Yeni Üyelik
11.
Bölüm

Bölüm 9 Gi̇demezsi̇n

@azamet_29_2

Her şey için teşekkür ederim. Bundan sonrasını kendim halledebilirim."


Adam anlamaz şekilde gözleri kısık baktı kıza.


" Ne demeye çalışıyorsun? "


" Diyorum ki...

Yollarımız burada ayrılıyor

Alparslan Kubilay Karacabeyoğlu.

Sen yoluna ben yoluma..."


Alparslan yavaşça ayağa kalkarken gözleri kızda yüzüne çarpık bir gülümseme yerleştirdi.


" Öyle birşey olmayacak."


Diyerek sobaya doğru yürüdü. Bir dizi üzerine çöküp yerdeki sıralı kütüklerden birini daha alıp sobanın üst kapağından içine atarken,


" Benim görevim seni bir ay boyunca korumak. "


Dedi. Yerdeki maşayı alıp ateşi karıştırırken devam etti.


" Bu süre içinde senden ve hayatından ben sorumluyum. O yüzden de seni babana teslim edene kadar benim yanımda kalacaksın."


Geri döndü. Kanepeye oturup kendine çay doldururken,


" Yani!

Olabileceğin tek yer benim yanım. "


Gözlerini devirdi kız bıkkın. Kollarını göğsünde birleştirdi.


" Seninle uğraşacak vaktimde, niyetimde yok İzmir. Bu yüzden açık konuşacağım. Anlam..."


Demişti ki sözü kesildi.


" Ne anlatacağın umurumda değil."


Dedi adam çayını yudumlarken.


" Umrunda olsa iyi olur!


Dün gece o otelde yaşananlar benim için bir fırsat doğurdu. Babamdan ve üzerimdeki bütün gözlerden uzaklaşmak zorunda kaldık. Bu benim için bulunmaz bir fırsat. Ben yıllardır kendini baba sanan o herifin yanından kaçmak elinden zorla alındığım annemin yanına gitmek istiyordum zaten. Babam olacak o adamla değil, annemin yanında annemle yaşamak istiyordum."


Alparslan'ın gözleri kızın yüzünde dolaştı.


" Aaa.. Anladım. Demek bu yüzden koruma istemiyorum defolup gidin diyip duruyordun. Bu yüzden kulüpte olduğu gibi bulduğun her fırsatta kaçmaya çalışıyordun."


" Evet."


" Sana haberlerim küçük hanım.

Buna izin veremem.


Yanına geldiğim ilk gün seni bana zimmetlemişlerdi. Fakat dün gece itibariyle zincirlendin diye düşün. Çünkü an itibariyle baban gibi sende namnu ucunda olan birisin Nisan Yamaner. Bunu anlamayacak kadar aptal olmayacağını umuyorum. Ve seni koruyabilecek tek kişi benim.


Aile meselenize gelince. Beni hiç ilgilendirmez. Geri dönüp seni babana teslim ettiğimde annenin yanına gitme konusunu babanla halledersin."


Sinirle ayağa kalktı Nisan.


" Öyle bir niyetim yok İzmir efendi! Ne babamın yanına dönmeye ne de konuşmaya niyetim yok."


Yerine oturdu geri.


" Babam konuşulan biri olsaydı şimdiye kadar konuşur hallederdim zaten!


Madem kaçtık. Madem saklanıyoruz, bu durumu kendi lehime kullanacağım, anladın mı?


Bundan sonra özgür olmak ve ne istiyorsam onu yapmak istiyorum. Sana tavsiyem güzelce söylüyorken bana engel olma!


Bak! "


Dedi kız ikna yollu.


" Dün gece ne, oldu nasıl oldu, sebebi kimler bilmiyorum. Umrumda da değil. Benim ilgilendiğim tek şey var oda yıllardır beklediğim fırsat ayağıma geldi."


Yeniden ayağa kalktı kız.


" Ve ben bu fırsatı değerlendireceğim. Bu ülkeden kaçıp annemin olduğu ülkeye gideceğim. Hem sende en başta istediğin gibi benden kurtulursun işte daha ne istiyorsun? "


Adam rahatlığını bozmadan geriye yaslandı.


" Uzatma Nisan.

