Yeni Üyelik
3.
Bölüm

Bölüm 1 / 2 Al-Po Ve Ni̇san

@azamet_29_2

Alparslan ve Cenk saatlerce odada kaldılar. Müdürü çıkmayın diye emir vermişti. Bu sefer bari emre uymalıydı. Belki bir şansı olurdu.


Saatler sonra nihayet kapı açıldı ve müdür içeriye girdi. Yorgun hâli dikkat çekiyordu. Ağır adımlarla masasına gelip oturdu. Elindeki kağıdı kaldırıp okuyarak üzerinden geçti tekrar. İki adam sesizce Sezai müdürün konuşmasını bekliyorlardı. Nihayet konuştu adam.


" Sana son bir şans doğdu Alparslan."


Heyecanla ayağa kalktı adam. Gözleri müdüründeydi.


" Bir görev aldın. 

Bir aylık bir görev. Bu görevi hakkıyla yerine getirip döndüğünde yaptığın bütün hataların silinecek ve mesleğinde kalmaya devam edeceksin. Sadece tayinle kurtaracaksın. "


" Çok teşekkür ederim müdürüm."


Ne kadar zor olduğunun hiç bir önemi yoktu adam için. Verilen görevi yerine getirecek çok sevdiği mesleğinde kalmaya devam edecek bundan sonra da daha dikkatli olacaktı. Kararlıydı.


" Yeni görevim ne ve ne zaman başlıyor? "


Adam elindeki kağıdı yine Alparslan'a uzatırken,


" Hemen yarın." Dedi.


Adam müdürün elinden aldığı kağıdın uzuun paragraflarını okumaya başladığında her satırda gözleri biraz daha büyürken,


" Na-nasıl yani. 

Koruma!

Korumalık mı görevim?! 


Dalga mı geçiyorsunuz benimle! Bakıcılık mı yapacağım."


Şaşıran gözleri müdürünü buldu.


" Bu senin için son şans bunu bil önce.

Sonra da okumaya devam et. 

Kimin neyini koruyacaksın bil! "


Alparslan'ın gözleri kağıdın aşağılarına inerken Cenk anında yanında bitti. Adamın gözleri okuduğu isimle dahada büyüdü.


" Bu! Bu adam Türkiye'de mi?

Bu adamın kızı mı varmış? Ve ben bu adamın kızını mı koruyacağım? Neden ben? "


Üst üste sordu sorularını adam.


" Kulağınızı iyi açın. Bu adamın şuan Türkiye de olduğunu sadece bir kaç kişi biliyor. Bu adamın kızı olduğunuda sadece bir kaç kişi biliyor. Dahası son aylarda ölüm tehditleri alıyormuş. Hem kendi hem kızı ile ilgili. Bu yüzden son aylarda kızınıda götürüyor gittiği ülkelere. Buraya gelirken de getirmiş. Burada kaldığı sürece de kızından biz, yani siz. İkiniz sorumlusunuz!"


" Nee? 

Müdürüm hadi bu herif kaşındı. Ama benim suçum günahım ne? "


" Kes sesini Cenk! "


" Emredersiniz müdürüm. "


" Bu herifin yanında değil miydin lan bugün? "


" Evet müdürüm. Ama..! "


" Neden engel olmadın lan o zaman?

Seni niye yolladım ben? "


" Haklısınız müdürüm.

Kafama sıçayım ben! Bacağından vurup oturtmak vardı."


İki adam hırlaşırken Alparslan hâlâ kağıdı okuyordu.


" Müdürüm iki sorum olacak."


" Sor! " Dedi adam Alparslan'a dönerek.


" Birincisi neden bu adam imkanı varken kızını kendi korumuyor da bizden böyle bir şey istiyor?


İkincisi neden soy isimleri farklı."


" Birinci soruna cevap vereyim önce.

Dediğim gibi bu adamın bir kızının olduğunu sadece birkaç kişi biliyor.

