Yeni Üyelik
25.
Bölüm

B.23 Oyuncak

@azamet_29_2

Elleri karnında dakikalardır katıla katıla gülmekten karnı ağrımıştı artık kızın. Hayriye hanımın sohbeti çok keyifliydi. Yaşlı kadın eskilerden, oğlundan yaramazlıklarından bahsetme bir dalmıştıki ipin ucunu kaçırmıştı artık.

" Hayriye teyze alem kadınsın."

Derken göz yaşlarını sızlıyordu kız.
Aslan girdi araya.

" Yalnız Hayriye teyze Sezai müdür senin iğneden donla kaçan küçük Sezai hikayeni duyarsa sana çok bozulur bak haberin olsun. "

Hayriye teyze Aslan'a çevirdi gözlerini.

" Nerden haberi olacak.
Eşek değilsin ya söylemezsin."

Diyiverdi. Aslan bozulurken bir kahkaha daha patlattı kız. Hayriye hanımın konuşma şekli tam kıza göreydi. Doğal...

" Buna çok güvenme Hayriye teyze."

Dedi kız.

" Söyler bu. "

Hem gülüyor hem konuşuyordu hâlâ.

" Bir duyarsam söylediği. "

Dedi kadın elindeki bastonu kaldırıp havada Alparslan'a doğru sallayarak.

" Bastonla girişirim sana haberin olsun. "

" Ne oluyor ya!
Kadın dayanışması mı?
Oldu olacak biriniz tutun diğeriniz vurun. "

" Olur valla. "

Dedi kız. Kaç gündür bunalmış, iyice bozulmuştu bastırmaya çalıştığı sinirleri.

" Hayriye teyze sen tut ben vurayım. Hatta bastonu ödünç ver bana onunla döyeyim."

Dedi pis pis adama bakarak.

" Bak seeen! "

Dedi Alparslan tek kaşı havada yüzünde çarpık bir bakışla.

" Demek beni dövmek istiyorsunuz Nisan hanım."

" Valla o kadar stres doluyum ki dört duvar arasına tıkılı kalmaktan, şuan birilerini dövmek çok iyi gelebilir. "

" Yalnız ben bir polisim hatırlatırım.
Polise vurmak suçtur."

Bir kahkaha daha attı kız.

" Olsun. Çokta tın!
Nasılsa Nisan beni dövdü diyemezsin. Gururun izin vermez."

" Demek öyle."

Derken geriye yaslandı adam. Kollarını göğsünde birleşti.

" Yazdım ben bunu bir kenara.
Bakalım kim kimi dövüyor? "

" Yazmazsan hatrım kalırdı."

" Neyse çocuklar, şaka maka bu kadar misafirlik yeter. Bana müsade. Bu hasta ve yaşlı kadının uyuyup dinlenmesi lazım. "

" Hasta ve yaşlı mı?
Taş gibisin Hayriye teyze ne yaşlısı. Ayağına sağlık. Yine bekleriz."

Dedi kız ayağa kalkıp kapıya yönelen Hayriye hanıma.

Kadın elindeki bastondan destek alarak yürürken,

" Sağol kızım. Ama böyle olmuyor hep ben geliyorum. Bir dahakine de siz gelin.. "

" Biz ev hapsindeyiz."

Diyemedi kız. Bu evden ne zaman çıkarız belli değil diyemedi.

" Kısmet." dedi dilinin ucuyla.

&

Hayriye hanımı yol edip salona döndüler. Nisan sehba üzerindeki abur cubur artıklarını, cips paketlerini toplayıp mutfak çöpüne atarken Alparslan da çay bardaklarını ve kalan tabakları getirdi mutfağa. Musluk altında suya tutup makinaya yerleştirip açtı. Adam salona geçip kendini koltuğa bırakırken kız kolundaki saate baktı. Gece olmuştu ama uykusu yoktu. Aklına bir kaç gündür biriken çamaşırları makineye atmadığı gelince hiç olmazsa makine açayım dedi. Zira kıyafetleri sayıyla olduğu için temiz kıyafet sıkıntısı yaşıyorlardı. Kapıya yönelirken,

" Aslan makine açacağım üzerindekileri değiştirecek misin? "

" Hayır yeni değiştirdim."

