tersiyle sildi sonra.


" Ben...
Ben senin için..."


" Benim için benden vazgeçtin..."


Dedim.


" O gün o kadar korktum ki."


Dedi hıçkırarak.


" Etrafımda olan kim varsa ölürken senin için çok korktum. Öleceksin diye korktum. Allah'a yalvardım. Seni benden almasın diye...
Uzağım da bile olsa yaşa diye...
Söz verdim!
Yaşarsan kendimden nefret ettirme pahasına senin hayatından çıkacağıma söz verdim. Ama onu hesap edemedim."


Derken gözleri karnına çevrildi. Serum takılı elini göbeğinin üzerine koyup okşadı.


" Hiç aklımda yokken mucizem oldu."


" Seni aptal...
Nasıl böyle birşey yaparsın.
Sen yanımda yokken rahatça yaşayacağımı nasıl düşünürsün...


Uyandığımda ilk seni sordum.
Nisan yok dediler!
Gitti dediler!
Bütün dünya başıma yıkıldı!
Kalkmak istedim. Seni bulmak yanına gelmek istedim. Dikişlerim açılmış. Yeniden ameliyat olmak zorunda kalmışım. Yetmez gibi seni bulmak için delirir bu diyip beni uyutmuşlar. Bir ay kendimden habersiz, senden habersiz uyumuşum.


Uyanıp herşeyi öğrenince durmadım. Hastaneden çıkar çıkmaz ilk iş seni her yerde aradım! Arattım!
Amerika'ya geldim. Anneni bulup yanına gittim. Ama ne gören ne duyan. Gelirse arayın haber verin dedim ama yanında olmana rağmen yapmamış.


Geri döndüğümde yaşayan ölüden farkım yoktu. Aylarca bir ölüden farkım yoktu. Ölsem daha iyiydi hatta.


Nisan.."


Dedim eğilip dudaklarına bir buğse bıraktım.


" Sensizlik ne kadar zordu haberin var mı? Seni ne kadar özlediğimden haberin var mı? "


Bana doğru döndü. Karnını bana yasladı. Karnına dikkat ederek sarıldım.


" Benim seni özlediğimden daha fazla değil."


Demişti ki o an hissettiğim şeyle panikle dirseğimin üzerine kalktım.


" Ne oldu? "


" Seni hissetti. Tekme attı babası."


Dedi Nisan gülümseyerek.


" Ne?
Tekme mi? "


Evet bebeğimizin tekmesini dayandığı karnımda hissetmiştim. O kadar değişik o kadar güzel bir his daha olamazdı. Nisan elimi tuttu. Göbeğine doğru yaklaştırırken geri çektim.


" Hayır dokunamam."


" Neden? "


" Korkarım. "


" Ne? "


" Ona zarar vermekten korkarım."


" Ona zarar vermeyeceğini ikimizde biliyoruz."


Elimi zorla çekerek getirip göbeğine koydu. Bir süre bekledim orada.


" Hiç bir şey hissetmiyorum."


Demişken bir tekme daha geldi. Tam elimin altında bir tekme daha hissettim. Kızım... Kızım gerçekten beni hissetmişti. Kalbimin heyecandan atışı anlatılamazdı.
Yerimi değiştirip kulağımı Nisan'ın karnına dayadım.


" Güzelim, bebeğim...
Baban burada. Seni hiç bırakmayacak. Ne seni ne anneni. Siz benim kraliçelerimsiniz."


Ve bir tekme daha.


"Kesinlikle iyi anlaşacaksınız."


Diyen Nisan kıkırdarken aklıma gelen şeyle yerimde doğruldum.


" Nisan."


" Hmm! "


" Ne zamana kadar gizleyecektin.
Kızımı benden ne kadar daha gizleyecektin. "


" Gizlemeyecektim.
İzmir'e gelirken söyleme niyetiyle gelmiştim. Ama korktum. Aradan sekiz ay geçmişti. Ya beni istemezsen ya bana inanmazsan korkusu sarmıştı içimi. Yinede biraz daha bekleyip yanına gelecektim. Ama sen benden önce davrandın."