Yanında ve korumalarla gezdiğinde kızın kafasına plaka takmaktan farksız olur. Sadece bu ülkedekiler değil dünyadaki herkes bu adamın bir kızının olduğunu bilir ve hayatı daha çok riske girer. Dahası kızın canını adama karşı silah olarak kullanırlar.


İkinci sorunun cevabı da birincisi ile bağlantılı zaten."


" Kızın kendi güvenliği için soyadının farklı olması gerekiyor yani."


" Aynen. 

Yarından itibaren kızın yanında sadece siz olacaksınız. Adım adım yanında olacak gittiği, gideceği her yer de eşlik edeceksiniz.

Konuşmalarınıza ve hareketlerinize dikkat edeceksiniz. İsim kullanmayacaksınız. Baykuş ve kızı. Hepsi bu. Baykuş A noktasında kalacak."


Dedi adam kağıdı işaret ederek. Alparslan elindeki kağıdı okudu yeniden ve Baykuş'un kaldığı adresi gördü.


" Bayan kuş, o nerede kalacak? "


Dedi alayla.


" B noktasında. Otelin adı orada yazıyor." Derken yine kâğıdı işaret etti adam.


Otelin en üst katında Suit bir oda. İkiniz için yeterli büyüklükte.


" İkimiz mi? "


" İkisi mi? " 


İki ortak şok şekilde müdürlerine baktı.


" Alparslan sen kızla birlikte kalacaksın. Dediğim gibi oda büyük ve iki kişilik. İki ayrı oda iki banyo vs. Herşey iki kişilik yani.


Cenk sende hemen yan odada olacaksın. Ayrıca katta nöbetleşe duran iki koruma daha."


" Müdürüm bu iş bakıcılık.

BEN BAKICI FALAN OLMAM!


" O kadarını bilmem Alpo. Emir büyük yerden."


" Müdürüm siz kız için başka birini bulun. Ben adamı koruyan ekipte olmak istiyorum."


" Öyle bir talep hakkı yok!"


Dedi adam masasının ucuna oturarak.


" Sana verilen görev bu!

Ya uyacaksın. Yada bir ay uzaklaştırma ve ihraç. "


Düşündü adam. Emir demiri kesiyordu gerçekten. Babasınında severek yaptığı, sevdiği bu mesleğe devam etmek istiyorsa bir ay bakıcılık yapacaktı çaresiz.


" Emredersiniz müdürüm."


Dedi istemediği bir kabullenişle.


" Yarın sabah yanınızda yeterli kılık kıyafetle B noktasında olun. Geçici duran adamımızdan görevi devralıp bana rapor edin. Unutmayın!

Tek muhatabınız benim. "


İki adam başlarıyla selam verip odadan çıktıklar. Kapının önünde başladı Alparslan sövmelerine.


" Böyle şansın gelmişini geçmişini sikeyim ben. Bakıcılık nedir ya! Bir ay bir kıza bakıcılık nedir!


Dağa çıkacaksın, çarpışacaksın dese minnetle kabul ederdim. "


" Peki benim suçum ne?

Kendini yakarken beni de yaktın Alpo efendi. Ben Hâle ile konuşma planları yaparken elin kızını beklemeye gidiyorum. Bu nedir ya? "


" Kes sesini lan yürü gidelim."


🌟🌟🌟


Ertesi sabah sekizde iki adam lüks otelin en üst katında ve 1001 nolu odanın önündeki koridordaydılar.


Yerlerine geçecekleri adam bir aslanın kafesteki haliyle ileri geri yürüyor bir yandan sigara içip bir yandan kendi kendine homurdanıyordu.


Cenk Alparslan'a, Alparslan Cenk'e baktı kısa bir an. O sırada kendilerini gören adam, çocuk gibi sevindi resmen.


" Nerdesiniz ya. 

Az kalsın bende kendimi vuracaktım."


Cenk, 


" O ne demek? " Derken,


" Tabii siz duymamışsınızdır.

