@azamet_29_2
|
" Nereye Nisan hanfendi. Sarhoş beynin yolu mu bulamadı? " Mekanın hemen köşesinden çıkan Alparslan elleri ceplerinde gülümseyerek kıza doğru yürürken devam etti. " Şafağın sökmesine daha çok var! " Nisan gördüğü adamla kala kaldı yerinde. Karanlıkta kalan yüzüne baktı bir süre. Şansına la*etler okuduktan sonra yaşadığı hayal kırıklığını bastırdı önce. Ardından şaşkınlığını ve korkusunu belli etmemek için numarasına başladı. Önce arkasına döndü ve çıkış kapısına baktı. Sonra da eliyle saçlarını karıştırıp geriye dönerek Alparslan'a. " Bende diyorum neden sessiz." diyerek gerisin geri içeriye doğru yürüdü. Güya gerçekten yönünü karıştırmış, yanlışlıkla arka kapıdan çıkmıştı. İçeriye doğru yürürken hızlı adımlarla yanına gelen Alparslan'ın elini kolunda hissetti. Gözlerini kısarak baktı kız birazda baygın. " Ne yani gerçekten yönünü mü karıştırdın. Buna inanmamı mı bekliyorsun? " Kız gözleri adamın yüzünde dolaşırken içinden ana avrat küfürler savuruyordu. " Ya ne olacaktı? " Dedi hıçkırarak. " İçerde eğlence varken otele dönecek değildimya. Gece daha yeni başlıyor ve eğlence! " Diyerek hırsla çekti kolunu. Sonrada sendeleyerek yürümeye başladı. " Bugün benim doğum günüm. Sabaha kadar burdayım." Dedi biraz üzgün biraz kırgın. Ve bu duyguları gerçekti. Aynı zamanda da Alparslan tarafından yakalandığı için oldukça öfkeliydi. Nasıl bilmişti de karanlığın ortasında bitmişti birden. Şeytan tüyü vardı bu adamda. İşi zor olacaktı. Yeniden içeriye geldiğinde duyduğu disko müziği eşliğinde bara yöneldi. Alparslan ise hemen arkasında takipteydi. Adam kısık gözlerle kızı izlerken ağzının içinde mırıldandı. Çözdüm seni bayan ukala. Nisan yeniden barın önündeki tabureye geçip oturduktan sonra gümüş renkli topuklularını bütün siniriyle vurarak barın üzerine bıraktı. " Barmen! Viski! " Genç çocuk kaşları çatık baktıktan sonra bir kadeh doldurup önüne bıraktı kızın. Nisan kadehi eline alıp dolgun dudaklarına dayarken Alparslan da gelip tam karşısına oturdu. Kızın eli kadehte, kadeh dudaklarında, gözleri karşısındaki adamı bulurken Alparslan'ın gözleride karşısındaki kızın üzerinde geziniyordu. Nisan bir yudum aldı bardağından. Ağzının içinde bir kaç saniye tuttuğu sıvının içinde dilini gezdirip boğazından aşağı yuvarladı. Alparslan gözleri hâlâ kızda sessiz öylece oturuyor hareketlerini izliyordu. Nisan bakışlarını elinde bardak kurulayarak etrafı izleyen çocuğa çevirerek ikinci kadehi istedi. Çocuk elindeki bardağı kenara bırakıp Nisan'ın bardağını eline alarak doldurdu. Tam kızın önüne bırakmıştı ki kız çocuğun diğer elindeki şişeyi tutup aldı. " Şişe kalsın! Bu gece sabaha kadar buradayız." dedi dili dolaşarak. " Öyle değil mi İzmir! " Adam duyduğu kelimeyle sinirle bakarken kız tuttuğu şişeyi önüne bırakıp barmene döndü yeniden. " Çerez ver! " Çocuk bu istediğini de yapınca bu kez, " Bir bardak daha ver! " Dedi. Çocuk arkasından aldığı bardağı kızın önüne bıraktı yine. Nisan bardağı alıp şişeden biraz doldurduktan sonra adamın önüne doğru sürdü. Kaçma planı suya düşmüştü nasılsa. Bari gecenin tadını çıkarayım düşüncesi ile sırıtarak, " Ne demişler, biri