Dedi adam sehba üzerindeki sigara paketini alırken. İçinden bir dal alıp dudağına bırakıp yaktı. O sigarasını içerken Nisan odaya geçip çamaşır sepeti gibi kullandığı valizden kendine temiz çamaşırlar çıkarıp üzerini değiştirdi. Kirlileri kenara bırakıp sürekli karıştırarak kullandıkları valizin içindeki kıyafetleri hızlıca katlayarak toparladı. Sonra yan taraftaki diğer, Aslan'a ait valize çevirdi gözlerini. Onun içide karışmıştı. Bi iyilik yapayım kafasıyla onun kıyafetlerini de katlamaya başladı. Bu sırada valizin dibinde yedek bir silah iki adet şarjör ve kelepçe bulunca bir kaç saniye bakakaldı.

Adam valizin dibine zula yapmış.

Dedi içiden. Silah ve Şarjörler değil ama eline aldığı kelepçe ilgisini çekmişti. Yüzümde piçimsi bir gülümseme belirip aklında kendinin bile şaşırdığı bir görüntü oluşurken içindeki zilli uzun bir ıslık çaldı.

Sende az değilmişsin Nisan.

Dedi ardından. Kız yerinden kalkıp bir parmağında çevirdiği kelepceye, bir de iç çamaşırlı haline baktı.

Dudaklarındaki gülümseme iyice yayılırken odadan çıkıp salona geçti. Hedefinde koltuğa yayılmış yatan Alparslan vardı. Sessiz şekilde yanına kadar gelip durdu. Tam üzerine anlayacakken bir baktı derin şekilde uyuyor adam. Omuzları düştü. Gözlerini devirdi.

Şu hale bak ya sızıp kalmış.

Diyerek olduğu yere çömelip uyuyan adamın yüzünü izledi. Bu adam bundan sora hep yanında olacakmıydı. Bunu düşündü. Olacağım. Demişti.
Evleneceğiz. Demişti.
Karım... Demişti en önemlisi. Karım...

Yerimden kalkıp derin bir nefes alıp verdi. Asık suratla gerisin geri odaya döndü sonra. Elindeki kelepçeyi yatağın üzerine attı. Kelepçe iki yastık arasında kaybolduğunda valize eğilip temiz eşofmanlarını alarak giyindi. Ardından kirlileri yerden toplayarak odadan çıkıp salonun önünden geçerek banyoya yöneldi. Tabi geçerken adama bir bakış daha attı.

Kirliler elinde banyoya kadar gelip ekindekileri makineye atıp çalıştırdı. Önce ellerini yıkadı sonra dişlerini fırçaladı. Ardından odaya dönüp bir battaniye alarak salonda uyumaya devam eden Alparslan'ın üzerine bıraktı yavaça.

Kalk oradan da odaya geç. Derdi ama uyanmasını istemiyordu. Biliyordu. Çoğu geceler kalkıp sabaha kadar pencerden dışarıya bakarak veya oturarak uyanık kalıyordu. Gözü kulağı dışarıda hep tetikte yaşıyordu.

Sıkkın bir nefes daha alıp verdi. Son günler de çok yaptığı birşey olmuştu bu. İçi daralıyordu, bıkmıştı artık. Bir el boğazını sıkıyor gibi hissediyordu bazen. Ağlama krizi geçirmemek için çok uğraşıyor, bu halini adama belli etmemeye çalışıyor, Nisan biraz daha sabret. Bütün bunlar geçecek, sevdiğin adamla birlikte çok uzaklara ama bu kez kendiniz için gideceksiniz. Kimse rahatsız etmeyecek sizi, kimse kovalamayacak. Diyordu.

Uslu uslu yatak odasına geçip yatağa uzanıp yorganı üzerine çekti. Gözleri karanlık boşlukta kendi kendine moral vermeye devam ederken dalıp gitti gözleri.

&

Aradan ne kadar geçti algılayamazken arkasındaki hareketlilik ayıldı uykusundan. Hissettiği kollar ve bedenle adamın sesini duydu.

" Seni uyanık. Beni salonda bırakıp tek başına mı yatıyorsun koca yatakta."

Başının altından geçen ve beline sarılan kollar kızı adamın sert göğsüne çekip yasladı. Sıcaktı korunaklıydı burası. Kendini yuva içindeki yavru kuşlar gibi güvende hissettiriyordu.

" Kıyamadım." Mırıltılı.

" Her gece uyanıp evin içinde dolaşıyorsun. Pencere önünde sabahlıyorsun. "

Adam kızın boynuna dayadı burnunu. Konusundan derin bir nefes çekip bir öpücük bıraktı.

" Hmm bak sen.
Anlaşılan sende uyumuyormuşsun o saatlerde."

" Aslan.."

