Yeni Üyelik
15.
Bölüm

Bölüm 13 Ajan Ve Kod

@azamet_29_2

" Senin ikizler geldi yine." Dedi kız.

Başka kimse bilmiyordu ki yerlerini.
Alparslan kızı duymadan çıkmaya devam ederken kapı tıkladı.
Yakasını paçasını tekrar toparladı kız dış kapının önüne gelip kapıyı açtı. Ama gördüğü görüntüyle korkuyla bakarken,

" Haasss siktir!!

Ha-Hayalet! "

Diyebildi. Ardından kararan gözleri ve dönen başıyla olduğu yere düştü kaldı.

Aynı anda merdivenlerin başında göründü Alparslan. Gördüğü manzara ile dondu kaldı önce. Bir kapıda dikilen adama bir yerde baygın yatan kıza baktı. Elinde tuttuğu eşofman takımı düşerken koşarak indi merdivenleri.

" Selam Alpo. Bu kız beni hayalet sandı iyi mi?"

Diyen adamdaydı gözleri. Kızın yanından geçip,

" Cenk! " Dedi hâlâ inanamaz şekilde.
Kollarını iki yana yayarak,

" Evet benim." diyen adamı kolunda tuttuğu gibi kendine çekip sıkıca kucakladı.

" Aslanım be! Yaşıyorsun!
İyisin! Ama nasıl? Haberler?!"

" Oğlum önce kızı kaldırak lan! "

Alparslan geriye yere baktı. Kız iki seksen yerdeydi hâlâ.

" Doğru, paspas gibi kaldı yerde."

Dedi gülerek. Burda uyanırsa basar küfrü. Bir dizi üzerine çöküp bornozunu açılan bacaklarına sarıp tek hamlede yerden kaldırıldı. Kızı salondaki kanepeye getirip yavaşca bıraktı. Kolcağın üzerindeki polar battaniyeyi üzerine örttü.

" Niye bornozla geziyor bu kız? "

İmalı şekilde Alparslan'a bir bakış attı.

" Cenk ölmediğine pişman ederim seni."

" Şaka lan şaka."

" Saldırıdan sonra apar topar kaçtık. Ne kıyafet ne başka birşey alamadık yanımıza."

" Ölmediğinize şükredin."

Kız uyumaya devam ederken Alparslan Cenk'in yanına geldi. Kolundan tuttuğu gibi boş kanepeye çekiştirdi. Kanepeye oturan Cenk'in karşısına geçip dikildi.

" Çabuk anlat neler oldu? İnternet haberlerinde Baykuş'un ve senin iki de korumanın öldüğü haberini görünce şok oldum."

" Çok mu üzüldün yoksa lan? "

Aksi aksi baktı Alparslan.

" Tabi üzüldüm lan.
Benim yüzümden yedin kurşunu. Da."

Derken eli çenesinde yukardan aşağı adamı süzdü.

" Ne yaralıya ne ölüye benziyorsun lan! Ama seni düşerken gördüm. Birde şehit polis diye yazmışlar adını. Ne iş? "

" Doğru vuruldum ama kolumdan. Önemsiz bir sıyrık."

" Şansın varmış.

Ee? Devam et!
Nereden çıktı bu ölme işi. Bizden sonra ne oldu? "

" Siz topukladıktan ve ben vurulduktan sonra o piçlerin bir kısmı sizin peşinizden gelirken bir kısmı otelin önünde bizimle çatışmaya devam etti. Hatta bir kaçını indirdik. O sırada bizimkiler desteğe gelince kalanlar da kaçtı."

Kıza çevirdi gözlerini Alparslan.

" Babası, Baykuş ölmüş."

" Evet öyle dedi Sezai müdür. "

Cenk'in gözleri kıza kaydı.

" Eminim çok sarsılmıştır. "

" Babasından çok sana üzüldü galiba. Benim yüzümden öldü Karagöz dedi durdu."

" Hadi ya? Vallaha mı? "

Gözlerini devirdi adam.

" Devam et."

