Yeni Üyelik
20.
Bölüm

Bölüm 18 Kaçış

@azamet_29_2

" Bırak beni kod falan yok bende! "

Dedim zor çıkan sesimle. Ama umursamadı. Bir anda çenemdeki elini boğazımda hissettim. Diğer eli saçıma asılırken boğazımdaki eli yavaş yavaş artırdı gücünü. Artık nefes alamaz hâle gelirken boynumdaki damarlardan kan geçmez olmuş ölümün nefesini ensemde hissediyordum.

Kollarım arkada bağlı olduğu için boğazımı sıkan eline engel olamıyor, kurbanlık koyundan farkım yoktu.

" Son kez söylüyorum.
Hemen ver o kodu! "

Elinin altında nefessiz şekilde birşeyler düşünmeye çalışırken,

" Bedir!" Dedi bağırarak, gözleri üzerimde.

Alex'e vurmayı bırakan Bedir bize doğru kısa bir bakış atıp belindeki silahı çıkardığında gözlerim büyüdü. Silah öksüre öksüre nefes almaya çalışan Alex'e çevrildiğinde,

" Dur! " Dedim zor çıkan sesim ve nefesimle. Benim yüzümden bir kişi daha ölmemeli diye düşündüm o an.

Bedir durdu, Aziz dişlerinin arasından,

" Ha şöyle!" Diyerek baktı. Elini boğazımdan çektiğinde önce deriin bir nefes çektim ciğerlerime sanki denizin dibinden çıkmış gibi. Alex gibi öksüre öksüre kendime gelmeye çalışırken hâlâ beni izleyen adi herif aldırmadı bile hâlime. Önce yakamdan tuttuğu gibi yerden kaldırıp kendine yaklaştırdı yüzümü.
Hırlayarak konuştu yine çenemden kavrayarak. Ayı gibi sıkıyordu hayvan!

" Konuş! "

Öfkeli gözleri gözlerimde ağzımdan çıkacak cümleyi beklerken içimdeki Nisan, düşün Nisan düşün. Diye bağırıyordu. Ölmemek için bir şeyler düşün.

Tamam da ne diyecektim ben bu piçe.

Saniyeler sonra aklıma tek birşey gelirken sinirle güldüm şuan ki halime.

" Kod bende değil."

Söylediğim şeyle hırsla kaldırdı yumruğunu.

" Gösteririm sana benimle alay etmek neymiş! "

Tam yüzüme indirecekken,

" İzmir aldı! "

Diye ekledim. Yumruğu havada gözleri gözlerimde kaldı. Alex dahil bütün gözler üzerimdeydi şimdi. Evet yalan söylemiştim. Çünkü başka yol gelmemişti aklıma. Kolu yanına inen Azîz,

" İzmir kim? " Derken bir posta daha sarstı bedenimi. Öyleya bu dangalak nerden bilsin İzmir kim di?

" Önceki korumam.
Şuana kadar gördüğüm en iyi koruma."

Diye ekledim. O yanımda olsa şimdi burada olmazdım. Dedim ama içimden. Dışımda ise,

" Siz otel odasına geldiğinizde yanımda olan kişi. " Dedim.

" Alparslan denen o herif...Mi? "

Tanıyordu.

" Evet. Ben ona İzmir diyordum. O aldı kodu. "

Tekrar ederken bir kez daha sarstı beni.

" Yalan söylüyorsun.
Söyle kod nerede? "

" Kes şunu beh! Beynim bulandı senin yüzünden!"

Derken ben bile inanamadım kendime. Yine içimden kaşınma Nisan. Derken dışımdan,

" Ellerimi çözersen ispat ederim." Dedim.

Söylediğim yalanı pekiştirmem gerekiyordu. Çünkü bir ihtimal bana inanır ve bırakır umudum vardı çok küçük bile olsa.

Birkaç saniye yüzüme baktı. İnanmışa benzemiyordu, ama düşünüyordu.

" Bedir! "

Adam yanımıza gelip arkama geçtiğinde sırtımda bıçak kesikleri hissettim resmen. Çünkü her an bıçağı sırtıma saplayacak hissi yaşatıyordu bana. Kısa süre sonra gerçekten hissettim bıçağı. Ama serbest kalan ellerimle.

Kollarımı ve bileklerimi ardından baynumdaki acıyan yeri ovaladım. Adi, şerefsiz, pislik herif neredeyse öldürecekti beni.

