Yeni Üyelik
19.
Bölüm

Bölüm.17 Kaçırılma

@azamet_29_2

NİSAN'DAN

Hassiktir. Gerçekten kod bendeymiş.

Elimdeki tavşanın etiketinde yazan oyuncak markasının altında herkesin yana yana aradığı o kodu görmeyi gerçekten beklemiyordum.

Şu âna kadar oyuncağın içini arasakta bir kere olsun etikete bakmak ne benim neden İzmir'in aklına gelmişti. Hemen karşımdaki adama döndüm.

" Alex geri dönmeliyiz hemen! "

" What? "

" Hemen geri dönmeliyiz dedim. "

Demiştim ki bir anda silah sesi ile birlikte bir kurşun girdi yan camdan. Attığım çığlıkla geriye sinerken tavşanı yakamdan içeriye teptiğimde ikinci silah sesiyle direksiyondaki adamın Aah! diyen sesi ile yana savruldu araç. Çarptığı bariyerlerle birlikte yoldan çıkarken karşımdaki Alex'in üzerime kapanması bir oldu.

Daha ne olduğunu anlayamadan takla atan arabanın neresine çarptığımı anlayamadığım başımla, Alex'in üzerinde hareketsiz kaldım. Bir eli başımın arkasında bir eli sırtımdaydı. Ama ben çoktan kararan gözlerimle üzerinden yanına devrilmiştim.

Aradan ne kadar zaman geçti bilmiyorum. Saniyeler yada dakikalar. Şuurum gidip gelirken, zihnim karışık, kulaklarım uğulduyor gözlerimi ise açamıyordum. Ama sağ gözümün üzerindeki ıslaklığı hissedebiliyordum. Başımı çarptığım yer kanıyor olmalıydı.

Zorlukla araladığım gözlerim yanımda yatan Alex'in iki kişi tarafından dışarıya çekildiğini izlerken saniyeler sonra sıradaki kişi bendim. Hareket ettiremediğim bedenim önce dışarıya çekildi. Ardından iri yarı bir adamın omuzundan baş aşağı sarkarken buldum kendimi. Kıpırdatamadığım bir beden ve zonklayan bir başım vardı. Sayamadığım bir kaç adımdan sonra da sert bir zemine sırt üstü bırakıldım. Yana düşen başımla gözlerimi yeniden araladığımda başka bir minibüsün içinde olduğumu anlarken tam karşımda ise Alex'i gördüm. Kendinde değildi. Benden daha kötü mü yaralanmıştı.
Az sonra yanı başımda biri belirdi. Gözlerimi zorlukla çevirdiğim yüzü maskeliydi. Kar maskeli. Elindeki enjektörü gördüğümde Alex'in neden baygın olduğunu daha iyi anlarken oradan uzaklaşmak istesemde yapamadım. Ve kolumda hissettiğim acıyla birlikte bulanan şuurumla Alex'i takip ederken aklıma tek bir düşünce vardı. İzmir... Şimdi yanımda o olsaydı beni korurdu...

*****

Algılarım açılmaya kafamın içindeki sis perdesi dağılmaya ve şuurum yerine gelmeye başladığında kafamın içi allak bullak olsada neler olduğunu hatırlamaya başlamıştım.

Zamanını hatırlayamadığım o saldırının ardından aracımız kaza yapmış ve sebep olan kişiler tarafından zorla kaçırılmıştık. La*et herifler. Ne yaparsam yapayım bir türlü kurtulamıyordum onlardan.

Yaşadığım o son korku dolu sahne kafamın içinde tekrar tekrar dönerken uyuştuğunu hissettiğim kollarımın arkamdan, ayaklarımın bileklerimden birbirine bağlı olduğumu farkettiğimde üzerinde taş varmış gibi hissettiğim gözlerim hissettiğim panikle bir anda kocaman olurken faltaşı gibi açılan gözlerimle anında etrafıma bakarak yerden kalkmaya çalıştım.

Kahretsin, kurbanlık koyun gibi bağlamışlardı. O sırada duydum Alex'i.

" Are you ok."
" İyi misin? "

Sesi tam arkamdan geliyordu. Olduğum yerde önce başımı çevirmek istesemde olmadığı için ellerimin üzerine, sırt üstü döndüm. Ardından diğer tarafıma devirdim bedenimi.