içer biri bakar kavga ondan çıkar. Sende katılabilirsin izin veriyorum." Derken Alparslan'ın gözlerine baktı. " O laf öyle değil. " Gülümsedi kız. " Biliyorum. Ama uymadı mı uydu işte." Dedikten sonra kendi bardağını adamın önündekine vurup tek dikişte içti. Adam deminden beri bütün hareketlerini ve konuşmalarını izliyordu sadece. Kızın son cümlesinede kayıtsız kalınca kız, " Aaa unuttum! Sen görevdesin değil mi? Neyse ya ziyan olmasın senin yerine de ben içerim." Demişti ki aklına gelen şeyle bir anda durdu. " Dur ya! Karagöz'ü unuttuk. Karagöz'e verelim." Alparslan'ın arkasından kendilerini izleyen Cenk'e bakarak elini kaldırdı. " Hişt Karagöz! Gel! Sana vereyim mi sen iç." Adam sessiz kalmakla yetinirken kız baktı ki niyeti yok omuz silkti. Tam bardağı kafasına dikecekti ki karşısındaki adam engel oldu kolundan tutarak. " İçtiğin şey su değil küçük hanım. Yavaş git. Yoksa küfelik olacaksın. Birde seni taşımakla uğraşamam." Kız bir adama birde bileğini sıkıca kavrayan ele baktı. Kaşları çatıldı aniden. Sinirle tuttu bileğindeki kolu kalın bilekten. Bütün gücüyle sıkarak hırladı. " Sen kim oluyorsun da bana karışıyorsun! Hemen çek elini!" Adam karşısında gözleri iyice kaymaya başlayan kıza bakarak, " Maalesef korumanızım hanfendi." Demişti ki olaya üçüncü bir el karıştı. Alparslan'ın kolunu tutan büyük erkek eli ile hem kız hem Alparslan elin sahibine döndüler. Uzun boylu yapılı adam sinirle bir bakış attı Alparslan'a. Sonra da Nisan'a döndü. " Bu adam seni rahatsız mı ediyor güzelim." Alparslan'ın kaşları çatılırken aklına gelen şeyle kızın dudakları keyifle kıvrıldı belli belirsiz yukarıya doğru. İntikam zamanı geldi işte diye düşünerek, " Evet." Dedi aniden. Alparslan şaşkın bir kıza bir adama bakarken bir anda yakasına yapışan ellerle ayakta buldu kendini. Ardından suratına yediği yumrukla kendini yerde buldu bu kez. O sırada kız püskürerek gülmeye başlarken aynı anda Cenk'in sesi ve silahının şakırtısı duyuldu. Silahın namnusu adama dönük, " Kıpırdama yersin kurşunu." derken Alparslan yerden kalkıp kıza baktı önce. Adama oynadığı oyunla katıla katıla gülüyordu şu an. Dahada sinir oldu kıza. " Sen karışma Cenk! " dedi dişlerinin arasından hırlayarak. Sonra da dudağının kenarındaki kanı sildi. Başını kaldırıp pis bir gülümseme ile adama baktı. Kaç gündür siniri burnundaydı zaten ve sinirini çıkaracağı adamda ayağına kadar gelmişti. Bu bahaneyi değerlendirmezse Alpo'ya ayıp olurdu. Üzerindeki ceketi çıkarıp arkasındaki Cenk'e uzattı. Sonra da koltuk altındaki silahıda verdi. Ardından boynunu ve birbirine geçirdiği parmaklarını kıtlattı. Karşısındaki adamın alaycı bakışları arasında bütün siniriyle bir yumruk geçirdi önce karnına sonra suratına. Ardından bir tane ve bir tane daha. Adam her yumrukta biraz daha geriye sendelerken son yumrukla kendini yerde buldu. Bir kaç saniye öylece kalıp öksüre öksüre nefesler aldıktan sonra yerinde doğruluğunda Alparslan'a ve gel gel yapan eline baktı. Ayağa kalkıp patlayan dudağını sildi. Bu kez de ilk hamleyi o yaptı yumruk atma sırası ona geçmişti yani İki adam acımasızca birbirlerine vurmaya devam ederken kız