" Hadi.!" dedi dürtmek için.
Elimi yakamdan içeriye sokup peluş tavşanı çıkarırken şaşırarak baktı.

" Bunu hatırlamış olmalısın."

Elimdeki tavşana sonra da bana baktı.

" Babam kodu bir kağıda yazıp bu tavşanın içine saklamış. Tavşanı bana verirken annenden hediye diye yalan söylemiş. Yanından ayırma derken de tek amacı kodun bulunmamasıymış."

Elimdeki tavşana bakıyordu hâlâ. Hızla çekip aldığı tavşanla ayağa kalktı birden. İçimden etikete bakmasın Allah'ım diye dua ediyordum. Aklını dağıtmak için devam ettim.

" Gördüğün gibi arkası sökük. O polis olan koruma olanlardan sonra hemen anladı kodun bu oyuncakta olduğunu. Zorla söküp aldı."

Aziz tavşanı incelerken bir yandan da düşünüyordu. İçimden,

Allah'ım inansın ne olur inansın.

Diye tekrar ediyordum. O sırada Alex girdi araya.

" I cant believe!
You lied to us!
That cop got the code and you didn't tell us."

" Size inanmıyorum! Bize yalan söylediniz! O polis kodu aldı ve sen bunu bize söylemedin."

" Çünkü polisler öyle yapmamı istediler."

Derken çaktırmadan göz kırptım. Hafiften kaşları çatıldı Alex'in.

" Yoksa zarar görürsün dediler. "

Şuan attığım yalana yeni yalanlar ekliyor Azîz ve Bedir'in inanmalarını diliyordum.

Kaşları çatıldı Azîz denen pisliğin. Öfkesinden gözlerinin kızardığını gördüm. Bütün sinirini elindeki tavşanı ve dişlerini sıkarak çıkarıyordu. Zavallı tavşanım kamyon çarpsa bu kadar zarar görmezdi.

" Ne yapacağız abi? " diyen Bedir. Önüne bakarak düşünen Aziz.

Bir anda yanıma çöktü yeniden. Yakamda tuttu yine. Yeter ama ha!

" Söylediğin şey çok saçma.
Yalan söylüyorsun! Kod polisdeyse sen neden kaçıyordun."

" Yalan söylemiyorum. O koduğumun kodu bizde değil. Ben de sizin gibiler yüzünden Amerika'ya dönüp kurtulmak için kaçıyorum. Ne yazık ki kurtulamıyorum."

Dedim sinirle.

" Bırakın bizi. Derdinizi polislerle halledin. Tabi yapabilirseniz. "

Tek kaşı havada anlamaya çalıştı.

" Bedir ışıkları aç."

Akşam olmuş deponun içi kararmaya başlamıştı. Bedir yürüyerek kapının yan tarafındaki şalteri kaldırıp yanan ışıklarla geri geldi.

" Bakın! " Dedim ikna yollu yüzünü daha net gördüğüm adama.

" Kimsiniz nesiniz umrumda değil. Aradığınız şey de bizde değil poliste. İnanın bana.

Yok hâlâ inanmıyorum diyorsanız tavşanın kulağına bak. İzmir kendi numarasını oraya yazdı. Ara ve sor. "

Dedim alaycı bir blöfle. Gözleri anında tavşanın kulağına kaydı. Numarayı okuduğu gözbebeklerinden anlaşılıyordu. Tekrar ayağa kalktığında hırsla kucağıma attı tavşanı.
Anında ellerimin arasına aldığım tavşanı tutmak beni rahatlatırken o sinirle saçlarına geçirdi ellerini. İleri geri turladı durdu önümde.

" Abi inanma.
Bu kız yalan söylüyor. "

Diyen Bedir'e çevirdim gözlerimi.

" Canımız tehlikedeyken neden yalan söyleyeyim beh! "

Suç bastır yapan Nisan inşallah inanırlar sana. Diyen iç sesim yangına körükle gidiyordu.

Yapmak istediğim şey hikâyenin polis kısmına inanmasıydı. Lakin inanıp inanmayacaklarını kesinlikle bilmiyordum.

" Abi..
Eğer bu kızın dediği doğruysa her şey bitti demektir. Kodu polisten alamayız. Kaçıp kıçımızı kurtaralım."