Fransa'da ki koruması bu kızdan kurtulmak için kendini vurmuş. Az daha gelmeseydiniz bende aynı şeyi yapacaktım. Neyse siz geldiğinize göre artık özgürüm. Sizi de Allah kurtarsın kardeşim.


Sezai müdüre haber vermeyi unutmayın."


Diyen adam kaçar adımlarla yürüdü asansöre.


İki adam gidenin arkasından bir kaç saniye baktıktan sonra kapıyı tıklayarak beklediler.


Az sonra kapıyı genç bir kız açtı. Bir altmış civarı boyu, kahve rengi saçları, koyu mavi irislere sahip iri gözleri ve dolgun dudaklarıyla çok çekici biriydi.


Gözleri az önce kaçan adamı aradı ama yoktu.


" Siz yeni olanlar olmalısınız. Girin." dedi kenara çekilerek.


İki adam içeriye girip kızın karşısında dururken Alparslan'ın gözü odayı turluyordu.


" Ben Cenk. 

Bu da Alpo. Yani. "


Demişti ki kız elini kaldırarak konuşmasını engelledi. Diğerine döndü. Kollarını göğsünde birleştirerek


" Hişt sen! " 


Alparslan kıza döndü ve gözlerine baktı.


" Tam adın ne? "


Gözlerini devirdi adam.


" Alparslan Kubilay Karacabeyoğlu."


Bir anda gelen kahkaha isteğini zorlukla bastırarak,


" Diğer kardeşlerinede isim bıraksaydı ailen."


Dedi kız sadece bir gülümseme ile.


" Kardeşim de yok, ailemde!"


Dedi adam kollarını göğsünde birleştirirken yüzünü asarak.


" Her neyse. 

İsim hafızam iyi değildir. 

Sana sadece İzmir diyeceğim."


" İzmir? "


" Bugüne kadar gittiğim ülkelerde hangi şehirdeysek korumama..."


Demişti ki kız,


" Bakıcına demek istedin galiba."


Dedi adam. Kız kısa bir bakış attı adama koyu mavileriyle.


" Doğru, bakıcıma." Dedi gıcığına.


" Bakıcıma o şehrin ismi ile seslenirdim. İzmir'de olduğumuza göre senin adında İzmir. "


Ellerini arkasında birleştiren kız öne doğru eğilip adama doğru burnunu dikleştirerek baktıktan sonra,


" Bundan sonra sana bu isimle sesleneceğim. İzmir! "


" Benim bir adım var zaten! "


Diye hırladı adam. 


" Alparslan! Uzun isimleri aklında tutamayan bir saftiriksen Alp de. Aslan de. Yada Kubilay de. İzmir nedir? "


Kız adamın sinirlenişinden büyük bir zevk alarak,


" Ben İzmir'i sevdim.

İzmir daha iyi." Dedi.


Adam sinirli bir bakış daha attı kıza, ardından kapıya yürüdü.


" Nereye? " 


" Kendine başka bir eğlence bul sen şımarık!

Ben dönüyorum! 


Yürü Cenk." 


" Hakkındaki herşeyi biliyorum İzmir.

Müdürünün ve üstlerinin sana bir ay bakıcım olmanı söylediğini aksi halde ihraç edileceğini de biliyorum. Bir ay benimlesin İzmir başka şansın yok."


" Hâlâ İzmir diyor ya! "


Kız adama aldırmadan devam etti.


" Yoksa o çok sevdiğin polis mesleğine veda edeceksin! "


Kızın son cümlesi adamın bey

nini kazıdı geçti. Yavaşça geriye doğru döndü. Kızın yüzünde keyifli, aynı zamanda pis bir gülümseme vardı.


İçinden konuştu kız. 


Seninle çok eğleneceğim İzmir. Sonunda ya kaçacaksın yada Paris gibi kendini vuracaksın. Ve ben özgür olacağım.


Loading...
0%