oturduğu yerde bir elinde kadeh bir elinde fıstık önündeki yumruklaşmayı izliyor doğrusu keyifte alıyordu. İstediği şey Alparslan'ın canından bezip gitmesiydi ve güzel bir şans doğmuştu. Belki de sabrı taşar ve giderdi. Kızda özgür olurdu. & Aradan dakikalar geçti. Alparslandan yediği yumruklarla yerde kalan adam elleri havada tamam pes ediyorum. Diyerek geri çekilirken Nisan suratı bir karış adama bakıyordu. " Birde artistlik yapıyor salak. Kalıbından utan be. Bende hakikaten dövecen sanmıştım." Alparslan gözleri adamda Cenk'ten silahını aldı once. Yerine kolunun altına yerleştirdi. Ardından ceketini alıp giyerek kızın yanına gerileyip önündeki tabureye oturdu yeniden. Yerdeki adam ayağa kalkıp hızla uzaklaşırken o nefesini düzene sokmaya çalışıyordu. " Bir daha düşünmeden her boka atlamazsın geri zekalı." Dedikten sonra kıza baktı. " Ya sen?" Dedi yüksek müzik yüzünden sesini duyurmaya çalışarak. " Derdin ne de yalan söylüyorsun? " Kız önce hıçkırdı sonra kayan gözleri ve dolaşan diliyle konuştu. " Senin dayak yemen gerekiyordu. Ne diye dövüyorsun adamı? " " Ne?! " Kız cevap vermek yerine önüne dönüp şişeye sarıldı. Boş bardağına dolduracakken adam eliyle bardağı kapattı. " Bu kadar içtiğin yeter artık. Ayakta duracak halin kalmadı. Gidelim." Kız dolaşan diliyle sarhoş, " Sanane çek elini! " Diyerek Alparslan'ın elini bardaktan çekip yana savurduktan sonra sinirle ayağa kalkarken sendeledi. Gerçekten ayakta duracak hâlde değildi aslında. O an da adam tuttu kolundan düşmemesi için. Bu kez de kolundaki eli tutup itti kız. " Gitmek istiyorsan git! Yol orada! " Hatta defolup git! Yalnız kalmak istiyorum." Derken ikinci kere sendeledi. Ama bu kez tutmadı Alparslan, hemde bilerek. Kız geriye doğru taburelerin arasına düşerken yetmez gibi birde başını çarptı. Eli başının arkasında bir Aah! çekerken iki yana açılan bacakları ile ağzına gelen bütün küfürleri bizzat İzmir başlığı altında saymaya başladığında Alparslan sinir uçları kıvılcım atmaya başlamıştı artık. Elini alnına bastırarak ovalarken, " Şansımı sikeyim ben." Diye hırladı. Sonrada ceketini çıkarıp tabureye bırakarak eğilip kollarından tuttuğu kızı, " Kalk baş belası şurdan." Diyerek kaldırdı. Eli hâlâ başında sendeleyen kızı yeniden tutup sırtını kendine yasladıktan sonra ceketini alarak beline sarıp önünden bağladı. Kolunu beline sarıp kızı kendine bastırarak kulağına doğru eğildi. " Şimdi sessizce düş önüme. " Kız başını yana doğru çevirip adama bakarken Hadi! Dedi Alparslan. Kız isteksiz şekilde çıkışa yürürken yine dengesini kaybedince, " Hay ben böyle işin gelmişini geçmişini! " diyerek kızı tuttuğu gibi omuzuna attığında Cenk'te kızın ayakkabılarını kapıp arkalarından yürüdü. Mekandan çıkarken Nisan'ın sesi duyuluyordu. " İndir beni geri zekalı kas yığını indir! " Alparslan kızın ne tepinmelerine nede bağırışlarına aldırdı. Omuzunda kız yürümeye devam ederken Cenk önden koşarak gidip arabanın arka kapısını açtı. Alparslan kızı omuzundan tam kapının önünde indirdi. Nisan bütün siniriyle Alparslan'a yumruklarıyla vurmaya başlarken bir yandan da, " Seni geri zekalı. Seni adi pislik. Sen kendini ne