" Ben bitti demeden bitmez. "

Diyen Azîz cebimdeki telefonu çıkardı. Ne yapacak diye bekliyordum. Telefonunu açıp numaraları tuşladı. Ne yapıyordu? Gerçekten arıyor olamazdı değil mi?

Gözleri bana döndü. Şimdi anlarız. Eğer o kod gerçekten o polisdeyse bir seçeneğimiz daha var.

Telefonun çaldığını duyunca bütün bedenimden bir elektrik dalgası geçti.
Yalan söylemiştim ve bu yalandan İzmir'in haberi yoktu..

Kahretsin. Kalbim korkuyla atarken birazdan herşey daha kötü olacak düşüncesi beynimin içinde bas bas bağırıyor ve sonucu tahmin edemiyordum. O anda açıldı telefon ve ses hoparlöre geçti.

" Alo! "

Tanıdık sesini duymak şuan o kadar iyi gelmişti ki. Ama yinede korkuyla atıyordu kalbim. Birazdan bu Aziz denen pislik yalan söylediğimi anlayacak belkide işkence ile yada direk vurarak öldürecekti bizi. İster istemez gözlerim doldu.

" Alo kimsin lan! "

" Alo...
Alparslan."

" Sen kimsin? "

" Seni tanıyan ve senden bir alacağı olan biri. "

" Kimsin dedim!"

" Nisan Yamaner elimde.
O kodu istiyorum. Yoksa kızı gebertirim."

Derken kısa bir an sessizlik eşliğinde Aziz'in gözleri üzerimde gezindi.
İşte yolun sonu Nisan.. Bittin sen. Derken,

" Evet kod bende."

Diyen Alparslan'ı duydum.

" Kodu istiyorsan kızın seninle olduğundan emin olmalıyım."

Ne? Nasıl ya? Nasıl anlamıştı? Nasıl uyum sağlamıştı yalanıma?

" Kıza ver telefonu."

Aziz açık telefonu bana doğru uzattı.

" Alo! Nisan... "

Sesini ve adımı ondan duyunca boğazıma bir yumru oturdu. Konuşamadım. Gözlerim dolarken yutkundum.

" Nisan!
Nisan cevap ver Nisan! Alo!
Ordamısın? "

" İ-İzmir..."

Derin bir nefes verdiğini bulunduğum yerden bile duymuştum. Bunun anlamı sesimi duyunca rahatlamış olduğumuydu.

" Nisan!
İyi misin? Yaralı mısın? "

" Hayır, iyiyim. "

Dedim tekrar yutkunarak.

" Korkma seni oradan çıkaracağım. "

Dediğinde gerçekten bir rahatlık hissederek,

" Kodu.." Demiştim ki,

" Bu kadar yeter! "

Diyen Azîz araya girdi.

" Kızın ölmesini istemiyorsan o kodu bana getireceksin."

" Söyle. Ne zaman nereye? "

" Birazdan konum atacağım.
Ve eminim tek gelmen gerektiğini biliyorsundur ama yine de tekrar edeyim ben. Tek gelmezsen bu ikisini öldürürüm."

Dedi ve kapattı. Ardından tamamen kapattı telefonu. Vaktinden önce bulunmak istemiyordu.

Telefonu tuttuğu eli yanına inerken diğer elini çenesine dayadı. Ardından telefonu arka cebine yerleştirip ceketinin cebinden bir paket sigara çıkararak içinden bir dalını alıp dudağına bıraktığında Bedir anında çıkardığı çakmağıyla sigarayı yaktı.

Derin bir nefes çekti. Havaya doğru üfledikten sonra yine ileri geri yürümeye başladı. Neden söylediği hâlde konum atmıyordu? Ne iş çeviriyordu? Bu hâli hiç hoşuma gitmemişti. Kimbilir kafasından neler geçiyordu.

Karşımdaki sandıklardan birinin üzerine oturup sigarasını içmeye devam ederken ben elimdeki tavşanın üzerindeki etiketi tırnaklarımın arasına alıp yontmaya başladım. Etiketi yok ediyordum. Ve kodu. Bu sırada Aziz'in gözleri de bir bana bir Alex'e gidip geliyordu. Sonunda dayanamadım.

" Neden konum atmıyorsun? "

Cevap vermedi. Yerinde doğrulup oturan Alex'i duydum. Yarım yamalak türkçesi ile konuştu yine.

" Çünkü burada durmayacak. "

Bunu söylerken gözleri Aziz,'in üzerinde geziyordu.