Dedikten sonra kaşları çatıldı. Durdu düşündü.


" Bi dakika bi dakika.


Sen... Sen nasıl öğrendin?
Kimden öğrendin? "


" Kayınçom söyledi."


Dedim yerimden kalkarken.


" Andre mi?
Andre mi söyledi!?


Vay yalancı sahtekar! "


" Biri çağırdı mı beni."


Kapıdan giren Andre'ye baktık.


" Seni kıt Türkçeli salak Fransız.
Sen ne hakla bana yalan söylersin!?
Ne hakla benim işime karışırsın? "


" Ne yapayım?
Üzüldü ben senin haline."


" Burdan bir kalkmayım ilk iş seni çiğneyeceğim Andre."


" O şiş göbekle sen."


" O şoş goboklo son..."


" Hem benim enişte var.
Hem polis. Korur beni."


" Kayınçoma dokunma Nisan. Seni bulmamı o sağladı."


" Ooo bakıyorum şimdiden alışmışsınız siz birbirinize. "


" Biz yine kaldık kızımla."


Derken dudaklarını büzdü. Hemen yanına gelip yüzünü avuçlarımın arasına aldım.


" Sizin yerinizi kimse alamaz güzelim."


Gülümsedim hâlâ büzük şekilde duran dudaklarına güzel bir öpücük bıraktım.


" Ooo!
Yanlış zamanda geldik galiba müdürüm."


Anında yerimde doğruldum. Kapının önünde müdür Sezai Cenk ve Hâle dikilmiş bize bakıyorlardı. Andre neyse de gelenlerden utanmadım desem yalan olurdu.


Hep bir ağızdan,


" Geçmiş olsun ve gözünüz aydııın gençler! "


Nidasından sonra,


" Nerdesin sen kızım. "


Diye çıkıştı müdür Sezai.


" Niye çekip gidiyor bu deliyle başımızı belaya koyuyorsun? "


" Haklı!
Bu manyak sonunda tımarhaneye düşecekti. Zor toparlandı."


" O konu kapandı!
Hiç kimse tekrar açmayacak. Bu anne adayının üzülmesini istemiyorum artık."


Diye uyardım herkesi. Ardında Nisan'a döndüm.


" Güzelim sen burada dinlemeye devam et benim bu gereksizlerle konuşmam lazım. "


" Gereksiz? "


Kaşları çatık bana bakan müdürüm Sezai'ye döndüm.


" Siz hariç müdürüm. Size gereksiz dermiyim hiç. Her ne kadar sayenizde kış uykusuna yatmış ayı muamelesi görsem de amirimsiniz."

*****


Geceyi aynı odada aynı yatakta geçirdi Alparslan ve Nisan. Ertesi gün ilk uyanan Alparslan oldu. Heyecanlıydı. Aklında çok güzel şeyler vardı. Yerinden kalkarken kızda uyandı.


" Günaydın güzelim nasılsın? "


" Daha iyiyim.
Doktora söyleyelim de çıkalım artık."


" Tamam ben konuşurum şimdi. Sen dinlemeye devam et."


" Sırtım yatağa yapıştı valla."


Adam sevdiği kadına yaklaşıp yatağın baş kısmını biraz havaya kaldırdı.


" Şimdi nasıl oldu? "


" Daha iyi sağol. "


Alparslan Nisan'ın yüzünü avuçlarının arasına aldı bir kez daha.
Bir kez daha öptü dudaklarından. Ardından eğildi göbeğini üzerine bir öpücük bıraktı.


Yerinde doğruldu.


" Hemen geliyorum."


Nisan'ın elleri göbeğinde gözleri doldu. Mutluydu. Olanlara rağmen herşey yoluna girmiş kızı babasının yanında dünyaya gelecekti.