Zamanı geldiğinde ikimizde kendi yolumuza gideceğiz zaten. O güne kadar benim yanımdan gidebileceğin tek yer var oda babanın yanı. Başka hiç bir yere gidemezsin!


Hem sen tek başına ne kadar ve nereye gideceğini sanıyorsun ki. Ben yanında olmadığım zaman peşimizdeki adamlar seni anında bulurlar ve en iyi ihtimal kafana sıkarlar! Diğer ihtimalleri sen düşün istersen."


" Sen onu merak etme. "


Dedi kız kendinden emin sesiyle pencereye doğru yürüyerek.


Yerinden kalkan Alparslan kızı kolundan tutup,


" Pencere önünde durma geç yerine."


Diyerek tekrar oturttu.


" Saklandığımız sürece pencerelerden uzak duracaksın."


Adam ayakta yukardan bakarken kız umursamaz şekilde devam etti.


" Yanımda sen olmasan da Mark olacak. Beni o da koruyabilir."


" Mark mı? Dün akşamki piç mi? "


" Doğru konuş. Arkadaşıma hakaret edemezsin! "


" Arkadaş?

O mu? Seni aptal!

Mark'ın nasıl biri olduğunun farkında bile değilsin! O adam güvenilmez ve yalancı biri. Yalan söylüyor. Öğrenci falan değil. Askeri eğitim almış. Kolunda kurşun yara izi var. Yaşından daha küçük göründüğü için yanına yerleştirilmiş olabilir.


Ve sen o adamla buradan gitmeyi düşünüyorsun öyle mi? Gerçekten bu kadar salak mısın? "


Gözlerini devirdi kız.


" Aaah! Yeter ya! Anlatıyorum, anlatıyorum anlamıyorsun! "


Derin bir nefes alıp öfkesini bastırmaya çakışan kız devam etti.


" Bak!

O kıt kafanı ve kulaklarını aç iyi dinle. Son kez söylüyorum.

Ne sen, ne babam ne peşimdekiler zerre umurumda değilsiniz! Mark ile ilgili söylediklerinde öyle. Mark ile yıllardır arkadaşız biz, okulda her günümüz birlikte geçti. Ben senden daha iyi tanıyorum arkadaşımı. Dahası kafama koyduğum şeyi yaparım. Ona da tabiki güveniyorum.


Aylar önce yaptığım planlarımı biliyor zaten. Bana yardım edeceğine söz verdi. Bu ülkeden birlikte gideceğiz.


Yani demem o ki. Bugün buradan gideceğim ama seninle değil. Mark'la. Kapişş. "


Kısık gözleri ile bakmaya devam eden Alparslan kollarını göğsünde birleştirerek,


" Doğru söyle. " Dedi.


" O it senin erkek arkadaşın mı? "


Kız duyduğu şeyle alık alık bakarken,


" Bu yüzden mi Mark'la kaçma planı yapıyorsunuz. Sahi! Mark nerede olduğunu bilemez. Bu kadar planın içinde bunu nasıl hallettin. Tabi sen söylemediysen. "


Gülümsedi kız.


" Mark Türkiye'ye geldiğim günden beri her hareketimi biliyor, nerede olduğumu, nerede kaldığımı. Alışveriş yaptığım yerden tut yemek için babanla gittiğimiz yere kadar adım adım beni takip ediyor. Bir işaretimi bekliyor beni almak için."


O anda adamın zihni otel lobisine döndü. Mark'ın orada olması söylediği gibi arkadaşına sorup öğrenmesi ile değildi. Kızı takip ettiği için biliyordu. Kız ve Mark bir tiyatro izletmişlerdi Alparslan ve Cenk'e. Bir anda büyük bir planın içinde olduğunu daha iyi anladı adam. Kendi kendine aptalsın Alparslan derken, bir tahmini olsada sordu.


" Nasıl? "


Kızın kendisini kandırmasına fena bozulmuştu. Koltuktaki çantasına uzandı kız. Açıp içinden çakmağını çıkardı. O an anladı adam. Çakmak takip cihazıydı.


Kızın kendini takip ettireceğini tahmin edemezdi. Bu kadarını da yapacağını bilemezdi.


" Seni aptal!