" Neyse işte.
Gelen destek ekiple kaçan şerefsizlerden sonra yaralılarla birlikte bende hastaneye geçtim. Baykuş'u da hemen hastaneye kaldırdılar. Son duyduğum da yoğun bakımdadaydı. O ara Sezai müdürde hastaneye geldi. Bir anda bütün emniyet alarma geçmiş. Tedavimden sonra bana sen artık ölüsün. Dedi. Tabi anlamadım önce. Duyduğum şeyle salak gibi bakarken, ortada görünme benden haber bekle. Deyince anladım durumu. Eve çekilip beklemeye başladım.

Ertesi gün öğrendim Baykuş'un öldüğünü. Güya gizlendi yine de düştü haberlere. Sezai müdür bana geldi. Bıraktığın arabayı ve telefonları kapalı garajda bulmuşlar. Kendi kendime dedim ki tam kaybolmuş Alpo. "

Alparslan girdi araya.

" Baykuş'un, bana birşey olursa kızıyla ortadan kaybolmamı istediğini hatırlayınca o zaman bu zaman diyip izimizi kaybettirdim. Sezai müdür seni bulur falan demişti. Adam birşey olacağını sezmiş."

" O günden sonra gidebileceğin her yere baktım ama bulamadım sizi. En son burası geldi aklıma."

" Sezai neden bizi bulmanı istedi? "

Cenk'in yüzü birden asıldı.

" Sezai müdür ile uzun bir konuşma yaptık dün gece."

Bir kaç saniye bekledikten sonra devam etti Cenk.

" İşler çok karıştı Alpo. "

Bu cümleyle bu kez Alparslan'ın yüzü asıldı.

" Ne?
Neden karıştı işler."

Cenk tam cevap verecekken,

" Ay anasının avradının örekesi."

Diyerek uyandı kız.
Eli başında yeniden kapattı gözlerini. Yerinde doğrulurken,

" İzmiiir! "

Diye bağırdı sersem şekilde. Ne olduğunu anlamaya çalışıyor,

" Kesin senin yüzünden öldüm demeye, belki de beni almaya geldi."

Derken kendi kendine söyleniyordu.
Üzerindeki bakışlar eşliğinde yerinde doğrulup oturdu. Ellerinin arasına aldı acıyan başını ve dizlerine doğru kapandı.

" İzmiiir nerdesin? "

Alparslan uyardığı hâlde İzmir demeye devam eden kıza sinir olup cevap vermeyince kız başını kaldırıp etrafa bakarak tekrar seslenmek istedi. Ama Alparslan'ı karşısında oturan Cenk ile gördüğü anda korkarak geriye yaslanırken,

" Tövbe bismillah."

Dedi bir Cenk'e bir Alparslan'a bakarak.

" Ne oluyor ya!? "

Bir anda üzerindeki battaniyeden kurtulup ayağa fırladı.

" İzmir! Evi hayaletler bastı! "

Dedi hızla yanlarına gelip adamın arkasına gizlenirken.

" Alparslan!
Adım Alpaslan!
Yemin ederim insanı delirtirsin! "

Resmen sınanıyordu adam.

" Karagöz!"

Dedi kız hâlâ şaşkın. Ne Alparslan'ın sinirle bakan gözlerini gördü ne sözlerini duydu. Gözü hâlâ Karagöz dediği adamdaydı.

" Benim" dedi Cenk.

" Ama sen ölmüştün! "

Alparslan'ın iri bedeninin arkasından öne doğru eğilerek, işaret parmağını Cenk'e doğru uzattı kız. Cenk'in omuzuna dürttü.

" Valla gerçeksin.
Yaşıyorsun!
Nasıl!? "

" Otursanız iyi olacak."

Cenk bir kıza bir Alparslan'a baktı ve bu bakışlar oldukça ciddiydi.

" Anlatacaklarım var. Önemli! "

Kızın da Alparslan'ın da kafası karışmıştı. Nisan kanepeye geçip oturacak oldu ama Alparslan kolundan tutup engelledi. Bu kılıkta iki erkeğin yanında durmasını hoş bulmadı.

" Önce şu üzerini giy."

Kız bir kendine bir Alparslan'a baktı. O an Alparslandan kıyafet istediğini hatırladı. Ve kıyafet beklerken çat kapı gelen Cenk ile hayalet gördüğünü sanıp korkudan bayılışını. Alparslan'ın eline ve etrafta bakındı.