Şimdi tam karşımdaydı. Onun da kolları arkasından, ayakları birbirine bağlı şekildeydi tıpkı benim gibi. Tek fark dizlerini kendine çekmiş alnını da dizlerine dayamış yerde otuyordu. İkimizde bağlıydık. Ve bu hiç iyi değildi. Bu adamın beni koruması gerekirken benim gibi bağlı olması hayal kırıklığı yaşatmıştı doğrusu.

Yerimden kalkmaya çalışırken gözleri hâlâ üzerimdeydi.

" İyiyim. Yani galiba.
Başım acıyor biraz. "

" You hit your head."
" Kafanı vurdun."

" Sağol ya.
Farketmemiştim."

Dedim bıkkın şekilde. Derin bir nefes alıp verdim ve sakin kalmaya çalışarak etrafıma bakmaya devam ettim. Çok geniş olmayan yüksek tavanlı kapalı bir yerdi. Tavana yakın yerinde enine sıralı pencereleri, demirden yapılmış büyük kanatlı bir kapısı olan bir yer. Duvarlarına çevirdim gözlerimi. Asılı kalın demirler vardı. Üst üste konmuş kasalar yanlarında da büyük ebatlarda zincirler ve çapa. Gemi çapaları. Dışardan gelen martı seslerini duyuyordum. Ve deniz kokusu...

Bir tırtıl gibi kıvrana kıvrana yerimde doğrulup oturmayı başardım. Yerden kalkan tozlar yüzünden hapşıra hapşıra,

" Neredeyiz böyle? "

Derken bacaklarımı uzatarak gözlerimi etrafımda bir tur daha gezdirdim.

"A place by the sea."
" Deniz kenarında bir yer."

Neden böyle bir yerde olduğumuz hakkındaki bilinmezliğin verdiği korkuyla kalp atışlarımın hızlanmaya başlamasına rağmen kendime korkma sakin ol diyip duran iç sesimin korktuğunu hissediyordum.

" A small warehouse."
" Küçük bir depo."

Diğerleri neredeydi?

" Öbür goriller nerede? "

" They probably died."
" Muhtemelen öldüler."

Bunu söylerken yüzünde ruhsuz ve kasvetli bir ifade vardı. Benim gözlerim ise söylediğim kelimeden pişman kocaman açılmıştı.

Ölmüşler miydi? Olamazdı. Kaç kişinin daha canı yanacaktı bu koduğumun kodu yüzünden. Hepsi babamın suçuydu. Yada benim mi demeliydim.

Başım önüme düştü. Bu adamlar benim yüzümden, beni korumakla görevli oldukları için ölmüşlerdi. O an zihnim bir sorgu odasına ve Eric'e bir kaza anına, bir şuan bulunduğum yer arasında döndü durdu. Hem de öyle bir döndü ki midemin bulandığını hissettim. Yani benimdi suç.

Her şeyin babamın bir ajan olması yüzünden bu hâle geldiğini yeniden idrak ettiğimde babama benide bubise bulaştığı için içten içe kızarken oyuncak tavşanım geldi aklıma. Ve üzerinde ki kod. Anında kıyafetimin içine teptiğim oyuncağa baktım. Penye tişörtümün önündeki kabarıklığı gördüm.
Neyseki hâlâ aynı yerdeydi.. Buna hâlâ inanamıyorum. O kod gerçekten bendeymiş ve ben dahil kimse farkedemedik etikette yazan şeyi. Çünkü normal bir etiket şekli verilmişti.

Alex'in kıpırdandığını görünce gözlerim yine ona çevirdim.

" Ne yapıyorsun?"

Şiişştt!

" Be quiet."
" Sessiz ol! "

Kollarını kurtarmaya çalışıyordu. Bir süre baya baya çabaladı ama olacak gibi değildi. Burada bu depoda resmen eli kolu bağlı bekliyorduk. Peki neyi? İşte bu sorunun cevabını duymak istemiyordum.

Kollarını kurtarmayı başaramayan Alex derin bir nefes bırakıp bıraktı kendini.

" Alex!" Dedim kısık sesimle.

Tam kodu buldum. diyecekken demir kapının kulaklarımıza yaptığı Fredi etkisiyle resmen kulak zarım yırtılacak şekilde gıcırdayarak açıldı kapı.