O piçin gelen tehditlerle ve dün gece ki patlamayla alakası olmadığını nereden biliyorsun? "


Kızın yüzünde pis bir gülümseme peydah oldu. İkinci şaşkınlığı yaşadı Alparslan.


" Gelen ölüm tehditlerinin arkasında o piç var değil mi? "


" Evet. Ben istedim o yaptı. Bu sayede babama tek kalmaktan korktuğunu söyleyip buraya onun yanında gelme fırsatı buldum. Ve dahi kaçma fırsatı.

Ama bomba ile alakası yok. "


Histerik şekilde güldü adam. İçindeki ses Mark'ın da bu işin içinde olduğunu haykırıyordu.


" Sen öyle san."


Hızla hareket etti.

Önce koşar adım odaya girip getirdiği poşetteki hırkayı alıp salona geldi. Fırlatırcasına attı kıza.


" Ne yapıyorsun be!"


Sehbaha üzerineki dolu çaydanlığı alıp sobanın içine boşaltarak yanan sobayı söndürürken,


" Giy hırkanı çıkıyoruz. "


" Ne? Nereye? "


" Başka bir yere geçeceğiz."


" Of ya! Hayır." dedi kız elindeki hırkayı kanepeye atıp yerine otururken.


" Seninle hiç bir yere gitmiyorum."


" Ne? "


" Sen istediğin yere gidebilirsin ben gelmiyorum. Mark'ı bekleyeceğim. "


Hırsla yanına gelip kolundan tuttu Alparslan.


" Saçmalama!

Hemen gidiyoruz dedim hadi! "


Aksayarak yürümesine aldırmadan kızı kapıya doğru çekiştirdi. Kapıyı açıp dışarı çıktıklarında, kız hırsla çemkirdi.


" Bırak kolumu.

Ben gelmiyorum dedim!

Bırak! "


" Öyle bir seçeneğin yok Nisan! "


" Taş kafan almıyor mu senin ya?

Ben ne seninle gelmek istiyorum nede o adamın yanına dönmek... Bu güne kadar sabırla bekledim. Ben annemin yanına gideceğim. "


" Bence kızı dinle adamım! "


Duyulan sesle kafasında hissettiği soğuk demirin ardından Alparslan'ın kaşları çatılırken Nisan'ın yüzünde bir gülümseme belirdi.


Kızla hırlaşırken arkasından yaklaşan Mark'ı duymamıştı Alparslan. Kendi kendine küfretti. Mark denen adam Nisan'ın söylediği gibi kızı üzerindeki izleme cihazı sayesinde bulmayı başarmıştı.


" La*et olsun."


Dedi adam bu kez Mark'a hırlayarak.


" Kaldır ellerini ve kıpırdama Bakıcı."


Alparslan'ın eli gevşedi. Kız kolunu çekerken yavaşça ellerini havaya kaldırdı.


" Demek gerçekten takipteydin."


" Evet.

Tıpkı Nisan'la anlaştığımız gibi.


Bebeğim, hadi gidelim."


Bir anda kızı kolundan tuttu Alparslan. Diğer eli hâlâ havada,


" Sana söylediklerimi hatırla.

Onunla gidersen pişman olursun! "


" Sende benim sözlerimi hatırla. Asla geri dönmeyeceğim."


Bir adım atarak bahçeye yürümek istedi kız. Ama hâlâ kolundaki elin gücü altındaydı. İlerleyemedi.

O anda yeniden başına dayalı silahın baskısını hissetti adam.


" Kızı bırak."


" Hayır.

Nisan seninle gelmeyecek."


Bu kez Mark hırladı.


" Adamım ölmek istemiyorsan kızı bırak."


Alparslan kızın kolundaki elini yavaşça çekip bir anda elini kızın göğsüne bastırırarak içeriye itti. Nisan kendini çıktığı evde bulurken Alparslan aynı anda hızla arkasını döndü. Mark'ın silah tutan elini havaya kaldırarak bütün gücüyle bir yumruk geçirdi adamın yüzüne.


Mark daha ne olduğunu anlayamadan elindeki silah Alparslan'ın elinde kendisi geriye düştü. Yerdeydi şimdi.


Öfkeden gözleri kızaran Alparslan elindeki silahı bahçenin dışına fırlatıp yerdeki Mark'ın üzerine çöktü.