" Ee ne giyeceğim. Hani kıyafet? "

Adam parmaklarını saçlarına geçirdi.

" Eşofmanlar merdivenlerde kaldı. "

" Merdiven! "

" Yukarı çıkarken alırsın artık. Aşağı inerken seni yerde Cenk'i kapıda görünce şaşkınlıktan elimden düştü. "

" Sakın gitme hemen geliyorum."

Diyen kız işaret parmağı havada Cenk'i uyardıktan sonra hızla iki adım attı merdivenlere doğru. Sonra birden durdu ve geriye döndü. Bu kez geriye doğru iki adımla gelip bir eli bornozun yakasını kapatırken diğer elinin işaret parmağıyla Cenk'in yüzüne dokundu. Cenk gülümseyerek bakarken,

" Gerçekten gerçeksin."

Dediğinde Alparslan dayanamadı artık. Kızı omuzlarından tutup merdivenlerin olduğu yöne çevirdi.

" Oyalanma da git giyin gel hadi! "

" Tamam beh dürtmesene! Gıcık İzmir! "

Alparslan'ın sinirle bıraktığı kız hızlı adımlarla merdivenlere gelip son kez baktı Cenk'e. Yüzünde bir gülümseme belirdi. Mutlu olmuştu. Onun yüzünden öldüğünü sandığı adam ölmemişti. Gülümsemeye devam ederek yukarıya çıkarken yol üstü eşofmanları da basamaktan alıp odaya çıktı. Bu sırada Alparslan'ın gözleri Cenk'e çevrildi yeniden.

" Cenk anlatacak mısın artık ne oluyor? "

" Kız da gelsin daha ayrıntılı konuşuruz. Şimdilik şu kadarını söyleyeyim kızın hayatı daha fazla tehlikede."

" O ne demek lan? "

" Bizim diplomat Baykuş'un sadece diplomat değil bir ajan olduğu ortaya çıktı. "

" Ne!? Ajan mı? "

" Saçmalama.
Ne ajanı. Ciddi misin? "

" Çok ciddiyim Alpo."

Alparslan karışık kafasıyla neler olmuş olabileceğini düşünürken üst kattan elleri uzun paçalarında tutarak koşar adım indi kız. Hızla adamlarla yanına gelip durdu.

" Ne oluyor.
Sen nasıl yaşıyorsun hemen anlat."

" Benim nasıl yaşadığımı boşver şimdi. Otur."

Kız kanepeye otururken Alparslan hâlâ ayakta bekliyordu.

" Sende otur Alpo."

Orta Sehbaya oturdu adam, gözleri Cenk'te konuş artık bakışı atıyordu.

" Öncelikle başın sağolsun Nisan."

Kızın gözleri adamda aklı bambaşka yerlere gidip geldi. Özellikle geçmişe.

" Baykuş'un ölümüyle her şey daha karışık hâle geldi."

Gözleri kızın gözlerinde sordu,

" Babanın aynı zamanda bir ajan olduğunu biliyormuydun?"

Nisan bir Alparslan'a bir Cenk'e baktı. Ardında bir kahkaha attı.

" Babam mı? Ajan mı?
Dalga mı geçiyorsunuz? "

" Hayır." diyen Alparslan oldu.

" Dalga falan yok."

" Dün gece Sezai müdürle uzun bir konuşma yaptık. Babanın peşinde birden fazla örgüt varmış. Kimi diplomat olduğu için kimi ajan ve elinde önemli dosyalar olduğu için peşindeymiş.
Bu yüzden sürekli tehditler alıyormuş."

" Önemli dosyalar?
Babam da? Şaka yapmıyorsanız saçmalıyorsunuz! "

" Ne şaka ne saçmalık.

Baban o gece hastaneye kaldırılırken kendinde değilmiş. Hastanede kendine gelir gelmez en yakın koruması İrfan'a o dosyaların ve kodun nerede olduğunu söylemiş. İrfan anında üstleriyle temasa geçip durumu anlatmış. En kısa sürede flaş belleği alıp getireceğini söylemiş."

" Durum gerçekten ciddi.
Bu yüzden yanına adam yerleştirmişler desene. Günü gelince kullanmak için.."

" Ne adamı? " Dedi Cenk.