İçeriye giren iki kişinin yüzü arkalarında kalan ışık yüzünden karanlıkta kalıyordu. Dışardan gelen ışık huzmesi yüzünden kısılan gözlerle yüzlerini görmeye çalışarak baktım. Kimdi bunlar. Türk mü yabancı mı?

" Nihayet uyanmış uyuyan güzeller. "

Türk! dedim içimden şaşırarak. Yanımıza doğru yürürken aksayarak gelmesi dikkatimi çekmişti. ilerledi, ilerledi ve tam önümüzde durdu. Bir Alex'e bir bana baktı. Bu arada bende ona bakıyordum. Yüzü gözü dağılmış sol gözü morarmış bacağı aksayan bir adam...
Kimdi bu?

" Kimsin, kimin adamısın? "

Diyen Alex'e döndü.

" Vaay." Dedi arkasında ki adama kısa bir bakış atarak.

" Bedir bu herif türkçe biliyormuş ya lan! "

" Onlar her dili bilir abi. İşleri bu. Bu yüzden o kadar maaş alıyorlar. "

" Evet her dili bilir bu bok herifler."

Derken kaşları çatıldı.

" Yazık, sonraki maaşını göremeyecek."

" Kimsin sen? Ne istiyor bizden? "

" Kim olduğumu boşver şimdi kocaman.
Şifre! Kod! O şifre hanginizdeyse hemen bana vereceksiniz! "

" Aptal...
Yanlış istihbarat yüzünden yanlış adamları aldınız?
Kod falan yok bizde? "

Ben sessiz ikisini o ise beni izliyordu. İki adımda tam önüme gelerek tepemden bakarken yüzünde pis bir gülümseme vardı.

Bir dizi üzerine çökerken Alex'in hırlamasını duydum.

" If you touch the girl, I will kill you."
" Kıza dokunursan seni öldürürüm."

Gülümseyerek. " Hadi ya." Dedikten sonra öfkeyle baktı yan tarafındaki Alex'e.

" Sen daha kıpırdayamadan beynini dağıtırım. "

Bana döndü. Ardından iki parmağı arasına aldığı çenemi sıkarak konuştu.

" Baykuş'un kızı Nisan Yamaner!
Beni tanıdın mı? "

Gözlerine yüzüne baktım. Nereden tanıyacaktım ben bu adamı? Bir yerden tanımalımıyım. Diyordum içimden. Ama tanımadım.

" Hayır." Derken çenemi elinden kurtardım onun yerine.

" Kimsin ve benden uzak dur! "

Diye çenkirdim. Derin bir nefes alıp verirken gözlerindeki bakışları dikkatsiz aptal diyordu.

" Ben babanın en yakınındaki korumalardan biriydim. Aziz...
O gün... Baban otele senin odana geldiğinde de oradaydım."

Yüzüne gözüne tekrar baktım. O gün dikkatimi çekmemişti. Şuan olan bitenleri tekrar geçirdim zihnimden ve sonuç.

" Yoksa sen o kayıp koruma mısın? İrfan denen koruma ile birlikte ortadan kaybolan koruma. "

Sadece gülümsedi.

" Sen o adamların babamın yanına yerleştirdikleri adamsın!
Seni adi köstebek! "

Demiştim ki bir anda yüzümde patlayan ters tokatla kendimi yerde bulurken Alex'in, seni piç! Diyerek dizlerinin üzerine kalmaya çalıştığını aynı anda diğer adamdan yediği tekme ile yerde kaldığını gördüm.

Gözlerim dolarken ağzıma gelen kan tadı ile nefretle baktım yüzüne. Yakamdan tutup beni sarsarak kaldırdığında hiç uzatmadan girdi söze.

" Nerede? Yada ne?
Babanın sana verdiği o kod.
Söyle?! "

Sessiz ve öfkeyle yüzüne bakarken ne yapacağımı düşünüyordum.
Allah'ım ne yapmalıydım. Ne yapacaktım. Bu adam her türlü bizi öldürecek gibi görünüyordu şuan.
Alex'in yarım yamalak türkçesi ile öksürerek konuştuğunu duydum.

" Kızda şifre falan yok adi herif! "

Bir Alex'e bir bana baktı saniyelik.