" Öyle değil mi? "

" Bedir."

Dedi Aziz, arkasında duran adama dönme gereği bile duymadan.

" Adamlara söyle hazırlık yapsınlar."

Bir yandan konuşmalarını dinlerken bir yandan etiketi parçalamayı bitirmiştim. Artık gerçekten tek bilen kişi bendim bu kodu.

Bedir hızlı adımlarla kapıdan çıktı. Beş dakika kadar sonra geri döndü.

" Kızı al. "

Bedir yanıma doğru gelirken bir Bedir'e bir Alex'e bakan Aziz'e bir Alex'e baktım. Haklıydı Alex. Burada durmayacaktı.
Bedir önümde durup arka cebinden bıçağını çıkardı yeniden. Ayak bileklerimdeki bantları kesişini izledim. Ardından burnuma doğru uzattığı bıçakla,

" Uslu durursan canın yanmaz."

Diye uyardı. Yavaşça yerimden kalktığımda elimdeki tavşanı aldığı gibi deponun diğer tarafına fırlattı.

" Ne yapıyorsun be o benim için..."

Demiştim ki,

" Tavşanla oynayacak yaşı geçmişsin. Hadi! "

Beni arkamdan ittire ittire depodan çıkarırken göz ucuyla arkama bakıyordum. Kapıdan çıktığımızda hava tamamen kararmış, akşam olmuştu. Kolumdan çekiştirilirken arkada kalan Alex'i Aziz'in getireceğini düşünüyordum. Depo önündeki sedan arabanın yanına doğru ilerlerken bir anda duyduğum silah sesiyle yerimde sıçradım. Kocaman olan gözlerle hızla arkamı döndüğümde Aziz aralık kapıdan tek başına çıkıyordu. Az önce Alex'i vurmuştu. İşte o an ölümün ağırlığını üzerimde bir kez daha hissederek yutkundum. Bedir beni kolumdan tutup araca doğru çekerken arkadan gelen Azîz tam yanında durup,

" Bundan sonra sadece sen ve ben kaldık Nisan hanım."

Dediğinde gözlerim çoktan dolmuş ağlıyordum. Bu acımasız adam Alex'i öldürmüştü. O an daha iyi anladım. Bu adam eninde sonunda beni de İzmir'i de öldürecekti.

" Serefsiz orospu çocuğu.
Adi bir katilsin sen! "

Bir anda ağzımdan haykırarak çıkan cümlelerle son gördüğüm şey Aziz'in havada ki eli oldu. Hızla attığı tokat yüzümde patladı. Saçımı köklerinden kavrayarak çekerken acıyla kolundan tutarken buldum kendimi. Hırlayarak konuştu.

" Beni sinirlendirmeye devam edersen bu kadarla kurtulamazsın. Seni öldürmeden önce öyle şeyler yaparım ki sana, ölmek için bana yalvarırsın Nisan Yamaner. "

Elleri saçlarımda Bedir'in açtığı arka kapıdan içeriye doğru ittirdi beni.
Kendimi atka koltukta bulurken diğer adamlara bakarak konuştu.

" Yakın burayı!
Sonrada bağ evine gelin."

" Tamam abi."

Adamların depoya doğru yürüdükleri izlerken içerdeki Alex'i düşündüm. Benim yüzümden bir kişi daha ölmüştü. Dahası bu pislik herif ölüsüne bile rahat vermiyor yakılmasını emretmişti. İçimde soğuk bir titreme hissederken kollarımı kendime sardım. Allah'ım nasıl yaşayacaktım ben bu vicdan azabıyla.

Hayatımda ilk kez bu kadar kötü ve aciz hissediyordum. Arabaya girip beni yan tarafa ittirerek yanıma oturan Aziz'in ardından Bedir de diğer taraftan geçip ön tarafa bindi. Direksiyona geçip arabayı çalıştırdı. Gaza basarken,

" Bağ evine mi abi? "

Bedir'in sorusuna Aziz'in cevabı, "Evet." Oldu.

Bedir biraz daha bastı gaza. Araba daha da hızlandı. Bir bilinmezliğin içine doğru ilerliyordum sanki. Akşamın karanlığında bir süre sessizce yol alan araç sonunda ana caddeye girdi.

Bir Aziz'e bir Bedir'e bakıyordum onlara belli etmeden. Bedir küfürler eşliğinde önündeki araçları sollamaya çalışırken Azîz eli çenesinde düşünüyordu. Ne düşündüğünü bilmek isterdim doğrusu. Ama sadece merakran değil tedbir almak için.