" Otelde gördüğümüz o yamyam suratlı bizi takip cihazıyla takip ediyormuş. Sağolsun bu salak kız da. " Derken Nisan'a baktı.

" Bizzat yardım etmiş düşmanına. Çünkü yılanın başı bizzat Nisan hanfendinin kendi. O piç ile birlikte babasından kaçma planları yapıyormuş. "

" Sensin yılan başı! "

Diye tısladı kız.

" YA SABIR!
Yalan mı? "

Diye bağırdı adam sinirle.

" Ergen kızlar gibi evden kaçma planları yapıp yardım etsin diye de o piçi bulmuşsun. Sayenizde ölümden döndük...

İkinci kere! Ben onu gebertmesem o bizi gebertecekti.

O orospu çocuğu hangi örgütün elemanıydı Allah bilir."

Diyerek hırladı kıza.

" Siktir et o iti.
Gebermiş gitmiş. Dahası önemli şeyler var."

Dedi Cenk.

" İrfan bir anda yanında başka bir koruma ile ortadan kaybolmuş. Saatlerce haber beklemişler. Ama ne ses ne soluk ne İrfan ne yanındaki diğer adam ne de flaş... Hiç biri yok.

Sonunda bu sabaha karşı sahile vurmuş kanlar içindeki bedeni.
Çok kötü işkence edilmiş. "

" Dosyaların olduğu belleğin yerini işkence yaparak öğrenip almışlar deme sakın."

" Maalesef öyle.
Sonunda öldü sanıp denize atmışlar. İrfan'ı sahilde gören iki balıkçı bulup ambulans ve polis çağırmış. "

" Diğer koruma."

Başını iki yana salladı Cenk.

" Hâlâ yok.
Hastanedeki adamlarımızdan biri İrfan'ı görünce hemen Sezai müdüre haber vermiş. Bizimkiler anında hastaneye ulaşmışlar.

İrfan son nefesini vermeden önce adamların flaşı aldığını söylemiş ve.."

Derken Alparslan'ın hırlayarak söylediği küfürlü cümlesi kesti sözünü.

" Sikeyim böyle işi."

Sinirle kendi etrafında bir tur döndü. Sonra aniden durdu.

" Kızla alakası ne? Baykuş öldü. Flaş ellerinde."

" Dinlersen anlayacaksın.
Doğru. Dosyalar ellerinde ama kodu bilmiyorlar. Sezai müdür bu flaşı açmak için sadece bir hak ve doğru kod gerekiyor diyor. Aksi hâlde bellek otomatik siliniyormuş.

Kısa bir an düşündü Alparslan.
Ardından gözleri kızı buldu. Hızla ayağa kalkarken saniyelik bakıştılar.

" Ne? "

Adam bakmaya devam ederken,

" Yok ebenin gözü!
Kodun bende olduğunu düşünmüyorsun herhalde? "

Dedi Nisan.

" Baykuş kod kızımda demiş ama. Dahası bunu hem İrfan hem de yanındaki diğer koruma biliyormuş. İrfan öldü ve diğer koruma ortalarda yok gerisini siz tahmin edin."

Diyen Cenk'e bakıyordu ikili.
Ayağa kalktı kız.

" Hayır yok öyle bir şey. Babam ölmeden önce kafayı yemiş olmalı. Adama bak ya! "

Dedi elleri saçlarında.

" Gider ayak benide karıştırıyor sikik işlerine! "

" Nisan...
Doğru söyle! "

Dedi Alparslan kafasının içinde ki şüpheli düşüncelerle.

" Babanın bir ajan olduğundan ve o flaş bellekten haberin var mıydı."

Kaşları çatıldı kızın. Sinirlendi.

" Evet haberim var!
Hatta arada bir babama takılıp biraz aksiyon yaşayıp yeniden o hapishaneden farksız eve geri dönüyorum."

" Nisan!
Bu işin şakası yok!
Bana doğruyu söyle!"

Sinirle ayağa kalktı kız.

" Tabi ki de haberim yok.
Nerden haberim olsun. Babamı senede ancak bir kaç kere görüyordum o kadar. Onda da oturup bana ben bir ajanım. Bir gün ölürsem senin de başını derde sokup gidecem demedi.