" Sen kendini ne sanıyorsun lan!"


Dedi bir yumruk daha atarak. Mark afallamış, arka arkaya yediği yumruklar yüzünden karşılık veremiyordu.


" Seni adi orospu çocuğu piç."


Diye bağırarak vurmaya devam ederken kız arkadan kolunu tuttu.


" İzmir bırak!

Bırak dedim öldüreceksin bırak!"


Alparslan kızı duymazdan gelip kolunu elinden kurtardıktan sonra yumruk atmaya devam ederken bir yandan da bağırıyordu yine.


" Kimsiniz lan?

Kimsiniz? "


Her yumrukta bir soru sordu.


" Kime çalışıyorsun?

Neden kızın peşindesiniz? "


Bilmediği şey, Mark istediği cevabı versede duyamayacaktı Alparslan. Bir anda aldığı darbe ile ne olduğunu anlayamadan eli başında Mark'ın üzerinden yanına yığıldı.


Hissettiği müthiş acıyla kararan gözleri ve kaybettiği dengesiyle hareketsiz kaldı olduğu yerde.


Nisan'ın aklında tek bir şey vardı. Mark'la yurt dışına kaçmak. Bu niyetle engel olmak istemişti ona engel olmaya çalışan Alparslan'a.


Bu yüzden, Mark'ı Alparslan'ın elinden almak ve birlikte kaçabilmek için hiç düşünmeden evin önündeki yığılı odunlardan birini almış Mark ile boğuşan Alparslan'ın kafasına geçirmişti.


Fakat sonunu düşünmeden yaptığı bu hareketle pişman şekilde olduğu yerde donup kaldı kız. Yerde öylece yatan Alparslan'ı alnından yüzüne akan kanla orada öylece hareketsiz görünce gerçekten pişman oldu yaptığına. Ama çok geçti.


Elindeki odunu yana fırlattıktan sonra Alparslan'ın yanına diz çöküp sırt üstü çevirdi adamı.


" İzmir! " dedi korkuyla.


Bir an ölmüş olabileceğini bile düşündü.


" İzmir cevap ver! "


Daha da artan korkusuyla elini adamın boynundaki damara koydu. Nabzını hissedince biraz olsun rahatlarken ayağa kalkan Mark bir anda bir tekme geçirdi yerde yatan adamın kaburgalarına.


" Ne yapıyorsun! " diye bağırdı kız.


" Haketti orospu çocuğu!

Şu hâlime bak!"


Dedi dudağındaki kanı silerken

Kızın kolundan tuttu sonra.


" Hadi bebek acele et. Eşyalarını al gidelim buradan."


Gözü Alparslan da ayağa kalkan kız tereddüt ederek evin içine yöneldi. Hırka ve çantasını alıp çıktığında Mark yeniden kolundan tuttu.


" Gidelim! "


Diyerek bahçe dışına doğru yönlendirirken bir arkasında hareketsiz yatan adama, bir aksayarak yürüdüğü için önüne bakıyordu kız. Aynı anda gözlerini aralayan adam ikisinin gidişini görsede ne kıpırdayabildi ne de engel olabildi. Ardından karanlığa doğru kaydı gözleri.


" Nisan acele et!

Bir an önce gitmeliyiz."


" Tamam geliyorum." desede kızın aklı adamda ve yaptığından dolayı vicdan azabı duyuyordu.


Nihayet bahçeden çıktıklarında hızlı adımlarla dışarda bekleyen büyük sedanın önünden dolaştı kız. Sağ kapıdan binerken Mark bahçe dışına atılan silahını bulup alarak beline takıp direksiyona geçti. Motoru çalıştırdı.


" Hazırsan gidiyoruz."


Dedi keyifle.


" Hazırım." dedi kız aklı hâlâ İzmir dediği adam da takılı.


Gaza basan adamla hareket eden araç daha elli metre gitmişti ki aniden durdu. Şaşıran kızın bakışları arkadaşına döndü.


" Ne? Ne oldu niye durduk? "


" Annenin hediyesini unuttun."


" Ne? " dedi kız Mark geri vitese takıp geri geri evin önüne dönerken.


" Annenin verdiği hediyeyi unuttun hemen al gidelim."