" Bedir bana telefonunu ver."

Bedir bir yandan arabayı kullanırken bir yandan telefonunu çıkararak onuzunun üzerinden arkaya doğru uzattı.

Göz ucuyla bakmaya devam ettiğim Aziz aldığı telefon elinde düşünmeye devam ederken benim gözlerim hemen arkasındaki camdan gördüğüm cadde ve trafiğe takılmıştı. İşte o an aklıma gelen şeyle bir anda heyecan ve korkuyla çarpan kalbimi hissettim.

Delice bir fikirle yavaşça geriye yaslanırken bir Aziz'e bir Bedir'e bakındım yeniden. Aziz elindeki telefondan bir arama yaparken gözlerim caddeye ve trafikteki arabalara yöneldi. Sonra hızımızı anlamaya çalıştım. Hızlı değildik... Ama yavaşta değildik. Cadde kenarındaki binalara dükkanlara bakındım. Merkezin dışına doğru ilerliyorduk.
Allah'ım nasıl bir belanın içine düştüm ben. Bir kod ve bir kaç dosya yüzünden herkesin elinde bir silah vuracak adam arıyorlar. Korkarım ki son ölecekler den biride ben ve İzmirdi. Ama buna izin veremezdim.

Bağ evi demişti değil mi? O halde şehrin tamamen dışına çıkacaktık. Bu olmadan önce kendimi kurtarmalıydım. Kendimi. Ve İzmir'i... Diğerlerine yaptığı gibi İzmir'i de öldürmesine izin veremezdim. Evet aklıma gelebilecek en deli fikir arabadan atlamaktı. Kurtulmaknicin görünen başka bir seçeneğin yoktu. Ya arabadan atlayarak kaçacaktım ya da...Ya dasını düşünmek istemiyordum. Aziz'in sesini yeniden duydum.

" Alo...
Benjamin.
Evet benim Aziz."

Anında kulak kesildim.

" Evet hâlâ yaşıyorum.
Adamların ıskaladı."

Duyduğum şeylerden anladığım kadarıyla Benjamin denen adam Aziz'i öldürmek isteyip elinden kaçıran kişiydi.
Yani İrfan'ı öldüren kişi.
Yani peşimde ki diğer kişi.
Böyle şansı siksinler. Peşinde bir sürü kedi olan fare gibiydim.

" Küfür etmeyi kes de beni dinle. Kız benim elimde. Tabi aradığınız o şifre de. "

Yalancı pislik. İzmir'den alacağını sandığı kod üzerinden başka biriyle pazarlık yapmıyordu.

Kısa bir sessizlikten sonra devam etti.

" Demek inanmıyorsun."

Benjamin denen adam her kimse inanmamıştı işte.

" Kısa ve öz konuşacağım Benjamin. Yarın sabah yeniden arayacağım. Sende yarına kadar on milyon dolar hazırlayacaksın.

Hadi ama on milyon senin gibi birini in nedir ki. Sen vermezsen başka birine de satabilirim. "

İyice kulak kesilmiş Aziz'i dinlerken gözlerim ilerdeki yavaşlayan trafiğe takıldı. Aziz konuşmaya devam ederken yavaşca kapıya uzanıp kolu kendime doğru çok yavaş şekilde çektim. Kilit açılmıştı.

Kızım Nisan ya şimdi ya hiç. Hazır yavaşladılar. Tek yapman gereken şey dışarıya atlayıp karşı şerite geçip gözden kaybolmak.

Sessiz ve derin bir nefes aldıktan sonra bir anda açtığım kapıyla kendimi dışarıya bıraktım. İlk hissettiğim çarpmadan sonra yana doğru savrulurken bütün vücudumda acı ve ağrılar hissederken yol ortasında öylece kalmış acıyla kıvranıyordm. Arka arkaya duyduğum kornaları ve ilerde fren yapan araçları duyuyordum. Onlardan biride içinden atladığım araçtı. Dizlerimde kollarımda ve ellerimde hissettiğim acıyla yerden doğrulamaya çalışırken gördüğüm büyük farlar ve yüksek sesli korna ile kala kaldım. Kamyon!
Üzerime doğru gelen kamyonla göz gözeydim.

*****************************

Bölüm sonu canlarım.

Loading...
0%