Dedi kız yorgundu sesindeki ton.

" Daha ne kadar sürecek.
Böyle giderse klostrofobi hastalığım olacak."

" Saçmalama Nisan. Bir kaç gün fazladan evde kaldı diye klostrofobi olmaz insan. "

İyice sarılarak kendine bastırdı kızı adam.

" Hadi rahatla ve uyu. "

Kız sırtında hissettiği beden ve sıcaklığın etkisiyle sızdı.

*****

Sabah gözlerimi açtığımda ilk iş komodinin üzerindeki dijital saate baktım. On bire geliyordu. Gece ne olduğunu hatırlamadığım rüyalar yüzünden sık sık uyanmış, bu yüzden de uykumu alamamış bu saate kadar uyumuştum. Önce sırt üstü dönüp iyice bir esnedim. Sonra da arkama döndüm ama yatak boştu. Beyefendi benden önce uyanmıştı anlaşılan.
Yerimden kalkıp kollarımı havaya doğru kaldırarak bir kez daha esnedim. Odadan çıkıp sürüdüğüm ayaklarımla banyoya ilerledim. İçeri girip sabah işlerimi halledip elimi yüzümü yıkayıp çıktım. Salona doğru ilerlerken burnuma çay kokusu geldi. Hamarat Aslan çay yapmış diyerek girdim salona. Bir kaç adımda mutfak bölümünün önüne gelip durduğumda
gördüğüm manzaraya bakakaldım. Benim koruma polisi kocam mutfak tezgahının önünde ıslak saçları ve çıplak üst bedeni, altında sadece kapri eşofmanı ile duruyor bu şekilde kahvaltı hazırlarken çok seksi görünüyordu. Duş almış olduğu her halinden belliydi.

Kendimi tutamayıp uzuuun bir ıslık çalınca anında omuzu üzerinden arkasına dönüp bana baktı.

" Ne o ilk kez mi görüyorsunuz Nisan hanım."

Dedi pis bir bakışla. Sonra da önüne dönüp devam etti işine. Bir iki adımda yanına gelip durdum. Yukarıdan aşağı şöyle bir baktım yeniden. Yandan da baya iyiydi bu hâli.

" Tabiki ilk kez görmüyorum. Da. Her seferinde önden ve alttan bakınca arka kısmı kaçırmışım ben. "

Diyerek arkasına geçtim.

" Sen arkadan baya baya Herkül gibiymişsin bilmiyor musun? "

" Biliyorum."

" Bir o kadar da mütevaziyim diyorsun yani. "

Dedim gözlerimi devirerek.

" Kendini beğenmiş sende."

Diyerek ellerimi kaldırıp omuzlarına koydum önce ve biraz ovdum. Sonra kürek kemiklerine doğru indirdim. Ellerimin altındaki sert kavislerin üzerinden geçerken hareketleri durdu. Başı önüne eğildi.

" Nisan rahat dur."

Anlaşılan tahrik oluyordu. Hoşuma gitmişti bu hâli. Ellerimi biraz daha aşağılara indirirken teninin titrediğini hissettim.

" Nisan..."

" Hımm."

Dedim biraz daha aşağıya inerek. O anda elime gelen hisle durdum. Sol elimin altında kaburga kemiğinin hemen altındaki yara izini hissettim. Eski olduğu belliydi ama çok eski olmadığı da belliydi.

" Bu ne zaman oldu."

" iki yıl önce.
Doğuda."

" Çok acımış olmalı."

" Kurşun yarası değişiktir. İlk anda hissetmez insan. Sonra başlıyor acısı. Sonra... Kendinden geçerken yeniden kayboluyor acı hissi. "

Sol yanımda bir sızı oluştu. Üzmüştü anlattığı şeyler. O an aklıma yanımda olduğu için ölen adamlar gelince dahada üzülürken Arslan'ın benim yüzümden ölme olasılığı geldi aklıma. Sol yanım daha da acıdı. Böyle bir şeyin olmasını asla istemezdim. Kollarımı arkasından yavaşça beline sardım. Başımı sırtına yasladım.

" Nisan, rahat dur yoksa kahvaltıdan önce seni yerim. "

O an aklıma dünden kalma munzurluk gelince belindeki ellerimi yavaşça yukarıya doğru hareket ettirmeye başladım. Çıplak teninden geçip göğüslerine çıktım. Sert göğüslerini avuçlarımın arasında sıkmaya çalışırken bir anda bana döndü. Göz göze geldik bir kaç saniye. Savaşça üzerime doğru egilirken,

" Senin canın başka bir şey istiyor anlaşılan."