sanıyorsun ha! Allah'ın öküzü ne olacak. Sana bu yaptığı ödetmeyeni sikeyim! " Bir anda kızın bileklerinden tuttu Alparslan. Sarsarak kendine çekerek kızı göğsüne yasladı sinirle. Gözlerini gözlerine dikti. " Bitti mi? " Dedi siniri tepesinde ters ters bakarak. Durmadı kız. Hırlayarak, " Daha yeni başlıyorum dağ ayısı! " Adam sinirle alt dudağını ısırarak baktı kısa bir süre. Sonunda taştı sabrı. " Eeeh! Yeter beh! " Dedi. İki bileğini birden sol eliyle tutup diğer eli kafasında tavana çarpmamasına dikkat ederek arka kapıdan içeriye tepti kızı. Sonra da dışarda kalan bacaklarını içeriye alıp kapıyı çarparak kapattı. Kız sırt üstü arka koltukta yatarken kendi de Cenk ile birlikte öne geçti. " Adi pislik torbası. Defolup gidin rahat bırakın beni artık. Lan ne yılışık adamsınız! Yapıştınız bırakıyorsunuz! Seni ilk gördüğüm gün zorla tutan kafama sıçayım ben. " Kızın küfürler eşliğinde oturduğu koltuğu tekmelemesine aldırmadan motoru çalıştırıp gaza bastı Alparslan. Parktan çıkıp trafiğe karıştı araç. " Seni bir daha kulübe getirenin taa! " " Sana biz karışmayalım demiştim." Diyen Cenk'e çevirdi bakışlarını. " O gün adam gibi yerinde otursaydın şimdi bu işkenceyi çekiyor olmazdık." " Cenk kapa o çeneni yoksa kıracam." " Gücün bana yetiyor değil mi? " Alparslan bir yandan yola bakarken bir yandan Cenk'in yakasını tuttu. " Cenk dedim." Dediği sırada sessizliği farketti. Kızın hareketleri ve sesi kesilmişti. Hızla arkaya dönüp baktı ne olduğunu anlamak için. Kızın bir bacağı koltukta bir bacağı yana sarkmış elbisesi iyice yukarı çıkmış şekilde sızıp kalmıştı. Arabayı hızla sağa çekip frene bastı. Ne oldu! diyen Cenk'e, dön önüne. Diyerek arabadan inip arka kapıyı açtı. Kızın beline bağlı ceketini çözüp aldıktan sonra bacaklarını koltuğun üzerinde birleştirdi. Eteğinin ucunu çekip indirdikten sonra ceketini üzerine örttü. " Tam bir baş belasısın." Dedikten sonra kapıyı kapatıp tekrar direksiyona geçti. Sinirini gaza yüklenerek çıkardı. ***** Aradan geçen bir saatin sonunda nihayet otelin garajına gelmişlerdi. Arabayı garaj asansörünün en yakınına çekip durdu. İnip arka kapıyı açarken, " Cenk ben belayı alıp çıkıyorum. Sende arabayı park edip odaya çıkabilirsin." " Tamam. " diyerek indi Cenk. Ön taraftan dolaşarak direksiyona geçip koltuğa otururken Alparslan da kızı dışarıya doğru çekip kucağına aldı. Gel püsküllü bela. Kızla birlikte asansörun önüne gelirken Cenk çoktan aracı götürmüştü. Gelen asansörün açılan kapısıyla içeri girip kaldığı odanın kat numarasına bastı adam. Asansör hareket edip yukarıya doğru çıkarken gözü kızın aynadaki yansımasına kaydı. Şu an sakin bir bebek gibi uyuyordu. Gözlerini kızın kendine çevirdi sonra. Beyaz teninde, güzel yüzünde, dolgun dudaklarında gezindi. O sırada açıldı kapı. Kızı izlemeyi bırakıp asansörden çıkarak odaya doğru yürüdü. Geldiği kapının önünde şifreyi girerken kız kıpırdanmaya ve mırıltılı sesler çıkarmaya başladı. İçeriye girer girmez hızlı adımlarla kızın odasına yöneldi. Kız uyanmadan yatağına bırakmak istiyordu çünkü. İkinci bir tartışmayı kaldıracak halı yoktu. Kapıyı açıp odaya girdi hemen. Kızı yatağına