O koduğumun kodunu da bilmiyorum!
Babam bana ne bir kod verdi ne de söyledi. "

" Bir dakika."

Dedi Alparslan.

" Sen o gün o piçle birlikte neden geri döndün? "

" Ne? Ne alakası var şimdi bunun bu konuyla. "

" Cevap ver bana! Kafama vurup o piçle gittikten sonra neden geri döndün."

" Ne?
Alpo'nun kafasına vurup kaçtın mı? "

Alparslan Cenk'i duymazdan gelerek devam etti.

" Söyle neden? "

" Mark."

Derken kızın başı önüne düştü.
Kötü hissetmişti. Alparslan Mark konusunda onu uyarsada o dinlememiş haklı olduğunu zor yoldan öğrenmişti.

" Annenin hediyesini unuttun. Diyerek geri döndü. Zaten o an anladım yanlış birşeyler olduğunu. Ben ona annemden ve hediyesinden hiç bahsetmiştim. "

" Tavşan!" dedi Alparslan.

" O tavşan!
Baban onu bizzat eliyle getirdi verdi sana. Alman ve saklaman için annenin hediyesi olduğunu söyledi ve yanından ayırmaman içinde sıkı sıkı tembihledi. "

Cenk ayağa fırladı.

" O oyuncağın içinde birşey var. "

Alparslan kısa bir an düşündü.

" Kahretsin!
Kahretsin!
Baykuş'un adamlarının arasında adamları var. Kayıp olan koruma örgütün adamı. Baykuş'un kızına verdiği oyuncakta ne olduğunu biliyor ve diğerlerine söyledi. Flaşı aldılar ve kodun Nisan'da olduğunu biliyorlar artık."

" Ve çoktan Nisan'ın peşine düşmüşlerdir."

Dedi Cenk. Alparslan kıza çevirdi kıvılcım atan gözlerini.

" Tavşan nerede? "

" O- odamda."

Yerinden fırladı Alparslan. Koşarak çıktı merdivenleri. Kızın kaldığı odaya daldı. Gözleri hızlı bir tur attı odada. Yastığın altından kulakları görünen tavşanı aldığı gibi inceleyerek aşağı inerken üzerindeki bütün dikişleri kontrole ediyordu.

Aşağıya indiğinde Nisan'ın ve Cenk'in gözleri üzerinde tavşanın arkasındaki dikişi tek hamlede sökerek ikiye ayırdı peluş oyuncağı.

O anda bir çığlık attı kız. Hızla yanına geldi. Dolu gözleriyle, koluna arka arkaya yumruklar geçirirken bir yandan bağırıyordu.

" O annemin hediyesiydi!
Ne hakla parçalarsın!
Seni manyak herif!

Ver hediyemi! "

Adamın elindeki peluş oyuncağa uzandı kız. O anda bileğinden tuttu adam.

" Kendine gel Nisan. Bu annenin hediyesi falan değil. Bu babanın oyununun bir parçası."

" Hayır o annemin hediyesi.
Ver onu bana! "

Kızın elini aşağı itti adam. Elindeki tavşanın içini deşerken birşeyler bulacağını umuyordu.

Kız neye üzüleceğini bilemedi. Babasının onu kullanmasına mı yoksa bu tavşanın annesinin hediyesi olduğuna inanmasına mı? Yada öyle olmasını ummasına mı?

Yıllar sonra annesinden bir hediye almak dünyalara değerdi onun için. Ama yalan diyorlardı. Annen yollamadı diyorlardı. Canını yakıyorlardı. Gözyaşları içinde adamı izledi sadece. Sonunda,

" Yok! " Dedi Alparslan öfkeyle.

" Bu lanet tavşanın içinde hiç birşey yok! "

Yoktu boşu boşuna sökmüştü oyuncağı içini. Yanılıyordu oysa. Aradığı kod gerçekten tamda elindeki tavşandaydı. Sadece başka bir yerinde.

Daha da arttı öfkesi adamın. Ama siniri de öfkesi de Baykuş dedikleri adamaydı.

Bu işin sonu kıza gelecekti biliyordu. Bu işte zarar görecek tek kişi kız olacaktı. Kızın bildiğini ve sakladığını düşüneceklerdi.