Kızın kafası karıştı bir anda. Hediye tavşanı unuttuğunu farkederken başka bir şey daha farketti. Hemen indi araçtan.


Hızlı adımlarla bahçeye girdi. Uzaktan gördüğü Alparslan'ın aynı şekilde yerde yatıyordu hâlâ.


Gözleri adamda ayakları zorlukla ilerlerken bir anda arkasında beliren Mark koluna girip hızlandırdı kızı.


" Hadi bekek, hadi oyalanma! "


Alparslan'ın yanından geçip içeriye girdiler. Mark etrafa bakınırken kız olduğu yerde önüne bakıyor, düşünüyordu. Ardından hızla odaya girip tavşanını alıp çıktı. Mark,


" Nisan hadi nerdeyse al şu tavşanı da gidelim."


Demişti ki kızın elinde gördü tavşanı.

Yavaşça adama doğru yürüdü. Mark kızı kolundan tuttu yine.


" Aldığına göre gidelim."


Bir anda geriye çekildi kız kolunu kurtararak.


" Ben sana annemin hediyesinden hiç bahsetmedim Mark."


" Ne?

Ne diyorsun Nisan bebek. Hadi yürü gidelim! "


" Annemin bana bir hediye yolladığını nerden biliyorsun? "


Mark'ın gözleri kızın gözlerinde bir kaç saniye baktı mavilere.


" Sen söyledin ya bebeğim. Otelde."


Kız yumruklarını sıkarak,


" Hayır. Söylemedim.

Yalan söylüyorsun Mark.

İzmir haklıydı değil mi? Se-sen... "


Kaşları çatıldı.


" Sende onlardansın...


Öyle...


Öyle değil mi? "


Doğru olmasından korkarak söyledi cümlesini. Mark'ın yüzü değişip daha ciddi bir şekil aldı. Kaşları çatıldı.


Belindeki silahı çıkardı aniden.

Kıza doğrulttu.


" Gidelim bebek beni daha fazla yorma hadi! "


Nisan biraz daha gerilerken başını iki yana salladı.


" Neden Mark? "


Hayal kırıklığına uğramıştı kız. Arkadaşı sandığı kişi babasının ve onun canına kasteden insanlarla çalışıyordu. Bahsettiği diğer işi bu olmalıydı.


" Ne zamandan beri onlarlasın? "


" Çok mu merak ettin baby."


" Sen arkadaşımdım.

Bunu bana nasıl yaparsın? "


Bir elini alnına dayadı adam.


" Dışarda yatan piçin dedikleri doğruydu güzelim. Oldu mu? HADİ ! "


Aynı şekilde devam etti konuşmasına.


" Sana güvenmiştim ben!

Kimseden değil senden yardım istemiştim. Sende kabul etti.

Neden.? "


O an gördüğü süretle gözleri saniyelik Mark'ın arkasına kaydığında bunu fatkeden Mark hızla arkasını dönerken Alparslan'ın hırlayan sesi duyuldu.


" Çünkü o bir çete üyesi! "


Aynı anda kendisine dönen Mark'a sıkı bir yumruk geçirdi Alparslan. Mark elindeki silahı adama çevirdiğinde bileğinden kavradı adam ve bir yumruk daha atmak isterken bir anda boğuşmaya başlayınca ikisi birden yere düştüler.


Boğuşma devam ederken bir anda duyulan silah sesiyle kızın korku dolu çığlığı duyuldu evde. Ardından bir silah sesi daha geldi. Kız eli ağzında gözleri kocaman yerde hareketsiz yatan iki adama bakıyordu. Hangisiydi vurulan. Ölen hangisiydi. Yada ikisi birden mi?


Taş kesilmiş kıpırdayamaz olmuştu kız. O sırada üzerindeki Mark'ı yana deviren Alparslan,


" Koduğumun piçi. " diyerek önce dizleri ve elleri üzerine döndü. Ardından eli sol pazusunda doğrulup ayağa kalkarken sendeledi. Gözleri elinin altındaki yarayı buldu sonra. Parmak ucuyla gömleğin yırtılan yerini kaldırıp içine baktı.