Geriye yaslanıp gözlerini kapattı bir süre. Az kapıdan iki hemşire ve doktor yanlarında ultrason cihazı ile geldiler. Arkadanda Alparslan.


" Çıkmadan önce küçük hanımı kontrol edelim. "


Gülümsedi kız.


" Tamam." Dedi.


" Hem babasıda görsün."


Cihaz yatağın yanına kurulurken Alparslan heyecanla karısının yanında aldı soluğu. Doktor Nisan'ın karnını açıp jel sürdü önce. Sonra da elindeki alet ile göbeğinin her yerinde gezmeye başladı. O anda gözleri büyüdü Alparslan'ın. Minik kızı şuan ekrandaydı. Gözlerine inanamadı. Bu kesinlikle bir mucizeydi.


Her şey yolunda görünüyor. Boyu, kilosu, gelişimi tam minik prensesin. Ama bundan sonra daha dikkatli olmalısınız. Erken doğum dahil herşeye hazırlıklı olun. "


Aleti çekip kızın karnını kağıt havlu ile sildi. Üzerini örttü.


" İstediğiniz zaman çıkabilirsiniz."


Sevindi yeni anne baba. Mutluydular. Doktor çıkarken Alparslan da çıktı arkasından.


Bir iki dakika sonra geri girdi içeriye. Yanında Cenk, Hâle, Andre ve kadın doktor vardı. Bir de bir adam daha.


Nisan'ın gözleri gelenlerde,


" Hayırdır." Dedi.


Her birinin yüzünde bir gülümseme vardı. Alparslan kızın yanına kadar gelip durdu. Elini cebine sokarak bir kutu çıkardı. Nisan gördüğü kutunun ne olduğunu anladığında kocaman olan mavi gözlerini karşındaki mavilere dayadı.


Hem şaşırmış hem mutlu olmuştu. Alparslan aylar öncesinde verdiği sözü yerine getiriyordu şuan.


Elindeki kutuyu açıp bir dizi üzerine bıraktı kendini.


" Nisan Yamaner."


Dedi. Değiştirmeden önceki adıyla, aşık olduğu, sevdiği adıyla hitap ederek.


" Benimle evlenir misin?
Yoluma, ömrüme, hayatıma yoldaş kızıma anne bana eş olur musun? "


Kızın gözleri doldu taştı. Hiç beklemediği bir şeydi. Ama anlamıştı. Dün planlanmıştı herşey.


Dolan gözlerini silerek başını salladı. Gözleri sevdiği aşık olduğu adamda,


" Evet! " dedi.


" Ölene kadar Evet."


Adam dizinin üzerinden kalkıp kutudaki tek taş yüzüğü kızın parmağına geçirdi. Sonra arkasına döndü.


" Memur bey kıyabilirsiniz nikâhımızı. Sizlerde şahidimiz olun. "


Hastane odasında kıyıldı nikahları. Sırayla imzaladılar nikah defterini. Ardından Alparslan bir öpücük bıraktı karısının dolgun dudaklarına.


" Bir ömür bırakma beni." Dedi.


Kız ellerini kaldırıp adamın yüzünü avuçlarının arasına aldı. Bir öpücük de o bıraktı adamın dudağına.


" Bir ömür bırakma beni. "

*****


Aradan bir ay geçti.
Alparslan ve Nisan'ın nur topu gibi bir kızları oldu. Adını Mucize koydular.
Asıl hikâyeleri bundan sonra başladı. Gelecek onlara ne getirirse getirsin birlikte olacaklardı.


Sevgiyle, aşkla, sadakat ve Mucize'leri ile birlikte...

SON!


NİSAN VE ALPARSLAN'IN HİKÂYESİ BURADA BİTTİ CANLARIM.


UMARIM KEYİF ALARAK OKUDUZ. DİĞER HİKAYELERİM DE BULUŞMAK DİLEĞİYLE.

Loading...
0%