Yoksa gerçekten biliyor ve saklıyor muydu? Alparslan'ın gözleri yeniden kızı bulurken,

" Ver şunu bana! " dedi kız ağlayan gözleriyle.

" Sen çok kötü birisin."

Bir elinde tavşanı diğer eliyle yere dökülen pamuk parçalarını topladı. Gözlerinden akan yaşları elinin tersiyle silerken bir yandan oyuncağının içine tepti o pamukları.

" O annemin hediyesi!
Annemin!
Bir daha dokunma ona! "

Diye bağırdı. Adam kızın hâlini görünce pişman oldu hareketlerine. Ama kız içindi endişesi. İş ulusal güvenlik meselesine dayanırsa kıza bile acımazlardı.

Nisan sabah bir ara tezgahta paket lastiği gördüğünü hatırlayınca tavşanını da alıp koşar adım mutfağa girdi. Hemen tezgahın önüne gelip yezgahda ki lastiği alıp küçük tavşanın gövdesine geçirdi. Şuan tavşanı dikme imkanı yoktu. O hâliyle gögsüne yasladı tavşanını. Elinin tersiyle sildi gözlerini. Salona döndüğünde iki adam ayakta Alparslan sinirle ileri geri dönüp duruyordu salonda. Nisan yürüdü yürüdü kanepeye gelip oturdu sessizce. Dizlerini karnına doğru çekti. Ellerinin arasında tuttuğu oyuncağa dayadı başını.

Rahatsız hareketleri ile ikisini izleyen Cenk'in hareketleri Alparslan'ın dikkatini çekince arkadaşına döndü adam.

" Ne? Başka ne var söylemediğin? "

Dedi. Arkadaşını iyi tanıyordu.

" Bizim görevimiz bitti Alpo. "

" Ne? "

" Yukardan emir geldi Alpo. Kızı istediler. Sorguya alacaklar.
Babası ve olanlar hakkında soruları olacaktır ve o şifre kod...
Sorgudan sonra kıza inanırlarsa başka bir ekip olacak kızın yanında. "

Nisan,

" Ne?
Ne demek sorgu?
Ben birşey yapmadım."

Duyduğu şeyle ellerini saç diplerine geçirdi Alparslan. Sorguların nasıl acımasız geçtiğini bizzat biliyordu sorguladığı adamlardan.

" Amına koyayım böyle işin."

Diyerek arka arkaya soludu.
Ardından Nisan'a baktı. Sonra da endişeli gözlerini izleyerek yanına gelip oturdu.

" Nisan...
Bak!
Bildiğin birşey varsa şimdi söyle."

" Vallaha billaha bir şey bilmiyorum ben. Yemin ederim. Ne o adamın ajan oluşundan ne üzerimden yaptığı planlardan haberim var. Ne de o koddan."

Gözleri sulandı yine.

" Ne yaparlar bana."

Dedi üzgün ve korkulu. Derin bir nefes çekip bıraktı Alparslan.

" Olanlardan sonra senden bilgi almak istemeleri normal."

Dedi kızı korkutmamak için.

" Seni alıp merkeze götürürler. Önce sorguya alırlar. Ama korkma.
Sana zor kullanmalarına izin vermem. Sen sakin ol ve bildiğin herşeyi anlat. "

" Dedim ya ben birşey bilmiyorum! "

" Tamam işte.
Bilmediğini söyle. Sonra da seni korumaya devam edeceğiz. "

" Devam edecekler! "

Diyerek düzeltti Cenk.

" Dediğim gibi biz artık yokuz Alpo."

O sırada kapı tıkladı. Kız hızla ayaklanırken Alparslan silahına sarılınca Cenk engel oldu.

" Sakin ol. Bizimkiler olmalı..."

Şaşırarak baktı Alparslan arkadaşına.

" Birlikte geldik. Seni iyi tanıdığım için önden beni yolladı Sezai."

O sırada kapı açıldı. Önde Sezai müdür arkasında üç adam ile içeriye girdiler. Müdürün arkasındaki Amerikalı adam İngilizce konuştu.

" GET THE GIRL"
" Kızı alın! "

****************************

Bölüm sonu canlarım.
Gelecek bölümde görüşmek üzere ❤️


 

Loading...
0%