Sıyırmış. Derken gözleri kıza kaydı. Eli hâlâ dudaklarında yaş dolu gözleri yerde yatan arkadaşı sandığı adamda öylece duruyordu. Alparslan sinirle baktığı kızı kolundan tuttu.


" Yürü baş belası.

Bu orospu çocuğunun arkadaşları gelmeden gidelim hemen."


Kızın kuklaya dönüşen bedeni adamın elinde arabaya ilerlerken gözleri geride takılı kaldı. Hâlâ anlayamıyordu. Nasıl bu hale gelmişti herşey.


Alparslan başındaki ve kolundaki kanamaya aldırmadan hızlı adımlarla yürüyerek bahçeden çıktı kızla birlikte. Az önce inilen sedanın arkasındaki büyük jeepin yanına geldiler. Cebinden çıkardığı anahtarın uzaktan kumandası ile açtı kapıyı adam. Kızı çekiştire çekiştire ön kapıyı açıp içeriye oturttuktan sonra emniyet kemerini takıp kendide önden dolaşarak direksiyona geçti. Motoru çalıştırıp gaza bastı. Hızla hareket eden araç mahalle arası yolda caddeye doğru hareket etti.


&


Dakikalar sonra trafiğe karıştı araç. Hızından taviz vermeden şehirler arası yola çıkmak için çevre yoluna saptı. Alparslan sol eli direksiyonda başından gözünün üzerine doğru akan kanı sağ elinin tersiyle sildi önce. Ardından bir yola bir kolundaki kaynayan yaraya baktı. Dişlerini sıkarak konuştu.


" Koduğumun piçi."


Sürmeye devam ederken bir ara yan koltuktaki kıza kaydı gözleri. Yaş dolu donuk bakışları yolda sessizdi.


" iyi misin? "


Cevap vermedi kız. Sanki bir boşlukta aklı başından uçmuş gibi öylece yolu izliyordu.


" Sana söylüyorum, iyi misin? "


Yine cevap alamayınca kızın çenesini kavrayıp kendine çevirdi.


" Nisan! "


Birbyola bir kıza bakıyordu. Kızın donuk bakan gözleri çözüldüğünde ilk olarak adamın başındaki kana sonra kolundaki yaraya baktı. Alparslan kızı sarstı.


" Sana söylüyorum. Şoka mı girdin?

Nisan tepki ver yoksa tokatı yiyeceksin bak."


" Benim yüzümden oldu."


Dedi kız nihayet gözleri adamın yüzünde ve kolunda dolaşırken.


" Evet senin yüzünden.

Senin aptallığın yüzünden. Kafamı yardığına mı kızayım o piçle gittiğine mi? "


Kızın gözleri dahada dolarak akmaya başladı.


" Özür dilerim." dedi zor çıkan sesiyle ve güçlükle.


" HAH!

Özür mü?

Özür dileyince kafamdaki delik kapanmıyor hanfendi.

Sana o herifin güvenilmez olduğunu söyledim. Ama sen ne yaptın? Ben seni korumaya çalışırken sen onu elimden almak için kafama delik açtın. "


Kız önüne döndü. Söyleyecek sözü yoktu. Haklıydı. Ne söylese haklıydı.


" Şansım varmış ki sıyırdı kurşun.

O kurşunu kalbime sıksaydı ben geberirdim sende o yamyam suraklıyla kim bilir nerde olurdun."


Başı önüne düştü kızın.

Yine sessiz kaldı.


&


Aradan dakikalar geçti. Alparslan şehirler arası yola çıkmış sürmeye devam ederken kolundaki ve başındaki yara yüzünden güçten düşmeye bulanık görmeye başladı.


Yanındaki adamın yüzüne bakmaya yüzü olmayan kız yol boyunca sessiz kalarak sadece önüne bakıy

ordu. Sonunda dayanamayıp konuştu.


" Nereye gidiyoruz? "


Sessizlik Alparslan'a geçmişti.

Tekrar etti Nisan.


" Nereye gidiyoruz dedim."


" Sana söyleyeceğimi mi sanıyorsun? "


Bunada sessiz kaldı kız.

Derin bir nefes alıp yan cama çevirdi gözlerini. O anda jeepin yoldan çıktığını farketmesiyle birlikte gözlerini adama çevirdi.


" İzmir dikkat et! "


Loading...
0%