bırakıp ceketini üzerinden aldıktan sonra yatak örtüsünün ucunu kızın üzerine çekip örttü. Bir kaç saniye kızı izledi. Sonra da odadan çıkıp kendi odasına geçti. Odasının kapısını açtığında önce saatine baktı. Gecenin üçü olmuştu. Derin bir nefes alıp verdikte sonra silahını çıkarıp komodinin üzerine bıraktı. Yatağın yanına gelip sırt üstü bıraktı kendini. Gözlerini kapatıp derin bir nefes daha çekti. Yorgun hissediyordu. Ama bedeninden çok beyni yorgundu. Kafamı sikti bu kız. Diyerek yerinden kalkıp banyoya geçti. Önce işlerini halletti. Sonrada elini yüzünü yıkadı. Aynaya baktı sonra. Yüzündeki yumruk izlerine baktı. Kızın oyununa gelip o adamla yumruk yumruğa kavga etmişti. Ama rahatlamış hissediyordu doğrusu. Kendi kendine güldü. İyi oldu sinirimi çıkardım hiç olmazsa. Dedi. Elinde havlu kurulanarak odaya dönerken bugün yaşadıkları zihninden bir bir geçmeye başladı. En çok kızı mekanın arkasında çıkarken bulduğu anda takılı kaldı aklı. Kızın yapacağı şeyi tahmin edip dışarda beklemişti. Kimi kandırdığını sanıyorsun Nisan hanım. Dedi kendi kendine. Bal gibide kaçıyordun. Bu yüzden bizden kurtulmak istiyorsun. Kolayca kaçmak için. Ama neden ve nereye. Üzerindeki kıyafetlerden kurtulup esofman altını giydi. Oh be! Dedi rahatlayarak. Tam üstüne tişörtünü de geçirecekken diğer taraftan gelen gürültüyle saniyelik durdu. Ardından hızla odasından çıkıp sesin geldiği yere, kızın odasına daldı. Yatağa baktı, kız yoktu. Banyo kapısı kapalıydı ve değişik sesler geliyordu. Anında kapının önüne gelip vurarak, " Nisan. Nisan iyi misin? " Önce sessizlik oldu. Ardından öğürme sesleri geldi içerden. Ama cevap vermedi kız. Alparslan cevabı beklemeden, "Giriyorum." Diyerek kapıdan içeri daldı. Kız üzerinde sadece iç çamaşırları klozetin önünde öğüre öğüre kusuyordu. Hemen yanında lavabodan düşüp kırılan sabun şişesi vardı. " Çık! Defol! " Dedi kız zorlukla. Ama dinlemedi adam. Hızla etrafa bakıp bulduğu bornozla camlara basmadan kızın yanına geldi. Arkasından üzerine bırakarak çıplak bedenini örttü. Eliyle sırtını sıvazlarken, " O kadar içersen olacağı buydu. Hem ayyaş hem tiryaki. Sabah olduğunda o deli baş ağrısıyla ne yapacaksın bakalım." " Ebenin!" Diyen kız yeniden öğürmeye başlarken saçlarını toplayarak arkasına aldı. Az sonra kızın kusması bitmiş olduğu yerde bitkin kala kalmıştı. Klozetin kapağını kapatıp nefesler alırken Alparslan askıda ki havluyu alıp suyla ıslatıp geldi. Kızın arkasına geçip kolunu beline sararak yerden kaldırdı. " Yerde cam kırıkları var basma." diyerek kızın yüzünü ıslak havlu ile sildi önce. Sonra da bornozu giymesine yardım ederek kucağına aldı. Odasına getirip yatağına bıraktı. Kız anında yan tarafına döndü. Sessizce cenin pozisyonu alıp gözlerini kapattı. " Daha iyimisin. Otelin doktorunu çağırayım mı? " " Hayır! İstemiyorum! Teşekkür falan da bekleme. Etmeyeceğim! " " Öyle birşey beklemiyorum zaten. Doktor istemediğine emin misin? " " Rahat bırak artık beni. İstemiyorum dedim ya. Hiç kimseden hiç bir şey istemiyorum." " Sen bilirsin." Diyerek odadan çıkarken kızın mırıltılı sesi geldi kulağına. " Sadece özgür olmak istiyorum. " |
0% |