Gözlerinde imalı bakışlar elini çenemin altına koyarak kaldırıp dudaklarıma yapıştı. Önce yavaş yavaş sonra arzuyla öperken gözlerimi kapatıp ellerimi çıplak teninde gezdirmeye devam ettim. Ardından tırnaklarımı batırarak aşağı doğru indirdim ağır ağır. Canı yansada sesi çıkmıyor sadece gülümsüyordu dudaklarımın altında. Son bir öpücük bırakıp geriye çekildim. İşaret parmağımı büyük elinin parmağına takıp ben önde o arkada mutfaktan çıkmış odaya yürürken sesini duydum.

" Birileri bugün fazla yükselmiş. "

Dediğinde yatak odasından içeri girdik. Gözlerindeki imali bakışı ve dudaklarındaki gülümsemesi beni daha fazla tahrik ediyordu. Aslan'ı karşıma alıp önce yeniden göğsü üzerine koydum ellerimi. İşaret parmağımı teninin üzerinde gezdirerek konuştum.

" Kaç gündür aynı şeyleri yapmaktan sıkıldım. Bugün seninle eğlenmek istiyorum. "

Derken göğüs ucunu iki parmağımın arasına alıp sıkıştırdım.

Dudaklarından bir, " Imm! " Çıktı önce. Ardından,

" İçimden bir ses bu eğlenceden memnun kalacaksın diyor. "

Dedi. Yine pis bir gülümseme ile gözlerinin mavilerinde gezdim.

" Bilemiyorum."

Parmak uçlarıma yükselip bir öpücük bıraktım dudağına. Sonra bir tane daha ve bir tane daha. Bir yandan da geriye doğru itiyordum büyük bedenini. Son kez öperken dudaklarının arasından konuştum.

" Bakarsın ben daha çok eğlenirim."

Yine gülümsediğini farkettim. Haz aldığı belliydi.

" Ben her türlü eğleneceğim güzelim.

Göreceğiz dedim büyük bedenini yatağın üzerine devirirken. Kolları iki yanına açık sırt üstü düştü yatağa. Ardında yastığa doğru geriledi. iki eli ile birlikte gel işareti yaparken halinden pek bir memnundu. Aklımdan geçen şeyler yüzünden gülümsememe engel olamıyordum. Ayak ucundan yatağa çıkıp dizlerimin üzerinde ilerleye ilerleye yaklaşıp bacaklarını bacaklarımın arasına alarak baldırıları üzerine oturdum önce. Sonra biraz daha öne kaydım. Gülümsedi yeniden.

" Yerini biliyorsun. "

Dedi. Ellerimi yeniden omuzlarına koydum. Sonra yavaş yavaş teninde gezdirmeye başladım.

Gözlerimiz birbirinde hızlı nefeslerimiz birbirine karışıyordu.

" Kıvama geliyorsun koca oğlan."

Bir anda kahkaha ile gülmeye başladı.

" Yavrum sen bu gece rüyanda ne gördün? "

Sessiz kalıp onun gibi gülümserken bir anda bileklerini kavrayıp başının üzerinde birleştirdim. Dudaklarına yaklaşıp dilimi üzerinden geçirdim. Kendini bana bastırmaya çalışırken inledi. Dudaklarını dudaklarımın arasına alıp sömürerek öpmeye başladığımda daha beter inliyordu.

" İşte böyle."

Dedim kendi kendime. İyice geç kendinden ki tuzağıma düş. Tutkulu öpüşlerime devam ederken yastığın yanındaki kelepçeyi oyalanmadan alıp bileklerine ve baza demirine takıverdim. Bir anda başını geriye doğru alarak bileklerindeki kelepçelere baktı. Ardından sesli şekilde gülmeye başladı.

" İnanamıyorum. Bunu gerçekten yapmış olduğuna inanamıyorum. "

Göğsünün üzerine doğru uzanıp ellerimi üst üste koyarak çenemin altına dayadım ve gülerek konuştum.

" İnansan iyi olur."

Ardından yerimde doğrulup aynı noktaya oturdum.

Gözleri kapanırken inlediğini duydum.

" Nisan." dedi dişlerinin arasından yine inleyerek. Bu halinden keyif alıyordum.

" Nisan aç şunu."

Başımı iki yana salladım.

" Hayır. Önce biraz eğleneceğim. "

" Nisan şunu hemen aç. "

Dediğinde geri çekilip gözlerine baktım. Hâlâ gülümsüyordum.