" Kimi kandırıyorsunuz lan! Yıllardır yüzüne bakmadığı kızının yanına boş yere mi geldi o herif. Ağzıyla söyledi adamına kızda olduğunu."

Bir anda yine beni sarsarak konuşurken yüzünü yüzüme yaklaştırarak hırladı.

" O şifreyi hemen bana vereceksin. Yoksa ikinizide gebertirim! "

" Sana yok dedim!
Olsaydı sana bırakmadan biz alırdık zaten. Kızı da sizden kaçırmaya çalışmazdık."

Cevapları Alex veriyordu benim yerime. Tabi ki inanmadı. Ardından bir kahkaha koptu depoda. Beni geriye ittirerek bırakırken,

" Kızı kaçırmaya çalıştığınız biz değildik salak. " Dedi.

" Siz onlardan kaçarken bana yakalandınız."

Ne diyordu bu adam.

" Ne oluyor ya.
Siz kimsiniz?
Onlar kim?
Bütün ülke peşimize mi düştünüz?
Ne işler çeviriyorsunuz? "

Yattığı yerden alaycı şekilde,

" Ben anladı." Diyen Alex'e çevirdik gözlerimizi.

" Baykuş'un koruması ve adamı Aziz aslında başkaları için çalışıyor.

Ama sandığınız gibi İrfan'ı öldürenlere değil. Ya başka bir ülke için yada bizzat kendine. Şifreyi aldığın zaman başka bir ülkenin casuslarına verecek. Yada para karşılığı satacak.

Öyle değill..."

Bir kaç saniye sessizlik oldu.

" Beynin Türkçe'nden daha iyi yanki."

Dedi Aziz ve devam etti.

" O gün İrfan'la birlikte çıktık. Lakin tuzağa düştük. Elimizdekini almayı başardılar. Ama şifre olmadan hiçbir işe yaramayan bir bellekten başka birşey değildi aldıkları.

Baykuş zeki biriymiş. Dosyalar için ikinci bir önlem almış. Hemde hata kabul etmeyen bir önlem.

O gün ikimizide yakaladılar. "

" Hâline bakılırsa sanada işkence etmişler ama kurtulmuşsun. Nasıl oldu bu?"

Şuan ya yürek yemiştim, yada aklımı kaçırmış olmalıydım. Zira beni işkence ile öldürebilecek birine alaylı şekilde kafa tutuyordum. Yinede gözlerinde gözlerimi çekmedim. Ve Alex'in sesini duydum yeniden.

" Bu piç arkadaşını satarak ellerinden kaçmıştır. "

" Benim arkadaşım yok. Olmaz da. "

Dedi sakin. Alex'in teşhisi doğruydu anlaşılan. Bu pislik gördüğü işkenceden sonra bir şekilde kaçmış arkadaşını orada ölüme terketmişti.

Pis bir gülümsemenin ardında bana döndü.

" Şimdi! Ölmek istemiyorsanız şifreyi ver. "

Veremezdim. Vermeyecektim. Bu adi şerefsiz piçe istediğini vermeyecektim.

" Ne şifre ne kod yok bende."

Bir anda yakamdan tutup yine kendine yaklaştırdı.

" Yalan!
Yalan söylüyorsun! "

Derken arkasındaki adama baktı.
Bedir dediği adam aldığı işaretle Alex'e sıkı bir tekme geçirdi. Sonra bir tane ve bir tane daha.

Yapma! diye bağırmak istedim ama daha kelimenin yarısı bile çıkmayan ağzım çenemle birlikte kavranmış, hızla geriye itilen bedenim çenemdeki baskıyla çarparak yerde kalmıştı.

Hırsını alamayan Aziz sıktığı çeneme iyice bastıra bastıra tekrar etti.

" Şifre!
Kod!"

Bu arada yan tarafta Alex'i acımasızca tekmeliyordu diğeri.

" Bırak beni kod falan yok bende! "

Dedim zor çıkan sesimle. Ama umursamadı. Bir anda çenemdeki elini boğazımda hissettim. Diğer eli saçıma asılırken boğazımdaki eli yavaş yavaş artırdı gücünü. Artık nefes alamaz hale gelirken boynumdaki damarlardan kan geçmez olmuş ölümün nefesini ensemde hissediyordum.

***************************

Bölüm sonu canlarım.
Gelecek bölümde görüşmek üzere sağlıcakla kalın.

Loading...
0%