" Bugün sen kıvranacaksın İzmir."

Dedim işi bir adım ileri taşıyarak. Kaşları dahada çatılırken,

" İzmir!
İzmir mi dedin sen? "

Başımı aşağı yukarı sallayarak haince bir gülümseme bıraktım.

" Nisan şimdi bu kelepçeyi açarsan İzmir kelimesini duymamış sayacağım. Ama kendim yaparsam seni çok fena yaparım.

" Nisan burdan bir kalkayım bittin sen. "

" Birazdan sen biteceksin İzmir. "

Dizlerinin üzerine oturdum. Ellerimi kaprinin iki yanına taktım. Birazdan yapacağım şeye hazırlanırken, bir anda yerinden kalkmasıyla bacakları üzerinde oturduğum adamla burun buruna geldik. Ben şaşkın o ise sinsi bir şekilde bakıyorduk.

Daha ne olduğunu anlayamadan bir anda kendimi yatakta Aslan'ı üzerimde bileklerimi ise daha az önce onun bileklerinde olan kelepçelere takılı başımın üzerinde ve baza demirine takılı buldum. Anlık şaşkınlığı üzerimden atar atmaz kollarımı çekiştirerek bileklerimi kelepçeden kurtarmaya çalıştım. Ama olmuyordu.

" Nasıl? " Dedim.

" Nasıl kurtuldun bunlardan.
Bütün eğlencemi mahvettin yaa. "

Dizleri üzerinde bana bakarak konuştu.

" Olur mu güzelim?
Eğlence daha yeni başlıyor. Bugün seninle çok eğleneceğiz söz veriyorum."

Dediğinde gözleri hiç iyi bakmıyordu.

" Aslan canımı yakarsan karışmam bak. Sana öyle bir tekme geçiririmki omlet olurlar."

Önce yüksek sesle güldü. Sonra,

" Ooo... Oteldeki Nisan Yamaner'i görüyorum.

Ne oldu ukala hanım. Daha az önce uyardığım halde İzmir diyip duruyordun. Şimdi korkudan Aslan mı olduk. "

" Ya ben onu eğlencesine söyledim. "

" Geçti çilek hanım geçti. Bundan sonra sadece Aslan da kurtaramaz seni. Bundan sonra Alparslan diyeceksin

" Bana İzmir dediğin için cezalısın.
Seni uyarmıştım."

" Bugün akşama kadar böyle kalacaksın. "

" Ne!? " dedim dahada sinirle.

" Seni kalleş herif! Seni acımasız! Böyle cezamı olur!
Senin bu yaptığına ceza değil işkence derler. "

Derken kurtaramadığım kollarım ve bacaklarımla debelenirken ağzıma ne geldiyse saydırmaya başladım.

" Yada bana söz vereceksin."

Dedi önce burnumdan sonra dudaklarımdan öptü.

" Bundan sonra sadece Alparslan diyeceksin. "

" Senin bu isim takıntını sikeyim ben."

Dedim ağlamaklı. Bana yaptığı işkence yüzünde kasıklarımda hissettiğim haz an itibariyle yarım kalmışlığın acısına dönüşmüştü hemde canımı yakacak derecede. El mecbur,

" Tamam. " Dedim.

" Söz mü? "

Ağzımı açıp tek kelime etmeye niyetim yoktu. Bu yüzden gözlerimi yana kaydırıp başımı salladım sadece evet anlamında.

" Şimdi adımı söyle ki bunları acayım."

Derken kelepçeye bakıyordu.

Ama şöyle diyeceksin.

" Alparslan'ım. Erkeğim. Özür dilerim. Kelepçeyi açar mısın lütfen! "

" Neee?
Yok daha neler. Alparslan aç şunu.
Tamam. Dedik ya işte niye bokunu çıkarıyorsun yah! "

" Önce özür dile. "

" Alparslaaaaann! "

" Tamam tamam.
Nihayet adımı senden duyduğum için affettim seni."

Bileklerime takılı kelepçeyi açarken devam etti.

" Bir daha böyle fantezi istersen bana söyle. Sana âlâsını yaşatırım karıcığım. "

Kollarım serbest kalır kalmaz arka arkaya yumruklamaya başladım üzerimdeki adamı. Ama hissettiğim dudakları ve kadife öpüşlerine yenik düştü öfkem. Sakinleşirken kollarımı boynuna sarıp karşılık verdim.

Loading...
0%